Nazi geçmişi, Almanya'nın Ukrayna'yı Rusya'ya karşı silahlandırmasına engel oluyor

Washington'daki gözlemciler, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin Moskova'ya yönelik yumuşak tutumunun uzun bir geçmişi olduğunu söylüyorlar

Ukraynalı bir asker, Rus destekli ayrılıkçılarla cephe hattında bir sipere giriyor (AFP)
Ukraynalı bir asker, Rus destekli ayrılıkçılarla cephe hattında bir sipere giriyor (AFP)
TT

Nazi geçmişi, Almanya'nın Ukrayna'yı Rusya'ya karşı silahlandırmasına engel oluyor

Ukraynalı bir asker, Rus destekli ayrılıkçılarla cephe hattında bir sipere giriyor (AFP)
Ukraynalı bir asker, Rus destekli ayrılıkçılarla cephe hattında bir sipere giriyor (AFP)

İnci Mecdi
Berlin, Rusya'nın Ukrayna sınırına yakın bir yerde yoğun askeri yığınağına karşın Kiev'in ileri savunma silahları satın alma talebini reddetti. Bu durum karşısında öfkelenen Ukrayna yönetimi, Almanya'yı Vladimir Putin'i cesaretlendirmekle suçladı. Ukrayna yönetimi Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘Batı ülkelerinin, Rusya’nın güvenliğini tehdit eden dostça olmayan uygulamalarına karşılık olarak Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlandığı’nı düşünüyor. Kiev, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) doğuya doğru genişlememesi için bağlayıcılığı olan garantiler verilmesi çağrısında bulundu.
Ukrayna ve Batı ülkeleri, Rusya’nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinin ardından Ukrayna’yı işgal etmesinden endişe ediyor. O tarihten bu yana Rusya'nın Donbas bölgesindeki ayrılıkçılara verdiği destek de ülkenin doğusundaki çatışmalar da devam ediyor.
Öte yandan NATO, Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyesi olarak kabul edilmesine ilişkin 2008 tarihli daha önceki bir açıklamayı geri çekmesi ve Kremlin'in açık bir tehdit olarak gördüğü Rusya'ya komşu ülkelere silah satışına karşı yasal olarak bağlayıcılığı olan garantiler verilmesi talebine karşı direndiğinden konuyla ilgili diplomatik gerilim şu ana kadar yatıştırmayı başaramadı.
Ukrayna'nın Berlin Büyükelçisi Andrey Melnik, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Alman Haber Ajansı’na (DPA) yaptığı açıklamada, ülkesinin, Rusya’nın olası işgaline karşı Karadeniz ve Azak Denizi kıyılarını savunmasına yardım edecek savaş gemileri arayışı içerisinde olduğunu söyledi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberine göre Büyükelçi Melnik, Alman yapımı savaş gemilerinin ‘dünyanın en iyileri arasında’ olduğunu da sözlerine ekledi.
Ancak Alman basınında yer alan haberlere göre Almanya hükümetinden bir sözcü, Berlin'in Ukrayna’ya gemileri gönderme konusunda isteksiz olduğunu belirtti. Söz konusu haberlerde Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un geçtiğimiz hafta başlarında benzer talepleri reddettikleri vurgulandı.

