Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

Görüşmelerde SDG’nin Özerk Yönetim’i ve ülkenin stratejik zenginliğinin geleceği ele alınıyor.

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
TT

Suriye hükümeti ile Kürtler arasındaki müzakerelere ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesi’

ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)
ABD, Rusya ve Suriye askeri devriyeleri Fırat'ın doğusunda, Kamışlı kırsalında Şubat 2020'de bir arada görüntülendi. (RT)

ABD ve Rusya’nın Suriyelilerin tamamına insani yardım sağlanması konusunda vardıkları anlaşmanın ardından uzlaştıkları ikinci başlık Şam ve Kamışlı arasındaki diyalogun teşvik edilmesi oldu. Bu da İlham Ahmed başkanlığındaki Kürtlerden ve Araplardan oluşan Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyetin Washington ve Moskova'yı ziyaretinin ve ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temsilcilerinin 10 Kasım’da Cenevre'de görüşmelerinin ardından, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye hükümeti arasında yeni bir müzakere turunun gerçekleşmesine imkan tanıyor.
Şam, Kamışlı ve Moskova’nın, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının geleceğine ilişkin farklı beklentileri var. ABD ‘koruması’ ve Rusya ‘himayesinde’ gerçekleşen bu müzakere turunda, SDG'nin ve Özerk Yönetim'in geleceği ile insani yardım ve hizmetlerle ilgili operasyonel konuların yanı sıra Türkiye’nin yeni bir askeri operasyon gerçekleştirmekten caydırılması gibi önemli konuların ele alınması bekleniyor.

Müzakere geçmişi
Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Ali Memluk, SDK Eş Başkanı İlham Ahmed ve SDK Mısır Temsilcisi Sihanuk Dibo’nun da yer aldığı siyasi bir heyet ile SDG lideri Mazlum Abdi ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) lideri Sipan Hemo’nun dahil olduğu askeri bir heyet arasında 2016 ve 2017 yılları sonu ile 26 Temmuz 2018, 8 Ağustos 2018 ve Ekim 2019 tarihlerinde birkaç müzakere turu gerçekleşti.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Amerikan güçlerini Fırat'ın doğu kesiminden çekme kararı ve Türkiye'nin Resulayn ile Tel Abyad arasındaki bölgeye gerçekleştirdiği askeri operasyonun ardından YPG lideri Hemo, önce Rusya’nın kullandığı Hmeymim Hava Üssü’nü, daha sonra da Şam'ı ziyaret etti. Hemo, Rus komutanlarla birlikte, Suriye Ulusal Güvenlik Başkanı Memluk, Savunma Bakanı General Ali Abdallah Eyyub ve Askeri İstihbarat Birimi Başkanı ile bir araya geldi. YPG lideri ayrıca 29 Aralık 2019 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti ve burada Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov ve Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Sergey Rudskoy ile görüştü.
Kürt heyeti, Rus tarafına 11 maddelik bir girişim sundu. Bunlardan altısı Şam'ın taleplerini karşılıyordu. Şam’ın talepleri şöyle sıralanıyordu:
1 - Suriye tek, uluslararası sınırları tanınan ve başkenti Şam olan merkezi bir devlettir.
2 - Seçilmiş devlet başkanı, Beşşar Esed, Suriye'nin ve tüm Suriyelilerin başkanıdır.
3 -Doğal kaynaklar tüm Suriyelilerin milli servetidir.
4 - Ülkenin politikası anayasada kayıt altındadır.
5 -Ülkenin tek bayrağı, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki Suriye Arap Cumhuriyeti'nin resmi bayrağıdır.
6 – Devletin kabul gören tek ordusu vardır.
Girişimde ayrıca ‘Kürt tarafının taleplerini karşılayan’ 5 madde de yer aldı:
1- Anayasa değişikliğiyle olağanüstü halin (OHAL) kaldırılması ve mutabakata dayalı bir anayasa, partiler hukuku ve tarafsız ve bağımsız bir yargının önünü açan anayasa reformu yapılması.
2- Ülkenin kuzey doğusundaki Özerk Yönetim’in tanınması.
3-1962'deki nüfus sayımı ve Kürtlerin vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmasının yanı sıra Kürtlere uygulanan güvenlik baskısının kaldırılması da dahil olmak üzere haksız uygulamaların ve Kürtlere yönelik her türlü ayrımcılığın sona ermesi.
4- Tıpkı ülkedeki diğer azınlıklar gibi merkezi devletin Kürtleri de Suriye halkının önemli bir bileşeni olarak tanıması.
5- Kürt bölgeleri de dahil olmak üzere tüm bölgeler için bir finansmanın ve bütçenin belirlenmesi.
Kürt tarafının tutumu, ABD ordusunun varlığı da dahil olmak üzere elindeki çeşitli ‘baskı araçlarına’ dayanıyor. Yaklaşık yüz bin SDG savaşçısı var. Söz konusu savaşılar ülkenin üçte birini (toplam alan 185 bin kilometrekare) ve Fırat'ın doğusundaki stratejik petrol, gaz, su ve tarım zenginliklerinin çoğunu kontrol ediyor. Aynı zamanda Suriye'de özyönetim ve ademi merkeziyetçiliğin kabulü olarak görülen, Rusya Savunma Bakanlığı'nın 2017 yılında Suriyeli taraflara parlamento ile birlikte ‘bölgeler birliğini’ öngören bir anayasa taslağı önermesiyle ortaya çıkan Rus desteğine de sahipler.
Ayrıca 2019 yılı sonlarında, dönemin ABD Başkanı Trump'ın Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararının ardından Abdi, Hemo ve Memluk, Fırat'ın doğusu ve sınırındaki çeşitli bölgelere Suriye ordusu ve sınır muhafızlarının konuşlandırılmasını içeren bir mutabakat zaptı imzaladı. Bölge aynı zamanda Şam, Ankara ve Moskova'nın nüfuz alanlarının genişlemesine karşın Kürtlerin ve ABD’nin nüfuz alanının olmadığı bir bölgedir.

