Putin ve Reisi bugün İran-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönem başlatıyorlar

Masada İran'ın nükleer programı ve stratejik iş birliğinin güçlendirilmesi var.

Hamaney ve Putin Kasım 2015’te bir araya geldiler. (Mehr)
Hamaney ve Putin Kasım 2015’te bir araya geldiler. (Mehr)
TT

Putin ve Reisi bugün İran-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönem başlatıyorlar

Hamaney ve Putin Kasım 2015’te bir araya geldiler. (Mehr)
Hamaney ve Putin Kasım 2015’te bir araya geldiler. (Mehr)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, göreve başlamasından bu yana ilk kez Rusya’yı ziyaret edecek olan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bugün Moskova’da kapsamlı bir görüşme gerçekleştirecek.
İran nükleer dosyasına ilişkin müzakerelerin sürdüğpü bir dönemde gerçekleşen ziyaretin zamanlaması Moskova ve Tahran açısından önemli. Taraflar, Rusya ile Batı ülkeleri arasında artan gerilim çerçevesinde tutumlarını koordine etmenin ve stratejik iş birliğini güçlendirmenin önemini vurgulayarak bu görüşmeye öncelik verdiler. NATO'yu Rusya, İran ve Çin'in baş düşmanı olarak gören İran’ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney'in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti de, bu iki dosyayı birbiriyle ilişkilendirdi.
Kremlin'den (Rusya Cumhurbaşkanlığı) yapılan açıklamada, Putin-Reisi görüşmesinde büyük önem taşıyan bölgesel ve uluslararası dosyaların yanı sıra ekonomi ve ticaret alanlarında ortak projelerin uygulanması da dahil olmak üzere ikili iş birliğiyle ilgili tüm konuların ele alınmasının planlandığı belirtildi. Açıklamaya göre ayrıca İran nükleer programına ilişkin Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) uygulanmasının da ele alınması bekleniyor.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Reisi’nin ziyareti hakkında yaptığı açıklamada, iki ülkenin yaklaşık 20 yıl önce Moskova ve Tahran tarafından imzalanan bir önceki iş birliği anlaşmasına alternatif olarak geçtiğimiz ekim ayından bu yana hazırlıklarını yaptığı stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanabileceğinden bahsetmemesi ise dikkat çekti.
Rusya ve İran’dan kaynaklar, daha önce, yeni bir iş birliği anlaşmanın Reisi'nin Moskova ziyareti sırasında imzalanacağını açıklamışlardı. Fakat Rusya’nın resmi basın organları dün, iki tarafın bu ziyaret sırasında ortak anlaşmalara imza atmayacaklarını ve daha sonra imzalanacak anlaşmanın taslağını hazırlamaya devam edeceklerini bildirdiler.
Diğer yandan basında açıklamalarına yer verilen kaynaklara göre görüşmede, başta askeri ve siyasi diplomatik düzeylerde olmak üzere her alanda iş birliği ve stratejik ortaklığın güçlendirilmesine odaklanılacak.
Cumhurbaşkanı Reisi’nin kendisiyle istişarelerde bulunarak Moskova ziyaretinin önünü açtığı ve görüşme öncesinde İran tarafından görüşme için önerilen başlıca konulara ilişkin görüş alışverişinde bulunduğu İran’ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney’in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, ‘İran ve Rusya’nın iki büyük bölgesel güç ve uluslararası arenada önemli bir etkiye sahip olduklarını’ söyledi. Velayeti’ye göre ABD, İran’ın Rusya ile sahip olduğu gibi bir ilişkiye layık olduğunu kanıtlayamadı. Tahran'ın gerçekleştirdiği görüşmelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) çerçevesine ve kararlarına uygun olması ve BMGK’nın daimi bir üyesi olarak Rusya'nın bu konuda olumlu bir rol oynayabilmesi gerektiğini düşünen Velayeti, Rusya’nın nükleer anlaşmayla ilgili müzakerelerde önemli bir rolü olmasından ötürü İran’ın onunla istişare etmesinin doğal bir durum olduğuna işaret etti. Rusya ile İran arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygıya, karşı tarafın haklarının eşit temelde tanınmasına ve iç işlerine karışmamaya dayandığını söyleyen Velayeti,  NATO'nun İran, Rusya ve Çin için ortak bir düşman olduğunu da sözlerine ekledi.
Ancak Rus analistlerin yorumlarına göre her zaman Moskova'nın ilişkileri güçlendirme ve onları stratejik bir yola dönüştürme arzusundan bahsedilse de Rusya ve İran'ın iki ülkenin masalarındaki öncelikleri ele alma yaklaşımları tamamen örtüşmüyor. Rus analistler, hem Moskova hem de Tahran'ın aynı nihai hedeflere sahip olmayan hesaplarında karşı tarafı kullandığı görüşündeler.