Geçmişin utancı
Baerbock, Kiev ziyareti sırasında İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'daki Nazi rejiminin Sovyetler Birliği'ne karşı işlediği korkunç suçlara atıfta bulunarak Almanya'nın mevcut tutumunun nedenleri arasında bir takım tarihi sebepler olduğunu belirtti. Almanya tarihinde kara bir leke olan Nazilerin işlediği korkunç suçlar, onlardan utanan ve bu yüzden savaş karşıtı politikalar benimseyen Almanlar için hassas bir konu.
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht, Alman basınına yaptığı açıklamada, Almanya Federal Hükümeti’nin şu an Ukrayna'ya silah sevkiyatının faydasız bir adım olduğuna inandığını söyledi. Bakan Lambrecht, Almanya'nın Ukrayna'ya desteğini teyit ederken, 5,3 milyon euro (6 milyon dolar) değerinde sahra hastanesi de dahil tıbbi yardımda bulunacağını açıkladı.
Berlin'in de Kiev'e solunum cihazı sağladığını ve yaralı Ukraynalı askerlerin Almanya’daki hastanelerde tedavi altına alındığı belirten Alman Bakan, “Durumu sakinleştirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız” dedi.
Lambrecht'in açıklamaları, Avrupa'nın diğer bölgelerindeki karikatüristlerin alaycı çizimlerine malzeme oldu. Ünlü karikatürist Marian Kamensky, Twitter hesabından paylaştığı, arkasında Alman sağlık görevlilerinin yaralandığında müdahale etmek için beklediği Ukraynalı bir askere ateş eden bir Rus tankının karikatürle Avrupalıların Almanya'nın bu tutumunu ‘hayal kırıklığı’ olarak gördüklerine işaret etti.
Karikatürist Marian Kaminsky, Twitter hesabından yaptığı bir çizimle Almanya'nın tutumuyla alay etti.jpeg
Karikatürist Marian Kamensky’ın Twitter hesabından paylaştığı o karikatür
Buna karşın Kiev Üniversitesi Güvenlik Politikaları Enstitüsü (ISPK) Dr. Marcel A. Dirsus, Alman Radyosu’na (Deutschlandradio) verdiği röportajda, “Almanya'nın Rusların öldürülmesi için kullanılabilecek silahları tedarik etmesi fikri Almanların birçoğu için kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

Ukrayna kızgın
Berlin'in tutumu, Cumartesi günü Almanya'nın Kiev Büyükelçisi Anka Feldhusen'i Dışişleri Bakanlığı'na çağıran Kiev'de öfkeye yol açtı. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Kay-Achim Schönbach’ın geçtiğimiz Cuma günü Hindistan'a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaptığı, “Kırım yarımadası gitti, asla geri gelmeyecek, bu bir gerçek” şeklindeki açıklamasının yanı sıra Batı ülkelerinin Putin'in Ukrayna'ya ilişkin niyetleriyle ilgili görüşlerini sorgulayarak, Rusya Devlet Başkanı’nın ‘saygıyı’ hak ettiği yönündeki sözlerinden ötürü Alman Büyükelçi’nin bakanlığa çağrıldığı belirtildi.
Açıklamalarından sonra sözlerinin 'düşüncesizlik’ olduğunu belirten ve özür dileyen Schoenbach ise istifa etmek zorunda kaldı. Alman Savunma Bakanlığı, Schoenbach’ın açıklamalarını onaylamadığını duyurdu. Bakanlığın sözcüsü aracılığıyla yapılan açıklamada, Schoenbach’ın açıklamalarının Alman Savunma Bakanlığı'nın tutumuyla örtüşmediği vurgulandı.
Almanya'nın Ukrayna'ya silah göndermeyi reddetmesi, İngiltere, Polonya ve Baltık devletlerinin Rusya karşısında Avrupa ülkeleri arasında bir bölünmeye yol açabileceği uyarısında bulunan tutumlarıyla çelişiyor.
Estonya, Letonya ve Litvanya savunma bakanları ortak bir açıklama yayınlayarak Kiev'in savunmasını desteklemek için Stinger Hava Savunma Güdümlü Füze Sistemi ve Javelin tanksavar füzeleri göndermek için ABD'den onay aldıklarını duyurdular.
Almanya'nın tutumu ani bir gelişmenin sonucu olmadığı gibi iktidardaki yeni koalisyon hükümetiyle de sınırlı değil. Geçtiğimiz Haziran ayında, Almanya Hristiyan Demokrat Birliği’nden (CDU) eski Almanya Başbakanı Angela Merkel halen görevdeyken Berlin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Almanya'dan askeri yardımda bulunulmasını beklediğini söylediği açıklamaları karşısında Ukrayna'ya silah tedarik etme fikrine karşı olduğunu açıkladı.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da o dönem yaptığı açıklamada, ülkesinin silahlanma fikrini reddettiğini teyit ederken ülkesinin Fransa ile birlikte Batı'nın Moskova ve Kiev arasındaki anlaşmazlığı ‘Normandiya formatı’ çerçevesinde çözmeye yönelik diplomatik çabalarına öncülük ettiğini ve Almanya'nın yardım ve diplomatik görüşmeler açısından Ukrayna'ya verdiği desteği vurguladı.
Ancak bazı Alman politikacılar, şu an muhalefet kanadında olan CDU’nun bazı üyelerinin yeni hükümeti eleştirmeleri nedeniyle Ukrayna'nın egemenliğine yönelik bir tehdit söz konusu olduğundan meselenin yeniden ele alınması gerektiğini savunuyorlar.
Alman Meclis Grubu Savunma Politikaları Sözcüsü Henning Otte ise, Bild gazetesine yaptığı açıklamada, “Ukrayna'nın Rusya’nın olası bir saldırısını önleyebilecek savunma silahları talebini reddedemeyiz” dedi.

