Süleymani sonrası Irak’ta İran nüfuzu geriledi mi?

Süleymani ve Mühendis’in öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçerken Irak'ta İran yanlısı akımların dönemi bitti mi? Eski Kudüs Gücü Komutanı’na yönelik suikast, Irak’taki İran yanlısı milislerin nüfuzunu ve gücünü doğrudan etkileyen uzun soluklu birçok değ

Genellikle İran yanlısı olan silahlı birkaç gruptan oluşan Haşdi Şabi’nin, Mühendis ve Süleymani suikastının ikinci yıldönümü vesilesiyle düzenlediği anma töreninden bir kare (Reuters)
Genellikle İran yanlısı olan silahlı birkaç gruptan oluşan Haşdi Şabi’nin, Mühendis ve Süleymani suikastının ikinci yıldönümü vesilesiyle düzenlediği anma töreninden bir kare (Reuters)
TT

Süleymani sonrası Irak’ta İran nüfuzu geriledi mi?

Genellikle İran yanlısı olan silahlı birkaç gruptan oluşan Haşdi Şabi’nin, Mühendis ve Süleymani suikastının ikinci yıldönümü vesilesiyle düzenlediği anma töreninden bir kare (Reuters)
Genellikle İran yanlısı olan silahlı birkaç gruptan oluşan Haşdi Şabi’nin, Mühendis ve Süleymani suikastının ikinci yıldönümü vesilesiyle düzenlediği anma töreninden bir kare (Reuters)

Ahmed es-Suheyl
İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) sınır ötesi operasyonlar birimi olan Kudüs Gücü’nün eski komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi'nin eski Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçerken Irak’taki İran yanlısı milislerin, son olarak parlamento seçimlerindeki yenilgilerinde görüldüğü üzere halen gerilemeye devam ediyorlar.
Bu milislerin yaşadığı sorunlar, sadece meclisteki sandalyelerini kaybetmekle sınırlı değil. Özellikle ABD’nin muharebe güçlerinin geri çekilmesinden sonra, silahlarını ellerinde tutmak için öne sürdükleri bahanelerde azalmış görünüyor. Bu da milisleri varlıklarını devam ettirmeleri açısından çok büyük bir zorlukla karşı karşıya bırakıyor.
Gözlemciler, İran yanlısı silahlı hareketlerin önümüzdeki dönemde nüfuzlarının azalmasından ve hedef haline gelmekten korktuklarını ve bu durumun onları, ülkedeki güvenlik, ekonomik ve politik alanları üzerindeki kontrol altında tutmalarını sağlayan Haşdi Şabi içindeki nüfuzlarını sürdürmek amacıyla baskı yapmaya iteceğini düşünüyorlar.
İran intikam yeminini yineledi
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Kazım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesinin ikinci yıldönümü olan 3 Ocak'ta eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Süleymani’nin öldürülmesi ile ilgili yargılanmaması halinde intikamı kendilerinin alacağını söyledi. Reisi, televizyon ekranlarından yayınlanan konuşmasında, “Trump ve eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, General Süleymani'ye suikast suçundan adil bir mahkemede yargılanmaması halinde, İslam ulusunun intikam elinin tüm ABD'li liderlere uzanacağına şüphe olmadığını söylüyorum” ifadelerini kullandı.
İran basını, İran'ın 2 Ocak'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni (BMGK) yazdığı bir mektupta, Tahran'ın da dahil olduğunu söylediği ABD ve İsrail'den Süleymani suikastıyla ilgili hesap sormaya çağırdığını bildirmişti.

