Arkun, İbn Haldun efsanesini yıkıyor!

Sosyoloji veya tarih felsefesinin kurucusu olmadığını söyledi

Muhammed Arkun
Muhammed Arkun
TT

Arkun, İbn Haldun efsanesini yıkıyor!

Muhammed Arkun
Muhammed Arkun

Cezayirli İslam düşünürü Muhammed Arkun (Arkoun), İbn Haldun’un inanç konusunda gelenekçi ve kapalı bir konum benimsediğini düşünüyor. Kendi deyimiyle insanları cihada çağırıyor, ‘isteyerek veya istemeyerek’ imana getiriyordu. Bu, İbn Haldun'un en üst düzeyde aydınlatıcı bir düşünür olduğunu düşünen okuyucuları şaşırtabilir! Ne yazık ki bu, doğru değil. Diğer radikal gelenekçi isimler gibi dışa kapalı ve diğer tüm dinlerin yanlış olduğuna inanıyordu. Yanılgı içinde yanılgı… Bu, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen “Şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîlerden de Allah’a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir” (Bakara/62) yüce ayet-i kerimesine aykırıdır. Bu anlamda ‘İbrahimî din’ ifadesi yanlış değildir. Aksine tamamen doğru ve Kur’an’a uygundur. Bu, dinleri birbirine karıştırmak anlamına gelmez. Yeni gönderilen din öncekinin yerini alır. Bu, mümkün değil, hoş karşılanmaz hatta imkânsız! Ancak İbrahimî dinler arasında yakınlaşma, mümkündür ve hatta arzu edilir. Muhammed Arkun, tüm hayatını tarih boyunca dar mezhep ayrımlarını ortadan kaldırmak ve üç din arasında düşmanlık ve ayrım yerine yakınlaşma ve anlaşma sağlamaya çalışmakla geçirdi. Bunu deha ve yetenekle yapmış ve İslam düşüncesinin ufkunu uç noktalara kadar genişletmiştir. Arkun’un saygı duyduğu ve onun entelektüel önemini bilen ünlü İsviçreli Teolog Hans Küng’ün dediği gibi, “Dinler arası barış olmadan dünyada barış olmaz”. Kur'an'ın İsrailoğullarının peygamberlerinin kıssalarıyla dolu olduğunu biliyoruz. Musa bin İmran ismi 130 defadan, İbrahim el-Halil ismi ise 60 defadan fazla zikredilmiştir. Dolayısıyla İslam, mükemmel bir İbrahimî dindir. Üç tevhidi dininin kökü, kesinlikle birdir. Böylece Budizm ve Hinduizm v.b. Uzak Doğu dinlerinden tamamen farklıdır. Her halükârda, Kur'an-ı Kerim dini çeşitliliğini ve diğer İbrahimî dinlerin meşruiyetini açıkça tanır. Ancak İbn Haldun ve geri kalan bağnaz ve kapalı fikirli gelenekçiler bunu kabul etmiyor. Onların sözleri Kuran'dan daha mı önemli? Allah'ın kelamı onun üzerinde ve ötesindedir. Bu nedenle İbn Haldun'u Arap İslam mirasında özgür, aydın ve hoşgörülü düşüncenin öncüsü saymak yanlıştır. Bu gerçeklerden uzaktır. İbn Haldun, başkalarına entelektüel açıklık açısından Farabi, İbn Sina, el-Maarrî veya İbn Arabi değildir. Kuşkusuz, şehircilik ve sosyoloji üzerine yaptığı çalışmalar kadar, medeniyetlerin nasıl ortaya çıktığı, yükseldiği ve düştüğü konusundaki teorileri takdiri hak ediyor. Bununla birlikte dini düzeyde, kapalı fikirli ve gelenekçi olarak kaldı. Hatta keskin bir felsefe düşmanıydı. Ünlü eseri ‘Mukaddime’de ‘Felsefenin iptaline ve filozofların fesadına dair’ ismiyle ayırdığı müstakil bölümde bunu açıkça ifade etmiştir. İbn Haldun söz konusu bölümde Farabi ve İbn-i Sina’yı, Yunan filozoflarını takip ettikleri için ‘Allah’ın saptırdığını’ kişiler arasında olduklarını söylüyor. Ayrıca söyledikleri veya ‘ileri sürdükleri her şeyin tüm yönleriyle yanlış olduğunu’ iddia ediyor. Bu nedenle İbn Haldun konusunda büyük sanrılara kapılmamalıyız. Etrafına örülen tüm bu efsanevi hale, bazı parıltı ve aydınlanmaları ihmal etmeden parçalanmalıdır. Entelektüel sınırlarını bilmeli ve ona hacminden veya değerinden fazlasını vermemeliyiz. İbn Haldun sosyoloji ve antropolojinin kurucusu değildir! Bu saçmalık. Bu, geçmişin şimdiki zamana yansımasıdır. İbn Haldun, tarih felsefesinin kurucusu değildir. İbn Haldun; Montesquieu, Hegel veya Karl Marx değildir! Bunlar mübalağa ve abartılardır.
Ancak Arkun, Hristiyanlık ve Musevilik gibi diğer dinlerdeki radikal isimlerin dışa kapalılık ve taassup açısından İbn Haldun’a benzediği de belirtiliyor. Hristiyan gelenekçi, Hristiyanlığın dünyadaki tek gerçek din olduğuna ve diğer dinlerin yanlış ve Tanrı tarafından kabul edilemez olduğuna kesin olarak inanır. Yahudi gelenekçiler için de durum aynıdır. Tüm bunlardan sonra Arkun, şu temel fikre ulaşıyor: ‘Orta çağın zihniyeti ile modern zamanların zihniyeti arasında bir ayrım yapılması gerekiyor.’ Orta çağ zihniyeti, hoşgörülü, açık, din ve inanç çeşitliliğinin meşruiyetine inanan ve peşinen kimseye peşin hüküm vermeyen modern zihniyetten farklı olarak, dışlayıcı tekfirdi. Modern zihniyet, dini ne olursa olsun, hiç kimseyi Allah'ın lütfunun dışında bırakmaz. Yeter ki kişi, iyi ve iyilik yapan olsun. Bu nedenle örneğin Fransa’daki modern laik devletin tüm dinleri tanıdığını ve saygı duyduğunu ve takipçilerine, dinlerinin ibadetlerini ve ritüellerini diledikleri ve arzu ettikleri gibi yapma olanağını sağlamasını ele alalım. Fransa’da 2 bin 500’den fazla cami var. Buna kim inanır? Bu eski Hristiyan gelenekçi devlet, din olarak yalnızca Hristiyanlığı kabul ediyordu. Hatta Hristiyanlık içinde bile yalnızca tek bir mezhebi, papalığın da benimsediği Katolikliği tanıyordu. Bu nedenle diğer bir mezhep olan Protestan mezhebi de tarih boyunca Aydınlanma modernitesinin zaferine kadar zulüm görmüştür. Bu, Orta Çağ boyunca inanca egemen olan tekfirci köktendinci teolojidir.
Ancak kabul edilmelidir ki, Avrupa Hristiyanlığı, papalık Katolik versiyonunda son zamanlarda gelişmiştir. Orta Çağ tekfir teolojisine kıyasla büyük bir sıçrama kaydetti. Eski teolojik inancını yenileyerek mutlak ilahi gerçeği tekelinde tutmaktan vazgeçip tarihi amansız düşmanı İslam da dahil olmak üzere diğer dinlerin meşruiyetini kabul etti. Batı Hristiyanlığı da geçmişte Haçlı seferlerini ateşleyen, bizim ‘cihat’ kavramamıza tekabül eden kutsal savaş kavramından vazgeçti. Aksine ‘inanmayanların’ daha doğrusu herhangi bir dinde dindar olmayanların varlığının meşruiyetini tanıdı. “Eğer inanç derinlerden özgürce yayılmıyorsa, bunun bir anlamı yoktur” dedi. İnanç, insanlara zorla dayatılmaz. Bu, Kur’an-ı Kerim’deki ‘Dinde zorlama yoktur’ (Bakara/256) ve ‘O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?’ (Yunus/99) buyruklarıyla mutabıktır. Ardından Hristiyan Kilisesi, şiddeti ve kan dökmeyi mubah kılmanın Tanrı’ya inanmakla uyuşmayan, bir araya gelemeyecek iki zıt durum olduğunu açıkladı. Öldüren ve katletmenin ilahi meşruiyetini saptıran iman, iman değildir. Ayrıca Kilise inanç ve vicdan özgürlüğünü ilk kez tanıdı. Kısacası; Hıristiyan Kilisesi daha sonra kefaret teolojisini terk etti. Aydınlanma teolojisini benimseyip modernite ile uzlaştı. Bu büyük teolojik devrim, 1962-1965 yılları arasında İkinci Vatikan Konseyi'nin toplanması sırasında gerçekleşti ve daha sonra bugüne kadar daha da yerleşik bir hale geldi. Papa Francis'in açıklamalarına ve harika insani tutumlarına bakın. Avrupa'da son iki yüzyılda meydana gelen tüm bu büyük özgürlükçü teolojik devrim, şimdiye kadar İslam dünyasında meydana gelmemiştir. Bu bize huzursuzlukların, iç savaşların, katliamların, ‘DEAŞ’ın...vb. nedenini açıklıyor. Bunun nedeni, Aydınlanma devriminin, Avrupa'da olduğu gibi, derinlere kök salmış karanlık düşünceye karşı bizde henüz zafer kazanmamış olmasıdır. Bu, Batı'da ve Doğu'da her yerde bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklerin gerçeği. Ancak söylemek yasak! Bu nedenle halklarımız mezhep fanatizminin büyük bölünme ve patlamalarından muzdariptir. Dicle ve Fırat sularının söndüremediği yakıcı, taşkın bir fanatizm. O halde sorun, politik olmadan önce dini ve teolojiktir. Ulusal birliğin oluşmasını engelleyen ve hatta bölünmüşlüğü bölmekle tehdit eden bu patlayıcı fanatizmlerdir. Bu karışıklık, endişe ve terör ortamında artık kimse kimseye güvenmiyor.
Ancak Arkun, Arap-İslam arenasında İbn Haldun'un hoşgörüsüz, kapalı görüşlü duruşuna karşı çıkan başka bir pozisyonun olduğunu belirtiyor. Gerçek bir insancıl ile ahlaki bir duruş vardı. Bu, İbn Miskeveyh, Ebû Hayyân et-Tevhîdî, Ebu’l-Hasen el-Âmirî’nin tutumuydu. O büyük yüzyılda büyüyen ve yazan tüm o harika nesil. Bu nedenle Arkun, doktora tezi için ‘Nezʿâtu’l-ensene fi’l-fikri’l-ʿArabî’ (10. Yüzyıl Arap Hümanizmi) büyük başlığı seçti. Biz buna tüm yaratıcı entelektüel akımlara açılan ve artık tek bir akımla; yani ‘cevheri ilimlere’ ya da şimdi ‘entelektüel istila’ dediğimiz şeye düşman olan geleneksel muhafazakâr akımla sınırlı olmayan altın çağ diyoruz. İbn Haldun ise 14’üncü yüzyılda yani çöküş devrinde yaşamış ve yazmıştır. Felsefeye, yani eleştirel, rasyonel düşünceye düşmanlığı bundandır.
Son olarak, Farabi, et-Tevhidi, İbn Sina ve altın çağ kutuplarının geri kalanının sorduğu cesur, eleştirel soruların, geniş bir entelektüel kesimi de kapsayan radikalizm sokağının gazabından korktuğumuz için artık soramadığımız söylenebilir. Şimdi kim Maarri'nin ‘inanç özgürlüğü’ hakkında söylediklerini veya İbn Arabi'nin ‘aşk dini’ hakkındaki ölümsüz ayetlerini kim aktarabilir? Ona utançla bakıyorlar ve belki de onu bir yabancı ajan olarak görüyorlar. Yani bin yıl önce mümkün olan, bin yıl sonra imkânsız hale geldi. 10’uncu ve 11’inci yüzyılda mümkün olan, 21’inci yüzyılda imkânsız hale geldi...



