Suriye’nin kuzeyinde Rusya’nın düzenlediği hava saldırıları nedeniyle endişe hakim

Hmeymim Hava Üssü’ndan havalanan savaş uçakları beş gündür İdlib’i bombalıyor

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kırsalında yer alan Kefer Taharim beldesine Rus savaş uçaklarının Pazar günü düzenlediği hava saldırıları sırasında hedef alınan bir bina (AFP)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kırsalında yer alan Kefer Taharim beldesine Rus savaş uçaklarının Pazar günü düzenlediği hava saldırıları sırasında hedef alınan bir bina (AFP)
TT

Suriye’nin kuzeyinde Rusya’nın düzenlediği hava saldırıları nedeniyle endişe hakim

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kırsalında yer alan Kefer Taharim beldesine Rus savaş uçaklarının Pazar günü düzenlediği hava saldırıları sırasında hedef alınan bir bina (AFP)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kırsalında yer alan Kefer Taharim beldesine Rus savaş uçaklarının Pazar günü düzenlediği hava saldırıları sırasında hedef alınan bir bina (AFP)

Rus savaş uçakları, Rusya'nın gerginliği tırmandıran askeri operasyonu çerçevesinde Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib Gerilimi Azaltma Bölgesi (İGAB) ile Hama ve Halep kırsallarına beş gündür hava saldırıları düzenliyor. Bombardımanlar sonucunda Halep kırsalındaki temas hatlarında bir sivil öldü, altı sivil yaralandı. Hava saldırıları, söz konusu bölgelerin sakinleri arasında endişe ve paniğe neden oldu. Öte yandan Suriyeli silahlı muhalif gruplar, Suriye rejimi güçlerinin mevzilerine karadan bombardımanlar düzenledi.  Bombardımanlar sonucunda rejim güçlerinden iki unsur öldü.
İdlib’deki saha aktivistleri, Rus savaş uçaklarının yeni yılda Suriye'nin kuzeybatısında yer alan İdlib ve Hama kırsallarındaki ayrı bölgelere, yüksek tahrikli basınç füzeleriyle beş gündür hava saldırıları düzenlediklerini ve patlama seslerinin Suriye-Türkiye sınır bölgelerinde dahi duyulduğunu söylediler. Aktivistlerin aktardıkları bilgilere göre dün sabah İdlib’in güneyindeki Cebel ez-Zaviye’ye bağlı el-Bera ve Deyr Sunbul beldelerini hedef alan bombardımanlarda bir sivil hayatını kaybederken, yaralanan altı sivil hastanede tedavi altına alındı.
Akvisitlerden biri, Rus savaş uçaklarının yoğun hava saldırıları ve uçuşlarının ardından siviller arasında  bir korku ve panik halinin ortaya çıktığını söyledi. Aktivistler, İdlib ve Halep kırsalında kümes hayvanları ve büyük baş hayvan çiftliklerini hedef alan çok sayıda hava saldırısının ardından, büyükbaş ve kümes hayvanları çiftlikleri ve yerinden edilmiş insanların yoğun olduğu bölgelerde korkunun daha fazla hakim olduğunu aktardılar.
İdlib'in kuzeyindeki Armanaz beldesinde Pazartesi günü düzenlenen hava saldırılarında, altı kümes hayvanı ve bir büyükbaş hayvan çiftliğinin hedef alınması sonucunda çok sayıda hayvan telef olurken bir işçinin ölümüne ve ailesinden biri ağır beş kişinin yaralanmasına neden oldu.
İdlib kırsalında insani yardım gönüllüsü olan Adnan el-Ömer adlı aktivist, dün yaptığı açıklamada, Rus savaş uçaklarının Pazartesi günü, İdlib ve Hama kırsalına 13'ten fazla hava saldırısı düzenlediği ve bunlardan beşinin İdlib'in güneyindeki Cebel ez-Zaviye’deki el-Bera beldesi ve çevresini, ikisinin İdlib'in doğusundaki Sarmin beldesi çevresini ve üçünün İdlib'in kuzeyindeki Armanaz beldesi yakınlarındaki bir kümes hayvanı çiftliğini hedef aldığının belgelendiğini söyledi. Rusya'nın Suriye'nin kuzeybatısındaki İGAB'a yönelik hava saldırılarında hayatını kaybeden sivillerin sayısının 2022 yılı başından itibaren biri kadın olmak üzere altıya yükseldiğini belirten Ömer, dokuzu çocuk 17 sivilin de ağır yaralandığını sözlerine ekledi.
Rusya'nın sivilleri, ekonomik tesisleri ve hayati noktaları hedef alarak gerilimi tırmandırması ve hava saldırıları, muhalif gruplar ile Suriye rejimi güçleri ve rejimi destekleyen milisler arasında askeri gerilime neden oldu. Çatışan taraflar, top ve füzelerle bir birlerine ait noktaları hedef alırken her iki tarafın da kayıplar verdiği bildirildi.
Muhalif gruplardan Yüzbaşı Ebu el-Beraa, Feth'ul Mubin Operasyon Odası’na bağlı Suriyeli muhalif grupların, rejimin Hama'nın batısındaki Gab Ovası'ndaki Curin ve el-Basa köylerindeki askeri bölgelerini roketatarlar ve toplarla bombaladığını söyledi. Halep'in batı kırsalında İran destekli milislerin konuşlandığı 46. Alay Kışlası’nın bombalandığını belirten Beraa, İdlib'in güneyindeki Kefer Nebil, Hantutin ve Maaret en-Numan ilçeleri yakınlarında rejim güçlerinin mevzilerinin de hedef alındığını kaydetti. Tüm bombardımanlar ve saldırılar sonucunda rejim güçleri ve İran destekli milislerden 4 unsurun öldüğünü aktaran Beraa, Halep'in batı kırsalındaki Bala nahiyesindeki muhalif grupların keskin nişancıları tarafından iki unsurun daha öldürüldüğünü de sözlerine ekledi. Beraa, muhalif grupların Suriye rejiminin askeri bölgelerini, Rus savaş uçaklarının muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerde hayati noktaları, ekonomik tesisleri, geçim kaynaklarını, içme suları kaynaklarını ve sivilleri hedef alan hava saldırılarına karşılık verilmesi çerçevesinde hedef alındığına dikkati çekti.
Rusya'nın İdlib'de gerilimi tırmandırdığını söyleyen Beraa, “Bu durum, Türkiye ve Rusya arasında iki ülkenin başta Suriye’nin kuzeydoğusu ve Fırat’ın doğusu olarak bölgeler olmak üzere Suriye'deki çıkarlarına göre bir dizi siyasi ve saha dosyasında anlaşmazlıkları olduğunu ortaya koyuyor. Gerilim tırmandırılarak Türkiye'ye karşı İdlib’in güneyinden geçen Halep-Lazkiye uluslararası karayolunun aşağısındaki bölgeleri terk etmesi ve muhalif grupları da Cebel ez-Zaviye'den ve yolun aşağısındaki ve güneyindeki bölgelerden çekilmesi için bir baskı kartı oluşturulmaya çalışılıyor” değerlendirmesinde bulundu.