İki SİHA’nın düşürülmesi olayı
Uluslararası Koalisyon tarafından yapılan açıklamaya göre 3 Ocak'ta Bağdat Uluslararası Havalimanı'ndaki diplomatik alana, savunma sisteminin maddi hasara yahut can kaybına yol açmadan düşürmeyi başardığı iki silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile saldırı düzenlendi. İki SİHA’nın kalıntılarını gösteren fotoğraflara iliştirilen açıklamada, Süleymani ve Mühendis'e atıfla ‘liderlerinin intikamı’ yazıldı.
Öte yandan Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin Askeri Sözcüsü Yahya Resul, Bağdat Uluslararası Havalimanı'nda ABD güçleri tarafından kullanılan Victoria Askeri Üssü’nü hedef alan SİHA’lı saldırı girişimiyle ilgili soruşturma başlatıldığını doğruladı. Resul, yaptığı açıklamada, “Victoria Askeri Üssü’ndeki hava savunma sistemi CRM, üssü hedef almaya çalışan iki SİHA’yı maddi hasara yahut can kaybına yol açmadan vurabildi. İlgili emniyet kurumları, bu tür olayların tekrarlanmasını önlemek için konuyla ilgili soruşturma başlattı” dedi.
Yüzlerce Haşdi Şabi destekçisi, 2 Ocak Pazar günü, Süleymani ve Mühendis'i anmak amacıyla araçlarının saldırıya uğradığı Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınındaki noktada oturma eylemi düzenledi. Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri ve Haşdi Şabi Komisyonu Başkanı Falih el-Feyyad’in de aralarında bulunduğu Irak’taki İran yanlısı akımların önde gelen isimleri de katıldı. Feyyad, Mühendis ve Süleymani'nin hedef alındığı olayın Irak'ta yeni bir gerçeklik yarattığını söylerken Asaib Ehli'l Hak Hareketi lideri Kays el-Hazali, ABD güçlerinin bölgeden çıkarılması ve İsrail'in varlığına son verilmesinin Mühendis ve Süleymani'nin intikamı olacağını belirtti. Iraklılar tarafından 2012 yılında ülkeden çıkarılan ABD güçlerinin daha sonra DEAŞ’ı bahane ederek geri döndüğünü söyleyen Hazali, “ABD sadece İsrail'in güvenliği, Irak'ın zayıflaması ve kontrol altına alınmasıyla ilgileniyorlar” dedi.
Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri göstericilere hitaben yaptığı konuşmada, “(Irak'ın Şii dini lideri) Ayetullah Sistani'nin fetvası, İran'ın rolü ve muzaffer liderlerinin kahramanlıkları Irak'ı DEAŞ tehlikesinden korudu. İşgalci güçlerin Irak'tan tamamen çıkması, muzaffer liderlerin dökülen kanının intikamının alınması olacaktır” ifadelerini kullandı.
Bu mesajlar, Uluslararası Koalisyon’un muharip güçlerini geri çektiğini ve sadece Irak hükümetiyle koordineli olarak Irak ordusunun eğitilmesi ve yeteneklerini geliştirilmesi amacıyla danışman görevindeki askerlerin kaldığını duyurmasından günler sonra verildi.

Milislerin nüfuzunun azalması
Diğer taraftan gözlemcilere göre Irak’taki İran yanlısı akımların, onların devlet içindeki nüfuzunu temsil eden eski Başbakan Adil Abdulmehdi hükümetinin, İran'ın ülkedeki nüfuzunu ve silahlarını reddeden halk ayaklanmasıyla başlayıp bu akımlara yönelik eleştirilerin devam etmesi sonucunda istifa etmesiyle başlayan gerilemeleri devam ediyor. Bu gerilemenin, milislerin özellikle Şii çevrelerinde halkın geniş desteğini kaybetmelerine yol açması dikkat çekti. Bu da Sistani’ye yakın milis gruplarının Haşdi Şabi’den ayrılması ve son seçimlerde meclisteki sandalyelerinin çoğunluğunun kaybetmeleriyle daha da belirgin hale geldi.
Irak’ta Ekim 2019’da düzenlenen halk protestoları, bu milislere yönelik en büyük darbe değildi. Irak'taki silahlı akımların liderlik piramidinin en tepesinde yer alan Süleymani ve Mühendis'in öldürülmesinin de büyük etkisi oldu. İçerideki bazı sorunlar da gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu da sonunda milislerin meclisteki sandalyelerini kaybetmelerine yol açtı.
Arap Avustralya Stratejik Araştırmalar Merkezinin kurucusu ve yöneticisi olan Ahmed el-Yasir, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Irak’taki İran yanlısı akımlar, başta Şiilerin sempatisini yitiren Ekim Devrimi olmak üzere, güçlerini önemli ölçüde sarsan üç büyük darbe aldılar. Ekim 2019’daki olayların yanı sıra Süleymani’nin öldürülmesinin, ülkedeki milislerin nüfuzunu ve gücünü doğrudan etkileyen uzun soluklu birçok değişime kapı araladığı görülüyor.”
Bu olayın, Sistani’ye yakın milis grupların Haşdi Şabi’den geri çekilmesine izin verdiğine ve ardından milislerin meşruiyet kazanmak için kullandıkları ana bahaneyi kaybettiklerine dikkati çeken Yasir, son seçimlerin kaybetmelerinin nedeninin Süleymani ve Muhandis'in öldürülmesinden bu yana milislerin art arda aldıkları siyasi darbeler olduğunu da sözlerine ekledi.

