Filistin Dışişleri Bakanı Maliki’den Guterres’e: İsrail’in Filistin Devleti’ni sömürgeleştirme süreci hızlanıyor

Maliki, yerleşimcilerin saldırılarının tüm siyasi çözüm fırsatlarını yok ettiğini vurguladı.

Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Riyad el-Maliki. (Reuters)
Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Riyad el-Maliki. (Reuters)
TT

Filistin Dışişleri Bakanı Maliki’den Guterres’e: İsrail’in Filistin Devleti’ni sömürgeleştirme süreci hızlanıyor

Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Riyad el-Maliki. (Reuters)
Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Riyad el-Maliki. (Reuters)

Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Riyad el-Maliki, Kudüs ve Batı Şeria’daki yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırılarının, mağdurlara yardım eden ve barışı destekleyen Yahudilere karşı şiddet uygulama noktasına ulaşacak kadar kötüleşmesinin ardından  dün Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir araya gelerek kendisine söz konusu saldırılara ilişkin bilgi verdi. Maliki, Guterres’ten bu suçlara son verilmesini ve ilgili uluslararası kararlarda belirtildiği üzere Filistin halkına koruma sağlanması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ile birlikte adımlar atılması talebinde bulundu.
Filistin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Maliki açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Filistin halkı, yerleşimci teröründe tehlikeli bir artışının yanı sıra şiddet, zorla yerinden edilme, sömürge alanları inşası ve genişletilmesi yoluyla, İsrail’in Filistin Devleti topraklarını sömürgeleştirmesinin hızlanmasının sıkıntısını çekiyor.”
Bakan Maliki, New York’ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bakanlar düzeyindeki toplantısının oturum aralarında Guterres ile yaptığı görüşmede, bu saldırıların işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin güvenliği ve yaşamları üzerinde oluşturduğu tehlikeyi yönelik ciddiyetini vurgulayarak yerleşimcilerin sömürge işgalini sona erdirecek, Filistin halkına kendi kaderini belirleme ve ulusal bağımsızlık hakkı da dahil olmak üzere edinimler sağlayacak bir çözüme ulaşılmasına yönelik tüm fırsatları yok etmeye çalıştıklarını belirtti. Bakan Maliki BM’nin İsrail’in artan ihlallerini göreüşmek için Uluslararası Dörtlü çerçevesinde çaba sarf etmesini, ilgili uluslararası kararlara dayanarak ciddi bir siyasi ufuk oluşturmasını ve bu çabaları baltalamaya devam eden işgalin söz konusu adımlara karşı çıkmasına boyun eğmemesini istedi.
Filistin Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, Guterres ve Maliki’nin sahada sürekli kötüye giden durumu durdurmak amacıyla koordinasyon kurma ve iş birliği yapma,  iki devletli çözüm konusunda uluslararası hukukla uyumlu uluslararası fikir birliğinin sağlanması için siyasi bir ufuk oluşturmanın yanı sıra bazı tarafların bu çözüme ulaşma şansını yok ederek bölgede istikrar ve güvenlik sağlama şansını ortadan kaldırmasına karşı durma konusunda uzlaştıklarını bildirdi. Sözcü iki ismin Filistin halkının acılarının sonlandırılması konusunda anlaştıklarını vurguladı.
