Suudi kültürünün geleceğine yönelik altı maddelik vizyon  

Suudi kültürünün geleceğine yönelik altı maddelik vizyon  
TT

Suudi kültürünün geleceğine yönelik altı maddelik vizyon  

Suudi kültürünün geleceğine yönelik altı maddelik vizyon  

Suudi Arabistanlı bir yazar olarak, uzun yıllar, birçok sanatçı, yazar, akademisyen ve aydını barındıran bir entelektüel grubun içinde yer aldım. Kahire, Beyrut, Tunus ve Kazablanka gibi Arap başkentlerindeki konferanslara, festivallere ve kültürel organizasyonlara iştirak ediyorduk. O zamanlar kardeş ülkelerde olan kültür bakanlıklarının bir benzerinin ülkemiz Suudi Arabistan’da da olması için özlem duyuyorduk. Daha sonra enformasyon bakanlığı altında bir kültür komitesi kurulması kararlaştırıldı. Bu haberi yarım yamalak bir tebessümle karşılamak durumunda kaldık. Çünkü bu, hayallerimizin ve beklentimizin altında bir karardı. Biz daha çok yazar, sanatçı ve her alandaki düşünüre ciddi destekler verecek bağımsız bir kültür bakanlığı hayal ediyorduk.  
Suudi Arabistan’daki kültürel sahne oldukça zengin ve çok çeşitlidir.  Suudi kültür ortamı hakkında pek bir şey bilmeyenler için şöyle özetleyebilirim.  Birincisi kamu desteği, ikincisi; özel sektör ve üçüncüsü bağımsız olmak üzere, kültür dünyamız üç alanda değerlendirilebilir. Kamu desteği, devletin kültürel etkinliklere doğrudan veya dolaylı olarak sunduğu desteklerdir. Özel sektörün hizmetleri ise, yayınevleri, edebiyat merkezleri ve sanat galerileri ile sınırlıdır. Bağımsız sanat ise, edebiyat kulüpleri, sivil kültür sanat dernekleri ve geleneksel medya tarafından desteklenen faaliyetleri içerir.  
Bağımsız addedebileceğimiz bu kültürel alanda, ülke genelinde 17 edebiyat kulübü ve 16 kültür sanat derneği faaliyet göstermektedir. Bağımsız alan, yetmişli yıllardan bu yana Krallıktaki kültürel yaşamın gelişiminde çok önemli bir rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor. Ülkedeki en önemli kültürel ve düşünsel ürünlerin ortaya çıkmasına olanak sağlayan bağımsız kültürel alan, sınırlı kamu desteği, sınırlı özel sektör desteği ve bağışçıların desteği ile ayakta kalmaktadır.  
2018 yılında yayınlanan kraliyet kararnamesi ile, kültür bakanlığı enformasyon bakanlığından ayrılarak bağımsız bir kuruluş haline geldi. Ülkede kültürel faaliyetleri yakından takip edenler artık farklı bir gelecek tahayyül edebiliyordu. Nitekim takip eden üç yıl içinde kültürel alanlarda önemli atılımlar yapıldı.  
Artık karamsarlığın yerini iyimserlik alabilirdi. Çünkü Suudi Arabistan’ın yeni kültür bakanlığı, Arap ülkelerindeki muadillerinden farklı olarak, aydınların arzu ettiğinden daha olumlu bir vizyon taşımaktaydı. Kültür bakanlığı, bölgedeki ve Arap ülkelerindeki benzerlerinden farklı bir örgütlenmeye gitmişti. Bu örgütlenmenin şekillenmesinde UNESCO aktif rol aldı. Bakanlık süreç içinde faaliyetlerini çeşitli kültürel sektörleri kapsayan 11 başlık altında organize etti. Bu başlıklar altında edebiyat, çeviri, tiyatro, müzik ve resim sanatlarının yanı sıra moda ve yemek pişirme gibi aşina olunmayan kültürel üretim alanları da kendisine yer buldu. Bakanlık nezdinde 16 komisyon oluşturuldu. Dikkat çekici husus ise, bu komisyonların bürokratik ataletten uzak olarak tamamen bağımsız bir şekilde yönetilmeleridir. Bahsi geçen komisyonların yönetim kurulları ve icra komiteleri, kültür aracılığı yapan dernekleri denetlemekte ve desteklemektedir.  Kültürel bir etkinlik yapmak, konferans veya sempozyum düzenlemek isteyenlerin, bakanlık destekli bir dernekle anlaşması gerekiyor. Kitap telif etmek veya yabancı dildeki bir eserin çevirisini yapmak isteyenlerin ise bir yayınevi ile anlaşmaları yeterli oluyor. Komisyonların doğrudan değil de bağımsız dernekler aracılığıyla vatandaşla muhatap olması nedeniyle, bürokratik zorluklar ve idari yolsuzlukların önüne geçilmesi hedefleniyor.  

