Güney Suriye’deki suikastların ardında kim var?

Suriye'nin güneyinde, Dera'da devriye gezen bir Rus askeri aracı. (Şark’ul Avsat)
Suriye'nin güneyinde, Dera'da devriye gezen bir Rus askeri aracı. (Şark’ul Avsat)
TT

Güney Suriye’deki suikastların ardında kim var?

Suriye'nin güneyinde, Dera'da devriye gezen bir Rus askeri aracı. (Şark’ul Avsat)
Suriye'nin güneyinde, Dera'da devriye gezen bir Rus askeri aracı. (Şark’ul Avsat)

Dera'nın batı kırsalında yaşayanlar dün sabah Cillin ve Sahmi el-Cevlan kasabaları arasında, başında kurşun yaraları bulunan bir vatandaşın cesedini buldular. Cesedin Dera'nın batısındaki Yermuk Havzası bölgesindeki Koya kasabasından bir gence ait olduğu ve kendsinin muhalefete veya devlete bağlı herhangi bir oluşuma dahil olmadığı bildirildi. Söz konusu durum aslında uzun zamandır gündemde olan, ülkenin güneyindeki suikastların arkasında kimin bulunduğu sorusunu yeniden gündeme getirdi.
Güney Suriye’de sivillerin, eski muhaliflerin, askerlerin, subayların ve Suriye ordusuna mensup kişilerin hedef alındığı suikastlarda artış yaşanıyor. Aşiretleriyle bilinen bölgede bu türden olaylar yıllardır süererken konuya dair herhangi bir hesap sorulmuyor ya da kovuşturma yapılmıyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) istatistiklerine göre Haziran 2019'dan bugüne kadar geçen sürede Dera ve Güney Suriye'de patlayıcıların, mayınların veya bombalı mekanizmaların kullanıldığı, silahlı hücreler tarafından çeşitli yöntemlerin uygulandığı bin 270 saldırı ve suikast düzenlendi. Saldırılarda muhalif kanattan 4 aktivist, 16’sı kadın ve 26’sı çocuk olmak üzere 293 sivil, rejim güçlerinden, kendisine bağlı militanlardan ve güvenlik güçleri ile iş birliğinde bulunanlardan 411 unsur, uzlaşıda bulunan 156 savaşçı, Lübnan’daki Hizbullah ve İran güçlerine bağlı Suriyeli 27 milis ve Beşinci Kolordu’dan 36 savaşçı da dahil olmak üzere 927 kişi yaşamını yitirdi.
Dera'daki aktivistlerin aktardığına göre Güney Suriye'de düzenlenen çok sayıda suikast nedeniyle gözler bölgede çıkarları olan ve istikrarsız bir şekilde varlığını sürdüren bazı şüpheli taraflara çevrilmiş durumda. Eski muhalifleri hedef alan bu suikastların çoğunda liderler veya nüfuzlu kişiler hedef alınıyor. Aktivistler suikastların ardında rejimin bölgedeki oluşumlarının bulunduğunu iddia ederken, rejimin anlaşma bölgelerindeki oluşumlarının  2018 yılında bölgeye girişlerinden bu yana defalarca suikast ve hedeflemelere maruz kaldıkları biliniyor.
Suikastların ardında olmakla suçlananlar arasında bölgedeki eski muhalifler de yer alıyor. İki taraf, Rusya'nın himayesinde bir anlaşmaya varmış olsa da sorunun çözümü için aralarındaki koordinasyon eksikliği, taraflar arasındaki suçlamaların devamına neden oluyor.
Bölge sakinleri konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Yerel ağlar tarafından belgelenen istatistiklerle kanıtlandığı üzere suikastlarda hedef alınanlardan çoğunun uzlaşma anlaşmalarına tabi olan yerel savaşçılardan olduğu biliniyor. Suriye makamlarının Rusya'nın himayesinde yapılan anlaşma ve uzlaşmayla tüm güney bölgesi üzerinde kontrol ilan etmesi ardından suikastlarda 2018'in sonlarından bu yana ciddi derecede artış kaydedildi. Rejim, bu operasyonlarla Güney Suriye’deki muhalefeti tamamen sona erdirmeye çalışıyor.”
Gözlemcilerin deeğrlendirmesi ise şöyle oldu:
“Bu topraklarda varlıklarını tesis etmek, kurdukları projelerin işleyişini kolaylaştırmak, bunların iller arası hareket özgürlükleri ile uyuşturucu veya çalıntı araba ticaretinde bulunan bölge halkından milisler gibi hangi taraftan olursa olsun kendilerine muhalifler tarafından baltalanmasını engellemek için Güney Suriye'de suikast düzenleyenler var. Bazıları, DEAŞ’ın bir ay önce bölgedeki bir rejim mensubunu hedef almak için düzenlediği operasyonun ardından, terör hücreleri tarafından gerçekleştiriliyor olabilir. Bilhassa durum son anlaşmaların ardından Rusya’nın güney Suriye'ye yönelerek bölgeyi tekelleştirme girişimleri, hafif ve orta dereceli silahların çekilmesi, aranan kişilerin ve güney bölgesine yerleşmeyi reddedenlerin peşine düşmeleri için hükümet güçlerine yeni  yetkiler verilmesi, güvenlik servislerine, Dördüncü Tümen veya Beşinci Kolordu’ya kayıtlı askeri oluşumların ve grupların durumu ve Güney Suriye'de kendisine bağlı büyük bir askeri gücün oluşturulması ile bölgedeki rakiplerin uzaklaştırılması gibi faktörlerden kaynaklanıyor. Tüm bunlar, Suriye’de siyasi, güvenlik ve askeri açıdan ağırlık teşkil eden Rusya'nın, Suriye'yi zapt edebilecek tek ülke olduğunu göstermiştir. Güney Suriye'de atacağı adımlar; El Kaide ve DEAŞ’ın, birçok yabancı gücün, aynı zamanda bölgesel devletlerin arzu etmediği İranlı milislerin konuşlandığı Suriye'den kaçak ürünleri durdurmaya yardımcı olacaktır. Uluslararası kuruluşlar, sınırların korunması ve kontrolünde en çok Rusya’ya güveniyorlar. Bu nedenle Rus planına rakip kesimler ortaya çıktı, istikrarsızlık ve güvensizlik devam etti.”



Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
TT

Hamas: Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in ‘askeri baskısı’ ile ilgisi yok

ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander, Tel Aviv'de ailesiyle buluştu. (AFP)

Hamas bugün yaptığı açıklamada ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail'in askeri baskısının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan temasların bir ‘meyvesi’ olduğunu bildirdi.

Hamas'tan yapılan açıklamada, “Edan Alexander'ın geri dönüşü, Siyonist saldırganlığın ya da askeri baskı yanılsamasının bir sonucu değil, ABD yönetimiyle yapılan ciddi temasların ve arabulucuların çabalarının bir meyvesidir” denildi.

Hamas dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Körfez turu öncesinde Gazze Şeridi'nde tutulan Edan Alexander'ı serbest bıraktı. 21 yaşındaki Alexander, 19 aydan uzun bir süredir Gazze Şeridi'nde tutuluyordu ve ABD vatandaşlığına sahip yaşayan son esirdi.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail Başbakanı’nın söylediğinin aksine İsrail'in askeri baskısının değil, Washington'la yapılan ‘ciddi temasların’ bir sonucu olduğu belirtildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Alexander'ın dönüşünü ‘sıcak’ bir şekilde karşıladı ve ‘İsrail hükümetinin yaşayan ya da ölü tüm esirleri ve kayıp kişileri geri getirmeye kararlı olduğunu’ vurguladı. Netanyahu, Alexander'ın serbest bırakılmasının İsrail devletinin askeri baskısı ve Trump'ın ‘siyasi baskısı’ sonucunda gerçekleştiği değerlendirmesinde bulundu.

İsrail ordusu, 7 Ekim saldırısı sırasında kaçırılan 251 esirden 57'sinin halen Gazze Şeridi'nde tutulduğunu, bunlardan 34'ünün öldüğünü açıkladı. Ayrıca Hamas, 2014 yılından bu yana bir İsrail askerinin cesedini elinde tutuyor.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre savaşın başlamasından bu yana Gazze Şeridi'nde çoğu sivil olmak üzere en az 52 bin 862 Filistinli hayatını kaybetti. Bunların 2 bin 749'u yaklaşık iki ay süren kırılgan bir ateşkesin ardından İsrail'in 18 Mart'ta saldırılarına yeniden başlamasından sonra yaşamını yitirdi.