Pakistan, onlarca Taliban mensubunun serbest bırakıldığı haberini yalanladı

Fotoğraf (Reuters)
Fotoğraf (Reuters)
TT

Pakistan, onlarca Taliban mensubunun serbest bırakıldığı haberini yalanladı

Fotoğraf (Reuters)
Fotoğraf (Reuters)

İslamabad hükümeti, Pakistan Talibanı ile devam eden görüşmeleri kolaylaştırmak için bir iyi niyet jesti olarak, hapishanelerdeki onlarca Taliban unsurunun serbest bırakıldığına dair haberleri yalanladı. Yerel basında çıkan bir haberde, “Hükümet, Taliban’ın bu ayın başlarında ilan ettiği ateşkese karşılık vermek için ‘iyi niyet jesti’ olarak Hareket’ten 100’den fazla mahkûmu serbest bıraktı” ifadeleri kullanılmıştı.
Resmi olarak konuşma yetkileri bulunmadığı için isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililer, serbest bırakılan Taliban mahkumlarının çoğunun, hükümet tarafından kurulan gözaltı merkezlerinde radikallikten arındırma ve topluma kazandırılma sürecinden geçtiğini belirtti.
Yetkililerden birine göre serbest bırakılan mahkûmların çoğu, 6 aylık zorunlu radikallikten arındırma ve topluma kazandırılma programını tamamlamadı.
Yetkililer, tutukluların şu anda hükümetle müzakere halinde olan ‘Pakistan Taliban’ hareketinin herhangi bir talebine uygun olarak serbest bırakılmadığını belirtti. Yetkili, “Taliban mahkumları, iyi niyet göstergesi olarak serbest bırakıldı” dedi.
8 Kasım’da Pakistan Taliban’ı yaptığı açıklamada, hükümetle saldırıların bir ay süreyle durdurulması konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu. Bu bağlamda Pakistan hükümeti ile Tehrik-i Taliban Pakistan arasındaki ateşkes anlaşması bir ay boyunca yürürlükte kalacak. Hareket yaptığı açıklamada, iki tarafın anlaşması halinde anlaşmanın uzatılabileceğini ve her iki taraf için de eşit olarak uygulanacağını söyledi. Pakistan Enformasyon Bakanı da ateşkes haberlerini doğruladı, ancak Taliban ile yapılan görüşmeler medya ve sivil toplum tarafından sert eleştirilere maruz kaldı. 100 Taliban unsurunun serbest bırakılması, onların köktendinci hareketin saflarına yeniden katılabilecekleri ve yeniden savaşçı olabilecekleri anlamına geliyor. Bölünmüş grubun bazı mensupları, yakın zamanda Pakistan Taliban’ına katılarak, hareketin saflarını genişletti. Uluslararası medya organları da Pakistan Taliban’ının ‘yenilgisinden 6 yıl sonra’ eski kabile bölgelerinin sınır kasabalarında Mart 2021’den bu yana yeniden ortaya çıktığına dair makaleler yayınlıyor.
Pakistanlı Taliban Hareketi, geçmişte her zaman bir terör kaynağı olurken, ‘cinayetler gerçekleştirerek, Pakistan güvenlik güçlerine saldırarak, hükümet yetkililerini kaçırarak ve yerel iş adamlarından korunma parası toplayarak’ Afganistan sınırındaki engebeli kabile bölgesi olan Veziristan’daki eski topraklarına kademeli olarak geri döndü. Yayınlanan haberler ise Pakistan Taliban’ından ayrılan grupların yeniden birleşme sürecinin uzun süredir devam ettiğini gösteriyor. Yeniden birleşme sürecinin mimarı, deneyimli bir savaşçıdan ziyade bir yazar ve stratejist olarak kabul edilen Müftü Nur Vali Mehsud (Tehrik-i Taliban Pakistan’ın yeni başkanı) olarak biliniyor. Kendisi, gelecek iki yıl içerisinde çeşitli grupları Tehrik-i Taliban Pakistan’ın çatısı altında bir araya getirmeye odaklanmış durumda. Mehsud’a bağlı olmayan ve herhangi bir kabileye de mensup olmayan Molla Fadlullah’ın yasaklı silahlı grubun başına atanmasının ardından birçok grup Pakistan Taliban’ı hareketinden ayrılmıştı. İç bölünmeler ve çeşitli grupların kendisinden ayrılmasıyla zayıflayan hareket, Pakistan’ın Haziran 2014’te geniş çaplı bir askeri operasyon başlatmasıyla ciddi bir darbe almıştı. Hareketin liderleri, saklanmak üzere Afganistan’ın doğu ve güneydoğu bölgelerine kaçtı. Fadlullah liderliğindeki Taliban hayatta kalma mücadelesi verdi. Buna rağmen Fadlullah’ın Haziran 2018’de bir insansız hava aracı saldırısında öldürülmesi, Pakistan Taliban liderliğini bir kez daha dize getirdi.



Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?

Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
TT

Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?

Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)

Fransa, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten’ tutuklama emri çıkarılması kararına ilişkin tutumuyla ilgili gerçeği nihayet açıkladı.

Fransız yetkililer, Netanyahu ve Gallant'ın Fransa topraklarına girmeleri halinde tutuklanıp tutuklanmayacaklarına dair net bir tutum sergilemekten kaçınarak bir hafta boyunca tıpkı Avrupa Birliği (AB) üyeleri; İrlanda, Hollanda, İspanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi belirsizlik politikasının arkasına saklandıktan sonra dün sabah artık saklanamayacaklarını anladılar ve Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama yapmak zorunda kaldılar. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan da buna dair herhangi bir açıklamada bulunulmadı.

Savunma tonunda yapılan açıklamada “Fransa, her zaman olduğu gibi uluslararası hukuku uygulayacak. Bu, Roma Statüsü'ne katılımından doğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile iş birliği yapmak gibi yükümlülüklerine dayanıyor. Aynı zamanda UCM'ye taraf olmayan devletlerin dokunulmazlığına ilişkin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerle uyumsuz hareket edilemeyeceğini öngörüyor. Bu tarz dokunulmazlıklar, Başbakan Netanyahu ve ilgili başka bakanlar için geçerli ve UCM (bu kişilerin) tutuklanmalarını ve teslim edilmelerini talep ederse dikkate alınmalı."

‘Hukuk devleti ve bağımsız, profesyonel bir adalet sistemine saygı göstermeye bağlı demokrasiler’ olarak Fransa ve İsrail arasında geçmişten gelen dostluğa işaret edilen açıklamada, Fransa'nın Ortadoğu'da herkes için barış ve güvenliğe ulaşmak Başbakan Netanyahu ve İsrail makamlarıyla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam etmeyi planladığı belirtildi.

cvfgbh
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın doğusunda yer alan Natzweiler-Struthof Toplama Kampı’nın bulunduğu bölgeye anma ziyareti sırasında (AP)

Açıklama, Paris'in Netanyahu ve Gallant hakkında soruşturma açılmasına karşı bir koruma kalkanı sağlarken, bağımsız bir uluslararası mahkeme tarafından kendilerine yöneltilen suçlamaların (savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar) ağır suçlar olmasına rağmen istedikleri zaman Fransa'da hoş karşılanabileceklerinin bir imasıydı. Dahası, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki saldırılarında on binlerce insan ölmesine rağmen Paris İsrail'i hala bir demokrasi olarak görüyor.

Ortaya birçok soru işareti çıktı. Bunlardan başında gelen üç tanesini şöyle sıralayabiliriz:

1- Fransa’nın uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması çağrısında bulunan ülkelerin başında yer aldığı düşünüldüğünde bu muğlak tutumunun arkasında ne yatıyor?

2- Geçtiğimiz yaz BRICS Zirvesi’ne katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i tutuklaması için Güney Afrika'ya baskı yapan Paris, Netanyahu'yu tutuklamaktan kaçınan mevcut tutumunu nasıl savunacak? Her ikisi de UCM'ye taraf olmayan ülkelerin liderleri değil mi?

3- İsrail ya da ABD Fransa'ya şantaj mı yaptı?