Bütün bunlar gülümseten olumlu gelişmelerdir. İşlerin gidişatını yakından takip eden biri olarak bu pozitif yargılarda bulunabiliyorum. Sayın kültür bakanının başkanlığını yaptığı, edebiyat ve tercüme komisyonunun içinde yer almaktayım. Kadın çalışanların da yoğunlukta olduğu bu komisyonun çalışma ortamı, daha önce devlet kurumlarında alışık olmadığımız kadar rahat ve özgürlükçü.   
Ancak, bilindiği üzere kültür, ne kadar çeşitli ve gelişmiş olsa da kurumlar tarafından üretilemez. Kurumlar kültürel üretimi teşvik eder ya da sekteye uğratır fakat kültürün üretimini üstlenemez. İster edebiyat olsun ister felsefe veya sanat, tekil ya da çoğul olarak bireyler tarafından üretilir. Kral Abdülaziz tarafından kurulduğu ilk yıllardan itibaren ülkemizin kültürel birikimi, bireysel çabalarla oluşmuştur.  
Sayın Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğindeki 2030 vizyonunu kültürel alanda yakalayabilmemiz için, kültür üreticisi bireylere uygun koşulların sağlanması bir zorunluluktur. Kültür bakanlığının artan ve çeşitlenen maddi manevi destekleri, bu yolda güçlü bir şekilde ilerlediğimizin güçlü bir göstergesidir. Ancak bu eğilimin sürdürülebilir olması için dikkat edilmesi gereken hususlar var: 
Birincisi: kültürün, entelektüel ve yaratıcı bir doruk noktası olarak görülmesidir. Doruk noktası derken, insanın kültürel faaliyeti ile kendisini gerçekleştirebileceği en üst sınırlara ulaşabilmesini kastediyoruz. Popülizmin cazibesine kapılmadan, üretici ve alıcıları tatmin etmek için nitelikten ödün verilmemesi gerekir. Bunun elitist, üstenci bir yaklaşım olduğunu ve kültürün geniş kitlelere yayılmasına mâni olacağını iddia edenler olabilir.  Ancak niteliğin niceliğe feda edilmesi, kültürel seviyenin ve kalitenin düşmesiyle sonuçlanacaktır. Asıl hedeflenmesi gereken, kitlelerin seviyesinin yukarıya çekilmesi olmalıdır.  Kültürün en yüksek ürünlerinden biri olan felsefe, kimileri için hayata dair basit fikirlere dönüşebilir veya insan hayatındaki en önemli konuların tartışılarak, sorunlarına çözüm bulunmasına katkı sağlayabilir. Tabi ki yüksek standartlar dayatılamaz, bununla birlikte olumlu yönlendirmeler ve hatırlatmaların yapılması gerekir.   
İkincisi: Kültürel üretimin aracı olan Arap diline azami özenin gösterilmesidir. Arapçanın kültürel üretimdeki temel rolü teşvik edilmelidir. Başta eğitim alanında iyileştirmeler olmak üzere, akademi, medya ve ticari alanlarda Arapça dilinin doğru kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Özellikle ticaret alanlarında İngilizcenin Arapçanın yerini almaya başladığı görülüyor. Gençlerin kullandığı dil itibariyle Arapçalarının geliştirilmesi için gerekli adımların atılması zorunludur. Arapça, kültürümüzün geleceğidir, çünkü sahip olduğumuz kültür Arap kültürüdür.   
Üçüncüsü: İfade ve üretim özgürlüğü alanlarının genişletilmesidir. Toplumsal baskı ve muhafazakâr yaklaşım, üretilenlerin kalitesini olumsuz etkiler. Geçmişte, bu korkular ve hassasiyetler nedeniyle, nice kültürel içerik üreticisi yurt dışında yaşamak zorunda kalmıştır. Çok şükür bu yönde olumlu değişikliklerin olduğuna dair birçok işaret var, ancak Suudi Arabistan’ı, kendi çocuklarının ürettikleri için bir merkez haline dönüştürebilmemiz için daha fazla çaba sarf etmeliyiz.  
Dördüncüsü: Kültürün, geniş anlamıyla bir milli servet olduğunun bilincinde olmalıyız.  Veliaht Prens, Cidde şehrinde Suudi aydınlarla yaptığı ilk görüşmede, bu hususu vurgulamıştı. Suudi Arabistan’ın Arap, Müslüman ve dünya düzeyindeki entelektüeller için bir cazibe merkezi olması için bireysel ve toplu olarak daha fazla çaba sarf etmemiz gerekir. Bunun için de ülkemizde kitap dağıtımı, konferans ve festivallerin düzenlenmesi için mevcut prosedürlerin kolaylaştırılması lazımdır. Yakın zamanda ülkemizde geniş katılımlı Arapça kitap fuarının düzenlenmesi ile felsefe ve çeviri alanlarında iki önemli konferansın yapılmış olması, sürdürülmesi gereken doğru yolda atılmış adımlar olarak değerlendirilebilir.  
Beşincisi: Kültürel faaliyette tarihsel olarak önemli bir yeri olan, edebiyat kulüplerinin ve kültür sanat derneklerinin verimliliğinin arttırılması için girişimlerde bulunulmasıdır. Bu kültürel tarihi mirasa yeterli özeni göstermeliyiz.  
 Altıncısı: Akademik ve araştırma kurumlarının, kültürel üretime daha fazla katkıda bulunmaya teşvik edilmesidir. Akademi yaygın olduğu üzere halktan uzak olmamalı, halkla daha fazla etkileşim kurmalıdır. Üniversiteler, yirminci yüzyılın başlangıcından bu yana Arap kalkınmasında önemli roller üstlenmiştir. Suudi Arabistan’ın kültürel tarihinde de üniversitelerin önemli bir yeri olmuştur. Ancak son yıllarda bu rolün azaldığına dair emareler bulunmakta. Üniversitelerin aktif katılımı olmadan gerçek nitelikli bir kültürel canlanma tasavvur edilemez. Zira üniversiteler, aydınlanma, gelişim ve bilinçlenme için en önemli merkezlerdir.  
 Bana göre, ülkemizde kültürel atılım gerçekleşmesi için dikkate alınması gereken hususlar bunlardır. Bu alanlarda şimdiye değin atılmış önemli adımlara ek olarak, bu hususlara da odaklanılırsa yüksek kültür seviyelerine çıkmamız kaçınılmazdır.



ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi’nden Washington'da fırsatları gerçeğe dönüştürme toplantısı

ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi, iki ülke arasındaki ticaret ortaklığının derinliğini vurguladı (Şarku’l Avsat)
ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi, iki ülke arasındaki ticaret ortaklığının derinliğini vurguladı (Şarku’l Avsat)
TT

ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi’nden Washington'da fırsatları gerçeğe dönüştürme toplantısı

ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi, iki ülke arasındaki ticaret ortaklığının derinliğini vurguladı (Şarku’l Avsat)
ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi, iki ülke arasındaki ticaret ortaklığının derinliğini vurguladı (Şarku’l Avsat)

ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi dün Washington'da, her iki ülkede mevcut olan ekonomik ve yatırım fırsatlarını keşfetmek ve bunları gerçeğe dönüştürmek için bir grup seçkin yatırımcı ve üst düzey yöneticiyi ağırladı.

Bu etkinlik, ABD’nin başkenti Washington'da ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ı ağırladığı olağanüstü toplantıyla eş zamanlı gerçekleşti.

ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi Başkanı Charles Hallab, Başkan Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın himayesinde gerçekleştirilen ticaret görüşmelerin yanı sıra kurulan ortaklıklara ve yapılan anlaşmalara verilen olumlu tepkileri övdü.

The Olayan Group CEO’su ve ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi’nin Suudi tarafının başkanı Lubna Olayan, iki taraf arasındaki ekonomik ilişkilerin derinliği ve mirası hakkında konuştu. Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ticaret ortaklığı ve ikili ilişkilerin daha derin bir örneği olmadığını vurguladı.

Dün Beyaz Saray'da gerçekleşen önemli görüşmeye ve Suudi Arabistan’ın daha fazla yatırım yapmaya hazır olduğuna değinen Olayan, “Veliaht Prens bu sabah, Suudi Arabistan’ın ABD'ye büyük kısmı yeni ve gelişmekte olan teknolojilere olmak üzere 1 trilyon dolara kadar yatırım yapacağını duyurdu. İki ülke arasındaki ilişkilerin neredeyse her sektörü, endüstriyi, tüketim mallarını, kültürü ve güvenliği kapsıyor ve gelecek yapay zeka (AI), ileri üretim ve sivil nükleer iş birliği gibi yeni ufuklara doğru ilerliyor” ifadelerini kullandı.

