ABD’lilerin yüzde 70’i siyasi görüşlerini sosyal medyada paylaşmıyor

Son başkanlık seçim kampanyasında kullanılan bir afiş.
Son başkanlık seçim kampanyasında kullanılan bir afiş.
TT

ABD’lilerin yüzde 70’i siyasi görüşlerini sosyal medyada paylaşmıyor

Son başkanlık seçim kampanyasında kullanılan bir afiş.
Son başkanlık seçim kampanyasında kullanılan bir afiş.

Hiç şüphe yok ki sosyal medya hali hazırda her zamankinden daha fazla gündemde. ABD’de meydana gelen büyük çapta ve olağandışı siyasi olaylar, sosyal medya araçlarının siyasetteki rolü hakkında soruları gündeme getiriyor. Eski ABD Başkanı Trump, başkanlık seçimleri, 6 Ocak olayları, ırkçılığa karşı gösteriler ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasındaki ifadeleri ve kışkırtmalarıyla sosyal medya araçlarını en çok kullananlardandı.
Bu kanı yalnızca ABD için değil, her yerde bu araçlara erişim açısından da geçerli. Yayınlanan materyallerin niteliği ne olursa olsun ülkelerdeki politikacılar, aktivistler, gazeteciler veya sıradan vatandaşlar sosyal medyayı fikir alışverişi ve doğrudan yayın için açık bir sahne haline getirdiler.
Herhangi birinin kendi deneyimlerine dayanarak yapabileceği derecelendirmelerden bağımsız olarak, ciddi kamuoyu yoklamalarının çoğu ABD’lilerin düşüncelerini ve yorumlarını genellikle sosyal medya aracılığıyla, "haber kaynaklarının" etkisi altında yayınladığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte bilgi edinme ve görüş ifade etme kolaylığına rağmen haberde neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmeye çalışmanın zor olduğunu da açık. Hobbin, sosyal medyanın sağladığı özgürlük alanını, birçok kişinin başkalarıyla bağlantı kurmak ve siyasi muhalifler de dahil olmak üzere diyaloga geçmek için kullandığı bir araç olarak görürken kanıtlar bunun toplumdaki siyasi bölünmeleri şiddetlendirebileceğini ve körükleyebileceğini ortaya koyuyor.
İnternet üzerinde yayın veya siyasi yorum yapan kimseler ya uzman, ya gazeteci, ya kanaat önderi ya da görüşlerinin doğru olduğu inancıyla ideolojik olarak daha kararlı olan kişilerden oluşuyor.
Washington'daki PEW Araştırma Merkezi, sosyal medya kullanıcıları ve ABD’li politikacılar arasındaki boyutu gösteren bir araştırma yaptı. Çoğu ABD’li (demokrat, cumhuriyetçi ve bağımsız) sosyal medya veya çevrimiçi platformda neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmenin zor olduğu görüşünde.
Bu bağlamda şimdi bile birçok ABD’li görsel, işitsel veya yazılı haber sitelerinin yanı sıra gerçek ve iyi bilinen medyanın yalnızca doğrulanabilecek değil, aynı zamanda sorumlu ve yasal olarak soruşturulabilecek önemli bir kaynak olmaya devam ettiğine yönelik bir eğilim de var.
Bir medya kuruluşu hata yaptığında sadece dava açılmaz, yazar ve ya gazeteci de sorumlu tutulabilir. Diğer yandan sosyal medya, platformları üzerinde yayınlananların içeriğinden nasıl sorumlu tutulduğuna dair tartışmalar devam ederken tartışmanın özü ile kullanıcılarının sorumluluğu arasındaki sınırları belirleme ve aynı zamanda ifade özgürlüğünü kısıtlamadan kimliklerini doğrulama becerisi de ortaya çıkıyor.
Araştırmaya katılanların yarısı sosyal medya aracılığıyla bilgi edinme kolaylığının kendilerine fikirlerini ifade etmeleri için doğrudan bir alan sağladığına inanırken küçük bir azınlık ise tam tersini düşünüyor. Dörtte birlik bir kesim ise internet üzerinde yorum yapmanın siyasi sonuçları etkilemek için tercih edilen bir yol olduğunu savunuyor.
Buna karşılık sosyal medyayı görüşlerini ifade etmek için kullananların çoğu, bir “topluluğa” ait olmanın, hemfikir oldukları insanları bulmanın ve ana akım medyada olmayan şeyleri keşfetmenin  daha kolay hale geldiğini söylüyor. Bazıları da kendileriyle aynı fikirde olmayan başka görüşten insanlara ve fikirlere erişmenin daha kolay olduğu görüşünde.  Her halükarda Twitter, Facebook, YouTube, Instagram ve diğer araçları kullanmak günlük hayatımızda deneyimlediğimiz bir gerçek.

