Arkun, İbn Haldun efsanesini yıkıyor!

Sosyoloji veya tarih felsefesinin kurucusu olmadığını söyledi

Muhammed Arkun
Muhammed Arkun
TT

Arkun, İbn Haldun efsanesini yıkıyor!

Muhammed Arkun
Muhammed Arkun

Cezayirli İslam düşünürü Muhammed Arkun (Arkoun), İbn Haldun’un inanç konusunda gelenekçi ve kapalı bir konum benimsediğini düşünüyor. Kendi deyimiyle insanları cihada çağırıyor, ‘isteyerek veya istemeyerek’ imana getiriyordu. Bu, İbn Haldun'un en üst düzeyde aydınlatıcı bir düşünür olduğunu düşünen okuyucuları şaşırtabilir! Ne yazık ki bu, doğru değil. Diğer radikal gelenekçi isimler gibi dışa kapalı ve diğer tüm dinlerin yanlış olduğuna inanıyordu. Yanılgı içinde yanılgı… Bu, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen “Şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden de Allah’a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir” (Bakara/62) yüce ayet-i kerimesine aykırıdır. Bu anlamda ‘İbrahimî din’ ifadesi yanlış değildir. Aksine tamamen doğru ve Kur’an’a uygundur. Bu, dinleri birbirine karıştırmak anlamına gelmez. Yeni gönderilen din öncekinin yerini alır. Bu, mümkün değil, hoş karşılanmaz hatta imkânsız! Ancak İbrahimî dinler arasında yakınlaşma, mümkündür ve hatta arzu edilir. Muhammed Arkun, tüm hayatını tarih boyunca dar mezhep ayrımlarını ortadan kaldırmak ve üç din arasında düşmanlık ve ayrım yerine yakınlaşma ve anlaşma sağlamaya çalışmakla geçirdi. Bunu deha ve yetenekle yapmış ve İslam düşüncesinin ufkunu uç noktalara kadar genişletmiştir. Arkun’un saygı duyduğu ve onun entelektüel önemini bilen ünlü İsviçreli Teolog Hans Küng’ün dediği gibi, “Dinler arası barış olmadan dünyada barış olmaz”. Kur'an'ın İsrailoğullarının peygamberlerinin kıssalarıyla dolu olduğunu biliyoruz. Musa bin İmran ismi 130 defadan, İbrahim el-Halil ismi ise 60 defadan fazla zikredilmiştir. Dolayısıyla İslam, mükemmel bir İbrahimî dindir. Üç tevhidi dininin kökü, kesinlikle birdir. Böylece Budizm ve Hinduizm v.b. Uzak Doğu dinlerinden tamamen farklıdır. Her halükârda, Kur'an-ı Kerim dini çeşitliliğini ve diğer İbrahimî dinlerin meşruiyetini açıkça tanır. Ancak İbn Haldun ve geri kalan bağnaz ve kapalı fikirli gelenekçiler bunu kabul etmiyor. Onların sözleri Kuran'dan daha mı önemli? Allah'ın kelamı onun üzerinde ve ötesindedir. Bu nedenle İbn Haldun'u Arap İslam mirasında özgür, aydın ve hoşgörülü düşüncenin öncüsü saymak yanlıştır. Bu gerçeklerden uzaktır. İbn Haldun, başkalarına entelektüel açıklık açısından Farabi, İbn Sina, el-Maarrî veya İbn Arabi değildir. Kuşkusuz, şehircilik ve sosyoloji üzerine yaptığı çalışmalar kadar, medeniyetlerin nasıl ortaya çıktığı, yükseldiği ve düştüğü konusundaki teorileri takdiri hak ediyor. Bununla birlikte dini düzeyde, kapalı fikirli ve gelenekçi olarak kaldı. Hatta keskin bir felsefe düşmanıydı. Ünlü eseri ‘Mukaddime’de ‘Felsefenin iptaline ve filozofların fesadına dair’ ismiyle ayırdığı müstakil bölümde bunu açıkça ifade etmiştir. İbn Haldun söz konusu bölümde Farabi ve İbn-i Sina’yı, Yunan filozoflarını takip ettikleri için ‘Allah’ın saptırdığını’ kişiler arasında olduklarını söylüyor. Ayrıca söyledikleri veya ‘ileri sürdükleri her şeyin tüm yönleriyle yanlış olduğunu’ iddia ediyor. Bu nedenle İbn Haldun konusunda büyük sanrılara kapılmamalıyız. Etrafına örülen tüm bu efsanevi hale, bazı parıltı ve aydınlanmaları ihmal etmeden parçalanmalıdır. Entelektüel sınırlarını bilmeli ve ona hacminden veya değerinden fazlasını vermemeliyiz. İbn Haldun sosyoloji ve antropolojinin kurucusu değildir! Bu saçmalık. Bu, geçmişin şimdiki zamana yansımasıdır. İbn Haldun, tarih felsefesinin kurucusu değildir. İbn Haldun; Montesquieu, Hegel veya Karl Marx değildir! Bunlar mübalağa ve abartılardır.
Ancak Arkun, Hristiyanlık ve Musevilik gibi diğer dinlerdeki radikal isimlerin dışa kapalılık ve taassup açısından İbn Haldun’a benzediği de belirtiliyor. Hristiyan gelenekçi, Hristiyanlığın dünyadaki tek gerçek din olduğuna ve diğer dinlerin yanlış ve Tanrı tarafından kabul edilemez olduğuna kesin olarak inanır. Yahudi gelenekçiler için de durum aynıdır. Tüm bunlardan sonra Arkun, şu temel fikre ulaşıyor: ‘Orta çağın zihniyeti ile modern zamanların zihniyeti arasında bir ayrım yapılması gerekiyor.’ Orta çağ zihniyeti, hoşgörülü, açık, din ve inanç çeşitliliğinin meşruiyetine inanan ve peşinen kimseye peşin hüküm vermeyen modern zihniyetten farklı olarak, dışlayıcı tekfirdi. Modern zihniyet, dini ne olursa olsun, hiç kimseyi Allah'ın lütfunun dışında bırakmaz. Yeter ki kişi, iyi ve iyilik yapan olsun. Bu nedenle örneğin Fransa’daki modern laik devletin tüm dinleri tanıdığını ve saygı duyduğunu ve takipçilerine, dinlerinin ibadetlerini ve ritüellerini diledikleri ve arzu ettikleri gibi yapma olanağını sağlamasını ele alalım. Fransa’da 2 bin 500’den fazla cami var. Buna kim inanır? Bu eski Hristiyan gelenekçi devlet, din olarak yalnızca Hristiyanlığı kabul ediyordu. Hatta Hristiyanlık içinde bile yalnızca tek bir mezhebi, papalığın da benimsediği Katolikliği tanıyordu. Bu nedenle diğer bir mezhep olan Protestan mezhebi de tarih boyunca Aydınlanma modernitesinin zaferine kadar zulüm görmüştür. Bu, Orta Çağ boyunca inanca egemen olan tekfirci köktendinci teolojidir.
Ancak kabul edilmelidir ki, Avrupa Hristiyanlığı, papalık Katolik versiyonunda son zamanlarda gelişmiştir. Orta Çağ tekfir teolojisine kıyasla büyük bir sıçrama kaydetti. Eski teolojik inancını yenileyerek mutlak ilahi gerçeği tekelinde tutmaktan vazgeçip tarihi amansız düşmanı İslam da dahil olmak üzere diğer dinlerin meşruiyetini kabul etti. Batı Hristiyanlığı da geçmişte Haçlı seferlerini ateşleyen, bizim ‘cihat’ kavramamıza tekabül eden kutsal savaş kavramından vazgeçti. Aksine ‘inanmayanların’ daha doğrusu herhangi bir dinde dindar olmayanların varlığının meşruiyetini tanıdı. “Eğer inanç derinlerden özgürce yayılmıyorsa, bunun bir anlamı yoktur” dedi. İnanç, insanlara zorla dayatılmaz. Bu, Kur’an-ı Kerim’deki ‘Dinde zorlama yoktur’ (Bakara/256) ve ‘O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?’ (Yunus/99) buyruklarıyla mutabıktır. Ardından Hristiyan Kilisesi, şiddeti ve kan dökmeyi mubah kılmanın Tanrı’ya inanmakla uyuşmayan, bir araya gelemeyecek iki zıt durum olduğunu açıkladı. Öldüren ve katletmenin ilahi meşruiyetini saptıran iman, iman değildir. Ayrıca Kilise inanç ve vicdan özgürlüğünü ilk kez tanıdı. Kısacası; Hıristiyan Kilisesi daha sonra kefaret teolojisini terk etti. Aydınlanma teolojisini benimseyip modernite ile uzlaştı. Bu büyük teolojik devrim, 1962-1965 yılları arasında İkinci Vatikan Konseyi'nin toplanması sırasında gerçekleşti ve daha sonra bugüne kadar daha da yerleşik bir hale geldi. Papa Francis'in açıklamalarına ve harika insani tutumlarına bakın. Avrupa'da son iki yüzyılda meydana gelen tüm bu büyük özgürlükçü teolojik devrim, şimdiye kadar İslam dünyasında meydana gelmemiştir. Bu bize huzursuzlukların, iç savaşların, katliamların, ‘DEAŞ’ın...vb. nedenini açıklıyor. Bunun nedeni, Aydınlanma devriminin, Avrupa'da olduğu gibi, derinlere kök salmış karanlık düşünceye karşı bizde henüz zafer kazanmamış olmasıdır. Bu, Batı'da ve Doğu'da her yerde bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklerin gerçeği. Ancak söylemek yasak! Bu nedenle halklarımız mezhep fanatizminin büyük bölünme ve patlamalarından muzdariptir. Dicle ve Fırat sularının söndüremediği yakıcı, taşkın bir fanatizm. O halde sorun, politik olmadan önce dini ve teolojiktir. Ulusal birliğin oluşmasını engelleyen ve hatta bölünmüşlüğü bölmekle tehdit eden bu patlayıcı fanatizmlerdir. Bu karışıklık, endişe ve terör ortamında artık kimse kimseye güvenmiyor.
Ancak Arkun, Arap-İslam arenasında İbn Haldun'un hoşgörüsüz, kapalı görüşlü duruşuna karşı çıkan başka bir pozisyonun olduğunu belirtiyor. Gerçek bir insancıl ile ahlaki bir duruş vardı. Bu, İbn Miskeveyh, Ebû Hayyân et-Tevhîdî, Ebu’l-Hasen el-Âmirî’nin tutumuydu. O büyük yüzyılda büyüyen ve yazan tüm o harika nesil. Bu nedenle Arkun, doktora tezi için ‘Nezʿâtu’l-ensene fi’l-fikri’l-ʿArabî’ (10. Yüzyıl Arap Hümanizmi) büyük başlığı seçti. Biz buna tüm yaratıcı entelektüel akımlara açılan ve artık tek bir akımla; yani ‘cevheri ilimlere’ ya da şimdi ‘entelektüel istila’ dediğimiz şeye düşman olan geleneksel muhafazakâr akımla sınırlı olmayan altın çağ diyoruz. İbn Haldun ise 14’üncü yüzyılda yani çöküş devrinde yaşamış ve yazmıştır. Felsefeye, yani eleştirel, rasyonel düşünceye düşmanlığı bundandır.
Son olarak, Farabi, et-Tevhidi, İbn Sina ve altın çağ kutuplarının geri kalanının sorduğu cesur, eleştirel soruların, geniş bir entelektüel kesimi de kapsayan radikalizm sokağının gazabından korktuğumuz için artık soramadığımız söylenebilir. Şimdi kim Maarri'nin ‘inanç özgürlüğü’ hakkında söylediklerini veya İbn Arabi'nin ‘aşk dini’ hakkındaki ölümsüz ayetlerini kim aktarabilir? Ona utançla bakıyorlar ve belki de onu bir yabancı ajan olarak görüyorlar. Yani bin yıl önce mümkün olan, bin yıl sonra imkânsız hale geldi. 10’uncu ve 11’inci yüzyılda mümkün olan, 21’inci yüzyılda imkânsız hale geldi...



Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Çinli yetkililer, Paris'te bir çocuğun kayıp ev ödeviyle ilgili viral hikaye uydurduğu gerekçesiyle popüler bir fenomenin sosyal medya hesaplarını kapattı.

Polis soruşturması sonucunda hikayeyi uydurduğu tespit edilen 29 yaşındaki Thurman Maoyibei'nin Sina Weibo, WeChat ve Douyin hesapları kapatıldı.

Polis teşkilatı tarafından soyadının Şu olduğu belirtilen fenomenin Çin'deki çeşitli platformlarda toplam 30 milyon takipçisi vardı.

Şu, 16 Şubat'ta Paris'teki bir kafede çalışan garsonun kendisine Quin Lang adlı öğrenciye ait iki adet tatil çalışma kitabı verdiğini iddia eden bir video yayımladı. Daha sonra kitapları Çin'deki 1. sınıf öğrencisine iade etme görevi için harekete geçti. 

Video kısa sürede Çin'de viral oldu ve "8. şubeden 1. sınıf Qin Lang" gibi etiketlerin bir mikroblog sitesi olan Weibo'da ve TikTok'un Çin'deki adı olan Douyin'de milyonlarca görüntülenme almasıyla çocuğun aranmasına yol açtı.

İlk videoyu paylaşmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra Şu, çocuğun ailesiyle temasa geçerek kitapları teslim ettiğini iddia eden başka bir kısa video yayımladı.

Videoların gerçekliğinin sorgulanmasının ardından bir soruşturma başlatıldı.

Güneydeki Hangzhou kentinden olan fenomen daha sonra özür dileyerek uydurma bir hikaye paylaştığını kabul etti.

Şu, hikayeyi "hukuk bilincinin az olması" nedeniyle uydurduğunu söyledi ve eylemlerinin "internet düzenini bozarak devasa bir olumsuz etkiye yol açtığını" kabul etti.

"Sosyal sorumluluklarımı net bir şekilde bilmeli ve sadece dikkat çekmek için içerikler oluşturmamalıyım" dedi.

Meslektaşlarımı benim yaşadığım durumdan ders çıkarmaya ve asla asılsız içerik üretmemeye ya da yaymamaya çağırıyorum. Gelin hep birlikte temiz ve sağlıklı çevrimiçi ortamı sürdürmek için çalışalım.

Hangzhou polisi, Şu'nun viral videosuyla ilgili şikayetler üzerine bir soruşturma başlattıklarını belirtti. Polis teşkilatı, Şu ve bir suç ortağının viral videoyu oluşturmak amacıyla kitapları satın aldıklarını tespit etti. Her ikisine de idari yaptırım uygulandı. 

Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı, Şu'nun soruşturmasını internetteki söylentilere karşı uygulanan sıkı tedbirlere örnek olarak gösterdi. Bakanlık, aralıktan bu yana 1500'den fazla kişinin internette söylenti yaymaktan tutuklandığını ve yaklaşık 10 bin 700 kişiye idari ceza uygulandığını açıkladı. 
Independent Türkçe


Meşhur serideki büyük yanlış yeni filmle düzeliyor

Filmin başrollerinde Cailee Spaeny, Isabela Merced, Archie Renaux ve David Jonsson rol alıyor (20th Century Studios)
Filmin başrollerinde Cailee Spaeny, Isabela Merced, Archie Renaux ve David Jonsson rol alıyor (20th Century Studios)
TT

Meşhur serideki büyük yanlış yeni filmle düzeliyor

Filmin başrollerinde Cailee Spaeny, Isabela Merced, Archie Renaux ve David Jonsson rol alıyor (20th Century Studios)
Filmin başrollerinde Cailee Spaeny, Isabela Merced, Archie Renaux ve David Jonsson rol alıyor (20th Century Studios)

Tüm zamanların en ürkütücü korku serilerinden Yaratık'ın (Alien) 7. filmi merakla bekleniyor. 

Uzun soluklu serinin Fede Álvarez yönetmenliğindeki son filmi, ölümcül bir Xenomorph'la karşılaşan genç bir ekibi takip ediyor. 

İlk filmlerle çelişiyordu

Filmde Ridley Scott'ın 1979'da çektiği ve Sigourney Weaver'ın canlandırdığı Ripley karakterini ilk kez izleyiciyle tanıştıran ikonik bilimkurguyu anımsatan unsurlar yer alıyor.

2012 yapımı Prometheus ve 2017'de gösterime giren Yaratık: Covenant (Alien: Covenant) etkileyici prodüksiyon tasarımlarına sahip olmalarına rağmen görsel açıdan serinin ilk filmleriyle çelişiyordu.

Özellikle de Prometheus'un 1979 yapımı ilk Yaratık'tan önce geçtiği düşünüldüğünde, teknolojileri fazlasıyla gelişmiş görünüyordu.

Xenomorph yaratıklarına hayat vermek için CGI (Bilgisayar Üretimli İmgeleme anlamına gelen kısaltma, yeşil ekran teknolojisinin çok daha geliştirilmiş bir versiyonu) kullanımı da vardı ve özellikle Covenant, inandırıcı olmayan görsel efektlerden muzdaripti.  

Yönetmen köklere dönüşü müjdeledi

Alien: Romulus'un CinemaCon etkinliğinde paylaşılan görüntüleri, filmin çoğunlukla bilgisayarla değil elle yapılmış efektler kullandığını doğruladı. Haberlere göre bunlar eski filmlerin tarzını anımsatıyor.

Eleştirmenlere göre ilk Yaratık filmlerini bu kadar etkileyici kılan şey, gerçekçi görsel efektler ve oyuncuların canavarlarla aynı mekanı paylaştıkları hissiydi. 

Covenant'ın yaratıklarıysa bilgisayarla üretilmiş, kökenlerine ihanet eden ve doğal görünmeyen bir duruşa sahipti. Bu da gerilimi baltalıyordu. 

