Avrupa’dan Suriye’ye ve Rus ‘Wagner ordusuna’ yeni yaptırımlar

AB dışişleri bakanları Brüksel'de Moskova'nın ‘gizli silahına’ karşı alınan önlemleri onayladı.

Eski Wagner üyesi Marat Gabidullin. (Marat Gabidullin’in Facebook sayfasından)
Eski Wagner üyesi Marat Gabidullin. (Marat Gabidullin’in Facebook sayfasından)
TT

Avrupa’dan Suriye’ye ve Rus ‘Wagner ordusuna’ yeni yaptırımlar

Eski Wagner üyesi Marat Gabidullin. (Marat Gabidullin’in Facebook sayfasından)
Eski Wagner üyesi Marat Gabidullin. (Marat Gabidullin’in Facebook sayfasından)

Avrupa Birliği (AB), Rus ordusu adına birçok ülkede faaliyet gösteren gizli ‘Wagner ordusuna yaptırım uygulamak ve Suriye'ye ilişkin yaptırımlar için oluşturulan ‘kara listeye’ almak için harekete geçti.
Wagner'in paralı askerlerinin Ukrayna, Libya ve Suriye'deki faaliyetlerinin yanı sıra bir yandan Ukrayna nedeniyle tekrar gün yüzüne çıkan Avrupa-Rus gerilimi, diğer yandan da gizemli örgütün Mali'ye müdahale etmesi Wagner'in yaptırım listesine dahil edilmesini gündeme getirdi.
Alınan bilgilere göre Avrupa ülkeleri, Wagner'in yanı sıra Suriyeli bazı isimleri ve oluşumları da içeren yeni bir yaptırım listesi üzerinde uzlaştı. AB dışişleri bakanlarının önümüzdeki pazartesi günü nihai kararlarını vermeleri gerekiyor.
Bu ayın başında yapılan Suriye konulu Avrupa-ABD görüşmeleri, Rusya ile nasıl mücadele edileceği konusunda bir anlaşmazlık olduğunu ortaya çıkardı. Zira geçtiğimiz temmuz ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Joe Biden'in temsilcilerinin Cenevre'de gerçekleştirdiği özel görüşmeler ve insani yardım kararı taslağı üzerinde uzlaşmalar doğrultusunda başta Fransa ve Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri temsilcileri harekete geçtiler. Washington'ın Avrupa müttefikleriyle doğrudan koordinasyon sağlamadan Suriye konusunda Moskova ile diyalog kurulmasında ısrarcı olmasına tepki gösterdiler. ABD'li yetkililer, eleştirilere karşılık Suriye'ye yönelik yaptırımlara bağlı olduklarını vurgulayarak insani başlıklarda istisnalar yapmakla yetindiler.
Wagner'e karşı önlem alma kararı, özellikle Moskova'nın Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlık olarak askerlerini sınırda topladığı yönündeki iddialardan sonra Moskova’nın tavrına yönelik artan düşmanlığı yansıtıyor. Ayrıca Fransa ve Avrupa ülkeleri, Rusya'nın Mali ve Sahel-Sahra bölgesinde 'Wagner'e mensup paralı askerleri konuşlandırmasını eleştirdi. Fransız yetkililer Orta Afrika Cumhuriyeti'ne işaretle "Wagner'e ait paralı askerler tarafından başka ülkelerde yapılan ihlaller ve ceza almadan paçayı sıyırdıkları belgelenmiştir" açıklamasında bulundular.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bu gruba (Wagner) karşı kısıtlayıcı önlemler alınması konusunda bir uzlaşı var. Karar, öncelikle kişi ve kuruluşların belirlenmesine yönelik özel öneriler değerlendirilerek teknik düzeyde hazırlanacak”
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da “Yaptırımlar Wagner Grubu’ndaki kişilere ve doğrudan bu grupla çalışan şirketlere yönelik olacak” dedi.
Bazı sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler, Rusya'nın Afganistan'da Sovyetler Birliği'nin yaptığı gibi savaş bataklığına girmeden ülke dışındaki çıkarları için Wagner ve paralı askerlerini kullandığını öne sürüyorlar. Kremlin ise bu iddiaları yalanlıyor.
Wagner ilk kez Ukrayna'da, daha sonra da Suriye'de ortaya çıktı. 2015 yılının sonunda gerçekleşen Rus müdahalesinin ardından Şam, Wagner Grubu'nun finansörü Yevgeny Prigozhin'e ait Evro Polis şirketi ile petrol ve gaz tesislerini koruması ve DEAŞ'tan kurtarmasına karşılık tesislerin gelirlerinin yüzde 25'ine ortak olması hususunda bir anlaşma imzalamıştı.
Wagner unsurları 2018'in başında, Washington'ın müttefiklerinin kontrolü altında bulunan Fırat'ın doğusundaki ConocoPhillips gaz işleme tesisine saldırmaya çalıştı. Ancak ABD kuvvetleri tarafından bombalandılar. Saldırılarda 200 unsur öldü. Yapılan tahminler 2018 yılında gerek savaş alanında gerekse eğitim kamplarında olsun Suriye'deki Wagner savaşçılarının sayısının yaklaşık 2 bin 500'e ulaştığını gösteriyor.
Wagner liderleri, Rusya'nın Libya'ya müdahalesinden sonra Halife Hafter'in önderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) safında savaşmak için Suriyelileri toplamaya çalıştı. Rus Wagner Grubu'nun eski önde gelen üyelerinden Marat Gabidullin, geçen yıl Suriye ve Libya'daki meslektaşları tarafından işlenen ihlaller de dahil olmak üzere kendi gözlemlerini içeren 'Dede Martin' adlı kitabını yayınlamaya hazırlandığını duyurmuştu. Kitabın taslağında Gabidullin’in 2015 yılında Suriye ordusuna katılmasından başlayarak 2016 yılının mart ayında bir mayın nedeniyle yaralanmasına, 2017 yılında Wagner Grubu'nun finansörü Yevgeny Prigozhin’in özel danışmanı olarak çalışmasına ve 2018'de Suriye'deki kamplarda ‘DEAŞ avcılarını’ eğitip onları Libya'ya transfer etme görevine geçiş yapmasına kadar geçen süre anlatılarak gizli Rus silahı (Wagner) hakkında ilk kez ayrıntılara yer verilmişti.
Geçtiğimiz yıl Şarku'l Avsat'a demeç veren Rus gazeteciler Gabidullin’in 1966'da doğduğunu ve ‘çocukluğundan beri asker olmayı hayal ettiğini’ aktardılar. Gabidullin tıpkı hayal ettiği gibi orduya katıldı. Sovyetler Birliği'nin çöküşü karşısında ise şaşkınlığa uğradı. Askerlik hizmeti, 1980’lerin sonunda ‘bürokratik bir hata yüzünden ordudan ihraç edilene’ kadar bir kısmı Ukrayna'da olmak üzere dört yılla sınırlı kaldı. 1990’ların ortalarında, ‘özel bir güvenlik şirketinde çalışırken bir iş insanını öldürme suçundan’ üç yıl hapis yattı. Ardından ‘Suriye'de Wagner ordusuna katılarak hayalini gerçekleştirip kaybettiği şeyi bulana dek’ bir boşluk dönemi geçirdi.



Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, dünyayı değiştirmek için ‘deli adam teorisini’ nasıl kullanıyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'a geçen ay İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında yer alıp almayacağı sorulduğunda şöyle demişti: “Olabilir. Katılmayabilirim de. Ne yapacağımı kimse bilmiyor.” Dünyaya İran'ın müzakerelere yeniden başlaması için iki haftalık bir ateşkesi kabul ettiğini söyledikten sonra nükleer tesislerini bombaladı.

BBC'ye göre şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: ‘Trump'la ilgili en öngörülebilir şey öngörülemezliği’. Fikir değiştiriyor. Her zaman kendisiyle çelişiyor.

London School of Economics'te uluslararası ilişkiler profesörü olan Peter Trubowitz, “Trump oldukça merkezileşmiş bir politika oluşturma süreci inşa etti. Dış politikada Richard Nixon'dan bu yana tartışmasız en merkezileşmiş olanı” dedi. Bu da politika kararlarını Trump'ın kişiliğine, tercihlerine ve mizacına daha bağımlı hale getiriyor.

Trump bunu siyasi olarak kullandı; ‘öngörülemezliğini’ önemli bir stratejik ve siyasi varlık haline getirdi. Şimdi, bu kişilik özelliği Beyaz Saray'ın dış ve güvenlik politikasına yön veriyor ve tartışmalı bir şekilde ‘dünyanın şeklini değiştiriyor’.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre siyaset bilimciler bu teoriyi ‘deli adam teorisi’ olarak adlandırıyor. Bu teoriye göre bir dünya lideri rakibinden taviz koparmak için onu doğası gereği her şeyi yapabileceğine ikna etmeye çalışıyor. Söz konusu teori, başarılı bir şekilde kullanılırsa, bir tür zorlamaya dönüşebilir. Trump bunun işe yaradığına, ABD müttefiklerini istediği yere getirdiğine inanıyor. Ancak bu yaklaşım düşmanlara karşı işe yarayabilir mi?

