Sadr ve müttefikleri Kazimi'nin Başbakanlığına sıcak bakıyor

Mukteda es-Sadr ve müttefikleri, Irak’ta Tahran tarafından desteklenen partilerin popülaritesi düşerken Şii gruplar ve milislerle mücadelesinde Kazimi’yi destekledi

Görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin görevine devam etmesinin arzu edildiğine dair güçlü göstergeler var (AFP)
Görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin görevine devam etmesinin arzu edildiğine dair güçlü göstergeler var (AFP)
TT

Sadr ve müttefikleri Kazimi'nin Başbakanlığına sıcak bakıyor

Görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin görevine devam etmesinin arzu edildiğine dair güçlü göstergeler var (AFP)
Görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin görevine devam etmesinin arzu edildiğine dair güçlü göstergeler var (AFP)

Müeyyid et-Turfi
Irak’ta Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr ile Sünni ve Kürt müttefikleri, yeni koalisyonlarının Temsilciler Meclisi’nin açılış oturumu sırasında yeni hükümetin kurulmasını engelleyen büyük itirazlara rağmen Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı ve Başbakanlık makamlarına kendi adaylarını dayatma gücüne dair önemli mesajlar göndermeyi başardılar. Tekaddum Partisi (İlerici Parti) lideri Muhammed Halbusi’nin, Meclis’teki oylamada228 milletvekilinden 200’ünün oyuyla bir kez daha Meclis Başkanı seçilmesi, Sadr Grubu, Azm Hareketi, Tekaddum, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve bazı bağımsız milletvekillerinden oluşan yeni koalisyonun gücünün göstergesi olarak görüldü.

Yeni koalisyon, Kazimi’nin başbakanlık görevine devam etmesine sıcak bakıyor
Koalisyonda yer alan taraflar, görev süresi sona eren Başbakan Mustafa el-Kazimi’nin özellikle iktidara geldiği Mayıs 2020 tarihinden bu yana Şii gruplar ve milislerle devam eden mücadelesinde Kazimi’yi desteklediklerinden ve İran'a yakın Şii partilerin çoğunu bir araya getiren Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun yaşananlardan sonra nüfuzu azaldığından ikinci bir dönem için görevine devam etmesine sıcak bakıyorlar. 
Meclis’te 76 sandalyeye sahip olan Sadr Grubu, Meclis Başkanı ve iki vekilinin seçilmesinin ardından ikinci kez Meclisi Başkanı seçilen Muhammed el-Halbusi’ye Irak Anayasası’nın yeni hükümeti kurmakla görevli kişiyi aday gösterme hakkını verdiği ‘en büyük meclis bloğunun’ duyurması talebinde bulundu.
Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu, 88 milletvekiline sahip olması nedeniyle kendisini ‘en büyük meclis bloğu’ olarak sunma girişiminde bulunmuş, ancak Koalisyon çatısı altındaki bağımsız beş milletvekilinin Koalisyon’a katılmak için attıkları imzaların yanlış olduğunu teyit etmeleriyle en büyük Şii bloğunu temsil eden Koalisyon’un güvenilirliği sarsılmıştı.

Başbakanlığa aday isimler
Sadr Grubu’na yakın kaynaklar, Sadr Grubu’nun görev süresi sona eren Başbakan Kazimi ile birlikte dört ismi daha aday gösterebileceğini, bu isimlerin ise Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri Hamid Naim el-Gazi, Meysan Valisi Ali Devai, eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi ve eski Başbakan Haydar el-İbadi olduklarını belirtti.
Bu isimler arasında şimdiye kadar öne çıkan en güçlü aday, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu çatısı altındaki bazı tarafları, göreve devam etmesini kabul etmeye ikna etme girişimiyle Başbakan Kazimi oldu. Kazimi, bu girişim çerçevesinde son olarak Fetih İttifakı lideri Hadi el-Amiri ile yeni hükümetin kurulması ve ülkedeki son durumu görüşmek üzere aylar sonra ilk kez Amiri’nin ofisinde bir araya geldi.

