Husilerin şiddeti artırdığı Yemen’de siviller her geçen gün daha savunmasız hale geliyor

Hudeyde Valiliği'nin El-Koha bölgesinde, yerinden edilenler için çadırlar kuruluyor. (Reuters)
Hudeyde Valiliği'nin El-Koha bölgesinde, yerinden edilenler için çadırlar kuruluyor. (Reuters)
TT

Husilerin şiddeti artırdığı Yemen’de siviller her geçen gün daha savunmasız hale geliyor

Hudeyde Valiliği'nin El-Koha bölgesinde, yerinden edilenler için çadırlar kuruluyor. (Reuters)
Hudeyde Valiliği'nin El-Koha bölgesinde, yerinden edilenler için çadırlar kuruluyor. (Reuters)

Uluslararası alandaki üç büyük kuruluş; Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch / HRW), Husilerin başta Marib olmak üzere birçok bölgede sivillere karşı işlediği ve yüz binlerce yerinden edilen Yemenliyi hedef aldığı ihlallere ve suçlara ışık tuttular. Husi milislerinin son iki ayda hedef aldığı bölgelerde sivillerin çektiği acıların bir kısmını belgeleyen söz konusu kuruluşlar sivillere yönelik ihlallerin boyutunun geç ortaya çıktığını ve bu durumun insani dramı derinleştirdiğini vurguladılar.
UNHCR, IOM ve HRW, Marib vilayetinin güneyindeki sivilleri derinden etkileyen ihlaller ve buradan göç ettirilenlerle ilgili ardı ardına üç rapor yayınladılar. Söz konusu kuruluşlar Marib vilayetinde yerinden edilmiş yaklaşık bir milyon insanın risk altında olduğu konusunda uyardılar.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Husi milislerinin şiddeti artırması sonucunda vilayetteki beş mülteci kampını kapatmak zorunda kalan kuruluşlar ateşkes çağrısında bulundular. Daha fazla acı yaşanmasının sadece barışçıl bir çözüm ile durdurulabileceğini vurguladılar.
Barış yapılması Yemen’deki meşru hükümet ve Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu tarafından benimsenirken Husi milisleri ise bu seöeneğe karşı çıkıyor.
UNCHR Sözcüsü Shabia Mantou'ya göre de daha fazla acıya sadece çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunması engelleyebilir. UNHCR Sözcüsü en fazla yardıma mutaç olan ailelerin Serva bölgesinden gelenler olduğu bilgisini paylaştı.
Serva’da yaşayanların büyük kısmı son haftalarda çıkan silahlı çatışmalar nedeniyle bölgeyi terk etti. Çatışmalar aynı zamanda UNHCR tarafından işletilen beş sığınma evinin de kapatılmasına yol açtı. Ailelerden bazılarının 2015'te patlak veren çatışmanın başlangıcından bu yana beş kez yerinden edildiği kaydedildi.
BM yetkilisi, bir milyondan fazla yerinden edilmiş insanın karşı karşıya olduğu tehlikelere ilişkin şunları söyledi:
“Marib'de cephe hatlarının yer değiştirmesi ve yoğun nüfuslu bölgelere yaklaşmasıyla birlikte ülke içinde yerinden edilen bir milyondan fazla insan risk altında. Özellikle insani yardıma erişim onlar için daha zor hale geldi.”
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Marib vilayetindeki sivillerin güvenliği konusundaki endişelerini dile getirdi. Şehirde çatışmaların yoğunlaşmasıyla yerinden edilenlerin sayısı bir milyonu geçmiş durumda.
UNHCR Sözcüsü duruma dair şunları söyledi:
“Daha fazla acıyı durdurmanın tek yolu, çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmaktır. Çatışmanın daha fazla artması, Marib'deki nüfus arasında, özellikle de ülke içinde yerinden edilenler arasında daha fazla kırılganlığa yol açabilir. Eylül ayından bu yana yaklaşık 40 bin kişi Marib içinde yer değiştirmeye zorlandı. Bu, yılın başından bu yana ülkenin güneydoğu vilayetindeki tüm yerinden edilmelerin yaklaşık yüzde 70'ine denk geliyor.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, güney Marib'de sivillere karşı işlenen suçlara ve ihlallere ilişkin raporunda Husi milislerinin valilikteki nüfuslu bölgelere ayrım gözetmeksizin top mermileri ve balistik füzeler ile saldırı düzenlediğini bildirdi. Söz konusu saldırılar kadın ve çocuklar da çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesine yol açtı. Husiler ayrıca valiliğin güneyindeki köylüleri de hedef aldı.