Geçen ay Hollywood Reporter'a röportaj veren Uruguaylı yönetmen Fede Álvarez, serinin köklerine dönüşün müjdesini vermişti.

Senaryoyu da kaleme alan Álvarez tarz, hikaye ve ton açısından büyük ölçüde serinin ilk iki filminden yararlandığını söylemişti.

16 Ağustos'ta vizyonda

Álvarez, serinin beyni ve Romulus'un yapımcısı Scott'a yönetmen kurgusunu gösterdiğinde onay aldığını da ifade etmişti. 

Alien: Romulus'un 16 Ağustos'ta gösterime girmesi bekleniyor.

Independent Türkçe, ScreenRant, Hollywood Reporter


Stephen King uyarlamasını izleyenler unutamıyor: "Neredeyse bayılıyordum"

Klostrofobik gerilimin başrollerindeki Carla Gugino ve Bruce Greenwood'a Henry Thomas eşlik ediyor (Netflix)
Klostrofobik gerilimin başrollerindeki Carla Gugino ve Bruce Greenwood'a Henry Thomas eşlik ediyor (Netflix)
TT

Stephen King uyarlamasını izleyenler unutamıyor: "Neredeyse bayılıyordum"

Klostrofobik gerilimin başrollerindeki Carla Gugino ve Bruce Greenwood'a Henry Thomas eşlik ediyor (Netflix)
Klostrofobik gerilimin başrollerindeki Carla Gugino ve Bruce Greenwood'a Henry Thomas eşlik ediyor (Netflix)

Stephen King'in romanından uyarlanan ürkütücü bir korku filmi, izleyicileri yıllar sonra bile tedirgin ediyor. 

76 yaşındaki yazarın, aralarında O (It), Hayvan Mezarlığı (Pet Sematary), Umacı (The Boogeyman) ve Cinnet'in (The Shining) de bulunduğu kitaplarından uyarlanan tüm filmler izleyicilere korku dolu anlar yaşatıyor.

Netflix, son yıllarda King'in romanlarına dayanan filmleri gösterime sokuyor, yeniden çekiyor ya da uyarlıyor.

Başrollerini Carla Gugino ve Bruce Greenwood'un paylaştığı Oyun (Gerald's Game), 1992 tarihli aynı adlı romandan uyarlanarak yayın platformu için çekilen filmlerden biri.

İddiaya göre filmi izleyenler "mide bulantısıyla tuvalete koşuyor". Hatta film yüzünden "neredeyse bayıldığını" öne sürenler de var.

Korku yapımlarının aranan yönetmeni

2017'de gösterime giren filmin yönetmenliğini The Haunting: Tepedeki Ev (The Haunting of Hill House), Doktor Uyku (Doctor Sleep), The Midnight Club ve Gece Yarısı Ayini (Midnight Mass) gibi projelerle tanınan Mike Flanagan üstleniyor.

Netflix, 18 yaşından küçükler için uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Kocasının seks oyunu ters gittiğinde ıssız bir göl evinde yatağa kelepçeli kalan Jessie, çarpık vizyonlar, karanlık sırlar ve korkunç seçimlerle karşı karşıya kalır.

Bir Netflix kullanıcısı, geçen günlerde yayın platformunun Facebook'taki Netflix Bangers adlı hayran sayfasına girerek diğer abonelere Oyun hakkında ne düşündüklerini sordu.

"Üç kez izledim"

Bir sosyal medya kullanıcısı şöyle cevap verdi: 

İyi film, daha da iyi kitap!

Filmi çok beğendiğini söyleyen ikinci bir kişi, şu yorumu yaptı: 

Bayıldım, üç kez izledim.

Üçüncü bir kişi "Bazı sahnelerde rahatsız edici olabilir ama izlemeye değer" dedi.

Filmin Stephen King uyarlaması olduğunu hatırlatan bir diğeri "İyi film" diye ekledi.

"En heyecanlı sahnesi midemi bulandırdı"

Bir başkası izleyicilere uyarıda bulundu: 

Dikkatli olun. En heyecanlı sahnesi midemi bulandırdı. İzlemeyi bitiremeden önce ara vermek zorunda kaldım.

Başka bir seyirciyse filmin "dehşet verici" olduğunu söyledi.

Etkileyici filmle dehşete düşen bir diğer izleyiciyse şöyle yazdı:

Beni bu kadar etkilediğine inanamıyorum. Yemin ederim daha kötülerini de gördüm. Ama gerçekten baygınlık geçirecektim, tuvalete koşmak zorunda kaldım.

Independent Türkçe, The Sun, Metro

 


The Walking Dead'in yaratıcısından "animasyon" açıklaması

İlk kez 2010'da gösterime giren The Walking Dead 2 Emmy ödülü kazandığı 11 sezon boyunca 2022'ye kadar devam etti (AMC)
İlk kez 2010'da gösterime giren The Walking Dead 2 Emmy ödülü kazandığı 11 sezon boyunca 2022'ye kadar devam etti (AMC)
TT

The Walking Dead'in yaratıcısından "animasyon" açıklaması

İlk kez 2010'da gösterime giren The Walking Dead 2 Emmy ödülü kazandığı 11 sezon boyunca 2022'ye kadar devam etti (AMC)
İlk kez 2010'da gösterime giren The Walking Dead 2 Emmy ödülü kazandığı 11 sezon boyunca 2022'ye kadar devam etti (AMC)

İşler çizgi roman yazarı Robert Kirkman'ın istediği gibi gitseydi, The Walking Dead hayranları onun kitaplarına sadık kalarak uyarlanmış bir animasyona kavuşacaktı. Ancak ComicBook.com'un aktardığına göre bu projenin hayata geçirilmesinde önemli bir engel var. 

Tek engel dizilerin muazzam başarısı

The Walking Dead'in genişletilmiş evreninin popülaritesi. 2010'daki prömiyerinden bu yana Andrew Lincoln'ın canlandırdığı Rick Grimes'ın zombi kıyameti karşısında ayakta kalma çabasıyla tüm dünyayı büyüledi.