Derin uçurum
Kürtler ile Suriye hükümeti arasındaki müzakereler, iki taraf arasındaki uçurumun derinliğini gösterdi. Bunun nedeni, Şam’ın SDG’yi düzenli orduya askeri bir birlik olarak dahil etmeye karşı çıkmasının yanı sıra lağvedilmesini ve orduya dağıtılmasını istemesidir. Ayrıca Suriye hükümeti, ülke genelinde resmi bayrağın çekilmesini ve Esed'in Suriye devlet başkanı olarak kabul edilmesini istiyor. Aynı zamanda 107 sayılı kanuna göre mahalli idareler ilkesinin kabul edilmesi ve okullarda Kürtçe eğitim için sınıflar tahsis edilmesi arzusuyla birlikte Kürtlere ‘anayasal tavizler vermeyi’ ve ‘özerk yönetimi tanımayı’ da reddediyor.
Fırat'ın doğusundaki stratejik zenginlik konusunda ise Şam, kendi gelirlerinden daha büyük bir payı bölgeye verirken kararının merkezileştirilmesini istiyor. Buna bir de Şam'ın dolaylı olarak Kürtleri temsil eden tek taraf olarak değil, bir taraf olarak Kürt tarafıyla diyalog kurma isteği ekleniyor.
Stratejik siyasi sertliğe karşın Şam'da işlevsel anlaşmalara varma konusunda bir esneklik söz konusu. Öyle ki mevcut durum, ham petrolün bir kısmının rafine edilip geri verilmesi için Humus veya Banyas rafinerisine geçirilmesi, enerji ve su için barajların işletilmesi, büyük mahsuller için ekonomik anlaşmaların yapılması gibi çeşitli imzaların atılmasına ve mutabakatlar yapılmasına engel olmadı.
Buna karşın Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ise Rusya tarafında bahis oynamaya devam etti. İlham Ahmed başkanlığındaki SDK ile “Moskova Platformu” Başkanı Kadri Cemil liderliğindeki Halkın İrade Partisi arasında geçtiğimiz yaz bir mutabakat zaptı imzalandı. Kürt gözlemciler mutabakat zaptını, ‘Suriye toprağı ve halkının birliğinin tanınması ve Özerk Yönetim’in idari sistemin, SDG’nin de Suriye ordusunun bir parçası olduğu’ şeklinde yorumladılar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz yıl eylül ayında Şam'a yaptığı ziyarette, ülkesinin, Suriye toplumunun tüm dini ve etnik bileşenlerinin uyum içinde bir arada yaşamaları ve ilerleme kaydetmeleri amacıyla uygun koşullar oluşturmak için çalışmaya devam etmeye hazır olduğunu ifade etti. Lavrov ayrıca Rusya'nın ‘taraf’ olmadığı ancak Moskova'da imzalanan mutabakat zaptının ‘Suriye topraklarının birliği ve egemenliği ilkesine bağlılığı teyit ettiğini’ vurguladı. Ancak dönemin Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, “Suriye anayasasına aykırı herhangi bir anlaşmayı desteklemiyoruz” diyerek mutabakat zaptına karşı çıktı. Şam daha önce Rusya tarafından sunulan ve Kürtlerin katılacağı bir ‘bölgeler birliği’ kurulmasını içeren anayasa taslağını da kabul etmemişti.
Şam ve Kamışlı arasındaki yeni müzakere turu iki düzeyde gerçekleşiyor. Bunlardan ilkinde, Haseke ilinden Irak'ın Musul iline açılan Yarubiye Sınır Kapısı’nın Suriye-Kürt yönetimi altında insani yardımların ulaştırılması için faaliyet göstermesi ve ABD ile Rusya arasındaki bir uzlaşı noktası olarak Türkiye’nin başka askeri operasyonlar gerçekleştirmesini önlemek için sahada koordinasyonun sağlanmasının yanı sıra her iki tarafın da yararına ekonomik anlaşmalar imzalanması hedefleniyor.
İkincisi de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geleceği ve merkezi devletle ilişkisi, SDG ve ordudaki rolü ve Kürt milliyetçiliği ile ilgili kilit noktaların yanı sıra Suriye bayrağının ve Devlet Başkanı’nın tanınması ve genel olarak Kürtlerin konumu gibi diğer konularda taraflar arasındaki derin uçurumun kapatılmasıyla ilgili.
Şüphesiz, bir yandan ABD’nin askeri varlığının geleceği, diğer yandan da ABD-Rusya ve Türkiye-Rusya-ABD mutabakatları, Şam ile Kamışlı arasındaki müzakerelerde tarafların tutumlarını gölgeliyor.



Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
TT

Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)

Refah Sınır Kapısı’nın açılması konusunda Mısır ile İsrail arasında çıkan anlaşmazlık ve aynı cephede Hamas üyesi olduğu sanılan unsurların İsrail güçlerine düzenlediği saldırı, Gazze'de gerginliği yeniden alevlendirdi.

Mısır dün, İsrail'in ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından sadece çıkış için açılması konusunda bir anlaşmaya varıldığı’ iddiasını yalanladı. Mısırlı bir yetkili, “Sınır kapısı, eğer anlaşma sağlanırsa, geçiş noktası ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planına çerçevesinde her iki yönde de giriş ve çıkış için açılacak” dedi. İsrail hükümetinin Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü, sınır kapısının ‘önümüzdeki günlerde, yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır'a çıkması için’ açılacağını bildirdi.

Öte yandan sahada silahlı unsurlar, Refah Sınır Kapısı’nda konuşlu İsrail güçlerine tanksavar füzeleriyle saldırdı.

Bir diğer gelişmede, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki iktidar koalisyonu, Filistin devleti kurulmasını öngören Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını desteklemekten kaçınmak için, muhalefetin dün İsrail parlamentosu Knesset'te önerdiği oylamayı boykot etti.


Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
TT

Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)

İki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli çatışmaların ardından Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) geçtiğimiz pazartesi günü, Orta Sudan’daki Batı Kordofan eyaletinin merkezi Babnusa şehrinde, Sudan ordusunun son kalesi olan 22. Piyade Tugayı üzerinde ‘tam kontrol’ sağladığını duyurdu. Bu arada bazı askeri uzmanlar, petrol zenginliği ve süt ürünleri üretimi ile tanınan stratejik şehrin düşmesinin, kuzey ve güneydeki diğer bölgelere yönelik yeni saha kazanımları için bir sıçrama noktası haline gelebileceğini öngörüyor. Olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen Sudan ordusundan resmi bir açıklama gelmezken, orduya yakın platformlarda, şehirdeki birliklerin aynı eyaletteki Heglig bölgesine çekildiği iddiaları paylaşıldı.

