BMGK’dan Suudi Arabistan’a ve BAE’ye saldıran Husilere kınama

Körfez İşbirliği Konseyi, uluslararası toplumun Yemen’de yaşanan krize büyük önem verdiğini bildirdi.

Fotoğraf  (Arşiv)
Fotoğraf (Arşiv)
TT

BMGK’dan Suudi Arabistan’a ve BAE’ye saldıran Husilere kınama

Fotoğraf  (Arşiv)
Fotoğraf (Arşiv)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) sivil yerleşimleri hedef alan Husi milislerin saldırılarını oy birliği ile kınadı.
BAE’nin talebi üzerine acil bir toplantı düzenleyen BMGK yayınladığı bildiride, Husi milislerinin terör faaliyetlerini planlayanların, uygulayanların ve destekçilerinin saldırılardan  sorumlu tutulması ve yargıya sevk edilmesi gerektiğini vurugladı.
Yayınlanan bildiride tüm ülkeler, uluslararası hukuk ve BMGK’nın kararları uyarınca BAE hükümeti ve ilgili makamlar ile iş birliği yapmaya davet edildi.
BAE geçtiğimiz çarşamba günü Husi milislerin yeniden terör listesine alınması çağrısında bulunmuştu.
KOnuya dair bir diğer açıklama da Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Dr. Nayef el-Hacraf’tan geldi. BMGK’nın Husi milislerin saldırılarını kınamasını memnuniyetle karşıladığını belirten Hacraf, BMGK’ya üye ülkelerin terörist Husilerin neden olduğu Yemen krizine büyük önem verdiğini belirtti.
Hacraf, KİK’in Yemen’de yaşanan krizin siyasi çözümler sona erdirilmesi için Körfez Girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı'nda alınan kararlar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2216 sayılı kararını içeren üç referansa uygun adımlar atılması gerektiğini söyledi.
Husilerin ateşkese davet edildiği BM’Nin 2216 kararı Yemen’de güvenliğin ve istikrarın yeniden sağlanması için gerekli adımların atılmasını öngörüyor. Kararda Yemen’deki taraflar arasında müzakerelerin yeniden başlatılması ve terörist milislerin kuşattığı bölgelere insani yardımların ulaştırılması gerektiği vurgulanıyor.
Bahreyn Dışişleri Bakanlığı, BMGK’nın bu adımının Husi milislerinin uluslararası yasaları ihlal ederek BAE’ya saldırması karşısında, BAE’nin egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına destek verdiğini bildirdi.
Bakanlık, uluslararası toplumu terörist Husi milislerine ve saldırılarına karşı kararlı bir duruş sergilemesi ve yaşanan krizin sona ermesi için üçlü referansa göre siyasi bir adım atılması çağrısında bulundu.



Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)

PKK’nın feshedildiğini ve silah bıraktığını açıklayan kurucu lider Abdullah Öcalan, Türkiye tarihine ‘barış elçisi’ olarak adını yazdırdı.

27 Şubat'ta yüz binlerce Kürt Türkiye'nin güney ve doğusundaki şehirlerde, Suriye'nin kuzeydoğusunda binlerce Kürt  sokaklara dökülerek Öcalan'ın PKK'ya yaptığı dağılma ve silah bırakma çağrısına destek verdi.

76 yaşındaki Öcalan, 26 yıldır Türkiye'nin batısındaki Marmara Denizi'nin güneyinde, İstanbul'a 51 kilometre uzaklıkta Bursa iline bağlı İmralı Adası’ndaki izole bir cezaevinde tek başına tutulmasına rağmen, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümü konusunda halen ‘anahtar’ ve ‘gerekli adam’ olarak görülüyor.

hyuı
Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve dağılma çağrısını duyururken çekilen son fotoğrafı (EPA)

4 Nisan 1949'da Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Öcalan’ın fikirleri, 1970'lerde solcular ve sağcılar arasında yaşanan şiddetli sokak çatışmalarıyla şekillendi.

Kürtlerin ‘kahraman’ olarak gördüğü Öcalan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ayrıldıktan sonra bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için mücadele etmeye yemin ederek Türk solundan ayrıldı ve 28 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde PKK’yı kurdu.

1984'ten bu yana Suriye'de on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyana liderlik etti (kurbanların sayısına ilişkin tahminler 15 bin ila 40 bin arasında değişmekte). Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor.

zxcdfgt
Öcalan'ın 1999'da Kenya'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilişi sırasında çekilmiş fotoğrafı (Arşiv - Türk medyası)

Türkiye'nin 1998'de Öcalan yüzünden Suriye'yi savaşla tehdit etmesinin ardından Şam, savaşın patlak vermesini önlemek için Mısır ve İran'ın araya girmesiyle Öcalan'ı sınır dışı etmek zorunda kaldı ve bunun sonucunda Türkiye'ye, güvenliğine yönelik bir tehdit oluşması halinde PKK üyelerini kovalamak için Suriye topraklarına 5 kilometre mesafeye kadar girme hakkı veren Adana Anlaşması imzalandı.

Öcalan, 15 Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp Türk özel kuvvetlerinin koruması altında Ankara'ya getirilmeden önce Rusya'ya, ardından İtalya ve Yunanistan'a sığınmıştı. 29 Haziran 1999'da terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan idama mahkûm edildi.

Türkiye'nin 2004 yılında AB'ye katılım müzakereleri çerçevesinde idam cezasını kaldırması üzerine cezası infaz edilmedi ve İmralı Cezaevi’ndeki bir hücrede tek başına tutulmak üzere şartlı tahliye imkânı olmaksızın müebbet hapis cezasına çevrildi.

xsdfgrt
Öcalan, 1992 (AFP)

Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısı, 2000'li yılların başında ve 2013'te başarısızlıkla sonuçlanan iki girişimin ardından üçüncü ateşkes çağrısıydı. Müzakerelerde varılan mutabakatın reddedilmesi ve Türkiye'de Kürt sorunu olmadığı iddia edilmesiyle çatışmaların tetiklemesiyle ikinci çağrı da çöktü. Ancak Erdoğan'ın AK Parti'nin büyük gerilemeler yaşadığı bir seçim dönemine denk gelen önceki tutumuna rağmen, bizzat Öcalan, Kürtler ve Türkler arasında kardeşliği sağlamak ve topluma barış getirmek umuduyla yeni bir barış çağrısıyla, PKK'nın feshedilmesi ve silahsızlandırılması arzusuyla geri döndü... Ancak bu yeni çağrının Türkiye'de ve bölgede Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirip getirmeyeceğini ya da siyaset koridorlarında ve seçim taktiklerinde kaybolup gitmeyeceğini kimse bilmiyor.