ABD Hizbullah’ın terör eylemleri dosyasını yeniden açtı

Washington, Lübnan iç savaşı sırasında Amerikalıların rehin alınması dosyasını yeniden açtı

ABD Hizbullah’ın terör eylemleri dosyasını yeniden açtı
TT

ABD Hizbullah’ın terör eylemleri dosyasını yeniden açtı

ABD Hizbullah’ın terör eylemleri dosyasını yeniden açtı

1982'de İsrail işgalinden sonra Lübnan ordusunun güvenliğinin korunmasına yardım etmek için göreve gelen 241 ABD askeri bu saldırıda hayatını kaybetti. 23 Ekim 1983 tarihinde ise ABD Donanması'nın Beyrut Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki ABD Deniz Piyade Kolordusu karargahı bombalandı. ABD Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz yıl 14 Haziran 1985'te ABD TWA uçağının kaçırılmasının arkasında olmakla suçladığı Hizbullah üyeleri hakkında bilgi almak için 5 milyon dolarlık bir ödül vaat etmişti.
Washington, Lübnan iç savaşı sırasında ABD vatandaşlarının rehin alınması dosyasını yeniden açtı.
ABD makamlarının açıkladığına göre, üç Amerikalı aralarında Hizbullah'la bağlantılı unsurlar tarafından öldürüldü.
ABD’li hesap "Adalet için Ödüller" dün Twitter'da şu açıklamayı yaptı: “Lübnan Hizbullahı ile bağlantılı teröristler, 1980'lerin başında başlayan on yıl süren rehin alma döneminde ABD vatandaşlarını kaçırıp öldürdüler.”
Washington adam kaçıranlar ve katiller hakkında bilgisi olan insanları öne çıkmaya ve kendilerine tayin edilen ödülü almaya davet etti.
Beyrut'taki ABD diplomatik kaynaklarının Şarku'l Avsat'a söylediklerine göre, Washington bu ödülü yeniden duyurdu ve "bu dosyayla ve bu ödülle ilgili bilgilerin ilk kez yayınlanmadığını" belirtti.
Bu saldırılardan sorumlu olanları adalete teslim etmeye imkan tanıyacak bilgiler için 5 milyon dolara kadar ödülün olduğunu ifade edilen açıklamanın Arapça versiyonu da yayınlanmıştı.
Lübnan'da 1982'den 1992'ye kadar uzanan rehine krizi sırasında insan kaçırma ve cinayet olayları gerçekleşti. ABD makamları, 16 Mart 1984'te "teröristlerin CIA'in Beyrut'taki ofisinin direktörü William Buckley'i kaçırdığını bildirdi. Buckley, 15 ay gözaltında sorguya ve işkenceye maruz kaldı. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte gözaltında olduğu zaman diliminde öldü.
3 Aralık 1984'te Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde kütüphaneci olan Peter Claiborne'un kaçırıldığı bildirildi. On altı ay sonra, o ve diğer iki mahkûm silahla vurularak öldü, ardından cesetleri Beyrut'un doğusundaki dağlık bir alana atıldı.
17 Şubat 1988'de teröristler Albay William Higgins'i Birleşmiş Milletler barış güçlerine ait arabasından kaçırdı. ABD makamları, “Albay Higgins rehin tutulurken sorguya çekildi ve işkence gördü. Sorguda öldürülen Higgins'in kesin ölüm tarihi bilinmiyor” açıklamasını yaptı.
Beyrut Amerikan Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Dr. Makram Rabah, Kaçırmaların İslami Cihad ve başka örgütler de dahil olmak üzere çeşitli isimler altında gerçekleştiğine dikkati çekti.
