Iraklı Şii politikacı Mukteda es-Sadr ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ talebinden taviz vermiyor

Şii Koordinasyon Grubu ‘ulusal uzlaşı hükümeti’ talebinde ısrar ederken, Mukteda es-Sadr ‘ulusal çoğunluk hükümeti’nden taviz vermiyor.

Bağdat’ın Sadr semtinde dün cuma namazı sırasında Mukteda es-Sadr’ın fotoğrafını tutan bir çocuk (AFP)
Bağdat’ın Sadr semtinde dün cuma namazı sırasında Mukteda es-Sadr’ın fotoğrafını tutan bir çocuk (AFP)
TT

Iraklı Şii politikacı Mukteda es-Sadr ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ talebinden taviz vermiyor

Bağdat’ın Sadr semtinde dün cuma namazı sırasında Mukteda es-Sadr’ın fotoğrafını tutan bir çocuk (AFP)
Bağdat’ın Sadr semtinde dün cuma namazı sırasında Mukteda es-Sadr’ın fotoğrafını tutan bir çocuk (AFP)

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin konutuna girişinden, ezeli rakipleri Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki ve Asaib Ehlil Hak Genel Sekreteri Kays el-Hazeli ile selamlaşma şekline varana dek her adımını hesaplamıştı.
Sadr kapıda Amiri ile el sıkıştı. Amiri de Kovid-19 tedbirleri kapsamında sosyal mesafe kurallarını hiçe sayarak Sadr’ın elinden tutup ona yolu gösterdi. Sadr eve girişinde Maliki ile Hazeli’nin yanı sıra Ammar el-Hekim, Haydar el-İbadi, Falih el-Feyyad, Hemmam Hamudi ve Ahmed el-Esedi’ye uzaktan selam vermekle yetindi. Gözlemciler, Sadr’ın selam verme şeklinin ‘sosyal mesafe kurallarından ziyade siyasi mesafe kurallarını gözettiği’ görüşünde. Nitekim iki taraf (Sadr ve diğer Şii liderler) arasında uzun yıllardır devam eden bir çekişme hakim. Sadr Hareketi’nin birinci sıraya yerleştiği nihai seçim sonuçlarının ilan edilmesinin ardından taraflar arasındaki tıkanıklık daha da derinleşti. Sadr’ın Şii cephedeki en yakın rakibi Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ile Sadr Hareketi’nin kazandıkları sandalye sayısı (Sadr Hareketi: 74 sandalye, Kanun Devleti: 33 sandalye) meclisteki sandalyelerin neredeyse yarısına tekabül ediyor. Hadi el-Amiri liderliğindeki Bedir Örgütü ile Kays el-Hazeli’nin liderliğindeki Asaib Ehlil Hak grubunun yer aldığı Fetih Koalisyonu ise sadece 17 sandalye elde edebildi. Amiri’nin evindeki toplantıda Sadr’ı karşılayan liderler tarafından kurulan Koordinasyon Grubu, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, ABD güçlerinin Irak topraklarından çıkması, Haşdi Şabi’nin varlığının korunması ve uzlaşı hükümetinin kurulması gibi bir dizi noktaya vurgu yaptı. Sadr Hareketi’nin siyasi kurul üyeleri, yaptıkları açıklamalarda, Sadr’ın toplantı sırasında ulusal çoğunluk hükümeti kurulması ve silahlı yapılara ait silahların Haşdi Şabi’ye teslim edilmesi taleplerinden geri adım atmayacağını vurguladığını bildirdi. Koordinasyon Grubu’nun ulusal uzlaşı hükümetini kabul etmesi noktasında büyük ümitler beslediği Sadr, toplantı sonrasında Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Ne Doğu Ne Batı … Ulusal çoğunluk hükümeti” diye yazdı. Sadr’ın mesajda kullandığı ‘Ne Doğu Ne Batı’ ifadesi ile hükümet kurma sürecinde bölgesel (İran) ve uluslararası (ABD) müdahaleleri reddettiği şeklinde değerlendiriliyor. Sadr’ın, mesajın devamındaki ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ ifadesiyle de seçimin kazananı olarak çoğunluk hükümetinden taviz vermek için Necef’ten Bağdat’a gelmediğine vurgu yapmak için kullandığı değerlendiriliyor.
