Cumhurbaşkanı Erdoğan: 12 ay gibi rekor bir sürede milli deniz topumuzu ürettik

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli deniz topunun envantere girmesiyle Türk Deniz Kuvvetlerinin, çok daha güçlü ve etkin bir hareket kabiliyetine kavuşacağını söyledi.

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 12 ay gibi rekor bir sürede milli deniz topumuzu ürettik

AA
AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) Deniz Topu Kara Atışları Programı'na video mesaj gönderdi.
Mesajına, tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, "Türk savunma sanayisi açısından yine tarihi önemdeki bir günde sizlerle beraber olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum." ifadesini kullandı.
Milli deniz topu kara atış testlerinin başarılı geçmesini temenni eden Erdoğan, deniz topunun, donanmaların vazgeçilmez unsuru olarak ön plana çıkan silah sistemleri olduğunu kaydetti.
Savaş gemilerinin vurucu gücü olan bu silah sistemlerinin, muharebe anında çok kritik roller üstlendiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye olarak, savunma sanayimizi yerlileştirme çabalarımıza yaklaşık bir yıl önce deniz topunu da ekledik. Diğer alanlarda olduğu gibi deniz topunda da ülkemizin dışa bağımlılığını ortadan kaldırmayı hedefledik. Özellikle son dönemde yurt dışından gelen ürünlerde gerek maliyetlerde gerekse temin sürelerinde ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlamıştı. Ayrıca görünür, görünmez birçok ambargoya ve engelleme girişimine de maruz kalıyorduk."

"12 ay gibi rekor bir sürede milli deniz topumuzu ürettik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin kamu-özel sektör iş birliğinin en güzel örneklerinden biri olduğuna işaret ederek, "Yeniden yapılandırdığımız Makine Kimya Endüstrisi ve Tersaneler Genel Müdürlüğü ile İğrek Makine, ANZATSAN Mühendislik, ERMAKSAN Teknoloji firmalarımızın ortak gayretleriyle Türkiye bir defa daha başarılamayanı başardı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın da aktif destek verdiği süreç sonunda hamdolsun 12 ay gibi rekor bir sürede milli deniz topumuzu ürettik." dedi.
Kara atış testi yapılacak deniz topunun, donanmanın en önemli silah sistemlerinden birini oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, geliştirdiği milli deniz topuyla artık bu silah sistemini üreten sayılı ülkeler arasına girmiştir. Milli deniz topu, 16 kilometre etkili menzile sahiptir. Donanmamız 5 farklı atış modu ile dakikada 80 atış yapabilen bu silah sayesinde daha da güçlenmiştir. Milli deniz topu, halihazırda kullanılan sistemlerden farklı olarak, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen dijital atış kontrol sistemiyle donatılmıştır. Bu silah sisteminin envantere girmesiyle birlikte Türk Deniz Kuvvetleri, çok daha güçlü ve etkin bir hareket kabiliyetine kavuşacaktır. Ayrıca yurt dışından tedarikte karşılaşılan yüksek maliyet ve gizli ambargolar da artık tarihe karışacaktır."
Projenin hayata geçirilmesine destek verenleri tebrik eden Erdoğan, milli deniz topunun hayırlı olmasını diledi.



İran: Yeni bir savaşa hazırlık ve ertelenen müzakereleri bekleyiş

 İkinci konu, özellikle Washington'un Fordo tesisine yaptığı saldırının sonuçlarıyla ilgili olarak Washington'a doğrudan meydan okuma politikasından uzaklaşmak şeklinde beliriyor (AFP)
İkinci konu, özellikle Washington'un Fordo tesisine yaptığı saldırının sonuçlarıyla ilgili olarak Washington'a doğrudan meydan okuma politikasından uzaklaşmak şeklinde beliriyor (AFP)
TT

İran: Yeni bir savaşa hazırlık ve ertelenen müzakereleri bekleyiş

 İkinci konu, özellikle Washington'un Fordo tesisine yaptığı saldırının sonuçlarıyla ilgili olarak Washington'a doğrudan meydan okuma politikasından uzaklaşmak şeklinde beliriyor (AFP)
İkinci konu, özellikle Washington'un Fordo tesisine yaptığı saldırının sonuçlarıyla ilgili olarak Washington'a doğrudan meydan okuma politikasından uzaklaşmak şeklinde beliriyor (AFP)

Hasan Fahs

13-15 Haziran tarihleri ​​arasında dünya, bölgesel ve küresel denklemlerde stratejik bir dönüşüme tanık oldu.

