Libya Parlamentosu’ndan geçici bir başbakan seçilmesi önerisi

Dibeybe hükümetinin ‘yasal olarak sona erdiği ve savunulamaz’ olduğu bildirildi.

Libya Temsilciler Meclisi 24 Ocak’ta Tobruk’ta toplandı. (Libya Temsilciler Meclisi)
Libya Temsilciler Meclisi 24 Ocak’ta Tobruk’ta toplandı. (Libya Temsilciler Meclisi)
TT

Libya Parlamentosu’ndan geçici bir başbakan seçilmesi önerisi

Libya Temsilciler Meclisi 24 Ocak’ta Tobruk’ta toplandı. (Libya Temsilciler Meclisi)
Libya Temsilciler Meclisi 24 Ocak’ta Tobruk’ta toplandı. (Libya Temsilciler Meclisi)

Libya’nın doğusundaki Libya Temsilciler Meclisi (TM), Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki geçici Birlik Hükümeti’nin yasal olarak sona erdiğini duyurdu. Parlamentonun 24 Ocak’ta ülke için yeni bir geçici başbakan seçmesi gerektiğini belirten TM yakın zamanda yeni bir seçim yapılmayacağını vurguladı.
Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in bugün Tobruk’taki meclis binasında yeni bir hükümete başkanlık etmek üzere adaylık kapısının açıldığını duyurması bekleniyor. Parlamentonun yol haritası komitesinin yeni bir geçici başbakan seçmek amacıyla oylama yapılmasını önermesinin ardından Salih, yeni seçimlerin ‘sahtekarlığı önlemek ve güvenliği sağlamak için 9 aylık bir hazırlık gerekeceğine’ dikkat çekti.
Salih, 24 Ocak’taki oturum askıya alınmadan önce bugün, yeni bir başbakan seçme mekanizmasının ve gerekli belgelerin sunulacağını belirtti. Mevcut hükümetin devamlılığının herhangi bir şekilde savunulamayacağını vurgulayan Akile Salih, Libya’nın iç işlerine herhangi bir dış müdahalenin kabul edilemeyeceğinin altını çizdi. “Hükümet sorunu, Temsilciler Meclisi içerisinde çözülür” ifadesini kullandı.
Salih, meclis üyelerine ‘hükümetin görev süresinin dolduğunu ve devam etmesine izin verilmediğini’ bildirdiği açıklamaında “Başbakan geri dönmek isterse, tıpkı diğer vatandaşlar gibi Temsilciler Meclisi’ne yeni bir hükümet sunmalıdır” diyerek, Başkanlık Konseyi’nin de ulusal uzlaşının sağlanmasında üzerine düşen görevi yerine getirmemesini eleştirdi. Akile Salih ayrıca ulusal uzlaşı hususunda Devlet Yüksek Konseyi’nin de önemli bir rolü olması gerektiğini vurguladı.
Salih, beklenen seçim tarihiyle ilgili olarak “Meclisin çıkardığı kanunlarla bile olsa seçimlerin yapılması için kaçınılmaz bir süre olmalıdır” açıklamasında bulundu. Salih sözleirni şöyle sürdürdü:
“Seçimler, kalıcı bir anayasaya ulaşmayı başarırsak yapılacak.  Komite başarısız olabilir. Biz de diğer geçiş aşamalarına devam edeceğiz. Ancak en önemli şey, yürütme organının akıbetidir. Çünkü vatandaş aç ve anayasa, yasa ve benzeri konular onların umurunda değil.”
Salih, anayasa taslağının bazı maddelerini değiştirmek üzere Yüksek Konsey ile anlaşarak üyelere bir uzmanlar komitesi seçmeleri çağrısında bulundu. “Aksamaların önüne geçmek, anayasayı referanduma götürmek ve Libya halkına söz hakkı vermek için planlanan bu komite 15- 20 günde tamamlanabilir” dedi.
Oturumdan birkaç saat önce bazı milletvekilleri Bingazi şehrinde Ulusal Ordu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldiler. Aynı şekilde ABD Büyükelçisi ve Libya Özel Temsilcisi, Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams ile seçimlerin ‘öncelik olarak kalması gerektiği’ konusunda anlaşmaya vardığını duyurdular.
Williams, tüm temsilcileri oturuma katılmaya ve Libya halkına karşı sorumluluklarını üstlenmeye çağırmıştı. Ayrıca Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun yol haritasında öngörülen sürenin yanı sıra seçim kartlarını alan iki milyondan fazla Libya vatandaşının iradesini dikkate alarak seçimler için yeni bir tarih ve net bir yol belirleme çağrısı da yapmıştı.
Williams, geçen pazar akşamı da el-Gubba şehrinde Akile Salih ile yaptığı görüşmede, Libya halkının ‘yıllarca süren geçiş dönemini ve bununla birlikte güç paylaşımı düzenlemelerini sona erdirmek istediğini’ vurguladı. “Libya’nın tüm kurumlarını etkisi altına alan meşruiyet krizine sandık dışında çözüm bulunamayacak” diyen BM Temsilcisi, ilgili tüm taraflara da ‘seçim sürecine, ulusal uzlaşı ve geçiş dönemi adaleti süreçlerine ayak uydurma’ çağrısında bulundu.
Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri de kendisi ve Williams’ın geçen pazar akşamı başkent Trablus’ta yaptıkları görüşmede, ‘öncelik olan seçim süreciyle ilgili prosedürleri’ ele aldıklarını söyledi. “Yürütme yetkisindeki herhangi bir değişikliğin, anayasal bildirgeye ve yol haritasına uygun olarak ve seçim hakkının sağlanmasına yönelik açık bir anayasal ve yasal süreci garanti edecek şekilde yapılması gerekir” diyen Mişri, toplantıda seçim süreciyle ilgili gelişmeleri ve bu hakkın en kısa zamanda gerçekleşmesini kolaylaştırmanın yollarını ele aldıklarını da belirtti.
Diğer yandan Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, geçen pazar akşamı Libya- İtalya Ortak Komitesi heyetiyle yaptığı görüşmede ‘Imsaad- Ras Ajdir otoyolu projesini uygulama otoritesinin önündeki sorunları ve engelleri, hükümet ve Ulaştırma Bakanlığı ile bunların üstesinden gelinmesi girişimini’ ele aldı. Ofisinden yapılan açıklamaya göre Menfi, söz konusu eski yolda vatandaşların hayatlarının korumaya yönelik projelerin tamamlanması gerektiğini vurguladı.
Aynı şekilde Menfi’nin yardımcısı Abdullah el-Lafi de 24 Ocak’ta Libya’nın Trablus Büyükelçisi Giuseppe Grimaldi’nin de katılımıyla İtalya’nın Libya Özel Temsilcisi Nicola Orlando ile bir araya geldi. Görüşmede, Libya halkının önündeki engellere rağmen seçim yapma arzusu ve parlamentonun hazırladığı (seçim sürecinden başlayarak iktidarın teslimine kadar belirli tarihlerle tamamlanması gereken) yol haritasına yönelik istek ele alındı.
Lafi, Başkanlık Konseyi tarafından başlatılan ulusal uzlaşı projesinin önemine ve bu yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenleme konusundaki talebe dikkat çekti. İtalyan heyet de Libya’daki olayların gidişatını yakından takip eden hükümetinin, ‘Libya halkının oybirliğiyle kabul edeceği bir cumhurbaşkanı seçerek geçiş aşamasından devlet yönetimine geçişe yardımcı olmak için çalışmaya hazır olduğunu’ bildirdi.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.