Nesiller boyu güvenlik ve istihbarat şefleri: İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği yok

Güvenlik servislerinin şefleri, İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği olmadığını vurgulayarak, “yenilginin arifesindeyiz” diye uyardı (Rafidat ağı)
Güvenlik servislerinin şefleri, İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği olmadığını vurgulayarak, “yenilginin arifesindeyiz” diye uyardı (Rafidat ağı)
TT

Nesiller boyu güvenlik ve istihbarat şefleri: İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği yok

Güvenlik servislerinin şefleri, İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği olmadığını vurgulayarak, “yenilginin arifesindeyiz” diye uyardı (Rafidat ağı)
Güvenlik servislerinin şefleri, İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği olmadığını vurgulayarak, “yenilginin arifesindeyiz” diye uyardı (Rafidat ağı)

Emel Şehade

“Gazze'ye yönelik 22 aylık savaşın ardından, iç bölünmeleri ve anlaşmazlıkları 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaşan İsrail tehlikeli bir uçurumun eşiğine geldi.” Bir İsrailli güvenlik yetkilisi, Binyamin Netanyahu hükümetinin uyarıları ve savaşın devam etmesinin sadece Gazze'de hayatta kalan rehineler değil, aynı zamanda İsrail'in iç durumu ve dünyadaki konumuna yönelik tehlikelerini dikkate almaması nedeniyle, son 24 saat içinde iç bölünmelerin ve anlaşmazlıkların zirveye ulaştığı İsrail'deki durumu böyle özetledi.

Bu seferki açıklamalar, aylardır sesleri duyulan rehinelerin aileleri veya bir grup güvenlik ve askeri personelle sınırlı kalmadı. Güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının nesiller boyu eski şefleri tarafından örgütlü bir şekilde yapıldı. “Savaşı durdurun” başlıklı bir uluslararası ve yerel medya kampanyası başlattılar ve İsrail'in Gazze'ye karşı savaşını sürdürmesi durumunda karşılaşacağı tehlikeleri açıkladılar.

frbg
Orduda görev yapmayı reddeden iki genç Einat Gerstman ve Yuval Felg (Rafidat)

Güvenlik teşkilatlarının şefleri, video şeklinde yayınladıkları açıklamalarında, “Yenilginin arifesindeyiz" uyarısında bulunarak, İsrail'in savaşı durdurmaktan başka seçeneği olmadığını vurguladılar.

