Yemen: Meşru Hükümet yanlısı Amalika Tugayları ilerliyor

Arap Koalisyonu’nun Marib ve Şebve’deki operasyonlarında 260 Husi milis öldürüldü ve 32 araç imha edildi

Sana’da Husi milislerin toplantısından bir görüntü (EPA)
Sana’da Husi milislerin toplantısından bir görüntü (EPA)
TT

Yemen: Meşru Hükümet yanlısı Amalika Tugayları ilerliyor

Sana’da Husi milislerin toplantısından bir görüntü (EPA)
Sana’da Husi milislerin toplantısından bir görüntü (EPA)

Amalika Tugayları ve onları destekleyen Yemen askeri birlikleri, 5 Ocak’ta Şebve vilayetindeki ilerleyişini sürdürüyor. Askeri birlikler, komşu Marib vilayetinin Harib kasabasında uzanan, Husilere ait takviye yollarını keserek, yeni stratejik alanlar ele geçirdi.
Yemen’de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu’nun hava desteği devam ederken, Amalika Tugayları’nın ilerlemesine, Yemen ordusunun restorasyonu ve Marib’in güneyinde ve batısındaki çeşitli bölgelere yönelik halk direnişi eşlik etti. Koalisyonun saldırıları sonrasında 260’tan fazla Husi milis öldü, onlarca askeri araç da imha edildi.
Aynı şekilde Arap Koalisyonu, Marib’de 24 saat içerisinde Husi milislere karşı 12 operasyon düzenlediğini açıkladı. Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan Haber Ajansı SPA’dan aktardığı habere göre hedeflerin, 9 askeri aracı imha ettiği ve 70’ten fazla teröristi ortadan kaldırdığı belirtildi.
Şebve’de ise koalisyon, 24 saat içerisinde milislere karşı 37 operasyon gerçekleştirdiğini açıkladı. Saldırıda 23 askeri aracın, 1 füze fırlatıcısının ve 190’tan fazla teröristin yok edildiği ifade edildi.
Aynı şekilde askeri medya organları, Amalika Tugayı güçlerinin 5 Ocak’ta Beyhan eksenindeki 163. Piyade Tugayı’na ait kampın kontrolünü ele geçirdiğini ve Şebve vilayetindeki es-Selim ve es-Safra bölgelerini arındırdığını bildirdi.
Amalika Tugayları medya merkezi, güçlerin Husi milislere karşı şiddetli çatışmalara girdiğini, Beyhan ekseninde, es-Selim ve es-Safra bölgelerinde 163. Tugay’ın kampını kontrol ettiğini duyurdu. Husi milisler, can ve mal kaybına uğrarken, yüzlerce üyesi öldü ve yaralandı, Husi milislere ait çok sayıda silah ele geçirildi. Askeri medya, kurtarılan alanların ve bölgelerin görüntülerini ve Husilerin personel ve teçhizat açısından kayıplarının yanı sıra çok sayıda milisin esir alındığı görüntüleri de yayınladı.
Bu gelişmelerden bir gün önce ise Tuğgeneral Ebu Zara el-Muharrami liderliğindeki Amalika Tugayları, koalisyona ait uçakların desteğiyle Nagub kentinin ve Şebve’de bulunan Usaylan kasabasındaki stratejik Hamma kavşağının kontrolünü ele geçirdi.
Askeri medya, güneydeki Amalika Tugayları’nın Husi milislere karşı yürütülen şiddetli savaşların ardından Nagub şehrini, stratejik Hamma kavşağını, Cebel bin Saaban bölgesini ve el-Hucira köyünü kurtarmayı başardığını bildirdi. Medya organlarına göre Husilere mensup yüzlerce unsur öldürülürken, çok sayıda ekipman ele geçirildi ve bazı milisler firar etti.
Amalika Tugayları’nın kaydettiği bu yeni ilerleyiş, kuvvetlerin Beyhan kasabası ve merkezine ilerlemesine olanak sağlıyor. Aynı şekilde Usaylan, Beyhan ve Harib’i birbirine bağlayan kavşağın kontrolünün ele geçirilmesi sonrasında, Marib vilayetine bağlı Harib kasabasının merkezine doğru bir başka cephede hareket izni sağlanmış oldu.
