Sudan’da göstericiler için silahlı mücadele seçenek mi?

Artan şiddet ortasında Sudan devriminin silahlanma olasılığı nedir? Gösteriler sırasındaki cinayetleri soruşturmak için birkaç komite kuruldu, ancak sonuçları henüz ortaya çıkmadı

Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
TT

Sudan’da göstericiler için silahlı mücadele seçenek mi?

Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi
Sudan’da devam eden halk protestoları, özellikle de en az 7 kişinin öldüğü ve 100’den fazla kişinin yaralandığı 17 Ocak gösterilerinden sonra baskı ve şiddetin artması ortasında dördüncü ayına girdi. Gösterilerin başladığı 25 Ekim’den bu yana toplam ölü sayısı 70’i aştı. O günden bu yana siyasi söylem, ‘çöküşün sonuçları, en tehlikeli dönemeç, nefret söylemi, şiddete kayma ve uçurumun eşiğine gelme’ gibi birçok uyarı ve korku ifadesiyle doldu. Nihayetinde Sudan devrimini silahlandırmak terimi, ciddi sonuçlara ilişkin korkular ve uyarılarla öne çıktı.

Güvenlik ve koruma
Silahlandırma terimi, listeye dahil olduktan sonra hem yerel hem de uluslararası açıdan da dile getirilmeye başladı. Yürüyüş eylemlerini güvenlik altına almak ve devrimcileri korumak için seçenekler hususunda konuşulurken, göstericiler ve güvenlik yetkilileri arasında ‘aşırı şiddet kullanımına’ ilişkin karşılıklı suçlamalar yapılıyor. Öyle ki söz konusu aşırı şiddet, gösteriler sırasında çok sayıda ölüme yol açtı.
Gösteriler sırasında eylemciler ve güvenlik güçleri mensupları tarafından işlenen cinayetleri araştırmak üzere de çeşitli komiteler kuruldu. Ancak cinayetlere karışan faillerin kimliklerine yönelik sonuçlar henüz ortaya çıkmadı. Aynı şekilde üçüncü bir tarafın varlığı ve güvenlik birimlerinin ‘suçlamayı kendilerinden uzaklaştırma ve kendilerini aklama’ çabaları hakkında tartışmalar devam ediyor.
Sosyal medya organlarında da gösterilerdeki bazı silahlı hareketlerin unsurlarını ‘üçüncü taraf teorisi kisvesi altında’ suçlayan çok sayıda ifade mevcut. Bunların başında Sudan Kurtuluş Ordusu’na yönelik, ‘uluslararası müdahale çağrısı yapmak amacıyla Hartum’da ayaklanma, kaos ve şiddete teşvik’ suçlamaları yer alıyor.

Avrupa’nın endişeleri
Bu konudaki en son uyarılar, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) geçen hafta 20 Ocak Perşembe günü gerçekleştirdiği bir toplantıda geldi. AP, Sudan’da devam eden protestoların akıl almaz sonuçlara yol açabilecek şiddetli bir harekete dönüşeceği uyarısında bulundu. AP, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ‘internet izleme teknolojisi de dahil, Sudan’a her türlü güvenlik ekipmanı ihracatı, satışı, modernizasyonu ve bakımına’ yasak getiren bir karar taslağını onayladı. AP, kararının, Sudan ordu komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’de ortaya koyduğu uygulamalardan kaynaklandığını söyledi.
Bu noktada, gösteri ve protestoların bazı ‘Arap Baharı’ ülkelerindeki senaryolara benzer şekilde Sudan devrimini silahlandırmaya dönüşme olasılığı hakkındaki sorular askıda kaldı.
Sosyal medya organlarındaki suçlamalar, Abdul Vahid Muhammed Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu’nun, ‘karakollara saldırmak, güvenliği istikrarsızlaştırmak ve dış müdahale çağrısı yapmak’ amacıyla hareketin bayraklarını ve sloganlarını yükselterek, gösterilere katılan unsurlarını silahlandırmaya çalıştığını gösteriyor.

