Tahran’a tanınan sürenin gölgesindeki Viyana müzakereleri

AB müzakerecisi Enrique Mora: Sekizinci turda yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra nükleer yükümlülükler de ele alınacak.

Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
TT

Tahran’a tanınan sürenin gölgesindeki Viyana müzakereleri

Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.
Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu dün, Viyana'da sekizincisi gerçekleşen müzakere turunun açılışına ilişkin görseller dağıttı.

İran ile nükleer müzakerelerin sekizinci turuyla eş zamanlı olarak görüşmelerin süresi ve takvimi konusundaki tartışmalar da hız kazandı. Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Siyasi Direktörü Enrique Mora, müzakerelere katılan tarafların sekizinci tura 2021 bitmeden başlama konusunda acele etmelerine rağmen görüşmelerin ‘lojistik nedenlerden ötürü’  yılın bitimine üç gün kala duracağını ve önümüzdeki pazartesi günü yeniden başlayacağını duyurdu.
Şarku'l Avsat’ın edindiği bilgilere göre müzakere heyetleri, yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yapmak için otellerin kapatılması kaynaklı lojistik bir engelle karşılaştılar. Müzakere koordinatörleri şu an Avusturya’nın başkenti Viyana'nın merkezindeki lüks Palais Coburg otelinde, müzakerelere ev sahipliği yapacak ‘tarafsız bir yer’ bulma sorunuyla karşı karşıyalar. Palais Coburg’un tıpkı şehirdeki diğer oteller gibi yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yapmak için iki gün boyunca müzakerecilere kapalı olacağı bildirildi.
Mora, Batılı tarafların müzakereleri tamamlamak için ocak ayı sonları ile şubat ayı başı arasında bir tarih belirlediklerine dair iddiaları yalanlarken önceki turun sonunda vurguladığı “Müzakereler için önümüzde aylar değil, haftalar var” ifadesini tekrarladı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da iki gün önce yaptığı açıklamada, müzakerelerde bir anlaşmaya varmak için önlerinde ‘haftalar’ olduğunu ve İran'ın nükleer programındaki önemli gelişmeler nedeniyle kapının bundan sonra kapanacağını söyledi. Tam bir tarih belirtmekten kaçınan Sullivan, kapalı kapılar arkasında müzakerecilerin üzerinde çalıştıkları bir tarih olduğunu ancak bunun açıklanmayacağını kaydetti. Ancak İsrail devlet yayın kuruluşu Kan tarafından Batılı kaynaklardan aktarılan bilgilere göre İran’ın müzakereler dönmesi için son tarih olarak bu ayın sonu belirlendi.
Müzakerecilerin bu turda yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra nükleer kısıtlamaların da ele alınacağını belirten Mora, sadece tek konu üzerinde yoğunlaşıp bir diğerini görmezden gelmediklerini, aksine her iki konunun birbirini güçlendirdiğini söyledi. Mora özlerine şöyle devam etti:
“Bu turda ABD’nin başta finans ve bankacılık sektörleri olmak üzere uyguladığı yaptırımların kaldırılması ve bu yaptırımların kaldırılması için sağlanacak garantiler üzerinde durulacak.  Nükleer yükümlülükler konusu da ele alınacak.”
Diğer yandan Rusya'nın Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mikhail Ulyanov’un toplantının ardından gazetecilere açıklama yapmadan ayrılması ise şaşkınlığa neden oldu. Ulyanov’un bu tutumu ‘alışılmadık bir durum’ olarak nitelenirken Rus Temsilci sadece görüşmelerin iyi geçtiğini söylemekle yetindi.
Ulyanov, İran’ın müzakere heyeti ve AB müzakerecisi Mora ile görüştükten sonra Twitter hesabından “Görüşmelerde, nükleer anlaşmaya dönüşün son turunda ilerlemenin olası yolları tartışıldı” mesajını paylaştı. Ulyanov, bir önceki müzakerelerin sonunda Rusya'nın bunun son tur olması için her türlü çabayı göstereceğini söylemişti.
