İsrail'in Filistinlilere yönelik 'el tetikte' politikası kendi askerlerini birbirine vurdurdu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in Filistinlilere yönelik 'el tetikte' politikası kendi askerlerini birbirine vurdurdu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistinli uzmanlar, İsrail askerlerinin 13 Ocak'ta işgal altındaki Batı Şeria'da yanlışlıkla birbirlerine ateş açarak 2 askerin ölmesine neden olan olayı "Filistinlilere karşı yürüttükleri el tetikte politikasının bir sonucu" olarak görüyor.
İsrail ordusu 13 Ocak sabahı yaptığı açıklamada, Ürdün Vadisi'ndeki bir kampın yakınında sürdürülen gece nöbeti sırasında "dost ateşi" sonucu 2 İsrailli subayın öldürüldüğünü duyurdu. Açıklamada, askerlerin "yanlış teşhis" nedeniyle birbirlerine ateş açtıkları aktarıldı.
Kimliğini açıklamayan üst düzey bir subay ise İsrail'in "Walla" haber sitesine yaptığı açıklamada, öldürülen 2 subayın "İsrail ordusundaki seçkin komando birliklerinden birinin komutasından" olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Olay, Ürdün Vadisi'ndeki Nebi Musa Üssü'nde yapılan tatbikatın ardından yaşanıyor. Söz konusu 2 subay, askeri üssün çevresinde devriye gezmeye çıkıyor, bu sırada bir kişiden şüpheleniyorlar ve onu gözaltına almaya çalışıyorlar. Gözaltı çalışması havaya ateş açılmasıyla sona eriyor. Ancak (şüphelenilerek gözaltına alınmaya çalışılan) bu asker kendisine ateş ettiklerini düşündüğü 2 subayı sırayla vurarak öldürüyor."

İsrail askerlerine verilen talimat: "Taş atan Filistinlilere ateş aç"
İsrail kamu yayın kuruluşu KAN'ın 12 Aralık 2021 tarihli haberine göre ordu, askerlere "taş ve molotofkokteyli atan Filistinlilere ateş açmaları" talimatı verdi. Filistinlilerin olay yerinden çekildiği sırada da uygulanabileceği yönündeki bu talimat, herhangi bir tehlike oluşturmasalar da İsrail askerlerinin ateş açabilecekleri şeklinde yorumlanıyor.
İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem, İsrail güçlerinin Batı Şeria'da herhangi bir tehlike oluşturmayan durumlarda da ateş açmayı "rutin bir uygulama" olarak kullandığını belirtiyor.

"Kafasında sadece iki düşünce var; ya ölecek ya öldürecek"
Kudüs Üniversitesi İletişim Bölümü hocalarından Mahmud Fetafita, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 13 Ocak'ta yaşanan olaya ilişkin "Garip bir durum değil" yorumunu yaptı.
Olayın psikolojik boyutları olduğunu kaydeden Fetafita, "Bu devlet, adaletsizlik ve işgal temelleri üzerine kuruldu. Katil olan askerin kafasında sadece iki düşünce var; ya ölecek ya öldürecek. Bu yüzden de eli tetikte" dedi.

"Ateş açan asker onları Arap sanıyordu"
Filistinlilere ateş açma konusunun İsrail askerleri ve Yahudi yerleşimciler için "normal bir durum" haline gelmesinde okul müfredatının ve atış poligonlarının rolüne dikkati çeken Fatafita, şunları kaydetti:
"Ateş açmak, psikolojide kazanılmış içgüdü olarak isimlendirilen doğal bir mesele haline geldi. Bu nedenle 2 subayın başına gelenler normal çünkü ateş açan asker onları Arap sanıyordu."