Konuya yakın bir kaynağın aktardığına göre, Koordinasyon Grubu’ndaki bazı isimler Sadr ile görüşmek amacıyla gelecek hafta Sadr’ın Necef’teki evini ziyaret edecek. Kaynak, Amiri’nin gelecek haftanın ortalarında bir heyetin başında Necef’i ziyaret edeceğini bildirdi. Kaynak “Bu toplantı, erken genel seçim sonuçlarının yarattığı mevcut krizin aşılması amacıyla Şii siyasi gruplar arasındaki görüşmelerin ikinci turu olacak. Görüşmelerin, Koordinasyon Grubu ve Sadr Hareketi dışında kazanan seçim listelerinin kazanımlarının ele alınmasının yanı sıra bir sonraki hükümetin şeklinin ve hükümette yer alacak tarafların belirlenmesini de kapsayacak şekilde genişletilmesi planlanıyor” ifadelerini kullandı.
El-Irakiyye Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Fadıl el-Bedrani, Sadr ile Koordinasyon Grubu arasındaki toplantıyı ve bu toplantının önümüzdeki sürece muhtemel yansımalarını Şarku’l Avsat’a değerlendirdi. Bedrani, “Sadr’ın adımı cesurca sayılır ve Sadr Koalisyonu ile Koordinasyon Grubu arasındaki kısıtlamaları kaldırdı. Sadr Hareketi’nin beşinci tur seçimlerde en yüksek oya sahip olması dikkate alındığında Sadr’ın bu adımı siyasi manevra kabiliyeti ve seçim ağırlığı açısından bir zafer adımı olarak görülebilir. Ancak bu adım aynı zamanda başka açılardan, büyük bir seçim başarısına sahip olmayan Koordinasyon Grubu’nun zaferi olarak da okunabilir. Ancak Koordinasyon Grubu yine de en fazla Şii partinin bulunduğu bir platform. Bu da Sadr’ı ziyarete sevk etti. En nihayetinde bu toplantı, tüm tarafların kabul edeceği üzerinde uzlaşma sağlanan bir başbakan seçilmesi ve uzlaşma hükümetinin kurulması üzerinde anlaşacak bir Şii ittifak ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
Siyasi Karar Merkezi Başkanı Dr. İhsan eş-Şammari, toplantıyla ilgili Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
“Amiri’nin evindeki toplantı, Koordinasyon Grubu’nun taraflarından ziyade Sadr’ın işine yaradı. Zira Sadr bu görüşme üzerinden Koordinasyon Grubu’ndaki liderlerle şahsi bir düşmanlığının olmadığını, siyasi bir intikam projesi değil devleti gözettiğini göstermek istedi. Sadr özellikle yaptığı açıklamayla (toplantı sonrasında paylaştığı mesaj) Koordinasyon Grubu’nun liderlerini ciddi anlamda güç bir duruma soktu. Çünkü Koordinasyon Grubu’nun liderleri, ulusal çoğunluk hükümetiyle ilgili yeni bir yöntem çağrısında bulunan Sadr’ın açıklamasının aksine (toplantıda) dar vizyonlarını ve özel görüşlerini dile getirmişlerdi. Sadr bu toplantının en kârlısı. Nitekim toplantı sonrası attığı tweet (Ne Doğu Ne Batı) işlerin eskisi gibi yürümesini istemediğinin ve Koordinasyon Grubu içindeki kopuşları artırarak özellikle grubun içindeki ılımlıları yanına çekerek güç kazanmaya çalıştığının en açık kanıtı. Bir sonraki hükümet yeni bir ilkeye göre kurulacak o da ‘çoğunluk uzlaşısı’. Çünkü Kürtler ve Sünniler, başka bir Şii tarafın aleyhine olacak şekilde bir Şii tarafla yürümek istemiyorlar.”



Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
TT

Kontrol ve patlama arasında güvenlik güçlerini konuşlandırma projesi Suveyda'nın istikrarını tehdit ediyor

Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)
Yeni Suriye makamları, Cebel el-Arap halkından silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik askeri güçlerin konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor (AFP)

Mustafa Rüstem

Şam'dan Suveyda'ya uzanan yolda (120 kilometre), silahlı bir grup yolu taşlarla kapatıp sebze yüklü bir araca pusu kurdu. Sürücüyü rehin aldı, parasını gasp etti ve ardından gözleri bağlı olarak bilinmeyen bir yere götürdü. Serbest kalana kadar sürücünün gözleri bağlı kaldı. Daha sonra yoldan geçen biri onu bulup kurtararak hemen hastaneye kaldırdı.