Dizinin birden fazla spinoff'u ortaya çıktı ve Lincoln, şerif şapkasını astıktan yıllar sonra bile role geri döndü. Zombi kıyametinden sonrasını anlatan dizi, AMC için muazzam bir başarı oldu ve The Walking Dead'in yaratıcısı Kirkman'a göre kitapların gerçek bir uyarlamasının yapılmasını engelleyen de tam olarak bu.

Kirkman, çizgi roman serisi The Walking Dead Deluxe'ın 85. sayısındaki köşesinde, bir hayranının sorusuna yanıt verdi. 

"Mümkün olacağını sanmıyorum"

Kirkman, şöyle dedi: 

Bir gün bunun gerçekleştiğini görmeyi çok isterim ancak AMC'den hakları geri alana kadar bunun mümkün olacağını sanmıyorum.

Kanal kâr ettiği sürece, hakların Kirkman'a ne zaman geri döneceği tam olarak belli değil. Halihazırda ikinci sezon hazırlıkları süren iki spinoff var: Dead City ve Daryl Dixon. 

The Walking Dead: The Ones Who Live'in ilk sezonu da kısa süre önce sona erdi. Dizi, Rick'le Michonne'un yeniden bir araya gelmesini bekleyen pek çok kişi için tatmin edici bir hikaye sundu.

The Walking Dead'in halihazırda pek çok uyarlaması olsa da eleştirmenlere göre çizgi romanın animasyon olarak yeniden anlatılması hayranları tatmin edebilir.

Canlı aksiyon dizisi ne kadar sevilse de kitabı kelimesi kelimesine uyarlamadı. Dizide The Walking Dead'in en sevilen karakterlerinden Glenn'in ölümü gibi önemli anlar hayranları travmatize etti. 

Çizgi romandaki pek çok önemli sahne ve tasvir de bir kenara bırakıldı. Kirkman'ın çizgi romanındaki Rick, dizidekinden büyük ölçüde farklı bir karakter ve Vali'yle yüzleşmesinin hemen başında elini kaybediyor.

Andrea sadece çizgi romanın son sayılarına kadar hayatta kalmakla kalmıyor, aynı zamanda grubun değerli bir üyesi ve nihayetinde Rick'in eşi oluyor. Ayrıca çizgi romanda Carl değil Judith ölüyor. 

Televizyon yazarlarına göre çizgi romanı aslına sadık kalarak uyarlamak, bu anları geniş kitlelere ulaştırmanın bir yolu olabilir. 

Independent Türkçe, Collider, ComicBook.com


Keanu Reeves'in yeni projesi belli oldu

Chad Stahelski'nin yönettiği John Wick 4, dünya çapında 440 milyon dolar hasılat yapmıştı (Lionsgate)
Chad Stahelski'nin yönettiği John Wick 4, dünya çapında 440 milyon dolar hasılat yapmıştı (Lionsgate)
TT

Keanu Reeves'in yeni projesi belli oldu

Chad Stahelski'nin yönettiği John Wick 4, dünya çapında 440 milyon dolar hasılat yapmıştı (Lionsgate)
Chad Stahelski'nin yönettiği John Wick 4, dünya çapında 440 milyon dolar hasılat yapmıştı (Lionsgate)

John Wick serisinin yıldızı Keanu Reeves'in merakla beklenen Kirpi Sonic'te (Sonic the Hedgehog) Kirpi Shadow'u seslendireceği açıklandı. Variety'ye konuşan bir kaynak, aksiyon yıldızı Reeves'in yeni projesini doğruladı.

Ben Schwartz ve Jim Carrey de var

Seslendirme kadrosunda Sonic rolünde Ben Schwartz yer alırken, ona kötü adam Dr. Robotnik'e sesini verecek Jim Carrey eşlik ediyor. 

İlk iki Sonic macerasına imza atan Jeff Fowler, son devam filminde de yönetmen olarak geri dönüyor. 

Neal H. Moritz, Toby Ascher, Toru Nakahara ve Hitoshi Okuno'nun yapımcılığını üstleneceği Sonic 3'ün 20 Aralık'ta sinemalarda gösterime girmesi bekleniyor.

Reeves'in seslendireceği Kirpi Shadow, serinin ana karakteri olan Sonic'in ezeli rakibi olarak izleyicinin karşısına çıkacak. Sonic'in kürkü maviyken siyah kürküyle dikkat çeken Shadow, "nihai yaşam formu" olarak yaratılan antromorfik bir kirpi.  

Kirpi Sonic'in kötü versiyonu

Meşhur oyun serisinde keskin zekası ve her zaman tetikte oluşuyla bilinen Shadow, hem hız hem de beceri açısından Sonic'le denk olduğu için onun kötü versiyonu olarak kabul ediliyor. Shadow, çoğunlukla yalnız çalışmayı tercih etse de gerektiğinde Sonic ve arkadaşlarıyla işbirliği yapmaktan da geri durmuyor.

Hollywood'un aranan isimlerinden Reeves'in filmleri arasında Hız Tuzağı (Speed), Benim Güzel Idaho'm (My Own Private Idaho) ve Dracula'nın (Bram Stoker's Dracula) yanı sıra Matrix serisi de yer alıyor. 

John Wick'e büyük alkış

59 yaşındaki aktör ayrıca John Wick spinoff'u Ballerina'da Ana de Armas'la birlikte rol alacak. Geçen hafta Las Vegas'ta gerçekleşen CinemaCon etkinliğinde yayımlanan yeni fragmanda, Reeves'in oynadığı meşhur suikastçı Wick'in görünmesi sinema salonu yöneticilerinden oluşan kalabalıktan büyük bir alkış aldı. Bu da aktörün gişe başarısının bir işareti olarak kabul edildi.

