WHO ‘Kovid-19 ile bir arada yaşam’ üzerine çalışacak

Kovid-19 vakaları yüzde 89 artarken can kaybı azalıyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Doğu Akdeniz Bölgesi için düzenlediği dijital basın konferanstan bir kare (WHO)
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Doğu Akdeniz Bölgesi için düzenlediği dijital basın konferanstan bir kare (WHO)
TT

WHO ‘Kovid-19 ile bir arada yaşam’ üzerine çalışacak

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Doğu Akdeniz Bölgesi için düzenlediği dijital basın konferanstan bir kare (WHO)
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Doğu Akdeniz Bölgesi için düzenlediği dijital basın konferanstan bir kare (WHO)

Kovid-19’un Omikron varyantı vaka sayılarındaki artışa neden olsa da, özellikle aşılı kişilerde Delta varyantına kıyasla daha hafif şiddetli hastalığa neden oluyor. Bu da dünyanın, pandemi aşamasından “salgınla bir arada yaşama” aşamasına doğru geçilebileceğine işaret ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Dr. Ahmed el-Mandhari, WHO Programlar Bölümü Direktörü Dr. Rana Hajjeh, WHO Bölgesel Acil Durum Direktörü Richard Brennan ve Enfeksiyon Riski Önleme Programı Direktörü Abdulnasır Ebu Bekir’in katılımıyla dün düzenlenen sanal basın konferansında Doğu Akdeniz Bölgesi uzmanların yorumları arasında, rehavete yol açabilecek bu iyimser eğilimin yayılmasına ilişkin korkular ve salgının henüz bitmediğine yönelik uyarılar yer alıyordu.
Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Mandhari, “Pandeminin can kayıpları ve hastaneye yatış trajedilerinin yaşandığı kritik aşaması, 2022’de sona erebilir. Ancak şu anda hala pandeminin ortasındayız. Önceliğimiz, mevcut tüm araçları kullanarak hayat kurtarmak.” dedi.
Bölge Direktörü Mandhari salgın ile mücadelede iki ana aracın vazgeçilmez olduğunu, bunların aşı ve sağlık önlemleri olduğunu belirtti. Bu önlemler arasında, burun ve ağzı koruyacak şekilde maske kullanılması, sosyal mesafenin korunması, öksürürken veya hapşırırken burnun ve ağızın örtülmesi, iyi havalandırma sağlanması ve ellerin düzenli olarak yıkanmasını yer alıyordu. Mandhari, Omikron’un yayılmaya devam etmesinin yanı sıra hava sıcaklıklarının düşük olması sonucunda insanların kapalı yerlerde kalma zorunluluğu sebebiyle, önümüzdeki aylarda bu önlemlere riayet edilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Omikron varyantı, bölgedeki 22 ülkenin 15’ine ulaştı ve önümüzdeki haftalarda daha fazla ülkeye ulaşarak baskın varyant olması bekleniyor. Varyant vaka sayılarının daha da artmasına neden oluyor zira, yılın ilk haftasında bu yana bildirilen toplam yeni vaka sayısı 206 bin 980’e, can kaybı ise bin 53’e ulaştı. Söz konusu veriler, önceki haftalara kıyasla, can kaybında yüzde 13’lük bir düşüşe rağmen vaka sayılarında yüzde 89’luk büyük bir artışı gösteriyor.
Mandhari aşı ve halk sağlığı önlemlerine riayet edilmesinin, “salgınla bir arada yaşama” aşamasına giden içinde bulunuduğumuz kritik aşamaya son verilmesine yardımcı olduğunu açıkladı. Ayrıca WHO ofisinin önümüzdeki aylarda, mevsimsel influenza virüsü ile mücadele de yapıldığı gibi, Kovid-19 ile bir arada yaşamak üzere bir strateji geliştirmek için çalışacağını da sözlerine ekledi.
Bölge Direktörü Mandhari, bölgede bulunan 6 ülkenin makul aşı seviyelerine ulaşamamasıyla ilgili bir soruna dikkat çekerek, “Bölgemizde nüfuslarının yüzde 40’ını aşılamaya yetecek kadar aşıya sahip olmalarına rağmen, şu ana kadar nüfuslarının sadece yüzde 10’undan azını aşılamış 6 ülke (Afganistan, Cibuti, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen) bulunuyor” dedi. WHO yetkilisi “Mevcut sorunlar, aşı tedarikinden ziyade, aşılara yönelik siyasi bağlılığın eksikliği, güvensizlik, sağlık sisteminin zayıflığı, lojistik zorluklar ve yerel topluluklarla sınırlı etkileşim gibi diğer zorluklarla ilgili.” İfadelerini de sözlerine ekledi.
Bölgedeki bazı ülkeler, ek dozlar uygulamaya başladı. Bu uygulama, WHO tarafından da reddedilmedi ancak şartlı bir şekilde kabul edildi. WHO Bölge Direktörü, hastalığa yakalanma olasılığı daha düşük olan kişilere ek doz verilmeden önce, enfeksiyon halinde şiddetli semptomlar gösterebilecek kişilere tam dozların uygulanmasının gerekli olduğunu belirtmişti.
WHO Doğu Akdeniz Ofisi Programlar Bölümü Direktörü Dr. Rana Hajjeh, enfeksiyona maruz kalınması durumunda ciddi semptomları önlemesi sebebiyle, aşıların Omikron da dahil olmak üzere tüm varyantlara karşı hala etkili olduğunu söyledi. Ayrıca yakın zamanda Kovid-19 karşıtı aşı listesine yeni bir tanesi eklendiğini, ABD’li Novavax tarafından üretilen Nuvaxovid aşısının acil kullanım izni aldığının duyurulduğunu açıkladı.
İnfluenza mevsiminin gelmesiyle, Hajjeh influenza karşıtı aşı olunmasının önemini vurguladı. Yetkili influenza aşının, Kovid-19 aşısı yerine geçmediğini ancak gelecekte influenza ve Kovid-19’u aynı anda hedef alan bir aşının bulunabileceğini belirtti.
WHO Bölgesel Acil Durum Direktörü Richard Brennan, Omikron dışındaki yeni varyantlarla ilgili olarak, Fransa’da ortaya çıkan IHU varyantının tehlikeli olmadığını belirterek, hızlı yayılmadığını ve hiçbir ülkenin bu varyantın aşılara direnç gösterdiğini bildirmediğini söyledi.
Kovid-19 ile ilişkili iyileşme sonrası sendromlara yönelik bir tedavinin bulunduğunu reddederken “Bu sendromlar enfeksiyonu atlatanların yüzde 5’ini etkiliyor, vakalarda yorgunluk, nefes darlığı, öksürük ve konsantrasyon bozukluğu gibi semptomlar görülürken, semptomların sayısı ve şiddeti kişiden kişiye değişiyor.” dedi.
Enfeksiyon Riski Önleme Programı Direktörü Abdulnasır Ebu Bekir, Deltacron’n yanı sıra Kovid-19 ve influenza birleşimden oluşan Florona adlı başka bir varyantın ortaya çıktığının duyurulması ile ilgili olarak, “Virüste mutasyonların oluşması yeni bir varyant ile karşı karşıya olduğumuz anlamına gelmez. Yeni mutasyonların yeni bir varyant oluşturup oluşturmadığı, söz konusu mutasyonlara yönelik araştırmaların, önceki varyantların mutasyonlarını inceleyen araştırmalar ve analizler ile karşılaştıırlması ile belirlenir. Elimizdeki kanıtlar şu ana kadar bu mutasyonlar sonucu yeni varyantlar oluştuğunu kanıtlamıyor” ifadelerini kullandı. 



