AFRICOM yetkilisi Şarku’l Avsat’a konuştu: Wagner herkes için kötü bir anlaşma… El-Kaide ve DEAŞ arasındaki uyum, Çad Gölü Havzasını tehdit ediyor

Bir AFRICOM sözcüsü, Şarku’l Avsat’a konuştu; “Wagner, herkes için kötü bir anlaşma… Sudan ve Tunus ile ‘stratejik olarak’ önemli tatbikatlar yok.

AFRICOM Komutanı General Stephen Townsend, geçen Eylül ayında Libya’ya yaptığı ziyaret sırasında, Büyükelçi Richard Norland’ın da katılımıyla Libya Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe ile tokalaşıyor (ABD’nin Trablus Büyükelçiliği)
AFRICOM Komutanı General Stephen Townsend, geçen Eylül ayında Libya’ya yaptığı ziyaret sırasında, Büyükelçi Richard Norland’ın da katılımıyla Libya Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe ile tokalaşıyor (ABD’nin Trablus Büyükelçiliği)
TT

AFRICOM yetkilisi Şarku’l Avsat’a konuştu: Wagner herkes için kötü bir anlaşma… El-Kaide ve DEAŞ arasındaki uyum, Çad Gölü Havzasını tehdit ediyor

AFRICOM Komutanı General Stephen Townsend, geçen Eylül ayında Libya’ya yaptığı ziyaret sırasında, Büyükelçi Richard Norland’ın da katılımıyla Libya Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe ile tokalaşıyor (ABD’nin Trablus Büyükelçiliği)
AFRICOM Komutanı General Stephen Townsend, geçen Eylül ayında Libya’ya yaptığı ziyaret sırasında, Büyükelçi Richard Norland’ın da katılımıyla Libya Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe ile tokalaşıyor (ABD’nin Trablus Büyükelçiliği)

ABD’nin geçen yıl Somali ve Afganistan’dan geri çekilmesi sonrasında dikkatler, ‘rejimlerin çöküşüne ve radikalizm yanlısı hareketlerin etkisinin büyümesine yol açacağı riskiyle birlikte böyle bir senaryonun, benzer bir ABD gerilemesine tanık olup olmayacağını öğrenmek’ için dünya genelindeki diğer çatışma sahnelerine çevrildi. ABD kuvvetlerinin Somali’den çekilmesi, 2021 başlarında oldu. El-Kaide’nin Afrika Boynuzu’ndaki kolu Eş-Şebab Hareketi’nin, kendi liderleri arasında güç mücadelesi veren zayıf Somali hükümet güçlerine karşı saldırıları tırmandı. Afganistan’da ise tablo daha net ve daha belirleyiciydi. ABD’liler, Ağustos ayında geri çekildi, hemen ardından Kabil hükümeti düştü ve yerini Taliban aldı.
Elbette böyle bir senaryo, birçok ülkesinin siyasi çatışmalara ve iç savaşlara tanık olduğu Afrika kıtası da dahil olmak üzere, ABD’lilerin çekilmeye karar verdiği diğer alanlarda tekrarlanabilir. Peki ABD’liler, ülkelerinin kahverengi kıtadaki krizlere dahil olması hakkında ne diyor? ABD, Afrika’daki askeri komutanlığı (AFRICOM) aracılığıyla Sahel ülkelerinde El-Kaide ve DEAŞ’a karşı mücadele çabalarına girişti. Ayrıca Afrikalıları, Mali ve Libya da dahil olmak üzere birçok Afrika ülkesinde yaygın olan Rus ‘Wagner’ grubunun paralı askerlerini kullanma ‘risklerine’ karşı uyardı. ABD’nin Sudan ile ilişkileri, 2020 yılında kayda değer bir sıcaklığa tanık oldu. Hükümetin iki bileşeni olan ordu ve siviller arasındaki çatışmanın ortasında, şu an bu ilişkiler şiddetli bir soğuktan mustarip gibi görünüyor. Tunus, geçtiğimiz yıl boyunca ABD’nin Kuzey Afrika’daki askeri faaliyetinin ana odak noktası oldu. Peki, bu katılım, Cumhurbaşkanı Kays Said ve siyasi muhalifleri arasındaki mevcut çatışmadan etkilendi mi?
Şarku’l Avsat’ın AFRICOM’un bir sözcüsüyle gerçekleştirdiği bu röportaj, ABD’nin kıtadaki rolüyle ilgili sorulara yanıt vermeyi amaçlıyor.

