Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

Görüşmelerde SDG’nin Özerk Yönetim’i ve ülkenin stratejik zenginliğinin geleceği ele alınıyor.

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
TT

Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)

ABD ve Rusya’nın Suriyelilerin tamamına insani yardım sağlanması konusunda vardıkları anlaşmanın ardından uzlaştıkları ikinci başlık Şam ve Kamışlı arasındaki diyalogun teşvik edilmesi oldu. Bu da İlham Ahmed başkanlığındaki Kürtlerden ve Araplardan oluşan Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyetin Washington ve Moskova'yı ziyaretinin ve ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temsilcilerinin 10 Kasım’da Cenevre'de görüşmelerinin ardından, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye hükümeti arasında yeni bir müzakere turunun gerçekleşmesine imkan tanıyor.
Şam, Kamışlı ve Moskova’nın, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının geleceğine ilişkin farklı beklentileri var. ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesinde’ gerçekleşen bu müzakere turunda, SDG'nin ve Özerk Yönetim'in geleceği ile insani yardım ve hizmetlerle ilgili operasyonel konuların yanı sıra Türkiye’nin yeni bir askeri operasyon gerçekleştirmekten caydırılması gibi önemli konuların ele alınması bekleniyor.

Müzakere geçmişi
Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Ali Memluk, SDK Eş Başkanı İlham Ahmed ve SDK Mısır Temsilcisi Sihanuk Dibo’nun da yer aldığı siyasi bir heyet ile SDG lideri Mazlum Abdi ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) lideri Sipan Hemo’nun dahil olduğu askeri bir heyet arasında 2016 ve 2017 yılları sonu ile 26 Temmuz 2018, 8 Ağustos 2018 ve Ekim 2019 tarihlerinde birkaç müzakere turu gerçekleşti.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Amerikan güçlerini Fırat'ın doğu kesiminden çekme kararı ve Türkiye'nin Resulayn ile Tel Abyad arasındaki bölgeye gerçekleştirdiği askeri operasyonun ardından YPG lideri Hemo, önce Rusya’nın kullandığı Hmeymim Hava Üssü’nü, daha sonra da Şam'ı ziyaret etti. Hemo, Rus komutanlarla birlikte, Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Memluk, Savunma Bakanı General Ali Abdallah Eyyub ve Askeri İstihbarat Birimi Başkanı ile bir araya geldi. YPG lideri ayrıca 29 Aralık 2019 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti ve burada Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov ve Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Sergey Rudskoy ile görüştü.
Kürt heyeti, Rus tarafına 11 maddelik bir girişim sundu. Bunlardan altısı Şam'ın taleplerini karşılıyordu. Şam’ın talepleri şöyle sıralanıyordu:
1 - Suriye tek, uluslararası sınırları tanınan ve başkenti Şam olan merkezi bir devlettir.
2 - Seçilmiş devlet başkanı, Beşşar Esed, Suriye'nin ve tüm Suriyelilerin başkanıdır.
3 -Doğal kaynaklar tüm Suriyelilerin milli servetidir.
4 - Ülkenin politikası anayasada kayıt altındadır.
5 -Ülkenin tek bayrağı, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki Suriye Arap Cumhuriyeti'nin resmi bayrağıdır.
6 – Devletin kabul gören tek ordusu vardır.
Girişimde ayrıca ‘Kürt tarafının taleplerini karşılayan’ 5 madde de yer aldı:
1- Anayasa değişikliğiyle olağanüstü halin (OHAL) kaldırılması ve mutabakata dayalı bir anayasa, partiler hukuku ve tarafsız ve bağımsız bir yargının önünü açan anayasa reformu yapılması.
2- Ülkenin kuzey doğusundaki Özerk Yönetim’in tanınması.
3-1962'deki nüfus sayımı ve Kürtlerin vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmasının yanı sıra Kürtlere uygulanan güvenlik baskısının kaldırılması da dahil olmak üzere haksız uygulamaların ve Kürtlere yönelik her türlü ayrımcılığın sona ermesi.
4- Tıpkı ülkedeki diğer azınlıklar gibi merkezi devletin Kürtleri de Suriye halkının önemli bir bileşeni olarak tanıması.
5- Kürt bölgeleri de dahil olmak üzere tüm bölgeler için bir finansmanın ve bütçenin belirlenmesi.
Kürt tarafının tutumu, ABD ordusunun varlığı da dahil olmak üzere elindeki çeşitli ‘baskı araçlarına’ dayanıyor. Yaklaşık yüz bin SDG savaşçısı var. Söz konusu savaşılar ülkenin üçte birini (toplam alan 185 bin kilometrekare) ve Fırat'ın doğusundaki stratejik petrol, gaz, su ve tarım zenginliklerinin çoğunu kontrol ediyor. Aynı zamanda Suriye'de özyönetim ve ademi merkeziyetçiliğin kabulü olarak görülen, Rusya Savunma Bakanlığı'nın 2017 yılında Suriyeli taraflara parlamento ile birlikte ‘bölgeler birliğini’ öngören bir anayasa taslağı önermesiyle ortaya çıkan Rus desteğine de sahipler.
Ayrıca 2019 yılı sonlarında, dönemin ABD Başkanı Trump'ın Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararının ardından Abdi, Hemo ve Memluk, Fırat'ın doğusu ve sınırındaki çeşitli bölgelere Suriye ordusu ve sınır muhafızlarının konuşlandırılmasını içeren bir mutabakat zaptı imzaladı. Bölge aynı zamanda Şam, Ankara ve Moskova'nın nüfuz alanlarının genişlemesine karşın Kürtlerin ve ABD’nin nüfuz alanının olmadığı bir bölgedir.