“Kendi yarattığımız bir yalanın içindeyiz”

Böyle bir kampanyayı beklemeyen birçok İsrailliyi şaşkına çeviren bu medya kampanyası kapsamında 11 eski üst düzey yetkili açıklamalarda bulundu. Şin Bet'in eski şeflerinden Mossad, askeri istihbarat başkanları ve hatta polis komiserlerine kadar her biri, durum hakkındaki kendi görüşlerini şöyle ifade etti: “Yenilginin arifesindeyiz. Bu savaş haklı bir savaş, hatta bir savunma savaşı olarak başladı. Ancak tüm askeri hedeflerimize ulaştığımızda ve tüm düşmanlarımıza karşı ezici bir askeri zafer kazandığımızda, bu savaş haklı bir savaş olmaktan çıktı. Aksine İsrail'i güvenliğini ve kimliğini kaybetmeye sevk eden bir savaşa dönüştü.”

Ordunun artık savaşı önemli başarılarla sonlandırma kabiliyetinden çok uzak bir noktada olduğunu varsaydılar ve İsrail ordusunun mevcut güç ve kapasitesiyle Gazze'deki savaşı bitiremeyeceğini açıkça ifade ettiler. Ardından şunu eklediler “Şu anda esasen kayıpları en aza indiriyoruz. Bu başarıları gömdük ve siyasi hedefi olmayan bir savaşı sürdürüyoruz. Siyasi hedefi olmayan bir savaşsa yenilgi demektir. Nitekim, mevcut savaş bir aldatma savaşıdır. Gideon’un Arabaları operasyonu neredeyse hiçbir şey başaramadı. Bu da yenilgi demektir. Gerekenden çok daha fazla kayıp ve ölümle bedeller ödedik. Uluslararası hasar ağır. Rehineler konusunda şu ana kadar hiçbir ilerleme kaydedemedik. Dünyanın bugün gördüğü şey bizim kendi hatamız. Kendi yarattığımız bir yalanın arkasına saklanıyoruz. İsrail halkına bu yalan satıldı. Ne yazık ki dünya uzun zaman önce bunun gerçek tablo olmadığını anladı.”

Bahsi geçen yetkililer, tüm güvenlik personelini, askeri personeli ve yetkilileri İsrail hükümetine karşı durmaya, politikasının tehlikelerinden açıkça bahsetmeye, kendisine savaşı durdurma, güvenli bölgeye çekilme ve kapsamlı bir anlaşmaya varma çağrısı yapmaya davet ettiler.

Stratejik kayıp

Şarku’l Asvat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre eski güvenlik şeflerinin kampanyası, Binyamin Netanyahu'nun aşırı sağcı bakanları tarafından uçuruma sürüklendiği ve bu kişilerin kurbanlarının Gazze'deki rehineler olacağı konusunda uyarıda bulunurken, eski askeri istihbarat başkanı Amos Yadlin'in tabiriyle, İsrail'in “yeni bir felakete” yaklaştığına inananlar da var. Yadlin, bu savaşın daha az tartışılan diğer yönlerinin İsrail için daha tehlikeli olduğuna inanıyor ve şunu söylüyor: “Yaklaşan felaket, siyasi ve stratejik kayıptır. Mutlak bir zafer talep eden, Hamas'ı ortadan kaldırıp rehineleri geri getirme sözü veren, şu anda daha tehlikeli bir durumda. Dahası Hamas rehineleri iade etmeden Gazze'de alternatifi olmadığını kanıtladığı bir zafer kazanırken, İsrail'in uluslararası meşruiyeti eşi benzeri görülmemiş bir düşüşe geçti.” Yadlin şunu da ekliyor: “Hükümetin bugünkü temel hedefi sonsuz bir savaş yürütmek. Bugün gördüklerimiz aslında bu hedefi yansıtıyor ve bu hedef, savaşlar arasında müreffeh ve gelişmiş bir toplumu gerekli gören, bu nedenle, siyasi başarıya götüren açık askeri başarılar elde edeceği hızlı savaşlar yürütmeyi amaçlayan İsrail güvenlik konseptiyle çelişiyor.” Yaldin “İsrail ordusunun bugün Gazze'de başarısız bir şekilde yönetildiğini, bu nedenle sonucun başarısızlık olduğunu” da açıklıyor.