Açık bir ideolojik bölünme
Bununla birlikte siyasi etki yaratmaya çalışmanın bir yolu olarak internet üzerinde siyaset hakkında paylaşımda bulunan veya yorum yaptığını söyleyenler, genel olarak ABD’lilerin çoğunluğundan daha az uzlaşmaya, başkalarıyla fikir alışverişinde bulunmaya ve farklılıkları kabul etmeye pek açık görünmüyor.
Ayrıca parti içinde az yayın yapanlar, çok yayın yapanlara göre daha ideolojikler. Çevrimiçi paylaşım yapan Demokratlar, muhafazakar veya aşırı muhafazakar Cumhuriyetçilerin aksine daha liberal veya hatta çok daha liberal olma eğilimindeler. Bu, insanların sosyal medya platformlarında rakipleriyle karşılaştıklarında ideolojik olarak daha katı insanlarla karşılaşma olasılıklarının daha yüksek olduğunu da gösteriyor.
Katı Demokratlar fikirlerine bağlı kaldıkları gibi rakipleriyle uzlaşmaya da yanaşmıyor. Cumhuriyetçiler de öyleler. Her iki taraf da yayınladıkları görüşlerin çoğu konuda ABD’lilerin çoğunluğunun fikirlerine karşılık geldiğine inanıyor. Taraflar kendilerini ABD’lilerin geri kalanından izole hissetmezlerken farklı siyasi görüşlere sahip insanlarla siyasi tartışma yaptıklarını iddia ediyorlar.
Diğer yandan Pew Araştırma Merkezi, çoğu insanın siyasi görüşlerini sosyal medya platformlarında paylaşmadığı gerçeğine de işaret ediyor. Araştırmaya göre ABD’lilerin yüzde 70’i siyasi ve sosyal konular hakkında nadiren yayın yaptıklarını söylüyor. Bazıları da başkalarını gücendirmek, saldırıya uğramamak,  okuduklarına yeterince dikkat etmemek ya da ekleyecekleri bir şeyleri olmadığı için fikir beyan etmekten kaçındıklarını belirtiyor.
Anket, sosyal medyanın "siyasi aktivizm alanında aktif olan en partizan ABD’lilerin yuvası" haline evrildiğini ve böylece oynadığı rolün farkına varmadan günümüzün siyasi kültürünü anlamanın neredeyse imkansız hale geldiğini aktarıyor. Diğer yandan anket, sosyal medyada fikirlerini ifade etmeyen kesimin gerçek sessiz çoğunluk olduğunu ortaya koyuyor.
2016 ve 2020 seçimlerinde yapılan anketlerin oy verme niyetleri hakkındaki gerçeği ortaya çıkaramadığın da deneyimlenmişti. ABD kamuoyu yoklamalarının, siyasi ve sosyal farklılıklardaki gerçeği öğrenmek konusunda başarılı olamadığı unutulmamalı.



Beyaz Saray: Trump, Davos 2026 forumuna katılmayı planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
TT

Beyaz Saray: Trump, Davos 2026 forumuna katılmayı planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)

Beyaz Saray'dan bir yetkili bugün, ABD Başkanı Donald Trump'ın gelecek yıl İsviçre'nin Davos kentinde düzenlenecek Dünya Ekonomik Forumu'nun yıllık toplantısına katılacağını doğruladı.