Mali
Özellikle Fransa, 2012’den bu yana Mali’deki militanlarla mücadele çabalarına öncülük ediyor. Ancak başta ABD olmak üzere birçok ülkeden aldığı desteğe rağmen militanları ortadan kaldırmayı başaramadı. Fransızlar açısından işleri daha karmaşık hale getiren şey, Mali ordusunun Bamako’da bir darbe yapması ve 2020’den beri iktidarı ele geçirmesiydi. Ordu, gelecek Şubat ayına kadar seçilmiş bir otoriteye meşruiyet kazandıracak seçimler düzenleme sözü vermesine rağmen bu kararından yakın zamanda geri adım atıp dört yıl daha iktidarda kalacağını açıkladı. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), bu ay benzer bir Avrupa hamlesine eşlik etmesi beklenen bir hareketle, Mali’deki askeri yönetime yaptırımlar getirdi. Ancak ordu, karşı karşıya oldukları yaptırımları pek umursamıyor gibi görünüyor. Ordu, Mali güçlerini eğitmek üzere Wagner Grubu’ndan eğitmenler gönderen Ruslarla anlaşma imzalayarak, DEAŞ ve El-Kaide’ye karşı koyma çabalarına yönelik Paris’in askeri katılımları kısıtlama kararına bu şekilde yanıt verdi.
AFRICOM sözcüsü, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
“Mali’nin Wagner Grubu olarak bilinen Rus destekli özel bir askeri grubun hizmetlerini kiralamış olabileceğine dair bilgilerden haberdarız. Wagner Grubu’nun sicilini hesaba katarsak, Rusya tarafından desteklenen bu gruptan güçlerin oynayacağı herhangi bir rolün, Mali’deki hassas ve istikrarsız koşulları daha da kötüleştireceği ve geçiş hükümetini desteklemeye yönelik uluslararası tepkiyi zorlaştıracağı açıktır. ABD Savunma Bakanlığı, Ağustos 2020 darbesinin ardından Mali silahlı kuvvetleri için güvenlik iş birliğini ve askeri eğitimi askıya aldı. Mali halkı için güvenlik ve emniyetin yeniden tesis edilmesini teşvik etmek ve Mali’de meşru ve anayasal yönetime doğru başarılı bir geçiş sürecini teşvik etmek için çalışıyoruz.”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2022 yılının ilk çeyreğinde görevinin sona ereceğini açıkladığı ‘Barkhane’ kuvvetinin yerini alacak ‘Takuba’ kuvvetine ABD’nin sağlayacağı destekle ilgili bir soruya yanıt olarak AFRICOM yetkilisi, “ABD, Batı Afrika’daki Fransız ve diğer uluslararası ortak güçlere istihbarat, lojistik, hava ikmal ve eğitim desteği sağlıyor. Bu destek, Mali’deki şiddet yanlısı radikal örgütlerin şiddet içeren saldırılar düzenleme kapasitelerini azaltma, radikalizm yanlısı ağları dağıtma, bozma ve yenilgiye uğratma amacı taşıyor. ABD, tıbbi tahliye, lojistik destek, istihbarat, gözetleme, keşif ve havadan havaya yakıt ikmali desteği gibi, sahip olduğumuz varlıkları sıklıkla Fransız ortaklarımızla paylaşıyor. Fransa’nın bölgede tarihi bir varlığı var ve ABD, Fransızların buradaki çabalarını destekliyor. Çıkarlarımız, Fransızların terör tehditlerine karşı koymak için ortaya koyduklarıyla örtüşüyor. Ancak belirli bir biçimde yetenekleri veya bu misyonları destekleyen süreçleri veya faaliyetleri kamuoyu önünde tartışmıyoruz” ifadelerini kullandı.