Viyana müzakereleri
Analistlere göre Moskova, bir yandan İran’ın nükleer programı da dahil önemli dosyalarda arabulucu rolünü oynamaya devam ederken diğer yandan müzakerelerin umut edilen sonuca, yani nükleer anlaşmanın canlandırılmasına da pek hevesli görünmüyor.
Moskova'nın müzakerelerin yedinci turunda Tahran'a müzakere masasına dönmesi için baskı yaparken İran’ın tutumlarını güçlü bir şekilde savunması ise dikkat çekici. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, geçtiğimiz yılın sonlarında yaptığı bir açıklamada Batı ülkelerinin İran'ın müzakereleri durdurduğuna dair iddialarına karşı çıkmış, İran'ın KOEP’teki taahhütlerini ihlal eden adımlarının Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'ndaki (NPT) taahhütleriyle çelişmediğini savunmuştu.
Şarku'l Avsat'a konuşan analistlere göre Rus basınında gündemi meşgul eden bu tartışma başlıca iki meseleyi ortaya çıkarıyor. Bunlardan ilki, Rusya-İran ilişkilerinin gidişatına yeterince güven duyulmaması. Moskova'da, Batı'ya açılımı güçlendiren yeni bir anlaşma imzalandığında Tahran'ın Rus şirketlerinin bu ülkedeki faaliyetlerine olan ilgisini azaltacağına inananlar var. Bu da Batı ile olan krizi mümkün olduğunca uzun bir süre aksi yönde seyretmesini sağlamanın Moskova'nın çıkarına olduğu anlamına geliyor.
İkincisi ise Tahran'ın gerçekten nükleer silah elde etme sınırına gelmeyi başarması durumunda Moskova'nın nasıl bir tutum sergileyeceği sorunu. Bu bağlamda, yorumların çoğunun Moskova'nın İran’ın nükleer bir bomba elde etmesi konusunda komşu ülkelerin veya Batı'nın duyduğu endişeyi göstermediği yönünde olması dikkat çekici.
Rus bir İran uzmanı, ‘Putin’in İranlı mevkidaşına içinde kırmızı düğme olan bir çanta verilse buna hiç gücenmeyeceği’ değerlendirmesinde bulundu. Moskova uzmanlarına göre resmi düzeyde nükleer güce sahip ülkelerin sayısının artması hoş karşılanmasa da gelişmeler bu senaryoya göre ilerlerse yeni bir gerçeklikle bir arada var olabilir. Buna karşın Kremlin'i en çok endişelendiren, güçlü ve Batı ile iş birliği yapan İran'dır.
İran’ın eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in nisan ayında sızdırılan bir ses kaydında, Rusların önceki müzakerelerde İran'ın Batı ile ilişkilerini normalleştirmesinden korktuğu için nükleer anlaşmanın başarılı olmasını istemediğini itiraf etmesi de bunu doğrular nitelikteydi.