İş dünyası ve siyaset liderleri bu toplantıda acil küresel zorlukları müzakere ediyor.

2025 yıllık toplantısı, Trump'ın göreve başlama günü olan 20 Ocak'ta başladı ve birkaç gün sürdü. Trump, katılımcılara video bağlantısıyla hitap etti.


BBC ölüm kalım mücadelesi veriyor: Başbakanın soruna odaklanma vakti geldi

(Reuters)
(Reuters)
TT

BBC ölüm kalım mücadelesi veriyor: Başbakanın soruna odaklanma vakti geldi

(Reuters)
(Reuters)

Alan Rusbridger 

Peki şimdi ne olacak? BBC'nin en üst düzey iki yöneticisi neredeyse imkansız sayılabilecek görevlerinden istifa etti. Kuruluşun yönetimi neredeyse gülünç bir karmaşa içinde. Ve BBC'ye son duasını okumaktan memnuniyet duyacak bir popülist hükümetin 4 yıl içinde işbaşına gelme ihtimali çok yüksek. 

Bunları göz önünde bulundurursak, görevinden ayrılan genel müdür Tim Davie veya haber direktörü Deborah Turness'in yerine kim geçmek ister ki? Dünyanın en büyük haber kuruluşlarından birine liderlik ederken aynı zamanda 5,4 milyar sterlinlik bir uluslararası şirketi de yönetebilecek habercilik becerisine ve cesarete kim sahip? Ve onlara kim arka çıkar? 

Geçtiğimiz hafta bazen histerik şekilde yapılan haberlerden, BBC'nin Birleşik Krallık'ta hâlâ açık ara en güvenilir haber kuruluşu olduğunu asla tahmin edemezsiniz. ABD'de ise son dönemde aylık izlenme rakamları 77 milyona ulaşan BBC, Weather Channel'ın ardından en güvenilir ikinci haber kaynağı konumunda. 

Kuruluşun ideolojik ve ticari düşmanları için bunların hiçbir önemi yok. Onlar en çok BBC'nin zayıflamasını ya da yok olmasını ister. Ve sözümona sızdırılan "dosya" (24 yıl önce gazeteciliği bırakıp kurumsal halkla ilişkiler alanında çalışmaya başlayan Michael Prescott adlı birinin kaleme aldığı) onlara tam da ihtiyaç duydukları silahı vermiş oldu.

Bir yıl önce yayımlanan ve artık BBC iPlayer'dan kaldırılan Donald Trump'la ilgili Panorama belgeselindeki tek bir kötü kurgu, Davie ve Turness'a ölümcül darbeyi vurdu. İsyancıların Capitol Hill'ı bastığı gün Trump'ın yaptığı konuşmadan iki ayrı bölümünün birleştirildiği bu kurgunun profesyonellik dışı ve savunulamaz olduğunu hepimiz kabul edelim.

BBC, bir saatlik belgeselin o kısmını yeniden kurgulamalı, hatasını kabul etmeli ve programı yeniden yayımlamalıydı. Bunu yapmadılar, gerisi de malum. 

Hatalı kurgu kendi başına kesinlikle yanıltıcıydı. Ancak 6 Ocak'ta Trump'ın davranışlarını yargılayan Kongre, Senato ve yargı mercileri, konuşmanın ardından patlak veren isyanda Trump'ın gerçekten de önemli sorumluluğu olduğu sonucuna varmıştı. Dolayısıyla kimse o gün yaşanan maskaralığın hikayesini yeniden yazmaya kalkışmamalı. 

Yakın zamanda belgeselin tamamını izledim ve o hatayı bir kenara bırakırsak, bu tam da BBC'nin tanındığı ve güvenildiği türden bir gazetecilik. Yapım, Trump'ın başkanlığının ne anlama gelebileceğini öngörüyor (ve anlaşılan o ki bunu bir nebze de hafife alıyor). Diğer yandan onun popülerliğinin ve yeniden seçilme ihtimalinin yüksek olmasının sebeplerini de ayrıntılı şekilde inceliyor. 