Üçlü ittifak
Siyaset bilimi profesörü Ahmed el-Meyali, son gelişmelere yönelik yaptığı değerlendirmede, bir sonraki hükümeti Mukteda es-Sadr, Muhammed el-Halbusi ve Mesut Barzani arasındaki ittifakın kurabileceğini söyledi. Halbusi'nin Meclis Başkanı seçildiği, yeni meclisin ilk oturumunda, yeni ittifakın birçok sorunu çözebilecek yeteneğe sahip olduğunu kanıtladığından başbakan adaylarını belirleyebileceklerini belirten Prof. Meyali, “Bir sonraki sürecin yönetimi, taraflar arasındaki çıkar alışverişine dayalı olduğundan stratejik bir ittifak olacaktır” ifadelerini kullandı.
Kazimi'nin başbakanlık görevini üstlenme şansına sahip olduğunu düşünen Prof. Meyali, ancak cumhurbaşkanlığı, meclis başkanlığı ve başbakanlık makamlarına yeni isimlerin adaylığı konusunda bir fikir birliği olmadığını ve özellikle Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu güçlerinden bir takım itirazlar olduğundan Kazimi’yi bir sonraki dönem içinbaşbakan olarak pazarlamanın zor olduğunu belirtti. Prof. Meyali, Kazimi’yi yeniden aday göstermeyi düşünen taraflarınsunabilecekleri birçok seçeneğe ve isme sahip olduğunun ve bu isimlerin yerel ve bölgesel düzeyde kabul gördüğünün de altını çizdi.
Bir sonraki aşamada siyasi istikrarı sağlamak için yeni birhükümetin kurulması sürecinin Şii-Şii diyaloguna ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Prof. Meyali, Mukteda es-Sadr’ın tüm Şiileri temsil etmediğini belirterek bir uzlaşıya varması ve olumsuz tutumlardan uzakta kabul edilebilir bir şahsiyet olarak hareket etmesi gerektiğine işaret etti.

İbadi, başbakanlığa aday önemli isimlerden biri
Eski Başbakan Haydar el-İbadi'nin, yeni dönemde başbakanlık görevine aday olma şansına sahip olacağını düşünen Prof. Meyali, özellikle İbadi'nin lideri olduğu Zafer (Nasr) Koalisyonu, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nda yer aldığından Sadr için kabul edilebilir bir aday olduğunu ve bununda İbadi’nin bir sonraki başbakan olmak için gerekli özellikleri taşımasını sağladığını vurguladı.
Öte yandan gazeteci yazar Ali Beyder, Halbusi'nin Meclis Başkanı olmasının ardından Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin başbakanlık görevine devam etme şansının arttığını söyledi. Temsilciler Meclisi'ndeki diğer partilerin buna karşı çıkabileceğini düşünen Beyder’e göre Halbusi’nin yeniden Meclis Başkanı seçilmesinin, bazı sürprizler yahut köklüdeğişiklikler olmadıkça, Kazimi’nin başbakan adayı seçilmesisadece bir zamanlama meselesi.
Mustafa Kazimi’nin, Sadr hareketine yakınlığı, Sünniler ve Kürtlerin desteğini alması ve uluslararası tutumlar gibi başbakanlık görevine aday gösterilmesi için birçok neden olduğuna dikkati çeken Beyder, “Diğer taraflar Kazimi'nin başbakan olarak atanmasına karşı çıkıyor. Bu yüzden önlerinde iki seçenek var, ya silaha başvuracaklar ya da sessiz muhalefete dönecekler ki bu daha olası” yorumunda bulundu.

İran’a yakın Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu partilerinin onurunu kurtarmak
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre siyaset bilimci Aziz Ceber, Sadr'ın adaylığını reddeden Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun onurunu kurtarmak için Kazimi dışında bir isim aday gösterebileceğini söyledi. Kazimi’nin başbakanlık görevine devam etmesi düşüncesinin Sadr hareketi ve lideri Mukteda es-Sadr tarafından geniş çapta kabul gördüğünü ve Kazimi’nin ikinci bir dönem daha başbakan olması ihtimalinin yüksek olduğunu belirten Ceber, bunun yanında Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerinin seçimlerin tekrarlanmasını sağlayamamaları ve yönelimlerini destekleyen egemen pozisyonlar elde edememelerinin ardından cumhurbaşkanlığı, meclis başkanlığı ve başbakanlık makamlarındaki isimlerin yerine yeni isimlerin getirilmemesi gerektiğini de vurguladı. Ceber, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerinin onurlarını kurtaracak bir dal aradıklarını ve belki de Kazimi’nin görev süresinin devam etmemesi için çabalayabileceklerini söyledi.

