ABD'nin Squid Game'i: Onlarca yıl önce düzenlenen ırkçı oyunların hikayesi

Netflix'in Squid Game'ine benzer biçimde ABD'de gerçekleştirilen dövüşlerde kazanan, beyaz izleyicilerin verdiği çok cüzi miktardaki para ödülünü alıyordu (Fotoğraflar: Netflix - Jim Crow Müzesi)
Netflix'in Squid Game'ine benzer biçimde ABD'de gerçekleştirilen dövüşlerde kazanan, beyaz izleyicilerin verdiği çok cüzi miktardaki para ödülünü alıyordu (Fotoğraflar: Netflix - Jim Crow Müzesi)
TT

ABD'nin Squid Game'i: Onlarca yıl önce düzenlenen ırkçı oyunların hikayesi

Netflix'in Squid Game'ine benzer biçimde ABD'de gerçekleştirilen dövüşlerde kazanan, beyaz izleyicilerin verdiği çok cüzi miktardaki para ödülünü alıyordu (Fotoğraflar: Netflix - Jim Crow Müzesi)
Netflix'in Squid Game'ine benzer biçimde ABD'de gerçekleştirilen dövüşlerde kazanan, beyaz izleyicilerin verdiği çok cüzi miktardaki para ödülünü alıyordu (Fotoğraflar: Netflix - Jim Crow Müzesi)

Netflix'te yayımlanan Güney Kore dizisi Squid Game, para için ölümcül oyunlarda yer almayı kabul eden yüzlerce yoksulun hikayesini anlatmıştı. Her ne kadar sonunda açık biçimde ölüm olmasa da 19. ve 20. yüzyılda ABD'de de eğlence amacıyla ırkçı ve ve acımasız oyunlar düzenleniyordu. 
ABD'nin Michigan eyaletindeki Ferris State Üniversitesi'nin Jim Crow Irkçı Hatıra Müzesi'nin yayımladığı belgeler "battle royals" (büyük kavga) adı verilen müsabakaları gözler önüne seriyor. 
Bu oyunlarda genç siyahiler, beyaz izleyicilerin zevki için gözleri bağlanarak boks ringinde birbirleriyle dövüştürülüyordu. Son kişi ayakta kalana kadar dövüş devam etmek zorundaydı. Galip gelen para ödülü kazanıyordu. Yakın zamana dek Hollywood'un pek ilgi göstermediği bu "zenci dövüştürme eğlencesi", 2012'de Quentin Tarantino'nun yönetmenliğini yaptığı Zincirsiz'de (Django Unchained) ele alındı. Filmde, ünlü oyuncu Leonardo DiCaprio bu dövüşler için köle atıp satan bir çiftlik sahibini canlandırıyordu.
Bu oyunlar 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında 4 Temmuz Bağımsızlık Günü kutlamaları için düzenlenen eğlencelerde de yaygındı. 
Jim Crow Müzesi'nin internet sitesinde o döneme ait birçok belge yer alıyor. Örneğin Teksas'ta yayın yapan Lubbock Evening Journal'ın 27 Eylül 1950'deki sayısı cumartesi gecesi eğlencesinin "siyahi battle royal" ile başladığını bildiriyor. 
Müze bu etkinliklere genellikle askerlerin katıldığını ve gösterilerin çoğuna ABD ordusunun ev sahipliğini yaptığını dile getiriyor. 

Müzede gazete küpürleri ve görseller dahil bu dövüşleri gösteren birçok materyal bulunuyor (Jim Crow Müzesi)
Siyahi Amerikalı yazar Ralph Ellison'ın 1952 tarihli Görülmeyen Adam'ın (Invisible Man) girişinde de tüyler ürpertici ayrıntılarla bir "battle royal" anlatılıyor. Ellison eserinde şu ifadeleri kullanıyor:
"Herkes histerik bir şekilde dövüşüyordu. Tam bir anarşi hakimdi. Herkes herkesle savaşıyordu."
Müzede multimedya uzmanı olan Franklin Hughes, Görünmez Adam'ın bu açıdan hayati bir kayıt olduğunu düşündüğünü belirtiyor. 
1911'de bu dövüşler yasaklansa da 1950'lere kadar birçok eyalette yasadışı olarak devam etti.
Hughes bu kavgaların genellikle arkadaşlarıyla karnavallara giden ve birbiriyle dövüşmek zorunda kalan siyahi çocukları hedef aldığını ifade etti. 
Her ne kadar Squid Game kurgusal bir yapım olsa da ne yazık ki tarihte ve hatta günümüzde acımasız oyunların gerçek olduğu kimi örnekler mevcut.
Independent Türkçe, Insider



İkonik savaş filmi 25 yıl önce Oscar'ı nasıl romantik komediye kaptırdı?