Aile mirası

Kendisini bu ortaklığa bağlayan aile mirasına ve şahsi bağlara dikkati çeken Olayan, “ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi eş başkanı olarak bu görevi üstlenmekten büyük onur duyuyorum. Şahsi olarak, babam Suleyman el-Olayan, George Shultz (eski ABD Dışişleri Bakanı) ile birlikte konseyin Suudi tarafının ilk eş başkanıydı. Onların çabaları, iki ülke arasındaki ticari yapının ve ikili ilişkilerin şekillenmesine yardımcı oldu” şeklinde konuştu.

rgthy
Dün ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi tarafından düzenlenen etkinlikten bir kare (Şarku’l Avsat)

Lubna Olayan, 1980'lerin ortalarından itibaren babasının asistanı olarak ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi’nin faaliyetlerine bizzat katıldığını, araştırma ve çalışmalar yürüttüğünü, 1993 yılında kurulan konseyin ‘iki ülke arasında özel sektör yatırımlarını ve ortaklıkları teşvik etmek için özel olarak kurulmuş ilk ve tek kurum’ olduğunu belirtti.

Kral Abdulaziz bin Abdurrahman ile Başkan Franklin Roosevelt'in USS Quincy gemisinde yaptıkları görüşmenin 80. Yıldönümü olduğunu hatırlatan Olayan, “Bu görüşme, stratejik ortaklığın temellerini attı ve ABD’nin 90 yıldır savunma, petrol ve finans alanlarından tıbba ve hatta Saudi Aramco'nun kuruluşuna kadar Suudi Arabistan üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu vurguladı” diye ekledi.

Fraser: Umut vaat eden fırsatların keşfedilmesi

Konuşmasının sonunda konseyin bu özel ilişkiyi güçlendirmedeki rolünü vurgulayan Lubna Olayan, özellikle Citigroup CEO'su ve ABD-Suudi Arabistan İş Konseyi ABD Eş Başkanı Jane Fraser ile çalışmayı sabırsızlıkla beklediğini belirtti. Riyad'da yönettiği grubun bölgesel ofisinin açılışını duyuran Jane Fraser, dinleyicilerden büyük alkış aldı.

Fraser, “Bu önemli bölge ofisi Afrika ve Ortadoğu'nun yanı sıra Asya'nın bazı bölgelerini de kapsıyor. Bunun, Suudi Arabistan’ın bölgedeki ve ABD’nin güçlü bir ortağı olarak artan rolünü ve önemini yansıttığına inanıyorum” dedi.

Lubna Olayan ile birlikte önlerindeki görevin özüne değinen Fraser, “Yeni atanan eş başkanlar olarak misyonumuzu net bir şekilde görebiliyoruz. Bunlar hırsı yetenekle birleştirmek, ABD’li ve Suudi liderleri ile iş dünyası arasında köprü olmak ve sermaye, fikirler ve altyapıyı gerçek bir etkiye dönüştürmektir” ifadelerini kullandı. İki ülke arasındaki yatırım koridorunun ‘her geçen gün daha da güçlendiğini’ vurgulayan Fraser, büyük sermaye akışının olduğu yeni sektörlere dikkati çekerken “Ama en öncelikli olan ileri teknolojili endüstriler” diye vurguladı.

Teoriden pratiğe geçişe değinen Fraser, “Şu an bizi en çok heyecanlandıran ‘ya olursa?’ sorusundan ‘sırada ne var?’ sorusuna geçmek. Ortam olgunlaşmış durumda. Suudi Arabistan bir vizyona sahip, kaynakları var ve fırsatlar artık ufukta değil masamızda duruyor. Bunları birlikte hayata geçirmek hepimizin ortak sorumluluğu” diye konuştu.