Hareketin rolü
Barış anlaşmasını imzalamayan ‘Sudan Kurtuluş Ordusu’ hareketi sözcüsü Muhammed Abdurrahman en-Nayer, harekete yöneltilen suçlamaları yalanlarken, “Düşmanlarımız, delil ve mantıktan yoksun suçlamalar yapmaktan başka bir şey ortaya koymadı. Bu suçlamalar, yalnızca yalan olmakla kalmayıp, şanlı Aralık devriminin hedeflerine bağlılığımızı ve sivil ve demokratik alternatifi oluşturmak için tüm barışçıl yollarla darbeye karşı direnişimizi artırıyor” dedi. Nayer, hareketin üyelerinden grupların Sudan’ın tüm şehir ve bölgelerindeki gösterilere ve yürüyüşlere katıldığını belirtirken, hareketin ‘birçok siyasi güç ve hareketin belgeleri yakıldıktan sonra Sudan arenasında önemli bir oyuncu haline geldiğini’ söyledi. Sözcü, “Askeri bileşenle pazarlık belgesini imzalayarak devrimi raydan çıkarma, şu anda olan her şeyin doğrudan nedenidir” ifadelerini kullandı.
Hareketin Sözcüsü, “Bu suçlamaların arkasındaki temel neden, hareketin her türlü uzlaşmayı reddeden ilkeli duruşu ve devrimin hedeflerine bağlı kalmak için her türlü baskı ve ayartmaya karşı direnmesidir. Bu durum, ona devrimcilerin ve Sudan halkının güvenini kazandırdı ve onu direniş mızrağının başı yaptı” şeklinde konuştu. Muhammed Abdurrahman en-Nayer ayrıca, ülke genelindeki Sudan halkına da ‘barışçıl direnişi sürdürme, sivil yönetimi onarma ve demokratik geçiş sürecine kadar sivil itaatsizlik ve kapsamlı bir siyasi grev ilan etme’ çağrısı yaptı.
Öte yandan Sudan Barışı için Cuba Anlaşması’nı imzalayan Tamazuc Hareketi Sözcüsü Muhammed Musa Badi, hareketin ‘gösterilerin bastırılmasında yer aldığı veya gösterilere organize bir şekilde katılan herhangi bir yandaşının bulunduğu’ iddialarını yalanladı. Hareketin her iki duruma da itilmeyi kabul etmediğini belirten Badi, “Hareketin yönü, devrimi ve hedeflerini desteklemektir. Devrimcilerin zulmüne karşıdır” dedi. Sözcü, “Güvenlik birimleri, baskıda ne kadar aşırıya kaçarsa kaçsın, Sudan devriminin bileşenlerinin onu silahlandırmaya başvurması pek olası değil” diyerek, ‘Ömer el-Beşir’i deviren aynı barış silahıyla’ devrimin amaçlarına yakın zamanda ulaşılacağına dair inancını dile getirdi.