John Madden imzalı Aşık Shakespeare, Lord Wessex'le evlenmek üzere olan zengin ve güzel Viola'yla William Shakesepare'in aşk hikayesini anlatıyor (Universal Pictures)
John Madden imzalı Aşık Shakespeare, Lord Wessex'le evlenmek üzere olan zengin ve güzel Viola'yla William Shakesepare'in aşk hikayesini anlatıyor (Universal Pictures)
TT

İkonik savaş filmi 25 yıl önce Oscar'ı nasıl romantik komediye kaptırdı?

John Madden imzalı Aşık Shakespeare, Lord Wessex'le evlenmek üzere olan zengin ve güzel Viola'yla William Shakesepare'in aşk hikayesini anlatıyor (Universal Pictures)
John Madden imzalı Aşık Shakespeare, Lord Wessex'le evlenmek üzere olan zengin ve güzel Viola'yla William Shakesepare'in aşk hikayesini anlatıyor (Universal Pictures)

Aşıklar Şehri (La La Land) ve Ay Işığı (Moonlight) arasındaki En İyi Film tartışmasından çok önce, Oscar tarihinin en çok konuşulan sürprizlerinden biri Er Ryan'ı Kurtarmak'la (Saving Private Ryan) Aşık Shakespeare (Shakespeare in Love) arasında yaşanmıştı.

1999'da düzenlenen 71. Akademi Ödülleri'nde, başrollerinde Gwyneth Paltrow ve Joseph Fiennes'ın yer aldığı romantik komedi Aşık Shakespeare, Steven Spielberg imzalı Er Ryan'ı Kurtarmak'ı geride bırakmıştı.

Aşık Shakespeare, En İyi Film ve Paltrow'a kazandırdığı En İyi Kadın Oyuncu dahil olmak üzere 7 Oscar kazanmıştı. 

Spielberg'ün savaş filmi ise geceyi En İyi Yönetmen dahil 5 ödülle kapatmış ancak En İyi Film Oscar'ını alamaması o dönem büyük tartışma yaratmıştı.

Aradan 25 yılı aşkın süre geçtikten sonra Paltrow, bu kez ödül sezonunun iddialı yapımlarından Muhteşem Marty'yle (Marty Supreme) yeniden gündemde. Oyuncu, The Awardist podcast'inde sunucu Gerrad Hall'un, Spielberg'le bu "sürpriz sonucu" hiç konuşup konuşmadıklarını sorması üzerine şunları söyledi:

Aslında çok komikti; Steven En İyi Yönetmen'i kazandı, ben de En İyi Kadın Oyuncu'yu. Steven çok uzun zamandır bu işlerin içinde. Hatta 25 yıl önce bile fazlasıyla deneyimliydi.

Ödül sistemine daha geniş bir perspektiften bakan Paltrow, sonuçların büyük ölçüde keyfi olduğunu vurguladı ve bir filmin neden diğerine üstün geldiğinin çoğu zaman açıklanamayacağını söyledi. 

Örnek olarak Aşıklar Şehri ve Ay Işığı krizini gösteren oyuncu, "Açıkçası ikisi de kazanabilirdi" dedi. 

2017'de Oscar tarihinin en unutulmaz anlarından birinde, yanlış zarf verilmesi nedeniyle Aşıklar Şehri kazanan ilan edilmiş ancak gerçek kazananın Ay Işığı olduğu sonradan açıklanmıştı.

53 yaşındaki Paltrow sözlerini şöyle sürdürdü:

Ödüller elbette olağanüstü başarıları takdir etmek için var ama aynı zamanda daha geniş bir endüstrinin ekonomik bir aracı. Buna da bu gözle bakmak gerekiyor. Filminizin bu konuşmanın parçası olması bile başlı başına bir onur.

Sanatın özünde öznel olduğuna dikkat çeken oyuncu, "İnsanların neyi sevip neyi sevmediği üzerine tartışmalar her zaman olacaktır. Zaten sanatın amacı da bu: Duyguları harekete geçirmek, onları anlamlandırmamıza yardımcı olmak" diye konuştu.

Josh Safdie'nin yönettiği Muhteşem Marty'de Paltrow, zengin bir sosyetik ve yıldızı sönmeye yüz tutmuş bir sinema oyuncusu olan Kay Stone'u canlandırıyor. 

