Moskova: Batı ile tam bir görüş ayrılığı var

Ukrayna’nın elinde Rusya’nın siber saldırıya karıştığına dair kanıtlar var

İki Ukraynalı asker, 11 Ocak’ta Donetsk’teki ayrılıkçılarla yaşanan çatışma bölgesinde bir mayın uyarısı levhasının yanından geçiyor (AFP)
İki Ukraynalı asker, 11 Ocak’ta Donetsk’teki ayrılıkçılarla yaşanan çatışma bölgesinde bir mayın uyarısı levhasının yanından geçiyor (AFP)
TT

Moskova: Batı ile tam bir görüş ayrılığı var

İki Ukraynalı asker, 11 Ocak’ta Donetsk’teki ayrılıkçılarla yaşanan çatışma bölgesinde bir mayın uyarısı levhasının yanından geçiyor (AFP)
İki Ukraynalı asker, 11 Ocak’ta Donetsk’teki ayrılıkçılarla yaşanan çatışma bölgesinde bir mayın uyarısı levhasının yanından geçiyor (AFP)

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 16 Ocak’ta ABD merkezli CNN International tarafından yayınlanan röportajında, bu hafta Ukrayna krizi hakkındaki görüşmelere rağmen Batılı ülkeler ve Rusya’nın Doğu Avrupa’daki güvenlik konusuna dair tutumlarının hala ‘tamamen farklı’ olduğunu söyledi.
Peskov, ABD merkezli kanala yaptığı açıklamada, “Sonucun ne olacağını bilmiyoruz. Üç tur müzakeremiz oldu, aramızda bazı anlayışlar var. Ama genel olarak, ilkesel şekilde şu an konumlarımızın tamamen farklı olduğunu söyleyebiliriz. Bu, iyi bir şey değil, tamamen endişe verici” şeklinde konuştu.
Avrupa Birliği ve ABD, Moskova’yı olası bir işgale hazırlık olarak Ukrayna sınırına yaklaşık 100 bin asker yerleştirmekle suçluyor. ABD istihbaratı ayrıca, Moskova’nın bir saldırı başlatmak için ‘bahane bulmak’ amacıyla ‘sabotaj’ faaliyetleri için doğu Ukrayna’ya unsurlar konuşlandırdığını belirtti.
CNN International’a konuşan Peskov, diplomatik çabaların başarısız olması halinde olası bir Rus saldırısına ilişkin bir soruya yanıt olarak, “Kimse kimseyi askerî harekâtla tehdit edemez, bu delilik olur. Ancak NATO, Rusya’nın taleplerini karşılamazsa yanıt vermeye hazır olacağız” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Sözcüsü, “Yarın hakkında konuşmuyoruz. Bu, saatlerle ilgili bir mesele. Yalnızca anlaşmazlıklarımızı tartışmak için aylarca veya yıllarca süren müzakereler yapmak istemiyoruz. Şu anda endişelerimizin dikkate alınmaya hazır olunduğunu hissetmek istiyoruz. Gelinen noktada maalesef bu sonuca varamadık” ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Peskov, ABD’nin ‘Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda Rusya’ya benzeri görülmemiş yaptırımlar uygulama’ tehdidini de reddederken, “Bu çok büyük bir hata olur” dedi. Sözcü, “Potansiyel olarak bu tür yaptırımlar, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin sona ermesine yol açabilir” şeklinde konuştu.
Öte yandan Ukrayna, 16 Ocak’ta Kiev ve Moskova arasında gerginlik zemininde bu hafta Moskova’nın, Ukrayna hükümetine ait birçok internet sitesini hedef alan büyük ölçekli siber saldırılara karıştığına dair ‘kanıtlara’ sahip olduğunu açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanlığı, “Şu ana kadar tüm kanıtlar, siber saldırının arkasında Rusya’nın olduğunu gösteriyor” açıklamasında bulundu. Siber saldırı, perşembeyi cumaya bağlayan gece gerçekleşirken, Ukrayna bakanlığına ait birkaç internet sitesini hedef aldı. Siteler, saatlerce hizmet dışı kaldı.