Dolayısıyla bu, (Trump'ın sözcüsünün iddia ettiği gibi) BBC'nin "yüzde 100 sahte haber" yaptığını kanıtlayan bir delil değildir. Geçen hafta heyecanlı bir Telegraph köşe yazarının cırlayıp durduğu gibi BBC'nin "hemen hemen önemli her konuda yanlış" olduğunu da kanıtlamaz. Eski bir başbakanın insanları lisans ücretini ödemeyi reddetmeye çağırması için iyi bir bahane de değildir.

Prescott, BBC'nin bu Panorama belgeselini Kamala Harris hakkında eşit derecede "saldırgan" bir yapımla dengelemediği için "şoke olduğunu ve endişelendiğini" söyleyerek aslında kendini ele verdi. Onun editoryal "denge" anlayışı bu. Belki de kurumsal halkla ilişkiler işine devam etmelidir.

BBC'nin Panorama belgeselinin geri kalanını savunurken hatasını kabul etmekte neden bu kadar yavaş davrandığını anlamak güç. BBC kaynakları aslında durumla ilgili bir açıklamanın hazırlandığını ancak yönetim kurulunun bunu imzalamayı reddettiğini söylüyor. Böylece Trump, Boris Johnson ve BBC'yi sevmeyen küçük bir grubun bu boşluğu doldurmasına zemin hazırlanmış oldu.  

BBC'nin yeni sayılabilecek Yönetim Kurulu Başkanı Samir Shah'ın önünde artık devasa bir görev var. Yeni bir genel müdür ve haber direktörü atamak zorunda. 21. yüzyılda gazetecilik yapmak hakkında neredeyse hiç deneyimi olmayan bir kurula başkanlık ediyor. Kraliyet Tüzüğü'nün (BBC'nin editoryal bağımsızlığının tanındığı ve kamuya karşı yükümlülüklerinin belirlendiği anlaşma –çn.) yenilenme sürecini yönetmesi gerekiyor. Hükümetle BBC'nin nasıl finanse edileceği hakkında uzlaşmak zorunda. Ve muhtemel bir popülist hükümet ya da koalisyon tarafından sessizce ortadan kaldırılmaması için BBC'yi gelecekte olabileceklere karşı dayanıklı hale getirmeli. 

Shah'ın Keir Starmer'la hiç tanışmadığı söyleniyor, bu da başbakanın öncelikleri hakkında bir şeyler anlatıyor.

Bu neden önemli? Dünya çapında popülist ve otoriter liderlerin kamu medya kuruluşlarını hızla zayıflatmaya veya ortadan kaldırmaya çalıştıklarını gördük. Steve Bannon'ın ifadesiyle, gündemi saçmalıklarla meşgul edip insanların kime veya neye inanacağını şaşırmasına yol açmak onların işine geliyor. 

Tüm sosyal medya mecralarının birkaç milyarderin elinde toplanması, bu kişilerin de sonra hizaya girmesi onların işine geliyor. Ana akım medyanın çoğunun ekonomik açıdan can çekişmesi ve bu kuruluşların sahipliğinin giderek daha az sayıda taraf arasında paylaşılması da onların işine geliyor.  

BBC'nin yaşadığı güçlükleri geçen hafta büyük keyifle haber yapan The Telegraph'a bakmak yeterli. Gazetenin eski sahiplerinden biri hapse girdi. Sonraki sahiplerin ise (tuhaf, ortalıkta çok görülmeyen vergi kaçakçıları) adeta yürüyen birer iflas vakası oldukları ortaya çıktı. Gazete son iki yıldır arafta sıkışıp kalmış durumda, talep edilen fiyatı ödemeye istekli alıcıların dürüstlüğünü öfkeyle sorguluyor. Tepeden bakan bu konumlarından gazetenin yazarları yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte devasa bir gazetecilik üretimini ayakta tutan finansman modelini yerle bir etmeye çalışıyor. Ve yakın zamanda yapılan bir YouGov anketine göre bu model, güvenilirlikte The Telegraph'ı tam 20 puan farkla geride bıraktı.