Reddedenler çemberi genişliyor

Aynı zamanda, İsrail'deki güvenlik ve askeri figürler, oryantalistler ve diğer önemli isimlerden oluşan giderek büyüyen bir taban, İsrail'e yönelik yaklaşan tehlike ve iç çatışmanın sonuçları konusunda uyarmak için mevcut her platformu kullanıyorlar. Hatta bazıları, İsrail'in yenilginin arifesinde olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyorlar. Mossad'ın eski başkan yardımcısı ve Kuzey Komutanlığı komutanı olarak görev yapan Amiram Levin, büyük bir tartışmaya yol açan çarpıcı bir açıklamada bulunarak, İsrail'in Gazze'de yaptıklarını “soykırım” olarak nitelendirdi. Tel Aviv'de düzenlenen bir kültür gecesine katılan Levin, “Hükümetin bugün orduya verdiği emirler suçtur. Tereddüt etmemeli veya gerçeklerden kaçmamalıyız. Bunun adını koymalı ve aç çocukları ve bir lokma ekmek arayan ebeveynlerini vurma emri vermenin suç olduğunu tüm dürüstlüğümüzle söylemeliyiz. Buna soykırım denir. Bizim yaptığımız şey soykırımdır” dedi. Bu açıklamanın ardından Levin, kendisine yönelik geniş çaplı bir kışkırtma kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Soykırımı Nazizmin bir türevi olarak görenler, Levin'in 30 yıldan uzun bir süre önce ordunun çok sayıda Lübnanlıyı öldürdüğüyle övündüğü açıklamalarını yayınlamaya başladı.

Özellikle Netanyahu'ya yakın olan Channel 14'teki sunucular, Levin'in Lübnan hakkındaki açıklamalarını Lübnan'daki savaş suçlarının itirafı olarak değerlendirerek, “Ne tür bir soykırımdan bahsediyor?” diye sordular.

En büyük tehlike ise ordu içinde yayılıyor; Gazze'de yaşananlar nedeniyle bir ret ve isyan var. Vicdani retçilerin sayısı artıyor ve açıkça, retlerinin Gazze savaşına ve İsrail'in soykırım işlemesine karşı bir protesto olduğunu deklare ediyorlar. Bu açıklamalar, ordu kurumunun temellerini sarstı.

Sevk belgesini yakma

Askerlik hizmetini reddeden iki genç Einat Gerstman ve Yuval Felg, reddetmelerinin bedelini fiili hapis cezasıyla ödediler. Gerstman 30 gün, Felg ise 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Gözaltı merkezine götürülmeden önce aile üyeleri, arkadaşları ve Rafidat ağından aktivistler gösteri düzenledi. Gösteri sırasında, pankartları yırtan ve göstericilere, Gerstman ve Felg'e saldırmaya çalışan bir grup İsrailli ile aralarında bir çatışma yaşandı. Bu sahne tartışmalara yol açtı ve iç çatışmanın derinliğini yansıttı. Özellikle Rafidat ağından aktivistlerin attığı sloganlar arasında “soykırımı reddeden” sloganlar da vardı. Hatta bir ara askerlik çağındaki genç kızlar, askerlik yapmayı reddettiklerini açıklayıp sevk belgelerini yaktılar. Felg, gözaltı merkezine girmeden önce, "Soykırıma katılmayı reddetmek ve duyan herkese bir mesaj göndermek için buradayım; soykırım devam ettiği sürece barış ve güvenlik içinde yaşayamayacağız. Askerliği reddettiğim için bir süre hapiste kalacağım. Ama bunun yapmam gereken doğru şey olduğundan eminim” dedi. Gerstman ise göstericilere, “işgal altındaki Batı Şeria'yı kontrol eden sistemin bir parçası olmak istemediğim ve Gazze'ye karşı yürütülen savaşın bir parçası olamayacağım için askerlik yapmayı reddediyorum. Bu kadar çok insana yaşatılan acılara meşruiyet kazandıramam” dedi.

Bu iki gencin yanı sıra, askere alınmadan önce askerlik yapmayı reddettikleri için 10 gencin daha hapis cezası aldığı bildirildi. Ordu, bu askerlik hizmetini reddedenlere karşı daha sert davranmaya başladı. Nitekim daha önce Tal Mitnick 185 gün hapis cezasına çarptırılırken, Itamar Greenberg 200 gün hapis cezasına çarptırılmıştı ve bu, on yıldır görülmemiş bir rekor.