Yerel kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada Husi milislerin Usaylan kasabasındaki kurtarılmış alanlarda bulunan köylere ve evlere yönelik füze saldırılarıyla bağlantılı olarak Husi milislerin, yeni temas hatlarına kaçış yollarına binlerce mayın döşediğini aktardı.
Askeri medya organlarına göre Husi milisler, Şebve Valisi olarak atadıkları Ahmed el-Hamzi’yi kaybetti. Ayrıca kaynaklar, Yemen’de meşruiyeti destekleyen koalisyona ait uçakların düzenlediği saldırılarda, Lahic ve el-Mahra vilayetlerindeki diğer Husi liderlerin de yaralandığını söyledi.
Güneydeki Amalika Tugayları, geçen cumartesi günü ‘Güney Kasırgası’ operasyonunu başlattı ve tüm Usaylan kasabasını kurtarmayı başardı. Komşu Beyhan ve Ayn kasabalarını ele geçiren Tugaylar, Marib’deki Harib kasabasına ve komşu el-Beyda vilayetine doğru ilerlemeye devam ediyor.
Söz konusu güçlerin ilerlemesiyle birlikte Beyhan sakinleri, Husi liderlerin unsurlarına vatandaşların evlerine barikat kurmaları emri verdiğini belirtti. Aynı şekilde Husiler, tutuklama furyaları gerçekleştirerek ve bölge sakinlerine milislerin yanında savaşmak üzere silaha sarılmaya zorlamak için gözdağı vererek, tüm hükümet tesislerini kışlalara dönüştürdüler.
Askeri medya organlarının belirttiğine göre Yemen ordu güçlerinin askeri operasyonlarının ve Marib’in güney ve batısındaki cephelerde halk direnişinin yanı sıra Şebve’deki şiddetli çatışmalar sonucunda, çok sayıda alan kurtarıldı.
Ordunun resmi internet sitesi ‘September.net’, halk direnişinin desteklediği ordu güçlerinin, art arda ikinci gün Marib vilayetinin güneyine doğru ilerlemeye devam ettiğini söylerken, İran destekli Husi milislerin saflarında ise büyük çöküşlerin yaşandığını vurguladı.
İnternet sitesine göre Yemen Ulusal Ordusu ve Halk Direnişi unsurları, vilayetin güney cephesinde Husi milislere karşı şiddetli çatışmalara girdi. Ayrıca koalisyon güçlerinin aktif katılımıyla milisleri birçok mevziide yenmeyi başardılar. Topçu saldırılarıyla ise Marib’in güneyindeki çatışma sahası boyunca Husi mevzileri ve tahkimatları yerle bir edildi.
Askeri internet sitesine göre Yemen’deki meşruiyeti destekleyen koalisyon savaşları, Marib’in güney ve batı cephelerinin farklı bölgelerinde Husi takviyelerini ve mekanizmalarını hava saldırılarıyla hedef aldı. Bu çerçevede Husi milisler tarafından yerleşim yerlerini bombalamak için kullanılan bir balistik füze fırlatıcısı da dahil olmak üzere askeri araç ve teçhizatlar imha edildi.
Bunların yanı sıra Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin medya merkezi, ordu topçularının Marib’in güneyindeki savaş operasyonları boyunca Husi milislerin mevzilerini ve tahkimatlarını yerle bir ettiğini bildirdi.
Sana’daki bilgi sahibi kaynaklar, Husi milislerin dört vilayetten Marib ve Şebve cephelerine büyük takviyeler sağladığını bildirmişti. Kaynaklar, bu takviyelerin çoğunun ‘ideolojik ve mezhepsel amaçlarla orduya aldığı ve seferber ettiği gençler ve öğrencilerden’ oluştuğuna dikkat çekti.
Koalisyonun gerçekleştirdiği saldırılar, Husi milislerin Marib’i çevreleyen farklı cephelerde, el-Cevf ve Şebve vilayetlerinde yaşadığı kayıpları ikiye katladı. Tahminlere göre milisler, son iki ayda yaklaşık 8 bin savaşçısını kaybetti. Şubat 2021’den bu yana ise ölü milis sayısı, 30 bini aştı.



Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı
TT

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa 14. Leo, dün Lübnan'ı barışa çağırarak, ülkeye yaptığı ziyaretin başında Lübnanlılara ülkelerinde kalma "cesaretini" göstermeleri çağrısında bulundu ve ortak bir gelecek için "uzlaşmanın" önemini vurguladı.

Papa Francis, yarına kadar sürecek Lübnan ziyaretine başladı ve Lübnan halkına seslenerek, "Barışa bağlılık ve barış sevgisi, bariz yenilgiler karşısında korku duymaz ve başarısızlığın onları caydırmasına izin vermez" dedi. Papa Francis, "Kaçmanın daha kolay, hatta başka bir yere gitmenin daha iyi olduğu anlar vardır. Evde kalmak veya geri dönmek cesaret ve öngörü gerektirir" ifadelerini kullandı. Papa Francis, "Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da istikrarsızlık, şiddet, yoksulluk ve diğer birçok tehlikenin, vatanlarını terk etmenin derin acısını yaşayarak başka bir gelecek arayan gençlerde ve ailelerde kan kaybına neden olduğunu biliyoruz" dedi.

Papa, Lübnanlılara "zorlu uzlaşma yolunu" izlemeleri çağrısında bulunarak, "iyileşmesi yıllar, hatta bazen nesiller süren kişisel ve kolektif yaralar var" ifadesini kullandı.

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa'yı karşılamada yaptığı konuşmada, "Lübnan'ı korumak yaşayan insanlığın görevidir, çünkü farklı dinlerin evlatları arasında özgür ve eşit yaşam modeli çökerse, yeryüzünde buna uygun başka hiçbir yer yoktur" dedi.


Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
TT

Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan özgürlük için ve özgürlük nedeniyle kuruldu. Herhangi bir din, mezhep veya grup için değil" ifadelerini kullandı.

Beyrut'ta Papa 14. Leo ile yaptığı görüşmede Avn, Lübnan'ın "her insan için özgürlük ve her insan için onur vatanı" olduğunu belirterek, "Ölmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, umutsuzluğa kapılmayacağız ve teslim olmayacağız" dedi.

Avn, "Lübnan, Hristiyanlar ve Müslümanların, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşitliğe dayalı, her insana ve her özgür vicdana açık bir anayasal sistem içinde, farklı ama eşit bir şekilde birlikte yaşadığı, sistemiyle benzersiz bir ülkedir" şeklinde konuştu.

Papa 14. Leo’nun, geçen perşembe günü başlayıp dün öğlene kadar süren Türkiye ziyaretinin ardından geldiği Lübnan’ı ziyareti yarına (Salı) kadar devam edecek ve akabinde Roma'ya dönecek.


Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da

Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da
TT

Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da

Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da

Saad Kiwan

Papa XIV. Leo geçmişi geride bıraktı ve yurtdışındaki ilk pastoral ziyaretinde, dün öğleden sonra ulaştığı Lübnan'dan önce Türkiye'de bulunan (İznik sınırları içerisinde bulunan antik bir Grek şehri) Nikaia'daki köklerine geri dönüyor. Miladi 325 yılında Nikaia, Hz. İsa’nın (Mesih) bir insan mı yoksa bir tanrı mı olduğu tartışmasının yapıldığı ilk ekümenik konseyi ağırladı. Burada ayrıca Paskalya, yani Hz. İsa’nın dirilişinin kutlanacağına karar verildi ve Kilise, inancın kapsamına giren kişi ve diğer kutsalları belirleyen otorite ve referans merkezi haline geldi. Nikaia 1700 yıl önce Hıristiyanlık inancının doğasını tanımlarken, Papa XIV. Leo’nun bu göreve seçilmesinden sadece altı ay sonra ziyaret ettiği Beyrut, 1975 yılındaki savaşla başlayan ve iç savaş, yabancı işgaller ve mezhep liderleri arasındaki çatışmalarla devam eden elli yıllık harp geçmişinin ardından nefes almaya çalışıyor. Şu anda, devletin tüm toprakları üzerindeki egemenliğini ve otoritesini yeniden tesis etmek için mücadele ediyor. Dolayısıyla Roma'nın yeni Papa'sı, bu ülkeye barışın geri dönmesine ilk katkıda bulunan kişi olmak ve 8 Mayıs'ta, selefi Papa Francis'in ölümünün ardından seçildiği gün yaptığı gibi, Lübnan'dan bölgedeki tüm çevre ülkelere “Barış hepinizin üzerine olsun” diyerek barış mesajı göndermek istiyor. Zira Papa’nın Lübnan ziyaretinin başlığı da “Ne mutlu barışı sağlayanlara” olarak belirlendi. Öte yandan yeni Papa, hastalığı nedeniyle köklerine dönüp Lübnan'ı ziyaret etme arzusunu gerçekleştiremeyen önceki Papa Francis'in isteğini en iyi şekilde yerine getirmiş oldu. Papa Francis, 2021 Mart ayında Irak'ı ziyaret ettikten sonra Lübnan'ı ziyaret etmeyi istediğini açıklamış ve bunun için hazırlık yapmıştı, ancak ömrü vefa etmedi.

Diğer yandan Papa’nın ziyaret ettiği Beyrut, sadece Lübnan'ın başkenti değil, aynı zamanda tarihi olarak Doğu’nun özgürlük başkenti ve yüz binlerce Filistinli, Suriyeli, Iraklı ve diğer Arap ülkelerinden sürgün edilenlerin sığınağı. Ayrıca, sadece ticaret için değil, aynı zamanda kültür ve medeniyet alışverişi için de Akdeniz'e ve dolayısıyla Avrupa'ya açılan Doğu kapısı olarak bilinir.

Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk.

Bu ziyaret, Papa XIV. Leo’nun ilk yurt dışı ziyareti olsa Lübnan için bir ilk değil. Zira daha önce de üç farklı papa Lübnan'ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretleri ilki, 1964 yılının sonunda Kudüs'e giderken Beyrut’taki havaalanında mola veren Papa VI. Paul tarafından gerçekleştirildi. Papa VI. Paul, Lübnan'ın Vatikan'daki ilk büyükelçisi olan dönemin Cumhurbaşkanı Şarl Helu tarafından karşılandı. Bu ziyareti, 1997 mayısında Papa II. John Paul'un tarihi iki günlük ziyareti izledi. Beyrut'un merkezindeki Şüheda Meydanı'nda toplanan on binlerce Lübnanlı tarafından çok sıcak bir şekilde karşılanan Papa II. John Paul, burada ayin düzenledi ve genellikle tüm kıtaya hitap eden ‘Lübnan için Yeni Bir Umut’ adlı apostolik öğütlerini verdi.

Papa, “Lübnan bir ülkeden daha fazlasıdır, Doğu ve Batı için özgürlük ve çoğulculuğun mesajıdır” diye vurguladı.