Katılımcı taraflar arasında, resmi toplantı öncesinde ikili ve üçlü görüşmeler gerçekleşti. Öne çıkan görüşme İran’ın müzakere heyeti başkanı Ali Bakıri Kani ile Fransa’nın müzakere heyeti başkanı olan Philippe Errera arasında gerçekleşen oldu. İki taraf ilk kez İngiltere ve Almanya temsilcileri olmadan bir araya geldiler. İran’da yayın yapan haber siteleri, görüşmeden bir kareye yer verdikleri haberlerinde bunun özellikle Tahran'ın Paris'e yönelik eleştirileri nedeniyle gerçekleştiğini aktardılar. Tahran, Paris'i tutumlarında katı olmakla ve müzakerelerde yapıcı bir tutum sergilememekle suçlamıştı.
İran'ın resmi haber ajansı IRNA, İran’ın müzakere heyetine yakın kaynaklardan Fransız heyetinin müzakerelerin yedinci turu sırasında yapıcı bir rol oynamadığı yönündeki görüşü aktardı. Aynı kaynaklara göre Fransız heyetinin iki gün boyunca müzakerelere katılmaması ve Liverpool'e gitmesi İran tarafından önerilen iki taslakta ilerleme sağlanmasına yardımcı oldu.
Fransa, İngiltere ve Almanya müzakere heyetlerinin başkanları, yedinci turun başlamasından iki gün sonra Viyana'daki müzakerelerden ayrılmış, İran dosyasının yanı sıra diğer başlıkların da tartışıldığı G7 Zirvesi’ne katılmak üzere İngiltere'nin Liverpool kentine gitmişlerdi. İki gün sonra G7 Zirvesi’ne katılmak için Liverpool’e gelen ABD’nin müzakere heyeti başkanı Robert Malley ile birlikte geri döndüler.
Diğer taraftan ülkesinin Viyana’daki müzakere heyetine başkanlık yapan Çin'in BM Viyana Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Wang Qun, resmi müzakerelere başlamadan önce Kani – Errera görüşmesinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. İyimser bir tutum sergileyen Büyükelçi Wang Qun, “ABD ve İran arasındaki anlaşmazlıklar azalmaya başlıyor ve görüşler birbirine yaklaşıyor” dedi. Ayrıca önümüzdeki şubat ayından önce bir anlaşmaya varılacağı konusunda da iyimser olan Büyükelçi Wang, şubat ayı başlarında bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi. Tarihler hakkındaki düşüncelerine dair ​​ bir soruya verdiği yanıtta, “Neden gelecek şubat' ayını bekleyelim? Bu çok uzun bir zaman. Daha erken bir tarihte anlaşmaya varılabilir” dedi.
Diğer yandan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan dün sabah yaptığı açıklamada, sekizinci tur müzakerelerde kendileri için en öncelikli konuların İran petrolünün satışına yönelik yaptırımların kaldırılması ve Washington’ın bir daha nükleer anlaşmadan geri çekilmeyeceğine dair garantiler vermesi olduğunu söyledi.
Reuters’ın haberine göre Bakan Abdullahiyan, düzenlediği basın toplantısında şu açıklamada bulundu:
“İran petrolünün herhangi bir kısıtlama olmadan rahatça satılabileceği, petrol satışından elde edilen döviz cinsinden gelirin İran banka hesaplarına aktarılabileceği ve nükleer anlaşmada öngörülen tüm ticari imkanlardan yararlanabileceğimiz bir noktaya gelmeliyiz. Bizim için en önemli konular, İran petrolünün herhangi bir engel olmadan rahat bir şekilde satılması ve parasının döviz olarak İran banka hesaplarına yatırılmasıdır. Nükleer anlaşmada öngörülen tüm ticari imkanlardan yararlanmalıyız.”
İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı, Bakan Abdullahiyan'ın gazetecilere yaptığı açıklamada nisan ve haziran ayları arasında, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümeti döneminde yapılan altı müzakere turunun sonunda ortaya çıkan taslağa işaret ederek “Haziran 2021’de ortaya konan taslağı bir kenara koyduk” dediğini aktardı.
Masada ortak ve kabul edilebilir bir senet olduğunu düşündüğünü ve buna ‘1-15 Aralık senedi’ dediklerini belirten Abdullahiyan, “Bugün itibarıyla ortak senet müzakereleri başlıyor. Yaptırımların kaldırılmasının doğrulanması ve çeşitli garantilerin verilmesi ele alınacak” ifadesini kullandı.