Bakanlık, bu sabotajın Rusya’nın 2014 yılından bu yana Ukrayna’ya karşı yürüttüğü hibrit savaşın bir kanıtı olduğunu ifade etti. Ülkenin doğusu, Kiev ve Rus yanlısı ayrılıkçılar arasında bir savaşa tanık olmaya başladığından beri Kremlin, askeri ve mali olarak ayrılıkçıları desteklemekle suçlanıyor.
Ayrıca bakanlık, amacın yalnızca toplumu yıldırmak değil, aynı zamanda Ukraynalıların otoritelerine olan güvenini sarsarak ‘Ukrayna’yı istikrarsızlaştırmak’ olduğuna dikkat çekti.
Saldırı, Rusya ile Ukrayna arasında artan gerginlik bağlamında gerçekleşti. Kiev ve Batılı müttefikleri, Moskova’yı topraklarını işgal etmek amacıyla sınırlarına kuvvet yığmakla suçluyor. Bazı taraflar, istikrarı bozmak amacıyla Ukrayna’daki temel altyapıyı etkileyen büyük ölçekli bir bilgi saldırısının, askeri bir işgalin yakın olduğunun bir göstergesi olduğuna inanıyor.
Washington ve Avrupalı ​​müttefikleri, güçlerini Ukrayna sınırından çekmesi için Rusya’ya baskı yapıyor. Aynı şekilde Moskova, Batı’nın ‘NATO’nun Kiev’i üye olarak kabul etmeme taahhüdü de dahil olmak üzere, güvenlik garantisi olarak sunduğu uzun talepler listesini’ kabul etmesini istiyor. Cuma günü Ukrayna, Moskova’nın siber saldırıya karıştığına dair ‘belirtilerle’ karşılaştığını duyurdu.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, CNN’e yaptığı açıklamada, siber saldırıda ülkesinin parmağı olduğunu yalanladı. Peskov, “Bizimle bir alakası yok. Ukraynalılar, ülkelerindeki kötü hava koşullarında bile başlarına gelen her şey için Rusya’yı suçluyor” dedi.
Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından yapılan açıklamaya göre perşembeyi cumaya bağlayan gece gerçekleştirilen saldırılar, hükümete ait 70 internet sitesini hedef aldı. SBU’ya göre bu sitelerin 10 tanesi, ‘yetkisiz müdahaleyle’ karşı karşıya kaldı. Güvenlik Servisi, bunların ‘içeriklerinin değiştirilmediğini ve kişisel verilerin sızdırılmadığını’ belirtti.
Güven verici açıklamalara rağmen Microsoft, 16 Ocak’ta bu büyük siber saldırının Ukrayna hükümetinin bilgi altyapısını kullanılamaz hale getirebileceği konusunda uyardı. ABD merkezli Microsoft grubu, gözlenen yazılımın, genellikle bir bilgisayara erişimi engelleyen ve fidye ödenmesini talep eden yazılımlarına benzese de fidye yazılımı olmadığını ve hedefteki cihazları çalışamaz hale getirme amacıyla yapıldığını vurguladı.
Microsoft’a göre saldırı, düşünülenden daha fazla kuruluşu hedef almış gibi görünüyor. Şirket, “Bu kötü amaçlı yazılıma, tümü Ukrayna’da bulunan devlete ait onlarca sistemde, sivil toplum kuruluşlarının sistemlerinde ve bilgi teknolojileri kuruluşlarının sistemlerinde denk geldik. Bu noktada bu saldırının operasyonel döngüsünü veya kurbanı olabilecek diğer kuruluşların sayısını belirleyemiyoruz” diyerek, şu ana kadar bu saldırıların kaynağını belirleyemediklerini ifade etti.



Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”