Jeopolitik keşmekeş
Hem Rusya hem de İran, Batı tarafından uygulanan yaptırımlardan zarar gören ülkeler olduğundan Moskova için Reisi'nin ziyaretinin ekonomik yönü de büyük önem taşıyor. İran ile ticari ve askeri hacmi 2018 yılında 1,74 milyar dolardan 2019 yılında 2 milyar dolara yükseldi. Rus haber ajansı TASS’ın haberine göre 2021 yılının ilk altı ayında bölge içi ticaret hacmi, 2020'nin aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 40 büyüdü.
Moskova bu eğilimin devamını beklese de askeri-teknik iş birliğine daha fazla önem veriyor. İran ve Rusya savunma bakanları daha önce, iki ülke ilişkilerinde yeni kapılar açacak kapsamlı bir askeri iş birliği anlaşması hazırlamaktan bahsetmişlerdi. Moskova, BMGK tarafından uygulanan yaptırımların ve kısıtlamaların kısmen de olsa kaldırılmasının, bu alanda büyük bir sıçrama sağlayacağını düşünüyor.
İran meselelerinde önde gelen uzmanlardan biri ziyaretle ilgili dikkat çeken bir yorumda bulundu. Söz konusu uzman bu ziyaretin, nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinin sonucu ne olursa olsun, iki ülke arasındaki ilişkilerde, bir başka deyişle iki taraf arasındaki ilişkilerin iç içe geçtiği dosyalar çerçevesinde yeni mekanizmalar kuracağını söyledi.
Reisi’nin ziyareti çevresinde Rusya’dan Viyana’daki müzakereler için destek isteme gibi bir hedefi yok. Bunun yanında Reisi, selefi Hasan Ruhani'nin Batı ile iş birliğini genişletmeye yatkın yaklaşımının aksine, Moskova ile uzun vadeli ilişkileri güçlendirmeyi sabırsızlıkla bekliyor.
Bu çerçevede, Kremlin’e yakın uzmanların, Reisi’nin Moskova ziyaretinin ‘bölgesel dosyalardaki tüm anlaşmazlıklara rağmen yeni bir iş birliği dönemini başlatacağı’ fikrine odaklanmaları dikkat çekiciydi. Basında yer alan haberlere göre masada askeri iş birliğinin yanı sıra yer alabilecek konulardan biri de Ermenistan üzerinden güneyden kuzeye uzanan, yeni İpek Yolu'nun bir parçası olabilecek ulaşım koridorunun açılması ve İran'ın bu jeopolitik projede kendisine önemli bir rol edinme arzusu yer alacak.
Bazı Rus gözlemciler, Reisi'nin Moskova ziyareti ile Putin'in Tahran ziyareti arasında karşılaştırmalar yaptılar. Putin, nükleer anlaşmanın duyurulmasından dört ay sonra, Temmuz 2015'te Tahran’a yaptığı ziyaret, Suriye dahil olmak üzere çeşitli dosyalarda ve alanlarda iş birliğine yönelik büyük bir başlangıcın zeminini hazırlamıştır. Ancak uzmanlar, o tarihten bu yana geçen yedi yılda bölgesel ve uluslararası düzeyde durumun çok değiştiğine, Suriye savaşından sonra Rusya'nın bölgede doğrudan bir varlığa sahip olduğuna ve uluslararası arenada etkisini büyük ölçüde artırdığına, bunun da Tahran'la yakın bir ilişkiye olan ihtiyacının, hedefleri bakımından eskiye kıyasla değişmesi anlamına geldiğine işaret ettiler.
İran'ın bir yıl önce yaşanan Ermenistan-Azerbaycan savaşı nedeniyle kaybettiği ve Suriye'deki varlığının akıbeti de dahil birçok zorlukla karşı karşıya kalan bölgesel dosyalara ilişkin konumu da değişti. Buna karşın Tahran, geçtiğimiz yıl tam üye olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) başta olmak üzere Moskova ve Pekin liderliğindeki bölgesel ittifaklara daha fazla katılım gösteriyor.
Bölgesel politikalar, Kazakistan'da yaşanan son olaylar ve Güney Kafkasya, Orta Asya ve Afganistan'daki durum Peskov’un dediği gibi, ‘Moskova ve Tahran arasında saatlerin ayarlanmasını ve Moskova ile Tahran arasındaki koordinasyon mekanizmalarının güçlendirilmesini’ gerektiren dosyalar arasında yer alıyor.



Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı
TT

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika'dan, Gazze'deki toplu mezarlara ilişkin acil ve kapsamlı soruşturma çağrısı

Güney Afrika Cumhuriyeti, uluslararası topluma, Gazze'de ortaya çıkarılan toplu mezarlarla ilgili acil ve kapsamlı soruşturma başlatılması çağrısı yaptı.

Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Gazze'deki Nasır ve Şifa hastanelerinde toplu mezar bulunmasında dehşet duyulduğu kaydedilerek, "Bu korkunç bulgular, adaleti ve hesap verebilirliği sağlamak için acil ve kapsamlı soruşturmalar yapılmasını gerektiriyor." ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Gazze'ye yönelik saldırılarına devam eden İsrail'in, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) kararlarını hiçe saydığı ve cezasız kaldığı vurgulandı.

İsrail'in sivillere yönelik toplu katliamlara ilişkin kanıtların savaş suçu ve soykırıma işaret ettiğine dikkati çekilen açıklamada, "Bu bağlamda uluslararası toplumu, failleri adalet önüne çıkarmak ve mağdurlar ile ailelerinin hesap vermesini sağlamak için harekete geçmeye çağırıyoruz." ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), Filistin'deki duruma ilişkin yargı yetkisine sahip olduğu belirtilerek, "UCM'yi bu konuyla ilgili, uluslararası hukuk standartlarına uygun, kapsamlı ve tarafsız bir soruşturma başlatmaya, gerçekleri ortaya çıkarmaya ve sorumluları adalet önüne çıkarmaya çağırıyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Uluslararası insani hukuk, sivillere yönelik saldırıları yasaklayarak savaş zamanlarında insan yaşamının korunma altına aldığının kaydedildiği açıklamada, yaşanan vahşetin usulüne uygun olarak soruşturulmasının sağlanmasının uluslararası toplumun ortak görevi olduğu vurgulandı.

İsrail ordusunun Han Yunus kentinden çekilmesinin ardından Nasır Hastanesi kompleksinde bulunan bir toplu mezardan 19 Nisan'dan bu yana 283 ceset çıkarılmıştı.


BM Raportörü Mofokeng, Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu söyledi

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
TT

BM Raportörü Mofokeng, Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu söyledi

Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA
Fotoğraf: Muhammet İkbal Arslan / AA

Birleşmiş Milletler (BM) Sağlık Hakkı Özel Raportörü Tlaleng Mofokeng, İsrail'in yoğun saldırıları altındaki Gazze'de yaşananların "kesinlikle soykırım" olduğunu belirtti.

Mofokeng, Gazze'de yaşananlara ve buradaki sağlık altyapısındaki son duruma ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Gazze'deki mevcut çatışma halinin tırmanmaya devam ettiğine dikkati çeken Mofokeng, 7 Ekim 2023'ten bu yana özellikle sağlık alanında olmak üzere çok fazla ağır insan hakkı ihlali yaşandığını kaydetti.

Mofokeng, "Bu süreçte açlığın nasıl bir savaş silahı olarak kullanıldığını gördük. Sağlık çalışanlarımızın öldürüldüğünü, uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk gereği İsrail hükümeti tarafından korunmadıklarını da gördük. Bu, yaşanan kronik şiddet olaylarından sadece bir tanesi. Bu düzeyde bir yıkımı hiç görmedik." dedi.

Gazze'de şu anda üzerine konuşulabilecek sağlık sistemi olmadığını, bunun tamamen yok edildiğini vurgulayan Mofokeng, BM ve insani yardım kuruluşlarının, Gazze'de sağlık dahil tüm alandaki eksikleri gidermek için mücadele ettiğini belirtti.

Mofokeng, Gazze halkının da herkes gibi "sağlık hakkı" olduğunu ve yaşanan şiddet ortamında buna erişemediğini söyledi.

