Sudan’da göstericiler için silahlı mücadele seçenek mi?

Artan şiddet ortasında Sudan devriminin silahlanma olasılığı nedir? Gösteriler sırasındaki cinayetleri soruşturmak için birkaç komite kuruldu, ancak sonuçları henüz ortaya çıkmadı

Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
TT

Sudan’da göstericiler için silahlı mücadele seçenek mi?

Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)
Hartum'da sivil itaatsizlik kararı sonrası gösteriler düzenlendi (Arşiv-AFP)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi
Sudan’da devam eden halk protestoları, özellikle de en az 7 kişinin öldüğü ve 100’den fazla kişinin yaralandığı 17 Ocak gösterilerinden sonra baskı ve şiddetin artması ortasında dördüncü ayına girdi. Gösterilerin başladığı 25 Ekim’den bu yana toplam ölü sayısı 70’i aştı. O günden bu yana siyasi söylem, ‘çöküşün sonuçları, en tehlikeli dönemeç, nefret söylemi, şiddete kayma ve uçurumun eşiğine gelme’ gibi birçok uyarı ve korku ifadesiyle doldu. Nihayetinde Sudan devrimini silahlandırmak terimi, ciddi sonuçlara ilişkin korkular ve uyarılarla öne çıktı.

Güvenlik ve koruma
Silahlandırma terimi, listeye dahil olduktan sonra hem yerel hem de uluslararası açıdan da dile getirilmeye başladı. Yürüyüş eylemlerini güvenlik altına almak ve devrimcileri korumak için seçenekler hususunda konuşulurken, göstericiler ve güvenlik yetkilileri arasında ‘aşırı şiddet kullanımına’ ilişkin karşılıklı suçlamalar yapılıyor. Öyle ki söz konusu aşırı şiddet, gösteriler sırasında çok sayıda ölüme yol açtı.
Gösteriler sırasında eylemciler ve güvenlik güçleri mensupları tarafından işlenen cinayetleri araştırmak üzere de çeşitli komiteler kuruldu. Ancak cinayetlere karışan faillerin kimliklerine yönelik sonuçlar henüz ortaya çıkmadı. Aynı şekilde üçüncü bir tarafın varlığı ve güvenlik birimlerinin ‘suçlamayı kendilerinden uzaklaştırma ve kendilerini aklama’ çabaları hakkında tartışmalar devam ediyor.
Sosyal medya organlarında da gösterilerdeki bazı silahlı hareketlerin unsurlarını ‘üçüncü taraf teorisi kisvesi altında’ suçlayan çok sayıda ifade mevcut. Bunların başında Sudan Kurtuluş Ordusu’na yönelik, ‘uluslararası müdahale çağrısı yapmak amacıyla Hartum’da ayaklanma, kaos ve şiddete teşvik’ suçlamaları yer alıyor.

Avrupa’nın endişeleri
Bu konudaki en son uyarılar, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) geçen hafta 20 Ocak Perşembe günü gerçekleştirdiği bir toplantıda geldi. AP, Sudan’da devam eden protestoların akıl almaz sonuçlara yol açabilecek şiddetli bir harekete dönüşeceği uyarısında bulundu. AP, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ‘internet izleme teknolojisi de dahil, Sudan’a her türlü güvenlik ekipmanı ihracatı, satışı, modernizasyonu ve bakımına’ yasak getiren bir karar taslağını onayladı. AP, kararının, Sudan ordu komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’de ortaya koyduğu uygulamalardan kaynaklandığını söyledi.
Bu noktada, gösteri ve protestoların bazı ‘Arap Baharı’ ülkelerindeki senaryolara benzer şekilde Sudan devrimini silahlandırmaya dönüşme olasılığı hakkındaki sorular askıda kaldı.
Sosyal medya organlarındaki suçlamalar, Abdul Vahid Muhammed Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu’nun, ‘karakollara saldırmak, güvenliği istikrarsızlaştırmak ve dış müdahale çağrısı yapmak’ amacıyla hareketin bayraklarını ve sloganlarını yükselterek, gösterilere katılan unsurlarını silahlandırmaya çalıştığını gösteriyor.

