Semptomları hafif olsa da Omikron’a karşı neden dikkatli olmalıyız?

Omikron’a karşı kullanılan bazı ilaçlar (AFP)
Omikron’a karşı kullanılan bazı ilaçlar (AFP)
TT

Semptomları hafif olsa da Omikron’a karşı neden dikkatli olmalıyız?

Omikron’a karşı kullanılan bazı ilaçlar (AFP)
Omikron’a karşı kullanılan bazı ilaçlar (AFP)

Dünya genelinde hızla yayılan Omikron, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) önceki varyantlarına kıyasla boğaz ağrısı veya burun akıntısı gibi hafif semptomlar gösterirken, bu durum, koronavirüsün geçmişte olduğundan daha az tehlikeli olduğu görüşünü ortaya çıkardı.
Reuters haber ajansına göre, koronavirüsün yeni varyantının gösterdiği hafif semptomlara rağmen bazı ülkelerin enfeksiyonu önlemek için hayata geçirdikleri kısıtlamalar tepkilere neden oluyor.
Rockefeller Üniversitesi Moleküler İmmünoloji Laboratuvarı Başkanı Michel C. Nussenzweig, “Er ya da geç herkesin bunu deneyimleyeceği konusunda eminim, ancak sonra daha iyi olacak” şeklinde konuştu.
Nussenzweig, önümüzdeki dönemde daha iyi ilaçlara ve daha iyi aşılara sahip olunacağını bildirdi.
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden İmmünoloji Profesörü Akiko Iwasaki, Omikron ve aşılara rağmen, koronavirüsün önceki varyantlarıyla enfekte kişinin uzun süreli semptomlar gösterebileceğini söyledi. Iwasaki, Omikron’u hafif semptomlarla geçiren kişilerin, kendilerini aylarca veya yıllarca sürebilen bir hastalık geliştirme riskine sokabileceğini kaydetti.
Columbia Üniversitesi'nde mikrobiyoloji ve immünoloji profesörü olan David Hu, Omikron’un tam aşılanmış veya destekleyici dozu almış kişilere ‘çok fazla zarar vermeyeceği’ görüşüne katıldığını aktardı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Rusya Direktörü Melita Voinovich, daha önce yaptığı açıklamada Omikron’un virüsü yenmeye yardımcı olabileceğini açıklamıştı.
Rus basınına konuşan Voinovich, bu konudaki bir soruya cevaben, “Bu mümkün. Böyle olmasını umuyoruz. Şu ana kadar bunu konuşmak için çok erken, çünkü Omikron ile enfekte olan kişi sayısı yeterli değil. Kesin konuşabilmek için bir veya bir buçuk hafta beklememiz gerekiyor” dedi.



Yüzdeki ölüm üçgeni: Burundaki sivilceleri sıkmak ölümcül sonuçlar doğurabilir

Uzmanlar, yüzünüzdeki sivilceleri sıkmanın gizli bir risk taşıyabileceği uyarısında bulundu (Pexels)
Uzmanlar, yüzünüzdeki sivilceleri sıkmanın gizli bir risk taşıyabileceği uyarısında bulundu (Pexels)
TT

Yüzdeki ölüm üçgeni: Burundaki sivilceleri sıkmak ölümcül sonuçlar doğurabilir

Uzmanlar, yüzünüzdeki sivilceleri sıkmanın gizli bir risk taşıyabileceği uyarısında bulundu (Pexels)
Uzmanlar, yüzünüzdeki sivilceleri sıkmanın gizli bir risk taşıyabileceği uyarısında bulundu (Pexels)

Bir sivilceyi sıkmak veya burun kılını koparmak, hayatı tehdit eden bir enfeksiyonla hastanelik olmaya yol açabilir.

Kulağa aşırı gelebilir ancak uzmanlar, yüzde "ölüm üçgeni" adı verilen yüksek riskli bir bölge olduğu uyarısında bulunuyor.

Burun köprüsünden ağız kenarlarına kadar uzanan bu bölgeye zarar vermek ciddi sonuçlar doğurabilir.

Lancaster Üniversitesi'nde anatomi alanında öğretim üyesi olan Adam Taylor'a göre, son derece nadir de görülse, bir sivilceyi patlatmanın "ölümcül sonuçlara" yol açması mümkün.

Taylor en uç durumlarda, ciltteki kesik ve yırtıkların beyin enfeksiyonlarına, sepsis ve pıhtılara neden olabileceğini söylüyor.

Çünkü bu bölge, beyinden drene olan kanın aktığı damarları içeren kavernöz sinüse bağlı.

Öğretim üyesi Taylor, The Independent'a yaptığı açıklamada, "Yüzdeki bazı damarlarda kapakçıklar (kirli kanın yalnızca tek yönde akmasını sağlamak için kullanılanlar) yok. Bu da yüzdeki burun üstüyle ağız kenarları arasındaki sivilce veya kesiklerin, bulaşıcı unsurların damar boyunca geri hareket ederek kavernöz sinüse girmesine izin verebileceği anlamına geliyor" diyor.

