Irak'ta seçimleri kaybedenler sonuçların iptal edilmesini talep ediyor

Sadr Kazımi’nin evine yapılan saldırının faillerinin ortaya çıkarılması gerektiğini vurguladı. Şii partiler Yeşil Bölge önünde protestolar düzenledi.

12 Kasım’da seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle Bağdat’ta düzenlenen gösteriler (AFP)
12 Kasım’da seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle Bağdat’ta düzenlenen gösteriler (AFP)
TT

Irak'ta seçimleri kaybedenler sonuçların iptal edilmesini talep ediyor

12 Kasım’da seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle Bağdat’ta düzenlenen gösteriler (AFP)
12 Kasım’da seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle Bağdat’ta düzenlenen gösteriler (AFP)

Irak’ta 10 Ekim’de yapılan seçimler, nihai sonuçlar açıklanmadan önceki son aşamaya girdi. Yüksek Federal Mahkeme’nin vereceği karar görünüşe göre Şii partilerden seçimi kazananlar ile kaybedenler arasında ciddi bir bölünmenin olduğu bu süreçte ülkenin 2003’ten bu yana karşılaşacağı en tehlikeli kriz olacak.
Seçimi kaybeden Şii partilerin yüzlerce destekçisi dün Bağdat’taki korunaklı Yeşil Bölge’nin Cumhuriyet Köprüsü’ne ve asma köprüye bakan kapılarına yöneldi ve seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle gösteriler düzenledi.
DPA’nın haberine göre, Fetih Koalisyonu, Bedir Örgütü, Asaib Ehlil Hak, Irak Hizbullah Tugayları, Ulusal Hikmet Akımı, Nasr Koalisyonu ve Kanun Devleti Koalisyonu gibi Şii parti ve grupların destekçilerinin parlamento seçim sonuçlarının iptali için Yeşil Bölge yakınında düzenledikleri gösteri ve oturma eylemleri ikinci ayına girdi. Nitekim söz konusu seçimde Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın liderliğindeki Sadr Hareketi büyük bir ilerleme kaydetmişti. Seçim sonuçlarının iptalinin talep edildiği gösterileri ve oturma eylemleri sevk ve organize eden komite, dün (Cuma) yaptığı açıklamada, Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’nin “Iraklıların kaderini ve geleceğini hiçe saydığını’’ ve “son nefesini hala ertelediğini” kaydetti. Protestolarda gösterilen kararlılığın seçim manipülatörlerini her geçen Cuma daha da zor durumda bıraktığı belirtilen açıklamada onurlu yargının temyiz davalarını çözmeye devam ettiği ve çoğu zaman şikayetçilerin ve haklarının yanında yer aldığı ifade edildi.

