Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

Görüşmelerde SDG’nin Özerk Yönetim’i ve ülkenin stratejik zenginliğinin geleceği ele alınıyor.

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
TT

Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)

ABD ve Rusya’nın Suriyelilerin tamamına insani yardım sağlanması konusunda vardıkları anlaşmanın ardından uzlaştıkları ikinci başlık Şam ve Kamışlı arasındaki diyalogun teşvik edilmesi oldu. Bu da İlham Ahmed başkanlığındaki Kürtlerden ve Araplardan oluşan Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyetin Washington ve Moskova'yı ziyaretinin ve ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temsilcilerinin 10 Kasım’da Cenevre'de görüşmelerinin ardından, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye hükümeti arasında yeni bir müzakere turunun gerçekleşmesine imkan tanıyor.
Şam, Kamışlı ve Moskova’nın, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının geleceğine ilişkin farklı beklentileri var. ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesinde’ gerçekleşen bu müzakere turunda, SDG'nin ve Özerk Yönetim'in geleceği ile insani yardım ve hizmetlerle ilgili operasyonel konuların yanı sıra Türkiye’nin yeni bir askeri operasyon gerçekleştirmekten caydırılması gibi önemli konuların ele alınması bekleniyor.

Müzakere geçmişi
Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Ali Memluk, SDK Eş Başkanı İlham Ahmed ve SDK Mısır Temsilcisi Sihanuk Dibo’nun da yer aldığı siyasi bir heyet ile SDG lideri Mazlum Abdi ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) lideri Sipan Hemo’nun dahil olduğu askeri bir heyet arasında 2016 ve 2017 yılları sonu ile 26 Temmuz 2018, 8 Ağustos 2018 ve Ekim 2019 tarihlerinde birkaç müzakere turu gerçekleşti.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Amerikan güçlerini Fırat'ın doğu kesiminden çekme kararı ve Türkiye'nin Resulayn ile Tel Abyad arasındaki bölgeye gerçekleştirdiği askeri operasyonun ardından YPG lideri Hemo, önce Rusya’nın kullandığı Hmeymim Hava Üssü’nü, daha sonra da Şam'ı ziyaret etti. Hemo, Rus komutanlarla birlikte, Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Memluk, Savunma Bakanı General Ali Abdallah Eyyub ve Askeri İstihbarat Birimi Başkanı ile bir araya geldi. YPG lideri ayrıca 29 Aralık 2019 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti ve burada Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov ve Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Sergey Rudskoy ile görüştü.
Kürt heyeti, Rus tarafına 11 maddelik bir girişim sundu. Bunlardan altısı Şam'ın taleplerini karşılıyordu. Şam’ın talepleri şöyle sıralanıyordu:
1 - Suriye tek, uluslararası sınırları tanınan ve başkenti Şam olan merkezi bir devlettir.
2 - Seçilmiş devlet başkanı, Beşşar Esed, Suriye'nin ve tüm Suriyelilerin başkanıdır.
3 -Doğal kaynaklar tüm Suriyelilerin milli servetidir.
4 - Ülkenin politikası anayasada kayıt altındadır.
5 -Ülkenin tek bayrağı, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki Suriye Arap Cumhuriyeti'nin resmi bayrağıdır.
6 – Devletin kabul gören tek ordusu vardır.
Girişimde ayrıca ‘Kürt tarafının taleplerini karşılayan’ 5 madde de yer aldı:
1- Anayasa değişikliğiyle olağanüstü halin (OHAL) kaldırılması ve mutabakata dayalı bir anayasa, partiler hukuku ve tarafsız ve bağımsız bir yargının önünü açan anayasa reformu yapılması.
2- Ülkenin kuzey doğusundaki Özerk Yönetim’in tanınması.
3-1962'deki nüfus sayımı ve Kürtlerin vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmasının yanı sıra Kürtlere uygulanan güvenlik baskısının kaldırılması da dahil olmak üzere haksız uygulamaların ve Kürtlere yönelik her türlü ayrımcılığın sona ermesi.
4- Tıpkı ülkedeki diğer azınlıklar gibi merkezi devletin Kürtleri de Suriye halkının önemli bir bileşeni olarak tanıması.
5- Kürt bölgeleri de dahil olmak üzere tüm bölgeler için bir finansmanın ve bütçenin belirlenmesi.
Kürt tarafının tutumu, ABD ordusunun varlığı da dahil olmak üzere elindeki çeşitli ‘baskı araçlarına’ dayanıyor. Yaklaşık yüz bin SDG savaşçısı var. Söz konusu savaşılar ülkenin üçte birini (toplam alan 185 bin kilometrekare) ve Fırat'ın doğusundaki stratejik petrol, gaz, su ve tarım zenginliklerinin çoğunu kontrol ediyor. Aynı zamanda Suriye'de özyönetim ve ademi merkeziyetçiliğin kabulü olarak görülen, Rusya Savunma Bakanlığı'nın 2017 yılında Suriyeli taraflara parlamento ile birlikte ‘bölgeler birliğini’ öngören bir anayasa taslağı önermesiyle ortaya çıkan Rus desteğine de sahipler.
Ayrıca 2019 yılı sonlarında, dönemin ABD Başkanı Trump'ın Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararının ardından Abdi, Hemo ve Memluk, Fırat'ın doğusu ve sınırındaki çeşitli bölgelere Suriye ordusu ve sınır muhafızlarının konuşlandırılmasını içeren bir mutabakat zaptı imzaladı. Bölge aynı zamanda Şam, Ankara ve Moskova'nın nüfuz alanlarının genişlemesine karşın Kürtlerin ve ABD’nin nüfuz alanının olmadığı bir bölgedir.