Fransız bir siyasi kaynak, Netanyahu-Gallant kararının ‘en üst makamlar’, yani Elysee Sarayı'ndan (Fransa Cumhurbaşkanlığı) tarafından alındığını ve karar alınırken ‘iki faktörün dikkate alındığını’ söyledi. Bu faktörlerden ilki, merkez sağ ve aşırı sağın UCM kararına karşı birleşmiş olması ve Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsilcileri Konseyi (CRIF) de dahil olmak üzere İsrail yanlısı grupların son yedi gün içinde Netanyahu'nun tutuklanması kararını reddettiklerini ve bunu İsrail devletine karşı ‘anti-Semitik’ bir önlem olarak gördüklerini ifade etmeleri. İkinci faktör ise Macron'un Netanyahu ile ilişkilerini ‘normalleştirmeyi’ istemesi. Çünkü Netanyahu'dan uzaklaşmanın, özellikle Lübnan'daki durumla ilgili olarak onu etkileme kabiliyetinden mahrum bırakacağını düşünüyor.

Burada Netanyahu'nun tutuklama emri çıkarılması kararından UCM’deki Fransız yargıcı sorumlu tutmasından ötürü Fransa'nın Lübnan'da ateşkes için arabulucu olmasını reddettiği, ancak Macron ile Biden arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bu itirazından vazgeçtiğini söylemekte fayda var. İsrail gazetesi Israel Hayom’un İsrailli bir bakana dayandırdığı haberine göre üçüncü faktör, Fransa'nın arabuluculuk için UCM'nin kararlarını uygulama yükümlülüğünden feragat etmesiydi.

İsrailli bakana göre Tel Aviv, İsrail'in taleplerine boyun eğmemiş olsaydı, Fransa'nın arabuluculuğuna karşı çıkmaya devam edecekti. Macron ve Netanyahu arasındaki gergin ilişkiyi ve Netanyahu'nun özellikle İsrail'in silahlandırılmasının durdurulması çağrısında bulunmasının ardından Macron’a karşı defalarca kez kullandığı ağır sözleri hatırlatmaya gerek yok. Netanyahu, Macron’un bu çağrısını Fransa için bir ‘utanç’ olarak değerlendirmişti.

xc vdfgb
İsrail tarafından Gazze Şeridi’nin orta kesimlerinde yer alan Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlenen hava saldırılarının neden olduğu yıkım (EPA)

Paris, UCM Tüzüğü'nde yer alan 27’nci maddenin arkasına saklanıyor. Ancak gizemli olan bu 27’nci maddenin hükümlerinin ‘herkese eşit olarak ve (ilgili kişinin) resmi statüsü nedeniyle herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanacağını’ açıkça belirttiğini göz ardı ediyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında, iç hukuk (mahkemenin) veya uluslararası hukuktan kaynaklanan dokunulmazlıkların ya da kişinin resmi statüsüne ilişkin kuralların, mahkemenin ilgili kişi karşısında yetkilerini kullanmasına engel olmadığı belirtiliyor. UCM tüzüğü gayet açık. UCM’de yargılanan kişinin ülkesi tüzüğü imzalasa da imzalamasa da bu, kendi ülkesi dışında hiç yerde ona dokunulmazlık sağlamıyor. Ancak kendisini mahkeme hukuku kapsamındaki yükümlülükleri ile uluslararası yükümlülükleri arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya bulan Paris, açık siyasi nedenlerden dolayı ikincisini birincisine tercih etti. Öte yandan Fransa'nın bölgedeki eski büyükelçilerinden birinin ifadesine göre Paris, son kararıyla özellikle de ‘uluslararası hukukta, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmalarda çifte standart uygulamadığını her zaman vurguladığından’ güvenilirliğini sarstı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada Netanyahu-Gallant dosyasını, ikilinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verme yetkisine sahip olan yargıya bıraktı. Ancak bakanlığın açıklaması gayet netti. Paris, ‘Netanyahu ile yakın çalışmaya devam etmeye kararlıyken’ nasıl olur da Netanyahu'nun tutuklanmasını isteyebilir ki?

İsrail ile dostluğu ile bilinen Fransa Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, UCCM Tüzüğü’nün imzacılarından biri olarak Fransa'nın ’uygulanabilir kuralları (kararları) uygulamakla yükümlü olduğunu’ vurgulamaktan çekinmemesi dikkati çekti. Dolayısıyla Netanyahu ve Gallant Fransa'ya gelirlerse tutuklanabilirler. Ancak hukuki metinler, UCM Tüzüğü’nün imzacılarından olsun ya da olmasın, bir devletin öncelikli çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılabilir ve yorumlanabilir.