Gazze'de 7 Ekim 2023 öncesinde de normal sağlık sistemi bulunmadığını hatırlatan Mofokeng, Gazze için onarıcı bir "adalet sürecinin" nasıl olacağının iyi tasarlanması gerektiğini kaydetti.

"(Gazze'de) Derhal ateşkes sağlanması zorunludur. Gazzelilerin ve toprakları işgal edilen Filistin halkının kendi kaderini tayin etmesine izin vermeliyiz." ifadesini kullanan Mofokeng, Gazze'deki kayıpların netleştirilmesi gerektiği, sonrasında yeniden inşa süreci için kaynak ve desteğe ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Mofokeng, "(Gazze'de) Şu anda yaşananlar kesinlikle soykırımdır. Uluslararası Adalet Divanını kullanarak cezai sorumluluk açısından farklı hesap verme süreçleri olduğunu bir mahkemenin size söylemesini beklemenize gerek yok. İsrail hükümeti, yapmak istediklerinin tam olarak bu olduğunu çok açık şekilde ifade etti. Yaşananlar tam olarak budur. Gazze'de, işgal altındaki Filistin topraklarındaki soykırım saldırılarıdır." dedi.

Hesap verebilirliğin önemine işaret eden Mofokeng, "İsrail hükümetine bu soykırım eylemini gerçekleştirebilme imkanı sağlayan birçok müttefiki var, aynı zamanda onlara milyarlarca dolarlık para yardımı yapan. İsrail'i hesap vermekten koruyacak BM Güvenlik Konseyi içinde dahi siyasi güç var." değerlendirmesinde bulundu.


New York'ta ABD'nin İsrail'e desteğine karşı çıkan yüzlerce kişi gözaltına alındı

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
TT

New York'ta ABD'nin İsrail'e desteğine karşı çıkan yüzlerce kişi gözaltına alındı

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA

ABD'nin İsrail'i desteklemesi ve silah satmasına karşı çıkan bir grup, New York kentinde bir senatörün evinin önünde gösteri düzenledi, 100'den fazla kişi gözaltına alındı.

ABD Senatosu'nun İsrail'e milyar dolarlık yardım paketini onaylamasının ardından, aralarında Yahudi aktivistlerin de bulunduğu İsrail karşıtı grup, Senatör Chuck Schumer'in New York'taki evinin önünde toplandı.

Yahudilerin Hamursuz (Pesah) Bayramı'na denk gelmesi nedeniyle gösterilerine törensel yemek "seder"in adını veren katılımcılar, "Acil ateşkes" ve "İsrail'e silah satmaya son" yazılı tişörtler giydi.

Katılımcılar, Senatör Schumer'e İsrail'e silah satılmaması için adım atması çağrısında bulunarak gösterilerine, New York caddelerini trafiğe kapatarak devam etti.

Olay yerine gelen New York Polis Departmanı (NYPD) görevlileri ise göstericilerin yolu trafiğe açmak istememesi üzerine, 100'den fazla göstericiyi gözaltına aldı.

Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarının son bulmasını isteyen ve aralarında Yahudilerin de bulunduğu katılımcıların kelepçelenerek olay yerinden uzaklaştırıldığı görüldü.

NYPD, gözaltına alınanların sayısına ilişkin ayrıntılı bilgi paylaşmadı.

Bu arada ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'e 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a göndermişti.


İsrailli Bakan, ABD'de oy hakkı olsa Biden yerine Trump'ı tercih edeceğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrailli Bakan, ABD'de oy hakkı olsa Biden yerine Trump'ı tercih edeceğini söyledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail Diaspora Bakanı Amichai Chikli, ABD Başkanı Joe Biden'ın Tel Aviv ile Washington arasındaki ilişkilere "zarar verdiğini" savunarak ABD'deki başkanlık seçimlerinde oy kullanma hakkı olsa Donald Trump'ı tercih edeceğini belirtti.