Gine-Bissau'nun geçici cumhurbaşkanı: "Kan dökülmesini önlemek için" darbe yaptık

Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
TT

Gine-Bissau'nun geçici cumhurbaşkanı: "Kan dökülmesini önlemek için" darbe yaptık

Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

Bir ay önce Gine-Bissau'da iktidarı ele geçiren askeri yetkililer, sık sık siyasi çalkantılarla sarsılan ülkenin seçim sonuçlarını beklediği bir dönemde, "kan dökülmesini önlemek" için darbe yaptıklarını söylediler.

26 Kasım'da, Portekizce konuşulan bu Batı Afrika ülkesinde cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının arifesinde, ordu 2020'de göreve gelen mevcut Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embaló'yu devirdi ve seçim sürecini sekteye uğrattı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre ordu, Embaló'nun yakın müttefiki General Horta Ntam'ı, bir yıl sürmesi beklenen geçici hükümetin başına atadı.

Ntam, cuma akşamı yaptığı açıklamada, darbenin "rakip partilerin destekçileri arasında kan dökülmesini önlediğini" söyledi. Ayrıca, "Darbenin seçim sürecini durdurduğu iddialarını reddediyoruz" ifadesini kullandı.

Ordu darbeyi gerçekleştirdiğinde, hem görevden ayrılan Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embaló'nun kampı hem de muhalif rakibi Fernando Dias da Costa zafer ilan etmişti.

Bu, Gine-Bissau'nun 1974'te Portekiz'den bağımsızlığını kazanmasından bu yana yaşanan beşinci darbeydi. Ülke siyasi krizlerle boğuştu ve birçok darbe girişimi yaşadı.

Askeri konsey başkanı, "mevcut seçim modelinin Gine-Bissau'daki siyasi ve askeri krizleri çözmede etkili olmadığını" belirterek, "seçimlerin bir çözüm olmadığını" vurguladı.

