Irak Meclisi ‘üçte iki’ sorunu ile karşı karşıya

Meclis’te cumhurbaşkanı seçimi için yapılacak oylamaya milletvekillerinin üçte ikisinin katılması gerekiyor.

Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala ilinde önceki gün DEAŞ tarafından öldürülen kişiler için düzenlenen cenaze töreni (AP)
Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala ilinde önceki gün DEAŞ tarafından öldürülen kişiler için düzenlenen cenaze töreni (AP)
TT

Irak Meclisi ‘üçte iki’ sorunu ile karşı karşıya

Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala ilinde önceki gün DEAŞ tarafından öldürülen kişiler için düzenlenen cenaze töreni (AP)
Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala ilinde önceki gün DEAŞ tarafından öldürülen kişiler için düzenlenen cenaze töreni (AP)

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, 2005’te yapılan parlamento seçimlerinden sonra hükümetlerin kuruluş ilkesini kırma ısrarını sürdürüyor. 2005-2014 arasında yapılan ilk 3 seçimden sonraki hükümetler, ülkedeki iki mezhep ve bir etnik bileşeni (Şii-Sünni-Kürt) temsil eden bloklar arasındaki uzlaşı ilkesine göre kuruldu. Bu hükümetler büyük ölçüde birbirine katı bir şekilde bağlı bulunan bloklardan oluşuyordu.
Uzlaşma, mezhep ve etnik bileşene dayalı kota sisteminin makyajlı ismi olmakla birlikte bu sistemin sürdürülmesi büyük ölçüde meclisteki parti ve grupların bloklaşmasından kaynaklanıyor. Nitekim Saddam Hüseyin rejiminin düşüşünden sonra tüm partiler devletin şekli konusunda siyasi ve mezhepsel bir rekabet ortamında geliştiler. Bunda ABD’nin 2003’te bütünüyle ortadan kaldırdığı devletin yeniden inşa edilmesinde her türlü doğru yaklaşımdan yüz çevirmesi ve 2006 yılının başlarında Samarra kentindeki Şii türbeye yapılan bombalı saldırının ardından direnişin mezhep savaşlarının fitilini ateşlemesiyle yaşanan şiddet eylemleri etkili oldu.
Irak’ta yürürlükteki anayasanın yazımında başarılı olan Kürtler ve Şiilerin güçlü partileri arasında yapılan koalisyon ışığında kurulan ilk hükümet (İbrahim el-Caferi hükümeti) gösterdiği başarılara rağmen uzun ömürlü olmadı. 2005’te yazımı tamamlanan anayasa referanduma sunuldu. Kürtlerin ve Şiilerin çoğunluk oylarıyla (yüzde 82) anayasa kabul edildi. Sünni Araplar ise o dönem Kürtlerin ve Şiilerin talebi olan federalizmin anayasada yer alması başta olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı referanduma katılmadı. Bugün ise Sünnilerin dile getirdiği aynı talep Şii çoğunluk tarafından reddediliyor.
Nuri el-Maliki’nin 2006’da birinci hükümeti kurmasının ardından partiler arası bloklaşmalar sürdü. Bu dönemde Şii Ulusal Bloğu, Kürdistan Bloğu ve Sünni Uzlaşı Cephesi isminde bloklar kuruldu. 2010 seçimlerine gelindiğinde ise Sünniler mezhep ve etnik gruplardan nispeten bağımsız bir liste oluşturma kararı aldı. Bu listenin başkanlığını Şii siyasetçi ve Saddam Hüseyin rejiminin önde gelen muhaliflerinden İyad Allavi üstlendi.
Şii Ulusal Bloğu ve Kürdistan Bloğu aynı isimleri taşıma devam ederken Sünniler yeni listelerine ‘Irak Listesi’ adını verdiler. 2010 seçimlerinde El-Irakiye Listesi Meclis’te 91 sandalye elde ederken, Başbakan Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu Listesi 89 sandalye kazandı.
El-Irakiye Listesi’nin hükümeti kurmasına izin verilmedi. Federal Mahkeme yaptığı içtihat ile Meclis çatısı altında en büyük meclis bloğunu oluşturma fırsatını Maliki’ye vererek, 2003’ten o güne kadar ilk kez siyasi çoğunluğu temsil etmeye hazırlanan El-Irakiye Listesi’ni oyun dışı bıraktı.
2018 seçiminden sonra durum biraz iyileşti. Şii, Kürt ve Sünni partilerden oluşan Bina Koalisyonu ile yine Şii, Kürt ve Sünni partilerden oluşan Islah Koalisyonu mezhep ve etnik gruplardan bağımsız bir hükümet kurma konusunda anlaştı. Hükümetin siyasi çoğunluk ilkesine göre kurulması bekleniyordu fakat Mukteda es-Sadr’ın Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ile anlaşması bu girişimi akamete uğrattı. Nitekim Sadr ve Amiri’nin uzlaşısı doğrultusunda Adil Abdulmehdi başkanlığında kurulan hükümet yaklaşık bir buçuk yıl sonra düştü. Bu hükümet döneminde siyasi rejime karşı yapılan gösterilerde yüzlerce kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.

