Rabıta mültecilere 27.5 milyon dolar maddi destek sağlıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3351741/rab%C4%B1ta-m%C3%BCltecilere-275-milyon-dolar-maddi-destek-sa%C4%9Fl%C4%B1yor
Rabıta mültecilere 27.5 milyon dolar maddi destek sağlıyor
Dubai / Şarku’l Avsat
TT
TT
Rabıta mültecilere 27.5 milyon dolar maddi destek sağlıyor
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Dünya İslâm Birliği’nin (Rabıta) ortaklaşa yayınladığı raporda Yemen, Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır, Moritanya, Nijerya, Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Malezya olmak üzere toplam on iki ülkede 584 bin 586 mülteci ve zorla yerinden edilmiş kişiye insani yardım ulaştırıldığı ifade edildi.
UNHCR ile Rabıta ortak raporunda İslami Hayır İşleri’nin 2021’in ilk altı aylık bilançosuna göre UNCHR Mülteciler için Zekat Fonu aracılığıyla alınan zekat ve sadaka fonlarından yapılan bağışların mülteci ve yerinden edilmiş ailelerin yaşamları üzerindeki etkisine dikkat çekildi.
Bu yılın ilk yarısında yapılan İslami hayır işlerinin toplam katkılarının 27,5 milyon dolar olduğu ve bunun yüzde 70'inden fazlasını zekat bağışlarının oluşturduğu açıklandı.
UNCHR, raporu, yeni dijital ve etkileşimli formatında dün sabah, Expo 2020 Dubai’de Rabıta’nın düzenlediği bir tartışma oturumunda açıkladı. Rabıta, İslami hayır çalışmaları alanındaki ana ortaklıklarına hitap ettiği oturumda, uluslararası insani yardım kuruluşlarının ve medyanın birçok temsilcisinin huzurunda verileri paylaştı.
Oturum, Mülteciler için Zekat Fonu’na infak, sadaka ve zekatların aktarılmasına dair katılımcı fıkıh alimleri ve fetva makamlarının üzerinde uzlaştığı bir fetva verilmesi ile sonuçlandı.
Rabıta’nın, Afrika'daki mülteci ve yerinden edilmiş çocukları desteklemek için sağladığı hibelere ek olarak, en son kuzeydoğu Nijerya’daki savunmasız çocukları korumayı amaçlayan ve ülke içinde yerinden edilmiş 3 bin 699 çocuğa yardım etmeye katkıda bulunan bir projeye destek verildi.
UNCHR’nin Körfez İşbirliği Konseyi temsilcisi ve İslami Finans Yüksek Komiserliği Danışmanı Halid Halife, uluslararası insani yardım çabalarını desteklemek için İslami hayır işleri ile ilgili kurum ve kuruluşlarla stratejik ortaklıkları genişletmenin önemine dikkati çekti. Yetkili şu ifadeleri kullandı: “Son yıllarda artan zorunlu yerinden edilmelerin ve savaş, şiddet ve zulüm nedeniyle insani krizlerin artması sebebiyle, İslami hayırseverlik artan insani ihtiyaçlara cevap vermede çok önemli bir rol oynamaktadır”. Öte yandan Rabıta Uluslararası İşbirliği ve Etkinlikler Genel Müdürü Meşal eş-Şe’lan, zorla yerinden edilme sorunu da dahil olmak üzere insani konulara hizmet etmek için İslami hayır çalışmalarının teşvik edilmesinin önemini vurguladı.
Şe’lan şöyle dedi: “Kuruluşumuzdan bu yana görev ve çalışmalarımızın temelinde yer alan Rabıta’nın insani yardım rolünü sürekli olarak geliştirmeye çalışıyoruz ve bunu yapmanın en iyi yolu, uluslararası düzeyde etkili insani yardım kuruluşlarıyla stratejik ortaklıklar geliştirmektir. Tıpkı savaşlardan ve afetlerden etkilenen bölgelerde mülteci ve yerinden edilmiş ailelere yardım eli uzatmak için yıllardır birlikte çalıştığımız UNCHR gibi.”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile ortak basın toplantısı sırasında el sıkışıyor. (DPA)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Libya’nın başkenti Trablus'ta yaşanan son çatışmaların ardından görüş birliğine varması, özellikle Lavrov'un çatışmanın tarafları üzerindeki etkilerinden bahsetmesinin ardından, iki geleneksel rakibin Libya dosyasını ele almadaki olası rolü hakkında ciddi ve çok sayıda soruyu gündeme getiriyor.