Fransa, İngiltere ve Almanya’dan üst düzey diplomatlar, müzakerelerin son turunda nükleer anlaşmayı canlandırma çabalarına ilişkin karamsar bir değerlendirmede bulunmuşlardı. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, “ABD ve ortakları, İran ile nükleer anlaşma müzakereleri konusunda diplomatik takvimleri tartışıyorlar” dedi. Sullivan ayrıca mevcut müzakerelerin birkaç hafta içinde amacını yitirebileceği uyarısında da bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade ise şu açıklamayı yaptı:
“Suni tarihlerin hiçbiri İran'ı bağlamaz. İran, kırmızı çizgilerini ve halkının çıkarlarını korumayı amaçlıyor. Bir takım tarihler açıklayan Sullivan’ın önce kendisinin bu tarihlere inanmasını umuyoruz.”
Fransa, İngiltere ve Almanya’ya seslenerek ‘pasif kalmaya’ bir son vermelerini isteyen Hatibzade, nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerin yeniden uygulanması için ciddi bir planın hayata geçirilmesini beklediklerini belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İlk fırsatta İran'ın çıkarlarını garanti altına alan bir anlaşmaya varmak için Viyana'dayız. Diğer tarafların İran'ın esnekliğine, iyi niyetine ve ciddiyetine nasıl tepki vereceklerini önümüzdeki günlerde göreceğiz.”
Açıklamasından sadece birkaç saat önce İran merkezli haber sitelerinde dolaşan bilgileri tekrarlayan Hatibzade, “İran’ın müzakere heyeti, Enrique Mora aracılığıyla ABD ile gayri resmi, dolaylı ve yazılı olarak görüşüyor” dedi.
İran’ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı, ABD’nin ve İran’ın müzakere heyetleri arasındaki dolaylı yazışmaların devam ettiğini ve yazışmaların çoğunun yaptırımların kaldırılmasıyla ilgili olduğunu aktardı.  
İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen Tasnim Haber Ajansı da görüşmelerin başlamasından nükleer müzakere ekibine yakın diplomatik bir kaynağın açıklamalarını aktardı. Tasnim’in haberine göre kaynak, “Suni tarihlere mahkum olmayacağız. Bu tarihler kırmızıçizgilerimizi değiştirmeyecek. Bize göre müzakereler konusunda acil bir durum yok” şeklinde konuştu. Ayrıca müzakerelerde ilerleme kaydedilmesinin, ‘diğer tarafın yaptırımların kaldırılması konusundaki yaklaşımına bağlı’ olduğunu söyledi.
IRNA Haber Ajansı ise haberinde son tarihle ilgili söylemlerin, Nükleer Anlaşma Ortak Komisyonu’ndaki İranlı müzakereciler üzerinde baskı oluşturmayı amaçladığını öne sürdü.
İran'da yayınlanan Jamejam gazetesi de son tarihlerle ilgili söylemlerin, pratikte topun İran’ın sahasına atılmasından, başka bir deyişle İran’a eksik veya kötü bir anlaşma önerme çabasından ibaret olduğunu iddia etti. İran'ın acelesi olmadığını vurgulayan gazete, Tahran’ın müzakereleri İran halılarını dokunmasında olduğu gibi bir düğüm üstte bir düğüm altta olacak şekilde sabırla ve yavaş bir şekilde yürüteceğini, sonuç alındığında güzel bir görüntüye ulaşmak için çalışma sırasındaki tüm düğümlerin neden gerekli olduğunun ortaya çıkacağını kaydetti.
Fransa'nın mevcut müzakerelerde daha radikal bir rol oynadığına dikkati çeken gazete, Fransa'nın bu turda da bir önceki turda olduğu gibi yıkıcı ve İran'a karşı kışkırtıcı rol arayışında olduğunun gözlemlendiğini belirterek, “Fransa sekizinci turda da yıkıcı bir rol oynuyor” diye yazdı.
Tahran’daki beklentiler, mevcut turdaki müzakerelerin 10 günden fazla süreceğine işaret ediyor. Mehr Haber Ajansı, şu an topun ABD ve Avrupa ülkelerinin sahasında olduğunu belirtti. Kimliği açıklanmayan kaynaklara göre Fransa, İngiltere ve Almanya balistik füze programı ve bölgesel meseleleri müzakerelere dahil etmeye çalıştı ama bu çaba İran heyeti tarafından ‘kararlı bir şekilde’ reddedildi. Mehr’in haberine göre ‘Siyonist yapı ile ABD arasındaki büyük anlaşmazlığa rağmen İsrail, Fransa üzerinden yaptırımları olumsuz yönde etkilemeye çalışıyor’.