Bu sinüs daha sonra beyne ve diğer kritik sinir yapılarına bağlanıyor ve bu kilit bölgelerde, saptanıp tedavi edilmezse ölümcül sonuçlar doğurabilecek enfeksiyonlara yol açabiliyor.

Bu bölgedekicildin herhangi bir zarar görmesi bile enfeksiyon riskini artırarak antibiyotik ve muhtemelen hastanede kalmayı gerektirebilir.

Nadir durumlarda bölgedeki kontrol altına alınmayan bir bakteriyel enfeksiyon sepsise yol açabilir. Enfeksiyona karşı verilen bu yaşamı tehdit eden reaksiyonda, vücudun bağışıklık tepkisi kendi dokularına ve organlarına zarar vermeye başlıyor. 

Ancak öğretim üyesi Taylor, beyne bağlı damarlarda pıhtı oluşmasının daha büyük bir tehdit yaratacağını ve bunun acil tedavi gerektireceğini vurguluyor.

Taylor "Bu bölgede oluşan sivilceler ve bunların patlatılması, çizilmeleri ve içe doğru büyüyen kıllar, ciltte enfeksiyonlara yol açabilir ve bu enfeksiyonlar daha sonra bu bölgedeki damarlar aracılığıyla kavernöz sinüse geri giderek burada enfeksiyona neden olabilir" diye açıklıyor.

Sepsis muhtemel olsa da bu sinüste pıhtı veya menenjit oluşması daha büyük bir risk; her ikisi de inanılmaz derecede sorunlu durumlar ve acil teşhis ve tedavi gerektirir. Çok yaygın görülmese de inanılmaz derecede ciddidir ve sağlık görevlilerinin her zaman dikkat ettiği bir durumdur.

Sivilcelerden sıkarak kurtulmak yerine bu dürtüye direnip onları olduğu gibi bırakmalısınız. Yüzünüzü yıkayarak temizleyin veya profesyonel bakım için bir dermatoloğa görünün.

Independent Türkçe


Sadie Sink’in saçları olay yarattı: Marvel rolü hakkında senaryolar patladı!

Amerikalı aktris Sadie Sink, Stranger Things'in ikinci sezonunda Max Mayfield rolüyle kadroya katıldıktan sonra ün kazandı (Netflix)
Amerikalı aktris Sadie Sink, Stranger Things'in ikinci sezonunda Max Mayfield rolüyle kadroya katıldıktan sonra ün kazandı (Netflix)
TT

Sadie Sink’in saçları olay yarattı: Marvel rolü hakkında senaryolar patladı!

Amerikalı aktris Sadie Sink, Stranger Things'in ikinci sezonunda Max Mayfield rolüyle kadroya katıldıktan sonra ün kazandı (Netflix)
Amerikalı aktris Sadie Sink, Stranger Things'in ikinci sezonunda Max Mayfield rolüyle kadroya katıldıktan sonra ün kazandı (Netflix)

Stranger Things'in çekimlerini tamamlayan Sadie Sink, Spider-Man: Brand New Day'le Marvel Sinematik Evreni'ne adım atmaya hazırlanıyor. 

Rolünün gizli tutulması, özellikle Sink'in kızıl saçları üzerinden yürüyen hayran teorilerini ve spekülasyonları artırıyor.

"Birçok kişi saç renginin değişebileceğini unutuyor"

Entertainment Weekly'ye konuşan Sink, bu teorilere gülerek yanıt verdi:

Birçok kişi saç renginin değişebileceğini unutuyor ama evet, ortaya atılan tüm teorileri görüyorum.

Genç oyuncu, rolü hakkındaki sessizliğini korurken ekledi:

İnsanlar bekleyip görmek zorunda kalacak. Tüm bu söylentilerin yakında son bulmasını umuyorum.

"Dedikodular çok önce başladı"

Röportajda sıkça dile getirilen ihtimallerden biri, Sink'in X-Men karakteri Jean Grey'i canlandıracağı yönündeki iddialardı. Sink bu söylentiler için şu ifadeyi kullandı:

Bu dedikodular, projede yer alacağımı öğrenmemden çok önce başlamıştı. 'Bir dakika, insanlar neden böyle konuşuyor?' diye düşündüm.

23 yaşındaki Sink'in Marvel'daki yolculuğu Örümcek-Adam'la (Spider-Man) sınırlı kalmayacak. Oyuncu, 2026'da Londra'da çekilecek Avengers: Secret Wars'da da rolünü yeniden canlandıracak.

Deadline, martta yaptığı haberde Sink'in Spider-Man: Brand New Day kadrosuna gizemli bir rolle katıldığını duyurmuştu. 

Filmde Sink'e Peter Parker rolüyle Tom Holland, MJ olarak da Zendaya eşlik edecek. Filmde ayrıca Jacob Batalon, Liza Colón-Zayas, Jon Bernthal ve Mark Ruffalo gibi isimler de rol alıyor.