Sadr’ın kaybı
Ceber, Mukteda es-Sadr'ın, Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerinin bu arayışları çerçevesinde Kazimi'nin başbakanlık görevinin devam etmesini engellemesinin, Sadr’ın kazanımlar sağlamada birçok büyük fırsatı kaybetmesi anlamına geleceğini de sözlerine ekledi. Kazimi’nin beyaz kapaklı kitapta vizyonlarını sunduğu ve önümüzdeki dönemdeki çalışmalarını üzerlerine inşa edebileceği bazı başarılar elde ettiğine dikkati çeken Ceber, Sadr hareketinin başbakanlık görevini üstlenebilecek isimlere sahip olmadığını öne sürdü. Ceber, bir sonraki başbakanın seçilmesinin istikrarın önünü açacağını, ancak muhalefetin karşı çıkması halinde ülkenin yeni bir Yemen’e veya Sudan'a dönüşmemesini umduğunu söyledi.

Kazimi’nin şansı yüksek
Gazeteci yazar Basim eş-Şerii ise Başbakan Kazimi’nin göreve dönem şansının, Halbusi’nin ezici bir çoğunlukla yeniden Meclis Başkanı seçildiği Meclis’teki ilk oturumundan sonra oldukça yükseldiğini belirtti. Bu oturumun, Sadr'ınoluşturduğu ittifakın gücünü ve rakibi Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nu önemli ölçüde geride bırakma yeteneğini ortaya koyduğunu söyleyen Şerii, bununla birlikte Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun, büyük güçlere Irak'ın siyasi ve sosyal durumu için uygunsuz hale gelen önerilerini kabul ettiremediğini de vurguladı.
Temsilciler Meclisi'nin ilk oturumunda zayıf ve güçsüz görünen ve Meclis’teki çoğunluğu etkileyemeyen Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nun itirazlarına rağmen çoğunluğun Kazimi'nin ikinci dönem için adaylığına sıcak baktığını söyleyen Şerii, bu durumun, Mukteda es-Sadr'ıKoordinasyon Çerçevesi Koalisyonu’nu görmezden gelmeye devam etmeye ve Arap ülkeleri ve uluslararası camianın büyük desteğini alan Kazimi'yi ikinci bir dönem için aday göstermeye iteceğine işaret etti.
Şeri’i değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Kazimi ile birlikte Hamid el-Gazi, Ali Devai, Muhammed Tevfik Allavi ve Haydar el-İbadi gibi başbakanlık makamına aday önde gelen isimler var. Özellikle Haydar İbadi, Kazimi'yireddetmekte ısrar etmeleri durumunda Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu ve bazı siyasi partiler için önemli bir seçenek gibi görünüyor. Gerçekler, bir sonraki başbakanın İran'ın müttefiklerinden ve Koordinasyon Çerçevesi Koalisyonu liderlerinden uzak olacağını ve Tahran ile İran yanlısı gruplara, Irak hükümetinin birçok yerel ve uluslararası dosyayla ilgili çalışmalarını etkileyecek şekilde yakın olan eski Başbakan Adil Abdulmehdi deneyiminin tekrarlanmayacağını gösteriyor.”



Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

TT

Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)
Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)

Cuma sabahı, Şam’ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi, haftalık ayinin başlayacağını haber veren çanlarını çalıyor. Burada günlük dualar ve ilahiler okunurken, pazar ayini de cuma günleri düzenleniyor. Bu uygulama, ülkedeki haftalık tatille çakıştığı ve ‘çalışanlar ile eğitim görenler’ için uygun olduğundan, önceki rejim döneminden beri devam ediyor.

