UNIFIL’a yönelik saldırılar Lübnanlıları endişelendiriyor

UNIFIL güçlerine yönelik saldırılar, yerel bir ‘uluslararası şemsiyeyi’ kaybetme korkusuna neden oluyor.

Güney Lübnan’daki bir köyde bulunan UNIFIL üyeleri (Uluslararası güçler tarafından dağıtılan fotoğraf)
Güney Lübnan’daki bir köyde bulunan UNIFIL üyeleri (Uluslararası güçler tarafından dağıtılan fotoğraf)
TT

UNIFIL’a yönelik saldırılar Lübnanlıları endişelendiriyor

Güney Lübnan’daki bir köyde bulunan UNIFIL üyeleri (Uluslararası güçler tarafından dağıtılan fotoğraf)
Güney Lübnan’daki bir köyde bulunan UNIFIL üyeleri (Uluslararası güçler tarafından dağıtılan fotoğraf)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nden (UNIFIL) iki asker, askeri araçlarının içerisinden Güney Lübnan’daki Cedid Marjuyun- Balat yolu üzerinde iki gençle sohbet ediyor. Sohbetlerinin konusu ise eskiydi. İspanyol taburuna bağlı iki asker ise bölgeden ayrılırken Lübnanlı dostlarına el sallıyor. “Herhangi bir olay karşısında duruşunuzu bozmayın” Lübnanlı bir genç, son iki haftadır güneyde meydana gelen olaylara, bu sözlerle yanıt verdi. Genç ayrıca, bu askerlerin ‘arkadaşları ve bir parçaları haline dönüştüğünü söyledi.
Güneyde faaliyet gösteren geçici Uluslararası Barış Gücü askerleri halkla her gün temas halinde. Burada yaşayan bir vatandaşa göre onlar yabancı değil. Son gelişmeler yeni prosedürlere yol açmadan önce halka açık alanlarda, dükkanlarda, restoranlarda, tarlalarda, kliniklerde, belediyelerde ve çeşitli etkinliklerde bir araya geliyorlardı. Bölge sakinleri, uluslararası askerlerin halka açık yollardaki hareketlerini artık sınırladığını ve restoranlarda veya mağazalarda nadiren göründüklerini söyledi.
Gerçek şu ki uluslararası misyonun üyeleri, son iki hafta içerisinde iki devriyesine saldırı düzenlenmesinden bu yana halka karışmaktan ve onlarla etkileşim kurmaktan kaçınıyor. Askerlerin kendi mekanizmalarına geri çekilmeleri ise halk tarafından ‘sorunlardan kaçınmak ve herhangi bir olayın istismar edilmesini engellemek’ olarak nitelendirdi.
Güneydeki bir köyde bulunan yerel bir kaynak, UNIFIL güçlerine saldıranların, köylülerin yüzde 3’ünden fazlasını temsil etmediğini belirtti. Kaynak, “İsimleriyle biliniyorlar ve uluslararası misyonun hareketini kısıtlamak için talimatlar uyguluyorlar. Halkın bir yabancı olarak görmediği ve halkın çoğunluğu ile seçkin ilişkilere sahip uluslararası askerlere yönelik saldırılar hususunda bir kırgınlık var. Onlar, Lübnan devletinin halka sağlamadığı iş ve gelişme olanaklarını sağlıyorlar” şeklinde konuştu.

