Arap dili ve medeniyet yolumuzun yeniden başlaması

Fikirlerin gelişimini özümseme veya duyguları ifade etme açısından tüm diller aynı mesafede değildir

Arap dili ve medeniyet yolumuzun yeniden başlaması
TT

Arap dili ve medeniyet yolumuzun yeniden başlaması

Arap dili ve medeniyet yolumuzun yeniden başlaması

Prens Hasan bin Tallal
Dil, manevi ve kültürel bağlamında, Allah'ın insana bahşettiği ve onu melekler ve diğer varlıklardan ayıran en büyük armağanlardan biridir. Allahu Teala yüce Kur’an-ı Kerim’de bu konu hakkında şöyle buyuruyor: “Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip ‘Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin’ dedi.” (Bakara-31) Allah insana, duyuları, zihni ve vicdanında beliren anlamlara göre isim öğrenme ve nesnelere isim bulma yeteneği bahşetmiştir.
İnsan, düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini ifade etme, tercüme etme ve başkalarına aktarma yeteneğine sahip tek varlıktır. Bu, Rahmân'ın insana bahşettiği şerefin tecellilerinden biridir. Allahu Teala bunu Rahman suresinin 1-4. ayetlerinde “Kur’an’ı Rahmân öğretti. İnsanı O yarattı. Ona anlama ve anlatmayı öğretti” buyurdu.
Allah her canlı türü için bir dil yarattığı gibi her bir için de bir doğa kanunu yaratmıştır. Her ulusun insanlarını ve dillerini birbirinden farklı yaratmasının hikmeti konusunda Rahman, Rûm Suresi 22.ayette “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır” buyurmuştur.
Bazı filozoflar insanın dilin dışında düşünemeyeceğini savunmuş, bazıları da düşünce ile dil arasında ‘düşünce dili yapar, dil de düşünceyi yapar’ şeklinde diyalektik bir ilişki olduğunu savunmuştur. Bu, düşüncenin eylemsizliğinin dilin büyümesini ve gelişmesini engellediği anlamına gelir. Her dil, halkının endişelerini, insanlığını, entelektüel beklentilerini ve istikrarlı özgürlüklerini ifade etmek için gelişmelidir.
Fikirlerin gelişimini anlamak veya duyguları ifade etmek açısından tüm diller aynı mesafede değildir. Burada en yaratıcı ve yüce dillerin, insanın hassas duygularını ve karmaşık düşüncelerini ifade eden diller olduğu söylenebilir. Burada, Arap dilinin benzersizliğini ve Yüce Allah'ın bu dili apaçık ilahi vahiy için bir rahim ve alemlere vereceği son mesajı için bir beşik olarak seçmesinin arkasındaki nedeni anlıyoruz.
Diğer dilleri bilmek ve hâkim olmak, anadilimizin değerine veya mekanın yüksekliğine dair farkındalığımızı tehdit etmez. Başka ulusların dillerini öğrenmenin önemi ‘Her kim bir toplumun dilini öğrenirse onların kötülük ve şerrinden emin olur’ ifadesiyle sınırlı değildir. Buna olan ihtiyacımız, başkalarının deneyimlerinden öğrenmek ve çeşitli alanlarda ortaya çıkan bilgileri araştırma yönündeki devam eden uygarlık ihtiyaçlarımızdan kaynaklanmaktadır. Burada Arap Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Dr. Taha Hüseyin’in Lahazat (Anılar) isimli kitabından bahsetmek istiyorum. Hüseyin, bu kitabı Doğu ve Batı arasında bir birleşme durumuna ulaşmanın bir yolu olarak niteliyor. Dr. Hüseyin, bu kitapta gençliğinde Batı'daki yazarlar ve Doğu'daki okuyucular arasında yaşadığı edebi anlardan bahsetti. Taha Hüseyin, bu kitaba okuyucular tarafından anlayışla yaklaşılırsa, Arap ve Batı dünyası halkları arasında sevgi ve anlayışın yayılmasına yol açacağına inanıyordu.
Kur’an-ı Kerim, Arap diline yani bir ruh vermiş ve ona ölümsüzlük kazandırmıştır. Arap dilinin korunması, Allahu Teala’nın kitabını koruma vaadinin bir sonucuydu. Arap dilini anlamadan ve açıklama yöntemleri incelenmeden, Kur’an’ı ve anlamlarını idrak edebilmenin imkanı yoktur. Böylece Arapların yaşadığı tüm sıkıntı ve krizlere rağmen Arap dili varlığını ve güzelliğinin cazibesini hala korumaktadır.