Kuzey Akım 2 Boru Hattı
Almanya’nın yeni hükümeti, programında Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de dahil olmak üzere silah satışına ve ihracatına daha fazla kısıtlama getirmek için net bir hedef belirlerken Batı medyasında, Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Olaf Scholz ile Yeşiller Partisi ve Hür Demokrat Parti'den (FDP) ortaklarının başkanlığındaki iktidar koalisyonu içinde genel olarak Rusya ile ilgili bir bölünme yaşandığından bahsediliyor.
Batı medyasına göre iktidar koalisyonunda, kriz yaşayan bölgelere silah tedarik edilmemesini içeren silah ihracatına yönelik katı politika konusunda fikir birliği olsa da Rusya’dan Avrupa'ya doğalgaz aktarması planlanan Kuzey Akım 2 Boru Hattı konusunda anlaşamıyorlar.
Kuzey Akım 2 Boru Hattı projesini eleştirenler, bunu Moskova'nın Ukrayna'ya veya AB’ye karşı kullanabileceği jeopolitik bir silah olarak görürken, ABD, Rusya'nın Ukrayna'ya bir saldırı başlatması halinde projeye kapsamlı yaptırımlar uygulama tehdidinde bulundu.
Buna karşın aralarında Savunma Bakanı Lambrecht ve SPD Gençlik Örgütü Başkanı Kevin Kühnert gibi SPD’nin üst düzey siyasetçileri Kuzey Akım 2 Boru Hattı projesini savundular. Bakan Lambrecht, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, projenin hiçbir şekilde Rusya-Ukrayna gerilimleriyle ilişkilendirilmemesi gerektiğini söyledi.
Politico dergisinin haberine göre bu durum, Almanya'nın ciddiyeti ve AB’nin Moskova'ya Ukrayna'yı hedef alan herhangi bir saldırganlığın ‘ciddi sonuçları’ olacağı yönündeki uyarılarıyla ilgili soru işaretleri yarattı.
ABD merkezli dergi, Başbakn Scholtz’un, geçtiğimiz ay projeden siyasi boyutu olmayan özel bir ekonomik proje olarak bahsederek projeye karşı daha yumuşak bir tutum sergilediğini, ancak Kuzey Akım 2 Boru Hattı’nın ekonomik bir proje olarak görüşmesinin Kiev ile Polonya ve Baltık ülkeleri dahil olmak üzere AB’nin doğusundaki ülkeler tarafından hararetle tartışılan bir konu olduğunu kaydetti.
Washington'daki gözlemciler, SPD’lilerin özellikle 1960'lı yılların sonları ile 1970'li yılların başlarında Sovyetler Birliği ve komünist Doğu Avrupa ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurmaya çalışan Almanya’nın SPD’li eski başbakanlarından Willy Brandt'ın politikasıyla başlayan Rusya'ya karşı daha yumuşak bir tutum sergileme konusunda uzun bir geçmişe sahip olduklarını söylüyorlar.
Ayrıca yine Almanya’nın SPD’li eski başbakanlarından Gerhard Schröder, Kuzey Akım projesinin hissedarlar komitesinin başkanı olarak Moskova ile kurulan yakın ekonomik ilişkilerin sembolü haline geldi.
Buna karşın bazı SPD’liler artık Moskova’ya karşı daha sert bir tutum sergilenmesi için baskı yapıyorlar. Almanya'nın eski Avrupa Bakanı ve Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Michael Roth, Politico'ya verdiği demeçte, “Ukrayna'ya karşı askeri gerilimin artması durumunda, Rusya ile işleri her zamanki gibi yürütmeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Roth, şunları söyledi:
“AB, Kuzey Akım 2 Boru Hattı projesi dahil tüm seçenekleri masaya koymalı. Eskisi gibi devam edemeyiz. Bu, sadece Almanya’yı ilgilendiren bir mesele değil, AB ile koordineli olarak tartışılması gereken bir mesele.”



Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
TT

Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)

Görevden azledilen eski Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol, hükümet karşıtı sağcı gençlik hareketinin sembolüne dönüştü.

BBC'nin aktardığına göre Özgürlük Üniversitesi adlı gençlik hareketinin bu hafta düzenlediği gösteri büyük ilgi gördü.

24 yaşındaki Park Joon-young'un liderliğindeki örgütün Yoon'a destek gösterisine binlerce gencin katıldığı belirtiliyor.

Anayasa Mahkemesi, Yoon'un 3 Aralık 2024'teki sıkıyönetim ilanının yasalara aykırı olduğuna hükmederek görevden azline karar vermişti.

Bu ilandan kaynaklanan davada ayaklanmayla suçlanan Yoon, suçlu bulunursa idamla cezalandırılabilir.

Demokrasinin "devlet karşıtı" unsurlardan korunması için sıkıyönetim ilan ettiğini söyleyen Güney Koreli siyasetçiyse hiçbir zaman askeri yönetime geçmek gibi bir amacı olmadığını savunuyor. 

Özgürlük Üniversitesi'nin lideri Park, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısına açıklamasında, ana muhalefetteki Halkın Gücü Partili (PPP) Yoon'un normalde gençler arasında popüler bir isim olmadığını söylüyor.

Ancak Yoon'un azil sürecinde, Demokratik Parti'yi (DPK) "gücü suiistimal etmek ve gençlik politikalarını yönelik bütçeleri kesmekle" eleştirmesinin, siyasetçinin bu konumunu değiştirdiğini belirtiyor.

DPK'li Devlet Başkanı Lee Jae-myung'un hükümetini "yolsuzlukla" suçlayan Park, Yoon'un tekrar ülkenin başına geçmesini istediklerini ifade ediyor.  

Özgürlük Üniversitesi hareketi, geçen yıl Yoon'un azil sürecine karşı çıkmak için ülke çapındaki kampüslerde örgütlenmişti. Örgüt, sosyal medya kampanyalarıyla mitinglerine binlerce katılımcı çekerek hızla büyüdü.

Hareketin düzenlediği protestolarda "Kore Korelilerindir" ve "Çin Komünist Partisi defol!" gibi pankartlara sıkça rastlanıyor. Özügrlük Üniversitesi, Güney Kore'de resmi bayram olarak kutlanan 3 Ekim Ulusal Kuruluş Günü'nde Çin karşıtı yürüyüş de düzenlemişti.

Gençlik hareketi ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ı destekleyen Amerika'yı Yeniden Harika Yap'ın (Make America Great Again/MAGA) sloganlarını da ödünç alıyor.

BBC'nin aktardığına göre Yoon'a destek mitinginde "Kore'yi Yeniden Harika Yap" yazılı dövizler yer aldı. Bunun yanı sıra "Hepimiz Charlie Kirk'üz" pankartları da dikkat çekti.