Reeves ayrıca Aziz Ansari'nin yazıp yönettiği ve başrolde yer aldığı Good Fortune'da Aziz Ansari, Seth Rogen, Keke Palmer ve Sandra Oh'la birlikte rol alacak.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter


Meşhur korku serisinin yeni halkası, kült filmin ekibini kızdırdı

Korku klasiği, Blair Cadısı olarak bilinen yerel efsaneyle ilgili belgesel çekmek için Black Hills'te gezintiye çıkan üç sinema öğrencisini anlatıyordu (Artisan Entertainment)
Korku klasiği, Blair Cadısı olarak bilinen yerel efsaneyle ilgili belgesel çekmek için Black Hills'te gezintiye çıkan üç sinema öğrencisini anlatıyordu (Artisan Entertainment)
TT

Meşhur korku serisinin yeni halkası, kült filmin ekibini kızdırdı

Korku klasiği, Blair Cadısı olarak bilinen yerel efsaneyle ilgili belgesel çekmek için Black Hills'te gezintiye çıkan üç sinema öğrencisini anlatıyordu (Artisan Entertainment)
Korku klasiği, Blair Cadısı olarak bilinen yerel efsaneyle ilgili belgesel çekmek için Black Hills'te gezintiye çıkan üç sinema öğrencisini anlatıyordu (Artisan Entertainment)

Geçen hafta Las Vegas'ta gerçekleşen CinemaCon etkinliğinde yapım şirketi Lionsgate, meşhur korku serisi Blair Cadısı'na (The Blair Witch Project) yeni bir film daha ekleneceğini duyurdu. 

25 yıllık hayalkırıklığı

Ancak 1999 yapımı ilk filme imza atan ekibin bu plandan haberdar olmadığı ortaya çıktı. Film ekibinin, serinin geleceğine dahil olamamaktan duyduğu hayal kırıklığı yıllardır devam ediyordu.

1999'da çekilen buluntu film türündeki korkunun yapım tasarımcısı Ben Rock, Hollywood Reporter'a yaptığı açıklamada, planlanan yeni filmle ilgili "Dürüst olmak gerekirse buruk bir sevinç" dedi.

Rock, yönetmenler Daniel Myrick ve Eduardo Sánchez de dahil olmak üzere hiç kimsenin 2000 yapımı Blair Cadısı 2: Gölgelerin Dili (Blair Witch 2: Book Of Shadows) ya da 2016'da çıkan devam filmine dahil olmadığını belirtti.

Rock, Lionsgate ve Blumhouse'un üzerinde çalıştığı mevcut projede bu durumun değişeceğini umsa da şu ana kadar ilk filmden hiç kimseyle temasa geçilmediğini söyledi.

"Şans verilebilirdi"

İlk filmin yaratıcılarının göz ardı edildiğini söyleyen Rock, Joe Berlinger'in çektiği ikinci ve Adam Wingard imzalı 2016 yapımı üçüncü filmin gişede aradığını bulamadığını hatırlattı:

Devam filmlerinin hiçbiri izleyicilerle istenilen bağı kuramadı. Bu yüzden en azından ilk filmin yaratıcılarından bazılarıyla konuşmaya şans verilebilirdi.

İlk filmin ekibinden pek çok kişi, yeni projeye sosyal medya üzerinden tepki gösterdi. Rock'ın yanı sıra Blair Cadısı'nın ortak yapımcılarından biri olan Mike Monello da tepkisini dile getirenler arasındaydı.

"Radikal bir fikir"

Lionsgate ve Blumhouse'la birlikte şirketin kurucusu Jason Blum'ı da etiketleyen Monello, şöyle yazdı:

Radikal bir fikir: Bu projeyi ilk filmi çeken ekibin ellerine teslim etmeyi deneyebilirsiniz. Bilirsiniz, hani bir Blair Cadısı filminin nasıl çekilebileceğini yeniden keşfetmek için bütün seriyi planlamış olan ekip?

Ayrıca, filmin üç başrol oyuncusundan biri olan Joshua Leonard da Instagram'da hayal kırıklığına uğradığını dile getiren bir paylaşımda bulundu. 

Oyuncu, yeni bir film çekileceğini, kendi fotoğrafını kullanan bir haberle öğrenmiş.

"Aslan payını cebe indirenlerin 25 yıllık saygısızlığı"

Leonard, "Küçük punk-rock filmimizle gurur duyuyorum ve hayranları SEVİYORUM" diye yazarak ekledi: 

Ama bu noktada, işimizden elde edilen kârın aslan payını cebe indirenlerin 25 yıllık saygısızlığı sözkonusu ve bu hem iğrenç hem de aşağılayıcı.

Blair Cadısı, pazarlama masrafları hariç 35 bin dolar gibi cüzi bir bütçeyle çekilmiş ve Ocak 1999'da Sundance Film Festivali'nde gösterildiğinde bir anda sansasyon yaratmıştı.

Artisan Entertainment filmi satın almış ve haziranda sinemalarda gösterime sokmuştu. Bir yaz fenomeni haline gelen proje, hem 1999'un en yüksek gişe hasılatı elde eden 10 filminden hem de tüm zamanların en kârlı yapımlarından biri oldu.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, ScreenRant


Prömiyerde olay: İşler çığırından çıktı

Filmde başroldeki Kristen Stewart'a Katy M. O'Brian, Anna Baryshnikov ve Jena Malone eşlik ediyor (A24)
Filmde başroldeki Kristen Stewart'a Katy M. O'Brian, Anna Baryshnikov ve Jena Malone eşlik ediyor (A24)
TT

Prömiyerde olay: İşler çığırından çıktı

Filmde başroldeki Kristen Stewart'a Katy M. O'Brian, Anna Baryshnikov ve Jena Malone eşlik ediyor (A24)
Filmde başroldeki Kristen Stewart'a Katy M. O'Brian, Anna Baryshnikov ve Jena Malone eşlik ediyor (A24)

Eleştirmenlerin beğenisini kazanan yönetmen Rose Glass imzalı Love Lies Bleeding'in cumartesi günü Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenen galası olaylı geçti. 

Başrolünde Kristen Stewart'ın yer aldığı filmin gösterimi sırasında 1400 kişilik salondan homofobik ve kadın düşmanı yorumların yükselmesinin ardından kitlesel bir protesto gerçekleşti. Polisin de olaya müdahalesiyle kaos hüküm sürdü.