Kur’an-ı Kerim, söylem ve eylem arasında herhangi bir farklılık olmaksızın retorik, iyi amel ve davranış arasındaki uyumun gerekliliğini teşvik eder. Allahu Tela bu konuyla ilgili Saff Suresi 2-3.ayetlerde “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazapla karşılanır” buyurmuştur.
Arap dili bir dilden daha fazlasıdır, Arapların vicdanı ve aklı, düşüncelerinin ve hafızalarının deposudur. Bugün ve geçmişteki halklarını birbirine bağlayan birleştirici bağdır. Arapça sadece bir şiir, edebiyat ve din dili olmayıp, Me’mun devrinde tercüme hareketinin başlaması ve Beytu’l Hikme’nin kurulmasından itibaren felsefe ve bilim dili haline gelmiş ve Yunan, Fars ve Hint kültürüne açılmıştır.
İslam, Arap dilinin korunmasına ve dünya yollarına açılmasına katkıda bulunmuştur. İslam, Arapça'yı İslam'ı sevdikleri kadar seven büyük halkları kendine çekmiştir. Tıpkı İbn Sina, el-Farabi, el-Biruni, el-Buhari, Müslim, el-Buhari, Tirmizi ve başka alimler gibi ilimlerini bu dilde kaleme aldılar. Şiirler yazıp, edebiyat, tıp, fıkıh, felsefe, astronomi ve matematik üzerine geniş çaplı eserler oluşturdular.
Arap dilinin sorunu, geliştirilememesi değil, bazı evlatlarının sahip olduğu basmakalıp fikirler ve ‘bilmiyorum’ cevabından sonra sorunun alevini hissetmemeleridir. Polonyalı şair Wislawa Szymborska’nın Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı: “Bimiyorum, iki kanatlı bir kelimedir. Newton, kendi kendine ‘bilmiyorum’ demeseydi, en iyi ihtimalle elmayı alır ve yerdi.” Arapça her zaman dinin, dünyanın, kültürün ve düşüncenin dili olmuştur. Aynı zamanda vicdan sahibi insanların ilk buluşma noktasıdır. Rusafi’nin dediği gibi “Bizi büyük faktörler bir araya getiriyor. Bunların başında dillerin sultanı geliyor.” Arap ve Arap olmayan toplumların yaşadığı medeniyet krizinin doğasını ve bunun bir iletişim aracı olarak Arap dilini zayıflatması üzerindeki etkisini çok iyi anlamalıyız.
Arapça, Birleşmiş Milletler tarafından resmi bir dil olarak kabul edildiğinden, Arap toplumlarındaki niteliksel mirası yurtiçinde ve yurtdışında korumak ve çağdaş toplumlarda mirası ve Arap dilini koruyan eğitim sistemleri, yasalar ve mevzuat geliştirmek için çabalar iki katına çıkarılmalıdır. Küresel düzeyde, Arap dilinin dünya kültür ve edebiyatındaki varlığını güçlendirmek ve küresel araştırma ağındaki Arap bilgisinin varlığını yoğunlaştırmak için çalışmalar yapılmalıdır.
Halkların kalkınışı, kendilerine güvenmeleri, dillerine sımsıkı sarılmaları, bilgi ve görgü kurallarını geliştirmeye çalıştıkları ve evlatlarının çabalarını birleştirdikleri zaman başlar. Burada Arapların, Müslümanların ve Hıristiyanların modern Arap rönesansı döneminde Arap dilinin ve ilimlerinin ilerlemesi için Arapça eğitim kurumları kurmaya ve gazete ve dergiler yayınlamaya çalıştıklarına, yaratıcılıklarını rönesans projelerinde Arap dilinin merkeziliğine olan derin inançlarından aldıklarına işaret etmek gerekir. Öte yandan çağdaş tarih boyunca kanaatlerini ifade etmek ve vicdanlarını rahat tutmak için görüşlerinin bedelini ödeyenleri de unutmamalıyız.
Yeni yıla yaklaştığımız bu günlerde, bizi çevreleyen tüm zorluklara rağmen, bu ulusun bileşenlerine ve toplumlarımızı geliştiren, bizi medeni yolumuza devam etmeye iten daha iyi bir gelecek yaratma yeteneğine inanmalı ve güvenmeliyiz.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından alarab.co.uk çevrilmiştir.



