İsrail, İran'a ‘yıkıcı bir askeri saldırı’ gerçekleştirileceği tehdidinde bulundu

İsrail ile ABD ortaklığında, 13 Kasım 2021’de tatbikat düzenlendi. (Twitter)
İsrail ile ABD ortaklığında, 13 Kasım 2021’de tatbikat düzenlendi. (Twitter)
TT

İsrail, İran'a ‘yıkıcı bir askeri saldırı’ gerçekleştirileceği tehdidinde bulundu

İsrail ile ABD ortaklığında, 13 Kasım 2021’de tatbikat düzenlendi. (Twitter)
İsrail ile ABD ortaklığında, 13 Kasım 2021’de tatbikat düzenlendi. (Twitter)

İran’a sert mesajlar göndermeyi sürdüren İsrail, nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma yönündeki müzakerelerin başarısız olması halinde ‘yıkıcı bir askeri saldırı’ gerçekleştirileceği tehdidinde bulundu.
İsrail Ordusu Kuzey Tugayı Komutanı Tümgeneral Amir Baram, “Bize savaş dayatılırsa, ordu yakında veya uzakta bulunan tüm terör altyapısını tamamen yok edecek” dedi.
İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Amikam Norkin de kuvvetlerinin İsrail kasabalarını hedef alacak İran füzeleri tehdidiyle yüzleşmeye hazırlandığını vurguladı.
Maariv gazetesinin ordu haberleri departmanında çalışan editörü Tal Lev-Ram’ın haberine göre ordu liderleri, çeşitli senaryoların ele alındığı tatbikatlarda Hava Kuvvetleri'nin hazır olup olmadığına odaklanıldığı ve İran'dan gelebilecek saldırılara hazırlanıldığını aktardı. Ordu tarafından yapılan tahminlere göre İran’ın tam teşekkülü bir saldırı düzenleme kabiliyetine sahip olmasına en az bir yıl var.
Lev-Ram, ordunun İran tesislerine karşı yıkıcı operasyonlar başlatmak için sahip olduğu yetenekleri geliştirme yönünde yoğun bir şekilde çalıştığını ve nükleer programı engelleyecek saldırılarla yetinmeyeceğini vurguladı.
Haaretz gazetesinden analist Amos Harel, şu an siyasete odaklanan İsrailli yetkililerin ‘İsrail'in kendini savunma hakkını’ kullandığını, askeri tehditleri ise doğrudan orduya bıraktığını bildirdi. Bu hakkı İsrail'in nükleer tesislere yönelik hava saldırısına çevirme olasılığının yüksek görünmediğini düşünen yetkililer, bu durumu Viyana müzakere turunun ilerleme olmadan sona erme olasılığı ile ilişkilendirdi.
İsrail Başbakanı Naftali Bennett'ın ABD’nin tutumunu eleştirirken eski Başbakan Netanyahu’nun tonuna dönmekle suçlandığı yönünde değerlendirmeler mevcut. İsrail-ABD ilişkileri konusunda kıdemli bir uzman ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi:
“Anlaşmazlıklar olsa bile bunlar küçük ve yüzeyseldir. Aslında iki ülke kapsamlı ve derin bir koordinasyon içinde. Washington ve Tel Aviv'in İran projesine karşı savaşta ortak tavırda olduğunu söylemek istemiyorum. Ancak her birinin tutumunun birbirini tamamladığına eminim. İran tehdidi konusunda aynı fikirdeler.”
İsrailli yetkililerin bir kısmı daha önce, İsrail ile ABD arasında bir tutum çatışması olduğu uyarısında bulunmuştu. Aralarından biri bu hafta başlarında İsrail'i ziyaret eden ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley ile yaptıkları görüşmeleri ‘zor ve derin bir hayal kırıklığı’ şeklinde değerlendirdi. Ancak Malley ile ayrı ayrı görüşmelerde bulunan Savunma Bakanı Benny Gantz ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Tel Aviv'in Washington ile iş birliği ve koordinasyon içinde çalıştığını doğruladı. İsrail'in tutumunu anladığını söyledikleri Malley’in bunu müzakerelerde ABD heyetine yardım olarak gördüğünü de açıkça belirttiler.
Yedioth Ahronoth’ta siyaset yazıları kaleme alan Nahum Barnea'nın belirttiğine göre Başbakan Bennett, ABD'nin nükleer anlaşmaya geri dönüşünü kabul etmiş gibi görünmüyor. Barnea; Malley ile görüşmeyen, nükleer müzakereler yeniden başlamadan önce Beyaz Saray ile ilişkilerde kriz yaratmaya karar veren Bennett’ın bu yönde sert tavır takınmaması sonucu Beyaz Saray'ın ‘İsrail’in çıkardığı gerilimin İran nükleer projesini hızlandırdığını’ belirttiğini vurguladı. “Bennett, Obama'nın döneminde Netanyahu'nun yaptığı gibi Başkan Joe Biden ile çatışmayacak. Ancak Tahran'da müzakerecilerle durumların iyi gittiğini anlamamaları için politikasını alenen eleştirmeye karar verdi” ifadelerini kullandı.
Netanyahu hükümetinde İran dosyasını ele alan eski Mossad şefi Yossi Kohen de Bennett hükümetiyle tutarlı bir tutum sergiliyor. Kohen dün Ynet internet sitesine verdiği röportajda şunları söyledi:
“İran varlığımızı tehdit eden bir yola girdiği takdirde İsrail'in nükleer tesislere yönelik bağımsız saldırısı masada olmalı. İyi bir anlaşma, İran'ın nükleer bombaya yönelik başarılar elde etmesini engelleyebilir. Geçmişte imzalanan gibi kötü bir anlaşma ise ideal olmayacaktır. Nitekim, İran'dan yeteneklerini çekip almakla yükümlüyüz.”
Kohen nükleer meselede ABD’lilere güvenip güvenmediği konusunda ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“İyi bir anlaşma talep edeceğimize güveniyor, ABD'nin kötü bir anlaşmanın ne olduğunu anladığını umuyorum. İran, özellikle de Başkan Donald Trump anlaşmadan çekildiğinden bu yana, son zamanlarda, bizim açımızdan kötü yola girmeye karar verdiği takdirde neler olabileceğini gördü.”
İsrail güvenlik birimlerinin dün ABD'yi İran'ın nükleer projesine dikkat etmeye çağırdığı kaydedildi. Aynı zamanda İran'ın Lübnan’daki Hizbullah'a, Irak, Yemen ve Suriye’ye onlarca insansız saldırı uçağı naklettiğine dair yakın zamanda topladığı bilgileri içeren bir raporu Pentagon'a ilettiği belirtildi.
İran'ın Eylül 2019'dan bu yana Ortadoğu'da gerçekleştirdiği altı saldırıdan üçünde (aynı ay Suudi Arabistan’a, geçtiğimiz temmuz ayında Mercer Street tankerine, nisan ayında da Hyperion Ray gemisine yapılan saldırılar) insansız hava araçları kullandığı tespit edildi.
Resmi İsrail kaynaklarından alıntı yapan Haaretz gazetesinin haberinde şu ifadeler kullanıldı:
“İran, nükleer programıyla ilgili çıkarlarını ilerletme amacı güden bir baskı aracı olarak insansız hava araçlarını kullanıyor. Basra Körfezi'ne saldırılar düzenliyor. Sivil hedeflere yönelik saldırıların zamanlaması ile İran'ın ABD ve büyük güçlerin aynı anda atmasını istediği adımlar arasında birçok ilişki gözlemlendi.”



Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”