Gösterimin toksik bir hal alması üzerine 60'tan fazla kadın izleyici galayı terk ederken, gösterim organizatörleri en az üç fiziksel şiddet vakası yaşandığını öne sürdü.

Katılımcılardan Elina Fischer, Variety'ye yaptığı açıklamada "Olaylar kontrolden çıktı" dedi. 

"Hayatımızdan endişe ettik"

Yaşanan deneyimi "travmatik ve korkunç" diye nitelendiren Fischer şunları ekledi: 

Hayatımızdan endişe ettik çünkü bir film gösterimi sırasında bu gibi sözler söyleyen insanlar bize saldıran insanlardır. Bu yüzden korktuk ve dışarı çıkmak zorunda kaldık.

Sundance ve Berlin gibi seçkin festivallerde eleştirmenlerin beğenisini kazanan A24 yapımı gerilim, henüz Avrupa'nın Frankofon ülkelerinde gösterime girmedi. 

Brüksel Uluslararası Fantastik Film Festivali (BIFFF) kapsamında gerçekleşem bu son gösterim, iki farklı izleyici kitlesini bir araya getiren ve onları feci şekilde kutuplaştıran etkinliğe dönüştü.

Belçikalı dağıtımcı The Searchers'ın, filmi bu yıl içinde gösterime sokması bekleniyordu. Antwerp merkezli dağıtımcı bir açıklama yaparak, "Geçen cumartesi günü Love Lies Bleeding'in BIFFF kapsamındaki gösterimi sırasında yaşanan olaylar karşısında şoke olduk ve hayal kırıklığına uğradık" dedi. 

Homofobik tezahürat ve yuhalamalar

Katılımcıların Variety'ye anlattığına göre, filmdeki eşcinsel romantizmi ön plana çıktığında gösterimdeki saygısız yorumlar kısa sürede daha rahatsız edici bir hal aldı. 

Aşk sahneleri homofobik tezahürat ve yuhalamalar gibi aşırılıklarla karşılanırken cinsel zorlama içeren bir sahneyse alkış aldı.

Festival temsilcileri olayları doğrularken çirkinliğin kalabalığın küçük bir kesiminden geldiği konusunda ısrar etti. BIFFF basın şefi Jonathan Lenaerts, "1400 kişi içinde 10 kişi zaten çok fazla" dedi.

Independent Türkçe, Variety, Deadline


"Cep telefonunu bırakana bedava şarap" uygulaması büyük ilgi gördü

Restoran sahibi, cep telefonu kullanma alışkanlığının artık bağımlılığa dönüştüğünü söyledi (Unsplash)
Restoran sahibi, cep telefonu kullanma alışkanlığının artık bağımlılığa dönüştüğünü söyledi (Unsplash)
TT

"Cep telefonunu bırakana bedava şarap" uygulaması büyük ilgi gördü

Restoran sahibi, cep telefonu kullanma alışkanlığının artık bağımlılığa dönüştüğünü söyledi (Unsplash)
Restoran sahibi, cep telefonu kullanma alışkanlığının artık bağımlılığa dönüştüğünü söyledi (Unsplash)

İtalya'da bir restoran, girişte cep telefonlarını bırakan müşterilere bir şişe şarap hediye ediyor.

İtalya'nın kuzeydoğusundaki Verona şehrinde yer alan Al Condominio adlı restoranın sahibi Angelo Lella, işletmeyi açtıkları marttan beri bu uygulamayı yaptıklarını söyledi.

Müşterilerin birbirleriyle sohbet ederek vakit geçirmesini amaçladıklarını belirten Lella, "Diğerlerinden farklı bir restoran açmak istedik. Dolayısıyla böyle bir formatı tercih ettik" dedi.

İşletme sahibi, teknolojinin insanlar arasındaki iletişimi zayıflattığını belirterek şunları söyledi: 

Her 5 saniyede bir telefonunuza bakmanıza gerek yok. Fakat birçok kişi için artık bu bir uyuşturucuya dönüşmüş durumda. Bizim uygulamamızla telefonu bir kenara bırakıp, iyi bir şarap içme fırsatı yakalıyorlar.

Uygulama kapsamında müşteriler, restorana girişte telefonlarını kendilerine ayrılan kilitli özel kutulara bırakabiliyor.

Telefonlar daha sonra çıkışta garsonlar tarafından kendilerine teslim ediliyor. 

Ayrıca müşterilerden yemeklerle ilgili yorum yazıp kutuya bırakmaları da isteniyor. Restoranın değerlendirmesi sonucunda en iyi yorumu yazan kişiye bir sonraki ziyaretinde bedava yemek veriliyor.

Uygulamaya birçok olumlu tepki geldiğini söyleyen Lella, şu ifadeleri kullandı: 

Müşterilerin yüzde 90'ı ücretsiz şarap karşılığında telefonlarını bir kenara bırakmayı tercih etti. Bunu benimsediklerini görmek çok güzel. Fotoğraflara bakmak ya da telefonlarındaki mesajlara yanıt vermek yerine birbirleriyle sohbet ediyorlar.

İtalya'nın Toskana bölgesinde de Separè 1968 adlı restoran da cep telefonunu bırakan müşterilere indirim çeki veriyor.

Independent Türkçe, Guardian, The Drinks Business


WhatsApp'ın minik değişikliği büyük tepki topladı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

WhatsApp'ın minik değişikliği büyük tepki topladı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

WhatsApp'ta yapılan küçük bir değişiklik, uygulamanın kullanıcıları arasında öfkeye yol açtı.

Kullanıcılar, uygulamadaki konuşmaların içinde görüştükleri kişinin durumu hakkında bilgi görebiliyor. Bu bilgi, ne zaman "çevrimiçi" oldukları ya da "yazıyor..." olup olmadıklarını belirtiyor.

Yakın zamana kadar bu durum mesajlarında büyük harf kullanılmıyordu. Ancak son günlerde bazı kullanıcılar bu mesajların ilk harflerinin büyük harflerle değiştirildiğini fark etti.