Muhafazakar aktivist Charlie Kirk, 10 Eylül'de Utah Valley Üniversitesi'nde katıldığı etkinlikte silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmişti. Gençler arasında çok popüler olan Kirk, muhafazakar fikirleri yaymak amacıyla kurduğu Turning Point USA'le tanınıyordu.

Independent Türkçe, BBC, Chosun


800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
TT

800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)

800'den fazla kişi küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçti ve böylelikle aralık ayı içinde şimdiye dek kaydedilen en yüksek günlük sayıya ulaşılarak rekor kırıldığı düşünülüyor.

Son resmi rakamlar, cumartesi Fransa'nın kuzeyinden gelen 13 bottaki 803 kişinin bu tehlikeli yolculuğu tamamladığını gösterdi. Bununla birlikte 2025'te Manş Denizi'nden geçenlerin toplam sayısı 41 bin 455'e çıktı. 2018'de toplanmaya başlayan veriler arasında ikinci en yüksek rakam yakalanırken ilk sırada 2022'deki 45 bin 774 kişilik rekor var.

1075 kişinin kanaldan geçtiği 8 Ekim'den beri bir günde bu yolculuğu tamamlayan en fazla kişi cumartesi günü kaydedildi.

Bu ay şimdiye kadar 2 bin 163 civarında kişi geldi ve geçen aralıkta bildirilen 3 bin 254 kişilik rekora yaklaşıldı.

Birleşik Krallık (BK) Sınır Gücü'ne ait bir geminin Manş Denizi'nde yaşanan bir olaydan sonra göçmen olduğu düşünülen kişileri cumartesi sabahı Dover'a getirdiği görüldü.

Çok sayıda botun Fransa kıyılarından ayrıldığına tanık olunan yoğun bir gecenin ardından bu olay yaşandı.

Fransız polisi cumartesinin erken saatlerinde küçük bir botla denize açılmaya çalışan kişilerle Calais yakınlarında çatıştı.

Grand-Fort-Philippe kasabasındaki bir nehir kıyısındaki yaklaşık 30 göçmenden oluşan bir kalabalığa jandarmanın gözyaşartıcı gaz yağdırdığı videoya alındı.

Beklenmedik fırlama, BK İçişleri Bakanlığı'nın 15 Kasım ve 12 Aralık arasında hiçbir geçiş kaydetmediği 4 haftalık bir durgunluğun ardından geldi.

Normalde aralık, olumsuz hava koşulları nedeniyle bu girişimlerin en az yaşandığı aylardan biridir.

Ancak son duraklamayla, 2018 'den bu yana hiç kimsenin gelmediği en uzun kesintisiz süre yaşanmıştı.

Daha geniş çapta bakıldığında eğilimler, gelenlerin sayısının bu yılın ilk 10 ayında arttığını ama 2022'de bildirilen rekor seviyelerin altında kaldığını gösteriyor.

İşçi Partisi hükümeti, Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak gelen küçük teknelerle mücadele çabalarını hızlandırdı.

Fransa, BK'nin aylarca süren baskısının ardından Manş Denizi'ndeki küçük tekneleri durdurmaya başlamayı kabul etti.

Bu politika değişikliğiyle güvenlik güçleri tekneleri denizde durdurabilecek ama yolcu almamaları koşuluyla.

Almanya, BK'ye göçmen getirmeye çalışan insan kaçakçılarının 10 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmasını öngören yeni bir yasayı bu hafta kabul etti.

Yıl bitmeden yürürlüğe girecek yasa değişikliği, kolluk kuvvetlerine ve savcılara daha fazla yetki vermeyi ve BK'yle Almanya arasındaki bilgi paylaşımını artırmayı amaçlıyor.

Independent Türkçe


Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
TT

Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, hakkındaki federal soruşturmaları gerekçe gösterip Adalet Bakanlığı'na yönelttiği iki şikayet nedeniyle çok yüklü bir ödeme talep etmekle böbürlendi.