Milislerin ayrım gözetmeksizin yaptığı saldırılarını derhal durdurmalarını ve insani yardım erişimine izin vermelerini isteyen İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden şu açıklamada bulunuldu:
 “Husilerin eylemleri,  milislerin kötü insan hakları siciline eklenen utanç verici bir model haline geldi. Ayrım gözetmeyen saldırılarını derhal sonlandırmalı ve insani yardımın Marib'deki sivillere ulaşmasına izin vermeliler.” 
Görgü tanıklarının aktardığına göre milisler yaklaşık bir ay boyunca Abdiya bölgesinde 35 bin kişiyi kuşatma altına aldı ve bölgeye giriş çıkışları engelledi. Milisler ayrıca yiyecek, yakıt ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin de bölgeye girişini engelledi. Abdiya ve Juba mahallelerini rastgele bombalayan Husiler Ma'rib şehrini balistik füzeler ile vurdu. Çocuklar da dahil olmak üzere 100'den fazla sivilin öldüğü veya yaralandığı ekim, en kanlı ay olarak kayıtlara geçti.
Husilerin 27 Ekim'de gerçekleştirdiği ağır topçu atışlarının evlerine yaklaşmasıyla birlikte ailesiyle birlikte Juba bölgesinden kaçan bir Yemenli yaşadıklarını şu sözlerle özetledi:
“Kaçmaya karar verdiğimiz gece oğluma şarapnel parçası isabet etti. Ertesi gün Al-Amud bölgesinde akrabaların evinde kaldık.”
Ancak Husi milislerin ateşlediği bir füze bölgeyi vurarak söz konusu vatandaşın 12 kuzeninin ve bazı arkadaşlarının yaşamlarını yitirmesine neden oldu. Videolar ve fotoğraflar Marib şehrinin 20 kilometre güneyinde ve bölgede herhangi bir askeri hedefin olmadığını ortaya koydu.
Yardım görevlileri, ekim ayı sonunda Abdiya ilçesinden Marib şehrine kaçan sivillerin kendilerine kuşatma ile ilgili bilgi verdiğini bildirdi. Milislerin ayrıca vatandaşları güçlerine katılmaya zorladıkları kaydedildi.
Uluslararası Göç Örgütü de Marib valiliğinde kötüleşen insani durum nedeniyle alarma geçti. Uluslararası Göç Örgütü’nden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Husi milislerinin şiddeti artırması, yerinden edilenler, göçmenler ve onlara ev sahipliği yapan topluluklar arasında ağır kayıplara neden oluyor. Devam eden düşmanlıklara acilen son verilmeli. Dördüncü veya beşinci kez kaçanların sayısı geçen eylül ayından bu yana 45 binin üzerine çıktı.”
Uluslararası Göç Örgütü'nün Yemen'deki Misyon Başkanı Christa Rothensteiner de şunları söyledi:
“Şiddetin Marib şehrinin merkezine ulaşması halinde çok sayıda sivil zayiat ve altyapı yıkımına ek olarak yüz binlerce insan yerinden edilebilir. Eylül ayından bu yana valilikten gelenlerin sayısında on kat artışa tanık olundu. Geçtiğimiz iki yıl içinde Marib'de bu kadar çaresizlik görmemiştik. Çünkü topluluklar defalarca kaçmak zorunda kaldı ve çoğu temel yaşam malzemelerine ihtiyaç duyuyor. Bazen 40 kişi küçük bir çadırı paylaşıyor.”
IOM, çatışmanın artmaya başladığı eylül ayında 10 bin kişinin evlerini terk ettiği tahmininde bulunuyor. Bu sayı, ekim ayında yaklaşık 20 bin kişinin yerinden edilmesiyle ikiye katlandı, Kasım ayında cephe hatları şehre yaklaştıkça 15 binden fazla kişi daha çatışmalardan etkilenen bölgelerden daha güvenli yerlere kaçtı. Çoğunluk, hizmet eksikliğinden muzdarip olan Marib kentinin uzak doğu kısmındaki El-Vadi bölgesine kaçıyor.
Uluslararası Göç Örgütü'nün tahminlerine göre sıkıntı yaşayanlar sadece yerinden edilen Yemenliler değil. Kriz, il genelinde mahsur kalan yaklaşık 3 bin 500 göçmeni de derinden etkiliyor. Cephedeki değişimler göçmenlerin Marib'e ulaşmak için yaptıkları yolculukları engellemeye devam ederken çatışmalara yakın bölgelerdeki vatandaşlar gözaltı, zorla çalıştırma ve cinsel şiddete karşı daha savunmasız hale gelmiş durumdalar.



ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
TT

ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)

ABD, dün veto yetkisini kullanarak, Gazze'de derhal, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes çağrısı yapan ve İsrail'in Filistin topraklarına yardım ulaştırılmasına yönelik tüm kısıtlamaları kaldırmasını talep eden BM Güvenlik Konseyi karar taslağını engelledi.

15 üyeli Güvenlik Konseyi'nin 10 seçilmiş üyesi tarafından hazırlanan taslak karar, Hamas ve diğer Filistinli gruplar tarafından tutulan tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını da talep ediyordu. Reuters'a göre taslak, 14 üyenin desteğini aldı.

ABD bu kararıyla, Gazze Şeridi'ndeki savaşa ilişkin Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisini altıncı kez kullanıyor.

Hamas, ABD'nin Gazze'de ateşkes için hazırlanan karar tasarısını engellemek amacıyla veto hakkını kullanmasının "açıkça suç ortaklığı ve soykırıma tam ortaklık" anlamına geldiğini belirtti.

ABD'li diplomat Morgan Ortagus, oylama öncesinde yaptığı açıklamada, "Meslektaşlarım: ABD'nin bu karara karşı çıkması kimseyi şaşırtmayacaktır" dedi.

Ortagus, "Karar taslağı Hamas'ı kınamakta veya İsrail'in meşru müdafaa hakkını tanımakta başarısız oldu ve Hamas'a fayda sağlayan ve ne yazık ki bu Konsey'de kabul gören sahte söylemleri haksız yere meşrulaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Diğer Konsey üyelerinin ABD'nin "kabul edilemez" ifadeler hakkındaki uyarılarını "görmezden geldiğini" belirten Ortagus, bunun yerine "vetoyu teşvik etmeyi amaçlayan gösterişli bir prosedür benimsendiğini" belirtti.

Bu oylama, ABD ve İsrail'in yaklaşık iki yıldır devam eden Gazze savaşıyla ilgili uluslararası izolasyonunu daha da belirginleştiriyor.

Gazze'deki savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi devletinin güney kesimine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi. İsrail, harap olmuş Gazze Şeridi'nde şiddetli bir bombalama kampanyası ve askeri operasyonlarla karşılık verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Hamas'ın 2023'teki saldırısı İsrail’de bin 219 kişinin ölümüne yol açtı.

Hamas saldırısında kaçırılan 251 rehineden 49'u hâlâ Gazze'de tutuluyor. Bunlardan 27'si İsrail tarafından ölü ilan edildi.

O tarihten bu yana İsrail, Birleşmiş Milletler'in güvenilir kabul ettiği Hamas'a bağlı Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre Gazze Şeridi'nde çoğunluğu sivillerden oluşan 65 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açan yıkıcı bir savaşla karşılık verdi.


Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
TT

Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün yaptığı açıklamada, İsrail ile güvenlik anlaşmasına varmak için devam eden müzakerelerin "önümüzdeki günlerde" sonuç verebileceğini söyledi.

Şam'da gazetecilere konuşan Şara, güvenlik anlaşmasını "zorunluluk" olarak nitelendirerek, anlaşmanın Suriye'nin hava sahasına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini ve BM gözetimine tabi olmasını gerektireceğini ifade etti.


Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
TT

Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)

Baha el-Avam

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde yaşanan krizi sona erdirmek amacıyla Suriye, Ürdün ve ABD’nin üzerinde uzlaştığı yol haritası hem içeriden hem de dışarıdan birçok tarafça memnuniyetle karşılandı. Ancak yol haritasının Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani tarafından açıklanan versiyonu ile Ürdün Dışişleri Bakanlığı'nın sosyal medya platformlarında yayınladığı versiyonu arasındaki tutarsızlıklar, yol haritasının açıklanmasından hemen sonra soru işaretlerine neden oldu.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi, yol haritasının bazı maddelerine karşı çıkarak bunu reddetti. Ancak Amman, Şam ile Süveyda arasındaki uzlaşı için ‘yol haritası’ olarak adlandırılan süreci tamamlamak amacıyla, Süveydalıların temsilcileri ile hükümet arasında müzakereleri desteklemek üzere Washington ile iş birliği yapmasını ve diyalogun iki taraf arasındaki anlaşmazlık noktalarını çözmesini umduğunu belirtti.