Eski Başbakan Refik Hariri’nin sponsorluğunda ve katılımıyla gerçekleşen ziyaret, ulusal uzlaşma ve bir arada yaşama teşvikine odaklandı ve Papa, gençlere özel bir mesaj vererek, ülke için yeni bir gelecek inşa etmeleri için onları teşvik etti.

vfbgh
Papa XIV. Leo, Lübnan'ın Beyrut kentine yaptığı ilk apostolik gezisi sırasında Rafic Hariri Uluslararası Havalimanı'na vardığında papalık uçağından inerken, 30 Kasım 2025 (Reuters)

Papa XIV. Leo, bu akşam Beyrut'un kuzeyindeki Cünye şehrine bakan Bkerki'deki Maruni Kilisesi'nin avlusunda gençlerle bir araya gelecek. Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk. Lübnan'daki Hıristiyanlarda iz bırakan II. John Paul'un olağanüstü ziyaretinin ardından, 14 Eylül 2012'de Papa XVI. Benedict'in üçüncü ziyareti gerçekleşti. Bu ziyaretten geri döndükten sadece birkaç ay sonra papalıktan istifa ederek dünyayı şaşırtan ve Lübnan'dan Ortadoğu'ya apostolik bir mesaj göndermek isteyen Papa, bu mesajı Lübnan'dan vererek Lübnan'ın karşılaştığı zorluklara rağmen bir arada yaşama modeli olduğunu vurguladı. 23 Şubat 2011'de, dönemin Maruni Patriği Nasrallah Butrus Sfeir ve Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın katıldığı resmi bir törenle Vatikan'daki Aziz Petrus Meydanı'nda Marunilerin koruyucu azizi Aziz Marun'un heykelinin açılışını yaparak Marunilere yönelik sembolik ve son derece önemli bir adım attı. Papa XIV. Leo, bu ziyaretiyle, Hizbullah'ın Lübnan'ı içine çektiği ve şimdi Papa'nın ziyaretini memnuniyetle karşılayan bir açıklama yayınlayarak yararlanmaya çalıştığı son İsrail savaşına rağmen, bu bir arada yaşama modelini canlandırmaya ve bir doz iyimserlik aşılamaya çalışıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Papa'nın ziyaretinden bir hafta önce, sanki bunu engellemek istercesine, Hizbullah’ın askeri kanadının İran doğumlu Heysem et-Tabatabai'yi suikastla öldürerek Hizbullah’a ağır bir darbe indirdi. Hizbullah ise misilleme yapacağına ant içti.

Ancak Papa, çok sayıda seçenek, kültür ve dinin bulunduğu, nadir bir birlikte yaşama modeli olan ve tek bir görüş, tek bir inanç, tek bir kültür ve dolayısıyla tek bir seçeneğin hakim olduğu Doğu'da çöküş tehdidi altında olan Beyrut'a geldi. Bu şehrin, Katolik Kilisesi için Doğu'daki en önemli ve son önemli Hıristiyanlığın merkezi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ziyarete gösterilen olağanüstü ilgi, Maruni Kilisesi'nin Papa’ya yaptığı özel karşılamada da açıkça görüldü. Kilise, ziyaretin başarılı geçmesi için tüm kaynaklarını seferber etti ve geleceğe olan güvenini ve umudunu yitirmiş, çoğu göç etmek isteyen gençleri bir araya getirdi.

Yaklaşık kırk yıl önce vefat eden düşünür ve siyasetçi Charles Malik şöyle demiştir:

“Hıristiyanlık, Doğu'daki neredeyse tek yeri olan Lübnan'dan kaybolursa, sadece Ortadoğu'dan değil, Asya ve Afrika'dan da kaybolur.”

“Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gitti.

Hikaye bir kelimeyle başlar ve her şeyi içinde barındırır. Yuhanna İncili'nin girişinde böyle yazar. ‘Logos’a atıfla bulunur, başlangıca yani Tanrı’ya işaret eder. Bu kelime, Aziz Marun ve ardından John Marun'un sözleri aracılığıyla Lübnan'da Maruniliğin oluşumuna katkıda bulundu. Böylece Marunilik ortaya çıktı ve Roma ile olan bağlantısı, 1215 yılında Papa III. Innocentius’un Maruni Patriği Jeremiah Amshitti’yi Antakya ve tüm Doğu'ndaki Marunilerin patriği olarak atamasıyla belgelendi.