Başbakan Binyamin Netanyahu'nun partisi Likud saflarında yer alan Chikli, İsrail'deki bir radyo programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Gazze Şeridi'nde yönelik saldırıların başından bu yana verdiği destek ve silah yardımına rağmen ABD Başkanı Biden'ı eleştiren Chikli, "(Biden'ın liderliğinde) ABD gücünü yansıtamıyor. Bu da İsrail'e ve diğer ülkelere zarar veriyor." yorumunda bulundu.

Chikli, "Biden, 'Hizbullah ve İran ile savaş başlatmayın' dedi. Sonucu gördük. Oy kullanma hakkı olan bir ABD vatandaşı olsaydım Trump'a ve Cumhuriyetçilere oy verirdim." ifadelerini kullandı.

Biden'ın İsrail'in dostu olduğunu ancak kendisini etkileyen kişilerin baskısı altında bulunduğunu savunan Chikli, bu durumun Tel Aviv ile Washington arasındaki ilişkilere "zarar verdiğini" söyledi.

İsrail basını, Chikli'nin ABD iç siyasetine yönelik açıklamalarının Biden yönetiminin Tel Aviv'e büyük bölümü askeri olmak üzere 26 milyar dolarlık yardım paketini onaylamasının üzerinden saatler sonra gelmesine dikkati çekti.

ABD Senatosu, içinde Ukrayna'ya 61 ve İsrail'e 26 milyar dolarlık askeri yardımın da yer aldığı toplam 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylayarak Beyaz Saray'a göndermişti.

Biden, tasarı masasına gelir gelmez imzalayacağını ve Ukrayna ile İsrail'e en acil şekilde askeri yardım göndereceklerini belirtmişti.


İsrail ordusu ile Hizbullah arasında sınır hattında karşılıklı saldırılar sürüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında sınır hattında karşılıklı saldırılar sürüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Hizbullah, İsrail'in sınır bölgesinde bulunan yerleşim birimini onlarca katyuşa füzesi ile vurduğunu duyurdu.

Lübnan'daki İran destekli Hizbullah'tan yapılan açıklamada, Lübnan'ın güneyinde sivillerin ölümüne neden olan dünkü İsrail saldırısına karşılık bugün sınır bölgesinde bulunan yerleşim biriminin hedef alındığı belirtildi.

Açıklamada, İsrail'in sınır hattı üzerinde yer alan Şumira yerleşim birimine onlarca katyuşa füzesi fırlatıldığı ifade edildi.

Ayrıca İsrail'in Er-Rahib askeri mevzisinin de topçu atışlarıyla vurulduğu kaydedildi.

Hizbullah yaptığı bir başka açıklamada İsrail askerlerinin konuşlandığı Avivim yerleşim birimindeki bir binanın tam isabetle hedef alındığını, askerler arasında ölü ve yaralıların olduğunu bildirdi.

- İsrail ordusundan "Hizbullah hedeflerine saldırı" açıklaması

Öte yandan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'dan gelen birkaç saldırı üzerine Lübnan'ın güneyindeki Teyrharfa bölgesindeki Hizbullah hedeflerinin savaş uçaklarıyla vurulduğu aktarıldı.

Açıklamada, Lübnan'ın Merkaba, Ayta eş-Şaab ve Mervahin beldelerindeki Hizbullah'a ait askeri altyapıların savaş uçaklarıyla hedef alındığı kaydedildi.

İsrail ordusuna ait savaş uçakları, dün Lübnan'ın güneyindeki Hanine beldesinde yer alan 2 katlı bir binaya hava saldırısı düzenlemiş, saldırıda 1 kadın ve 1 çocuk hayatını kaybetmiş, 6 sivil de yaralanmıştı.


Fransa'da hava yolu çalışanları yarın greve gidecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Fransa'da hava yolu çalışanları yarın greve gidecek

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Fransa'daki bazı havalimanlarında çalışanların greve gitmesi nedeniyle yarınki uçuşlarda iptaller yaşanacağı bildirildi.

Fransa Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden (DGAC) yapılan açıklamada, başkent Paris'te hizmet veren Orly Havalimanı'nda yarın yapılacak uçuşların yüzde 75'i, Paris’teki diğer havalimanı Charles de Gaulle'de ise uçuşların yüzde 65'inin iptal edildiği belirtildi.