Komplo teorilerinin odağındaki Kate Middleton nerede?

Gazeteci Piers Morgan, Middleton'la ilgili "Bana öyle şeyler söylendi ki, eğer yarısı bile doğruysa, yaşananlar epey endişe verici" dedi (AP)
Gazeteci Piers Morgan, Middleton'la ilgili "Bana öyle şeyler söylendi ki, eğer yarısı bile doğruysa, yaşananlar epey endişe verici" dedi (AP)
TT

Komplo teorilerinin odağındaki Kate Middleton nerede?

Gazeteci Piers Morgan, Middleton'la ilgili "Bana öyle şeyler söylendi ki, eğer yarısı bile doğruysa, yaşananlar epey endişe verici" dedi (AP)
Gazeteci Piers Morgan, Middleton'la ilgili "Bana öyle şeyler söylendi ki, eğer yarısı bile doğruysa, yaşananlar epey endişe verici" dedi (AP)

Yakın zamanda Kate Middleton'ın komada olduğuna, yüzünü gerdirdiğine ya da gerçekten öldüğüne dair çeşitli söylentilere rastlamış olabilirsiniz. Gerçekten bildiğimiz şeyse Middleton'ın Noel'den sonraki birkaç aydır kamuoyunda görülmediği.

Galler Prensesi'nin ocakta geçirdiği "planlı bir karın ameliyatından" sonra iyileşmekte olduğu iddia ediliyor. Sarayın "iyi olduğuna" dair verdiği muğlak güvencelere rağmen işin içinde bir bit yeniği olduğuna dair söylentiler dolaşıyor. 

Galler Prensesi'nin sadece birkaç bulanık ve/veya üzerinde oynanmış görüntüde yer alması spekülasyonları daha da artırdı. 

Middleton'ın ortalarda görünmemesi artık pilot Amelia Earhart'ın kaybolması ya da hava korsanı D.B. Cooper'ın uçak kaçırmasıyla yarışacak bir gizeme dönüşüyor. 

Geçen hafta hafta gözler yıllardır Prens William'la ilişkisi olduğu öne sürülen ve Cholmondeley Markizi olarak da bilinen Rose Hanbury'ye çevrildi. 

Andy Cohen'in salı gecesi sohbet programı Watch What Happens Live'da ifade ettiği gibi:

Kate Middleton'a neler oluyor?

İşte Kate Middleton'ın ortadan kaybolmasına dair bilinmesi gereken her şey...

Kate gerçekten ameliyat oldu mu?

Bu karmaşa 17 Ocak'ta sarayın Middleton'ın "planlı" bir karın ameliyatı geçirdiğini paylaşmasıyla başladı. 

Açıklamaya göre Middleton iyileşme sürecine evde devam etmeden önce iki hafta hastanede kalacak ve muhtemelen Paskalya'ya (31 Mart) kadar halka açık etkinliklere katılmayacaktı. 

Açıklamada ayrıca Middleton'ın "kişisel tıbbi bilgilerinin" gizli kalmasını istediği kaydedildi. 

29 Ocak'ta Saray, Middleton'ın iyileşmeye devam etmek için eve gittiğini ve "iyi bir ilerleme" kaydettiğini belirten bir güncelleme yaptı.

Ardından şubat sonlarında Prens William, Kensington Sarayı'nın "kişisel bir mesele" olarak nitelendirdiği bir nedenden ötürü, 2023'te ölen vaftiz babası Yunanistan Kralı Konstantin için düzenlenen bir törene katılmaktan vazgeçti. 

Son dakika değişikliği kraliyet gözlemcilerini şaşırttı, özellikle de William'ın ayin sırasında konuşma yapması beklendiği için. 

Saray, William'ın hangi kişisel meseleden dolayı törene katılmadığı konusunda ayrıntılı bilgi vermese de bir kraliyet yardımcısı, muhtemelen William'ın yokluğunun Middleton'ın sağlığı hakkında spekülasyonlara yol açacağını tahmin ederek CNN'e açıklama yaptı ve Galler Prensesi'nin "iyi olmaya devam ettiğini" söyledi.

İyi olduğuna inanan var mı?

Bu şifreli güncellemeler, Middleton'ın aslında iyi olmadığına dair çılgın spekülasyonları daha da körükledi. 

Bir noktada sosyal medyada, Middleton'ın Brezilya usulü popo kaldırma ameliyatı geçirdiğine ya da İskoçya'daki Willy Wonka etkinliğine katıldığına dair teoriler dolaşıyordu. 

Bazı sosyal medya kullanıcılarıysa Middleton'ın yokluğunun Prens William'la boşanıyor olmalarına bağlanabileceğine inanıyor. 

Galler Prensesi için "Belki de Banksy'dir?" diyerek şaka yapanlar bile var.

Bir sosyal medya kullanıcısıysa gizemli kayboluşun suçunu Konsort Kraliçe Camilla'ya attı:

Kraliçe Elizabeth öldü, Kral Charles kanser, Prenses Diana öldü, Kate Middleton kayıp, sanırım burada kimin suçlu olduğunu hepimiz biliyoruz...

Gittikçe artan komplo teorilerin ortasında Middleton'ın bir temsilcisi, Page Six'e konuşarak prensesin "iyi durumda" olduğunu yineledi ve ekledi: 

Kensington Sarayı ocakta prensesin iyileşme süresini açıkça belirtmişti ve biz sadece önemli güncellemeler sunacaktık. Bu yönlendirme hâlâ geçerli.

Middleton, Noel'den beri hiç görüldü mü?

Mart başlarında Middleton, Noel'den bu yana ilk kez görüldü. TMZ'ye göre Windsor Kalesi yakınlarında bir arabada annesi Carole'la birlikte güneş gözlükleri takmış ve anlaşılmaz bir ifadeyle fotoğraflandı. 

Bu arada Prens William'ın bir temsilcisi People'a "sosyal medyaya değil işine odaklandığını" söyledi.

Pazar günü William ve Kate'in resmi sosyal medya hesapları Anneler Günü (Birleşik Krallık'ta Mart ayında kutlanır) dolayısıyla Kate'in üç çocuğuyla birlikte çekilmiş bir fotoğrafını paylaştı. 

Fotoğraf, başlangıçta prensesin iyi olduğunun kanıtı olarak görüldü. Ancak birkaç haber kuruluşu, üzerinde oynandığını gösteren kanıtları gerekçe göstererek fotoğrafı geri çekti. Bu durum dedikoduların daha da büyümesine neden oldu.

Geçen pazartesi Kate ve Williams'ın X'teki resmi hesabından yapılan bir paylaşım, tuhaf bir şekilde düzenlenmiş fotoğrafı Kate'in kendisinin değiştirdiğini iddia ederek açıklamaya çalıştı. 

"C" imzalı mesajda "Birçok amatör fotoğrafçı gibi ben de zaman zaman düzenleme denemeleri yapıyorum" deniyordu: 

Dün paylaştığımız aile fotoğrafının neden olduğu karışıklık için özürlerimi iletmek istedim.

Birkaç saat sonra prenses, Westminster Abbey'deki bir gösteriye gitmekte olan Prens William'la birlikte Windsor Kalesi'nden çıkarken görüldü. 

People'a göre Kate özel bir randevuya bırakıldı. Doğal olarak, bu fotoğraf da Photoshop suçlamalarına yol açtı ancak fotoğrafçı kırpma ve ışıklandırmanın ötesinde düzenleme yaptığını reddetti.

Peki ya Markiz?

Tüm bu gevezeliklerin ortasında bazı medya kuruluşları, William'ın Rose Hanbury'yle ilişki yaşadığı iddiasını yeniden ele almak için harika bir zaman olduğuna karar verdi. 

Daha resmi olarak Cholmondeley Markizi olarak bilinen Hanbury, bir noktada kraliyet çiftinin yakın bir arkadaşıydı. Ancak 2019'da magazin basını Middleton'la aralarının bozulduğunu bildirdi. 

