Johnson’ın Macron’a gönderdiği mektup İngiliz-Fransız anlaşmazlığını derinleştirdi

Paris, İngiltere İçişleri Bakanı’nı yarın yapılacak genişletilmiş Avrupa toplantısından dışlamakta ısrarlı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. (EPA)
TT

Johnson’ın Macron’a gönderdiği mektup İngiliz-Fransız anlaşmazlığını derinleştirdi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. (EPA)

İngiltere Başbakanı’nın perşembe akşamı Fransa Cumhurbaşkanı’na gönderdiği mektup, halihazırda iki ülke arasında yaşanan krizi daha da derinleştirdi. Mektup, İngiltere topraklarına ulaşmak isteyen yasa dışı göçmenlerin sayısındaki benzeri görülmemiş artışın sorumluluğu üzerine devam eden, Londra ve Paris arasındaki tartışmadaki tansiyonu yükseltti. Geçen çarşamba günü meydana gelen ve çoğu Iraklı ve İranlı Kürt olan 27 kişinin Calais kenti açıklarında, Manş Denizi sularında boğulmasının ardından sorun yeniden gündeme geldi.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın mektubu içeriği nedeniyle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ve tüm Fransız hükümetini kızdırdı. Öyle ki mektupta Fransa’dan, ‘Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye ulaşan tüm yasa dışı göçmenlerin iadesini kabul etmesi’ talep ediliyor. Paris’i öfkesinin bir başka nedeni de mektubun Fransa Cumhurbaşkanı’na ulaşmadan önce Twitter üzerinden yayınlanması. Ülke liderleri arasındaki temas kurallarına göre yazışmaların ifşası ancak her iki tarafın da rızasıyla mümkün. Ancak Johnson bu kurala saygı göstermedi.
Macron, 26 Kasım’da resmi bir ziyarette bulunduğu Roma’da gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Mektubu ciddi bulmadığını söyleyen Emmanuel Macron, “Bu konularda liderler, sosyal medyada ve kamuoyuna açıklanan mektuplar aracılığıyla iletişim kurulmaz” dedi. Fransa’nın tepkisinin ardından Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, İngiliz mevkidaşı Priti Patel ile ‘İngiltere kıyılarına yönelik göçün odak noktası olan’ Calais kentinde olağanüstü bir toplantı düzenleme davetini geri çekti. Toplantı yarın, Belçika, Almanya, Hollanda ve Avrupa Birliği’nin (AB) göçlerden sorumlu bakanlarının katılımıyla düzenlenecek.
İşin aslı şu ki Manş Denizi’nin iki karşı kıyısını kasıp kavuran kriz azalacak gibi görünmüyor. Geçen çarşamba günü yaşanan trajedi, iki tarafın gündeminde yeniden yer bulmuş olsa da bu eskiden bu yana süregelen bir mesele. Macron daha önce Johnson’a konuyu ‘siyasallaştırmaktan’ kaçınması için çağrıda bulunmuştu. Öyle ki Paris, eleştiri oklarının kendisine yöneltilmesinin, İngilizleri ‘Başbakan’ın sınırları kontrol etme ve yasa dışı göç akışını durdurma konusundaki vaatlerini yerine getirememesinden’ uzaklaştırma amaçlı olduğuna inanıyor. Fransız kaynaklarına göre mevcut krizi daha da kötüleştiren, yaşanan olayın Paris ve Londra arasındaki çeşitli anlaşmazlıkların birikmiş olması.
İngiltere, Fransa’yı ve Cumhurbaşkanı Macron’u Brexit konusundaki sertliğinden ve Londra’ya sert koşullar dayatmasından dolayı affetmedi. Johnson’a yakın çevrelerde ve Muhafazakâr Parti içerisinde Paris’in göç konusundaki ‘ilgilenme esnekliği’ yoluyla İngiliz kamuoyunu, Başbakan aleyhine döndürmeye çalıştığını iddia edenler var. Bu nedenle Johnson, Paris’in, kıyılarından göçmen akışını kontrol altına almak için ‘yeterince çaba sarf etmediğini’ söyledi.