Yol haritasının Bakan Şeybani tarafından açıklanan resmi versiyonu, yedi maddeden oluşuyor. Yol haritasında; Birleşmiş Milletler (BM) soruşturma ve inceleme sistemi ile koordineli olarak sivillere ve mülklerine saldıranların hesap vermesi, Süveyda’ya insani ve tıbbi yardımın ulaştırılmasının sağlanması, mağdurlara tazminat ödenmesi, köylerin ve kasabaların yeniden inşası, yerinden edilen kişilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, temel hizmetlerin yeniden sağlanması, günlük hayata dönüş için gerekli koşulların oluşturulması, İçişleri Bakanlığı'na bağlı yerel güçlerin yolları korumak ve insanların ve ticari ürünlerin akışını güvence altına almak için konuşlandırılması, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve tüm taraflardan tüm tutukluların ve kaçırılanların iade edilmesi ve Süveyda halkının tüm taraflarının dahil olduğu bir iç uzlaşı sürecinin başlatılması öngörülüyor.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklama ise Şeybani'nin duyurduğu bilgileri netleştirerek anlaşmada yer alan bazı başka noktalara da değiniyor. Bunların başında, Şam'ın BM Suriye Gerçekleri Araştırma Heyeti'ni Süveyda'yı ziyaret etmeye ve geçtiğimiz temmuz ayında Süveyda’da yaşanan olayları soruşturmaya davet etmesi geliyor. Bu soruşturma sonucunda hazırlanan rapor temelinde Suriye hükümeti, suç işleyenlerden, geçmişleri veya siyasi ve sosyal bağlantıları ne olursa olsun hesap soracak.

Yol haritası üzerine varılan uzlaşıdaki bir nokta ise Ürdün ve ABD’nin Süveyda'ya insani yardım ulaştırılmasını sağlamaya katılması oldu. Bu durum, Süveyda’daki krizin başlangıcından beri Ürdün topraklarından Suriye'nin bu iline insani yardım geçişi için koridor açılmasının mümkün olup olmadığına dair sorulan temel bir soruyu gündeme getirdi. Stratejik ilişkiler araştırmacısı Amer es-Sabaileh'e göre yol haritası Ürdün'e bu koridoru açmak için yasal gerekçe sağlıyor. Ancak bunun pratikte uygulanması için bu insani yardım koridorunu kimin koruyacağı ve Amman bu adımı atarsa Suriye tarafında kiminle muhatap olacağı gibi birkaç noktanın açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

ABD ve Ürdün'ün, ildeki hasarlı alanların ve tesislerin yeniden inşası için gerekli finansmanın sağlanmasında vereceği yardımın da netleştirilmesi gerekiyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ülkesinin bu konuda Suriye'nin kendi kaynaklarını yatırmasına destek verdiğini söyledi. Ancak Amman, Süveyda'nın yeniden inşası için gerekli mali desteği nasıl sağlayacağı konusunda net bir açıklama yapmadı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Suriye hükümetinin eyaleti korumadaki güvenlik rolü, eyaletin idari sınırlarını korumak ve Şam'a bağlayan yolun güvenliğini sağlamakla sınırlı. İç güvenlik ise İçişleri Bakanlığı tarafından atanan bir kişinin liderliğinde Süveyda'nın çeşitli kesimlerinden oluşan yerel polis gücü tarafından sağlanacak. Bu adım, Ürdün ve ABD'nin himayesinde Suriye hükümeti ile Süveydalıları bir araya getiren istişareler ve toplantılar sonucunda kararlaştırılacak.