O sıralarda haftalık magazin dergisi In Touch, Prenses Kate'in Hanbury'yle ilişkisi konusunda William'la yüzleştiğini ve eşinin "hiçbir şey olmadığını söyleyerek gülüp geçtiğini" iddia etti. 

Tüm bunlar Kate'in ortadan kaybolmasının, yaklaşan bir boşanmayla açıklanabileceği söylentisini ortaya atmak içindi.

Saray ne saklıyor?

Gazeteci Piers Morgan, Uncensored adlı programında konuyu gündeme getirerek prensesin "durumunun iyi olabileceğini" ve Saray'ın komplo teorilerini bastırma çabalarının "yanlış olduğunu" söyledi. 58 yaşındaki Morgan daha sonra "Saray'ın bir şeyler saklıyor olabileceğini" iddia etti.

2020'de Kaliforniya'nın Montecito kentine taşınmalarından bu yana Kate Middleton ve eşi Prens William'la konuşmayan Meghan Markle'ın bile baldızına destek vermeye çalıştığı iddia edildi.

Bir kraliyet uzmanı, Markle'ın "Kate'in sağlığıyla ilgili gerçekten endişeli" olduğu ve Middleton'la bağlantı kurmak için birkaç kez Kensington Sarayı'na ulaştığı iddiasında bulundu.

Ayrıca geçen hafta sohbet programı Watch What Happens Live sırasında sunucu Andy Cohen, Britanyalı komedyen John Oliver'a herkesin düşündüğü şeyi sordu: 

Kate Middleton'a neler oluyor?

Oliver, "18 ay önce ölmüş olma ihtimali sıfır değil" diye yanıt verdi ve ekledi: 

Aksi kanıtlanana kadar, onu bugünkü gazetenin bir kopyasıyla görene kadar.

Independent Türkçe, The Cut, Variety, TMZ, Page Six, In Touch, CNN, People


Game Of Thrones'un yıldızından Jon Snow dizisiyle ilgili açıklama

Yazar George R.R. Martin'in kitaplarından uyarlanan fantastik dizi, ilk kez 2011'de izleyiciyle buluşmuş ve Westeros'un tehlikeli dünyasına hayat vermişti (HBO)
Yazar George R.R. Martin'in kitaplarından uyarlanan fantastik dizi, ilk kez 2011'de izleyiciyle buluşmuş ve Westeros'un tehlikeli dünyasına hayat vermişti (HBO)
TT

Game Of Thrones'un yıldızından Jon Snow dizisiyle ilgili açıklama

Yazar George R.R. Martin'in kitaplarından uyarlanan fantastik dizi, ilk kez 2011'de izleyiciyle buluşmuş ve Westeros'un tehlikeli dünyasına hayat vermişti (HBO)
Yazar George R.R. Martin'in kitaplarından uyarlanan fantastik dizi, ilk kez 2011'de izleyiciyle buluşmuş ve Westeros'un tehlikeli dünyasına hayat vermişti (HBO)

Game of Thrones'un yıldızı John Bradley, Jon Snow spinoff'unda aktör Kit Harington'la yeniden bir araya geleceği söylentilerine açıklık getirdi. 

Bradley, 2011-2019'da 8 sezon boyunca devam eden popüler HBO dizisinde hayranların çok sevdiği Samwell Tarley rolünü oynamıştı. 

Büyük bir hit olan Game of Thrones'dan sonra prequel (orijinal yapımdaki olayların öncesini anlatan dizi ya da film) House of the Dragon da izleyicilerin beğenisini kazandı. 

Uzun zamandır Jon Snow'u merkeze alacak bir spinoff çekileceğine dair söylentiler dolaşıyor ancak haberlerinin 2021'de ortaya atılmasından bu yana somut bir gelişme olmadı.

Bradley, yeni Netflix dizisi 3 Cisim Problemi'nin (3 Body Problem) tanıtımı için ComicBook.com'a röportaj verdi. 

Röportaj sırasında 35 yaşındaki aktöre, hangi olayın daha olası olduğunu düşündüğü soruldu: 

Uzaylı yaşamının kesin kanıtı mı yoksa Sam ve Jon'un yeniden bir araya gelmesi mi?

Oyuncunun yanıtı anlaşılabilir bir şekilde muğlaktı ancak Bradley, spinoff'ta görünme şansını göz ardı etmedi.

"Bunlardan birinin diğerinden daha çok benim elimde olduğunu söylemeliyim" diye söze başlayan Britanyalı aktör ekledi:

Ama bu neyi daha çok istediğinize bağlı. Hangisini tercih edersiniz? Hizmetinizdeyim. Bence bir şey diğerinden daha imkansız olamaz. Ya imkansızdır ya da değildir. Mümkün ve imkansız arasındaki mesafe çok büyüktür.

Game of Thrones'un dizi sorumluları David Benioff ve Dan Weiss da geçen aylarda bir Jon Snow spinoff'u geliştirilmesi olasılığına değinmişti.

Game of Thrones'un yaratıcıları, Hollywood Reporter'a verdikleri röportajda Jon Snow'un devam dizisine değinerek, bu projeye dahil olup olmayacaklarını "bilmediklerini" söylemişti.

Bununla birlikte Benioff ve Weiss, "sakalında gerçek aklar olan" Harington'ın canlandırdığı çok daha yaşlı bir Jon Snow fikrini ortaya atmıştı:

Belki biz 80 yaşına geldiğimizde ve Kit emekliliğe yaklaştığında, sakalında gerçek aklarla o pelerini tekrar giyebilir.

Independent Türkçe, ScreenRant, Hollywood Reporter


Ünlü dizinin izleyicileri yakıcı bir soruyla karşı karşıya kaldı

Fotoğraf: BBC
Fotoğraf: BBC
TT

Ünlü dizinin izleyicileri yakıcı bir soruyla karşı karşıya kaldı

Fotoğraf: BBC
Fotoğraf: BBC

Death in Paradise izleyicileri, bir erkek karakterin diziden ayrılıyor gibi görünerek merakta bıraktığı acı verici bölüm sonunun ardından yakıcı bir soruyla baş başa kaldı.

BBC dizisi şubatta özel 100. bölümüyle 13. sezonu için geri dönmüştü. Bu bölümde, ilk görünüşü 10 yıldan fazla bir süre önce olan esas karakterin sürpriz geri dönüşüne yer verilmesinin yanı sıra uzun süredir dizinin hayranı olanları hayal kırıklığına uğratan kilit bir eksiklik de vardı. 

Son bölümde ana karakter Dedektif Neville Parker'ı canlandıran Ralf Little, dizinin geçtiği Saint Marie adasından ayrılacağını açıkladı ve bu durum da Little'ın dizideki zamanının sona erdiği endişesine yol açtı.