Senaryolar
Bu atmosfer ortasında güvenlik ve siyasi analist Tümgeneral Emin Maczub, şiddetin çözüme yol açmayacak bir şekilde devam etmesinin tehlikesine karşı uyardı. Sudan’ın şu anda çatışma yolunda olduğunu söyleyen Maczub, Omdurman’daki ‘Erbain’ caddesindeki düzenli güçlere karşı ateşli silahlar ve mermi kullanmakla suçlanan ‘üçüncü tarafın’ varlığına işaret eden resmi verilen, bu çatışmanın göstergesi olduğunu vurguladı.
Maczub, Sudan’da gizlenen ve ülkedeki iç durumu havaya uçurmakla ilgilenen iç ve dış tarafları suçlarken, bu tarafların kim olduğunu ise belirtmedi. Tümgeneral Emin Maczub, bu güçlerin ve iç tarafların bazılarının, kaybettikleri yönetimlerini geri kazanmaya çalıştıklarını ve bazılarının tarihlerinde ilk kez ülkeyi yönetmeye çalıştıklarını söyleyerek, “Bu taraflar, bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkarları için vekaleten hareket eden bazı kurumların varlığının yanı sıra, kendisi için kuluçkalar bulmaya ve Sudan’da ekonomik, ticari, güvenlik ve askeri çıkar ve emellere ulaşmaya çalışıyor” dedi.
Analist, silahlı çatışma için baskı yapan tarafların, insani bir şemsiye altında Birleşmiş Milletler (BM) ve Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) müdahale çağrısı yapmayı planladığını ve ardından Sudan’ın başarısız bir devlet olarak sınıflandırılacağını ifade etti. Maczub, “İşler kötüye giderse durum, liderliği kabul etmeyen bir halk, iradesini tanımayan bir liderliğe dönüşecektir” diyerek, barışçıl devrime karşı şiddet kullanımının ve aşırı baskının devam etmeyeceğini savundu. Tümgeneral Emin Maczub, işlerin daha çok ileri gitmesi halinde isyancıların direniş için silahlanacağına dair uyarı yaparak, “Uluslararası toplumu, tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte, Sudan krizinin taraflarını ‘bu çıkmazdan kurtulmak için oturmaya, müzakere etmeye, bir irade göstermeye ve objektif tavizler vermeye’ çağırmaya iten de budur” açıklamasında bulundu.

Erken uyarılar
Halk hareketinin başkan yardımcısı olan Yasir Arman, daha önce devrimi silahlandırma çağrılarının tehlikesi konusunda uyarıda bulunmuştu. Arman, silahlı mücadelenin Angola, Mozambik ve Ruanda gibi birçok Afrika ülkesinde demokratik bir tecrübeye yol açmadığını belirterek, silahlı mücadelenin ‘esasına göre var olduğunu ve devam edeceğini’ vurguladı. Arman ayrıca, devrimcilere yönelik mesajında ise “Kendi tecrübemden yola çıkarak gençlere söylüyorum ki, barış yolunu takip edin, çünkü iyi bir ulusal kadere ulaştıran tek şey budur” dedi.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Sözcüsü Vecdi Salih, düzenlediği basın toplantısında demokratik dönüşüm karşısında duran, Sudan devrimini çerçevesinden ve barışçıl yaklaşımından çıkarmak isteyen, adını vermediği uluslararası güçlere dikkati çekerek, “Ancak kaosa girmeyeceğiz” dedi.

Gösterilerin güvenliğini sağlamak
Resmi açıdan ise İçişleri Bakanlığı, birçok defa açıklama yaparak, hareketin liderlerini gösterilerin güvenliğini sağlama konusunda oturmaya ve koordine sağlamaya çağırdığını yineledi. Bakanlığın çağrısı yoğun bir muhalefetle karşılandı.
Polis kuvvetleri basın ofisi, göstericiler arasındaki davetsiz misafirlere dikkati çekerek, bu tarafların organize bir taktikle kuvvetleri sabote etme ve kuvvetlere saldırma eğiliminde olduğunu vurguladı.
Son üç aydır Hartum ve bazı şehirler, sürekli olarak sivil yönetim ve ordunun kışlaya geri dönmesi çağrısında bulunan kitlesel halk protestolarına tanık oluyor.
Direniş komiteleri ve harekete önderlik eden Sudan Meslek Odaları Birliği’nin koordinasyonu, gösterilerin ‘askeri yönetimin devrilip siyaset sahnesinden çekilinceye kadar’ devam edeceğini gösteriyor. Diğer taraftan ise derinleşen siyasi krizden bir çıkış yolu bulmak amacıyla BM, Sudanlı taraflar arasında diyalog girişimi çerçevesinde siyasi güçlerle istişarelere başladı.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.