Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Körfez turu: KİK işbirliği için yeni bir başlangıç

Umman Sultanı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Maskat’ta (SPA)
Umman Sultanı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Maskat’ta (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Körfez turu: KİK işbirliği için yeni bir başlangıç

Umman Sultanı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Maskat’ta (SPA)
Umman Sultanı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Maskat’ta (SPA)

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, önümüzdeki Salı günü Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Zirvenin, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın askeri, ekonomik, siyasi ve güvenlik olmak üzere hemen hemen her alanda fikir birliğine ulaştığı Körfez turunda başlayan sıcak atmosfere yakın olması bekleniyor.
Veliaht Prens, bölgesel ve uluslararası meselelere karşı Körfez’in tek saf olması hedefiyle geçtiğimiz hafta Umman’da başlayıp Kuveyt’te son bulan Körfez turuna çıkmıştı.
Muhammed bin Selman, ziyarette Suudi Arabistan’ın KİK ülkelerinin dayanışmasını koruma ve stratejik ortaklıklar çemberini genişletme konusundaki ilgisini ifade etti.
Veliaht Prens’in Umman, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar, Bahreyn ve Kuveyt durağındaki son açıklamalar, Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarını artırmak, ekonomilerini geliştirmek ve Körfez vizyonlarını gerçekleştirmek amacıyla altı ülkenin liderlerinin anlaşmaya vardığını gösterdi.

İşbirliğini geliştirmek için Koordinasyon Konseyleri
Suudi Arabistan, siyasi, ekonomik, güvenlik, askeri, yatırım, kalkınma ve kültürel alanlarda ortak çıkarları gerçekleştirmek için yıllardır bölgesel politikasında Körfez bölgesinde ikili konseyler kurmak ve güçlendirmek, ikili ilişkileri geliştirmek ve her alanda işbirliği seviyesini yükseltmek için istekli oldu.
Suudi Arabistan-Umman Koordinasyon Konseyi, Umman Sultanı Heysem bin Tarık’ın Temmuz 2021’de Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret sırasında kuruldu.
Suudi Arabistan ve Katar Koordinasyon Konseyi’nin oluşturulması için ise 16 Ağustos’ta protokol imzalandı.
Veliaht Prens Doha ziyaretinde, Koordinasyon Konseyi’nin 6. toplantısına Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile başkanlık etti.
Temmuz 2019’da kurulan Suudi Arabistan-Bahreyn Koordinasyon Konseyi’nin geçen hafta yapılan ikinci toplantısına ise Veliaht Prens ve Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamed Al Halife başkanlık etti.
Suudi Arabistan-Kuveyt Koordinasyon Konseyi de, Temmuz 2018’de kuruldu.
Körfez’deki en eski Suudi koordinasyon konseyi olan Suudi Arabistan-BAE Koordinasyon Konseyi Mayıs 2016’da kuruldu.
Veliaht Prens’in Körfez turu sırasında taraflar, konseylerin tüm alanlardaki işbirliğini güçlendirme ve geliştirme konusundaki kararlılıklarını vurguladı.
Bölgenin güvenlik ve istikrarını garanti eden yakın bir uluslararası politika
Suudi Veliaht Prens’in gezisinde, Yemen, Libya, Lübnan ve İran nükleer programı gibi Arap ve uluslararası dosyalar dahil uluslararası siyasi dosyalar masaya yatırıldı.
Ülkeler tarafından yapılan ortak açıklamalara göre, hepsinin görüşü birbirine yakındı.
Yemen krizi, Körfez’in güvenlik ve istikrarının karşı karşıya olduğu en önemli siyasi dosyalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Altı ülke, Körfez Girişimi ve uygulama mekanizmasına, Yemen’de düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı çıktılarına, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 sayılı kararına dayalı olarak, krize kapsamlı bir siyasi çözüm bulmak için ortak çabalara devam etme konusunda anlaştı.
KİK ülkeleri, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde, İran’ın nükleer ve füze çalışmalarına karşı ciddi ve etkili bir şekilde işbirliğinin önemini vurguladı.
Libya konusunda ise, krize uluslararası meşruiyet kararları doğrultusunda, Libya halkının çıkarlarını ve ülkenin toprak bütünlüğünü koruyan, bölgede güvenlik ve barışı artıracak şekilde siyasi bir çözüm bulunmasının önemi vurgulandı.
Ayrıca Libya’dan paralı askerler, yabancı savaşçılar ve yabancı güçlerin çekilmesi gerektiği ifade edildi.
Uluslararası düzeyde, altı ülke Afganistan’ın içinde bulunduğu duruma atıfta bulundu ve tüm siyasi konularda işbirliğinin güçlendirilmesi, bölgenin güvenliği ve istikrarını koruyan ortak tutumların belirginleştirilmesi ve tüm gelişmelerle ilgili koordinasyon ve istişarenin sürdürülmesi çağrısında bulundu.

Gelişen ekonomi ve ortak hedefler
Veliaht Prens’in turu, Körfez bölgesindeki ekonomik işbirliğini güçlendirmeyi de hedefliyordu.
Körfez vizyonlarında yer alan, yabancı yatırım çemberini genişletme, petrol ve gazdan alternatif gelirler sağlayan kalkınma fırsatları yaratma ortak hedeflerine dayanarak, beş ülke ile Körfez bölgesinin ortak ekonomik hedeflerine ulaşılmasını hedefleyen ticaret anlaşmaları imzalandı.
Veliaht Prens’in ziyareti, iki ülke arasında ticari malzemelerin sorunsuz ve entegre bir şekilde taşınmasına katkıda bulunması beklenen 725 kilometrelik Suudi Arabistan-Umman yolunun açılmasıyla başladı.
Ziyaret, 30 milyar dolarlık yatırımla yaklaşık 13 işbirliği anlaşması ve mutabakat zaptı imzalanmasına tanık oldu.
Bahreyn, Suudi Arabistan’ın Körfez ülkeleri arasında ikinci, dünya ülkeleri arasında 12. ticaret ortağı. İki ülke arasındaki ticaret alışverişi hacmi 7,2 milyar dolara ulaştı.
Suudi Arabistan ve Bahreyn’i birbirine bağlayan Kral Fahd Geçidi, iki ülke arasındaki sosyal ve ekonomik bağların güçlendirilmesine katkıda bulundu. Buna ek olarak, Bahreyn’deki turizm, eğlence ve ticaret sektörlerinin gelişmesine yardımcı oldu.
Suudi Arabistan-BAE ticaret hacmi, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16’lık bir artışla bu yılın üçüncü çeyreğinde yaklaşık 24 milyar riyale (6,4 milyar dolar) ulaştı.
Körfez ülkelerinin açıklamalarına göre, ziyarette işbirliğinin mevcut yönlerini geliştirmek, ticaret hacmini artırmak ve fırsatlardan yararlanmak için ekonomik hareketin akışını kolaylaştırmak için çalışma konusunda mutabık kalındı.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.