Hareketin rolü
Barış anlaşmasını imzalamayan ‘Sudan Kurtuluş Ordusu’ hareketi sözcüsü Muhammed Abdurrahman en-Nayer, harekete yöneltilen suçlamaları yalanlarken, “Düşmanlarımız, delil ve mantıktan yoksun suçlamalar yapmaktan başka bir şey ortaya koymadı. Bu suçlamalar, yalnızca yalan olmakla kalmayıp, şanlı Aralık devriminin hedeflerine bağlılığımızı ve sivil ve demokratik alternatifi oluşturmak için tüm barışçıl yollarla darbeye karşı direnişimizi artırıyor” dedi. Nayer, hareketin üyelerinden grupların Sudan’ın tüm şehir ve bölgelerindeki gösterilere ve yürüyüşlere katıldığını belirtirken, hareketin ‘birçok siyasi güç ve hareketin belgeleri yakıldıktan sonra Sudan arenasında önemli bir oyuncu haline geldiğini’ söyledi. Sözcü, “Askeri bileşenle pazarlık belgesini imzalayarak devrimi raydan çıkarma, şu anda olan her şeyin doğrudan nedenidir” ifadelerini kullandı.
Hareketin Sözcüsü, “Bu suçlamaların arkasındaki temel neden, hareketin her türlü uzlaşmayı reddeden ilkeli duruşu ve devrimin hedeflerine bağlı kalmak için her türlü baskı ve ayartmaya karşı direnmesidir. Bu durum, ona devrimcilerin ve Sudan halkının güvenini kazandırdı ve onu direniş mızrağının başı yaptı” şeklinde konuştu. Muhammed Abdurrahman en-Nayer ayrıca, ülke genelindeki Sudan halkına da ‘barışçıl direnişi sürdürme, sivil yönetimi onarma ve demokratik geçiş sürecine kadar sivil itaatsizlik ve kapsamlı bir siyasi grev ilan etme’ çağrısı yaptı.
Öte yandan Sudan Barışı için Cuba Anlaşması’nı imzalayan Tamazuc Hareketi Sözcüsü Muhammed Musa Badi, hareketin ‘gösterilerin bastırılmasında yer aldığı veya gösterilere organize bir şekilde katılan herhangi bir yandaşının bulunduğu’ iddialarını yalanladı. Hareketin her iki duruma da itilmeyi kabul etmediğini belirten Badi, “Hareketin yönü, devrimi ve hedeflerini desteklemektir. Devrimcilerin zulmüne karşıdır” dedi. Sözcü, “Güvenlik birimleri, baskıda ne kadar aşırıya kaçarsa kaçsın, Sudan devriminin bileşenlerinin onu silahlandırmaya başvurması pek olası değil” diyerek, ‘Ömer el-Beşir’i deviren aynı barış silahıyla’ devrimin amaçlarına yakın zamanda ulaşılacağına dair inancını dile getirdi.

Senaryolar
Bu atmosfer ortasında güvenlik ve siyasi analist Tümgeneral Emin Maczub, şiddetin çözüme yol açmayacak bir şekilde devam etmesinin tehlikesine karşı uyardı. Sudan’ın şu anda çatışma yolunda olduğunu söyleyen Maczub, Omdurman’daki ‘Erbain’ caddesindeki düzenli güçlere karşı ateşli silahlar ve mermi kullanmakla suçlanan ‘üçüncü tarafın’ varlığına işaret eden resmi verilen, bu çatışmanın göstergesi olduğunu vurguladı.
Maczub, Sudan’da gizlenen ve ülkedeki iç durumu havaya uçurmakla ilgilenen iç ve dış tarafları suçlarken, bu tarafların kim olduğunu ise belirtmedi. Tümgeneral Emin Maczub, bu güçlerin ve iç tarafların bazılarının, kaybettikleri yönetimlerini geri kazanmaya çalıştıklarını ve bazılarının tarihlerinde ilk kez ülkeyi yönetmeye çalıştıklarını söyleyerek, “Bu taraflar, bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkarları için vekaleten hareket eden bazı kurumların varlığının yanı sıra, kendisi için kuluçkalar bulmaya ve Sudan’da ekonomik, ticari, güvenlik ve askeri çıkar ve emellere ulaşmaya çalışıyor” dedi.
Analist, silahlı çatışma için baskı yapan tarafların, insani bir şemsiye altında Birleşmiş Milletler (BM) ve Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) müdahale çağrısı yapmayı planladığını ve ardından Sudan’ın başarısız bir devlet olarak sınıflandırılacağını ifade etti. Maczub, “İşler kötüye giderse durum, liderliği kabul etmeyen bir halk, iradesini tanımayan bir liderliğe dönüşecektir” diyerek, barışçıl devrime karşı şiddet kullanımının ve aşırı baskının devam etmeyeceğini savundu. Tümgeneral Emin Maczub, işlerin daha çok ileri gitmesi halinde isyancıların direniş için silahlanacağına dair uyarı yaparak, “Uluslararası toplumu, tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte, Sudan krizinin taraflarını ‘bu çıkmazdan kurtulmak için oturmaya, müzakere etmeye, bir irade göstermeye ve objektif tavizler vermeye’ çağırmaya iten de budur” açıklamasında bulundu.