Toplantılar ve görüşmeler sonucunda sadece polis gücü kurulmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel sakinler ile devlet kurumları arasında koordinasyon sağlanarak ildeki sivil ve idari kurumlar da yeniden faaliyete geçecek. Ancak ‘Tüm bu süreçte Süveyda adına kim müzakere edecek?’ sorusu, yanıt bekleyen en önemli soru olmaya devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Ürdün'ün başkenti Amman'dan konuşan Sabaileh, Yüksek Hukuk Komitesi üyelerinin Süveyda'da bulunmaması ve Suriye’deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin temsilcilerinin toplantılara katılmamasının yol haritasının ölü doğduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bunun nedeni, onların uzlaşı sürecinin kilit oyuncuları olmaları. Onların yokluğu krizin çözülmesini sağlamayacak, aksine krizi daha da şiddetlendirecek ve uzatacak. Suriye hükümeti onları temsil etmiyor ve Şam'da onlarla ilgilenenler Süveyda'yı temsil etmiyor ve orada hiçbir etkisi yok. Ayrıca Ürdün, sahada aktif olan bu taraf adına konuşamaz.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi medya ofisi tarafından sosyal medya üzerinden yayınlanan bir açıklamada, ‘Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının dikkatle incelendiği ve Suriye'ye ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu çağrısı ile Suriye yasaları kapsamında hesap verebilirliğin korunması ve uygulanması arasında çelişki olduğunun görüldüğü’ belirtildi. Açıklamada, yol haritasının Suriye hükümetini uzlaşı arayan tarafsız bir taraf olarak gösterdiği, fakat ‘hükümetin ve güvenlik ve askeri kurumların Suriye halkına karşı işlenen katliam ve ihlallerin doğrudan ortağı olduğu’ vurguladı.

Suriye’deki yargı organlarının siyasileştirildiğini, yürütme organına bağlı olduğunu ve adil yargılama garantisi veremediğini belirten komisyon, yerel konseyler ve ortak polis güçleri hakkında ise bunların ‘Süveyda'ya yeni bir vesayet dayatma ve toplumda meşruiyetini yitirmiş ve halkının davasına ihanet etmiş kişileri destekleyerek halk arasında ayrılık tohumları ekme girişimi’ olarak nitelendirdi.

Suriye hükümetinin Süveyda'da güvenlik komutanı olarak Selman Abdulbaki adlı bir kişiyi atama kararına atıfla Süveydalıların bu kişiyi geçtiğimiz temmuz ayında ‘kendilerine karşı suç işleyen silahlı milislerle iş birliği yapmakla’ suçladıklarını belirten Komisyon, bu kişinin Süveyda dışında yaşadığını ve resmi devlet kurumlarının bulunduğu şehir merkezine ulaşamadığını ifade etti.

Komisyon, tüm bunlar çerçevesinde Süveyda'da yaşananlarla ilgili uluslararası bir soruşturma ve uluslararası bir yargılama yapılmasında ısrarcı olduğunu vurgularken, ildeki çeşitli aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili kuruluşlar aracılığıyla tesis etmeye çalıştıkları kendi kaderini tayin hakkına olan bağlılığını yineledi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Süveyda'da uzlaşının tek bir adımla başladığını söyledi. Barrack, Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ve Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile Süveyda konusunda imzalanan yol haritasının sadece iyileşme için bir rota çizmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecek nesil Suriyelilerin herkes için eşit hak ve görevlere sahip bir vatan inşa ederken izleyebilecekleri bir yol olduğunu yazdı.

Suriyeli gazeteci Louay Ghabra, Süveyda krizini sona erdirmek için hazırlanan yol haritasının etkinliği konusunda, İsrail'in bu konudaki tutumuna odaklanan başka bir soru daha gündeme getirerek, yol haritasının bir şekilde Suriye ile İsrail arasında henüz imzalanmamış bir güvenlik anlaşmasının önünü açtığını belirtti. Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin yol haritasının açıklanması sırasında İsrail'in Suriye'nin güneyine ilişkin güvenlik kaygılarının dikkate alınmasının önemine açıkça değindiğini hatırlatan Ghabra, bunun da Şam ile Tel Aviv arasındaki diyaloğun söz konusu yol haritasına ilişkin ABD, Ürdün ve Suriye arasında varılan uzlaşıya bağlı olduğu ve birinin başarısız olması durumunda diğerinin de otomatik olarak çökeceği anlamına geldiğini söyledi.

Şam'ın İsrail ile yapılacak bir güvenlik anlaşmasıyla ilgilendiğini ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın eylül ayında New York'a yapacağı ziyaret sırasında anlaşmayı sonuçlandırması için ABD'nin önemli bir baskı uyguladığını belirten Ghabra, ancak medyada yer alan haberlere göre İsrail'in şartları sert görünüyor ve bu şartları kabul etmek, bazılarının inandığı gibi Şara yönetimine Süveyda'yı kontrol etme izni vermeyeceğini, aksine eğer bu tek seçenekse ve Süveydalılar kendi kaderini tayin hakkını elde edemezse, Şam ile gelecekteki müzakerelerde Süveyda’nın konumunu güçlendireceğini vurguladı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.