Sebze taşıyan aracın sürücüsü Fadlallah Devara'nın karıştığı olay, bölge halkı arasında mezhep temelli bir çatışmaya yol açtı. Kendisine yakın gruplar baskı yapıp aracı geri almak için tekrar yolu kapatarak, rastgele yaklaşık sekiz sivili alıkoydular.

 Devam eden çatışmalar

Son gelişmeler, İç Güvenlik Güçleri ve Suriye Ordu birliklerinin son güvenlik gelişmeleri ve beraberindeki gerginliklere karşılık Suveyda'daki birkaç köye girdiğine işaret ediyor. Alınan bilgilere göre, bu güçler çatışmaları durdurmaya ve sivillerin hayatlarını korumaya çalışıyor. Aynı zamanda, hastaneler ve sağlık merkezleri, devam eden çatışmalar nedeniyle artan sayıda kurbanla dolup taşıyor.

Bu arada, önceki gece nispeten sakin geçen saatlerin ardından, aşiretler ve bölge sakinleri arasındaki çatışmalar dün yeniden alevlendi. Bu durum, Suriye hükümeti ile Suveyda'daki dini merciler ve toplumun ileri gelenleri arasında varılan anlaşmadan bu yana ilk kez yaşanan, benzeri görülmemiş bir yüksek gerilimin ortasında mezhepsel gerginlikleri körükledi. Birkaç ay önce Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçelerinde patlak veren mezhepsel çatışma sahnelerini yeniden canlandırdı.

Onurlu Adamlar Hareketi’nin Resmi Sözcüsü Basim Ebu Fahr, bir müzakere komitesinin kurulduğunu ve diyaloğun çok yakında gerçekleşebileceğini bildirdi. “Çatışmalar önemli ölçüde tırmanıyor, orta ve ağır silahların kullanıldığı şiddetli çatışmalar sonucunda her iki tarafta da esirler ve kayıplar var” diye ekledi.

"Olayların bu noktaya varmasına veya bu derece tırmanmasına izin vermek istemiyoruz, ancak hükümet buna yol açan hatalar yaptı. Çatışmaların tırmanmasından 15 gün önce halkın da yardımıyla Suveyda'da Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın çalışmalarını aktif hale getirmeyi kabul ettik. Ancak hükümetin bazı unsurları bölgeye sokmakta ısrar etmesi üzerine işler durma noktasına geldi” dedi.

Taraflara kendilerine hakim olma çağrıları

Ebu Fahr, güvenlik güçlerinin bölgeye girişi gelişmesi ile birlikte çatışmaların ikinci günü hakkındaki sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, koordinasyon yapmadan bölgeye girdiler. İki taraf arasında aşırı güç kullanımına gerek yoktu. Belki de çözüm geri çekilmektir, çünkü ordu masum sivillerin öldürülmesi, evlerin yakılması ve sınır köylerinden insanların topluca yerinden edilmesi de dahil olmak üzere büyük ihlaller gerçekleştirdi. Çözüm, ordunun geri çekilmesinde, müzakerelerde ve anlaşmalara uygun olarak devlet kurumlarının aktifleştirilmesinde yatıyor.”

Bu arada, Savunma Bakanlığı son güvenlik gelişmeleri hakkında bir açıklama yaparak, çatışmaları hızla bitirmek için askeri birliklerin konuşlandırıldığını vurguladı. Askerlerinin yasalara uygun olarak sivilleri koruma taahhüdünü yerine getirdiklerinin altını çizdi. Ayrıca tüm tarafları Savunma Bakanlığı ve İç Güvenlik Güçleri ile iş birliği yapmaya ve kendilerine hakim olmaya çağırdı.

Hükümete bağlı güvenlik güçleri ve askeri güçler, gözlemcilerin güvenlik boşluğu yaşayan bölgede kurumsal boşluk olarak tanımladıkları duruma son vermeye çalışıyor. Yerel halkın hükümet güçlerinin şehrin her yerine girip konuşlanmasına izin vermemesi sonucunda silahlı gruplar bölgedeki varlıklarını güçlendirdiler. Kaos, gruplardan birinin Suveyda Valisi Mustafa el-Bakur'u görevden almasına yol açacak kadar yayıldı.

