Güney Afrika, apartheid ile mücadelenin simgesi Tutu'yu son yolculuğuna uğurladı

Güney Afrika, apartheid ile mücadelenin simgesi Tutu'yu son yolculuğuna uğurladı
TT

Güney Afrika, apartheid ile mücadelenin simgesi Tutu'yu son yolculuğuna uğurladı

Güney Afrika, apartheid ile mücadelenin simgesi Tutu'yu son yolculuğuna uğurladı

Güney Afrika'da 26 Aralık'ta hayatını kaybeden, apartheid ile mücadele kahramanı ve Nobel Barış Ödüllü insan hakları aktivisti Başpisikopos Desmond Tutu, düzenlenen resmi törenle son yolculuğuna uğurlandı.
Cape Town kentindeki St. George Katedrali'nde düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa ve Lesotho Kralı 3. Letsie ile Tutu'nun aile fertleri, din adamları ve üst düzey Güney Afrikalı siyasetçiler katıldı.
Kovid-19 tedbirleri kapsamında törene katılımcı sayısı 100 kişiyle sınırlı tutuldu.
Tutu'nun cenazesinin vasiyeti üzerine yakılması, küllerinin St. George Katedrali'ndeki bir minberin arkasına defnedilmesi planlanıyor.

Desmond Tutu
Desmond Tutu, 7 Ekim 1931'de Güney Afrika'nın Kuzey Batı eyaletindeki Klerksdorp kentinde, yoksul bir ailede dünyaya geldi.
Gençlik yıllarında öğretmenlik yapan Tutu, apartheid rejiminin eğitimde katı ırk ayrımını temel alan "Bantu Eğitim Yasası" nedeniyle görevinden istifa ederek, Hristiyan teolojisi üzerine eğitim aldı ve yüksek lisans tezini de "Batı Afrika'da İslam" konusunda tamamladı.
Tutu, çeşitli kademelerde dini görevlerde bulunduktan sonra 1986 yılında Cape Town'un ilk siyah Başpiskoposu oldu.
Irkçı rejime karşı yürüttüğü faaliyetlerle apartheid karşıtı mücadelenin simge isimlerinden biri haline gelen Tutu, 1984'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü.
Tutu, apartheid rejiminin yıkılmasının ardından, Filistin, Tibet ve Arakan meseleleri başta olmak üzere uluslararası camiada yaşanan haksızlık ve zulümlere karşı aktif mücadele etti.
Bir süredir kanser tedavisi gören Tutu, 26 Aralık'ta Cape Town kentinde 90 yaşında vefat etti.



Netanyahu'ya yakın bir milletvekili, güvenlik liderlerinin 7 Ekim'de "infaz edilmesi" çağrısında bulundu

Geçtiğimiz ekim ayında “El-Aksa Tufanı” operasyonu kapsamında ele geçirilen İsrail askeri aracının üzerinde bulunan Han Yunus'taki Filistinliler (DPA)
Geçtiğimiz ekim ayında “El-Aksa Tufanı” operasyonu kapsamında ele geçirilen İsrail askeri aracının üzerinde bulunan Han Yunus'taki Filistinliler (DPA)
TT

Netanyahu'ya yakın bir milletvekili, güvenlik liderlerinin 7 Ekim'de "infaz edilmesi" çağrısında bulundu

Geçtiğimiz ekim ayında “El-Aksa Tufanı” operasyonu kapsamında ele geçirilen İsrail askeri aracının üzerinde bulunan Han Yunus'taki Filistinliler (DPA)
Geçtiğimiz ekim ayında “El-Aksa Tufanı” operasyonu kapsamında ele geçirilen İsrail askeri aracının üzerinde bulunan Han Yunus'taki Filistinliler (DPA)

İsrail'de 7 Ekim 2023'te Hamas'ın düzenlediği saldırıya ilişkin komplo teorileri tehlikeli bir boyuta ulaştı. İktidardaki Likud partisinden Knesset üyesi Tali Gottlieb, saldırı sırasında güvenlik güçlerinin (ordu, istihbarat ve polis) başındaki kişileri, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu devirmek için komplo kurmakla suçladı ve tutuklanıp idam edilmelerini istedi.

Netanyahu'nun yakın çevresinden biri olarak bilinen Gottlieb, güvenlik teşkilatlarının başkanlarının Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e saldırı planından haberdar olduğunu ve bu saldırıyı önleyebilecekleri halde önlemediklerini belirtti.

Güvenlik şeflerinin bunu "ülkeyi Netanyahu'ya karşı öfkeyle doldurmak ve bunun sonucunda halkın sokaklara çıkıp onu devirene kadar yürümesini sağlamak" için yaptıkları suçlamasını sürdürdü. Bu nedenle, "vatana ihanet" suçlamasıyla tutuklanmalarını ve idam edilmelerini talep etti.

Şarku’l Avsat’ın Maariv gazetesinden aktardığına göre Gottlieb, Genel İstihbarat Servisi (Şin Bet) başkanı Ronen Bar'ın "kronik ve son derece tehlikeli bir komplocu" ve "Korkutucu yalanlar yaymada usta" olduğunu söyledi.

Savaşın ikinci günü, yukarıda bahsi geçen 8 Ekim'de Netanyahu'ya "bu kurumların tüm liderlerini görevden alması gerektiğini" söylediğini açıkladı; "Herhangi bir başkan: Genelkurmay, Mossad, Şin Bet ve Ulusal Güvenlik. İhanet ettiler” ifadelerini kullandı.

Gazetecinin “Sence hainlerin cezası nedir?” sorusuna, “ölüm cezası” diye cevap verdi.

Milletvekili, suçlamalarıyla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulmasını reddetti, çünkü “bu askeri liderler yargıçlar üzerinde çok büyük bir nüfuza sahip ve kimse onlara suçlama yöneltmeye cesaret edemez” iddiasında bulundu.

Ona göre “tek çözüm”, “hükümet kararıyla onları görevlerinden uzaklaştırmak. Hükümet herkesten üstündür.”

Komplo teorileri İsrail'de, özellikle de iktidardaki sağ kesim arasında yaygın.

Bazı sağcı destekçiler, “İsrail istihbarat ve ordu mensupları Gazze'de karıncaların bile hareketini biliyorlar, (Hamas'ın) neredeyse alenen planladığı saldırıdan haberi olmamaları mantıklı değil” diyorlar.

Bu kişiler, “gözetleme görevlileri uyarıda bulunmuş ve tatbikatlarla ilgili fotoğraf ve bilgiler sunmuş” olduğunu iddia ediyorlar. Bu nedenle, “7 Ekim'deki saldırıya şaşırmış olmaları mantıklı değil. Ancak haberleri gizlediler ve (Hamas'ı) serbest bıraktılar” iddiasını dile getiriyorlar.

Bu teoriyi savunanlar arasında Netanyahu'nun en büyük oğlu Yair ve Netanyahu'nun hizmetinde çalışan internet ordusu da bulunuyor.