Irkçılık, ABD toplumundaki en önemli sorunlar arasında yer alıyor. Bu zaman zaman ortaya çıkan bir sorun. ABD’nin ilk siyahi Başkanı Barack Obama’nın seçilmesiyle dahi bu sayfa kapanmadı. Hatta belki bu durum eski ABD Başkanı Donald Trump’ın sahneye çıkmasına katkıda bulundu. ABD’li araştırmacı gazeteci Jason L. Riley, Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan makalesinde, öğrenciyken maruz kaldığı ayrımcılığı anlattı. Öğrenciliğinin üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen değişen bir şey olmadığını vurgulayan Riley makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Üniversitedeki son yılım başlamadan hemen önce yerel bir gazeteden iş teklifi aldım. Kısa bir süre sonra da daha önce çalıştığım üniversite gazetesinin eski bir editörüyle tanıştım. Ona işimden bahsettim. Bana ‘Tebrikler Jason. Azınlıklar arasından daha çok personel aradıklarını duymuştum’ dedi. Bunu söylerken maksadının ve niyetinin ne olduğunu bilmiyorum. Fakat söyledikleri, nezaketten uzaktı ve can yakıcıydı. Bu olay benim için (azınlıkların çocuklarının belirli bir yüzdesini istihdam etmeyi amaçlayan) pozitif ayrımcılık politikalarının önündeki ana engellerden birini belirginleştirdi. Bu politika, bazı siyahilere yardım etmek adına bir pankart açıyor fakat iş yerinde veya kampüste olsun başarılarının değerini düşürüyor. Sanki bir azınlığa mensup bir kişinin yıldızının parlamasını ya da öne çıkmasını istemeyen çevreler var gibi.”
Riley okuyuculara, ırksal ayrımcılık çağındaki siyahi işçilerin onlarca yıl boyunca bu damgayla yaşadığını aktardı. Ünlü arkadaşlarının ve meslektaşlarının neler yaşadığını anlatmaya devam eden ünlü gazeteci, bunlardan birinin de Yale Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Stephen L. Carter olduğuna işaret etti. Carter, lisans eğitimini Stanford Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra 1970'lerde Harvard Hukuk Fakültesi'ne başvurdu. Fakülte, başvurusunu önce reddetti ancak siyahi olduğunu öğrendikten sonra kabul etti.
Profesör Carter, anılarında bu konudan bahsederken “Doğal olarak aşağılanmaya maruz kaldım” ifadelerini kullanıyor. Riley konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Stephen Carter beyaz bir adam olsaydı, Harvard Hukuk Okulu'na gidecek kadar nitelikli sayılmayacaktı.”
Riley, Harvard Üniversitesi'nin ırkı öğrenci kabulünde belirleyici bir faktör olarak görmeye devam ettiğine dikkat çekti. Koronavirüs (Kovid-19) salgının öğrencilerin sınava girmesini engellediğini iddia ederek üniversiteye kabul için SAT sınavını geçme şartının kaldırılacağına dikkat çeken Jason Riley, bu gerekçeyi çürüterek üniversitenin asıl amacının ‘kampüste daha önce belirlenmiş olan homojen demografik yapıyı sürdürmek ve standart sınavların bunu daha da zorlaştırması dolayısıyla bunu engellemek olduğunu’ vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Harvard Üniversitesi, öğrenci kabulünde sınav puanları, okul notları ve ders dışı etkinliklere, ‘nezaket, cesaret ve dürüstlük gibi ‘kişisel özelliklerden’ daha az ağırlık vermesine rağmen nesnel kabul kriterleri sunan kolejler ve üniversiteler listesine girmeyi başardı.
ABD’li gazeteciye göre bu çatışma yükseköğretimle sınırlı değil. İlköğretimden başlayarak ortaöğretime ve liseye kadar tüm eğitim devrelerinde akademik yeterlilik statüsünü etkiliyor. Bu yaklaşım, sorumluların iddialarının aksine akademik engellerle karşı karşıya kalan azınlık öğrencilerine yardımcı olmuyor. Giriş sınavlarının kaldırılması ırksal uçurumu kapatmayacak, aksine daha da kötüleştirecek ve daha da belirginleştirecek. Riley, makalesinde ayrıca okuyucularına şu soruyu yöneltiyor:
“Öğrencilerin yetkinlikleri nesnel bir şekilde değerlendirilmeden, ilerlemelerine nasıl yardımcı olabilirsiniz?”
Riley yaptığı değerlendirmede SAT sınavını kaldırma hamlesinin liyakat savaşının bir parçası olduğu sonucuna varıyor. Örneğin, giriş sınavında yüz üzerinden 95 puan alan bir öğrenciyi kabul etmeyi reddetmenin zor olduğuna dikkat çekiyor. Bu adım, bir koleje veya işe girmek isteyen adayla ilgili kararın, akademik bir standart olmaksızın sınav komitesinin ve sınav görevlilerinin görüşüne bağlı olmasına yol açıyor.
Harvard Üniversitesi’ndeki liyakat savaşı ve azınlıkların dışlanması
Prestijli üniversitede yaşananların ABD’deki kültür savaşının bir parçası olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.

ABD’li gazeteci Riley, Harvard Üniversitesi'ni azınlıkları dışlamakla itham etti. (AFP)
Harvard Üniversitesi’ndeki liyakat savaşı ve azınlıkların dışlanması

ABD’li gazeteci Riley, Harvard Üniversitesi'ni azınlıkları dışlamakla itham etti. (AFP)
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة