Tunus İşkencenin Önlenmesi Derneği, İçişleri Bakanlığı'nın kendi bünyesindeki bir heyete kötü muamelede bulunduğundan şikayet etti

INPT, başkentteki bir ana caddede çadır kurmaya çalışan protestocuların gözaltına alınmaları sırasındaki koşulları öğrenmek isteyen ekibinin İçişleri Bakanlığı’nda kötü muamele gördüğü şikayetinde bulundu

Tunus’ta geçtiğimiz Cuma günü başkentte Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
Tunus’ta geçtiğimiz Cuma günü başkentte Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
TT

Tunus İşkencenin Önlenmesi Derneği, İçişleri Bakanlığı'nın kendi bünyesindeki bir heyete kötü muamelede bulunduğundan şikayet etti

Tunus’ta geçtiğimiz Cuma günü başkentte Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)
Tunus’ta geçtiğimiz Cuma günü başkentte Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen protestolardan bir kare (Reuters)

Tunus’ta insan hakları kuruluşu Tunus İşkencenin Önlenmesi Derneği (INPT) Başkanı Fethi el-Ciray, INPT’den bir heyetin İçişleri Bakanlığı’ndan yetkilileri tarafından geçtiğimiz Cumartesi günü, başkent Tunus’un ana caddelerinden birinde Cumhurbaşkanı Kais Said'in olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen oturma eylemine katılan protestoculardan bazılarının gözaltına alındığı sırada gördükleri muamele ile ilgili onlarla baş başa görüşmesinin engellendiğini açıkladı. Tunus İçişleri Bakanlığı, bazı kişilerin protestocular için çadır kurulması sırasında güvenlik güçlerine saldırdıkları gerekçesiyle gözaltına alındıklarını duyurmuştu.
Ciray, INPT’nin çalışmalarını aksatan ve görevini yerine getirmesini engelleyenlerin peşine düşmeye karar verdiğini, çünkü bu durumun Tunus yasalarına ve INPT’ye verilen yetkilere ters düştüğünü belirtti. Ciray, INPT üyelerinin İçişleri Bakanlığı’ndan yetkililer tarafından görevlerini yapmalarının engellenmesini ‘tehlikeli ve haksız bir örnek’ olarak değerlendirdi.
INPT üyeleri Pazar gecesi, Cumhurbaşkanı Kais Said'in olağanüstü kararlarına karşı çıkan protestocuların hangi koşullarda gözaltına alındıklarını öğrenmek için İçişleri Bakanlığı’na gitti. Ancak INPT’den yapılan açıklamaya göre güvenlik görevlileri, INPT üyelerini uzun süre beklettiler. Bir saatten uzun bir süre bekleyen INPT üyeleri daha sonra, yetkililer tarafından gözaltına alınanlar ve protestoculara karşı aşırı güç kullanmakla suçlanan güvenlik güçleri ile baş başa görüşmelerine izin verilmediği konusunda bilgilendirildiler.
Başkent Tunus’un güneyindeki Bin Arus ilindeki Tunus Ulusal Muhafızları’na bağlı Suçla Mücadele Şubesi, Pazar sabahı erken saatlerde, Cumhurbaşkanı Said’in olağanüstü kararlarına karşı düzenlenen oturma eylemine katılan on tutukluyu sorguya çekmeye başladı. Habib Burgiba Caddesi üzerideki oturma eylemi için çadır kurulmasını engellemeye çalışan güvenlik güçlerine saldırdıkları iddiasıyla altı kişinin gözaltı süresi uzatılırken dört kişi serbest bırakıldı.
2013 yılında kurulan bir insan hakları örgütü olan INPT’nin altı üyesi 2016 yılında Tunus Parlamentosu tarafından seçildi. INPT, güvenlik merkezlerinde işkenceye izin verilmemesi ve gözaltındakileri korumak için denetim görevi üstlendi. Ayrıca, gözaltı koşullarının ve cezaların uygulanmasının insan hakları standartlarına uygunluğunu da denetleme yetkisine sahip.
Öte yandan Tunus’taki Asliye Mahkemesi, Nahda Hareketi’ne yakınlığıyla bilinen ve cezaevinde tutuklu bulunan Onur Koalisyonu Başkanı Seyfeddin Mahluf aleyhindeki davanın, Mahluf'un sağlık sorunları gerekçesiyle mahkemeye gelmeyi reddetmesi nedeniyle 31 Aralık tarihine ertelenmesine karar verdi. Böylece Mahluf, Cumhuriyet Savcısı’nın Sidi Bu Zeyd’de Kuran-ı Kerim eğitimi verilen bir okulun kapatılması ve yetkililerinin görevlerinden uzaklaştırılması kararının ardından yayınlanan bir video kaydındaki açıklamaları nedeniyle girdiği cezaevinden ayrılıp Sidi Bu Zeyd Asliye Mahkemesi'nin karşısına çıkmayı ikinci kez reddetti.



İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
TT

İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti

İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)

İsrail'in başlangıçta Hizbullah'ın askeri mevzilerini hedef alan Lübnan savaşını kapsamlı bir şekilde genişletmesinin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra sahne değişti. İsrail, Hizbullah liderlerine suikast düzenledikten ve füze cephaneliğinin yüzde 80'inden fazlasını imha ettiğini açıkladıktan sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA) birkaç gün önce 37 köyün tamamen yok edildiğini, sokaklarının çoğunun ortadan kaldırıldığını ve Nakura'dan el-Hıyam'ın dış mahallelerine kadar uzanan üç kilometre derinliğindeki bir alanda 40 binden fazla konutun tahrip edildiğini bildirdi. Yıkım güneydeki ve Baalbek'teki arkeolojik alanları da etkiledi. Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert birkaç gün önce X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, savaşın arkeolojik alanlar için yarattığı tehlike konusunda şu uyarıda bulundu: “Tarihle yoğrulmuş antik Fenike kentleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.”

Bu bağlamda NNA dün (cumartesi), ‘İsrail savaş uçaklarının Nebatiye kentindeki tarihi evlerden ikisini yıktığını, kentteki pazar yerini yok ettiğini ve Sur kentindeki antik Roma kalıntılarının yakınındaki yerleri hedef aldığını’ bildirdi. Bombardıman, Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye ve önemli ölçüde hasar gören ünlü Palmyra Oteli'ni de içeren Baalbek Kalesi çevresine ulaştı.

Hizbullah'ın Beyrut'taki kalesi olan Dahiye'de, çoğu alanda büyük yıkım olduğu görülürken, yıkılan binaların tam sayısı konusunda rakamlar halen çelişkili. Ancak yıkılan yerleşim birimlerinin sayısının binlerce olduğu tahmin ediliyor. Dahiye, başta Genel Sekreter Hasan Nasrallah olmak üzere Hizbullah liderlerine, Rıdvan Gücü komutanlarına ve İsrail'in silah deposu olduğunu söylediği yerlere olmak üzere büyük askeri operasyonlara sahne oldu. Beyrut'un güney banliyöleri dün gece, İsrail savaş uçaklarının Hadath, Burc el-Baracne, Haret Hreik, Camus mahallesi ve Hadath'taki Lübnan Üniversitesi binasının çevresine düzenlediği 14 saldırıyla şiddetli bir gece yaşadı.

Geçtiğimiz ayın ortalarında İsrail eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullah'ın orta menzilli füze cephaneliğinin sadece yüzde 30'unun kaldığını söylemiş, İsrail de Hizbullah'ın çeşitli bölgelerdeki merkezlerini ve depolarını hedef aldığını açıklamıştı.

xatrgh
Bekaa Vadisi'ndeki Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye’de meydana gelen hasar (EPA)

Bu politika ışığında Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Dr. Hişam Cabir, İsrail'in kara savaşında başarısız olmasının ardından şimdi hedeflerini, özellikle Hizbullah'ın çevresinde, nüfusun geri dönüşünü önlemek ya da geciktirmek için yıkım ve yerinden etme üzerine odakladığını düşünüyor.