Nijerya
DEAŞ ve El-Kaide, geçen yıl Nijerya’da iki büyük kayıp verdi. El-Kaide’ye bağlı ‘Boko Haram’ lideri Ebubekir Şekau, Mayıs ayında DEAŞ içerisindeki muhalifleri tarafından kuşatılması sonrasında üzerindeki bombayı patlatarak kendisini öldürdü. Ancak DEAŞ, rakiplerinin bu yenilgisinden fazla bir fayda sağlamadı. Öyle ki DEAŞ lideri Ebu Musab el-Barnavi de Ekim ayında öldürüldü. Bu iki rakip örgüt arasındaki ilişkilerin gelecekte nasıl olacağı, aralarındaki çatışmanın devam edip etmeyeceği veya özellikle Nijerya hükümeti karşısında saflarını birleştirme ihtimalinin olup olmadığı bugün tam olarak belli değil.
ABD’li sözcü, bu iki liderin (Şekau ve Barnavi) öldürüldüğünü iddia eden haberlerin farkında olduklarını söyledi. Sözcü, “Ne kadar endişe verici olursa olsun, bu iki grubun savaşçılarını ve yeteneklerini daha tutarlı bir terör çabası çerçevesinde nasıl bir araya getireceğini tahmin etmek zor. Bu iki grubun ortak çabası, ciddi ve çokuluslu bir müdahale olmaması halinde Çad Gölü Havzası bölgesinin istikrarını önemli ölçüde bozabilir. (El-Kaide’ye bağlı) Nusrat ul-Islam ve-l Muslimin’in Sahel’in batı ve orta bölgesine doğru devam eden genişlemesine ek olarak Sahel bölgesinin doğusundaki gelişen durum, uluslararası endişenin artması için bir neden olmalı. Hiçbir ülke terörle ilgili sorunları tek başına çözemez. Durumu takip etmeye ve şiddet içerikli radikalizme karşı ön saflarda savaşan Afrikalı ve uluslararası ortaklarımızı desteklemeye devam ediyoruz” dedi.

Libya
Son iki yılda Libya, AFRICOM açısından dikkate değer bir ilgi odağı haline geldi. Öyle ki Akdeniz’in güney kıyısında yayılan Wagner Grubu’nun tehlikelerine ilişkin bir dizi açıklama yapan AFRICOM, Rus grubunun Libya’ya savaş uçakları ve füze sistemleri getirdiğini doğrulayan bilgi ve resimler yayınladı. Ancak AFRICOM’un Libya’ya olan ilgisi, belki de ülkenin doğusunda Rusya ve batıda Türkiye ile bağlantılı paralı askerlerin geri çekilmesine ilişkin anlaşmalar ortasında, geçtiğimiz aylarda azalmış gibi görünüyordu. 300 Çadlı paralı askerin Libya’nın doğusundan geri çekilmesi hariç, söz konusu anlaşmalar henüz uygulamaya dönüştürülmedi.
AFRICOM sözcüsü, ABD askeri komutanlığının Afrika’daki rolünün, şu anda Büyükelçi Richard Norland tarafından yürütülen diplomatik çabaları desteklediğini açıkladı. Sözcü, “Libya halkının istekleri doğrultusunda tüm yabancı güçlerin ve savaşçıların geri çekilmesi de dahil olmak üzere ateşkes anlaşmasının tam olarak uygulanmasını desteklemeye devam ediyoruz. AFRICOM, siyasi bir çözümü ‘Libya’da ileriye giden yol’ olarak görüyor. Cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin ‘Libyalı seçmenler tarafından zorunlu görülen birleşik ve istikrarlı bir ulusal hükümete doğru önemli bir adım olarak gerçekleşmesini’ sağlamak için, ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland’ın diplomatik çabalarını destekliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