Gazze'de onlarca açlık çeken insan İsrail savaş makinesinin kurbanı

İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
TT

Gazze'de onlarca açlık çeken insan İsrail savaş makinesinin kurbanı

İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)
İsrail'in çarşamba günü El-Bureyc mülteci kampındaki bir okulu bombalaması sırasında olay yerinden kaçan bir kızın video görüntüsü (Reuters)

İsrail güçleri, ABD yardımlarının dağıtıldığı noktalara akın eden Filistinlileri ve yardım kamyonlarının giriş yollarını hedef almaya devam etti. Bu saldırılar, özellikle mart ayında ateşkesin bozulmasından sonra, mayıs ayı sonundan beri yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı.

Dün, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrinin güneyindeki Al-Tina Caddesi'nde Amerikan yardımlarının dağıtıldığı noktada toplanan 32 Filistinli öldürüldü. Yeni katliamda 100'den fazla kişi yaralandı. Bazıları ağır, diğerleri ise orta ve hafif yaralı. Dün Gazze'nin çeşitli bölgelerinde ölenlerin sayısı 70'e yükseldi.

Bölgeden Şarku’l Avsat’a konuşan bir görgü tanığı, İsrail tanklarının ateş açtığını, ardından küçük bir “quadcopter” insansız hava aracının yardım almak için gelen binlerce sivile doğrudan ateş açtığını söyledi.

Resim  Filistinliler, Gazze'deki Nuseyrat mülteci kampındaki bir yardım dağıtım merkezine düzenlenen İsrail hava saldırısının kurbanlarını taşıyor (AFP)

Tanık, yaklaşık 300 metre mesafeden rekor hızla gelen başka bir İsrail tankının, gençlerin bulunduğu bölgeye yaklaştığını, bazılarının etrafını çevreledikten sonra geri çekildiğini, insansız hava araçlarının (İHA) garip sesler çıkardığını ve sakinlerden bölgeyi terk etmelerini ve bir daha geri dönmemelerini istediğini anlattı.

Cuma günü, Gazze'nin güney ve orta kesimlerinde yardım bekleyen 14 Filistinli, yardım dağıtım noktalarında veya yaklaşık bir haftadır fiilen giriş yapamayan yardım kamyonlarının giriş yollarında her gün meydana gelen olaylarda hayatını kaybetti. Bazı durumlarda, İsrail güçlerinin işlediği katliamlarda çok sayıda kişi öldürüldü.

891 kişi öldü

İsrail, önceki olaylarda yardım dağıtım noktalarında meydana gelen olaylarla ilgili soruşturma başlattığını iddia ederken, Hamas ise İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sınır kapılarını kapatarak, yardım ve mal girişini engellediğini ve açlık çeken sivilleri kasten hedef aldığını belirtiyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre dünkü olaydan önce, ABD kuruluşuna ait yardım dağıtım noktalarının açıldığı geçen mayıs sonundan bu yana 891 Filistinli öldürüldü, 5 bin 754'ten fazla kişi yaralandı.

CDF
Gazze Şeridi'ndeki gıda kıtlığı nedeniyle ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşayan Filistinli bir çocuk (EPA) 

Sağlık kaynaklara göre, kurbanların çoğu, tüm Gazze halkını etkisi altına alan gerçek bir kıtlık nedeniyle sağlık sorunları yaşayan ailelerine yardım ulaştırmak için yardım dağıtım merkezlerine gelen gençler ve genç erkekler.