13. sezonun sondan ikinci bölümü de bu endişeleri gidermek için hiçbir şey yapmadı. Bölümde Neville, diziye geri dönen ve hayranların favorisi olan Joséphine Jobert'ın canlandırdığı Dedektif Çavuş Florence Cassell'le nostaljik bir şekilde yeniden bir araya geldi ve bu da Neville'in ayrılma planlarını doğruladığını gösterdi.

Bölümün bir sahnesinde Naomi, Neville'i ziyaret edip ona ne zaman bavul toplamayı planladığını soruyor. Neville, yerine geçecek kişiyi ima ederek şöyle cevap veriyor:

Hâlâ yapmam gereken bir sürü şey var, yolculuk için eşya almalıyım, konaklama için rezervasyon yaptırmalıyım. Ayrıca taşınacak bir sonraki kişi için Harry'nin diyet gereksinimlerinin bir listesini yapmam gerekiyor. Dün gece buna başlayacaktım ama dava dikkatimi dağıttı.

Bölümün final sahnesinde Neville, iş arkadaşlarıyla veda için toplanıp içki içmelerinin ardından uçağa binmeden önce Florence'le son bir görüntülü görüşme yapıyor. 

Florence'a şunları söylüyor:

Havaalanındayım. Az önce veda içkilerimi içtim; Komiser küçük bir konuşma yaptı, genel olarak iltifat etti. Bana karşı şimdiye kadarki en nazik konuşmasıydı. Eksik olan tek şey sendin.

Florence orada olamadığı için özür diledikten sonra Neville şöyle ekliyor:

Neyse bu sadece benim fikrim, gidip uçağıma yetişsem iyi olacak. Sanırım bu bir veda, yine.

İzleyiciler daha sonra bölümdeki sahnenin uçağın kalkış anına geçmesinden önce Neville'in adaya son bir kez baktığını gördü. Ancak kritik biçimde Neville'in uçağa bindiğini hiç görmedik ve bölümün sonu, onun gerçekten adadan ayrılıp ayrılmadığını görmek için bir hafta beklemek zorunda olan hayranları endişelendirdi.

Bir izleyici, "Peki, uçak kalktığında içinde miydi? Asıl soru bu" diye sorarken, bir başka hayran X/Twitter'da şunları ekledi:

Böyle bitiremezsiniz!

Bir kullanıcı benzer bir yorumda bulunarak  ""Ne???? Hayır, bölümü burada bitiremezsiniz" derken, bir başka izleyici de büyük soruyu sordu:

Bekle, Ralf Little gerçekten gidiyor mu?!

Death in Paradise'ın finali 24 Mart Pazar günü Birleşik Krallık saatiyle 09.00'da BBC One'da yayımlanacak.
 

Independent Türkçe


İlk filmi üç haftada ezdi geçti: Epik bilimkurgu gişeyi kasıp kavuruyor

Dune 2'nin başrollerinde Paul Atreides'i canlandıran Timothée Chalamet ve Chani'ye hayat veren Zendaya yer alıyor (Warner Bros)
Dune 2'nin başrollerinde Paul Atreides'i canlandıran Timothée Chalamet ve Chani'ye hayat veren Zendaya yer alıyor (Warner Bros)
TT

İlk filmi üç haftada ezdi geçti: Epik bilimkurgu gişeyi kasıp kavuruyor

Dune 2'nin başrollerinde Paul Atreides'i canlandıran Timothée Chalamet ve Chani'ye hayat veren Zendaya yer alıyor (Warner Bros)
Dune 2'nin başrollerinde Paul Atreides'i canlandıran Timothée Chalamet ve Chani'ye hayat veren Zendaya yer alıyor (Warner Bros)

Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki (Dune: Part Two) gişede yeni bir dönüm noktasına doğru hızla ilerliyor. 

Yönetmen Denis Villeneuve'ün bilimkurgu türündeki devam filmi, 208 milyon doları Kuzey Amerika'da olmak üzere dünya çapında 494,7 milyon dolar hasılat elde etmeyi başardı. 

Çok az film bu başarıya erişiyor

Filmin bugün 500 milyon dolar sınırını aşması bekleniyor, ki bu kazanç pandemi sonrası dönemde çok az filmin ulaşabildiği bir rakam.

Dune 2, şu anda ABD ve dünya gişelerinde 2024'ün en yüksek hasılat yapan filmi konumunda. 

Gösterimdeki döndüncü haftasına giriş yapan devam filmi, dünya çapında 433 milyon dolar gişe hasılatı elde eden selefini geride bırakmayı da başardı.

2021 yapımı ilk Dune, sinemalarda ve HBO Max'te aynı anda gösterime girdiği için Kuzey Amerika gişesinde aradığını bulmamıştı. 

ABD ve Kanada dışında, Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki Çin (36 milyon dolar), Birleşik Krallık (32,8 milyon dolar), Almanya (25 milyon dolar), Fransa (24,9 milyon dolar) ve Avustralya'da (15,6 milyon dolar) en yüksek hasılatı elde etti.

Övgüler kulaktan kulağa yayıldı

Kulaktan kulağa yayılan övgüler ve premium formatlara gösterilen ilgi Dune 2'nin bilet satışlarının artmasını sağladı. 

Film hafta sonu boyunca sadece Imax ekranlarından 100 milyon doları aşarak bu kilometre taşına en hızlı ulaşan 7. film oldu.

Frank Herbert'in 1965 tarihli ufuk açıcı romanının ikinci yarısına dayanan hikaye, güçlü kraliyet ailesine ihanet ettikten sonra çölde güvenlik arayan Paul Atreides'in efsanevi macerasını sürdürüyor.

Filmin yüksek profilli oyuncu kadrosunda seriye yeni katılan Austin Butler, Florence Pugh ve Christopher Walken'ın yanı sıra Rebecca Ferguson, Anya Taylor-Joy, Javier Bardem, Josh Brolin, Stellan Skarsgard, Dave Bautista ve Charlotte Rampling de yer alıyor.

"Kültüre gerçekten nüfuz etti"

Dune'un yapımcısı Mary Parent, "Kültüre gerçekten nüfuz etti" demişti:

Tüm işaretler uzun vadede büyük başarı yakalayacağına işaret ediyor.

BoxOffice.com baş analisti Shawn Robbins, "Çölde vaha gibi" diyerek eklemişti:

Dune 2, hem sinema salonlarında hem de tüm Hollywood'da göz kamaştırıyor.

IMAX CEO'su Rich Gelfond ise "Hasılatın daha yüksek olmamasının tek nedeni koltuklarımızın tükenmesiydi" demişti.