Hareket kısıtlaması
UNIFIL, son zamanlarda görevlerini yerlerine getiren güçlerine karşı bazı vatandaşlar tarafından iki saldırıya maruz kaldı. İlk olay, en son 22 Aralık’ta Şakra kasabasında ‘askerlerin, fotoğraf çektikleri’ suçlamaları çerçevesinde yaşandı. İkinci olay ise geçen hafta Bint Cebil bölgesinde gerçekleşti. Öyle ki vatandaşlar burada uluslararası güçlerin devriyesine saldırdı.
Bu olaylar, UNIFIL komutanlığının hareketliliğini engellemedi. UNIFIL Sözcüsü Andrea Tenenti, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “UNIFIL, her zaman yaptığımız şeyi tamamlamak için Lübnan ordusu ile yakın bir koordinasyon içerisinde operasyon bölgesinde çalışmaya devam ediyor” dedi.
 “Kurallarımız ve politikalarımız değişmedi” diyen Tenenti, “Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararını uygulamak için çalışmaya devam edeceğiz. Faaliyetlerimizi yürütürken ve yerel nüfusa yardım ederken, virüsün yayılmasını önlemeye yönelik sert koronavirüs kurallarına da uymamız gerekiyor” derken, UNIFIL’ın yerel topluluklar ve yetkililerle uzun ve verimli ilişkilere değer verdiğini söyledi. Tenenti, askerlerin her gün Lübnan Silahlı Kuvvetleri ile yakın koordinasyon içinde köyler ve Mavi Hat dahil olmak üzere tüm operasyon alanlarında 400’den fazla devriye ve operasyon gerçekleştirdiğini belirtti. Yetkili, “Misyonumuz, görevimizi yerine getirmektir” dedi. Aynı şekilde UNIFIL’ın Lübnan’a ve güney halkına bağlılığını sürdürdüğünü vurgulayan Andrea Tenenti, “Burada kalıcı bir barışın koşullarını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Siyasi mesajlar
Son iki saldırı, uluslararası misyona yöneltilen siyasi mesajlar hakkında birtakım soruları gündeme getirdi. İki saldırıya, Lübnanlı yetkililer faillerin soruşturulması ve adalete teslim edilmesi yönünde çağrı yaparak yanıt verdi. ‘UNIFIL’ın hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının’ reddedilmesine ilişkin içeriğiyle birlikte açıklamalar dikkat çekiciydi. Aynı şekilde BM sözcüsü Stephane Dujarric, “UNIFIL, bölge sakinlerini amaçlarına hizmet etmek için manipüle eden aktörleri kınıyor” dedi.
Lübnanlı siyaset araştırmacısı Dr. Nesib Hattit, bölge sakinleri ile UNIFIL arasındaki sorunları şu ifadelerle açıkladı; “Esas olarak görünüşe göre bu durum, misyonun tamamına ilişkin değil, uluslararası güçlerdeki bazı kişilerin güvenlik rollerine dair halkın şüphesine neden oluyor. Sakinler (el-ahali) teriminin bir kısmı halk, bir kısmı örgütlenmemiş halk direnişini temsil ediyor” şeklinde konuştu.
Hattit, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Sorunlar zaten yaşanıyordu. Ancak şu an bu sorunlar daha yoğun görünüyor. Bu, bazılarının uluslararası misyonu Lübnan ordusuyla koordinasyon olmaksızın belirlenmiş rotasından sapmakla suçlamasından kaynaklanıyor” dedi. Bu suçlamanın güneydeki güvenlik gerginliğinden kaynaklandığına dikkati çeken Hattit, “İnsanlar yüksek bir gerginlik aşamasında yaşıyorlar. Devriyeler, kasıtsız şekilde yanlış bir yola girseler bile ayağa kalkıyorlar” ifadelerini kullandı. Dr. Nesib Hattit ayrıca, insanların ‘krizler ve Lübnan’a yönelik uluslararası tırmanış ortasında’ korkularının arttığına vurgu yaptı.
Yetkili, “Lübnanlıların tamamen korku duyduğu bir süreç kapsamında UNIFIL’ın güneyden geri çekilmesi için herhangi bir uluslararası karar alınırsa, sorunlar büyüyecektir. Çünkü bu, uluslararası meşruiyetin Lübnan coğrafyasından uzaklaşması anlamına gelir” dedi. Hattit ayrıca, UNIFIL’ın halka sağladığı insani, sağlık ve eğitim yardımı ve iş olanaklarına dikkati çekerken, “UNIFIL gücü, ülkede önemli bir istikrar unsurudur. Uluslararası varlığın temel bir sembolünü temsil eder ve Lübnan için uluslararası tanınırlık sağlar” şeklinde konuştu.