Grevden Paris dışındaki havalimanları da olumsuz etkilenecek.

Marsilya'daki uluslararası havalimanında uçuşların yüzde 65'inin, Toulouse'da yüzde 60'ının, Nice'te ise yüzde 70'inin grev nedeniyle yapılamayacağı kaydedildi.

DGAC, iptallerin yanı sıra uçuşlarda aksama ve gecikmelerin de yaşanabileceği uyarısı yaptı.

Hava yolu çalışanlarının üyesi olduğu SNCTA sendikası, Fransız otoriteleri ile çalışma şartlarının iyileştirilmesi için yapılan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından greve gitme kararı aldıklarını açıklamıştı.

Greve giden bir diğer sendika TSCAC ise Fransa Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ile yüksek maaş, çalışanlara tazminat verilmesi ve hava yolu hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi gibi konularda anlaşamadıklarını duyurmuştu.

Hava yolu çalışanlarının birçok uçuşu etkileyecek grevi ulusal basında da geniş yer buldu. Fransız medyası, grev gününü "Kara Perşembe" olarak niteledi.a


İsrail, Hamursuz Bayramı nedeniyle El Halil'deki İbrahim Camisi'ni Müslümanlara kapattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail, Hamursuz Bayramı nedeniyle El Halil'deki İbrahim Camisi'ni Müslümanlara kapattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kentinde bulunan Harem-i İbrahim Camisi'ne iki gün (çarşamba-perşembe) süreyle Müslümanların girişini yasakladı.

Harem-i İbrahim Camisi Vakfı Müdürü Mutez Ebu Suneyne, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "İşgalci İsrail makamları, Hamursuz (Pesah) Bayramı nedeniyle Harem-i İbrahim Camisi'ni bugün ve yarın kapattı." dedi.

Ebu Suneyne, İsrail'in Harem-i İbrahim Camisi'ni Müslümanların girişine kapattıktan sonra tüm bölümlerini Yahudilere açtığını söyledi.

Yahudilerin 22 Nisan'da başlayan Hamursuz Bayramı, 30 Nisan akşamına kadar devam edecek.

Hamursuz Bayramı dolayısıyla fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'ya baskınlarının da artması bekleniyor.

- Harem-i İbrahim Camisi'ne yönelik ihlaller

İşgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'nın çevresi kabul edilen El Halil kentindeki Harem-i İbrahim, Mekke'deki Mescid-i Haram ve Medine'deki Mescid-i Nebevi ile Mescid-i Aksa'dan sonra en kutsal dördüncü cami olarak değerlendiriliyor.

İsrail'in 1967'den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da bulunan cami, 25 Şubat 1994'te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Yahudi bir fanatiğin eyleminden sonra kapatılmış ve açıldığında da yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde bölünmüştü.

İsrail, zaman ve mekânsal olarak böldüğü camiyi her yıl 10 gün boyunca (farklı bayramlarda) Müslümanlara tamamen kapatıyor ve Yahudilere tahsis ediyor.


ABD'nin Tennessee eyaletinde, okullarda personelin silahlanmasına izin veren tasarı kabul edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD'nin Tennessee eyaletinde, okullarda personelin silahlanmasına izin veren tasarı kabul edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'nin Tennessee eyaletinde, devlet okullarında bazı öğretmen ve personelin belli olmayacak şekilde silah taşımasına izin veren yasa tasarısı onaylandı.

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Tennessee Temsilciler Meclisinde yapılan oylamada, tasarı 28 "hayır" oyuna karşı 68 "evet" oyuyla kabul edildi.

Daha önce Tennessee Senatosunda onaylanan tasarının yasalaşması için Eyalet Valisi Bill Lee'nin imzası gerekiyor.

Tasarının yasalaşması halinde devlet okullarındaki bazı öğretmen ve personelin gizli şekilde silah taşımasına izin verilecek. Ancak bunun için personelin, silah taşıma izninin yanı sıra okul müdürü ve yerel kolluk kuvvetlerinin yazılı onayına sahip olması gerekiyor.

