Suriye’nin doğusunda DEAŞ zanlılarının kaldığı cezaevinde silahlı çatışma çıktı: 15 ölü

ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon ‘koordineli isyanı’ bastırması için SDG’ye destek verdi.

Haseke Cezaevi yakınlarında dün çıkan çatışmalara katılan Suriye Demokratik Güçleri unsurları (AFP)
Haseke Cezaevi yakınlarında dün çıkan çatışmalara katılan Suriye Demokratik Güçleri unsurları (AFP)
TT

Suriye’nin doğusunda DEAŞ zanlılarının kaldığı cezaevinde silahlı çatışma çıktı: 15 ölü

Haseke Cezaevi yakınlarında dün çıkan çatışmalara katılan Suriye Demokratik Güçleri unsurları (AFP)
Haseke Cezaevi yakınlarında dün çıkan çatışmalara katılan Suriye Demokratik Güçleri unsurları (AFP)

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke kentinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından liseden cezaevine dönüştürülen ve yaklaşık 5 bin DEAŞ zanlısının kaldığı Sanayi Hapishanesi perşembeyi cumaya bağlayan gece ‘en şiddetli isyana’ tanık oldu. Çıkan çatışmalarda 12 örgüt unsuru, 2 SDG üyesi ve 1 güvenlik gücü mensubu öldü.
Hapishaneye yönelik saldırı, cezaevi yakınındaki Sadcob Petrol Şirketi çevresinde bomba yüklü aracın infilak ettirilmesiyle başladı. Patlamanın etkisiyle yakıt ve petrol depolarında büyük bir yangın çıktı. Yangın söndürme çalışmaları sırasında bir itfaiye personeli hayatını kaybetti. Uluslararası koalisyon güçleri ve ABD ordusu askerleri hapishaneyi kontrol altında tutmak, mahkumların çıkardığı isyana ve ayaklanmaya son vermek amacıyla savaş uçaklarının havadan desteğiyle olaya müdahale etti ve mahkumlara yardıma gelen örgüt unsurlarının cezaevinde ve Huş el-Bar Mahallesi’nde kontrolü ele geçirdiği bazı noktaları bombaladı.
SDG’ye bağlı İç Güvenlik Güçleri, Terörle Mücadele Güçleri ve cezaevi muhafızları ile hapishane içinde ve Huş el-Bar Mahallesi’ndeki evlere konuşlanan örgüt unsurları arasında çıkan çatışmalar sırasında bölgede yükselen alevler ve duman bulutlarını görmek ve silah sesleri duymak mümkündü.
SDG’ye askeri takviye geldikten sonra özel görev güçleri ve ani müdahale güçlerinin katılımıyla cezaevi çevresi ve bölge güvenlik kuşatması altına alındı, cezaevine çıkan tüm ana ve tali yollar kapatıldı. Haseke şehir merkezinde de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçlerine ait uçaklar arama tarama operasyonlarına katıldı, cezaevi muhafızlarına destek vermek için ses bombası attı ve cezaevi çevresinde çeşitli bölgelere makineli tüfeklerle ateş açtı.
Cezaevine yakın El-Guveyran ve Ez-Zuhur mahalleleri sakinlerinin evlerini terk ederek civar mahallelere ve şehir merkezine gittikleri görüldü. SDG dün resmi internet sitesinde yayınladığı açıklamada, uluslararası koalisyona bağlı güçlerin Sanayi Hapishanesi çevresinde DEAŞ örgüt hücrelerinden oluşan grupları hedef aldığını, hücre üyelerinin tamamının ölü veya yaralı olarak ele geçirildiğini bildirdi. Açıklamada firar etmeyi başaran yaklaşık 110 örgüt unsurunun kaçmaya çalışırken yakalandığı ve başka cezaevlerine konuldukları bilgisi paylaşıldı.
SDG Basın Merkezi Müdürü Ferhad Şami, tutukluların perşembeyi cumaya bağlayan gece koğuşların içinde isyan etmeye başladıklarını ve kaos yaratmak amacıyla yorgan ve plastik şişeleri yaktıklarını aktardı. Şami, “Çatışmalar cezaevi içinde, çevresinde ve esas olarak Guveyran Mahallesi bitişiğindeki Huş el-Bar Mahallesinde sürdü. DEAŞ unsurlarının yaptığı iki toplu firar girişimini engelledik ve durumu kontrol altına almayı başardık. Cezaevi’nin tanık olduğu şiddetli çatışmalar batı ve kuzey cephelerden geldi. Örgüt unsurları halkın evlerini kullandı, sivilleri canlı kalkan haline getirdi ve 250 ailenin Huş el-Bar Mahallesi’ni terk etmesini engellediler” dedi.