Kordofan şehirleri sallantıda

Kordofan’daki büyük şehirler, HDK’nin baskılarının artmasıyla sallantıda. Sudan ordusunun elinde sadece, Batı Kordofan’da Nuhud ve Babnusa’nın düşmesinin ardından Kuzey Kordofan eyaletinin el-Ubeyd ve Um Ruvabe şehirleri ile Batı Kordofan’daki petrol zengini Heglig kaldı. Güney Kordofan eyaletinde ise ordu Kadugli ve Deleng’i kontrol ederken, HDK ed-Dubeybat’ta hakimiyet kurmuş durumda. Diğer yandan HDK’nin müttefiki olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin Abdulaziz el-Hilu kanadı, Güney Kordofan’daki Nuba Dağları’ndaki Kauda şehrini kontrol ediyor.

Babnusa’nın önemi

Batı Kordofan eyaletinde, Doğu Darfur sınırına yakın konumda bulunan Babnusa, başkent Hartum’a yaklaşık 600 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Sudan demiryolu ağının en önemli kavşaklarından biri olan şehir, ülkenin batısı ile doğusu ve kuzeyini birbirine bağlıyor. Babnusa, Sudan’ın önde gelen süt fabrikalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra petrol zenginliği ile ekonomik açıdan stratejik bir şehir olarak kabul ediliyor.

dfvg
El-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin ardından şehirden kaçmak zorunda kalan yerlerinden edilmiş Sudanlılar, 26 Ekim 2025 (AFP)

HDK, Babnusa’nın düşüşünün ardından izleyeceği net stratejiyi henüz açıklamamış olsa da, eski Sudan ordusu askerleri olası senaryolar üzerinde değerlendirmelerde bulundu. İsminin açıklanmasını istemeyen eski bir Sudan ordusu subayı, Babnusa’nın hem askeri hem de coğrafi açıdan büyük öneme sahip olduğunu, düşmesinin savaşın gidişatında kritik bir dönüm noktası oluşturabileceğini ve bunun, Güney Kordofan’ın başkenti Kadugli, Deleng ve ordunun hâlâ kontrolünde tuttuğu diğer bölgelerin ele geçirilmesine kapı açabileceğini belirtti. Subay, “HDK, Kuzey Kordofan eyaletinin başkenti el-Ubeyd’i öncelikli askeri hedefleri arasına almış ve sürekli saldırılar düzenlemeye devam etmiştir. Kuvvetlerini stratejik noktalara yaymaları, şehre yönelik bir saldırının her an gerçekleşebileceğini gösteriyor” dedi.

HDK ateşkese uymadı

Kaynak, HDK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan etmiş olmasına rağmen buna uymadığını ve 22. Piyade Tugayı’na bağlı askerlerin mevzilerine yönelik saldırılarına devam ederek şehri ele geçirdiğini belirtti. Bu durum, grubun askeri hedeflerinin henüz tamamlanmadığını ortaya koyuyor.

Askeri uzmanlara göre HDK’nin bu bölgeyi ele geçirmesi, ona daha fazla askeri operasyon için iyi bir üs sağlıyor. Uzmanlar, kuvvetlerin müttefiki olan Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Halk Kurtuluş Hareketi’ni destekleyerek, Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli’yi ele geçirmeye çalışmasının muhtemel olduğunu belirtiyor. Bu, ordunun eyaletteki önemli bazı kasabaları ele geçirmesinin ardından gelen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sudan ordusunun eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Tümgeneral Muhammed Beşir Süleyman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Babnusa’nın HDK’nin eline geçmesinin beklenen bir gelişme olduğunu ve kenti kontrol eden tarafın operasyonel manevra alanını büyük ölçüde genişleteceğini söyledi. Süleyman, “Babnusa, petrol zenginliğiyle ekonomik açıdan önemli bir eyalette yer alıyor. Ayrıca demografik yapısı, HDK’nin sosyal tabanlarını oluşturuyor. Bu durum, onlara siyasi bir boyut kazandırıyor; özellikle Darfur bölgesi ile bağlantılı olarak kontrol alanlarını genişletmek ve Kordofan’da savaşçılar için lojistik destek sağlamak amacıyla bir tür geçici yönetim oluşturma stratejisi izliyorlar” ifadelerini kullandı.

efrf
El-Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, Tine Mülteci Kampı (Reuters)

Süleyman, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirmesinin, ordunun Kuzey Kordofan eyaletindeki operasyonel ilerleyişine karşı onu daha avantajlı bir askeri konuma getirdiğini, buna rağmen ordunun el-Ubeyd’in batısı ve Nuba Dağları’nda elde ettiği zaferlerin önemini koruduğunu belirtti.

