Libya’da 742 DEAŞ mensubunun cesedi, ülkelerine iade edilmeleri için bekletiliyor

Libya’daki DEAŞ mensuplarının cesetleri ülkenin batında, Misrata’daki soğutmalı konteynerlerde bekletiliyor. (Reuters)
Libya’daki DEAŞ mensuplarının cesetleri ülkenin batında, Misrata’daki soğutmalı konteynerlerde bekletiliyor. (Reuters)
TT

Libya’da 742 DEAŞ mensubunun cesedi, ülkelerine iade edilmeleri için bekletiliyor

Libya’daki DEAŞ mensuplarının cesetleri ülkenin batında, Misrata’daki soğutmalı konteynerlerde bekletiliyor. (Reuters)
Libya’daki DEAŞ mensuplarının cesetleri ülkenin batında, Misrata’daki soğutmalı konteynerlerde bekletiliyor. (Reuters)

Misrata şehrinin güneydoğusundaki bir yerleşim biriminde, bölgenin bir köşesine bir grup büyük soğutmalı konteyner yığılmış durumda. 5 yıl önce 742 DEAŞ mensubun cesedi, ülkelerine iade edilmek üzere buraya koyuldu. Ancak geçen perşembe günü Reuters tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre göre söz konusu bu cesetlerin depolanmasında karşılaşılan zorluklar ve ait oldukları ülkelerin onları geri almak istememesi sorun yarattı. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) 2016 sonlarında Sirte şehrinde örgüte karşı kazandığı zaferin ardından enkazların altında yığılan militanların cesetlerinin toplanması emri verildi. Kimlikleri belirlenip, ait oldukları ülkelere veya Libyalı ailelerine teslim edilene kadar cesetler, arkadaşlarının alelacele kazdıkları mezarlara ve yiyecek saklamak için tasarlanmış büyük soğutuculara koyuldu.
Libya’da çatışma devam ederken hükümetler değişti ve zamanla cesetler soğutmalı konteynerlerde yaşanan elektrik kesintileriyle birlikte çürümeye başladı. Cesetler Sirte şehrinin batısındaki Misrata’ya götürüldü. Sirte, DEAŞ’ın hezimetine yol açan savaşa öncülük etmişti.
Libya’daki bazı politikacılar, bu cesetlerin Sudan, Tunus ve Mısır gibi ait oldukları ülkelerine gönderilmesine izin verilmesinin söz konusu ülkelerin hükümetleri için hassas bir konu olduğu görüşündeler. Politikacılara göre bu ülkelerin bazıları, terör örgütüne katılmak üzere ülkelerinden ayrılan vatandaşların sayısını onaylamakta çekimser davranıyor. Polis gözetiminde, çitler ve güvenlik kameraları ile çevrili yerleşkede, çürüyen cesetlerin kokusu hissedilebiliyor. Konteynerlerin arasında yabani otlar büyüyor ve güneşin altında terk edilmiş bir adli tıp çadırı duruyor.
Libya, 2011 yılında 17 Şubat Devrimi’nin patlak vermesinden sonra ülkenin tanık olduğu güvenlik kaosunun ardından ülkede kimliği belirsiz cesetler olduğunu birçok defa dile getirdi. Şubat Devrimi, Arap ve Asya ülkelerinden silahlıların Libya’ya girişini, ‘Bingazi Devrimciler Şura Konseyi’ ve ‘Derne Devrimciler Şura Konseyi’ kontrolünde şehirlere entegrasyonu ve Libya’nın güneyine yayılmayı kolaylaştırmıştı.
Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Raportörü Ahmed Abdul Hakim Hamza, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Sirte’nin tanık olduğu savaşlar sırasında düşen bu cesetlerin akıbetinin halen belirsiz olduğunu söyledi. Yerleşkeyi yöneten polis biriminden Salah Ahmed ise uzun süreli elektrik kesintilerinin durumu daha da kötüleştirdiğini ve koku yayıldığını belirtti.
Bu cesetlerin toplanmasının amacı, başlangıçta kimliklerini tespit etmek ve uygun şekilde gömülmelerini sağlamaktı. Bunun yanı sıra ülkede hüküm süren kaosun ortasında Arap Baharı ayaklanması sonrasında da yeni bir aşırıcılık dalgası ortaya çıktı. DEAŞ yandaşları, devrik lider Muammer Kaddafi’nin doğum yeri olan Sirte şehri de dahil olmak üzere saldırılar düzenlemeye ve toprakları ele geçirmeye başladı.
Yüzlerce DEAŞ mensubu, Libya’ya destek için seferber olan yerel savaşçılara katılma umuduyla Libya’ya sızdı. Birçokları için, Libya’daki bu büyük şehrin üzerinde dalgalanan siyah DEAŞ bayrağı ülkenin çöküşünü simgeliyordu.
Libya makamları, belgelere, görüntülere ve yakalanan silahlı adamlarla yapılan görüşmelere dayanarak çoğu Arap ve Afrika ülkelerinden gelen 50’den fazla ceset tespit etti. Ancak aynı zamanda bir İngiliz kadın ve bir de Fransız çocuğun da kimliği tanımlandı. Fakat belgelerle veya eski yoldaşların yardımıyla kimlikleri tespit edilen savaşçılar bile yabancı ülkelerin veya aile bireylerinin cesetleri teslim almak üzere ilgisini uyandırmadı ve cesetler Trablus hükümetinde kaldı.
2015 yılında örgüt tarafından ele geçirilen ve bir yılı aşkın süre DEAŞ’ın kontrolünde kalan Sirte kentinde mezarlık tahsis edilme planı başarısız oldu. Cephe hatları değiştiğinde ise bu cesetleri, Libya’dan Avrupa’ya geçmeye çalışırken ölen göçmenlere tahsis edilmiş bir mezarlığa gömme planı da suya düştü. Bu seferki neden ise mezarlığın yeterince büyük olmamasıydı. 14 Ocak’ta Reuters’a göre yerleşkenin sorumluluğunu üstlenen polis birimi, Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik hükümetinin, cesetleri yakın zamanda gömmek üzere bir bütçe ayırdığını ancak defin için belirli bir tarih veya yer açıklanmadığını aktardı.
Şu anda cesetleri koruyan polis birimi, hükümetin hızlı bir çözüm bulmasını umut ediyor. 10 soğutma ünitesinden dördü şu an çalışmıyor ve cesetlerin elektrik kesintisinin yaşanmadığı soğutma ünitelerine taşınması gerekiyor.



Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
TT

Tarabin aşiretinden Ebu Şebab'ın öldürülmesi Gazze'de karanlık bir dönemin sonu anlamına mı geliyor?

Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)
Yasir Ebu Şebab (Sosyal Medya)

Gazze Şeridi'ndeki Tarabin kabilesi, dün yaptığı açıklamada, üyelerinin her zaman Filistin halkının ve haklı davasının yanında olduğunu ve kabilenin adının, tarihini veya değerlerini temsil etmeyen konulara karıştırılmasına yönelik her türlü girişimi kesin bir dille reddettiğini belirtti.

İsrail kanalı i24NEWS’te yer alan açıklamada, kabilenin "yeminini bozup işgale bulaştığını" söylediği Yasir Ebu Şebab'ın öldürülmesinin, kendileri için "açık ve net bir duruşla kapatmaya çalıştıkları karanlık bir dönemin sonu" anlamına geldiği belirtildi.

Aşiret, "Filistin direnişinin tüm fraksiyonlarıyla tam bir uyum içinde olduğunu ve işgalin gündemine her ne pahasına olursa olsun hizmet eden herhangi bir grup veya milisi reddettiğini" vurguladı.

Aşiret, Gazze'deki tüm aileleri ve aşiretleri birlik olmaya ve "toplumsal veya ulusal yapıya müdahale etmeye çalışan herkesi reddetmeye" çağırarak, "Gazze'de ihanete veya işbirlikçilere yer olmadığını" vurguladı.

Filistin ve İsrail güvenlik kaynakları, İsrail kanalına, Gazze Şeridi'nin güneyindeki merkezi milislerin lideri Yasir Ebu Şebab'ın, liderliğini yaptığı milis gruplarıyla girdiği şiddetli çatışmada aldığı yaraları sonucu hayatını kaybettiğine dair yeni bilgiler aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Kanal’ın internet sitesinden aktardığına göre kaynaklar, kavganın aşiret içindeki liderlik, yetki dağılımı ve nüfuz alanlarının paylaşımı konusundaki iç anlaşmazlıkların yanı sıra Ebu Şebab'ın İsrail ile iddia edilen iş birliğinden kaynaklanan artan gerginlik nedeniyle çıktığını belirtti. Kaynaklar, Ebu Şebab'ın bıçaklanma veya silahlı saldırıdan değil, darptan yaralandığını doğruladı.

Kaynaklar, Ebu Şebab'ın İsrail güvenlik güçlerinin yardımıyla acilen Gazze dışına tedavi için nakledildiğini, ancak Beerşeba'daki Soroka Hastanesi'ne kaldırılırken aldığı yaralar nedeniyle yolda hayatını kaybettiğini belirtti. Yardımcısı Gassan el-Dahini'nin milislerin komutasını otomatik olarak devralması bekleniyor.