Adalet Bakanlığı, Trump'ın 2021'de makamından ayrılmasının ardından onun gizli belgeleri nasıl yönettiğini ve 2020 seçimlerini geçersiz kılma çabalarını inceleyen bir çift soruşturma başlatmıştı. Sonrasında Trump biri 2023'te, diğeriyse 2024'te olmak üzere iki şikayette bulunmuştu. Bu şikayetler, New York Times'ın ekimde bildirdiği üzere Adalet Bakanlığı'nın Trump'a 230 milyon dolar tazminat ödemesini talep eden bir davayla sonuçlanabilecek "bir idari talep süreci" aracılığıyla yapılmıştı.

ABD Başkanı, cuma günü Kuzey Karolina'da yaptığı ve ekonomiye dair açıklamalar olarak lanse edilen geniş kapsamlı konuşmasında, ana konudan saparak bu şikayetlerini dile getirdi ve muhtemel tazminatın tutarını 1 milyar dolara kadar şişirdi.

Kalabalıktan alkış ve tezahüratlar yükselirken gürleyen Trump, "Tüm kanıtlara sahibiz ve bu konuda bir şeyler yapmalıyız" dedi:

Bir dava açtım ve davayı kazanıyorum. Tek bir sorun var. Burada uzlaşma sağlaması gereken kişi benim. Başka bir deyişle, davayı ben açıyorum ve uzlaşmayı da benim sağlamam gerekiyor.

Trump, "Yani, belki kendime 1 milyar dolar veririm ve hepsini hayır kurumlarına bağışlarım" diye öneride bulunup fikrini değiştirdi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı.

Sonrasında bir dizi olayı gazete manşetlerini yüksek sesle okuyormuş gibi anlattı:

Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'ne dava açıyor. Donald Trump başkan oluyor. Ve şimdi Donald Trump davada uzlaşmayı sağlamak zorunda.

Ardından "Bu sebeple kendime 1 milyar dolar veriyorum" dedi.

Trump bir kez daha muhtemel tazminatla ne yapacağı konusunda tereddüt ediyor gibi görünerek kalabalığa şöyle seslendi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı. Hayır mı? Pek çok kişi 'Bunu yap' der. Bunu yapmak istemiyorum.

"Ama ne olursa olsun, hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Olur mu? Hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Ama bu içinde olmak için tuhaf bir durum değil mi? Yapmalıyım, bir anlaşma yapmalıyım. Kendimle müzakere ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Bu federal soruşturmalara liderlik etmekle görevli Adalet Bakanlığı Özel Yetkili Savcısı Jack Smith, Trump'ın 2024 seçimlerini kazanmasının ardından yeni başkan aleyhindeki davaları düşürmüştü.

Bu hafta Kongre üyelerine konuşan Smith, soruşturma ekibinin Trump'ın 2020 seçimleri sonuçlarını geçersiz kılmak için suç teşkil edecek şekilde komplo kurduğuna dair "makul bir şüphenin ötesinde kanıtlar edindiğini" ve gizli belgelerin yönetimine ilişkin yasayı ihlaliyle ilgili "güçlü kanıtlar" topladığını söyledi.

Trump cuma yaptığı konuşmanın önceki kısımlarında, Adalet Bakanlığı'nın gizli belgeler davası kapsamında Ağustos 2022'de Mar-a-Lago'ya düzenlenen FBI baskınını eleştirdi. Başkan, eşi Melania Trump'ın "külot" çekmecesine kadar uzandığını iddia ettiği baskını "yasadışı ve iğrenç" diye niteledi.

Trump'ın "tüm kanıtlara" sahip olmakla ne kastettiği henüz belli değil. Öte yandan ABD Senatosu Adalet Komitesi Başkanı Chuck Grassley, Ağustos 2022'deki baskından önceki aylarda FBI ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin birbirlerine gönderdiği e-postaları bu hafta yayımlamıştı. Bunlar, Trump'ın mülküne yönelik arama emrini uygulamak için olası bir neden olduğuna büronun inanmadığını, Adalet Bakanlığı'nınsa bunun aksinde ısrar ettiğini gösteriyor.

Independent Türkçe