Ordu neye ihtiyaç duyuyor?

Süleyman, ordunun Kuzey ve Batı Kordofan’daki tüm cephelerde operasyonları yönetebilmesi için doğru planlamaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Bunun, kuvvetler, lojistik destek ve yedeklerin sağlanması gibi büyük askeri kaynakları gerektirdiğini ifade ederek, “Operasyonel başarısızlığa yer yok. Stratejik hedef, Darfur’un yeniden kontrolünü sağlamak” dedi.

Eski asker, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirerek başarmayı hedeflediği askeri amaçların başında, Sudan ordusunu Batı Kordofan’daki sosyal tabanlarından uzaklaştırmak olduğunu söyledi.

Süleyman, “Bu bölgeyi kontrol etmek HDK’ye, operasyonlarında asker ve teçhizat tedarikini sürdürme imkânı sunuyor, böylece daha fazla toprak kazanabiliyor, aynı zamanda Darfur’u güvence altına alıyor ve stratejik öneme sahip el-Ubeyd şehrine yönelik operasyonlarını geliştirebiliyor” dedi.

Süleyman ayrıca, HDK’nin kenti ele geçirme çabasının, askeri ve siyasi olarak konumunu güçlendirme, kara hakimiyetini genişletme ve böylece daha güçlü bir müzakere pozisyonu elde etme amacı taşıdığını vurguladı. Bu çerçevede, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın dahil olduğu Dörtlü’nün Sudan’da üç aylık bir insani ateşkes sağlama çabaları da devam ediyor.


Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde 70 bin kişinin hayatını kaybetmesi, çok sayıda kişinin yaralanması, yüz binlerce insanın yerinden edilmesi ve neredeyse bütün mahallelerin yok olmasının ardından, yeniden inşa artık hayal gücünü zorlayan, neredeyse tasavvur edilemez bir görev haline geldi.

Buna rağmen, bölgede en değerli tarihi yapılar arasında yer alıp ağır hasar gören az sayıdaki noktada, işçiler şimdiden çalışmaya başladı. Amaç, geçmişten geriye kalan az sayıdaki kalıntıyı toprak altından çıkarmak.

Bu alanlar arasında, Gazze’nin eski kent merkezinde bulunan ve savaş sırasında İsrail güçlerinin hedef aldığı en önemli kültürel miras olan Büyük Ömer Camii de bulunuyor. İsrail ordusu, avlularının altında savaşçılar tarafından kullanılan bir tünel bulunduğunu öne sürerek yapıyı bombaladığını açıklamıştı. Filistinliler ise böyle bir tünelin varlığını reddediyor ve saldırının Gazze’nin dini ve kültürel mirasını yok etmeye yönelik olduğunu savunuyor.

dfrgt
Gazze şehrinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin içindeki enkazı temizleyen bir işçi, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Batı Şeria’daki Beytüllahim’de bulunan Miras Koruma Merkezi’nde mimar ve kültürel miras uzmanı olarak görev yapan ve şu anda savaşta zarar gören alanları kurtarmak için Gazze’de çalışan Hammude ed-Dehdar, İsrail’in bu yapıların yıkımının Filistin tarihini silebileceğini düşünerek ‘yanıldığını’ söyledi.

Dehdar, Gazze’de Reuters’a yaptığı açıklamada, bu yapıların kadim bir halkın ortak hafızasını temsil ettiğini belirterek, “Bu miras, korunması ve savunulması için ortak çaba gerektiren bir bellektir” dedi.