Spider-Man: Brand New Day'in 31 Temmuz 2026'da vizyona girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Entertainment Weekly, Deadline


Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip

Bilim insanları, 1300 golden retriever'ın genetik kodunu analiz etti ve insanlardaki duyguları etkileyen bazı genler buldu (Unsplash)
Bilim insanları, 1300 golden retriever'ın genetik kodunu analiz etti ve insanlardaki duyguları etkileyen bazı genler buldu (Unsplash)
TT

Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip

Bilim insanları, 1300 golden retriever'ın genetik kodunu analiz etti ve insanlardaki duyguları etkileyen bazı genler buldu (Unsplash)
Bilim insanları, 1300 golden retriever'ın genetik kodunu analiz etti ve insanlardaki duyguları etkileyen bazı genler buldu (Unsplash)

Yeni bir araştırma, köpeklerin tıpkı sahipleri gibi iniş çıkışlar yaşadığını ve duygularının insanlarla aynı genlerden etkilenebildiğini öne sürüyor.

Bir çalışma, anksiyete ve depresyon gibi insan duygularını etkileyen birkaç genin aynı zamanda köpeklerin kişiliğini de şekillendirdiğini ortaya koydu.

Örneğin HUNK adlı genin golden retriever cinsi köpekleri diğer köpeklerin yanında gergin hale getirdiği bulundu. Aynı gen kaygı düzeyi yüksek insanlarda da var.

Elektrikli süpürge gibi yüksek seslerden korkan köpekler, ASCC3 adlı geni paylaşıyor. İnsanlarda bu gen, ruh hali değişimleri, nevrotiklik ve sinirlilikle bağlantılı.

İnsanlarda zekayla ilişkili ROMO1 adlı başka bir gen de eğitimde hızlı öğrenen köpeklerde saptandı.

Cambridge Üniversitesi Fizyoloji, Gelişim ve Sinirbilim Bölümü'nden çalışmaya liderlik eden araştırmacı Dr. Eleanor Raffan, "Bulgular gerçekten çarpıcı; insanlar ve golden retriever'ların davranışlarının ortak genetik kökenlere sahip olduğuna dair güçlü kanıtlar sunuyor" diyor.

Raffan "Tanımladığımız genler, her iki türde de duygusal durumları ve davranışları sık sık etkiliyor" diye ekliyor.

Ekip, 1300 golden retriever'ın genetik kodunu kan örnekleri kullanarak analiz etti ve her köpeğin sahibiyle yapılan ayrıntılı bir anketle belirlenen davranışsal özellikleriyle karşılaştırdı. Bunun sonucunda eğitilebilirlik, enerji seviyeleri, yabancılardan korkma ve diğer köpeklere karşı saldırganlık gibi özelliklerin altında yatan genler ortaya çıktı.

Ekip bulgularını insanlarda yapılan benzer bir analizle karşılaştırarak golden retriever'larda tanımladıkları 12 genin, aynı zamanda insanların davranışsal özelliklerinin ve duygularının da temelini oluşturduğunu keşfetti.

Golden retriever'larda diğer köpeklere karşı saldırganlıkla bağlantılı olan PTPN1 adlı bir gen, insanlarda da zeka ve depresyonla ilişkili.

Hakemli dergi Proceedings of the National Academy of Sciences'ta (PNAS) yayımlanan çalışma bu genleri anlamanın, evcil hayvanların duygularının sahipleri tarafından anlaşılmasına katkı sağlayabileceğini ifade ediyor.

Cambridge Üniversitesi Fizyoloji, Gelişim ve Sinirbilim Bölümü'nden araştırmacı ve raporun başyazarı Enoch Alex şöyle diyor: 

Bu sonuçlar, genetiğin davranışları yönettiğini ve bazı köpekleri dünyayı stresli görmeye yatkın hale getirdiğini gösteriyor. Yaşam deneyimleri bunu daha da kötüleştirirse, aslında stresli olmalarına rağmen bizim kötü davranış diye yorumlayabileceğimiz şekilde davranabilirler.

Öte yandan köpeklerde saptanan genler, belirli bir duyguya veya davranışa yol açmaktan ziyade duygusal durumları etkiliyor.

Araştırmanın yazarları örneğin "sosyal olmayan korku" (yani otobüs ve elektrik süpürgesi gibi şeylerden korkma) gösteren köpeklerde, insanlarda sinirlilik, hassasiyet ve "sinir veya anksiyete nedeniyle doktora gitme" davranışlarına yol açan bir gen bulunduğunu söylüyor.

Cambridge Üniversitesi Fizyoloji, Gelişim ve Sinir Bilimi Bölümü araştırmacılarından ve çalışmada yer alan Dr. Anna Morros-Nuevo, "Kapı zili her çaldığında golden retriever'ınız kanepenin arkasına saklanıyorsa, genetik açıdan hassas ve kaygılı hissetmeye eğilimli olduğunu bilmek, belki ona karşı biraz daha empati duymanızı sağlayabilir" diyor.

Independent Türkçe