Muhammed bin Selman - Trump ve sınırsız ortaklık

Salı günü Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'nde ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman için düzenlediği karşılama töreninden (AFP)
Salı günü Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'nde ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman için düzenlediği karşılama töreninden (AFP)
TT

Muhammed bin Selman - Trump ve sınırsız ortaklık

Salı günü Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'nde ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman için düzenlediği karşılama töreninden (AFP)
Salı günü Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'nde ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman için düzenlediği karşılama töreninden (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın dün Beyaz Saray’da düzenlenen olağanüstü resepsiyonda yaptıkları açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘sınırsız ortaklığı’ güçlendirme konusundaki kararlılıklarını teyit etti. Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı, ikinci başkanlık dönemi sırasında Washington’ı ziyaret eden herhangi bir konuğa gösterilen en üst düzey resepsiyonla sıcak bir şekilde karşıladı.

Trump, F-16 ve F-35 savaş uçaklarının uçuş gösterisi ve ABD Deniz Piyadeleri’nin gösterisini içeren protokol törenlerinin ardından, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'e büyük saygı duyduğunu ve Veliaht Prens'in ‘uzun zamandır çok saygı duyulan ve çok değerli bir dost’ olduğunu söyledi.

Toplantıda her iki taraf da yatırım, savunma, yapay zeka (AI) ve elektronik çipler gibi alanlarda geniş ufukların açılmasına odaklanılırken Veliaht Prens Muhammed bin Selman, iki taraf arasındaki ilişkinin ‘yerine konulamaz’ olduğunu söyledi.

İlişkinin doksan yıl önce kurulduğunu hatırlatarak, bunun ‘siyasi ve ekonomik çabalarımız ve güvenliğimiz için çok önemli’ olduğunu ekledi.

Suudi Arabistan daha önce ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım yapma planını açıklamıştı. Bu rakamın 1 trilyon dolara ulaşabileceğini belirten Veliaht Prens, bu konuda ‘ilerlemeye devam etme’ niyetini vurgulayarak “Sınır yok. Bu yüzden elimizdeki tüm fırsatları değerlendirerek ilerliyoruz” dedi.

İki taraf geniş kapsamlı bir savunma anlaşması imzalamaya yaklaşırken ABD Başkanı Trump, Riyad'a F-35 savaş uçaklarının satışını onayladığını açıklarken Suudi Arabistan ile sivil nükleer anlaşma yapılabileceğinin sinyalini verdi.

Ortadoğu’daki meselelere dair ise ABD Başkanı Trump, Suudi Arabistan’ın ‘Suriye'nin muazzam ilerlemesindeki’ çabalarını övdü. Veliaht Prens Muhammed bin Selman ise Trump’ın dünya barışını sağlama çabalarını takdir ettiğini belirtti.

Trump, Filistin-İsrail çatışmasıyla ilgili sorulan bir soruya verdiği yanıtta, barış anlaşmalarının kapsamını genişletmeyi istediğinin altını çizerken görüşmelerde iki devletli çözüm konusu ele alındı. Suudi Arabistan Veliaht prensi ise bölgede barışı sağlamak için iki devletli çözüme giden net bir yol izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Veliaht Prens, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ortadoğu'daki tüm ülkelerle iyi ilişkiler kurmanın önemli olduğuna inanıyoruz, ancak iki devletli çözüme giden net bir yolun izlenmesini de sağlamak istiyoruz.”

Muhammed bin Selman, Trump’a hitaben şöyle devam etti:

“Sayın Başkan bugün sizinle sağlıklı bir görüşme gerçekleştiriyoruz ve bunu mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirmek için doğru koşulları yaratmak üzere çalışacağız.”


Kral Selman Bahreyn Kralı'ndan bir mektup aldı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Riyad'daki Bahreyn Büyükelçisi'nden gelen mesajı alıyor, (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Riyad'daki Bahreyn Büyükelçisi'nden gelen mesajı alıyor, (SPA)
TT

Kral Selman Bahreyn Kralı'ndan bir mektup aldı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Riyad'daki Bahreyn Büyükelçisi'nden gelen mesajı alıyor, (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakan Yardımcısı, Riyad'daki Bahreyn Büyükelçisi'nden gelen mesajı alıyor, (SPA)

Kral Selman bin Abdülaziz, Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el Halife'den iki ülke arasındaki ikili ilişkilerle ilgili bir mektup aldı.

Mektup, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan adına, yardımcısı Mühendis Velid El-Hureyci tarafından dün Riyad'daki Bakanlık merkezinde, Bahreyn'in Suudi Arabistan Büyükelçisi Şeyh Ali el Halife ile yapılan görüşme sırasında alındı.

Görüşmede, iki ülke arasındaki ikili ilişkiler ele alınarak, ilişkilerin her alanda güçlendirilmesi ve geliştirilmesinin yolları müzakere edildi.