Kilise, altı ay önce gerçekleşen bir intihar saldırısında 25 kişinin hayatını kaybettiği yer olarak da biliniyor. Hayatını kaybedenlerin fotoğrafları, mahalle meydanında hâlâ sergileniyor. Tüm ayinler, dini etkinlikler ve izci buluşmaları, geçici olduğu düşünülen alt kattaki salonda gerçekleştiriliyor.

Batı Hristiyanları için Noel’e sadece birkaç gün kala, kilisenin ana binası hâlâ onarım aşamasındaydı. Mahalle sakinleri ve özellikle kayıp yakınları, onarım çalışmalarının hızlanmasını ve bayram ayinini kendi kiliselerinde gerçekleştirmeyi umut ediyordu. Ancak bu beklenti gerçekleşmedi.

dfsv
Duveylia’daki Mar Elias Kilisesi, 22 Haziran'da meydana gelen intihar saldırısının ardından restore ediliyor. (Şarku’l Avsat)

Müslüman iş insanlarının bağışlarıyla onarımın başlatıldığına dair söylentiler yayıldı; ancak bu bilgi, kilisenin kendisi dahil doğrulanamadı.

Gündüz saatlerinde izci gençler, rahipler ve yaşlılar, mahalle aralarında koşturuyor, çalışmaları denetliyor ve etkinlik için hazırlık yapıyordu. Platform kuruluyor, kaldırımlar temizleniyor, yeterli oturma alanı sağlanıyordu; Noel ağacının ışıklandırılması ve tatil sezonunun başlaması planlanıyordu. Ancak bu da gerçekleşmedi.

Akşam saatlerinde halk mekâna gelmeye başlayınca, ‘bir DEAŞ mensubunun kalabalık arasında dolaştığı’ yönünde bir söylenti yayıldı. Bu durum paniğe ve güvenlik önlemlerinin artırılmasına yol açtı; insanlar arasında itiş kakış yaşandı, iki kadın bayıldı ve sağlık ekiplerinin müdahalesiyle birlikte daha fazla karmaşa oluştu. Sonuç olarak etkinlik iptal edildi ve daha az katılımcıyla ilerleyen bir tarihe ertelendi.

zxs
Noel ağacı, geçtiğimiz haziran ayında Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının kurbanlarının fotoğrafları ve isimleriyle süslendi. (AP)

O anlarda neler yaşandığı konusunda farklı rivayetler vardı ve bölgede yaşayanlar detaylara girmek istemiyordu. Hatta olayla ilgili önceden konuşmayı kabul eden bir mağdur yakını, ‘eski yaraları açmamak’ için görüşmekten vazgeçti.

Haber hızla yayıldı, ardından sanki hiç yaşanmamış gibi ortadan kayboldu.

‘Doğal korkular’

Şam’ın Duveylia mahallesindeki bir eczacı, yaşanan olayın herhangi bir terör eylemiyle ilgisi olmadığını söyleyerek meseleyi ‘doğal korkulara’ bağladı. İsmini vermek istemeyen eczacı, “Olay şu: Beyaz renkli ‘La ilahe illallah’ bayrağı taşıyan bir genç motosikletle kalabalığın içinden geçti. Bu bayraklar şu günlerde oldukça yaygın. İnsanlar etkinliğe gelirken o genç sadece oradan geçiyordu. Görünüşe göre yerel güvenlik gençlerinden biri peşine düşmüş, genç de hızlıca kaçmış; bu da paniğe ve itiş kakışa yol açtı” dedi. Eczacı, olayın yarattığı karmaşayı ise “bu koşullarda normal bir durum” olarak nitelendirdi.

Bölgede yaşayanlar arasında olayları ‘doğal’ bir çerçevede açıklama eğilimi yaygın. Ancak bu yaklaşım, detaylı bir açıklamadan kaçınmak için kullanılan bir tür ön savunma niteliği taşıyor; soruyu sorulmadan önce etkisiz hale getiriyor.