Lübnanlıların endişeleri
Mesajın ‘ağırlığına’, karşılıklı suçlama ve korkulara rağmen güveydeki vatandaşlar, bu olayları belirleyici olarak görmüyor ve olayların gidişatını değiştirmiyor. Öyle ki bazı vatandaşlar, bu durumu ‘tesadüfi’ olarak nitelendirirken, güneyi temsil etmediğini savunuyor. UNIFIL’ın çalışmasına eşlik eden Lübnanlı kaynaklar, iki olayın ‘bir yanlış anlaşılma olmaktan öteye gitmediğini’ söyleyerek, bunların ‘bir tırmanış göstergesi’ olduğunu inkâr etti.
Kaynaklar, uluslararası güçlerin ‘Lübnan ordusunun en fazla 35 devriyesi eşliğinde günde 400’den fazla devriye gerçekleştirdiğini’ belirtti. Ayrıca iki olayın ‘nadir’ olduğunu ve Lübnan ordusu tarafından ele alındığını vurguladı.
Ancak bu durum, endişelerin olmadığı anlamına gelmiyor. Hattit, uluslararası gücün geri çekilmesi için atılacak herhangi bir adım karşısında büyük bir endişe duyduğunu ifade etti. Dr. Nesib Hattit, “Çünkü bu, istikrarı koruyan uluslararası şemsiyenin kaybıyla sonuçlanacak ve uluslararası çatışmanın başlayacağı anlamına geliyor. Güney, doların yükselişi, siyasi bölünmeler ve mezhepçi söylemin tırmanmasıyla bağlantılı iç gerginlikler ortasında, İsrail’in saldırganlığına karşı da istikrar şemsiyesini kaybediyor” değerlendirmesinde bulundu. Yetkili ayrıca, “Bunların yanı sıra uluslararası gücün varlığı, (UNIFIL’ın ev sahipliğinde ve İsrail ile Lübnan orduları temsilcilerinin de katılımıyla) Üçlü Komite aracılığıyla en-Nakura’daki gerginliği azaltmak için birleşik bir şemsiye sağlıyor. Ayrıca deniz ve kara sınırlarının ve Mavi Hat’tın çizilmesi ve Akdeniz’den gaz çıkarılması konularında Tel Aviv ile dolaylı müzakerelerin devamlılığı için bir mekanizma sağlıyor” dedi. UNIFIL’ın geri çekilmesine yönelik herhangi bir adım atılacağı göz önüne alındığında, güneyde korkuların artmakta olduğunu vurgulayan Dr. Nesib Hattit, “Bu, Lübnan’a maksimum baskı sürecinin başlayacağı anlamına geliyor. Resmi kimliğini, yani hükümeti kaybettikten sonra uluslararası kimliğini de kaybeder, yerel güvenlik güçlerinin yetenekleri bozulur. Bu durum da Lübnan’ı, herhangi bir güvenlik şokuna açık hale getirir” dedi.

Milyonlarca bağış
Güvenlik gelişmelerinin, uluslararası misyon ve halk arasındaki yakınlaşmayı etkisiz kılması olası değil. Malezya taburu, Sur ilçesine bağlı Maarakeh kasabasında belediye tarafından Malezya’da selden etkilenenler için düzenlenen cenaze törenine davet edildi. Bazı taraflar, bu durumu ‘özel ilişkilerin bir parçası’ olarak nitelendirdi. Güney sakinleri, UNIFIL’ın 3 doğrudan finansman kaynağı ve dördüncü bir dolaylı kaynak yoluyla yaptığı katkılardan büyük bir fayda sağlarken, nüfusa yönelik yıllık katkıların değeri ise yılda yedi milyon doların üzerine çıktı.
Geçen hafta UNIFIL komutanı General Stefano Del Col, 2021’de UNIFIL askerlerinin 180 binden fazla operasyonel faaliyet ve 400’den fazla proje ve bağış gerçekleştirdiğini açıkladı. UNIFIL, Güney Lübnan'da sürdürülebilir barış sağlama hedefine ulaşmanın temeli olan’ Lübnan ordusuna da destek sağladı.
Sur halkı, Nakura kasabasındaki kanalizasyon şebekesi ve rafineri istasyonunun yanı sıra sağlık, tarım ve veterinerlik hizmetleri gibi önemli kalkınma projelerinden söz ediyor. Marjuyun sakinlerine gelince, içme suyu ve güneş enerjisi kullanarak sokakları aydınlatma projelerine dikkati çekiyorlar.
Sivil işler dairesinin bütçesi, yaklaşık yıllık yarım milyon dolar. Her proje için yaklaşık en fazla 25 bin dolar harcama yapılıyor.
Ancak kalkınma projeleri için ikinci finansman kaynağı; Güney Kore’nin yanı sıra özellikle Fransa, İspanya, İtalya, İrlanca ve Finlandiya gibi Avrupa taburları olmak üzere misyona katılan askeri taburlar. Her biri için yıllık 1 milyon ila 1,25 milyon Euro bütçeli kalkınma projelerinin hayata geçirilmesine karar verildi.
Üçüncü finansman kaynağı ise, belediyelerin ve uluslararası bağış fonlarına sahip kurumların taleplerine yönelik UNIFIL tavsiyesine dayanıyor.
Dolaylı destek ise yerel pazardan yakıt, yiyecek ve ihtiyaç satın alan 10 bin fazla askerin, bin 800 kilometrekarelik hareketinden sağlanıyor. 630 Lübnanlı çalışan, uluslararası askerlerin yanında faaliyet gösterirken, uluslararası misyondan maaş alıyor. Ayrıca Lübnan’da aileleriyle birlikte ikamet eden 300 yabancı memur bulunuyor ve bunlar, kira ve günlük ihtiyaçları için harcama yapıyor.
Cedid Marjuyun- Balat yolu üzerindeki iki genç, uluslararası gücün bölgede kalmasını istiyor. Gençler, “Güneş enerjisiyle çalışan sokak lambalarına bakın. UNIFIL’ın girişimi olmaksızın çalışmaları imkansızdı” dedi. Bir başka genç ise, UNIFIL’ın bölgeden onlarca gence iş imkânı sağladığını belirtti. Genç, Lübnanlı vatandaşlar için rahatlık ve istikrar sağlamak amacıyla ailelerini terk eden bu askerlere zarar verilmesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı.