Bu dönüşümü, Tel Aviv'in İran rejimine karşı başlattığı savaşın güvenlik ve askeri boyutlarıyla sınırlamak zor. Aksine kendisine İran'ın çağdaş tarihinde ve küresel düzende temel ve önemli bir dönüm noktası olarak bakılmalı.

İran, üst düzey komutanları ve nükleer bilim insanları arasındaki can kayıplarına veya birçok askeri, güvenlik ve nükleer tesisinin yok edilmesinin yanı sıra, savunma sisteminin omurgasını oluşturan füzelerini hedef alan saldırılara rağmen, kendisini bu savaşın galibi olarak görüyor. Bu zafer duygusu veya galip gelme vurgusu, Tahran'ın İsrail tarafına ABD yönetimine ateşkese varılması için baskı yapmayı dayatmakta başarılı olduğuna olan inancından kaynaklanıyor. Ona göre İsrail'in pozisyonu sadece sahadaki yenilgisini değil, aynı zamanda Batı toplumunun desteğiyle bölgesel denklemlere kendini dayatmaya çalışan bir projenin yenilgisini de yansıtıyor.

İran liderliği, bahsettiği zafer duygusuna rağmen, düşündüğü tüm değerlendirmelere ve tahminlere aykırı bir şekilde beklenmedik bir stratejik sürprizle karşı karşıya kaldığını reddetmiyor. Bilhassa daha önce ABD ile dolaylı müzakerelere giriştiği diplomatik süreç, İran diplomasisi veya Dışişleri Bakanlığı’nın Batı başkentleriyle diyalog için yürüttüğü çabalar, komşu ülkelerle, özellikle de Körfez başkentleriyle karşılıklı mesajlar ve hızlanan koordinasyon ışığında, İran liderliği böyle bir şeyi beklemiyordu.

İran şu anda savaşın sona ermesini resmi olmayan bir ateşkes olarak ele alıyor. Bu nedenle, tüm yeni askeri lider kadrosunun yeni bir İsrail saldırısı olasılığına ilişkin değerlendirmelerinden bahsetmeleri, herhangi bir saldırıya hızlı bir şekilde yanıt vermek için tamamen hazır ve teyakkuz halinde olduklarını söylemeleri doğal.

Rejim ve askeri kurumunun yaşadığı askeri teyakkuz hali, Tel Aviv ile yeni bir çatışma olasılığıyla sınırlı değil. Aksine, doğrudan ve kapsamlı bir Amerikan katılımına ilişkin ciddi değerlendirmelerle daha karmaşık bir boyutu bulunuyor. Zira Amerikan katılımı, rejimi en azından geride kalan siyasi, güvenlik ve askeri güç ve yeteneklerini veya en kötü ihtimalle tüm rejimi çökertecek gerçek bir varoluşsal meydan okuma ile karşı karşıya bırakıyor.

Askeri ve güvenlik alanındaki hazırlıklara, rejimin yaşadığı gerginlik durumuna ek olarak, siyasi boyut da teyakkuz halinde. Yeni aşamanın boyutlarını, ufuklarını ve bu savaştan kaynaklanan gelişmelerle nasıl başa çıkılacağını ölçmeye çalışıyor. Ayrıca, olumsuz sonuçların ve kendisine sert bir çözüm dayatmak konusunda rejimin karşılaşabileceği uluslararası ve Amerikan baskılarının önünü kesmek için bu gelişmeleri kullanmayı amaçlıyor.