Hükümete güvenin sarsılması ile uluslararası koruma talebi arasında Suriye Dürzileri

Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
TT

Hükümete güvenin sarsılması ile uluslararası koruma talebi arasında Suriye Dürzileri

Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)
Suriye'deki Dürziler bölgelerini korumaya çalışıyor ve devlet yönetiminin ademi merkeziyetçi olmasında ısrar ediyorlar (Independent Arabia)

Abdulhalim Süleyman

Son günlerde Suriye'yi sarsan kanlı olayların ardından, Dürzi ileri gelenleri ve din adamları ile Şam hükümeti tarafından atanan Suveyda valisi dahil olmak üzere hükümet yetkilileri arasında toplantılar yapıldı. Kaynaklara göre, toplantıya katılanlar arasında Şam Kırsalı Valisi Amir el-Şeyh, Suveyda Valisi Dr. Mustafa el-Bakur, Kuneytra Valisi Ahmed el-Dalatî, Şeyh Yahya el-Haccar Şeyh Latif el-Bal’us, Şeyh Hammud el-Hanavi ve Şeyh Yusuf Carbu vardı. Toplantıda, Ceramana'daki Genel Güvenlik Dairesi dışında hiçbir tarafın silah taşımasına izin verilmemesinin yanı sıra, sadece Suveyda sakinlerinden oluşan bir Genel Güvenlik Dairesi'nin aktif hale getirilmesi kararları alındı.

 

Toplantıda alınan bir diğer karar, Dürzi grupların ağır silahları Şara hükümetine teslim etmelerini ve bunların Suveyda dışına taşınmasını, orta ve hafif silahlarınsa Şeyh Yusuf Carbu ve Şeyh Hammud Hanavi'ye teslim edilmesini öngörüyordu. Anlaşma ayrıca, şehir sakinlerinden oluşan bir yürütme ofisinin aktif hale getirilmesini ve katılmak isteyen sakinler için Genel Güvenlik Kuvvetleri ve orduya katılım kapısının açık olmasını da şart koşuyordu.

El-Hicri'nin pozisyonu

Bunun ardından, Muvahhid Dürzi Cemaati Şeyhliği ile Suveyda ileri gelenleri ve dini mercileri, bölünmeyi, Suriye'den ayrılmayı veya kopmayı reddettiklerini vurgulayan bir bildiri yayınladılar. Ayrıca, Suveyda ilinde İçişleri Bakanlığı ve il sakinlerinden oluşan adli polisin aktifleştirilmesi, Suveyda-Şam yolunun güvence altına alınması, ayrıca Suriye genelinde güvenlik ve emniyetin sağlanması çağrısında bulundular. Buna ek olarak, Dürzi topluluğunun ruhani lideri Şeyh Hikmet Selman el-Hicri ayrı bir açıklama yaparak, Dürzilere karşı savaşan grupları “tekfirci teröristler” olarak nitelendirdi. Hicri, “hükümet, kendisine bağlı tekfirci çetelerle kendi halkını öldürüp, katliamlardan sonra bunların kontrolü dışındaki unsurlar olduğunu iddia edemeyeceği” için, Dürzilerin hükümete olan güvenlerinin sarsıldığına işaret etti. Hicri bu nedenle “katliamlara uğrayan bir halk için meşru bir hak” olarak uluslararası koruma çağrısında bulundu. “Durum, barışı korumak, bu suçların devam etmesini önlemek ve derhal durdurmak için uluslararası güçlerin müdahalesini gerektiriyor” diye ekledi. Suriye’nin sahil bölgesinde yaşananları örnek göstererek, kendilerinin de aynı şeyi deneyimlediklerini vurguladı.