Şarku’l Avsat'ın görüştüğü Rus ve Türk gözlemciler, Türkiye'nin Trablus'taki eski Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçlerine verdiği desteğin aksine Moskova'nın Trablus savaşı sırasında (2019-2020) Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) yanında yer almasına dayanarak Moskova ve Ankara'nın ilişkilerinin Libya krizinin gidişatı üzerindeki etkisine ilgiyle bakıyor.
Nüfuz kullanma anlaşması
Beş yıllık bir aradan sonra Lavrov'un Türk mevkidaşıyla Moskova'da yaptığı görüşmelerin ardından iki ülkenin ‘ülkedeki çatışmaların yeniden başlamasını önlemek için Libyalı taraflar üzerindeki nüfuzlarını kullanma konusunda anlaştıklarını’ söylemesi dikkat çekiciydi.
Rusya'nın Libya Büyükelçisi Aydar Aganin ve Türkiye’nin Libya Büyükelçisi Güven Begiç Trablus'ta (Rusya Büyükelçiliği resmi sayfası)
Lavrov'un konuşmasının önemine rağmen, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) uzmanı Kirill Semenov, Moskova ile Ankara arasında Libya dosyasında ‘kapsamlı bir çözüme’ ulaşmanın zorluğuna işaret ederek, iki tarafın ‘Türkiye ile müttefik bir batı ve Rusya ile müttefik bir doğu arasındaki nüfuz paylaşımına’ dayandığını belirtti.
Şarku’l Avsat'a konuşan Rus uzman, Moskova ve Ankara'nın ‘Libya'da geniş çaplı bir savaşın patlak vermesini önlemek ve çatışan tarafları dizginlemek için belirli bir etkiye sahip olarak Libya güçlerine müdahale edebileceğini ve etkileyebileceğini’ vurguladı.
“Herhangi bir barış, Esed rejiminin devrilmesinden önceki Suriye modeline benzeyecektir, burada iş birliği etkiyi sürdürürken aynı zamanda bölünmeyi de sürdürür” diyen Semenov, gerçek uzlaşmanın ‘kapsayıcı bir Libya diyaloğu gerektirdiğini, özellikle de gördüğümüz gibi Suriye modelinin sürdürülebilir olmadığını’ vurguladı.
‘Çözüm Libyalıların elinde’
Rus-Türk yakınlaşması iki bakan düzeyindeki bir toplantıyla sınırlı kalmadı. Rusya'nın Libya Büyükelçisi Aydar Aganin ve Türkiye'nin Libya Büyükelçisi Güven Begiç de ‘Libya'daki mevcut durumun kapsamlı bir değerlendirmesini yapmak üzere’ Trablus'ta bir araya geldi.
Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Yunusbek Yevkurov ve Rus hükümetinden üst düzey bir heyetin daha önce Bingazi'ye yaptığı ziyaretten (DPA)
Eski Başbakanlık Başdanışmanı Ömer Faruk Korkmaz Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, ‘Türkiye-Rusya mutabakatının yeterli olmadığını’ belirterek, ‘Libya'da çözüm geciktikçe dış müdahale olasılığının arttığını’ söyledi. Korkmaz, “Sorunun çözümü Libyalıların elinde” dedi.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal ise ‘Libya dosyasına kalıcı bir çözüm bulunmasında Moskova ve Ankara'nın rolünün önemini ve etkisini’ kabul etmekle birlikte, ‘kalıcı bir çözümün Libyalılar, uluslararası toplum ve bölgesel aktörler arasında varılacak bir anlaşmayla başlayacağına’ inanıyor.
“Libya adeta uluslararası vesayet altında” diyen Uysal bunu, ‘Birleşmiş Milletler'in (BM) siyasi süreci, hükümetin kurulmasını ve taraflar arasındaki diyalogları tamamen denetlemesine’ ve ‘ABD, Avrupalılar ve bazı bölge ülkelerinin bu dosyadaki rolüyle ilgili’ diğer dış komplikasyonlara bağladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Misrata'daki Türk savaş gemisi TCG Kemal Reis'e gerçekleştirdiği inceleme ziyareti sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı)
Uysal’ın bakış açısına göre, ‘ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir anlayışın varlığı ve mevcut ABD yönetiminin Libya'ya olan ilgisi, Türk-Rus anlayışını kolaylaştırabilir.’