Eczacı, ‘doğal korkuyu’ hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyan kilise patlamasının yarattığı şokla ilişkilendirdi. Olay, insanlara güven duygusunu kaybettirmişti. Patlamanın gerçekleştiği Haziran 2024’teki anları anlatan eczacı, “Patlamayı işyerimdeki komşumla duyduk. İnsanlar panikledi ve bağırmaya başladılar: ‘Kilisedeki intihar bombacısı! Kilisedeki intihar bombacısı!’ Biz başta inanmadık ve konuşmamıza devam ettik, çünkü bunun sadece abartı ve yalan olduğunu düşündük” ifadelerini kullandı.

xz cxsz
Kurtarma ekipleri ve halk, Şam'ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının ardından oluşan hasarı inceliyor. (AFP)

Bir an sessiz kaldıktan sonra, sanki kendini suçluyor gibi ekledi: “Buna nasıl inanabiliriz? Daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı!”

Ambulanslar geldiğinde ve herkes yardıma koştuğunda, bir adam kızını tedavi ettirmek için eczaneye geldiğinde, kızının alnından kan akıyordu, birdenbire her şey anlaşıldı.

İbadet edenlerin arasında kendini patlatan bir intihar bombacısıydı. Bu gerçekten olmuştu.

Duveylia mahallesi, Şam’ın güneydoğusunda yer alıyor. Mahalle, nüfus olarak Sünni Müslümanlar ve farklı mezheplerden Hristiyanların karışık yaşadığı bir bölge. Farklı kiliseler, küçük bir köyü andıran mahallenin ana caddelerini paylaşıyor; iç mahallelerdeki binalar ise daha çok gecekondu niteliğinde.

Duveylia, Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaş ve çatışmalardan kaçan insanlar nedeniyle nüfus akınına uğramış ve daha yoğun bir yerleşim haline gelmiş. Buna karşın, mahalle herhangi bir güvenlik olayına sahne olmamış; oysa bitişiğindeki Cobar ve Tadamon gibi semtler tamamen yıkılmış durumda.

Yerel güvenlik ve kendini savunma

Günümüzde Duveylia mahallesi, ‘yerel güvenlik’ sistemiyle kendini koruyor; mahalle gençleri, yabancı kişilerin giriş çıkışlarını denetleyerek güvenliği sağlamak için nöbetleşe çalışıyor. Bu uygulama, çok sayıda karma nüfuslu bölgede yaygın.

Duveylia’daki bir güvenlik sorumlusu saha çalışmalarını şöyle anlattı: “Olayın hemen ardından, mahalle gençleri olarak mülkleri hırsızlıktan ve yağmadan korumak için seferber olduk. İlk başta sokaklarda ve evlerimizin arasında doğal bir şekilde dağıldık; sonra vardiyalar ve görev dağılımları yaptık. Kimse bize yaklaşmadı. Sanırım zaten unutulmuştuk… Bu şekilde devam etti, ta ki Mar Elias Kilisesi patlamasına kadar.”

cdwfrgthy
Kamışlı'daki Nisibili Aziz Yakup Kilisesi'nde Noel arifesi ayini sırasında uyuyakalan bir çocuk (Reuters)

Güvenlik sorumlusu, durumun tamamen nasıl değiştiğini şöyle anlattı: “Öncelikle kiliseleri korumak için daha fazla gönüllü olduk; kiliseler çevrildi, ayrıca evlerin ve küçük mahalle girişlerinin etrafına daha fazla grup yerleştirdik. Yaklaşık 80-90 gençle başladık.”

Gerçekten de Duveylia’yı ziyaret ettiğimizde Mar Elias Kilisesi halka kapalıydı ve giriş sadece sadık ziyaretçilerin bildiği dar bir arka kapıdan mümkündü; içeride kendilerini güvenilir bir kişi aracılığıyla tanıtanlar kabul ediliyordu. Geçtiğimiz diğer Hristiyan ibadet yerlerinde de durum benzerdi.

Gündüz resmi bir görevde çalışan ve akşamları güvenlik hizmeti üstlenen genç, bu güvenlik görevlilerinin tamamının gönüllü olduğunu, ailelerini ve geçim kaynaklarını korumak için maddi karşılık almadan çalıştıklarını, her birinin kendi imkân ve şartlarına göre görev aldığını söyledi.