İki ülke arasında Fransa’nın Touquet kentinde imzalanan anlaşmada, İngiltere’nin Fransa’ya mali yardım yapması karşılığında Fransa’nın da Manş Denizi’nden yasa dışı göçmen geçişini engellemesi üzerinde uzlaşılmıştı. Daha sonra ise Fransa ile Avustralya denizaltı sözleşmesi, ‘Johnson’ın ABD Başkanı Joe Biden’ı Kanberra’nın hibrit sistemde (dizel-elektrik) çalışan Fransız denizaltıları yerine nükleer tahrikle çalışan ABD denizaltıları satın almasını kabul etmeye ikna etmesi’ nedeniyle iptal edilmişti. Bu durum Paris’in kinini artırdı. Ardından ‘balıkçılık savaşı’ ilişkileri daha da gerdi. Zira Londra, birçoğunu şüpheli nedenlerle ‘çalışmak için gerekli vizelerden’ mahrum bırakarak Paris’i Fransız balıkçılar aracılığıyla cezalandırmaya çalışmakla suçlandı. Bu durum, ‘düşmanca’ bir davranış olarak kabul edildi ve Avrupa- İngiliz anlaşmasının içeriğine de aykırı olarak nitelendi. Fransız balıkçılar 26 Kasım’da Londra’nın kendilerine yönelik muamelesine karşı protesto gösterisi düzenledi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Paris bir Avrupa toplantısı düzenleyerek krizlere toplu çözümler aramak istiyor ve Manş Denizi aracılığıyla göç meselesinin Fransız-İngiliz değil, Avrupa-İngiliz sorunu olduğunu savunuyor. Fransa İçişleri Bakanlığı kaynaklarına göre Paris, yüksek mali kazanç elde etmek için insan kaçakçılığı yapan çetelerle mücadele etmek amacıyla başta ortak eylemin güçlendirilmesi olmak üzere güvenlik, yargı ve insani düzeylerde Avrupa iş birliğini güçlendirmek istiyor. Bu nedenle de ortak bir ‘Avrupa yanıtına’ ve dış sınırlar üzerinde kontroller uygulamaya yardımcı olmakla görevli Avrupa ‘Frontex’ yapılanmasının rolüne ihtiyaç duyuluyor. Aynı şekilde gelecek baharda cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerine gidecek olan Paris, ‘AB’nin dış sınırlarındaki kontrolü sıkılaştırarak ve yasa dışı göçmenlerin hareketini engellemek için Schengen Bölgesi içinde iade edilmelerine izin vererek’ kendisine katılan ülkeler arasında açık harekete izin veren Schengen Anlaşması’nı değiştirmeye çalışıyor. Hükümet sözcüsü Gabriel Attal’ın 26 Kasım’daki açıklamasına göre Fransızların taleplerinden biri de Londra’nın ‘kendi topraklarındaki sığınma başvurularını kayıt altına almak ve incelemek için’ çalışanlarını Fransız topraklarına göndermesi.
Bu talep beklenirken Fransa İçişleri Bakanlığı, ‘Dunkirk şehrinden Boulogne-sur-Mer şehrine kadar uzanan bölgede ve ‘Le Touquet’ şehrinin de yer aldığı ‘Agate’ adı verilen plajda gezici devriye sayısının artırılması ve kum tepeleri arasında kolayca hareket edebilen dört tekerlekli motosikletlerin kullanılması yoluyla’ göçü mümkün olduğunca engellemek için ek malzeme ve insani araçlar sağlanması sözü verdi. Ayrıca bunların, plajı ve Manş Denizi’ni takip etmek, daha fazla gemi sağlamak ve Deniz Polisini güçlendirmek amacıyla da kullanılması planlanıyor. Ancak İngiltere sunduğu ayrıcalıklar ve göçmenlerin İngiliz topraklarına ayak bastığı andan itibaren bu ayrıcalıkların uygulanması sayesinde göçmenler için bir mıknatıs olmaya devam ettiği sürece, bu uygulamaların, yeterli olmayacağına dair köklü bir kanaat var. Bunların yanı sıra göç akışını durdurmak için uygulanacak çözümlerin gerçekçi ve radikal olması gerektiği belirtiliyor. Bir yandan vatandaşlarının ülkelerinde kalabilmeleri için iş olanakları ve insana yakışır bir yaşam sürmeleri için ‘mensup oldukları ülkelere’ kapsamlı mali, ekonomik ve sağlık yardımı sağlanmalı, diğer yandan da binlerce insanı şehirlerini ve köylerini terk etmeye ve iş imkanlarının olduğu güvenli bir yer aramaya iten çatışmalara son verme arayışına girilmeli. Bunlar olmadan göçün devam edeceği ve siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan şiddetli sorunların da soruna eşlik edeceği görüşü hakim.



Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD yaptırımları karşısında bağımsızlığını savunuyor

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
TT

Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD yaptırımları karşısında bağımsızlığını savunuyor

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı ve birçok Avrupa ülkesi, dün, üst düzey yetkililerinden bazılarını hedef alan ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya olan kurumun bağımsızlığını güçlü bir şekilde savundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Tomoko Akane, Lahey merkezli mahkemenin üye devletlerinin temsilcilerinin yıllık toplantısının açılışında, "Açıkça söyleyelim, hiçbir baskıyı kabul etmiyoruz" dedi.

"Bağımsızlığımız ve tarafsızlığımız temel ve dokunulmaz ilkelerimizdir. Bağlılığımız yalnızca Roma Statüsü'ne (mahkemenin kuruluş metni) ve uluslararası hukukadır."

Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla yargılananları yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi, 23 yıllık tarihindeki en zor dönemi yaşıyor.

dfr
Uluslararası Ceza Mahkemesi Genel Merkezi, (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkarılmasına öfkelenerek, mahkemedeki hakim ve savcılara yaptırım uyguladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, kendisine yöneltilen cinsel saldırı iddialarını reddeden soruşturma tamamlanana kadar görevden uzaklaştırıldı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, kendisine yöneltilen cinsel saldırı iddialarını reddetti ve hakkında açılan soruşturma tamamlanana kadar görevden uzaklaştırıldı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Macaristan da dahil olmak üzere dört üye ülke Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden çekilme niyetlerini açıkladı.

Lahey'deki yıllık toplantıya katılan Fransa Adalet Bakanı Gerald Darmanin, Fransa'nın mahkemeye olan "sarsılmaz bağlılığını" vurguladı.  

Darmanin, "Mahkeme eşi benzeri görülmemiş bir dönemden geçiyor. Aralarında bir Fransız yargıcın da bulunduğu hâkim ve savcıları hedef alan yaptırımlar ve zorlayıcı tedbirlerle karşı karşıya" dedi ve "Bu tedbirler kabul edilemez" ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği adına konuşan Danimarka temsilcisi Elisabeth Sondergaard Kroon, bloğun "mahkemeyi kendisine yönelik tehdit ve yaptırımlara karşı güçlü bir şekilde savunduğunu" söyledi.


Trump, Netanyahu'yu Washington'da toplantıya davet etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog arasında (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog arasında (AP)
TT

Trump, Netanyahu'yu Washington'da toplantıya davet etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog arasında (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog arasında (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın dün Netanyahu'yu "yakın gelecekte" Beyaz Saray'da yapılacak bir toplantıya davet ettiği belirtildi.

Netanyahu'nun ofisinden daha önce yapılan açıklamada, Trump'ın sosyal medyada İsrail'in Suriye ile diyaloğunu sürdürmesi gerektiğini yazmasının hemen ardından, başbakanın ABD başkanıyla telefonda görüştüğü belirtilmişti.

Ofisin açıklamasında görüşmede, Hamas'ın ve Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılması konularının ele alındığı, ayrıca İsrail'in kendisini tanımayan ülkelerle ilişki kurma olasılığının değerlendirildiği belirtildi.