Hizbullah'ın insan kaçırma olaylarının sorumluluğunu üstlenmediği bir dönemde Rabah, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte şunları söyledi: “Özellikle eski ABD Başkanı Ronald Reagan'ın yönetimi sırasında Kasım 1986'da ortaya çıkan İran-Kontra skandalı ile bağlantılı olduğu için, İran'ın yabancı rehine krizindeki rolünü herkes biliyordu. Bu nedenle, deniz kuvvetlerinin karargahını havaya uçurmak veya Amerikan büyükelçiliğinin karargahını havaya uçurmak ya da adam kaçırmak yoluyla ABD'yi Lübnan'dan çıkarmak için İran'ın bir girişim gerçekleştirdiği açıktı. Bu dosyayı bu aşamada ortaya çıkarmanın önemi, İran ile yapılan nükleer müzakerelere denk gelmesidir. Amerikan vatandaşlarının kaçırma veya bombalama yoluyla öldürülmesinden sorumlu olan İran bağlantılı milislerin terörist olarak sınıflandırmasına gelince, bu tartışmaya kapalı bir konu. Bu dosya hakkında ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetiminden açık bir mesaj var.”
Bu aşama, Lübnan'daki yabancı uyruklular için Lübnan savaşının en karanlık aşamalarından biri olarak kabul edilir ve daha sonra rehine krizi olarak bilinir hale geldi. Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü'nün 2015 yılında yayınladığı bir raporda, 1985 baharında ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Batı Beyrut'u Arap dünyasındaki bir ticaret ve kültür merkezinden “mezhepçi ve ideolojik hiziplerin çekiştiği yasadışı bir askeri bölgeye” dönüşmüş olarak tanımladı.
1982 ile 1992 yılları arasında Lübnan'da 100'den fazla yabancının kaçırıldığı tahmin ediliyor. 21 ülkeyi temsil eden rehinelerin çoğu Amerikalılar ve Batı Avrupalılardı. 8 rehinenin tutukluluk sırasında öldüğü, bazılarının da öldürüldüğü bildirildi. Bazıları da rehineler için yeterli tıbbi bakımın olmaması nedeniyle öldü.
FBI'ın 1994 tarihli durumu özetleyen bir raporunda, “Hizbullah'ın Beyrut'taki iç savaş sırasında Batılı kişileri kaçırmakla ilgili kötü bir geçmişi vardı” ifadesi yer aldı.
Rapora göre, 1982 ile 1991 yılları arasında Hizbullah, 3'ü tutsak olarak ölen 17 Amerikalı da dahil olmak üzere en az 44 Batılıyı kaçırdı ve rehin aldı. Bu kaçırma eylemlerinde örgütün "belirli unsurların" yer aldığına yaygın olarak inanılıyor.
Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü'nde terörle mücadele ve istihbarat konularında uzman araştırmacı Matthew Levitt'e göre, William Buckley en önde gelen Amerikalı rehine olarak kabul ediliyor.
Enstitü tarafından yayınlanan bir raporda Levitt daha önce, Mart 1984'te CIA istasyon şefi William Buckley'in kaçırılmasının "büyük olasılıkla İran istihbaratının desteğiyle hedef seçimi ve operasyonel izlemede özen gösterildiğine delalet ettiğini" söyledi.
Kaynaklardan birinin aktardığına göre, İran, Hizbullah'a örgütün Buckley'i CIA istasyonunun yerel yöneticisi olarak tanımlaması için bazı istihbarat bilgileri sağladı. Bu bilgiler, 1979'da İran'daki ABD Büyükelçiliği'nin işgali sırasında ele geçirilen malzemelere dayanmaktadır.
Aynı raporda Levitt, Buckley'in 1983'te Nisan ayında Amerikan büyükelçiliğinin bombalanmasıyla istasyonun yıkılmasından sonra, "CIA için yeni bir istasyon kurmak üzere 1983'te Beyrut'a gönderildiğini" belirtiyor.
Levitt, “CIA, Buckley'i rehin alanın Hizbullah olduğunun açıkça ortaya çıktığını ifade etti. Buckley sorgulanması esnasında işkence gördü. Hizbullah, Buckley'in işkence gördüğünü ortaya koyan 3 video kasetini CIA'e gönderdi.” diye konuştu.



Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
TT

Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada, Avrupa Troykası’nın (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya), o tarihe kadar bir nükleer anlaşmaya varılamaması halinde ağustos ayı sonuna kadar İran'a yönelik Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının otomatik olarak geri getirilmesine yönelik ‘snapback’ mekanizmasını harekete geçireceğini söyledi.

Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Barrot, “Fransa ve ortakları, 10 yıl önce kaldırılan silahlar, bankalar ve nükleer ekipmanlar üzerindeki küresel yasağı yeniden uygulamaya koymakta haklılar. İran'dan güçlü, somut ve inandırıcı bir taahhüt gelmediği takdirde bunu en geç ağustos ayı sonuna kadar yapacağız” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise dışişleri bakanları toplantısında ‘İran'ın ele alınacağını’ söyledi. Kallas, “Diplomatik yolu ve müzakereleri yeniden başlatmak bizim çıkarımıza” dedi.

xo9p0
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Brüksel'de düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının oturum aralarında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce tarafından yapılan açıklamaya göre, AB dışişleri bakanları toplantısı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Avrupa Troykası'ndaki mevkidaşlarıyla Ortadoğu'da istikrarın desteklenmesi ve İran'ın nükleer silah geliştirememesinin sağlanması konularında telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Avrupa ülkeleri, ekim ayında süresi dolacak olan 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı kapsamında snapback mekanizmasını harekete geçirmekle tehdit ediyor. Bu mekanizma, karar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Tahran'a yönelik BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasına olanak sağlıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, mekanizmayı harekete geçirmenin ‘yasal dayanaktan yoksun düşmanca bir tedbir’ olduğu uyarısında bulunarak, Avrupalıları taahhütlerini ihlal etmekle suçladı. Bekayi, Avrupalı güçlerin bu adımı atması halinde orantılı bir karşılık verileceği tehdidinde bulundu.

İran medyası, Tahran'ın Moskova ve Pekin'i nükleer anlaşmadan çekildiklerini duyurmaya ikna etmeye çalıştığını ve bu sayede BM Güvenlik Konseyi'nde yaptırımların yeniden uygulanmasına yönelik herhangi bir girişimi engellemek için yasal bir dayanak elde edeceğini belirtti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Çinli mevkidaşı Wang Yi ile Avrupa Troykası’nın nükleer anlaşma kapsamında BM yaptırımlarına otomatik olarak geri dönüş anlamına gelen snapback mekanizmasını harekete geçirmesini engellemenin yolları üzerine istişarelerde bulundu.

Lavrov ve Wang Yi pazartesi günü Pekin'de bir araya gelerek Arakçi'nin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısına katılmasından önce İran'ın nükleer dosyasını ele aldılar.

Arakçi bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Mevcut durumda elbette Çin Dışişleri Bakanı ve Rusya Dışişleri Bakanı ile ikili görüşmeler yapacağız” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'ı Washington'un istediği uranyum zenginleştirmesine izin verilmeyecek bir nükleer anlaşmayı kabul etmeye çağırdığı yönündeki haberi ‘yalan’ olarak nitelendirdi.

cdfrgthyu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugün Pekin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısı çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (İran Dışişleri Bakanlığı)

ABD merkezli haber sitesi Axios'un dosyaya yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre Putin, İran'a ABD ile uranyum zenginleştirmesini engelleyecek bir anlaşmayı kabul etmesi çağrısında bulundu. Rusya nükleer program konusunda yıllardır İran'ın başlıca diplomatik destekçisi konumunda.

Moskova, İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını kamuoyu önünde desteklemiş olsa da Putin, İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaşın ardından özel oturumlarda daha sert bir tutum benimsedi.