Nablus’un güneyinde yer alan Burin’in doğu bölgesine onlarca yerleşimcinin dün sabah düzenlediği saldırıda, Filistin halkıyla dayanışma içinde olan İnsan Hakları İçin Çalışan Hahamlar Örgütü’nden dört kişi ağır bir şekilde yaralandı. Diğer dört kişi de saldırıdan hafif yaralarla kurtuldu. Filistin yönetiminin Batı Şeria’daki yerleşim dosyasından sorumlu Gassan Douglas, Givat Ronen karakolundan 20’den fazla aşırılık yanlısı yerleşimcinin bölgeye zeytin ağaçları dikimi yapılırken birçok yabancıya ve İsrailli gönüllüye saldırdığını söyledi. Douglas, yerleşimcilerin yaşananları videoya çeken Yahudilere de vahşice saldırarak  dört kişiyi ağır olarak yaraladıklarını kaydetti. Ayrıca bir arabanın yakıldığı, birdiğerinin de ağır biçimde tahrip edildiğini belirtti.  
İnsan Hakları İçin Çalışan Hahamlar Örgütü Genel Müdür Avi Dabush da şu açıklamada bulundu:
“Yerleşimcilerin şiddeti İsrail toplumunun alnında bir lekeye dönüştü. Bu şiddet, mesihçi isyancıların aşılamaya çalıştığı Yahudi üstünlüğü kavramını kabul etmeyen herkese yöneliktir. Aktivistler (İnsan Hakları İçin Çalışan Hahamlar-Zeytin Toplama İttifakı) Filistinli çiftçilere yardım etmek ve barış, dayanışma ve insan hakları arayan Yahudi seslerini duyurmak amacıyla yaklaşık 20 yıldır bölgelere (işgal edilmiş) akın ediyor. Yerleşimcilerin bize saldırması, her şeyden çok başka bir Yahudiliğin ve başka seslerin de olduğunu anlamaya yönelik korkularını gözler önüne seriyor. Tanrı adına son derece büyük suçlar işleyen isyancılara karşı başta Başbakan Naftali Bennett ve Savunma Bakanı Benny Gantz olmak üzere İsrailli yetkililerin acizliğini birçok kez gördük. Bu oldukça üzücü. Tüm bakanlara, isyancılarla iletişimi keserek, kanunlar doğrultusunda bu terör örgütlerine son vermek üzere çalışılması çağrısında bulunuyorum.”
Dün ayrıca başka bir grup yerleşimci de Nablus’un batısında bulunan Deyr Şeref köyünün topraklarında, son bir ayda ikinci kez 300’e yakın zeytin ağacı fidanını söktü.
Dün Salfit’in batısında bulunan Kefrel-Dik köyünden yerleşimciler, köy sakinlerine ait bir arazinin etrafına dikenli teller ördüler ve bölgeye el koyma hazırlıkları için ağaç diktiler. Söz konusu arazinin sahibi Ahmed Yunus, Filistinli vatandaşların topraklarında ikamet eden büyük bir Bedevi yerleşimci grubunun, İsrail işgal ordusunun korumasında, şehrin batısındaki Derya bölgesindeki 8 dönümlük arazisinin 4 dönümlük kısmını ele geçirmek amacıyla çitle çevirdiklerini aktardı. Yerleşimcilerin bölgeye ağaçlar diktiklerini, vatandaşları ve arazi sahiplerini içeri girmemeleri için uyaran levhalar astıklarını belirtti.
Yerleşimciler ayrıca dün sabah, işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde , işgal polisinin koruması altında Salim ailesine ait araziye baskın düzenledi. Yerleşimciler araziyi çitle çevirerek ele geçirmeye çalıştılar. Saldırganların başında işgalci güçlerden Belediye Başkanı Yardımcısı Aryeh King de vardı. Bazı yerleşimciler Salem ailesinin üyelerine saldırdı ve ardından çatışma çıktı. Saldırıda bir kadının eli kırıldı.
Eli kırılan Fatıma Salim’in ailesi yaklaşık 73 yıldır Şeyh Cerrah’ta yaşıyor. Ailenin bir ev ve bir arsası bulunuyor. Ancak işgalciler evlerini tahliye etmeleri için onları tehdit ediyor. Aile 1988 yılından bu yana yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalıyor. Aileye evi tahliye etmeleri için uyarı gelmiş ancak kararın dondurulmasını sağlamayı başarmışlardı. 2015 yılında tahliye kararı yenilendi. Bunun  üzerine Salim’in eşi eşi felç geçirdi ve, 6 ay hastanede kaldı. Ardından da yaşmını yitirdi. Geçtiğimiz haftalarda da yerleşimciler arazideki ağaçları yıkmaya çalıştı ve evin içinde bulundığu alanı dikenli tellerle çevirdi. Çıkan çatışmada aile üyeleri darp edildi.



Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
TT

Netanyahu, ABD elçisiyle Lübnan'daki durumu görüştü

Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)
Beyrut'un güney banliyölerinde son İsrail saldırısının gerçekleştiği yer (Şarku'l Avsat)

Papa 14. Leo'nun uçağı Beyrut'tan ayrılır ayrılmaz İsrail'e ait insansız hava araçlarının (İHA) yeniden şehrin semalarında uçmaya başlaması, ziyarete eşlik eden sakinliğin hesaplanmış, geçici ve ziyaretle ilgili kaygılarla dayatılan bir durum olduğunu gösteriyor.

İsrail Yayın Kurumu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Lübnan'a yönelik İsrail tehditleri arasında, ABD elçisi Morgan Ortagus'la, Lübnan'ın başkenti Lübnan'a yapacağı ziyaret öncesinde bir araya geldiğini bildirdi.

Ayrıca İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, "X" hesabından paylaştığı videoda, "Hizbullah"ın 121. Birimi'nin, 2020'deki Beyrut limanı patlamasıyla ilgili ipuçlarını ortaya çıkarmak üzere oldukları için Joseph Skaff, Munir Ebu Racili, Joe Bejjani ve Lokman Slim olmak üzere dört önemli Lübnanlı ismin öldürülmesinin arkasında olduğunu söyledi.

Papa Leo, liman patlamasının yaşandığı yeri ziyaret ederek, patlamada hayatını kaybedenlerin ruhları için sessizce dua etti ve kendisini gözyaşlarıyla karşılayan, ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları olan çok sayıda vatandaşla tokalaştı.


İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
TT

İsrail: Hizbullah, Beyrut limanındaki patlamayla bağlantılı olarak 4 Lübnanlıyı öldürdü

Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)
Beyrut limanındaki tahrip olmuş tahıl silosu sütunlarından bazıları, büyük patlamadan üç yıl sonra görülebiliyor (DPA)

İsrail, Lübnanlı Hizbullah örgütünü, 2020 yılında Beyrut limanında meydana gelen ölümcül patlamada örgütün rolünü ifşa edebilecekleri gerekçesiyle çok sayıda Lübnan vatandaşını öldürmekle suçladı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre dört kurban, patlamanın Hizbullah'ın yüksek patlayıcı amonyum nitrat depolamasından kaynaklandığını ortaya koymuş olabilir.

İsrail ordusu, ölen kişilerin Hizbullah ile patlama arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren gümrük memurları ve gazeteciler olduğunu iddia etti.

Bilgiler bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı. Hizbullah daha önce patlamanın sorumluluğunu reddetmişti.

Ağustos 2020'de Beyrut limanında meydana gelen patlamada 200'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin kişi yaralanmış ve mahalleler yerle bir olmuştu.

Patlamaya, güvenlik önlemleri alınmadan yıllarca depolanmış yüzlerce ton yüksek patlayıcı amonyum nitrat neden oldu. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu, dünyanın en büyük nükleer olmayan patlamalarından biriydi.

Patlamadan bugüne kadar kimse sorumlu tutulmadı.

Soruşturma, öncelikle siyasi nüfuz, yargısal engeller ve yaygın yolsuzluk nedeniyle tıkandı.

Yetkililer soruşturmadan kaçıyor ve hâkimler engelleniyor.

Hükümet, yılın başında soruşturmayı yeniden başlatacağını duyurdu. Bu girişim, siyasi açıdan güçlü Hizbullah'ın İsrail'le savaş nedeniyle zayıflaması ve soruşturmaların yıllardır ilerlemesinin engellenmesiyle de desteklendi.


Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.