İsrail ordusu ise Hamas hedeflerine yönelik her saldırının, bu tür alanları tehlikeye atabilecek olması nedeniyle sıkı bir onay sürecinden geçtiğini açıkladı.

fgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “İsrail ordusu, kültürel miras alanları ile tarihi ve kültürel önemi bulunan mekânlara azami hassasiyetle yaklaşmaktadır. Bu alanlar ve sivillerin zarar görmesini en aza indirmek, saldırı planlamasında temel bir önceliktir” ifadeleri yer aldı.

Zamansız hikayeler

Nüfusunun büyük bölümü, bugün İsrail sınırları içinde kalan şehir ve köylerden zorla göç ettirilmiş mülteciler ya da onların çocuklarından oluşan Gazze Şeridi’nde, Büyük Ömer Camii, Gazze halkını kendi kültürel mirasına ve Ortadoğu’nun zengin mimari tarihine bağlayan temel unsurlardan biriydi.

Halk arasında anlatılan geleneksel hikâyelere göre Samson’un onu esir alanların üzerine tapınağı yıktığı yer olduğu söylenen bu alan, İslam’ın 7. yüzyılda Halife Ömer bin Hattab döneminde Akdeniz’e ulaşmasından önce bir Bizans kilisesine de ev sahipliği yapıyordu. Bölge İslam hâkimiyetine girdikten sonra yapı camiye dönüştürüldü.

Sonraki yüzyıllar boyunca yapı; Memlükler, Haçlılar ve Osmanlılar tarafından pek çok kez yeniden şekillendirildi ve Orta Çağ’da bölgenin mimari harikalarından biri olarak ün kazandı.

Caminin minaresi, Gazze siluetinin en belirgin unsurlarından biriydi. Cemaat, kubbeli tavanlar altında ve cilalı taşlarla döşeli avlularda ibadet eder; namazın ardından caminin görkemli cephesinin önünden geçerek kapılarından dışarı çıkar ve eski kentin çevresindeki çarşı sokaklarına doğru akardı.

frgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

Yakındaki Kayseriyye Çarşısı, dükkânlarıyla ünlüydü; esnafı ve komşuları, âşıkların düğün takılarından kıskanç kayınvalidelerin hikâyelerine uzanan unutulmaz öyküler anlatırdı. Bugün bunlardan geriye neredeyse hiçbir iz kalmadı.

Ağır hasar gören bir diğer yapı da 13. yüzyıla uzanan tarihi Paşa Sarayı oldu. Bir müzeye ev sahipliği yapan yapının sergilediği eserler artık kayıp.

Dehdar, kültür ve miras söz konusu olduğunda bunun yalnızca eski bir bina ya da tarihi taşlardan ibaret olmadığını vurgulayarak, “Her taş bir hikâye anlatır” dedi.

Filistin’in Batı Şeria merkezli Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı Müsteşarı Cihad Yasin ise Filistinli yetkililer ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tarihi alanların restorasyonu için üç aşamalı bir plan hazırladığını, ilk maliyetin 133 milyon dolar olarak öngörüldüğünü belirtti.

Yasin, önceliğin çökme riski taşıyan yapıların hızlı müdahaleyle desteklenmesi olduğunu söyledi. Ancak beyaz çimento ve alçı sıkıntısı yaşandığını, Gazze’deki kaynakların sınırlı olduğunu ve restorasyon malzemelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını ifade etti.

sdfgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırıları sırasında hasar gören, kısmen yıkılmış Berkuk Kalesi, 16 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde kültürel mirasın yıkımı, evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş yaslı aileler arasında bile ayrı bir acı yaratmaya devam ediyor.

Münzir Ebu Asi, küçük kızı Kenzi’nin Büyük Ömer Camii’nin vurulduğunu duyunca hissettiği derin üzüntü nedeniyle onu teselli etmek zorunda kaldığını söyledi.

Ebu Asi, “Küçük kızım Kenzi çok üzüldü. Camiye saldırı haberini duyduğumuzda biz de şaşırdık; neden böyle bir şey yapıldı?” dedi.

Sözlerini sürdüren Ebu Asi, Paşa Sarayı’nın da bombalanmasının ardından artık kesin bir kanaate vardıklarını belirterek, “Bu işgalin, Filistin kimliğini yok etmek, her türlü Filistin eserini silmek istediği artık bizim için kesinleşti” ifadesini kullandı.