Gazze Sağlık Bakanlığı, insani yardım arayanlara yönelik katliamların binlerce kişinin hayatını tehdit ettiğini belirterek, bölgenin, temel gıda maddelerinde ciddi kıtlık ve yaygın yetersiz beslenmeyle karşı karşıya olduğunu ve bu felaketin sonuçlarını tedavi edecek tıbbi imkanların tamamen yetersiz olduğunu açıkladı.

Bakanlık, sağlık ekiplerinin açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle ölüm oranlarında belirgin bir artış gözlemlediğini belirtti ve uluslararası toplumun sessizliğinin devam etmesi halinde, benzeri görülmemiş bir sağlık ve insani felaketin yaşanacağı uyarısında bulundu. Bakanlık uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler kurumları ve insan hakları örgütlerini bu katliamları durdurmak ve gıda, ilaç ve yakıtın güvenli ve düzenli bir şekilde ulaştırılması için insani koridorlar açmak üzere acil ve etkili adımlar atmaya çağırdı.

Sağlık Bakanlığı istatistikleri

Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçtiğimiz aylarda Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme ve kıtlık nedeniyle 70'ten fazla çocuk hayatını kaybetti. Son üç ayda insani krizlerin ikiye katlanmasıyla birlikte bu sayının belirgin bir artış gösterdiği belirtildi.

Son üç gün içinde, iki buçuk yaşından küçük 4 çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetti. Sonuncusu dün sabah, Gazze şehrinde yaşayan Cavid el-Enkar adlı çocuktu.

SCDFGRT
Gazzeliler, Han Yunus'taki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta yiyecek bulma zorluğunun yanı sıra su bulmakta da zorlanıyor (AP)

Saha'da İsrail, Gazze Şeridi'nde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını, evlerini ve çeşitli hedefleri bombalamaya devam ediyor. Dün yaklaşık 36 kişi öldü. Ölenler arasında, Hamas hükümetine bağlı Nusayrat Polis Merkezi müdürü Ömer Akl'ın ailesi de var. Akl'ın eşi ve tüm çocukları da öldü.

İsrail'in saldırılarında ölenlerin sayısı 7 Ekim 2023'ten bu yana 58 bin 765 kişiye, yaralıların sayısı ise 140 bin 485 kişiye yükseldi. İsrail'in geçen ocak ayında yürürlüğe giren ateşkesin ardından savaşı yeniden başlatması sonucu 18 Mart'tan bu yana ölenlerin sayısı 7 bin 938 kişi oldu.

90 hedef saldırıldı

İsrail ordusu dün öğleden sonra, hava kuvvetlerinin son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde 90 hedefi vurduğunu ve Gazze şehrinde kara operasyonlarını genişlettiğini açıkladı.

İsrail güçleri, özellikle Gazze ve Han Yunus şehirlerinin yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye el-Beled bölgesinde bombalama ve kara operasyonlarını genişletiyor. Bu bölgede ilk kez bu kadar kapsamlı bir kara operasyonu gerçekleştiriyorlar. Daha önce, şehrin bitişiğindeki Cibaliye mülteci kampında en az üç kez operasyon düzenlemişlerdi.

FGTHYU
Filistinliler Nuseyrat mülteci kampındaki bir dağıtım noktasında yiyecek bulmakta zorlanıyor (AFP)

İsrail, mevcut operasyonların amacının “Hamas”a askeri baskı uygulamak olduğunu söylerken, Gazze'deki siviller bu saldırıların bedelini ödüyor. Bu operasyonlar sonucunda hayatını kaybeden çocukların ve kadınların görüntüleri ortaya çıkarken, “Hamas” İsrail'i halkına karşı kasıtlı katliamlar yapmakla suçluyor.

İsrailli subaylar, Yedioth Ahronoth gazetesine, özellikle Doha'da devam eden müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda, operasyonlarını genişletmek için siyasi kadrodan onay beklediklerini söyledi. Gazze Şehri'nin orta ve batı kesimlerinde, çoğunluğu şehrin doğu kesiminden ve Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminden yerlerinden edilmiş yaklaşık 800 bin Filistinlinin yaşadığı bölgelerde operasyon planları olduğunu belirttiler.

Subaylar ayrıca, İsrail'in henüz kısmen girdiği Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat ve Deyr el-Belah bölgelerindeki kamplara düzenleme planları olduğunu da ifade etti.