‘Wagner Grubu’
Rus Wagner Grubu, son yıllarda AFRICOM’un ilgi odağı haline geldi. Zira ABD’liler, bu grubun ‘kendisinden yardım isteyen ülkeler’ açısından iyi olmadığını defalarca dile getirdi. Bu tavır, bugün de değişmiş gibi görünmüyor. AFRICOM sözcüsü, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “ABD tarafından yaptırım uygulanan Wagner Grubu, faaliyet gösterdiği ülkelerin barışını, güvenliğini, istikrarını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden ihlal ve operasyonlarda bulunmuştur. Bu alanlarda Wagner, çatışmayı körükledi, güvensizliği ve istikrarı artırdı, askerlerin ve yerel vatandaşların ölümüne neden oldu ve ulusal egemenliği tehdit etti. Tüm bunlar, ulusal hazinenin yetersiz olduğu ve (Rus güvenlik grubunun aktif olduğu) aynı ülkelerin silahlı kuvvetlerinin yeteneklerini geliştirmek için kullanılabilecek gerekli imkanların yönlendirildiği bir zamanda yaşandı. Wagner güçlerinin konuşlandırılmasının, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Ukrayna ve Suriye’de istikrarı bozucu bir güç olduğu kanıtlandı. Wagner herkes için kötü bir anlaşma” dedi.

Sudan
Sudan, son iki yılda ABD gündeminde dikkat çekici bir yer edindi. AFRICOM’daki bir istihbarat yetkilisi de dahil olmak üzere ABD’li askeri yetkililer, ordu liderleriyle görüşmelerde bulunmak üzere Hartum’u ziyaret etti. Ziyaret, 1980’lerden bu yana ilk kez, yani devrik Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir liderliğindeki darbeden sonra İslamcı yönetim boyunca ABD’lilerin de dahil olduğu askeri iş birliği ve eğitim konuşmalarının ortasında gelişti. ABD’nin Hartum hattındaki dikkate değer hamlesi, Rusya’nın Port Sudan’da kendileri için bir üs kurma çabalarının ortasında geldi. Söz konusu üs, şu anda ‘frenlenmiş’ olarak görülüyor. Bununla birlikte AFRICOM sözcüsü, şu anda Sudan ile olan ilişkilere değinirken, oldukça temkinli bir dil kullandı. Bu dil, ABD’lilerin mevcut dönemde ordunun sivillerle mücadelesi sırasında aldığı önlemleri reddetmesiyle de açık şekilde bağlantılı. AFRICOM yetkilisi, konu hakkında Şarku’l Avsat’a şunları söylemekle yetindi;
“AFRICOM, şu anda Sudan’da herhangi bir tatbikat yapmıyor.”

Tunus
Tunus, iki taraf arasındaki ziyaretler ve askeri tatbikatlar çerçevesinde AFRICOM’un Kuzey Afrika’daki ilgi noktası oldu. Ancak Sudan’dan farklı olarak, ülkenin Cumhurbaşkanı Kays Said ile muhalifleri arasındaki siyasi gerginliklerin, ABD’nin Tunus ile askeri ilişkisi üzerinde bir etki yaratmadığı görülüyor. AFRICOM sözcüsü, yaptığı açıklamada “Tunus ile askeri angajmanımız değişmedi. ABD, Tunus halkını desteklemeye ve Tunus’un demokratik ve ekonomik gelişiminin yanı sıra devam eden askeri ve güvenlik iş birliğimizi desteklemeye kararlıdır. AFRICOM liderliği, Tunus’un stratejik önemini ve Orta Akdeniz’in navigasyon güvenliğindeki rolünü takdir ediyor. Ortaklarımızın tehditlere karşı koyma yeteneklerini güçlendirmek ve Tunus’un bölgesel bir eğitim merkezi olma çabalarını desteklemek için Tunus ile iş birliği yapıyoruz. Tunus, çok uluslu AFRICOM askeri tatbikatlarına ve hava ikmal görevlerine katılıyor ve bölgedeki şiddet yanlısı radikal örgütlerin etkisini azaltma taahhüdünü bizimle paylaşıyor” ifadelerini kullandı.



İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
TT

İran, ABD'nin önerisi nedeniyle müzakereleri askıya aldığı iddialarını yalanladı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (Reuters)

İran devlet televizyonu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasındaki müzakerelerde ‘geçici’ bir çıkmaz yaşandığını iddialarını yalanladı.

İran medyası, yaklaşık bir saat süren görüşmelerin ardından Arakçi'nin ‘ABD tarafının nükleer olmayan konuları gündeme getirmesi nedeniyle müzakereleri 15 dakikalığına durdurduğunu ve görüşmelerin yeniden başlamasının sadece nükleer konulara odaklanılması şartına bağlı olduğunu açıkladığını’ bildirdi.