Ya da BBC'yi yok etmek için yıllardır, hatta onlarca yıldır kampanya yürüten Murdoch'lara bakın. BBC'nin etik ve editoryal başarısızlıkları, Murdoch diyarında son 25 yılda yaşanan çılgınlık, sahtekarlık ve suç teşkil eden aşırılıkların yanında devede kulak kalır. Yöneticiler hapse giriyor. Hukuki masraflar ve tazminatlar için kelimenin tam anlamıyla milyarlarca dolar ödeniyor. 2020'de Trump'ın yenilgisi hakkında kasten yalan yayın yaptıklarını da itiraf ettiler. Ticari ve siyasi sebeplerle olduğu kadar gazetecilik amaçlı casusluk faaliyetleri için özel dedektif ordusu tuttuklarına dair iddialar da var; bunları tabii ki reddediyorlar. 

Üstelik henüz ölçülü, olgulara dayalı habercilik ve analiz yerine bölünmeyi, gürültüyü, öfkeyi ve uyumsuzluğu teşvik eden Büyük Teknoloji algoritmalarından söz etmedik bile.

Trump'ın basın sözcüsü Karoline Leavitt, ABD Başkanı'nın Davie ve Turner'ın "yozlaşmış" sözde gazeteciler olduğu yönündeki suçlamasını dün gece neşeyle retweetledi ve insanlara BBC yerine GB News izlemeleri talimatını verdi. Nigel Farage buna bayılırdı.

Önümüzde bir tercih var. Bir ölçü hissiyatını yeniden kazanabilir ve BBC'nin kuşkusuz kısmen kendi hatası nedeniyle içine düştüğü bu çukurdan çıkma çabasını destekleyebiliriz. Ya da istersek, bilgi kaosuna sürüklenerek, çöküşün eşiğine gelmiş ABD medya ortamına benzer bir düzeni benimseyebiliriz.

Artık Starmer'ın bu meseleye dikkatini vermesinin vakti geldi. Zira müstakbel siyasi rakipleri çoktan bunu yaptı. 

Independent Türkçe, independent.co.uk/voices


Rusya: Ukrayna'nın üst düzey bir yetkiliye suikast planı engellendi

Rus askerleri mayın ve diğer patlayıcıların temizlenmesi tatbikatında (DPA)
Rus askerleri mayın ve diğer patlayıcıların temizlenmesi tatbikatında (DPA)
TT

Rusya: Ukrayna'nın üst düzey bir yetkiliye suikast planı engellendi

Rus askerleri mayın ve diğer patlayıcıların temizlenmesi tatbikatında (DPA)
Rus askerleri mayın ve diğer patlayıcıların temizlenmesi tatbikatında (DPA)

Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) bugün yaptığı açıklamada, ismini açıklamadığı üst düzey bir hükümet yetkilisine yönelik Ukrayna'nın suikast planını engellediğini duyurdu ve Kiev'i ülkenin diğer bölgelerinde de benzer operasyonlar planlamakla suçladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre açıklamada, Ukraynalıların, Moskova'daki aile mezarlığına yaptığı ziyaret sırasında bir yetkiliyi öldürmeyi planladığı belirtildi.

Reuters bu haberleri bağımsız olarak doğrulayamadı, ancak Ukrayna, Şubat 2022'de Rus işgalinin başlamasından sonra Rusya içindeki askeri ve diğer yetkilileri hedef alıyor.

Diğer yandan yerel yetkililere göre, bu sabahın erken saatlerinde Ukrayna'nın başkentinde füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) gerçekleştirilen büyük bir Rus saldırısı yaşandı. Saldırıda birçok bölge etkilendi ve bir kişi hayatını kaybederken, birçok kişi de yaralandı. Rusya Savunma Bakanlığı ise dün gece 200'den fazla Ukrayna İHA’sını düşürdüğünü açıkladı.