Netanyahu tam olarak ne istiyor?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu tam olarak ne istiyor?

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

Sadece dünyada değil, İsrail'de de şaşkınlık ve hoşnutsuzlukla “Başbakan Binyamin Netanyahu tam olarak ne istiyor?” sorusu soruluyor.

Gazze Şeridi’nde gerçekten bir çözüme ulaşmak, İsrailli rehinleri geri getirmek ve İsrailli askerlerin kanının dökülmesini engellemek istiyor mu? Yoksa sırf savaşmak için savaş mı istiyor?

Netanyahu, Hamas'ı anlaşmaya yanaşmamakla suçlamıştı. Şimdi ise Hamas Mısır ve Katar tarafından sunulan öneriyi kabul etmişken neden Gazze Şeridi'ni işgal etmekte ısrar ediyor ve orduyu planını değiştirip işgali hızlandırmaya zorluyor?

İlk bakışta, İsrail, Kahire ve Doha'nın Washington ile tam koordinasyon içinde Hamas liderliğini öneriyi koşulsuz ve değişiklik talep etmeden kabul etmeye ikna etmek için gösterdiği çabalarda yer almamış gibi görünüyor. Mısırlılar, Katarlılar, hatta ABD’liler ve hatta İsrailli yetkililer, Netanyahu'nun bu çabalarla yakından bağlantılı olduğunu doğruladılar. Netanyahu, örneğin serbest bırakılacak Filistinli tutukluların sayısı gibi arabulucuların kabul ettiği veya ofisiyle bu konuda uzlaşma sağladığı birçok şart ve talep öne sürdü.

İsrail, her İsrailli rehine karşılığında ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış 120 Filistinliyi serbest bırakmayı kabul ederken, Hamas 200 tutuklunun serbest bırakılmasını talep etti ve 150 kişide anlaşma sağlandı.

İsrail, Gazze Şeridi'nden çekildikten sonra, 2-3 kilometre genişliğinde bir güvenlik kuşağında askerlerini tutmak istedi, Hamas ise sadece 500 metreye razı oldu, sonra mesafenin 1200 metre, bazı yerlerde ise 1500 metre olması konusunda anlaşmaya varıldı.

Tüm bunlar İsrail ve Hamas ile yapılan müzakerelerde gerçekleşti. Peki, İsrail güçleri tüm Gazze Şeridi'ni işgal etmek için harekete geçene kadar neler oluyor?

Son zaferin resmi

Netanyahu’nun kararsız bir lider olduğu ve hala karar vermekten kaçındığı açık. Ya da Haaretz gazetesinin dünkü başyazısında yazdığı gibi, o zayıf ve hiçbir şeye karar veremiyor. Bu yüzden bir yandan İsrail'in dünyadaki konumunu zayıflatıyor, ama vatandaşlarını kaderlerine terk ediyor.