Polis ve okul yöneticileri dışında veli ve silah taşımayan öğretmenlerin de okulda kimlerin silah bulundurduğunu öğrenmesi yasaklanacak.

- Nashville kentindeki özel Hristiyan okulunda 27 Mart'ta saldırı düzenlenmişti

ABD'nin Tennessee eyaletinin Nashville kentinde bulunan özel Hristiyan okulu "The Covenant"ta, 27 Mart'ta silahlı saldırı gerçekleştirilmişti. Anaokulu ile 6. sınıf arasında yaklaşık 200 öğrencinin eğitim gördüğü okuldaki saldırıda, 3'ü çocuk 6 kişi hayatını kaybetmişti.

Saldırının ardından Eyalet Temsilciler Meclisinde çoğunluk olan Cumhuriyetçiler ile Demokrat üyeler arasında silah yasası konusundaki görüş ayrılığı bir üst safhaya taşınmıştı.


Rusya Savunma Bakan Yardımcısı İvanov rüşvet iddiasıyla tutuklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Rusya Savunma Bakan Yardımcısı İvanov rüşvet iddiasıyla tutuklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya'da, rüşvet iddiasıyla gözaltına alınan Savunma Bakan Yardımcısı Timur İvanov'un soruşturma süresince tedbir amaçlı tutuklu kalmasına karar verildiği bildirildi.

Moskova Şehir Mahkemesinin basın servisinden yapılan açıklamaya göre, başkent Moskova'daki Basmannıy Bölgesel Mahkemesi, rüşvet iddiasıyla gözaltına alınan İvanov'un, soruşturma yetkililerinin talebi üzerine tedbir için 23 Haziran'a kadar tutuklu kalmasına karar verdi.

İvanov'un Savunma Bakanlığına bağlı kurumların inşaatı ve onarım çalışmalarıyla ilgili projeleri yönettiği belirtildi.

Bakan Yardımcısı İvanov'un suç ortağı olduğu öne sürülen Sergey Borodin için de 23 Haziran'a kadar tutuklanması yönünde karar alındı.

- Olay

Rusya Soruşturma Komitesinin basın servisinden dün yapılan açıklamada, Rusya Savunma Bakan Yardımcısı İvanov'un rüşvet şüphesiyle gözaltına alındığı bildirilmişti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, İvanov'un gözaltına alınmasıyla ilgili Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bilgi verildiğini, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun da önceden bilgilendirildiğini söylemişti.

İvanov, Putin'in imzaladığı kararnameyle Mayıs 2016'da Rusya Savunma Bakan Yardımcısı olarak atanmıştı.


İsrail ordusu Lübnan'ın güneyine yoğun hava saldırısı başlattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusu Lübnan'ın güneyine yoğun hava saldırısı başlattı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyindeki beldelere eş zamanlı olarak yoğun hava saldırısı başlattığı belirtildi.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, savaş uçakları ve obüslerin Lübnan'ın güneyindeki Ayta eş-Şaab bölgesinde Hizbullah'a ait olduğu öne sürülen yaklaşık 40 noktayı vurduğu belirtildi.

Hizbullah'ın Ayta eş-Şaab bölgesini yoğun biçimde kullandığını ileri süren İsrail ordusu, bölgede silah deposu, askeri altyapı ve benzer unsurların hedef alındığını savundu.

Lübnan resmi ajansı NNA'ya göre, İsrail ordusuna ait savaş uçakları, Lübnan'ın güneyindeki 4 noktayı en az 13 defa vurdu.

İsrail savaş uçaklarının hedef aldığı bölgelerin Lübnan'ın güneyindeki Ayta eş-Şaab, Ramya, Cebel Bolat ve Hale Verde olduğu aktarıldı.

Sosyal medyada Lübnan'ın güney beldelerinde güçlü patlamalar meydana geldiği ve dumanların yükseldiği görüntüler paylaşıldı.