Erken uyarılar
Halk hareketinin başkan yardımcısı olan Yasir Arman, daha önce devrimi silahlandırma çağrılarının tehlikesi konusunda uyarıda bulunmuştu. Arman, silahlı mücadelenin Angola, Mozambik ve Ruanda gibi birçok Afrika ülkesinde demokratik bir tecrübeye yol açmadığını belirterek, silahlı mücadelenin ‘esasına göre var olduğunu ve devam edeceğini’ vurguladı. Arman ayrıca, devrimcilere yönelik mesajında ise “Kendi tecrübemden yola çıkarak gençlere söylüyorum ki, barış yolunu takip edin, çünkü iyi bir ulusal kadere ulaştıran tek şey budur” dedi.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Sözcüsü Vecdi Salih, düzenlediği basın toplantısında demokratik dönüşüm karşısında duran, Sudan devrimini çerçevesinden ve barışçıl yaklaşımından çıkarmak isteyen, adını vermediği uluslararası güçlere dikkati çekerek, “Ancak kaosa girmeyeceğiz” dedi.

Gösterilerin güvenliğini sağlamak
Resmi açıdan ise İçişleri Bakanlığı, birçok defa açıklama yaparak, hareketin liderlerini gösterilerin güvenliğini sağlama konusunda oturmaya ve koordine sağlamaya çağırdığını yineledi. Bakanlığın çağrısı yoğun bir muhalefetle karşılandı.
Polis kuvvetleri basın ofisi, göstericiler arasındaki davetsiz misafirlere dikkati çekerek, bu tarafların organize bir taktikle kuvvetleri sabote etme ve kuvvetlere saldırma eğiliminde olduğunu vurguladı.
Son üç aydır Hartum ve bazı şehirler, sürekli olarak sivil yönetim ve ordunun kışlaya geri dönmesi çağrısında bulunan kitlesel halk protestolarına tanık oluyor.
Direniş komiteleri ve harekete önderlik eden Sudan Meslek Odaları Birliği’nin koordinasyonu, gösterilerin ‘askeri yönetimin devrilip siyaset sahnesinden çekilinceye kadar’ devam edeceğini gösteriyor. Diğer taraftan ise derinleşen siyasi krizden bir çıkış yolu bulmak amacıyla BM, Sudanlı taraflar arasında diyalog girişimi çerçevesinde siyasi güçlerle istişarelere başladı.



Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
TT

Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)

Lübnan Ordusu bugün, Lübnan'ın güneyindeki el-Tayri-Bint Cebeli yolunda Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü'ne (UNIFIL) ait bir devriyeye saldıran altı kişinin yakalandığını duyurdu.

Ordu "X" platformunda yayınlanan bir açıklamasında, UNIFIL gücüne yönelik saldırıda bir UNIFIL aracının hasar gördüğünü, ancak personel arasında herhangi bir yaralanma bildirilmediğini ifade etti.

Ordu, UNIFIL'e yönelik herhangi bir saldırının ciddiyetini vurgulayarak, olaya karışanların cezalandırılmasında hiçbir hoşgörü ve müsamaha gösterilmeyeceğini belirtti.

Ayrıca, UNIFIL'in Litani Nehri'nin güneyinde bulunan bölgedeki temel rolünü, ordu ile yakın koordinasyonunu ve istikrarın yeniden sağlanmasına aktif katkısını vurguladı.

UNIFIL dün yaptığı açıklamada, Güney Lübnan'daki devriyelerinden birine ateş açıldığını, ancak herhangi bir yaralanma bildirilmediğini duyurdu.