Saldırılar ve şüphecilik

Trump ikinci dönemine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kucaklayarak ve ABD'nin müttefiklerine saldırarak başladı. Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini söyleyerek Kanada'yı kızdırdı. Grönland'ı ilhak etmek için askeri güç kullanmayı düşünmeye hazır olduğunu söyledi. ABD'nin Panama Kanalı'nın mülkiyetini ve kontrolünü yeniden kazanması gerektiğini vurguladı.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilgili olarak, ittifakın tüzüğünün 5. maddesi her üyeyi diğer tüm üyeleri savunmakla yükümlü kılar. Trump, ABD'nin buna bağlılığı konusunda şüphelerini dile getirdi. Eski İngiliz Savunma Bakanı Ben Wallace, “Bence 5. madde çöküşün eşiğinde” dedi.

Sızan bir dizi mesaj, Trump'ın Beyaz Saray'ında Avrupalı müttefiklere yönelik ‘küçümseme kültürünü’ ortaya koydu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance, ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmayacağını belirtti.

Söz konusu karar, 80 yıllık transatlantik dayanışmanın yeni bir sayfa açması anlamına geliyordu. Konuyla ilgili olarak Trubowitz şunları söyledi: “Trump'ın yaptığı şey, ABD'nin uluslararası taahhütlerinin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler uyandırmak oldu. Avrupa'daki bu ülkelerin ABD ile güvenlik, ekonomi ya da başka alanlarda sahip oldukları ilişkiler artık her an müzakereye açık hale geldi. Trump'ın etrafındakilerin çoğunun öngörülemezliğin iyi bir şey olduğuna inandığını hissediyorum. Çünkü bu Trump'ın ABD'nin kaldıraç gücünü kullanarak kazanımlarını maksimize etmesini sağlıyor... Emlak dünyasında pazarlık yaparken öğrendiği derslerden biri de bu.”

Dalkavukluk ve yağcılık

Trump'ın yaklaşımı meyvesini verdi. Sadece dört ay önce Birleşik Krallık savunma ve güvenlik harcamalarını gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 2,3'ünden yüzde 2,5'ine çıkaracağını açıkladı. Geçen ay NATO zirvesinde bu rakam yüzde 5'e yükseldi ve diğer tüm NATO üyelerinin yakında ulaşacağı büyük bir artış oldu.

University College London'da siyaset bilimi profesörü olan Julie Norman şöyle diyor: “Gün be gün ne olacağını bilmek çok zor. Trump'ın yaklaşımı her zaman bu olmuştur. Trump değişken mizacını transatlantik savunma ilişkilerini değiştirmek için başarıyla kullandı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin geçen ay Lahey'deki NATO zirvesinde Trump'a hitaben söylediği gibi (On yıllardır hiçbir başkanın başaramadığı bir şeyi başaracaksınız) bazı Avrupalı liderler Trump'ın desteğini sürdürmek için ona dalkavukluk ve yağcılık yapıyor.”

Düşmanların dokunulmazlığı

‘Deli adam teorisi’ müttefikler üzerinde işe yarayabilirken, düşmanlar üzerinde işe yaramıyor gibi görünüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın yaklaşımından etkilenmemeye devam ediyor. Perşembe günü yaptıkları telefon görüşmesinin ardından Trump, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı sona erdirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

BBC'ye göre Trump, İran'da tabanına ABD'nin Ortadoğu'daki ‘sürekli savaşlara’ müdahil olmasına son vereceği sözünü verdi. Ancak ikinci döneminin şu ana kadarki ‘en öngörülemez’ tercihiyle İran'ın nükleer tesislerini vurdu. Asıl soru şu: Bu karar istenilen sonuca ulaşacak mı?

Birleşik Krallık eski Dışişleri Bakanı William Hague, bu kararın tamamen ters etki yaratacağına ve İran'ın nükleer silah edinme olasılığını arttıracağına inanıyor. Notre Dame Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Desch de bu görüşe katılıyor. “Bence artık İran'ın nükleer silah peşinde koşma kararı alması çok muhtemel” diyen Desch'e göre Trump'ın yaklaşımı şu ana kadar düşmanlar nezdinde ters tepti.