Bu açıklama, Tahran'ın ABD heyetine ‘İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınma’ çağrısı yapmasının ardından geldi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, müzakerelere 15 dakika ara verildiğine dair basında çıkan haberleri yalanladı. Haberleri ‘yalan’ olarak nitelendiren kaynak, “Söz konusu haberlerin gerçek dışı olduğu ortaya çıktı” dedi.

Duraklamanın yalanlanmasına rağmen, İran heyetine eşlik eden gazeteciler duraklamanın doğruluğunu teyit etti, ancak bunun İran heyetinin ‘namaz için ara verme’ talebinden kaynaklandığını söylediler.

Hem ABD hem de İran tarafından yetkililer, Witkoff ile Arakçi liderliğindeki İran heyeti arasında İran'ın nükleer programına ilişkin ikinci tur görüşmelerin cumartesi günü Roma'da başladığını duyurdu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “İran ve ABD arasındaki dolaylı görüşmeler Roma saatiyle 12.00 sularında Umman Büyükelçisi’nin konutunda Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin de katılımıyla başladı... İtalyan tarafı ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi” ifadelerini kullandı.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “Müzakerelerin süreci ilk tura benziyor. İki heyet iki ayrı odada oturuyor ve Umman Dışişleri Bakanı iki heyet arasında gidip geliyor. Müzakereler başlamadan önce Ummanlı bakanla görüşmelerimiz oldu. Müzakereler bir önceki turda olduğu gibi tamamen Umman tarafından yönetiliyor.”

Bekayi, “Medya müzakerelerle ilgili yalan haberlere yer vermemeli ve doğru haberleri Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla takip etmelidir. Yalan haberler müzakerelerle ilgili kafa karışıklığı yaratma girişimlerinin bir parçasıdır. Bizim odak noktamız bu marjinal hususlara dikkat etmeden İran'ın çıkarlarını gerçekleştirmektir” şeklinde konuştu.

İran heyetinin Roma'ya varışının ardından devlet medyası Bekayi'nin şu sözlerini aktardı: “Son birkaç gün içinde bazı ABD yetkilileri tarafından yapılan çelişkili açıklamalar ışığında, ABD tarafının ilk aşamada niyeti ve ciddiyeti konusunda ortaya çıkan tehlikeli belirsizliği ortadan kaldıracak bir açıklama yapmasını bekliyoruz.”

Bekayi, “İran İslam Cumhuriyeti'nin gerek yasadışı yaptırımların kaldırılması gerekse nükleer meseleye ilişkin pozisyon ve talepleri son derece nettir ve müzakerelerin ilk turunda karşı tarafa iletilmiştir. Önceki yöntemlere geri dönmek bir sonuç getirmeyecektir. Karşı taraf gerçekçi davranmadıkça ve İsrail'in etkisi altında gerçekçi olmayan ve mantıksız taleplerde bulunmaktan kaçınmadıkça gerçek bir ilerleme sağlanamaz” dedi.

Adının açıklanmaması kaydıyla AP’ye konuşan ABD'li bir yetkili, görüşmelerin Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’nde yapıldığını söyledi.

İran devlet televizyonu, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve üst düzey yardımcılarının İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Umman Büyükelçiliği’ndeki dolaylı görüşmelere geldiğini bildirdi.

Görüşmelere ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff başkanlığındaki ABD heyeti katıldı.

Arakçi görüşmeler öncesinde Ummanlı mevkidaşı Bedr el-Busaidi ile istişarelerde bulundu. İranlı bakan daha önce de İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile istişarelerde bulunmuştu.

Witkoff ve Arakçi, Tahran ile Batılı ülkeler arasında gerilime neden olan İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili görüşmelere 12 Nisan'da Umman'da başladı.

ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff (AP)

İki ismin bu yüksek riskli müzakerelerde ortak bir zemin bulma becerileri görüşmelerin kaderini belirleyebilir. Her iki isim de bu sabah geç saatlerde Roma'nın Camilluccia semtindeki Umman Büyükelçiliği’ne vardı.