Geçtiğimiz hafta, Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Gine-Bissau'da sivil yönetimin geri dönüşünü engellemeye çalışan herhangi bir tarafa "hedefli yaptırımlar" uygulama tehdidinde bulundu.

ECOWAS üye devletlerinin genelkurmay başkanlarından oluşan bir heyetin bugün Gine-Bissau'yu ziyaret etmesi bekleniyor.

İki hafta önce ECOWAS, Benin'deki darbe girişimine karşılık olarak askeri müdahalede bulunmuştu.

Blok üyesi ülkeler, 2020 ile 2023 yılları arasında Burkina Faso, Gine, Mali ve Nijer'de bir dizi askeri darbe yaşadı; bu ülkeler halen askeri yönetim altında bulunuyor.


İran, Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri ile olan çatışmasında Venezuela'ya desteğini ifade etti

Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
TT

İran, Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri ile olan çatışmasında Venezuela'ya desteğini ifade etti

Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)

Venezuela, dün iki ülkenin dışişleri bakanları arasında yapılan telefon görüşmesinde, İran'ın ABD tarafından gerçekleştirilen "korsanlık ve uluslararası terörizmle" mücadelede "her alanda" iş birliği teklif ettiğini duyurdu.

İran, Washington'u kendisini devirmek için bir komplo kurmakla suçlayan Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro'nun önemli bir müttefikidir.

ABD, amacının uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele olduğunu iddia ederek, Karayipler'e büyük bir donanma filosu konuşlandırdı.

ABD güçleri, ay başından bu yana Başkan Donald Trump tarafından ilan edilen “kapsamlı abluka” kapsamında Venezuela petrolü taşıyan iki tankere el koydu.

Venezuela Dışişleri Bakanı Iván Gil yaptığı açıklamada, İranlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmenin “Karayip bölgesindeki son olaylar, özellikle ABD tarafından gerçekleştirilen tehditler ve korsanlık eylemleri ile Venezuela petrolü taşıyan gemilerin çalınması” konularına odaklandığını belirtti.

Görüşme sırasında, “Venezuela, İran İslam Cumhuriyeti hükümetinin tam dayanışmasının ve ABD'nin zorla dayatmaya çalıştığı korsanlık ve uluslararası terörizmle mücadelede her alanda iş birliği teklifinin kesin kanıtını almıştır” diye vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İran daha önce Venezuela'ya yakıt, gıda ve ilaç da dahil olmak üzere yardım sağlamıştı.

Venezuela'nın diğer iki müttefiki olan Çin ve Rusya da ABD'nin askeri konuşlandırması karşısında Başkan Maduro'ya dayanışmalarını ifade ettiler.


Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) ‘ayrılıkçı’ ve yerinden yönetim yanlısı söylemlerden vazgeçmesini, bünyesindeki ‘terör unsurlarını’ tasfiye etmesini, Suriye ordusuna tam olarak entegre olmasını ve tek bir merkezi otoriteye bağlılık göstermesini talep etti.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, SDG’nin ‘terör unsurlarından’ ayrılması gerektiğini belirterek, bununla örgütün ana omurgasını oluşturan ve Ankara tarafından Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak görülen YPG’ye işaret etti. Güler, sahadaki paralel güvenlik yapılarının da tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Güler, SDG’nin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta Şam’da imzalanan ve Suriye ordusuna entegrasyonu öngören anlaşmayı, net bir vizyon ve belirlenmiş bir yol haritası çerçevesinde hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.

Entegrasyon yol haritası

Güler, 2025 yılı boyunca yaşanan gelişme ve olayları değerlendirmek amacıyla medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, ‘tek devlet, tek ordu’ ilkesi çerçevesinde hazırlanan anlaşmanın henüz somut bir gerçekliğe dönüşmediğini ve pratik adımlarla desteklenmediğini söyledi.

 Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, “Entegrasyon süreci, belirsiz ve ucu açık ifadelerle değil, net tarihli, bağlayıcı ve uygulanabilir bir yol haritasıyla yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda SDG'nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu hayati önem taşıyor” dedi.

Suriye’de yeni bir hükümetin kurulduğunu ve yeni bir cumhurbaşkanının göreve başladığını hatırlatan Güler, “Ülkede düzenin sağlanabilmesi için kendilerine bir miktar zaman tanınmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı, ülkesindeki tüm grupları kucaklayacağını açıkladı ve bu taahhüdüne bağlı kaldı, hâlen de bağlı. Suriyeli yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, SDG’nin entegrasyonuna ilişkin tutumlarını görüyor ve anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)

SDG’nin entegrasyonuna ilişkin ABD’nin tutumu ve bu konuda Ankara ile Washington arasında görüş ayrılığı olup olmadığına dair soruya yanıt veren Güler, iki ülke arasındaki temasların sürdüğünü ve ABD’nin yaklaşımında önemli bir değişim yaşandığını söyledi.