Hükümet müdahaleyi reddediyor

Suriye hükümeti ise Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani aracılığıyla Şeyh Hicri'nin uluslararası koruma talep eden çağrısını reddetti. Şeybani, X hesabından yaptığı paylaşımda, herhangi bir bahane veya slogan altında yapılan herhangi bir yabancı müdahale çağrısının yalnızca daha fazla çöküş ve bölünmeye yol açacağını belirtti. “Bölge ve dünyadaki deneyimler, genellikle ulusal çıkarların aleyhine olan, Suriye halkının beklenti ve özlemleriyle ilgisi olmayan ajandalara hizmet eden yabancı müdahaleler sonucunda halkların ödediği ağır maliyete tanıklık etmektedir” dedi. “Böyle bir müdahale çağrısında bulunanlar, Suriyeliler ve tarih önünde tarihi, ahlaki ve siyasi bir sorumluluk taşımaktadır, çünkü bu çağrıların sonuçları sadece anlık yıkımla sınırlı kalmaz, onlarca yıllık parçalanma, zayıflık ve bölünmeye kadar uzanır” diye ekledi. Şeybani sözlerini Suriyeli gruplar arasında diyalog çağrısında bulunarak tamamladı.

Buna karşılık, Suveyda Askeri Konseyi, hükümet güçlerini “mezhepçi bahaneler, keyfi tutuklamalar, Dürzi din adamlarını, sembollerini ve kutsallarını aşağılama yoluyla masum, savunmasız sivilleri ayrım gözetmeksizin öldürerek, Sahnaya şehrinde Dürzi sivillere karşı sistematik savaş suçları” işlemekle suçlayıp, Şeyh Hicri’nin açıklamasını tamamen benimsediğini duyurdu. Suveyda Askeri Konseyi açıklamasına göre Konsey ayrıca “BM Güvenlik Konseyi'ni, dökülen kanı durdurmak için tarafsız uluslararası güçlerin gözetimi altında, Suveyda ve çevresinde güvenli bir bölge kurmaya” çağırdı.

Koruma konusunda ısrar

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı hbaere göre, Suveyda Askeri Konseyi Komutanı Tarık el-Şuvey, “Konsey güçleri ile oluşumlarının mevcut durum nedeniyle tam anlamıyla seferber ve hazır olduğunu” söyledi. İsrail’in Suveyda şehrine havadan bir indirme yaptığı veya herhangi bir taraftan herhangi bir askeri yardım veya ekipman geldiği haberlerini reddetti. Bu açıklama, İsrail uçaklarının başkent Şam yakınlarındaki birkaç bölge de dahil olmak üzere Suriye'deki birçok bölgede kapsamlı hava saldırıları gerçekleştirdiği bir sırada, İsrail helikopterlerinin bölgede uçtuğuna ve iniş yaptığına dair haberlerin ardından geldi. İsrail saldırıları, İsrail hükümetinin, Kasiyun Dağı'ndaki boş alanlar ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın heyetleri ve ziyaretçileri kabul ettiği Halk Sarayı'nın dış duvarına bitişik noktaları hedef alan uyarıcı hava saldırılarının ardından daha fazla hava saldırısı düzenleme kararının akabinde gerçekleşti.