Independent Türkçe, CNBC, Variety, ScreenRant


İzleyicilerin sevmediği Russell Crowe filmi 10 yıl sonra Netflix'te hit oldu

160 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film gişede 359 milyon dolar kazanmıştı (Paramount Pictures)
160 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film gişede 359 milyon dolar kazanmıştı (Paramount Pictures)
TT

İzleyicilerin sevmediği Russell Crowe filmi 10 yıl sonra Netflix'te hit oldu

160 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film gişede 359 milyon dolar kazanmıştı (Paramount Pictures)
160 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film gişede 359 milyon dolar kazanmıştı (Paramount Pictures)

Russell Crowe'un başrolde olduğu 2014 yapımı epik İncil draması Nuh: Büyük Tufan (Noah), Netflix'in küresel hitlerinden biri haline geldi. 

Darren Aronofsky'nin yönettiği ve kutsal kitaplardaki Nuh'un Gemisi öyküsünden esinlenen film, Tanrı'nın kıyamet gibi bir tufan göndereceğine dair vahiy alan Nuh'un her türden bir çift hayvanın ve ailesinin sığacağı büyüklükte bir gemi yapmaya başlamasını anlatıyor.

Bol yıldızlı oyuncu kadrosu

Filmin oyuncu kadrosunda Crowe'un yanı sıra Jennifer Connelly, Ray Winstone, Emma Watson, Anthony Hopkins, Frank Langella, Nick Nolte, Mark Margolis ve Kevin Durand yer alıyor.

Netflix, 4 - 10 Mart haftasında en çok izlenen 10 İngilizce filmi açıkladı. Nuh: Büyük Tufan, en çok izlenen filmler listesinde 10 numarada yer aldı.

Listenin zirvesinde popüler dizi Stranger Things'in yıldızı Millie Bobby Brown'ın başrolde olduğu fantastik film Damsel yer alırken onu Kod 8: 2. Kısım (Code 8 Part II) ve Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu (Spaceman) izledi.

Nuh: Büyük Tufan, ABD'nin en çok izlenenleri listesine de 5 numaradan giriş yaptı. 

Böylece 55 yaşındaki Oscar adayı Aronofsky imzalı yapımın gösterime girmesinden tam 10 yıl sonra filme ilgi yeniden canlanmış oldu.

Eleştirmenler ve izleyicileri kutuplaştırdı

1998'de gösterime giren kavramsal psikolojik gerilim Pi'yle çıkış yapan Darren Aronofsky'nin filmografisindeki birçok film eleştirmenleri ve izleyicileri kutuplaştırmıştı.

Yönetmenin Balina (The Whale), Siyah Kuğu (Black Swan) ve Güreşçi (The Wrestler) gibi ödüllü filmleri bile konuları ya da yaklaşımları nedeniyle eleştirmenleri ve izleyicileri ikiye bölmüştü.

Nuh: Büyük Tufan, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 75 gibi yüksek sayılabilecek bir puana sahip. Ancak film, izleyicileri aynı şekilde etkilemeyedi. Fantastik macera filminin Rotten Tomatoes'daki izleyici skoru yalnızca 41.

Independent Türkçe, ScreenRant, Rotten Tomatoes


Yıldız isim meşhur macera serisine kapıyı kapattı

Jon Turteltaub yönetmenliğindeki iki film toplamda 800 milyon dolar hasılat elde etmişti (Walt Disney Pictures)
Jon Turteltaub yönetmenliğindeki iki film toplamda 800 milyon dolar hasılat elde etmişti (Walt Disney Pictures)
TT

Yıldız isim meşhur macera serisine kapıyı kapattı

Jon Turteltaub yönetmenliğindeki iki film toplamda 800 milyon dolar hasılat elde etmişti (Walt Disney Pictures)
Jon Turteltaub yönetmenliğindeki iki film toplamda 800 milyon dolar hasılat elde etmişti (Walt Disney Pictures)

Nicolas Cage, popüler film serisinde oynamayacağını açıklayarak üçleme söylentilerini kesin bir dille yalanladı. 

60 yaşındaki aktör, ScreenRant'e verdiği röportajda üçüncü Büyük Hazine (National Treasure) filminde kesinlikle rol almayacağını söyledi.

Cage 2004 yapımı macerada ve 2007 tarihli devam filmi Büyük Hazine: Sırlar Kitabı'nda (National Treasure: Book of Secrets) hazine avcısı Benjamin Franklin Gates'i canlandırmıştı. 

"Hayır, Büyük Hazine 3 diye bir şey yok" diyen aktör, sözlerini şöyle sürdürdü:

Eğer hazine bulmak istiyorsanız Disney'e bakmayın, tamam mı? Orada değil.

Cage, geçen yıl yaptığı bir açıklamada yakında sinema sektöründen emekli olabileceğini söylemişti.

Hollywood'un en üretken aktörlerinden biri olarak görülen Cage, Vanity Fair'e verdiği röportada "Üç ya da dört filmim daha kalmış olabilir" demişti:

Sinemayla ilgili söyleyeceklerimi söylediğimi hissediyorum. Sanırım film performansımı elimden geldiğince ileri götürdüm. Seçim sürecimde çok daha sert ve katı olmak istiyorum... Zirvede veda etmek istiyorum.

Cage babasının 75 yaşında öldüğünü ve kendisinin sadece 15 yılı kalmış olabileceğini düşündüğünü de sözlerine eklemişti.

Kaliforniya doğumlu Cage, kızıyla daha fazla vakit geçirmenin yanı sıra gelecekte daha fazla kitap okumak istediğini açıklamıştı.

Amerikalı oyuncu, Entertainment Tonight'a şunları söylemişti: 

Haftada bir kitap okumak istiyorum, kızımla daha fazla zaman geçirmek istiyorum. Neyin önemli olduğunu daha iyi değerlendiriyorum. Belki o kadar çok film yapmam.

Cage, 1983 yapımı Valley Girl'de çıkışını yapmasından bu yana 100'den fazla sinema filminde rol aldı. 

Aktör, 1995 yapımı Mike Figgis filmi Elveda Las Vegas'la (Leaving Las Vegas) En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar'ı evine götürmüştü. 