Güler, “Amerikalı dostlarımız artık sahadaki gerçeklerin daha fazla farkında. Bu konudaki görüş ayrılıklarımız giderek azalıyor. Ne istediğimizi net bir şekilde ortaya koyduk, bu konuda geri dönüş yok. SDG mutlaka Suriye ordusuna entegre edilecek” dedi.

SDG’nin de entegrasyondan söz ettiğini belirten Güler, “Ancak onların kastettiği, birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil, ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz” şeklinde konuştu.

Askeri seçenek

Güler, SDG’nin entegrasyon sürecine uymaması halinde Türkiye’nin tutumuna ilişkin olarak, “Türkiye, tüm olası gelişmelere karşı hazır planlara sahiptir. Ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz ve bugüne kadar yaptıklarımızı yapabilecek güç ve imkâna sahibiz” dedi.

Güler, “Biz 2016'dan itibaren Suriye'deki harekatlarımızı yaparken, ABD de oradaydı, Rusya da oradaydı. Biz yapılması gerekeni hiç kimseye sormadan yaptık ve bitirdik. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç olursa gerekeni kimseye sormadan yaparız” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)

Diğer yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, perşembe günü, Ankara’daki Dışişleri Bakanlığı’nda ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşmeden iki gün sonra, SDG’nin entegrasyon anlaşmasını uygulamamasının ilgili taraflarda sabırsızlığa yol açtığı uyarısında bulundu.

Fidan, “SDG’nin anlaşmaya gecikmeden uyması gerekiyor. Askeri gücün yeniden kullanılmasını desteklemiyoruz; ancak ilgili tarafların sabrı tükenmiş durumda. Şam yönetimi ile SDG arasında entegrasyona ilişkin bir çözümün diyalog yoluyla bulunmasını umuyoruz” dedi.

Milli Savunma Bakanı Güler de Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayarak, “Başından beri tutumumuzu net bir şekilde ortaya koyduk. Bundan geri dönüş yok. Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından hayati öneme sahiptir” değerlendirmesinde bulundu.

Şam ile iş birliği

Güler, Suriye hükümetiyle yakın temas halinde olduklarını belirterek, uzun yıllar süren sıkıntıların ardından barış içinde yaşama ve yeniden uluslararası topluma entegre olma yolunda önemli mesafe kat eden Şam yönetimiyle güçlü bir koordinasyon ve yapıcı bir iş birliği yürüttüklerini söyledi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, iki ülke arasında geçtiğimiz ağustos ayında imzalanan eğitim ve danışmanlık mutabakat zaptı çerçevesinde, Suriye ordusunun savunma kapasitesinin güçlendirilmesi, kurumsal yapısının geliştirilmesi ve modernize edilmesi ile personel eğitimi başta olmak üzere, özellikle terörle mücadele alanında katkıların sürdürüldüğünü ifade etti.

2018 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afrin’i SDG’nin kontrolünden aldığı döneme değinen Güler, bölgede cami, kilise ve okulların ‘terör unsurlarının mevzileri’ haline getirildiğini öne sürerek, operasyonla birlikte Afrin’in terörden arındırıldığını ve tespit edilen tüm tünellerin imha edildiğini söyledi.

Güler sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgenin en büyük barajı Afrin'in kuzeyinde olmasına rağmen halk susuz bırakılmıştı. Orayı güvenli ve yaşanabilir hale getirdik. Terör örgütünün Rakka ve Deyrizor'daki devam eden tünel kazma faaliyetlerini de yakından takip ediyoruz.”

Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)

TSK’nın bugüne kadar toplam 732 kilometre uzunluğunda tüneli imha ettiğini kaydeden Güler, bunların 302 kilometresinin Tel Rıfat’ta, 430 kilometresinin ise Münbiç’te bulunduğunu ve bu çalışmalar sayesinde söz konusu bölgelerin yeniden yaşanabilir hale geldiğini söyledi.

Öte yandan Güler, İsrail’in ‘yanlış bir güvenlik anlayışına’ dayanan yaklaşımını da eleştirerek, bu tutumun Suriye hükümetine karşı devlet dışı aktörleri kışkırttığını, aşırı güç kullanımına yol açtığını ve zaten kırılgan olan bölgesel dengelere daha fazla zarar verdiğini dile getirdi. Bu durumun istikrarsızlığı derinleştirdiğini ve Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Güler, İsrail’in güvenlik kaygılarını Suriye’ye saldırarak ve ülkeyi istikrarsızlaştırarak gideremeyeceğini belirterek, bu sorunların ancak yeni Suriye hükümetiyle iyi komşuluk temelinde iş birliği yapılarak ve karşılıklılık ilkesi doğrultusunda ilişkiler kurularak çözülebileceğini ifade etti.