Maruni Patriği Amshitti’nin 1231 yılındaki ölümünden sonra, Maruni din adamları, bu mezhebin yüzlerce yıldır sahip olduğu bir ayrıcalık olan yeni bir patrik atanması konusunda anlaşmazlığa düştüler. Vatikan duruma müdahale ederek Daniel Shamati’yi patrik olarak atadı. 1584'te Roma'da bir Maruni okulu açıldı ve bu okul bugün hala varlığını sürdürüyor.

Şarl Helu, Vatikan ile ilişkilerden sorumlu komisyon üyesi olarak atandı ve bağımsızlıktan sonra, 1946'da Kutsal Makam'a (Vatikan) büyükelçi olarak atandı. Buna karşılık Vatikan da Lübnan'a büyükelçisini atadı. Apostolik Nunciature'un başkanı olan bu kişi, dini bir diplomatik unvan olan nuncio olarak adlandırılıyor ve şu anda diplomatik heyetin başında yer alıyor. Lübnan, Vatikan'dan özel bir ilgi gördü ve 1977'de Lübnanlı bir Maruni rahip ve keşiş Şarbel Mahluf’un aziz ilan edildiği gün, Papa VI. Paul, Maruni Patriği Anthony Peter Khoraish’a “Kiliseniz Lübnan'ın gururudur” diye seslendi.

Ziyaret programı

Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve burada Cumhurbaşkanı Joseph Avn tarafından karşılandı. Büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na geçerek Cumhurbaşkanı Avn ile bir görüşme gerçekleştirdi. Ardından, sivil toplum ve diplomatik heyet temsilcileriyle yaptığı toplantıda, iki buçuk gün içinde altıdan fazla olacak olan ilk konuşmasını yaptı.

gbhy

Papa bu sabah, Aziz Şarbel'in mezarının bulunduğu Annaya Maruni Manastırı’nı ziyaret ederken bu ziyaret, bir papa tarafından Beyrut'un kuzeyindeki Cubeyl (Biblos) bölgesinin yükseklerinde bulunan bu manastıra yapılan ilk ziyareti olacak. Aziz Şarbel Mahluf, yaklaşık elli yıl önce, 1977 ekimin Papa VI. Paul tarafından aziz ilan edildi. Ancak, Papa II. John Paul ve Papa XVI. Benedict, aziz ilan edildikten sonra Lübnan'ı ziyaret ettiklerinde onu ziyaret etmediler. Bu kez, Maruni Patrikhanesi ve Aziz Şarbel'in mensup olduğu Lübnan manastır tarikatı Vatikan'a bir talepte bulunarak, Papa'dan manastırı İtalya'daki Aziz Francis ve Fransa'daki Lourdes Meryem Ana tapınakları gibi uluslararası bir hac yeri olarak kutsaması için tapınağı ziyaret etmesini istedi. Bu manastır, sadece Hıristiyanlar ve Lübnanlılar için değil, on binlerce inanan için hac yeri haline gelmişti. Papa XIV. Leo daha sonra, Cubeyl'in yüksek tepelerinden Cuneyh'in yüksek tepelerine geçecek ve Harissa'daki Meryem Ana Tapınağı'nda piskoposlar, rahipler, kutsanmış kişiler ve pastoral çalışanlarla bir araya gelerek bir konuşma yapacak. Bu toplantı, yerel Kilise ile ilişkiler ve Lübnanlı Hristiyanların yaşadığı sosyal sorunlar konusunu gündeme getirmek için bir fırsat olur mu bilinmez. Lübnan'da 2003-2006 yılları arasında düzenlenen Maruni Kilisesi Kutsal Sinodu, “Maruni Kilisesi, uyaran vicdan, haykıran ses, tüm adaletsizlik ve zulme karşı savunucu ve tüm sömürüye karşı sosyal adaletin bayraktarı olmalı” (madde 5, sayfa 742) açıklamasında bulunmuştu.