Derin uçurum
Kürtler ile Suriye hükümeti arasındaki müzakereler, iki taraf arasındaki uçurumun derinliğini gösterdi. Bunun nedeni, Şam’ın SDG’yi düzenli orduya askeri bir birlik olarak dahil etmeye karşı çıkmasının yanı sıra lağvedilmesini ve orduya dağıtılmasını istemesidir. Ayrıca Suriye hükümeti, ülke genelinde resmi bayrağın çekilmesini ve Esed'in Suriye devlet başkanı olarak kabul edilmesini istiyor. Aynı zamanda 107 sayılı kanuna göre mahalli idareler ilkesinin kabul edilmesi ve okullarda Kürtçe eğitim için sınıflar tahsis edilmesi arzusuyla birlikte Kürtlere ‘anayasal tavizler vermeyi’ ve ‘özerk yönetimi tanımayı’ da reddediyor.
Fırat'ın doğusundaki stratejik zenginlik konusunda ise Şam, kendi gelirlerinden daha büyük bir payı bölgeye verirken kararının merkezileştirilmesini istiyor. Buna bir de Şam'ın dolaylı olarak Kürtleri temsil eden tek taraf olarak değil, bir taraf olarak Kürt tarafıyla diyalog kurma isteği ekleniyor.
Stratejik siyasi sertliğe karşın Şam'da işlevsel anlaşmalara varma konusunda bir esneklik söz konusu. Öyle ki mevcut durum, ham petrolün bir kısmının rafine edilip geri verilmesi için Humus veya Banyas rafinerisine geçirilmesi, enerji ve su için barajların işletilmesi, büyük mahsuller için ekonomik anlaşmaların yapılması gibi çeşitli imzaların atılmasına ve mutabakatlar yapılmasına engel olmadı.
Buna karşın Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ise Rusya tarafında bahis oynamaya devam etti. İlham Ahmed başkanlığındaki SDK ile “Moskova Platformu” Başkanı Kadri Cemil liderliğindeki Halkın İrade Partisi arasında geçtiğimiz yaz bir mutabakat zaptı imzalandı. Kürt gözlemciler mutabakat zaptını, ‘Suriye toprağı ve halkının birliğinin tanınması ve Özerk Yönetim’in idari sistemin, SDG’nin de Suriye ordusunun bir parçası olduğu’ şeklinde yorumladılar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz yıl eylül ayında Şam'a yaptığı ziyarette, ülkesinin, Suriye toplumunun tüm dini ve etnik bileşenlerinin uyum içinde bir arada yaşamaları ve ilerleme kaydetmeleri amacıyla uygun koşullar oluşturmak için çalışmaya devam etmeye hazır olduğunu ifade etti. Lavrov ayrıca Rusya'nın ‘taraf’ olmadığı ancak Moskova'da imzalanan mutabakat zaptının ‘Suriye topraklarının birliği ve egemenliği ilkesine bağlılığı teyit ettiğini’ vurguladı. Ancak dönemin Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, “Suriye anayasasına aykırı herhangi bir anlaşmayı desteklemiyoruz” diyerek mutabakat zaptına karşı çıktı. Şam daha önce Rusya tarafından sunulan ve Kürtlerin katılacağı bir ‘bölgeler birliği’ kurulmasını içeren anayasa taslağını da kabul etmemişti.
Şam ve Kamışlı arasındaki yeni müzakere turu iki düzeyde gerçekleşiyor. Bunlardan ilkinde, Haseke ilinden Irak'ın Musul iline açılan Yarubiye Sınır Kapısı’nın Suriye-Kürt yönetimi altında insani yardımların ulaştırılması için faaliyet göstermesi ve ABD ile Rusya arasındaki bir uzlaşı noktası olarak Türkiye’nin başka askeri operasyonlar gerçekleştirmesini önlemek için sahada koordinasyonun sağlanmasının yanı sıra her iki tarafın da yararına ekonomik anlaşmalar imzalanması hedefleniyor.
İkincisi de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geleceği ve merkezi devletle ilişkisi, SDG ve ordudaki rolü ve Kürt milliyetçiliği ile ilgili kilit noktaların yanı sıra Suriye bayrağının ve Devlet Başkanı’nın tanınması ve genel olarak Kürtlerin konumu gibi diğer konularda taraflar arasındaki derin uçurumun kapatılmasıyla ilgili.
Şüphesiz, bir yandan ABD’nin askeri varlığının geleceği, diğer yandan da ABD-Rusya ve Türkiye-Rusya-ABD mutabakatları, Şam ile Kamışlı arasındaki müzakerelerde tarafların tutumlarını gölgeliyor.



İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.