Sadcob patlaması, cezaevinde tutulan örgüt unsurları için isyan çıkarma ve güvenlikler ile muhafızlara saldırmak için işaret fişeği anlamı taşıyordu. Nitekim cezaevi gözetleme kulesindeki güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde onlarca mahkûmun koğuşlardan nasıl çıkabildikleri, ana kapı yakınında ateş yaktıkları, muhafızlara saldırdıkları görülebiliyor. İç Güvenlik Güçleri ve özel kuvvetlerin karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmalarda aralarında Çin asıllı silahlı bir kişinin de bulunduğu 12 örgüt unsuru öldürüldü. Örgüt unsurlarının arka cepheden İç Güvenlik Güçlerine ateş açmasının ardından çatışmalar cezaevi yakınındaki El-Guveyran ve Huş el-Bar mahallelerine sıçradı. Saldırı sonucu 5 sivilin hayatını kaybettiği ve öldürülen sivillerden birinin başının kesici bir aletle kesildiği bildirildi.
Şami, “Çatışmaların patlak vermesinin ardından örgüt unsurları arasında intikam amacıyla bir dizi tasfiye eylemleri gerçekleştirildi. DEAŞ, örgüt unsurları arasında korku ve endişe yaymak için güvenlik güçlerine teslim olmaya çalışan bir gruptan 7’den fazla kişiyi öldürdü” ifadelerini kullandı. Çeşitli kaynaklar tutuklu 8 örgüt üyesinin firar ettiğini teyit etti. Firar edenlerden 2’sinin yakalandığını ve cezaevinin bölümlerinde kontrolü sağladıklarını söyleyen Şami, “Bu bir ayaklanma ve isyan eylemi. Fakat önceki günden bu yana iki girişim kontrol altına alındı. Güçlerimiz tamamen ihtiyatlı ve dikkatli bir şekilde hareket ediyor ve cezaevine saldırmaya ve ele geçirmeye yönelik her türlü saldırı planına karşı sivillerin can güvenliğini en ön planda tutuyor” dedi.
Bu isyan, 2022’de yapılan ilk isyan olma özelliğine sahip. Geçen yıl cezaevinde birçok kez benzer girişimler oldu. Bu girişimlerin sonuncusu 27 Kasım 2021’de gerçekleşti. O dönem Sanayi Hapishanesi kaos ve ayaklanmalara sahne olmuştu. Cezaevinde, Mart 2019’da askeri ve coğrafi hakimiyetine son verilen DEAŞ terör örgütü saflarında savaşmış 5 binden fazla kişi kalıyor. Mahkumlar yaklaşık 3 yıldır burada tutuluyor. Birçok Arap ve Avrupa devleti siyasi ve güvenlik gerekçeleri öne sürerek Sanayi Hapishanesi’nde tutulan vatandaşlarını teslim almayı reddediyor.
SDG tarafından liseden cezaevine dönüştürülen Sanayi Hapishanesi, Haseke’de DEAŞ üyelerinin tutulduğu 7 cezaevinden biri. SDG güçleri yönetimi ve muhafızlar tarafından güvenliği sağlanan cezaevi, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyondan mali destek alıyor. Cezaevleri İdaresi’nin verilerine göre, DEAŞ örgütünün 12 bin mensubu bulunuyor. Bunlar arasında silahlı çatışmalara katılan ve 54 ayrı batılı etnik kökenden 800 savaşçı, başta Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika ve Asya ülkeleri olmak üzere Ortadoğu ülkelerinden bin savaşçı ile Tunus ve Fas kökenliler başta olmak üzere Arap ülkelerinden bin 200 savaşçı yer alıyor. Ayrıca Irak asıllı yaklaşık 4 bin savaşçı ve aynı sayıda Suriye asıllı savaşçının örgüte üye olduğu belirtiliyor.
Örgüt üyeliğinden tutuklanan vatandaşlarını teslim alan tek ülke Irak oldu. Irak makamları SDG cezaevlerinden geçen yılın sonunda 100 tutukluyu ve bu yılın başında da 50 tutukluyu teslim aldı.



Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
TT

İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)

Lübnanlı Esirler ve Serbest Bırakılan Tutukluların Temsilciler Komitesi, İsrail tarafından tutulan Lübnanlı esirler dosyasını aktif hale getirilmesi, siyasi ve diplomatik önceliklerin en başına yerleştirmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, aralarında on yıllardır tutuklu bulunan 3 kişi de olmak üzere 23 Lübnanlı esirin yanı sıra son savaş sırasında ve sonrasında tutuklanan yeni esirler ve akıbeti hala bilinmeyen 42 kayıp kişi dikkate alınarak yapıldı.

Bu, ilgili makam tarafından Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a gönderilen resmi bir muhtıra ile dile getirildi. Bu konuda diplomatik, hukuki ve insani yardım da dahil olmak üzere kapsamlı bir ulusal yaklaşımın benimsenmesi ve yetkili uluslararası kurumlar aracılığıyla uluslararasılaştırılması çağrısında bulunuldu.

On yıllardır tutsaklar

Muhtıraya göre, üç Lübnanlı tutsak savaş öncesinden beri İsrail tarafından tutuluyor; biri 1978'den beri, ikincisi 1981'den beri ve üçüncüsü 2005'ten beri. Buna karşılık, son aşamada belgelenen tutsak sayısı 20 yeni tutsağa yükseldi; bunların 11'i Ekim 2024'teki askeri çatışma sırasında, 9'u ise Kasım 2024'teki büyük savaşın sona ermesinden sonra yakalanan sivillerdi.

Komisyon, yeni tutsakların, askeri operasyonlar bağlamı dışında ve bazı durumlarda doğrudan yaralanmaların ardından, balıkçılar, çobanlar, işçiler ve bir belediye polis memurunun dahil olduğu ayrı olaylarda kaçırıldığını belirtti.

d
Beyrut şehir merkezindeki ESCWA binasının önünde İsrail tarafından gözaltına alınan Lübnanlı tutukluların fotoğrafları sergileniyor (EPA)

Muhtırada ayrıca, aralarında öldürülenlerin de bulunduğu 42 kişinin kayıp olduğu ve İsrail'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile herhangi bir iş birliği yapmaması nedeniyle cesetlerinin İsrail tarafından tutulup tutulmadığının bugüne kadar bilinmediği ifade edildi.

İhlal iddiaları ve harekete geçme talepleri

Komisyon, İsrail'i Uluslararası Kızılhaç ile iş birliği yapmayı reddetmeye devam etmekle, mahkumları ziyaret etmeyi engellemekle veya durumları hakkında bilgi vermeyi önlemekle suçladı. Son zamanlarda serbest bırakılan Filistinli mahkumların ifadelerine dayanarak, Lübnanlı mahkumların fiziksel ve psikolojik işkenceye, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaya, kasıtlı tıbbi ihmale ve özellikle yaralı olanlar için aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını vurguladı.

sdgt
İsrail tarafından esir tutulan Lübnanlı mahkumların akrabaları ve aileleri, Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenleyerek fotoğraflarını sergilediler (EPA)

Komisyon, Cumhurbaşkanlığı ve hükümete, yemin konuşmasında ve bakanlar açıklamasında belirtilen, tutuklular meselesinin ulusal bir öncelik olarak ele alınması yönündeki hususun, Dışişleri Bakanlığı tarafından Arap ve uluslararası düzeylerde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde, ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarından yararlanılarak ve dosyayı takip edecek bağımsız bir ulusal komite kurularak derhal hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.


Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
TT

Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)

Hizbullah, uluslararası ve yerel yaptırımlardan ve kapatılması yönündeki baskılardan kaçmak için, Karz-ı Hasen Vakfı adlı mali kolunu parçalara ayırmaya başladı. Bu amaçla, Karz-ı Hasen’in eskiden güvendiği altın teminatına alternatif olarak, taksitler halinde altın satışı yapan bir kurum kurdu; bu girişim "yasal konumlandırma politikası" olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan finans kaynakları, bu önlemin ABD Hazine Bakanlığı'nı tatmin etmesinin pek olası olmadığını, Bakanlığın Lübnan'dan kurumu kapatmasını ve para sektöründeki kontrolsüz faaliyetlere son vermesini talep ettiğini belirtti. Kaynaklar, "Temel sorun devam ettiği sürece, şekli değiştirmek Amerikalıları tatmin etmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu sırada, Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'nin güneyinde, Lübnan ve İsrail orduları arasında dolaylı bir çatışma yaşandı. İsrail, Lübnan ordusunun sabah saatlerinde arama yaptığı bir bina için tahliye uyarısı verdi. İletişim sayesinde bombardıman "geçici olarak" durduruldu, ancak ordu binayı tekrar aradı ve içinde herhangi bir silah bulamadı.