Öte yandan askeri uzman emekli Tuğgeneral Halid Hamade, İsrail'in hedeflerinin sona erdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, çünkü Tel Aviv'in bugün yaptığı her şeyin daha önce açıkladığı ana hedefe, yani Hizbullah'ın her düzeydeki kabiliyetlerini yok etmeye yönelik olduğunu belirtti.

Hamade, “İsrail'in bugüne kadar askeri olarak elde ettiği başarılar, komuta ve kontrol sisteminin yok edilmesi, liderlerin öldürülmesi, mühimmat rezervlerinin ve depolarının büyük bir kısmının ve ileri karakol köylerindeki altyapının büyük bölümünün imha edilmesidir. Şehirlerin hedef alınması ve tahrip edilmesine gelince, bunlar büyük yerleşim ve ticaret merkezlerinin tahrip edilmesi, Sur, Nebatiye, Bint Cubeyl ve Baalbek gibi Hizbullah’ı kucaklayan çevrenin ekonomisinde rol oynayan şehirlerin tahrip edilmesi yoluyla Hizbullah'ın ekonomisinin vurulmasının bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

Hamade, İsrail Başbakanı’nın İran'ın silahlarına giden oksijeni kesmek ve İran'ı Hizbullah'a bağlayan lojistik arteri ele almak için çalışma konusunda söylediklerini hatırlattı. Hamade ayrıca, İsrail'in hedefinin Lübnan sahasıyla sınırlı olmadığını ve bu nedenle siyasi müzakerelerin sonucuna bağlı olarak gerilimin önümüzdeki aşamada genişleyebileceğini vurguladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan Cabir ise İsrail ordusunun 2006 tarzı bir kara harekâtı gerçekleştiremediğini, çünkü bunun kendileri için çok maliyetli olacağını söyledi. Cabir, “Bu nedenle İsrail, beş sınır noktasından saldırıya geçerek ucuz bir imha politikası benimsedi ve esas olarak Hizbullah'ın çevresi için hesaplanmış bölgeleri hedef aldı” dedi.

Cabir, İsrail'in sınır bölgelerindeki insanları yok etmek ve yerlerinden etmekteki temel amacının insandan ve taştan arındırılmış iki kilometrelik bir bölge yaratmak olduğunu söyledi. Cabir ayrıca, İsraillilerin ‘Hizbullah tarafından ateşlenen tanksavar füzelerini ve 7 Ekim saldırısına benzer bir saldırı gerçekleştireceğini söyledikleri Rıdvan Gücü tehdidini ortadan kaldırmak için bölgeyi işgal etmeden ateşle kontrol ettiklerine inandıklarını ve bunun İsrail'in elinde müzakerelerde pazarlık yapabileceği güçlü bir kart olduğunu’ belirtti.

Cabir'e göre İsrail'in temel amacı, sınırdan uzakta bulunan ve sistematik yıkıma maruz kalan Dahiye'de de Hizbullah'ın çevresini yerinden ederek, binaları ve evleri yıkarak baskı kurmak ve böylece bölge sakinlerinin geri dönüşünü engellemek ya da geciktirmek.

 cvfbg
İsrail'in ağır bombardımanının ardından Lübnan'ın güneyindeki Sur kentinde meydana gelen yıkımdan (AFP)

Cabir, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin seçilmiş başkanının göreve başlamasını beklerken geçiş döneminden yararlanarak önümüzdeki haftalarda bu politikayı sürdüreceğine ve ek kazanımlar elde etmeye çalışacağına inanıyor.

Önümüzdeki günlerin neler göstereceğini beklerken ikinci bir olası senaryodan bahseden Cabir, mevcut ABD yönetiminin Joe Biden'ın görev süresi bitmeden savaşı sonlandırmak için çaba sarf etmesi ve yaklaşan seçimlerde kendilerine olumsuz yansıyacak bu kartı kazanmaya çalışması ihtimalinden söz etti.