Bint Cubeyl yakınlarında devriye gezen üç motosikletli altı kişinin barış gücüne yaklaştığını ve içlerinden birinin aracın arkasına yaklaşık üç el ateş ettiğini açıkladı. Olayda yaralanan olmadı.


Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
TT

Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar, İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a geçişine olanak sağlamak için Refah sınır kapısını tek yönlü açacağı yönündeki açıklamalarından derin endişe duyduklarını belirtti.

Sekiz ülkenin dışişleri bakanları yaptıkları açıklamada, Filistin halkını topraklarından çıkarma girişimlerini tamamen reddettiklerini vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Refah sınır kapısının her iki yönde de açılması, bölge sakinlerine hareket özgürlüğünün garanti altına alınması, Gazze Şeridi halkından hiçbirinin ayrılmaya zorlanmaması, aksine topraklarında kalmaları ve vatanlarının inşasına katılmaları için uygun koşulların yaratılması, istikrarın yeniden sağlanması ve insani koşulların iyileştirilmesine yönelik bütünleşik bir vizyonun oluşturulması planına tam bağlılık gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Bakanlar, Başkan Trump'ın bölgede barışı sağlama konusundaki kararlılığına ilişkin takdirlerini yineleyerek, güvenlik ve barışın sağlanması ve bölgesel istikrarın temellerinin sağlamlaştırılması amacıyla, planının tüm yönleriyle, gecikme veya aksama olmaksızın uygulanmasının önemini vurguladılar.

Ateşkesin tam olarak sağlanması, sivillerin çektiği acılara son verilmesi, Gazze'ye insani yardımların kısıtlama veya engel olmaksızın ulaştırılmasının sağlanması, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarına erken başlanması ve Filistin Yönetimi'nin sektördeki sorumluluklarını yeniden üstlenmesi için gerekli koşulların oluşturulması ve böylece bölgede yeni bir güvenlik ve istikrar aşamasının başlatılması gerektiğini vurguladılar.

Bakanlar, ülkelerinin, Güvenlik Konseyi'nin 2803 sayılı Kararı ve ilgili tüm Konsey kararlarının tam olarak uygulanmasını sağlamak ve uluslararası hukuk kararları ve iki devletli çözüm ilkesi uyarınca adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak için elverişli bir ortam sağlamak amacıyla Amerika ve tüm ilgili bölgesel ve uluslararası taraflarla çalışmaya ve eşgüdüm sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiler. Bu, işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria toprakları da dahil olmak üzere 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır.


Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
TT

Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani bugün yaptığı açıklamada, Gazze savaşıyla ilgili müzakerelerin kritik bir aşamada olduğunu açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Katar'daki Doha Forumu'nda düzenlenen bir panelde konuşan el Sani, arabulucuların ateşkesin bir sonraki aşamasına geçmek için birlikte çalıştıklarını ifade etti.

Başbakan, Gazze'de ateşkesin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi olmadan tamamlanmayacağını açıkladı.

"Şu anda kritik bir noktadayız... Ateşkes olduğunu düşünemeyiz; ateşkes ancak İsrail'in tamamen çekilmesi ve Gazze'ye istikrarın geri dönmesiyle tamamlanır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze'ye istikrar gücü kurulmasına ilişkin müzakerelerin sürdüğünü, gücün yetki ve angajman kurallarının da ele alındığını açıkladı.

Katar'daki Doha Forumu'nda konuşan Fidan, gücün temel amacının sınır boyunca İsrailliler ve Filistinliler arasında ayrım yapmak olduğunu belirtti.

Bugün Gazze'nin kuzeyinde, İsrail İHA'sının hedef alması sonucu bir Filistinli hayatını kaybetti, üç kişi de yaralandı. Filistin Bilgi Merkezi yerel kaynaklara dayanarak, "Gazze'nin kuzeyindeki el Atatra kavşağında İsrail'e ait bir İHA tarafından hedef alınanlardan bir şehit ve üç yaralının eş Şifa Hastanesi'ne getirildiğini" bildirdi.

Merkezden yapılan açıklamada, "10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının başlamasından bu yana çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 369 vatandaşımız hayatını kaybetti, 920'den fazla kişi de yaralandı" denildi.