Irak’ta güvenlik önlemleri arttırıldı
DPA’nın haberine göre, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis Plasschaert’in görevinin durdurulması, sınır dışı edilmesi ve BM Irak Misyonu’nda görev yapan tüm kadroların değiştirilmesi için BM’ye çağrıda bulunulması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, bu talebin hileli sonuçlarını reddeden kitlelerin değil, aynı zamanda bütün Iraklıların talebi olduğu ifade edildi. Irak makamları dün sabah erken saatlerden itibaren göstericilerin hareketini kolaylaştırmak ve güvenliklerini sağlamak amacıyla güvenlik önlemlerini artırdı ve bazı köprü ve yolları trafiğe kapattı.
Seçim Komiserliği önceki gün (Perşembe) Komiserlik bünyesindeki Hukuk Birimi’nin talebi üzerine parlamento seçim sonuçlarına karşı çıkan parti ve adayların itiraz ettiği bütün seçim merkezlerinde elle oy sayım işlemini tamamladı.
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ise dün yaptığı açıklamada, Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin konutuna silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) düzenlenen ve Kazımi’nin korumalarının yaralandığı saldırıyla ilgili soruşturmaların gidişatının kamuoyu ile paylaşılmasını talep etti.
Sadr, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Devletin saygınlığı göz ardı edilmemelidir. Başbakan’ın konutuna yapılan saldırı açıkça ülkenin egemenliğine ve saygınlığına yapılmıştır ve Irak’ın güvenliğini tümüyle sarsmayı ve fitne çıkarmayı hedeflemiştir. Buradan hareketle bu dosyayla ilgili soruşturmaları açıklamak, bu terör eylemini gerçekleştiren teröristleri tutuklamak ve onlara münasip ve cezalarını vermek bizim için bir gereklilik haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. Kazımi’ye yönelik suikast girişimiyle ilgili şüpheler seçimleri kaybeden Şii partiler üzerinde yoğunlaşıyor. Irak’ta ABD’nin 2003 işgaliyle birlikte yaşanan değişikliğin üzerinden 18 yıl geçti. Siyasi partilerin tümü daha önce Irak’ın en yüksek dini mercii Sali es-Sistani’nin ikamet ettiği Necef’ten yapılan açıklamayı belirleyici olarak kabul ederdi. Irak’ın üç ana bileşenini (Şii-Kürt-Sünni) temsil eden partiler ve gruplar aynı zamanda yargının verdiği kararları kabul ederdi. Ancak bugün bu partiler ne yargının kararlarını ne de Necef’in kararını kabul ediyor. Her parti, kendini en çok zarar gören taraf diye niteleyerek, kendisine ‘insaf edilmesini’ istiyor.
Herkesin bugüne kadar bağlı olduklarını dile getirdiği Necef’teki Yüksek Dini Merci’den yapılan açıklamalara bugün artık kulak verilmiyor. Sistani’nin temsilcilerinden biri yaklaşık iki sene önce Kerbela kentinde verdiği bir Cuma Hutbesi sırasında “Merci’nin sesi kısıldı ve halen kimse onu dinlemiyor” dedi. Bu açıklama Sistani’nin Irak’taki siyasi elitlerden memnun olmadığının bir ifadesiydi. Buradaki siyasi elitlerden kasıt Şii elitlerdir. Çünkü Yüksek Dini Merci Sünni ve Kürtlerin değil, Şiilerin taklit merciidir. Ancak Sünniler ve Kürtler de Necef’ten yapılan açıklamalara daima bağlı olduklarını belirtirler. Bütün siyasi partiler Yüksek Dini Merci’den yapılan açıklamaları kabul ettiğini ifade etmesine rağmen siyasi çalışmaları bu açıklamalarla uyuşmuyor. Bu da Yüksek Dini Merci’nin kapılarını siyasilere kapatmasına sebep oldu. Sistani 2015’ten bu yana ülkedeki üst düzey siyasilerden hiçbirinin görüşme talebini kabul etmezken, BM Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis Plasschaert ve ondan önceki BM yetkilileriyle görüşmüştü. Sistani’nin yolundan gittiklerini söyleyen partiler bugün Plasschaert’i seçimlere hile karıştırma ve süreci manipüle etmekle suçluyorlar.

Siyasi rejimin son savunma hattı
Irak yargısı şu anda ülkede siyasi rejimin son savunma hattı sayılıyor. Fakat yeni bir değişimle birlikte tüm taraflar kendilerini haklı görüyor. Dolayısıyla da yargının kendisine sunulan delil ve veriye göre değil, kendi istekleriyle uyumlu kararlar almasını istiyorlar.
Halihazırda Yüksek Seçim Komiserliği seçim sonuçları sebebiyle zor durumda. Fakat Komiserlik bünyesindeki Hukuk birimi ve Federal mahkeme de seçimi kazanan ile kaybedenlerin sert iradeleri sebebiyle seçim sonuçları yüzünden zor durumda bulunuyorlar. Sonuçların Federal Mahkeme’ye ulaşmadığı doğru ancak en fazla on gün içinde bu sonuçlar ulaşacak. İşte o zaman seçimi kaybedenler sokakta gerginliği tırmandıracak. Ülkedeki siyasi rejimin bir parçası olan Yüksek Federal Mahkeme 2010 ve 2014 yılları arasında ‘en büyük meclis bloğu’ içtihadı sebebiyle siyasi çatışmaların ortasına düşmüştü. Bugün ise 2003’ten bu yana en tehlikeli sorunla karşı karşıya.
Krizin şiddeti sebebiyle Federal Mahkeme’nin seçim sonuçlarını kısmen onaylama seçeneğine başvurup başvurmayacağı sorusunu yanıtlayan hukuk uzmanı Ali et-Temimi, “Federal mahkeme ilk seçimden son seçime kadar eski seçimlerde işletilen tüm prosedürleri inceliyor. Anayasa ve kanuna uygun olup olmadığına bakıyor. Böyle bir onaylama sonuçlara anayasal sıfatı kazandırır. Federal Mahkeme’nin bu kapsamlı incelemesi herhangi bir temyiz ve itiraz olmaması içindir. Çünkü Mahkeme kamu düzeninin bir parçası ve vatandaşların haklarının anayasal bekçisi konumunda. Federal Mahkeme ya seçim sonuçlarını tümüyle onaylayacak ya da 2018’de yaptığı gibi bir kısmını onaylayacak (zira o dönem haklarında cezai kısıtlama bulunanları uzaklaştırmıştı) veya sonuçları onaylamamak için yeterli ölçüde anayasal ve hukuki ihlallerin ve itirazların olduğunu beyan edecek” ifadelerini kullandı.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.