Bu hafta @WhatsApp'ta "çevrimiçi" kelimesi büyük harfle yazıldı. Bunun beni bu kadar rahatsız etmesinin nedenini söyleyin.

Bu değişiklik hem Android hem de iOS'ta gerçekleşse de uygulamayı kullanan herkese yansımamış gibi görünüyor. Ayrıca henüz internet ve masaüstü sürümlerine gelmemiş izlenimi veriyor. Bazı kullanıcılar da değişikliğin cihazlarından birine gelip diğerlerine gelmemiş gibi göründüğünü fark etti. 

WhatsApp genellikle yaptığı değişiklikleri (hem büyük hem de küçük) birkaç hafta içinde kullanıma sunuyor. Bu nedenle bu yeni gösterge yakında diğer kullanıcılara da gelebilir.

Birçok kullanıcı bu değişikliğe öfkelenmiş gibi görünüyor. Çoğu kişi yeni görünümün kendisinden değil, uygulamanın neredeyse hiç değişmemiş olmasından rahatsız oldu.

X/Twitter'dan yapılan ve o zamandan beri 1600'den fazla kez yeniden paylaşılan bir gönderi, öfkeyi dile getiriyor gibiydi. 

Gönderide, "WhatsApp'ın çevrimiçi durumunu Çevrimiçi diye değiştirmesi beni mahvetti....... Neden beni böyle üzdünüz?" yazıyordu.

Whatsapp neden "çevrimiçi" ve "yazıyor..." kelimelerinin ilk harflerini büyük yazmış? Lütfen, bu beni iğrendiriyor. 

WhatsApp bu değişiklikle ilgili sorulara henüz yanıt vermedi.

Diğer uygulamalar da kelimenin büyük harfle yazılıp yazılmayacağı konusunda tutarlı değil. Örneğin Meta'nın diğer büyük sohbet platformu Facebook Messenger'da çevrimiçi göstergesi büyük harfle yazılırken, rakip uygulama Telegram'da küçük harfle yazılıyor. 

Independent Türkçe


Rihanna ve A$AP Rocky'nin 2024 Met Gala'ya katılacağı bildirildi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Rihanna ve A$AP Rocky'nin 2024 Met Gala'ya katılacağı bildirildi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Mayısın ilk hafta sonunun yaklaşmasıyla, Met Gala'ya yönelik beklentiler hızla artıyor ve A sınıfı katılımcılardan oluşan seçkin liste yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Bu yıl ünlüler, Metropolitan Sanat Müzesi'nin kostüm enstitüsünü desteklemek amacıyla düzenlenecek gözde etkinlikte, modanın "uyuyan güzellerine" saygılarını sunarken (bazıları Elizabeth dönemine kadar uzanan 250 arşiv parçası) üç doğal bölge olan kara, deniz ve gökyüzüyle sektörün bağlantısına odaklanacak. Kırmızı halı töreni için organik haute couture dokular ve çiçek süslemeleriyle giyinmeyi garantileyen yıldızlar arasında Met Gala'da deneyimli iki isim yer alıyor: Rihanna ve A$AP Rocky.

Page Six'e konuşan bir kaynağa göre, Grammy ödüllü Rihanna ve ünlü rapçi 6 Mayıs'ta düzenlenecek galaya katılacak.

Sevilen ikili geçen yıl da etkinliğe katılmak için çıkmış ancak çok geç kalmışlardı. İkili (ikinci bebeklerine hamile olan Rihanna) ne zaman gelecekleri belli olmadığı için Vogue'un canlı yayınını kesmek zorunda kalmasının ardından kırmızı halıya damga vurmuştu.

Varış saatlerine rağmen Diamonds'ı seslendiren şarkıcı ve Everyday'le tanınan rapçi, kameralar karşısında göz kamaştırmıştı. Rihanna özel tasarım muhteşem bir beyaz Valentino elbise ve büyük güllerle kaplı kapüşonlu bir şal giyerken, A$AP kot üzerine giydiği ekoseli kiltle birlikte takım elbise ceketi, yakalı gömlek ve ince kravatla tamamladığı kombiniyle gündelik şıklığı örneklendirmişti.

Çiftin Karl Lagerfeld temalı etkinlikte göz kamaştırması şaşırtıcı değildi. Rihanna ve A$AP bir süredir moda dünyasının içinde yer alıyor ve her ikisi de kendi kuşaklarının "stil ikonları" diye nitelendiriliyor.

Mayıs 2024 sayısının kapak konusu için Interview Magazine'le yaptığı son röportajda iki çocuk annesi Rihanna, A$AP'in giydiği kıyafetlerin yanında kendisini "serseri" gibi hissettiğini itiraf etmişti.

Mel Ottenberg'e verdiği röportajda Rihanna, "Bu adamın yanında kendimi çok serseri gibi hissediyorum. Sanki onun asistanı gibi görünüyorum. Uçağa biniyorum" demişti.

O sırada eşofman giyiyor olmalıyız. Ama o komple Bottega takım elbise giymek istiyor. Ben de 'Bana bunu neden yapıyorsun?' diyorum.

Rihanna, son zamanlarda bir "anne" gibi giyindiğini söylemişti.

Ünlü şarkıcı, "Daha çok çocukları şık giydirmek için zamanımı harcıyorum ve sonra şöyle diyorum: 'Onların yanında giyebileceğim en rahat kıyafet hangisi? Yüzlerine ya da vücutlarına rahatsızlık vermeyecek ya da onları düzgün tutamıyormuşum gibi hissettirmeyecek kıyafet hangisi?" diye açıklamıştı.

Anneler gerçek hayatta rahatına düşkün giyinir.

Page Six'in haberine göre bu yılki Met Gala'ya katılacağı kesinleşen diğer ünlüler arasında Gisele Bündchen, Kendall Jenner, Uma Thurman, Cara Delevingne, Sarah Paulson, Lily Gladstone ve Ayo Edebiri ve Olivia Rodrigo yer alıyor. 
Independent Türkçe