Libya açısından bakıldığında ise Libya Temsilciler Meclisi (TM) Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Rabia Buras yakın zamanda bir çözüm beklemediğini belirterek, “Libya dosyasında Rusya ve Türkiye arasındaki ilişki ‘rekabetçi iş birliği’ ya da ‘düşmanca iş birliği’ olarak bilinen karmaşık bir örnek teşkil ediyor” dedi.
Şarku’l Avsat'a konuşan Buras şu ifadeleri kullandı: “Nüfuz ve çıkarlar için rekabet, tam ölçekli bir askeri çatışmaya girmekten kaçınma kaygısıyla iç içe geçmiş durumda. Bu kırılgan denge, 2020'den bu yana büyük ölçekli askeri operasyonların dondurulmasına katkıda bulundu, ancak aynı zamanda Libya içindeki siyasi ve askeri bölünmeleri derinleştirerek kapsamlı bir çözüme yönelik gerçek bir ilerlemeyi engelledi.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ile başkent Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da hazır bulunduğu bir görüşme gerçekleştirdi. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Buras, Libya'da siyasi çözümün önündeki zorlukları şöyle sıraladı: “Yerel ve uluslararası aktörlerin çatışan çıkarları, uluslararası ivmenin azalması ve Libyalı tarafların kendi aralarındaki güven eksikliği.”
Buras, ‘gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözümün ancak devlet kurumlarını birleştirmeyi, adil bir refah dağılımı sağlamayı ve güvenlik sisteminde köklü reformlar yapmayı amaçlayan saf bir ulusal irade üzerine inşa edilebileceğine, bunun da bölünmelerden beslenmeyen, aksine bu bölünmeler arasında köprü kurulmasına yardımcı olan koordineli bir uluslararası destekle sağlanabileceğine’ inanıyor.
Askeri varlığın kapsamlı çözümle ilişkisi
Türkiye ve Rusya'nın Libya cephesine olan ilgisinin yanı sıra, iki ülkenin askeri varlığına ilişkin tartışma, kapsamlı çözümün geleceği açısından önemli.
Bu bağlamda, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından bazı Rus teçhizatının Suriye'den LUO Komutanı Mareşal Halife Hafter'in etkisi altındaki Libya'nın doğusuna nakledildiğine dair Batı kaynaklı haberlerin ardı arkası kesilmedi ve hatta Moskova'nın Hafter'le koordineli olarak Libya'nın güneyindeki Maatan es-Sara'da bir askeri üs kurma hamlelerinden bahsedecek kadar ileri gidildi.
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında Trablus'ta gerçekleştirilen görüşmeden (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Rus uzman Semenov, ülkesinin Libya'da askeri üsler konusunda herhangi bir anlaşması olduğunu reddederek, ‘üsler konusunda resmi bir anlaşma yapılmadığı sürece kalıcı bir varlıktan söz edilemeyeceğini’ vurguladı.
Öte yandan Semenov, ‘Rusya'nın askeri anlaşmalar yaptığı Sahel bölgesine lojistik çıkışlara ihtiyacı olduğunu ve Libya'nın bu açıdan Rusya için önemli olduğunu’ belirterek, ‘Moskova'nın Libya'nın içişlerine karışma niyetinde olmadığını, ancak lojistik yönleriyle ilgilendiğini’ ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala ile başkent Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da hazır bulunduğu bir görüşme gerçekleştirdi. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Libya'daki Türk askeri varlığına gelince, Uysal’a göre bu varlık kısa ve orta vadede devam edecek. Zira bu, Libyalıların kararıyla kuruldu. Uysal’a göre Türkiye’nin Libya'da güvenlik ve savunmanın yanı sıra ekonomik, ticari ve denizcilik çıkarları da var.
Trablus savaşı sırasında Türkiye, müttefik Suriyeli silahlı gruplardan binlerce paralı askerle birlikte Libya'nın batısına asker göndermiş ve Trablus'ta ortak bir askeri komutanlık kurmuştu.