Siyasi yazar Mahir Şerefeddin, dört bir yandan gelen büyük askeri saldırıyı “mezhepsel bir işgal” olarak nitelendirdi. X platformunda yaptığı bir paylaşımda, “Suriye’ye dair düşüncemiz bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Saldırganların genel güvenlik araçlarıyla Dürzileri en iğrenç mezhepsel tehditlerle tehdit ettiklerine, cezadan korkmadan yüzleri açık bir şekilde cesetleri çiğneyip tekmelediklerine dair dolaşımda olan görüntüler, 14 yıldır hayalini kurduğumuz bir devlet kurma yanılsamasının bitişidir” ifadelerini kullandı.

Silahsızlandırma

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Baba ise durumun öğleden sonra çözüleceğini ve kaçırılan kişilerin kurtarılmasının an meselesi olduğunu belirtti. El-Baba, yasadışı grupların tamamen silahsızlandırılması gerektiğini vurguladı.

Buna karşılık Dürzi Muvahid Müslümanların Ruhani Başkanlığı tarafından yapılan açıklama ile Suveyda'daki dini merciler ve topluluğun ileri gelenleri, Genel Güvenlik Güçleri de dahil olmak üzere herhangi bir tarafın bölgeye girişini reddetti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Şeyh el-Akl Hamud el-Hanevi, yayınladığı bir açıklama ile olayların ve tepkilerin tırmanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve “yaşananlar, yalnızca birliğimizin ve güvenliğimizin düşmanlarına hizmet ediyor ve toplumsal direncimizi zayıflatıyor. Aklın sesine başvurmanın gerekliliğini vurguluyor ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya, aşiretlerin asil ileri gelenlerine ve tüm vicdanlı insanlara özel bir çağrıda bulunuyoruz; fitneleri bastırmak, kötülükleri engellemek, onurumuzu korumak ve insanların mahremiyetini ve mal varlığını korumak için uyanık olalım.”

Suveyda'daki silahlı grupları tehdit eden savaşçılara dair videoların yayılması gibi, silahlı gruplar da esir alınan, araçlarına el konulan ve el-Kaide bayrağı taşıyan ordu personellerinin görüntülerini yayınladı. Son saatlerde, artan bu gerilimin sona ermesi çağrısında bulunan sesler yükseldi. Suriye'deki Dürzi sivilleri korumak için uluslararası topluma yapılan “Acil Çağrı” hashtagi, trend oldu. “Biz, insani vicdanının evlatları, Suriye'de Dürzi toplumuna mensup sivillere karşı işlenen ve hükümete bağlı ve radikal tekfirci gruplar tarafından desteklenen silahlı çetelerin de katıldığı acımasız ve organize saldırılar karşısında sesimizi yükseltiyoruz” denildi.

Suveyda şehri (Güney Suriye), rejimin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden önce bile devlet kontrolü dışındaydı. Barışçıl protestolara sahne oldu. Yıllar önce ordunun emirlerine boyun eğmedi ve güvenlik güçlerini şehirden çıkardı. 2011'de başlayan Suriye olaylarından ve ayaklanmadan, DEAŞ’ın ortaya çıkışına kadar kendisini izole etti. Şehir sakinleri, saldırılarını gerçekleştirmek için patlayıcı yüklü araçlar ve motosikletler kullanan radikal örgüte karşı şiddetli savaşlar verdi.

Cebel el-Arap halkı, Suriye savaşı sırasında radikal hareketlere karşı kendisini savunmak için silahlı gruplar oluşturdu. Bugün, yeni Suriye makamları silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlı birleşik bir askeri gücün konuşlandırılmasını kabul etmelerini talep ediyor. Şeyh el-Akl Hikmet el-Hicri tarafından temsil edilen dini mercii ise bunu reddediyor. Aynı zamanda kurtuluş operasyonundan bu yana Dürzilerin kamusal meselelerden dışlanmasına itiraz ediyor, ayrıca Şam ile Suveyda arasındaki yolun korunmasını ve orada güvenlik ve emniyetin sağlanmasını talep ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.