Görüşmeler, iki ülke arasında 1979 İran Devrimi ve ABD Büyükelçiliği rehine krizinden bu yana süregelen düşmanlık bağlamında tarihi bir an. ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında İran nükleer anlaşmasından çekilmesi, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirmesini sınırlandıran anlaşmayı yeniden tesis etmekte başarısız olan yıllarca süren saldırılara ve müzakerelere yol açtı.

Riskler, İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir ABD ya da İsrail askeri saldırısı ya da İran'ın nükleer silah edinme tehdidini gerçekleştirmesi olasılığında yatıyor.

Bu arada, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde yaşanan savaş ve ABD'nin Yemen'de İran destekli Husilere karşı düzenlediği ve onlarca kişinin ölümüne neden olan hava saldırıları Ortadoğu'daki gerilimi arttırdı.

Trump dün yaptığı açıklamada, “İran'ın çok basit bir şekilde nükleer silah edinmesini engellemekten yanayım. İran'ın büyük, müreffeh ve harika olmasını istiyorum” dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün X platformunda yaptığı paylaşımda, “İran her zaman iyi niyetle ve sorumluluk duygusuyla sorunları çözmenin medeni bir yolu olarak diplomasiye olan bağlılığını göstermiştir. Yolun kolay olmadığının farkındayız. Ancak geçmiş deneyimlerden yararlanarak her adımı açık gözlerle atıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Arakçi bugün Witkoff ile yapacağı ‘dolaylı’ görüşmeler öncesinde İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ile bir araya geldi.

Hem Arakçi hem de Witkoff görüşmeler öncesinde seyahat ettiler. Witkoff Ukrayna ve İran konulu görüşmeler için Paris'teydi. Arakçi ise Devlet Başkanı Vladimir Putin de dahil olmak üzere Rus yetkililerle bir araya geldiği Moskova ziyaretinin ardından Tahran'a döndü.

2015'teki İran nükleer anlaşmasını imzalayan dünya güçlerinin bir üyesi olan Rusya, Tahran ile Washington arasında gelecekte varılacak herhangi bir anlaşmada kilit bir oyuncu olabilir. Analistler Moskova'nın İran'ın silah üretmek için gerekli olan yüzde 90'a yakın bir seviye olan yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyumunu taşıma görevini üstlenebileceğini öne sürüyor.

İlk tur görüşmelerde arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi de dün Roma'ya gelerek İtalyan mevkidaşı ile görüştü. Bekayi, el-Busaidi'nin iki ülke arasında yine arabuluculuk yapacağını söyledi.

Arap Yarımadası'nın doğu ucunda yer alan Umman, İran ile Batı arasında arabuluculuk yapan uzun soluklu bir aktör. Maskat geçen hafta sonu Arakçi ve Witkoff arasındaki müzakerelerin ilk turuna ev sahipliği yaptı.

İran ekonomik istikrar anlaşması istiyor

İran'daki protestolar, halkın hayat pahalılığından duyduğu hoşnutsuzluğun bir sonucu olarak tırmanmaya devam ederken, ülkedeki sübvansiyonlu benzin fiyatlarının artırılabileceği ve bunun da yeni protestolara yol açabileceği söylentileri var.

İran'ın para birimi riyal, ay başında ABD doları karşısında bir milyon sınırını aşarak keskin bir düşüş yaşadı. Ancak Tahran'ın devam etmesini umduğu görüşmelerin başlamasıyla kısmen iyileşme görüldü.

Bir başka gelişme de İran Air'in uzun süredir beklediği iki adet Airbus A330-200'ün perşembe günü Tahran'a ulaşması oldu. Daha önce Çin'in Hainan Havayolları'na ait olan uçaklar İran adına yeniden tescil edildi. İran'a yönelik yaptırımlar nedeniyle anlaşmanın ABD Hazine Bakanlığı tarafından onaylanması gerekiyor ve Washington'dan henüz bir açıklama gelmedi.

2015 anlaşması kapsamında yeni uçaklar satın alabilen İran, Airbus ve Boeing ile büyük anlaşmalar yapmıştı. Ancak bu anlaşmalar Trump'ın nükleer anlaşmayı iptal etme tehditlerinden etkilendi.