İç çatışmalar
Mühendis’in öldürülmesinin, milislerin liderleri arasında başlayan Mühendis’ten boşalan yeri doldurmaya yönelik çatışmaların fitilini ateşleyen doğrudan bir etkiye sahip olduğunu düşünen Yasir, milislerin siyasi tutum ve adımlarından sorumlu bir ismin olmamasının yarattığı sorunların son seçimlerde açıkça görüldüğünü, milislerin kendi nüfuz alanları üzerinde birbirleriyle rekabet ettiğini ve birbirlerini saf dışı bıraktıklarını söyledi. Milislerin yaşadıkları gerilemeyi geç fark ettiklerini belirten Yasir, bu yüzden Haşdi Şabi’nin yeniden kontrolü eline alması için bir sonraki hükümeti kurma müzakerelerinde taleplerini azaltmaya çalıştıklarını kaydetti. Milislerin var olabilmelerinin devlet içinde yer almalarına bağlı olduğunun farkında olduklarını ve bu bağın onları Tahran’da da popüler yaptığını söyleyen Yasir, özellikle ABD muharip güçlerinin ülkeden çıkışının ardından direnişe ve hayali işgale ilişkin söylemlerin artmasının, devlete şantaj yapmanın ve devlet içindeki durumunu düzeltmeye çalışmanın bir göstergesi olduğunu vurguladı. Yasir, halen milislerle bir anlaşmaya varılabileceğini, ancak özellikle seçimleri kazanan güçlerin milislerle bir takım sorunlar yaşadıkları için aynı etkiye sahip olmayabileceğini belirtti.

Milislerin son sığınağı: Haşdi Şabi
Milislerin suçlandığı, halk protestoları sırasında işlenen cinayetler ve İran nüfuzuna karşı çıkan eylemcileri hedef alan toplu suikastlar, Şii çevrelerinden kendilerine verilen desteğin çoğunu kaybetmelerine neden olurken aldıkları en büyük darbeyi de temsil ediyordu. Milisler, Şii çevrelerinin birçok nedenden ötürü kontrol dışı silahlar dosyasına ve milislerin ülkedeki büyük güvenlik noktaları üzerindeki kontrolüne bir son verilmesi için açıkça çağrıda bulunulan protestolarıyla karşı karşıya kaldılar.
Siyasi ilişkiler analisti Hişam el-Muzani, Irak'ta şuan Velayeti Fakihçilerin (İran rejiminin lideri Rehber Ali Hamaney'e bağlılık yemini eden milisler) hegemonyasında önemli bir düşüşe tanık olunduğunu söyledi. Bunun özellikle son seçimlerdeki yenilgilerinin ardından daha hızlı olduğuna dikkati çeken Muzani, asıl meselenin, milislerin etkisinin sona ermesinden ziyade art arda yaşadıkları kayıplardan sonra başka bir bölgeye kaydırılmaları olduğunu belirtti. Süleymani ve Mühendis’in yarattığı boşluğun milis sistemini önemli ölçüde istikrarsızlaştırdığına işaret eden Muzani, bu durumun iç çatışmaları körüklediğini, ancak özellikle silahlarını ve Haşdi Şabi içindeki nüfuzlarını korumalarından ötürü kısa vadede çöküş yaşamalarına yol açmayacağını söyledi.
Haşdi Şabi’nin genel çerçevede bir devlet kurumu olması nedeniyle birçok başlık içerebilecek bir unvanı temsil ettiğini ve bu milislere meşruiyet kazandıran bir platform olduğunu belirten Muzani, milislerin ilerleyen zamanda nüfuzlarını sürdürmelerini sağlayacak bir platform olarak yeniden Haşdi Şabi çatısı altına dönmeye çalışmalarının nedenin de bu olduğunu kaydetti. Irak'taki İran yanlısı milisler dosyasının yarattığı tehlikeyi, doğrudan İran dosyası ve nükleer anlaşma müzakereleriyle ilişkilendiren Muzani, böylece nükleer anlaşmanın canlandırılması veya müzakerelerin başarısız olması durumunda, Tahran tarafından baskı ve nüfuz için kullanılan bir kart olmaya devam edeceklerine dikkati çekti.

Danışmanlık ve eğitim
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Süleymani ve Mühendis'in öldürülmesinden bu yana ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği binasının çevresi de dahil olmak üzere ABD’nin Irak’taki çıkarlarını ve askeri üslerini hedef alan saldırılar devam etti. ABD'nin çıkarlarına yönelik saldırıların sıklığı, geçtiğimiz yıl özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Bağdat Büyükelçiliği’ni kapatmakla tehdit etmesinin ardından azaldı.
Bir yandan ABD'nin Irak'taki çıkarları hedef alınmaya devam edilirken diğer yandan İran'a yanlısı başlıca milis gruplar, söz konusu saldırılarla ilişkilendirilmelerine karşı çıkıyorlar.
Irak, 9 Aralık’ta, ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon güçlerine bağlı muharip kuvvetlerin, misyonlarının sona ermesiyle çekildiklerini ve Irak'taki ABD güçlerinin misyonunun, artık askeri danışmanlık ve eğitmenlik rolüyle sınırlandırılacağını duyurmuştu.