Polis karakoluyla iş birliği

Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri ise karakolda ve bölge girişindeki güvenlik şubesinde kalıyor; sokakta yalnızca ‘mahalle gruplarının’ doğrudan talebiyle devriye geziyorlar. Bir olay veya müdahale gerektiren bir çatışma olursa çağrılıyorlar.

Güvenlik sorumlusu, bireysel silah sahiplerinden hiçbirinin ortak nöbetlerde silahını kullanmadığını, aksi halde herhangi bir genel olaydan dolayı bireysel sorumluluk üstleneceklerini ve işlerin kontrolsüz bir şekilde tırmanabileceğini belirtti.

sxdcfg
Bir Dürzi savaşçı (solda), Şam'ın güneyindeki Ceramana çevresine konuşlanmak üzere anlaşmaya varan Suriye güvenlik güçleriyle konuşuyor. (AP)

Güvenlik sorumlusu durumu şöyle özetledi: “Durum çok kafa karıştırıcı. Artık gerçek tehlikeyi nasıl ayırt edeceğimizi bilmiyoruz… Son olayda güvenlik güçleri ilk andan itibaren bize yardım etti ama genel bir panik hali insanları sardı. Korku ile ne yapacağız? Sorunumuz devlet değil. Güvenlik güçleriyle de sorunumuz yok, yanımızda durdular. Sorunumuz güvenliğin eksikliğinde.”

Ceramana anlaşmaları

Bu sözleri birebir olarak Ceramana’da da duyabilirsiniz; bölge, nisan ayı sonunda Sahnaya’daki çatışmalarla başlayan Dürzi bölgelerindeki sorunlar ve ardından Suveyda’daki olaylarla ‘uyanış tokadını’ yemişti. Ancak Ceramana, kısa süre içinde ‘yerel anlaşmalar’ yoluyla kendini uzak tuttu; bunların en önemlisi, Dürzi gençlerin genel güvenlik devriyelerinde ve nöbet noktalarında görev alması ve her beş kişilik güvenlik grubuna bir veya iki genç katılmasıydı.

Ceramana’daki gönüllü mahalle güvenlik gençleri askeri üniforma giymiyor, ancak kahverengi veya lacivert yeleklerin altında siyah pantolon ve gömlek gibi hafif askeri bir görünümü koruyorlar; böylece hem halk hem de güvenlik güçleri için tanıdık bir yüz oluşturuyor ve iki tarafın ritmini dengeliyorlar.

xcdf
Halep'in bir mahallesindeki Noel ağacı ve yeni yıl süslemeleri (Şarku’l Avsat)

Duveylia’nın aksine Ceramana geleneksel olarak Şam’da orta sınıf ve serbest meslek sahiplerinin yaşadığı bir şehir; son on yılda ciddi bir nüfus artışı ve yoğunluk yaşadı, bu da onu daha kalabalık ve düzensiz hale getirdi. Ancak bölgedeki bir genç, burada toplumsal uyumun doğal ve mevcut durumdan önce var olduğunu belirtti. Dürzilerin yaklaşık bin yıldır burada yaşayan yerli halk olduğunu ve Halep ya da ülkenin kuzeyinden gelmediklerini vurguladı.

Dolayısıyla, geçen yıl öne çıkan güvenlik sorunları Ceramana Dürzileri için yine ‘doğal olaylar’ olarak görülüyor. Bu küçük Suriye mozaik parçasında, tarihsel Sünni-Dürzi bağları toplumsal ilişkilerin yapıştırıcısı ve siyasi güvenliğin temel direği niteliğinde.

Güvenlik ile mahallenin mahremiyetini koruma talebi arasındaki ince çizgiye dair konuşan Duveylialı güvenlik sorumlusu şunları söyledi: “Aslında bize gönüllü görev yerine polis teşkilatına katılmamız teklif edildi, ama mahalle sakinleri bunu reddetti. Çünkü bu, gençlerin hizmetlerini yerine getirmek için mahallenin dışına gönderilmeleri anlamına geliyor; tüm Suriye genelinde dağıtılıyorlar ve komuta kararlarına uymaları gerekiyor. Oysa onlar Duveylia’da kalmayı tercih ediyorlar.”