Arap dünyası da bu ziyarete tepkisini gösterdi. İlk olarak, ‘Arap Hıristiyanlar Konferansı’ Papa'ya ‘Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Herkesi Kapsayan Bir Arapçılık İçin Hıristiyan Manifestosu’ başlıklı ortak bir mektup gönderildi.

Sinod ayrıca, “Maruni kimliğinin oluştuğu ve üzerinde şekillendiği toprakları savunur, çünkü Maruniler tüm dünyayı kazansalar da bu toprakları kaybederlerse, kendilerini kaybetmiş olurlar” (madde 10, s. 829) diye vurguladı. Lübnan, Suriye ve Irak'tan Hıristiyanların göçüyle ilgili bekasına yönelik endişeleri dile getiren Sinod, Papa’ya sunulmak üzere hazırlanan bir belgede Kiliseyi, varlıklarını kullanarak cemaatçilerini topraklarına bağlamaya ve dini ve partizan liderlerin, özellikle gençler olmak üzere birçok Lübnanlının yerinden edilmesine katkıda bulunan Lübnan'daki bankacılık mafyasıyla ittifak kurmasını engellemeye çağırdı. Bu çağrı, 2019 yılında Lübnan'ı vuran ve özellikle on binlerce küçük mevduat sahibi için henüz bir çözüm bulunamayan ciddi mali ve bankacılık krizine de atıfta bulunuyor.

Öte yandan Arap dünyasının ziyarete verdiği destek de belirgindi. Bu destek, Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün, Filistin ve Mısır’dan yaklaşık 100 kişinin imzaladığı, “Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Tüm Arap Dünyasını Kucaklayan Bir Arapçılık İçin Hristiyan Manifestosu” başlıklı ve “Arap Hristiyanlar Konferansı” tarafından Papa'ya gönderilen mektupla başladı. Bu kişilerden bazıları, Beyrut'un merkezinde Papa ile birlikte düzenlenmesi planlanan ve 200 Lübnanlı ve Arap ismin katılımıyla İslam-Hıristiyanlık diyaloğunu tartışacak olan İslam-Hıristiyanlık Diyalog Çadırı’na katılacaklar. Bu isimler arasında, ABD'de yaşayan ve Suriye’deki eski Beşşar Esed rejiminin muhalifi olan Eymen Abdunnur ve kısa süre önce Paris'ten Şam'a dönen bir başka Suriyeli muhalif isim olan George Sabra da bulunuyor. Ayrıca eski Ürdün Dışişleri Bakanı Mervan Muaşir, Irak ve dünya Keldani Katolik Kilisesi Patriği Louis Rafael Sako’ya yakınlığıyla bilinen ve Papa Francis'in halefi adaylar arasında yer alan Doğu’daki Azınlıklara Yardım Derneği Genel Sekreteri Elish Yako, Mısır Halk Meclisi eski üyesi ve Özgür Mısırlılar Partisi Siyasi Büro Üyesi Emad Gad da yer alacak. İslam-Hıristiyan Diyalog Çadırı’na katılacak olan Arap Hıristiyan Konferansı'nın kurucu üyesi ve Lübnanlı eski Milletvekili Faris Said, “Papa'nın bu ziyaret için seçtiği ‘ne mutlu barışını sağlayanlara’ başlığının Lübnan ve özellikle Hıristiyanlık için bir sorumluluk taşıdığını” açıkladı. O, bu başlığın ‘bu bölgede hayatta kalmanın, sadece Arap-İsrail savaşıyla ilgili siyasi barış değil, Hıristiyan ekümenik barış için çalışmakla bağlantılı olduğu’ mesajını içerdiğine inanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajı, özellikle Hıristiyan siyasi partiler, genel olarak Hıristiyanlar ve tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir önem taşıyor. Papa 2 Aralık Salı sabahı, önce Beyrut'un kuzeyindeki Cel ed-Dib bölgesinde Charity Cross Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni ziyaret edecek. Ardından Beyrut Limanı'na giderek, 4 Ağustos 2020'de meydana gelen ve 220'den fazla kişinin ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına ve Beyrut'un yarısının yıkılmasına neden olan patlamanın olduğu yeri inceleyecek. Orada, failleri hala bilinmeyen patlamanın yaşandığı bölgede sessizce dua edecek. Siyasi baskı ve müdahale nedeniyle iki yıldan fazla bir süredir askıya alınmış halde olan ve durma noktasına gelen patlamaya ilişkin soruşturma, zorluklarla yeniden başlatıldı. Selefi Papa Francis, dönemin Vatikan hükümeti Devlet Bakanı Kardinal Pietro Parolin'i derhal felaket bölgesine göndermişti. Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarek Mitri, ‘Papa'nın 4 Ağustos 2020'de patlamanın yaşandığı Beyrut Limanı’nda yapacağı ziyaret ve duaların, o gün hayatını kaybeden 220 kurbanın ailelerinin yaralarını sarmaya yardımcı olmasını’ umduğunu belirtti. Ancak bu, özellikle de soruşturmaya katılmayı reddeden, soruşturmaya karışan veya suçlanan ve parlamento dokunulmazlığının arkasına saklanan politikacılar olduğundan kurbanların ve yaralananların ailelerinin yaralarını yeniden açacak ve suçlulara ve soruşturmayı engelleyen ve örtbas etmeye çalışanlara karşı öfkelerini artıracaktır. Belki de bazılarının önümüzdeki mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini ertelemek istemesinin nedenlerinden biri de budur.