İsrail saldırıları Arap ve uluslararası toplum tarafından kınandı. Ancak Dürzi bölgelerindeki askeri olaylar ABD Dışişleri Bakanlığı'nı Suriye'deki Dürzi topluluğu üyelerine yönelik şiddet eylemlerini ve provokatif söylemi kınamaya yöneltti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, “Geçiş süreci makamları devam eden çatışmaları durdurma, şiddete başvuranlardan ve sivillere zarar verenlerden hesap sorma, tüm Suriyelilerin güvenliğini sağlama sorumluluğunu taşımaktadır” dedi. Bruce, “Mezhepçilik Suriye'yi ve bölgeyi kaosa ve daha fazla şiddete sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır” diye ekledi. Yine Bruce, “Suriyeliler farklılıklarını barışçıl bir şekilde ve müzakereler yoluyla çözme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle, gelecekte etnik ve dini azınlıklar da dahil olmak üzere tüm Suriyeli grupları koruyan ve bütünleştiren, onları temsil eden bir hükümet çağrısında bulunuyoruz” dedi. Ülkedeki Dürzi krizini kontrol altına alma yönünde çeşitli tarafların girişimleri oldu ve bunların en önemlisi Dürzi lider ve Lübnanlı İlerici Sosyalist Parti Başkanı Velid Canbolat'ın girişimi ve Suriye Cumhurbaşkanı ile görüşmesiydi. Canbolat’ın görüşmenin çok verimli olduğu açıklamasına rağmen, gerginlik hakim olmayı sürdürüyor. İlerici Sosyalist Parti'nin toplantıyla ilgili yaptığı açıklamada, her iki tarafın da can kaybından duyduğu üzüntünün dile getirildiği, Suriye devletinin anavatanın ve vatandaşların güvenliğini koruma sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğinin vurgulandığı belirtildi.

Hz. Muhammed hakkında aşağılayıcı ifadeler içeren ve çeyrek saatten kısa bir ses kaydı, Nisan ayı sonlarında yeni Suriye makamları ile Dürzi topluluğu arasında huzursuzluğa ve gerginliğe yol açtı. Mesele daha sonra askeri çatışmalara ve İsrail'in askeri müdahalesine sahne olan bölgesel bir krize dönüştü. Gerilim, 28 Nisan'da başkent Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana banliyösünde hükümet yanlısı gruplar ile Dürzi gruplar arasında başladı. Daha sonra Sahnaya ve Eşrefiye Sahnaya'ya yayıldı. Bu banliyölerde Hristiyan ve Müslümanlar ile birlikte Dürzi bir çoğunluk yaşıyor. Birkaç saat içinde gerginlik silahlı çatışmalara ve çarpışmalara dönüştü. Çatışmalar, saatler sonra Suriye Savunma Bakanlığı ve Genel Güvenlik güçlerinin iki gün boyunca olayların ve çatışmaların odak noktası haline geldiği Eşrefiye Sahnaya'ya girmesiyle sona erdi. Bu sürede sakinleştirme çabaları da görüldü ve bunlar gerginliği hükümet güçleri lehine sonlandıran bir anlaşmayla sonuçlandı.

İsrail'in Suriye'deki Dürzileri korumaya yönelik önceki açıklamalarına paralel olarak, İsrail Hava Kuvvetleri, Şam'ın bir banliyösüne üç hava saldırısı düzenledi ve bunların burada toplanan gruplar ile Suriye hükümetine bağlı Genel Güvenlik güçlerine karşı bir uyarı olduğunu söyledi. Hükümet yetkililerine göre, bu hava saldırıları, söz konusu güçlerden bir unsurun ve bir sivilin ölümüne ve birkaç kişinin yaralanmasına neden oldu. Aynı zamanda Suveyda şehrinde konuşlanmış Dürzi gruplar da Sahnaya'ya doğru ilerlemeye çalıştılar ancak hükümet yanlısı gruplar ve İçişleri Bakanlığı'na bağlı Genel Güvenlik güçleri tarafından engellendiler. Çatışmalar, çoğunluğu Dürzi grupların üyeleri olan yaklaşık 24 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Kaynaklar, çatışmaların patlak vermesinden bu yana ölü sayısının, çok sayıda sivil ve çok sayıda yaralı dahil olmak üzere 70'i geçtiğini bildirdi. El-Sura el-Kubra kasabası da dahil olmak üzere Suveyda’nın kuzey kırsalındaki Dürzi köyleri, hükümet yanlısı grupların ilerleyişi sırasında havan topu atışlarına maruz kaldı. Bu da Genel Güvenlik güçlerinin daha sonra kontrolünü ele geçirdiği bölgelerde sivillerin evlerini terk etmesine neden oldu.