Avrasya'daki muhtemel tehditler ve nüfuz alanları  

Avrasya'daki muhtemel tehditler ve nüfuz alanları  
TT

Avrasya'daki muhtemel tehditler ve nüfuz alanları  

Avrasya'daki muhtemel tehditler ve nüfuz alanları  

Avrupa'da yeni yıl gerilimli bir şekilde, aktif diplomatik hareketlenmelerle başladı. Rusya'nın Ukrayna sınırı yakınlarında büyük bir askeri yığınak yapması, olası işgal söylentilerine yol açtı. Diğer yandan Rusya, güvenlik tehditleri altında olduğunu ileri sürerek güvenliğinin garanti alınmasına yönelik taleplerini yazılı olarak ABD’ye ve NATO’ya bildirdi. ABD ve NATO’nun üst düzey yetkilileri, Rusya'nın talepleri konusunda anlaşmaya varılamadığını duyurdular ve ardından da görüşme tekliflerini yinelediler.  Rusya görüşme teklifini kabul etti.   
Bu doğrultuda, ocak ayının ilk yarısında üç toplantı düzenlenmesi planlandı. İlk toplantıda, ABD ile Rusya arasında, stratejik istikrar konusunda ikili görüşmeler gerçekleşti. Brüksel’de üç yıl aradan sonra,12 Ocak’ta NATO-Rusya Konseyi toplantısı yapıldı. Ertesi gün ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde bir toplantı düzenlendi.  
 
Karşıt görüşler 
Rusya, bir tehdit olarak değerlendirdiği NATO'nun doğuya doğru genişlememesi, eski Doğu Bloku ülkelerinden çekilmesi ve sınırlarına yaklaşmaması yönünde bir tutum sergiliyor. Buna mukabil NATO’nun pozisyonu ise Rusya’nın bir tehdit oluşturduğu yönünde. NATO’ya göre her ülkenin, açık kapı politikası uyarınca kendi güvenlik düzenlemesini yapma hakkı var. Dolayısıyla gereksinim oldukça ittifakın Doğu Blok'undaki varlığı da devam edecektir. Nihayetinde görüşmelerden somut sonuçlar çıkmadı. Zaten ocak ayındaki toplantılarda önemli bir gelişme kaydedilmesi beklenmiyordu. 
Söz konusu toplantılar, her iki tarafın pozisyonlarını tekrar belirtmesini sağladı. NATO tam olarak neler yapabileceğini ve neler yapmayacağını ortaya koymuş oldu. Bu noktada toplantıların esas olarak gerilimin azaltılmasına katkıda bulunmuş olduğu söylenebilir.
Bu görüşmeler faydasız girişimler midir yoksa ciddi bir sürecin ilk adımları anlamına mı geliyor, belirsizlik sürüyor.  

Avrasya'nın doğu bölgesi 
Kazakistan'da yaşananlar da aynı resmin bir parçası olarak düşünülebilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2021 Temmuz ayında, ülkesinin dış politikadaki amaçlarını ve yaklaşımlarını belirleyen, revize edilmiş Ulusal Güvenlik Stratejisi'ni onayladı. Bu strateji belgesinde aşağıdaki hususlar vurgulandı:  
 - Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye ülkelerle ikili düzeyde ilişkilerin derinleştirilmesi. Avrasya Ekonomik Birliği ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü çerçevesinde iş birliğinin artırılması.
- Rusya’ya komşu ülkelerin topraklarındaki çatışmaların önlenmesi ve ortadan kaldırılması için yardım edilmesi.  
- Barışı koruma faaliyetlerinde Rus rolünün artırılması.  
- Rusya’nın müttefiklerinin savunma ve güvenlikle ilgili konularda desteklenmesi ve iç işlerine müdahale girişimlerinin önüne geçilmesi.  
 Kazakistan'da tanık olduğumuz müdahale, yukarıda bahsi geçen maddelerin uygulanması görüntüsü veriyor. Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün 2 bin 500  barış gücü askeri Cumhurbaşkanı Tokayev'in daveti üzerine  Kazakistan'a girdi ve isyanı kısa sürede bastırdı. Raporlara göre barış gücü askerleri müdahaleden on gün sonra, tüm teçhizatlarıyla birlikte ülkeyi terk etti. Bu şekilde Ruslar, örgütün başarılı bir şekilde çalıştığını ve çok kısa bir sürede yüksek düzeyde hazırlıklı askeri güçleri harekete geçirebildiğini göstermiş oldu. Yani bir başka deyişle Rusya, gerekli gördüğü her an örgüt çatısı altında kendi ‘nüfuz alanına’ müdahale kabiliyetini ve iradesini ortaya koydu.  


Avrasya uluslararası siyaset tiyatrosu 
Kadim İpek Yolu'nun kalbi olan Orta Asya, tüm ülkeler için bir kez daha çok önemli hale gelmiştir. Coğrafi konumu onu vazgeçilmez bir geçiş rotası yapıyor. Dağılımında sorunlar olsa da doğal kaynaklarının zenginliği büyük güçlerin dikkatini çekiyor. Diğer yandan bu özel coğrafyada potansiyel olarak aşırılıkçı dini hareketlenme riski bulunuyor. Bu bağlamda Orta Asya’daki gelişmeler, her iki ülkedeki Müslüman nüfus üzerindeki yansımaları açısından Rusya ve Çin için büyük önem taşıyor. Orta Asya’da Rusya ve Çin’in bariz etkinliği söz konusu. Bölge güvenlik açısından Rus etkisinde, ekonomik açıdan ise daha çok Çin’in etkisindedir. Bu iki ülke askeri alanda da iş birliği yapma kabiliyetlerini büyük çaplı ortak tatbikatlarla gösterdiler. 
Amerika Birleşik Devletleri özellikle bu aralar, Afganistan'daki hayal kırıklığı yaratan performansının ve alelacele geri çekilmesinin sonuçlarıyla yüzleşiyor.  
Bölgedeki yeni bir aktör de Türk Devletleri Teşkilatı. Bu teşkilatın henüz askeri bir boyutu öngörülmüyor olsa da yakın geleceğin neler getirebileceğini kim bilebilir...  
Sonuç olarak Rusya bir nüfuz alanı veya kendini koruma bölgesi oluşturmuştur. Görünen o ki bu alanı mümkün olan her şekilde korumakta kararlı. Rusya'nın kendi korkuları olabilir ancak Batı'nın da dikkate değer sebeplerle çekinceleri var. Bu kadar gelişmiş silah ve ileri teknolojinin varlığı söz konusu iken bir savaş çıkması durumunda öyle ya da böyle herkes kaybedecektir. Dolayısıyla sorunlar ne kadar karmaşık olursa olsun diplomasiye şans tanınması en doğru seçenek olacaktır.   
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ocak ayındaki Rusya görüşmelerinin ardından düzenlediği basın toplantısında; silahlanmanın azaltılması yönünde çağrıda bulundu. Nitekim 1990’ların yaklaşımlarından farklı olarak yeni bir güven ve güvenlik anlayışı pekâlâ mümkündür.  
Şimdilik, en tehlikeli bölge olarak Ukrayna görünüyor. Ancak diğer potansiyel sorunlu noktaları gözden kaçırmamakta fayda var. Bu bağlamda Bosna'nın, Ukrayna krizini aratacak yeni bir kriz alanına dönüştürülmemesini umuyorum.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.