İsrail Başbakanlık Ofisi, Trump'ın Netanyahu'yu "yakın gelecekte" Beyaz Saray'da bir toplantıya davet ettiğini ancak bir tarih belirtmediğini ifade etti.

Times of Israel gazetesi, söz konusu çağrının Trump'ın İsrail'i Suriye'yi ve yeni yönetimi istikrarsızlaştırmaması konusunda uyarmasının ardından geldiğini bildirdi.

Trump, Truth Social platformunda yaptığı açıklamada, "İsrail'in Suriye ile güçlü ve gerçek bir diyalog sürdürmesi ve Suriye'nin müreffeh bir ulusa dönüşmesine engel olacak hiçbir şeyin yapılmaması çok önemli" ifadesini kullandı.

Geçtiğimiz cuma günü Şam kırsalındaki Beyt Cin kasabasına giren İsrail güçleri, kasabanın içinde ateş altına alınmış, ardından kasaba İsrail uçakları tarafından bombalanmış ve 13 kişi hayatını kaybetmişti.


Macron, Avrupa'nın Pekin'le rekabet ve bağımlılık dengesini sağlamaya çalıştığı bir dönemde Çin'i ziyaret ediyor

Macron, Şi'yi Elysee Sarayı'nda kabul ediyor (Arşiv- AP)
Macron, Şi'yi Elysee Sarayı'nda kabul ediyor (Arşiv- AP)
TT

Macron, Avrupa'nın Pekin'le rekabet ve bağımlılık dengesini sağlamaya çalıştığı bir dönemde Çin'i ziyaret ediyor

Macron, Şi'yi Elysee Sarayı'nda kabul ediyor (Arşiv- AP)
Macron, Şi'yi Elysee Sarayı'nda kabul ediyor (Arşiv- AP)

Avrupa, küresel ticaret çalkantılarının yaşandığı bir dönemde, Pekin'den gelen ekonomik ve güvenlik tehditleriyle dünyanın ikinci büyük ekonomisine bağımlılığı dengelemeye çalışırken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu hafta dördüncü resmi ziyaretini gerçekleştirmek üzere Çin'e gidiyor.

Macron, seyahatine yarın Pekin'deki Yasak Şehir'i ziyaret ederek başlayacak ve perşembe günü Çin'in başkentinde Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelecek. İkili, cuma günü Çin'in güneybatısındaki Sichuan eyaletine bağlı Chengdu'yu ziyaret ederek tekrar bir araya gelecek.

Bu ziyaret, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in temmuz ayında yaptığı ve AB-Çin ilişkilerinin "dönüm noktasında" olduğunu söylediği gergin bir gezinin ardından geliyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in de gelecek yılın başlarında Çin'i ziyaret etmesi planlanıyor.

Çin ve Avrupa arasındaki ticaret gerginlikleri, özellikle çelik sektöründeki ucuz Çin ihracatının Avrupa sanayisinin büyük bir bölümüne aksetmesiyle tırmandı. Ayrıca, Avrupa'da Çin'in elektrikli araç sektöründeki artan teknolojik üstünlüğü ve nadir toprak elementi işleme alanındaki hakimiyeti konusunda artan endişeler var; bu durum, hayati önem taşıyan Avrupa sanayilerinin tedarik zincirlerini tehdit edebilir.

Washington'un uyguladığı tarifeler nedeniyle küresel ticaretin giderek baskı altına girmesiyle Pekin, Avrupa'nın, Çin'in Rusya'ya ve devlet destekli sanayi modeline verdiği destek konusundaki endişelerini yatıştırma umuduyla kendisini bir ticaret ortağı olarak sunma fırsatını değerlendiriyor.

Macron'un danışmanları, ziyaret öncesinde Çin'in iç tüketimini artırmak için ticaret dinamiklerinin yeniden dengelenmesi yönünde çaba göstereceğini belirterek, Avrupa'nın Çin teknolojisine erişebilmesi için "inovasyondan elde edilen kazanımların paylaşılması" yönünde umutlarını dile getirdiler.