Netanyahu, Hamas’a baskı yapmak için Gazze’yi işgal etmekten başka çare olmadığını İsrail halkına kabul ettirmeye çalıştı. Böylece bir yandan aşırı sağdaki müttefiklerinin isteklerini yerine getirirken, diğer yandan onların iştahını daha da kabarttı. Şimdi geri adım atması zor. Politikasını Hamas'a karşı sert bir politika olarak pazarlamaya çalışıyor.

dfgtyu
Salı günü Batı Şeria'nın Beyt Sira köyünde İsrail ordusu tarafından yıkılan bir evin enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Netanyahu'nun Hamas'ın öneriyi kabul ettiğine dair yaptığı yazılı açıklamada “İsrail'in politikası sabittir ve değişmemiştir” cümlesinin yer alması tesadüf değil. Bu cümle, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Netanyahu'nun sağ kanada verdiği sözleri tutacağına dair hiç güvenmediği sözlerine yanıt niteliğindeydi. Netanyahu, Smotrich'e askeri zafer elde edilmeden savaşı bitirmediğini kanıtlamaya çalışıyor.

Ancak bu tutum, hesaplamaktan kaçındığı başka tehlikeler de barındırıyor.

Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri karşısında savaşı askeri bir zaferle sona erdirmek için Gazze'yi işgal etmeye devam ettiğini göstermeye kararlı olmasının bir bedeli var. Hamas liderliği de savaşı askeri bir zaferle, ya da askeri dilde ‘nihai zafer imajı’ ile sona erdirmek istiyor.

Bu tartışmalı bir fikir ve birçok strateji uzmanı bunu ‘en aptalca’ askeri ilke olarak görüyor, çünkü aynı uzmanlara göre bu ilke İsrail için geri tepip onu ‘Gazze bataklığına’ sürükleyebilir.

Örneğin dün Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları, bir İsrail askerini kaçırma operasyonunu neredeyse başarıyla gerçekleştirdi ve pusuda birkaç İsrail askeri yaraladı.

Bu tür faaliyetlerde yakın vadeli işlemler artık yok.

Ne kazanır?

Peki Netanyahu, imzalanması dışında hiçbir eksikliği olmayan bir anlaşma varken böyle yaparak ne kazanıyor?

Kazancı çok.

Netanyahu’nun hesaplarına göre İsrail'de iktidar olanın kendisi olduğu kanıtlanıyor. Eskiden ordusu olan bir devlet olan İsrail, artık kararlarına itaat eden ve onun onaylamadığı askeri operasyonları ‘stratejik tuzak’ olarak nitelendiren bir orduya sahip bir devlet haline geldi.

dfrgt
Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlar sırasında İsrail askerleri (İsrail ordusu)

Generallerin İsrail toplumundaki konumu zayıflıyor ve bununla birlikte onların arkasında saklanan derin devlet de zayıflıyor.

 Netanyahu yaklaşık yirmi yıldır bu süreci yürütüyor.

Bu şekilde iktidar koalisyonunu güçlendiren Netanyahu, en azından görev süresinin sonuna kadar hükümeti ayakta tutuyor ve böylece, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanan ve kendisini mahkûm edip hapse atmak isteyen mahkeme nezdinde konumunu güçlendiriyor.

Seçimleri ertelemek zorunda kalacağı başka askeri operasyonlar düzenleyebilir.

Haaretz gazetesi dünkü başyazısında şöyle yazdı:

“Netanyahu son iki yılda yedi ayrı savaş bölgesiyle yetinmeyip sanki tüm dünyaya savaş açmaya kararlıymış gibi görünüyor ve böylece dünyadaki Yahudileri İsrail devletiyle birlikte uçuruma sürüklüyor.”

Böyle bir durumda, başarısızlık ölçütü artarsa, ABD Başkanı Donald Trump'ın onu kurtarmak için müdahale etmesi beklenebilir. Trump'ın onu ulusal bir kahraman olarak görmesi ve ‘Onu nasıl hapse atmak istiyorlar?’ diye sorması bunun bir göstergesi olarak yeterli.