Buradan hareketle, İran'daki yeni aşamanın, özellikle siyasi düzeyde, müzakere masasına ve diyaloğa geri dönme çağrılarıyla nasıl başa çıkılacağı konusunda zor ve sert kararlarla dolu, oldukça karmaşık bir aşama olacağı söylenebilir. Bu aşama, rejimin siyasi tarafının vereceği kararı, İran ve bölgede tanık olunan değişikliklerle ve İsrail saldırısından kaynaklanan farklı ilişkilerin doğasıyla nasıl başa çıkacağını görmeyi bekliyor. Çünkü İran’daki iktidar sistemi, eski politikalar artık mevcut durumun ihtiyaçlarına karşılık veremediği, bundan doğan yeni gelişmelerle başa çıkamadığı için farklı bir tür ve düzeyde yeni kararlara ve politikalara geçiş yapma zorluğuyla karşı karşıya kalacaktır.

İran liderliği, “karanlık İsrail bilim tüneli”nden çıktığına ve ağır bir stratejik sürpriz yaşadığına inanıyor. Rejimi neredeyse bütünüyle devirebilecek, devrilmesine giden yolu açabilecek böylesine geniş ve karmaşık bir saldırıya maruz kalma olasılığını göz ardı ettiği için böyle bir sürpriz yaşadığını düşünüyor. Askeri liderliğin değerlendirmeleri, rejimin büyük ve kapsamlı bir saldırıya maruz kalmayacağı yönündeki aşırı güvene dayanan iyimser değerlendirmelerdi. Bunlar, en fazla Tel Aviv'in Nisan 2024'te Isfahan eteklerindeki birkaç füze tesisini imha ettiği saldırıya benzer bir saldırıya maruz kalınacağı yönündeydi.

İran'ın askeri yeteneklerine dayanan bu güvenin, karar alma sisteminin desteğini alarak müzakere masasına giden İran hükümetinin diplomatik çabaları üzerinde olumsuz etkileri oldu. Bu nedenle, stratejik sürprizin üzerindeki etkisi daha güçlü ve öngöremediği veya olumsuz etkilerinden ve yansımalarından kaçınamadığı bir şekildeydi. Zira bu savaştan sonra karşı karşıya kaldığı şey, önceden öngöremediği bir olay değil, tüm temel ve stratejik verilerini yeniden inşa etmesini, aldığı ağır ve derin darbenin neden olduklarını onarmasını gerektiren bir dönüşüm.

İran liderliğinin yeni aşamada benimsemeye çalıştığı siyasi yol, iki konunun altını çizerek diplomasi ve müzakere sürecinin korunmasını göz önünde bulunduruyor. Birinci konu, Tahran'ın kendi koşullarına, Washington'un müzakereleri yeniden baltalamayacağına dair uluslararası ve Amerikan garantilerine dayanarak müzakere masasına geri dönmeye hazır olduğudur. Keza herhangi bir yeni uzlaşı, uluslararası hukuk çerçevesinde İran'ın kendi topraklarında bir uranyum zenginleştirme döngüsüne sahip olma hakkını garanti altına almalıdır. İkinci konuya gelince, özellikle Fordo tesisine yönelik saldırının sonuçları konusunda Washington'a ve saldırının tesisin tamamen yok olmasına neden olduğu, İran nükleer programını sona erdirdiği konusunda direten ABD Başkanı Donald Trump'a doğrudan meydan okuma politikasından uzaklaşma şeklinde belirmektedir. Bu yolun ana hatları, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve hükümet sözcüsü Fatma Muhacerani de dahil olmak üzere bazı İranlı yetkililerin, bu tesisin ve nükleer programın, boyutunu veya yerini belirtmeden, ciddi ve yıkıcı kayıplar yaşadığını kabul etmesiyle belirginleşti. Bu tutum, pozisyonları uzlaştırmak için bir açılım oluşturabilir, şu anda bu pozisyonlar netleşene kadar ertelenen müzakere masasına geri dönmenin önünü açabilir ve tırmanmaya devam ederse yeni bir çatışmaya yol açabilecek gerginlik durumunu sona erdirebilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.