Independent Türkçe, Entertainment Weekly, The Awardist


Brigitte Bardot'nun oğluna verdiği söz vefatının ardından gündemde

Brigitte Bardot, tek oğlu Nicolas-Jacques Charrier'i eski eşi Jacques Charrier'le 1960'ta dünyaya getirdi (AFP)
Brigitte Bardot, tek oğlu Nicolas-Jacques Charrier'i eski eşi Jacques Charrier'le 1960'ta dünyaya getirdi (AFP)
TT

Brigitte Bardot'nun oğluna verdiği söz vefatının ardından gündemde

Brigitte Bardot, tek oğlu Nicolas-Jacques Charrier'i eski eşi Jacques Charrier'le 1960'ta dünyaya getirdi (AFP)
Brigitte Bardot, tek oğlu Nicolas-Jacques Charrier'i eski eşi Jacques Charrier'le 1960'ta dünyaya getirdi (AFP)

Fransız ikon Brigitte Bardot'nun 91 yaşında vefat etmesinin ardından, tek çocuğuyla arasındaki sorunlu ilişkiye dair detaylar yeniden gündeme geldi.

65 yaşındaki Nicolas-Jacques Charrier, Bardot'nun tek çocuğu. Bardot'nun hiçbir zaman anneliği istemediğine dair daha önceki sert açıklamaları nedeniyle oğluyla gergin bir ilişkisi vardı. Ancak oyuncu ve şarkıcı, hayatının son yıllarında bu anlaşmazlık hakkında kamuoyuna konuşma yaklaşımını değiştirmiş gibi görünüyordu.

Haziran 2024'te Paris Match'te yayımlanan röportajında, "Nicolas'a röportajlarımda ondan asla bahsetmeyeceğime söz verdim" demişti.

Model, Charrier'i 1960'ta ikinci kocası Jacques Charrier'den dünyaya getirmişti. Eski çift 1962'de boşandıktan sonra Charrier, babasının ailesi tarafından büyütüldü.

Charrier, daha önce annesini, 1996 tarihli tartışmalı anı kitabı Initiales B.B.'nin yayımlanmasından önce ilişkileri hakkında konuşmaması için ikna etmeye çalışmıştı. Kitabın sansürlenme girişimleri başarısız oldu çünkü Bardot, oğlundan "talihsizliğimin nesnesi" diye bahsettiği için kitap o dönemde manşetlere taşındı.

fvg
Bardot, pazar günü 91 yaşında hayatını kaybetti (AFP)

Bardot anılarında, "Anne olmaya uygun değilim" diye yazmıştı.

Yeterince olgun değilim. Biliyorum, bunu itiraf etmek korkunç ama bir çocuğa bakacak kadar olgun değilim.

Anılarında, kürtaj yaptırmak istediğini ancak o dönemde Fransa'da yasal olmadığı için doğurmak zorunda kaldığını yazmıştı. Kitabında şöyle yazmıştı:

Aynada düz, ince karnıma, gömmek üzere olduğum yakın bir arkadaşım gibi baktım.

Hayvan hakları aktivisti, o dönemde bir basın toplantısında oğlu hakkında sorulan bir soruya "küçük bir köpek doğurmayı tercih ederdim" diyerek de tepki çekmişti.

Kitap yayımlandıktan sonra Charrier ve Jacques, Bardot'ya özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle dava açmış ve Bardot'nun yaklaşık 40 bin dolar tazminat ödemesine karar verilmişti.

Charrier, büyüdükçe gözlerden uzaklaşmayı tercih etti. Norveçli model eşi Anne-Line Bjerkan'la Norveç'e yerleşti, çocukları ve torunları oldu.

Zamanla, Bardot ve oğlu sınırlı bir iletişimle medeni ilişkilerini sürdürdü. Bardot, 4. ve son eşi Bernard d’Ormale'la 1992'de, Nicolas ve ailesinin Norveç'te yaşadığı yere yakın bir yerde evlendi. Bardot, 2018'de Var Matin'e verdiği röportajda, oğluyla her yıl birbirlerini ziyaret ettiklerini söylemişti.

Bardot'un pazar günkü vefatı, ciddi bir hastalık nedeniyle hastaneye kaldırılmasından aylar sonra gerçekleşti.

Independent Türkçe


Mikroplastiklerin erkeklerde kalp hastalığı riskini artırdığı bulundu

Bir biyolog deniz türlerinde bulunan mikroplastiklere bakıyor (AFP)
Bir biyolog deniz türlerinde bulunan mikroplastiklere bakıyor (AFP)
TT

Mikroplastiklerin erkeklerde kalp hastalığı riskini artırdığı bulundu

Bir biyolog deniz türlerinde bulunan mikroplastiklere bakıyor (AFP)
Bir biyolog deniz türlerinde bulunan mikroplastiklere bakıyor (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre, mikroplastikler atardamarlara yerleşerek özellikle erkeklerde kalp hastalığı tetikleyebilir.