"Filistinlilere karşı aşırı saldırgan bir muamele var"
Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi yetkililerinden Abdullah Ebu Rahme, "Ateş açmaya ilişkin son talimatlar, geri çekilseler bile barışçıl gösterilere katılan Filistinlilerin hedef alınabileceği yönünde" dedi.
Filistinlilere karşı aşırı saldırgan bir muamele olduğunu, İsrail askerlerinin Filistinlilere sanki "alt sınıflarmış" gibi muamele ettiğini vurgulayan Ebu Rahme, şöyle konuştu:
"Batı Şeria'nın kuzeyindeki Beyta beldesinde 8 ay içinde direniş eylemlerinde 9 Filistinlinin şehit olması işgalcilerin uyguladığı şiddetin ve ateş açma talimatının açık bir göstergesidir."

"Kendi talimatları kendi askerlerine darbe indirdi"
İsrailli subayların başına gelenlerin "Filistinlilerin yaşadıklarının bir yansıması" olduğunu söyleyen Ebu Rahme, "Bir Filistinlinin varlığından şüphelenildiğinde derhal ateş etmeleri yönündeki talimat, birbirlerine ateş açmalarına yol açtı. Kendi talimatları kendi askerlerine darbe indirdi" dedi.

"Nükleer bir devlet savunmasız bir halktan korkamaz"
İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'de araştırmacı Musa Ebu Haşhaş da şunları söyledi:
"İsrail askerlerinin, yaşadıkları korku nedeniyle her zaman ellerinin tetikte olduğu iddia ediliyor ancak bu doğru değil. Çünkü nükleer bir devlet savunmasız bir halktan korkamaz."



ABD'nin “Biladuşşam” hakkındaki açıklamaları Lübnan'ı karıştırdı

Adalet Bakanı Adil Nasar, cumartesi günü Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya geldi (Meclis Başkanlığı)
Adalet Bakanı Adil Nasar, cumartesi günü Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya geldi (Meclis Başkanlığı)
TT

ABD'nin “Biladuşşam” hakkındaki açıklamaları Lübnan'ı karıştırdı

Adalet Bakanı Adil Nasar, cumartesi günü Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya geldi (Meclis Başkanlığı)
Adalet Bakanı Adil Nasar, cumartesi günü Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya geldi (Meclis Başkanlığı)

ABD’nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Thomas Barrack, dün Lübnan'ın Şam'la ilişkileri normalleştirmesi konusunda yaptığı açıklamaların yol açtığı kafa karışıklığını gidermeye çalıştı. Barrack, Lübnan'ın Hizbullah'ın silahları sorununu bir an önce çözmemesi halinde ‘bölgesel güçlerin pençesine düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı’ uyarısında bulundu.

Barrack, sosyal medya platformu X üzerinden cuma günü yaptığı açıklamada, bunun ‘Lübnan'a yönelik bir tehdit değil, Suriye'nin attığı büyük adımları övmek’ olduğunu belirtti. Barrack ayrıca, Lübnan ile Suriye arasındaki ilişkileri desteklemeye kararlı olduklarını da sözlerine ekledi.

Barrack'ın son açıklamaları Lübnan siyasi çevrelerinde şok etkisi yarattı. Meclis kaynakları, Barrack'ın ‘Lübnan'ın hassas ve kırılgan durumunun ve Suriye'den farklı olan dengelerinin farkında olduğunu’ belirttiler.

Barrack, Hizbullah'a silahlarını teslim etmesi için cazip bir teklifte bulundu. Teklifte daha önce yaptırım listesinde yer alan Hizbullah’ın siyasi ve askeri kanatlarını ilk kez ayrı ayrı tanınması yer aldı.

Öte yandan Adalet Bakanı Adil Nassar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Lübnan hapishanelerinde tutuklu bulunan Suriyeliler meselesinin ‘oradaki yetkililerle görüşülerek ve Lübnanlı askerlerin öldürülmesi veya terör suçlarından hüküm giymemiş Suriyeli mahkumların iadesi için bir anlaşma imzalanarak’ çözüme kavuşturulabileceğini söyledi.