Sadr ‘ulusal çoğunluk’ hükümetini kurmaya çalışıyor
Mezhepler ve etnik gruplardan bağımsız bir Sünni listeye liderlik eden Şii politikacı İyad Allavi’nin 2010’da mezhepler ve etnik gruplardan bağımsız bir hükümet kurma girişiminin başarısız olmasının ardından Sadr 2018’de çoğunluk hükümeti kurdu. Bugün ise ikinci kez hükümet kurma girişiminde bulunan Sadr ‘ulusal çoğunluk’ olarak isimlendirdiği bir hükümet kurmaya çalışıyor.
Sadr’ın bu girişiminin başarılı olacağını gösteren birçok faktör bulunuyor. Zira Sadr, Sünnilerin çoğunluğunu temsil eden Takaddum (İlerleyiş) Partisi ve Azim Koalisyonu ile Kürtlerin çoğunluğunu temsil eden Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi’ni (KDP) kendi tarafına çekmeyi başardı. KDP’nin cumhurbaşkanı seçimi oylamasında ‘üçte iki’ sorunu ile karşılaması bekleniyor. Sadr’ın öncülük ettiği ‘ulusal çoğunluk hükümeti’ girişimi, Meclis Başkanlığı seçimi sınavını başarıyla geçti. Nitekim Muhammed el-Halbusi ilk meclis oturumunda yapılan oylamada Sadr Hareketi, Takaddum Partisi, Azim Koalisyonu ve KDP’nin oyları ile Meclis Başkanı seçildi. Meclis başkanı seçilebilmek için 155+1 oy gerekirken, Halbusi 200 milletvekilinin oyunu aldı. Ancak cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili husus farklılık arz ediyor.
Iraklı araştırmacı ve Irak İstişare Konseyi Başkanı Ferhad Alaaddin, bir sonraki hükümetin kurulması sürecinde tıkanmaya sebep olma potansiyeli bulunan ‘üçte iki’ sorununu Şarku’l Avsat’a değerlendirdi. Alaaddin, konuşmasında şunları kaydetti:
“329 üyeden oluşan Meclis, üyelerin üçte ikisinin katılımı olmadan cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili oylama yapamaz. Üçte iki sorunu budur. Bu görüşe göre Sadr-Halbusi-Barzani çoğunluğu devam ederse Barzani’nin partisinin adayı Hoşyar Zebari sadece oylamanın birinci turunda meclis üyelerinin üçte ikisinin oyunu almaya değil aynı zamanda oturumun açılışı sırasında katılım sayısı meclis üyelerinin üçte ikisi olmalıdır. Eğer milletvekillerin üçte ikisi gelir, oylamanın birinci oturumu başlar ve adaylardan biri oyların üçte ikisini alamazsa kaybeden iki aday diskalifiye edilir. Geriye sadece en yüksek oyları kazanan iki aday kalır. İkinci oturumda bir oyla bile olsa salt çoğunluğu elde eden kazanır. Üçte iki sorunu meclis için de geçerli olacak. Zira yaklaşık 75 milletvekili Koordinasyon Grubu’nu temsil ediyor. Bu da geriye kalan milletvekili sayısının 250’nin üzerinde olmayacağı anlamına geliyor. Diğer partilerden ve bağımsızlardan 29 vekilin oturuma katılmaması halinde meclis çatısı altındaki üçte ikilik oran sağlanmamış olacak ve oylama gerçekleşmeyecek.”



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.