İki kaynak Rusların İsrail hükümetine Putin'in İran'ın uranyum zenginleştirmesi konusundaki tutumu hakkında bilgi verdiğini söyledi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, “Putin'in İranlılara bunu söylediğini biliyoruz” dedi. Putin bu tutumunu geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerde de dile getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde İran'a yönelik ABD yaptırımlarının yeniden uygulanmasından bu yana Tahran, 20 yıllık bir stratejik anlaşma yoluyla Moskova’yla ve İran'ın petrol ihracatının yüzde 90'ını satın alan Pekin’le bağlarını güçlendirdi.

Arakçi Telegram üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle yazdı: “ŞİÖ yavaş yavaş küresel arenaya açılıyor, yani bölgesel arenayı yavaş yavaş aşıyor… Gündeminde ekonomik, siyasi ve güvenlik alanları da dahil olmak üzere bir dizi farklı konu var.”

Diğer yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, hükümetinin ‘tüm ciddiyetiyle bu barışçıl yolu izleyeceğini’ söyledi ve ek ayrıntı vermeden ‘diplomasi penceresinin halen açık olduğunu’ vurguladı.

Pezeşkiyan, “Geleceğe doğru yeni ufuklar açmak için geçmişi eleştirel gözlerle gözden geçirmeliyiz. Bizi daha iyi bir yarına götürecek olan şey, umudu yeniden inşa etmek, öğrenme ve değişme isteği ile anlayış, empati ve rasyonaliteye dayalı yeni bir yoldur... Diplomasi penceresinin açık olduğuna inanmaya devam ediyoruz ve bu barışçıl yaklaşımı kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşın dayattığı büyük sınavda, psikolojik baskılara ve halkımızın karşılaştığı pek çok zorluğa rağmen, İran'ın çağdaş tarihinde halkın katılımının, uzlaşının ve toplumsal uyumun en dikkat çekici tezahürüne tanık olduk. Ülke içinde ve dışında, her eğilimden İranlılar saldırgan düşman karşısında tek vücut oldular.”

İran Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları, İran Genelkurmay Başkanı Abdurrahim Musevi'nin İsrail ile 12 gün süren savaş sırasında ülkesinin ‘varlığının ve toprak bütünlüğünün eşi benzeri görülmemiş şekilde tehdit edildiğini’ söylemesinin ardından geldi.

Pezeşkiyan hükümeti, muhafazakâr milletvekillerinin muhalefetine rağmen Batılı güçlerle müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunun sinyallerini verdi.

yhu7ı8
ABD ile İran arasında 19 Nisan'da ikinci tur görüşmelerin yapıldığı Roma'daki Umman Büyükelçiliği'nin girişinde bekleyen gazeteciler ve polis memurları (AP)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran ve ABD arasında altıncı tur müzakereler için ‘belirli bir tarih olmadığını’ söyledi. Bekayi, “Diplomasinin ve müzakere yolunun etkinliğini doğrulamadığımız sürece böyle bir yola girmeyeceğiz” dedi.

Arakçi ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff nisan ayından bu yana Umman arabuluculuğunda beş tur görüşme gerçekleştirdi. Daha sonra İsrail 13 Haziran'da İran'a saldırı başlattı ve ABD'nin İran'ın üç nükleer tesisini bombaladığı 12 günlük bir savaşı tetikledi.

Tahran ve Washington arasında yeni bir müzakere turunun 15 Haziran'da yapılması gerekiyordu, ancak savaş nedeniyle iptal edildi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirmeyi durdurma şartına bağlanması halinde ABD ile nükleer müzakerelere yer olmadığını söyledi ve böyle bir şartı Tahran'ın bağlı olduğu ‘kırmızı çizgilere’ aykırı olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın İran medyasından aktardığına göre Velayeti, Pakistan İçişleri Bakanı Muhsin Nakvi ile gerçekleştirdiği görüşmede, “Müzakereler zenginleştirmenin durdurulması şartına bağlanırsa kesinlikle gerçekleşmeyecek” dedi.