Derin uçurum
Kürtler ile Suriye hükümeti arasındaki müzakereler, iki taraf arasındaki uçurumun derinliğini gösterdi. Bunun nedeni, Şam’ın SDG’yi düzenli orduya askeri bir birlik olarak dahil etmeye karşı çıkmasının yanı sıra lağvedilmesini ve orduya dağıtılmasını istemesidir. Ayrıca Suriye hükümeti, ülke genelinde resmi bayrağın çekilmesini ve Esed'in Suriye devlet başkanı olarak kabul edilmesini istiyor. Aynı zamanda 107 sayılı kanuna göre mahalli idareler ilkesinin kabul edilmesi ve okullarda Kürtçe eğitim için sınıflar tahsis edilmesi arzusuyla birlikte Kürtlere ‘anayasal tavizler vermeyi’ ve ‘özerk yönetimi tanımayı’ da reddediyor.
Fırat'ın doğusundaki stratejik zenginlik konusunda ise Şam, kendi gelirlerinden daha büyük bir payı bölgeye verirken kararının merkezileştirilmesini istiyor. Buna bir de Şam'ın dolaylı olarak Kürtleri temsil eden tek taraf olarak değil, bir taraf olarak Kürt tarafıyla diyalog kurma isteği ekleniyor.
Stratejik siyasi sertliğe karşın Şam'da işlevsel anlaşmalara varma konusunda bir esneklik söz konusu. Öyle ki mevcut durum, ham petrolün bir kısmının rafine edilip geri verilmesi için Humus veya Banyas rafinerisine geçirilmesi, enerji ve su için barajların işletilmesi, büyük mahsuller için ekonomik anlaşmaların yapılması gibi çeşitli imzaların atılmasına ve mutabakatlar yapılmasına engel olmadı.
Buna karşın Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ise Rusya tarafında bahis oynamaya devam etti. İlham Ahmed başkanlığındaki SDK ile “Moskova Platformu” Başkanı Kadri Cemil liderliğindeki Halkın İrade Partisi arasında geçtiğimiz yaz bir mutabakat zaptı imzalandı. Kürt gözlemciler mutabakat zaptını, ‘Suriye toprağı ve halkının birliğinin tanınması ve Özerk Yönetim’in idari sistemin, SDG’nin de Suriye ordusunun bir parçası olduğu’ şeklinde yorumladılar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz yıl eylül ayında Şam'a yaptığı ziyarette, ülkesinin, Suriye toplumunun tüm dini ve etnik bileşenlerinin uyum içinde bir arada yaşamaları ve ilerleme kaydetmeleri amacıyla uygun koşullar oluşturmak için çalışmaya devam etmeye hazır olduğunu ifade etti. Lavrov ayrıca Rusya'nın ‘taraf’ olmadığı ancak Moskova'da imzalanan mutabakat zaptının ‘Suriye topraklarının birliği ve egemenliği ilkesine bağlılığı teyit ettiğini’ vurguladı. Ancak dönemin Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, “Suriye anayasasına aykırı herhangi bir anlaşmayı desteklemiyoruz” diyerek mutabakat zaptına karşı çıktı. Şam daha önce Rusya tarafından sunulan ve Kürtlerin katılacağı bir ‘bölgeler birliği’ kurulmasını içeren anayasa taslağını da kabul etmemişti.
Şam ve Kamışlı arasındaki yeni müzakere turu iki düzeyde gerçekleşiyor. Bunlardan ilkinde, Haseke ilinden Irak'ın Musul iline açılan Yarubiye Sınır Kapısı’nın Suriye-Kürt yönetimi altında insani yardımların ulaştırılması için faaliyet göstermesi ve ABD ile Rusya arasındaki bir uzlaşı noktası olarak Türkiye’nin başka askeri operasyonlar gerçekleştirmesini önlemek için sahada koordinasyonun sağlanmasının yanı sıra her iki tarafın da yararına ekonomik anlaşmalar imzalanması hedefleniyor.
İkincisi de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geleceği ve merkezi devletle ilişkisi, SDG ve ordudaki rolü ve Kürt milliyetçiliği ile ilgili kilit noktaların yanı sıra Suriye bayrağının ve Devlet Başkanı’nın tanınması ve genel olarak Kürtlerin konumu gibi diğer konularda taraflar arasındaki derin uçurumun kapatılmasıyla ilgili.
Şüphesiz, bir yandan ABD’nin askeri varlığının geleceği, diğer yandan da ABD-Rusya ve Türkiye-Rusya-ABD mutabakatları, Şam ile Kamışlı arasındaki müzakerelerde tarafların tutumlarını gölgeliyor.



Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”


Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı SDG'nin, kontrolü altındaki bölgelerde kurtuluş kutlamalarını engellemesine tepki gösterdi

Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)
Yerel halkın, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed döneminde eski bir güvenlik merkezi olduğunu söylediği Kamışlı'daki bir kafeterya (Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda Amerikan işlerinden sorumlu yetkili Kuteybe İdlibî, Suriyelilerin, Esed rejiminden kurtuluşunun ve devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla kutlamalar yapmasını, kontrolü altındaki bölgelerde engelleyen Suriye Demokratik Güçleri’ne tepki gösterdi.

İdlibi, Suriyelilerin ulusal tarihlerinde önemli bir anı kutlamalarını engelleyen herhangi bir yapının, demokratik olduğunu veya halkı temsil ettiğini güvenilir bir şekilde iddia edemeyeceğini savundu. Meşru sevinç ifadesinden korkan bir yapı, onlar adına konuştuğunu iddia edemez; özgürlük bölünemez.

SDG cumartesi günü yayınladığı genelgeyle, "Saldırganlığı Caydırma " savaşının zaferinin ve Esad rejimi ile ona bağlı güvenlik ve askeri teşkilatının devrilmesinin birinci yıldönümü olan 7 ve 8 Aralık tarihlerinde zaferin yıldönümü dolayısıyla yapılacak toplantı ve kutlamaları yasakladı.

sdfgr
Suriye Demokratik Güçleri'nin, kontrolü altındaki Suriye bölgelerinde halk kutlamalarını yasaklama kararı

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba, SDG'nin rejimin devrilmesini anma kutlamalarını iptal etme kararını eleştirdi. Medya açıklamalarında, yasağın SDG'nin Suriye hükümetine karşı oynadığını iddia ettiği rolü, yani DEAŞ ile mücadeleyi yerine getirmedeki başarısızlığını gösterdiğini belirtti. Baba, SDG'nin "ülkenin kuzeydoğusundaki ulusal gruplardan endişe duyduğunu ve bu kutlamanın, adaletsiz yasalarına ve oradaki Suriyelilere yönelik sınırsız uygulamalarına karşı bir isyana dönüşebileceğinden korktuğunu" ifade etti.

Kararı, "İran ve PKK unsurlarının milisler içinde karar alma süreçlerindeki hakimiyetinin göstergesi" olarak nitelendirdi.

Aktivistler tarafından yayınlanan fotoğraflarda, SDG güçlerinin, kutlama yürüyüşlerini engellemek için Suriye'nin kuzeyindeki Rakka meydanlarına orta menzilli silahlar ve keskin nişancılar konuşlandırdığı görülüyor.

Suriye devriminin başlangıcında kurulan "Rakka Sessizce Katlediliyor" hesabı, SDG'nin dün Rakka ilinin batısındaki Tabka kentinde 13 çocuğu gözaltına aldığını bildirdi. Çocukların çoğu 15 yaş ve altındaydı ve gözaltına alma sebebinin şehir duvarlarına SDG karşıtı yazılar yazılması nedeniyle yapıldığı bildirildi. Hesapta, göz altıların SDG tarafından şehrin çeşitli mahallelerinde düzenlenen bir dizi baskınla eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.

Aynı bağlamda, sosyal medyadaki Suriye hesapları, SDG'nin son saatlerde Suriye Cezire bölgesinin çeşitli yerlerinde, Haseke ve Kamışlı'da "Suriye hükümetine destek verdikleri ve yabancı kuruluşlarla iş yaptıkları" suçlamasıyla 17 kişiyi hedef alarak yaygın gözaltı operasyonları yürüttüğünü ifade etti.


Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.