Kalıp yargılar

Mezhepsel çeşitlilik ve bölgesel farklılıklara rağmen Duveylia’da yaşayanların ortak paydasını ekonomik zorluklar oluşturuyor; bölgede yoksulluk neredeyse genel bir durum. Mahalleli gençlerden biri, annesiyle birlikte olayların başında (Beşşar Esed rejimine karşı başlayan ayaklanmalar sırasında) Dera’dan göç ettiğini ve o sırada henüz 10 yaşında olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsanlar Hristiyanların mutlaka varlıklı ve zengin olduğunu düşünüyor; burada insanların nasıl yaşadığını bilmiyorlar. Sanki hepimiz el-Kassa veya Bab Tuma’dan gelmişiz gibi düşünüyorlar.”

dfgt
Şam'ın Bab Tuma semtindeki bir otelde bulunan Noel ağacı ve süslemeler (Şarku’l Avsat)

Söz konusu iki bölgeyi iyi tanıyıp tanımadığı veya buralarda akrabalarının olup olmadığı sorulduğunda genç, “Bazen arkadaşlarımla gezmeye giderim, ama gece çökmeden geri dönerim” dedi.

Şam’ın el-Kassa ve Bab Tuma bölgelerinde geleneksel Şam evlerinin otel ve lüks restoranlara dönüştüğü görülüyor. Bu yıl Noel süslemeleri her açıdan olağanüstüydü ve Suriye başkentinin genel görünümüne hâkim oldu; süslemeler sadece Hristiyan nüfuslu bölgelerle sınırlı kalmayıp sokaklara ve mahallelere yayıldı.

Şam’ın elit semtlerinin tamamı, modern Noel ağaçları ve dekorasyonlarla donatıldı. Oteller ve pazarlar bu yıl tüm ışıklandırmalarını ve çeşitli Noel tasarımlarını sergiledi. Birçok otelde, yerel zanaatkarlar ve sanatçılar ürünlerini Noel fuarlarında sergilerken, gençlik grupları etkinliğe uygun Batı müziği çaldı.

dfgt
Suriyeli bir aile Şam'daki bir Noel ağacının önünde fotoğraf çektiriyor. (AFP)

Kamusal alanlarda ve sokak girişlerinde yer alan Noel ağaçları, emniyet güçleri veya polis araçlarıyla ya da Duveylia’da olduğu gibi koordineli çalışan gönüllü güvenlik ekipleri tarafından korunuyor.

Azınlıklar içindeki azınlıklar

Şuan ki genel manzara, bir an için Suriye’deki Hristiyanların, demografik oranlarının üzerinde bir paya sahipmiş gibi görünmesine yol açabilir; siyasette, ekonomide, kültürde veya herhangi bir kamusal alanda… Resmi verilere göre, 2011’in başına kadar nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyorlardı. Ancak pratikte, farklı mezhep ve yönelimlerden gelen Hristiyanlar (yaklaşık 11 mezhep) yalnızca Sosyal İşler Bakanlığı ile temsil ediliyor; burada Bakan Hind Kabavat, hem kadın kontenjanını hem de mezhep kontenjanını temsil ediyor.

cvfg
İdlib'in el-Kuneyye kasabasında bir Noel ağacı (AFP)

Suriye toplumundaki ‘daha büyük azınlık’ gruplarının, Baas Partisi’nin ‘tek Arap milleti’ söylemini geride bırakıp, sahadaki gerçekleri yansıtan yeni yapılarda kendilerine yer kapmaya çalıştığı bir dönemde, ‘daha küçük azınlıkların’ devlet ve kurumlarda kayda değer bir pay talep etmekten çekinmeleri adeta kaderleri oluyor. Öyle ki, Duveylia gibi yoksul bir mahallede polislik yapmak bile cazip görünmüyor; taleplerinin çoğu bir Noel ağacı, bazı süslemeler ve mahallenin sınırları içinde sınırlı bir katılımla karşılanıyor. Böylece nadir bir istisna ve ‘örnek azınlık’ statülerini pekiştiriyorlar.


Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.