Sudan'da Hayat Kurtarma ve Barış için Müttefikler Grubu’ndan “insani ateşkes” çağrısı

Darfur’daki bir mülteci kampındaki izolasyon merkezinde tedavi gören kolera hastaları (AFP)
Darfur’daki bir mülteci kampındaki izolasyon merkezinde tedavi gören kolera hastaları (AFP)
TT

Sudan'da Hayat Kurtarma ve Barış için Müttefikler Grubu’ndan “insani ateşkes” çağrısı

Darfur’daki bir mülteci kampındaki izolasyon merkezinde tedavi gören kolera hastaları (AFP)
Darfur’daki bir mülteci kampındaki izolasyon merkezinde tedavi gören kolera hastaları (AFP)

“Sudan'da Hayat Kurtarma ve Barış için Müttefikler Grubu” dün Sudan’da savaşan tarafları ‘Cidde Taahhütleri’ne uymaya ve insani yardım için zaman zaman ateşkes ilan edilmesine izin vererek, çatışma bölgelerine hayat kurtaran yardımların ulaşmasını ve sivillerin tehlikeden uzaklaşmasını sağlamaya çağırdı.

Suudi Arabistan, ABD, İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Afrika Birliği (AfB) ve Birleşmiş Milletler'den (BM) oluşan grup, Sudan'daki insani durumun her geçen gün daha da kötüleşmesinden duydukları derin endişeyi dile getirdi. Bu durum, ciddi yetersiz beslenme ve kıtlık çeken insan sayısının artması ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı engelleyen birçok engel nedeniyle, başlıca bölgelerde insani durumla müdahaleyi geciktiriyor veya engelliyor.

Grup tarafından yapılan ortak açıklamada, bu savaşta en büyük bedeli sivillerin ödediği vurgulandı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Sudan'daki durumun kötüleşmesi ve insani ihtiyaçların kritik seviyelere ulaşmasıyla birlikte, çatışmanın tarafları sivilleri korumak ve insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlamak için acil önlemler almalıdır. Uluslararası insani hukuk ve 2023 mayısında imzalanan Sudan'daki sivilleri korumayı taahhüt eden Cidde Deklarasyonu'na göre yardımların onlara ulaşmasını kolaylaştırmak zorundalar.”

Grup, savaşan taraflara insani faaliyetleri engelleyen ve önleyen tüm bürokratik engelleri kaldırmaları, ana ikmal yollarını konvoylar ve insani yardım çalışanları için açık tutmaları, ateşkes dönemleri ilan etmeleri,  gerektiğinde başka düzenlemeler yapmaları, Adri Sınır Kapısı’nın uzun soluklu olarak açılması, Darfur ve Kordofan'a giden temas hatları üzerindeki ana yolların öngörülen ve sürdürülebilir kullanımı konusunda anlaşmalar yapılması ile Güney Sudan'dan ilave sınır kapıları açılması çağrısında bulundu.

Ayrıca, insani yardım kuruluşlarının Sudan'ın her yerinde ihtiyaç sahibi tüm sivillere güvenli bir şekilde yardım sunabilmeleri ve diğer tarafların kontrolündeki bölgelerde yardım çalışmaları yaptıkları takdirde misilleme korkusu yaşamadan çalışabilmelerinin garanti altına alınması, sivillerin yardım ve hizmetlere güvenli bir şekilde erişebilmelerinin sağlanması, BM’nin ülke genelinde, özellikle Darfur ve Kordofan'da insani ihtiyaçların acil olduğu bölgelerde sürdürülebilir bir insani varlık göstermesine izin verilmesi ve bunun kolaylaştırılması talep edildi.

Sudan'ın tamamında iletişim hizmetlerine yeniden erişimin sağlanması ve başta enerji, su ve sağlık altyapısı olmak üzere hayati öneme sahip sivil altyapının korunması çağrısı yapılan açıklamada, bazı bölgelerde, özellikle Kuzey Darfur ve Kordofan'da, insani yardım aktörlerinin yardım çalışmaları yapabilmesi için durumu yatıştırmaya yönelik önlemlerin acilen alınması gerektiği belirtildi.

Grup, insani yardım çalışanları, onların merkezleri ve mülkleri dahil olmak üzere sivillerin korunması yükümlülüğünün yanı sıra insani yardımların ihtiyaç sahiplerine hızlı ve engelsiz bir şekilde ulaştırılması ve bunun kolaylaştırılması gibi ilkeleriyle uluslararası insani hukuka tam olarak saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.