Independent Türkçe, Daily Mail, ScreenRant


Hayranların James Bond rolünde görmek istediği kişi belli oldu

Cary Joji Fukunaga'nın yönetmenliğini üstlendiği Ölmek İçin Zaman Yok'ta Craig'e Rami Malek, Lashana Lynch, Léa Seydoux, Naomie Harris ve Ana de Armas eşlik etmişti (MGM)
Cary Joji Fukunaga'nın yönetmenliğini üstlendiği Ölmek İçin Zaman Yok'ta Craig'e Rami Malek, Lashana Lynch, Léa Seydoux, Naomie Harris ve Ana de Armas eşlik etmişti (MGM)
TT

Hayranların James Bond rolünde görmek istediği kişi belli oldu

Cary Joji Fukunaga'nın yönetmenliğini üstlendiği Ölmek İçin Zaman Yok'ta Craig'e Rami Malek, Lashana Lynch, Léa Seydoux, Naomie Harris ve Ana de Armas eşlik etmişti (MGM)
Cary Joji Fukunaga'nın yönetmenliğini üstlendiği Ölmek İçin Zaman Yok'ta Craig'e Rami Malek, Lashana Lynch, Léa Seydoux, Naomie Harris ve Ana de Armas eşlik etmişti (MGM)

James Bond rolünü canlandıracak yeni yıldızın arayışı, her zaman Hollywood'un en çok merakla beklenen oyuncu seçme süreçlerinden biri olmuştur. Çünkü Bond rolü tanınmamış oyuncuları dünya çapında mega yıldızlara dönüştürebilir. 

Bu kez Britanyalılar bir sonraki Bond'un kim olmasını istedikleri konusunda fikir belirtti. Binlerce Bond hayranı, casus filmi serisinde Daniel Craig'in yerine kimin geçmesini istediklerine dair oylarını kullandı. 

Listenin zirvesinde Luther'ın ezici bir çoğunlukla favori gösterilen yıldızı Idris Elba yer aldı.

2 bin Britanyalının katıldığı ankette 51 yaşındaki yıldız oyuncu, Venom'ın yıldızı Tom Hardy ve Superman rolünün eski sahibi Henry Cavill'i geride bıraktı. 

Bir çevrimiçi kumar şirketi tarafından yaptırılan ankete göre hayranların yarışta olmasını önerdiği diğer 20 yıldız arasında Emilia Clarke, James Norton, Cillian Murphy, Emily Blunt ve Helen Mirren yer alıyor. 

Geçen yıl Luther: Batan Güneş'te (Luther: The Fallen Sun) rol alan Elba en çok tercih edilen isim olsa da Netflix'le yaptığı anlaşmaya odaklanabilmek için Bond'u canlandırmayacağını açıklaması hayranlarını hayal kırıklığına uğratmıştı.

"Ben buyum"

Dubai'de katıldığı bir etkinlikte konuşan Elba, "Yaklaşık 10 yıldır televizyon dizisi üzerinde çalışıyoruz ve doğal olarak bunu beyazperdeye taşımak istiyoruz ve bu yüzden ilk filmle karşınızdayız" demişti.

Biliyorsunuz, pek çok insan J'yle başlayıp B'yle biten başka bir karakterden bahsediyor ama ben o adam olmayacağım. Ben John Luther olacağım. Ben buyum.

Ağustos 2022'de aktörün meşhur rolü üstlenmek için yetkililerle "yıllarca süren görüşmelerden" çekildiği bildirilmişti.

Elba, süper casus rolünde Daniel Craig'in yerini almak için bahisçilerin favorisiydi. 

"Daha başlamadık bile"

Uzun süredir Bond serisinin yapımcılığını üstlenen Barbara Broccoli, Guardian'a verdiği yeni röportajda bir sonraki filmi planlamaya başlamadığını açıklamıştı.

Broccoli, "Daniel Craig, bize karakterin duygusal yaşamını ortaya çıkarma olanağı verdi ve dünya da buna hazırdı" diyerek eklemişti:

Bence bu filmler, içinde bulundukları zamanı yansıtıyor ve bir sonraki bölüm için, onu yeniden keşfetmek için önümüzde çok büyük bir yol var ve biz buna daha başlamadık bile.

Daniel Craig, ilk kez 2006'da Casino Royale'le seriye adım atmış ve 5 film boyunca ikonik ajanı canlandırmıştı. 55 yaşındaki Britanyalı aktör, 2021 yapımı Ölmek İçin Zaman Yok'un (No Time to Die) gösterime girmesinin ardından rolden resmen emekli olmuştu.

Anket sonucuna göre sinemaseverlerin James Bond rolünü üstlenmesini istediği oyuncular şöyle sıralanıyor:

1. Idris Elba

2. Tom Hardy

3. Henry Cavill

4. James Norton

5. Cillian Murphy

6. Tom Hiddleston

7. Tom Holland

8. Jamie Dornan

9. Aaron Taylor-Johnson

10. Richard Madden

11. Rege Jean Page

12. Luke Evans

13. Leo Woodall

14. Emilia Clarke

15. Emily Blunt

16. Helen Mirren

17. Barry Keoghan

18. Theo James

19. Lupita Nyong’o

20. Sam Heughan

Independent Türkçe, Daily Mail, The Sun


Pencapça şarkı söyleyen Ed Sheeran, Hindistan'ı şaşırttı

İkili, Diljit Dosanjh'ın hit şarkısı Lover'a düet yaparken Sheeran ilk kez Pencapça şarkı söyledi (Reuters)
İkili, Diljit Dosanjh'ın hit şarkısı Lover'a düet yaparken Sheeran ilk kez Pencapça şarkı söyledi (Reuters)
TT

Pencapça şarkı söyleyen Ed Sheeran, Hindistan'ı şaşırttı

İkili, Diljit Dosanjh'ın hit şarkısı Lover'a düet yaparken Sheeran ilk kez Pencapça şarkı söyledi (Reuters)
İkili, Diljit Dosanjh'ın hit şarkısı Lover'a düet yaparken Sheeran ilk kez Pencapça şarkı söyledi (Reuters)

Ed Sheeran, Asya ve Avrupa turnesinin son ayağını düzenlediği Hindistan'ın Mumbai kentinde iki dilli bir performansla hayranlarını şaşırttı.

16 Mart Cumartesi günü Mahalaxmi Hipodromu'nda düzenlenen etkinlikte, Shape of You'yla tanınan şarkıcı kendisiyle birlikte düet yapması için özel bir konuğu davet etti.

40 yaşındaki Hintli şarkıcı ve oyuncu Diljit Dosanjh, Lover adlı hit parçasını 50 binden fazla heyecanlı hayranına seslendirmek üzere sahneye çıktı.

Ancak sürpriz bununla da kalmadı ve Sheeran da şarkı sözlerini Pencapça söyleyerek performansa katıldı.

İkili bu anı kendi sosyal medya sayfalarında paylaşırken Sheeran "Bu gece Mumbai'de Diljit Dosanjh'ı çıkardım ve ilk kez Pencapça şarkı söyledim. Hindistan'da inanılmaz vakit geçirdim, daha fazlası gelecek!" dedi.

Dosanjh ise Instagram reel videosunun açıklama kısmında "Kardeşim ilk kez Pencapça şarkı söylüyor" ifadelerini kullanarak hem Hindistan hem de Birleşik Krallık bayraklarının emojisini ekledi.

Reel videoları 24 saatten kısa süre içinde toplamda 50 milyondan fazla görüntüleme ve yaklaşık 4 milyon beğeni aldı.

Keyiflenen hayranları "İşte ihtiyacımız olan işbirliği bu" diye yazdı. Bollywood oyuncusu Varun Dhawan, o zamandan beri 27 binden fazla beğeni toplayan bir yorumda "Küresel hakimiyet" diye ekledi.

Başka bir Instagram kullanıcısı da şöyle dedi:

Bu gerçek dışı... Nutkum tutuldu.

Lemonade'le bilinen şarkıcı Dosanjh, Pencapça konuşmayan bir müzisyenle birlikte ilk kez sahne almıyor. Geçen yıl Chandelier'la tanınan Sia'yla bir parça çıkarmıştı.

Hass Has adlı şarkıda Avustralyalı şarkıcı Pencapça birkaç mısra söylüyor.

Dosanjh geçen yıl Coachella'da sahne alan ilk Pencaplı sanatçı olarak tarihe geçtiğinde hayranları bunu "tarihi bir an" diye nitelendirmişti.

Müzik kariyerine 2002'de başlayan Dosanjh, 2005'te yayımlanan Smile albümüyle tanındı ve bunu Yo Yo Honey Singh'le birlikte çıkardığı The Next Level izledi.

Bollywood'daki ilk çıkışını 2016 yapımı Udta Punjab'la yapan aktör buradaki rolüyle Filmfare Ödülleri'nde En İyi Çıkış Yapan Erkek Oyuncu ödülü kazanmış ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aday gösterilmişti.

Dosanjh, 2020'de 11. albümü G.O.A.T.'un yayımlanmasının ardından Billboard'un Social 50 listesine girmişti.

A Team'le tanınan yıldız isim Sheeran ise 7. stüdyo albümü Autumn Variations'ı geçen yıl eylülde çıkarmıştı. Albümde büyük bir zaman diliminin daha küçük ritmik birimlere bölündüğü bir ritim türü kullanan besteci Edgar Elgar'dan esinlenilmişti. Müzisyen "+-=÷x" turnesinin Asya ve Avrupa ayağına devam ediyor.

Independent Türkçe


Brezilya'da 60,1 derece ile "hissedilen sıcaklık" rekoru kırıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Brezilya'da 60,1 derece ile "hissedilen sıcaklık" rekoru kırıldı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde hissedilen sıcaklığın 60,1 dereceye çıkmasıyla ülkede şu ana kadarki en yüksek "hissedilen sıcaklık" kaydedildi.

Brezilya basınında Rio de Janeiro Uyarı Sistemi'ne dayandırılan haberlere göre, 16 Mart'ta Rio de Janeiro kentinde tüm zamanların hissedilen en yüksek sıcaklık rekoru kayıtlara geçti.

Kentin batısında hissedilen 60,1 santigrat derece, 18 Kasım 2023'te hissedilen 59,7 santigrat dereceyi aşınca kayıtlara rekor olarak girdi.

Uzmanlar, "El Nino" kaynaklı hava olayları nedeniyle ülkenin bazı bölgelerinde sıcaklık rekorlarının meydana gelebileceğini belirtmişti.


Hafta sonu fazla uyumaktan neden kaçınmak gerekiyor?

Hafta sonu fazla uyumak kişinin kendini sersem ve uyuşuk hissetmesine neden olabilir (Reuters)
Hafta sonu fazla uyumak kişinin kendini sersem ve uyuşuk hissetmesine neden olabilir (Reuters)
TT

Hafta sonu fazla uyumaktan neden kaçınmak gerekiyor?

Hafta sonu fazla uyumak kişinin kendini sersem ve uyuşuk hissetmesine neden olabilir (Reuters)
Hafta sonu fazla uyumak kişinin kendini sersem ve uyuşuk hissetmesine neden olabilir (Reuters)

Pek çok insan hafta sonları uzun saatler boyunca uyuyup, geç kalkma eğilimindedir.

Ancak uzmanlar, ‘fazla uyumanın’ kişinin günün geri kalanında sersem ve uyuşuk hissetmesine neden olabileceği konusunda uyardı.

Önceki çalışmaların çoğu uyku eksikliği veya uykusuzluğun sonuçlarına odaklanmıştı, ancak fazla uykunun olumsuz etkilerini inceleyen çok az çalışma vardı.

Şarku’l Avsat’ın The Telegraph gazetesinden aktardığı habere göre Ontario’daki Western Üniversitesi’ndeki sinirbilimciler, kendi tipik uyku düzenlerini kaydeden 10 bin katılımcı üzerinde çalıştı. 

Katılımcılar, daha sonra kısa süreli hafıza görevleri, sözel akıl yürütme ve mekansal planlama egzersizlerinden oluşan bilişsel bir teste tabi tutuldular.

Araştırmacılar mantıksal düşünme, konsantrasyon ve aktivite için en uygun uyku miktarının 7,16 ile 7,38 saat arasında değiştiğini bildirdi.

Ayrıca araştırmacılar, düzenli olarak yedi saatten az uyku almanın katılımcıların testteki performansını olumsuz etkilediğini gördü.

Çalışmadaki baş araştırmacı Adrian Owen, “Fazla uyuyanlarda görülen biliş bozukluğu aslında çok fazla uykudan kaynaklanıyor. Örneğin, daha uzun uyku, daha uzun ve daha yoğun ‘uyku ataleti’ ile ilişkilidir” dedi.

Dr. Sophie Bostock ise çalışmaya ilişkin şu açıklamayı yaptı;

“Vücut saatimiz, 24 saatlik bir ritimle genetik olarak yapılandırılmış bir dizi talimata dayanmaktadır. Biyolojik olarak hareket etmek, yemek yemek ve sosyal olarak etkileşime girmek gibi aynı şeyleri aynı anda yapmaya programlandık. Saatlerimizin karışması ve senkronizasyonun bozulmasına ‘sirkadiyen ritim bozulması’ deniliyor. Hala çalışabilir durumdayız ancak ortalamanın biraz altındayız. Bu durum ertesi güne de sarkabilir.”

Araştırmada ilginç bir şekilde, ‘fazla uyuyanların’ genellikle 15 ila 25 yaş arası veya 65 yaş üstü iki yaş grubundan kadınlar olduğu ortaya çıktı.

Araştırmacılar ayrıca, yatakta çok uzun süre kalmanın depresyona, sağlığın bozulmasına, hastalık riskinin artmasına ve fiziksel kondisyonun azalmasına yol açabileceğini de belirtti.

2016 yılında Fransa’da yapılan bir araştırmada, günde 10 saatten fazla uyumanın bazı psikolojik hastalıklara, obeziteye ve yüksek vücut kitle indeksine neden olabileceği görülmüştü.