xcdfvg
Beyrut'ta Papa XIV. Leo ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın resimlerinin bulunduğu bir reklam panosunun yakınındaki ikinci el pazarında dolaşan insanlar, 29 Kasım 2025 (AFP)

Öte yandan Lübnan vatandaşlarının yarısından fazlasının şu anda yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve ulusal para biriminin satın alma gücünün yüzde 98 oranında değer kaybettiği gerçeği de unutulmamalı. Kamu sektöründeki maaşlar 2018 yılından bu yana yüzde 80 gerilerken fiyatlar aynı yıldan bu yana 220 kat arttı. Yine 2018'den bu yana on binlerce genç ülkeden göç etti. Bu durum, sadece belirli bir sınıf, mezhep veya dini grubu değil, tüm halkı ilgilendiren ekonomik, sosyal ve ahlaki bir sorun haline geldi. Dolayısıyla Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajında, ‘maddi olarak yaşamak için imkânları olmayanların yoksulluğunun yanı sıra toplumda marjinalleştirilmiş ve onurlarını ifade edecek imkânları olmayanların yoksulluğuna ve ahlaki ve kültürel yoksulluğa’ odaklanıldı. Yoksulluk, hiçbir hakka, hiçbir yere ve hiçbir özgürlüğe sahip olmamaktır. Bu durum, özellikle Hıristiyan partilerin, Hıristiyanların ve genel olarak tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir öneme sahip. Papa, gençlerle bir araya geldiğinde, sendikal mücadelelere katılmaya odaklanarak onlara destek vermeye çalışıyor gibi görünüyor. Bu durum, daha fazla sosyal adalet sağlamayı amaçlayan her türlü sosyal hareket için geçerli. Çünkü adalet, iç ya da dış olsun, her türlü barışın temelidir. Aziz Augustinus’un adını taşıyan ve açıklık, sürekli barış için çalışma, şiddeti reddetme ve diyalog arayışını şiar edinen Augustinyen Tarikatı’nın bir üyesi olan Papa XIV. Leo, ilk konuşmasında “Silahsız barış ve silahsızlanma” sloganı altında gerçek barışa bağlı olduğunu vurguladı!