Yaklaşık 1 milimetrenin binde birinden 5 milimetreye kadar değişen boyutlardaki minik plastik parçacıklar günümüzde her yerde; gıdalarda, suda ve havada bulunuyor. Kan dolaşımına girdikleri ve hatta hayati organlara yerleştikleri biliniyor.

Hormonal bozukluk, üreme sorunları, nörolojik hasar, kanser ve kalp rahatsızlıkları gibi çeşitli sağlık sorunlarıyla ilişkilendiriliyorlar.

Ancak kalp hastalıkları sözkonusu olduğunda, bu parçacıkların atardamarlara bilfiil zarar verip vermediği veya sadece hastalığa eşlik edip etmediği belirsizliğini koruyor.

Kaliforniya Üniversitesi'nin Riverside kampüsünde biyomedikal bilimler profesörü ve Environment International adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışmanın yazarı Changcheng Zhou, "Çalışmamız, mikroplastiklerin sadece ilişkili olmakla kalmayıp, doğrudan kardiyovasküler hastalığa katkıda bulunabileceğine dair bugüne kadar elde edilmiş en güçlü kanıtlar arasında yer alıyor" dedi.

Şaşırtıcı olan cinsiyete özgü etki, yani erkeklere zarar verirken kadınlara zarar vermemesi, araştırmacıların erkekler ve kadınlar arasında farklılık gösteren koruyucu faktörleri veya mekanizmaları bulmasını sağlayabilir.

Son çalışmada araştırmacılar, damar sertleşmesi geliştirmeye genetik olarak yatkın fareler üzerindeki mikroplastiklerin etkilerini değerlendirdi.

Hem erkek hem de dişi çalışma farelerine, zayıf ve sağlıklı bir insanın tüketebileceğiyle karşılaştırılabilir düşük yağlı, düşük kolesterollü bir diyet uygulandı.

Ancak, 9 hafta boyunca farelere vücut ağırlıklarının kilogramı başına yaklaşık 10 mg dozda mikroplastik verildi.

Bilim insanları, bu mikroplastik maruz kalma seviyelerini, insanların kirlenmiş yiyecek ve su yoluyla karşılaşabileceğine benzer miktarları yansıtacak şekilde seçti.

Mikroplastik diyeti farelerin kilo almasına veya kolesterol seviyelerinin yükselmesine neden olmadı ve hayvanlar zayıf kaldı fakat arter hasarı gelişti.

Araştırmacılar, özellikle erkek ve dişi fareler arasında mikroplastiklerin etkisinde çarpıcı bir fark buldu.

Mikroplastiğe maruz kalmak erkek farelerde damar sertleşmesini büyük ölçüde hızlandırdı; kalbe bağlı ana arterin kısmında plak birikimi yüzde 63, üst göğüsteki ana arterden dallanan brakiyosefalik arterdeyse 7 kattan fazla arttı.

Aynı koşullara maruz kalan dişi farelerdeyse plak oluşumunda önemli bir artış gözlenmedi.

Daha da derinlemesine inceleyen araştırmacılar, mikroplastiklerin arterlere müdahale ederek çeşitli hücre tiplerinin hem davranışını hem de dengesini değiştirdiğini buldu.

Kan damarlarının iç astarını oluşturan endotel hücrelerinin en sert şekilde etkilendiğini tespit ettiler.

Dr. Zhou, "Endoteller dolaşımdaki mikroplastiklerle ilk karşılaşan hücreler olduğundan, işlev bozuklukları iltihaplanmayı ve plak oluşumunu başlatabilir" dedi.

Bilim insanları artık erkek farelerin mikroplastiklere maruz kalmaktan kaynaklanan arter hasarına neden daha duyarlı göründüğünü ve bu cinsiyet farkının insanlar için de geçerli olup olmadığını araştırıyor.

Dr. Zhou, "Mikroplastiklerden tamamen kaçınmak neredeyse imkansız" dedi.

Mikroplastik kirliliği dünya çapında artmaya devam ederken, kalp hastalıkları da dahil insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak her zamankinden daha da acil hale geliyor. Halihazırda mikroplastikleri vücuttan uzaklaştırmanın etkili bir yolu yok, dolayısıyla maruz kalmayı en aza indirmek ve genel kardiyovasküler sağlığı diyet, egzersiz ve risk faktörlerini yönetmek yoluyla korumak hayati önem taşıyor.

Independent Türkçe