Mısır ve Cezayir, yaklaşan Arap zirvesinde ortak tutum alacak

Sisi ve Tebbun’un Kahire’deki görüşmeleri, ‘Libya krizi, Filistin davası, Nahda (Hedasi) Barajı ve Afrika kıtasının güvenliğine’ odaklandı

Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır ve Cezayir, yaklaşan Arap zirvesinde ortak tutum alacak

Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Ahmed Abdulhekim
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, 25 Ocak Salı günü yaptığı açıklamada Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile ‘Cezayir’deki Arap Zirvesi’ne hazırlık olarak istişareleri genişletme gerekliliği’ konusunda uzlaşı sağladığını belirtti. Tebbun, Kahire’deki görüşmelerinin sona ermesinin ardından düzenlenen bir basın toplantısında iki ülkenin ‘iki taraf arasındaki görüşmelerin vizyon ve bakış açıları üzerinde tam bir uzlaşıya vardığını’ söyledi.
Mısır Cumhurbaşkanlığı’na göre ise Cezayir Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmelerde, Arap ulusal güvenliğini korumak amacıyla ortak Arap eylem mekanizmasını kurma gerekliliğine vurgu yapıldı.
Sisi, Cumhurbaşkanı Tebbun ile “Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması gerektiği” konusunda da uzlaşı sağladıklarını söylerken, “Yabancı güçlerin ve paralı askerlerin Libya’dan istisnasız şekilde ve belirli bir süre zarfında ayrılmaları gerektiği konusunda da ortak bir anlayış var. Mısır’ın su güvenliği konusu ele alındı ve önemli bir konu olarak Mısır’ın su haklarının korunma gereği hususunda fikir birliği sağlandı” açıklamasında bulundu.

Görüş birliği
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bessam Radi’ye göre Sisi, Tebbun ile gerçekleştirdiği ikili görüşmenin ardından iki ülkeden heyetlerin de varlığıyla genişletilmiş bir oturum düzenledi. Görüşmeler sırasında iki taraf, Kahire ve Cezayir arasında, ortak öneme sahip bölgesel meselelere ilişkin periyodik ve yoğun istişare ve koordinasyonu en üst düzeyde sürdürmenin önemine dikkati çekti. Bu durum, iki ülkenin aralarındaki sağlam stratejik ittifakı derinleştirme taahhüdünü yansıtıyor.
Bessam Radi, görüşmelerin ortak öneme sahip bir dizi bölgesel ve uluslararası konuda görüş alışverişine sahne olduğunu söylerken, iki tarafın da coğrafi çevrelerinde halihazırda meydana gelen gelişmelere yönelik olarak iki ülke arasındaki ortak çabaların ve güçlü koordinasyonun güçlendirilmesi gerektiğine dair uzlaşı sağladığını ifade etti.
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Mısır ve Cezayir arasındaki stratejik ortaklık, özellikle Sahel bölgesindeki askeri ve enformasyonel işbirliği ve koordinasyon yoluyla bölgesel düzeyde terörizm ve her türlü organize suçla mücadele çabaları çerçevesinde ortaya koyuldu” dedi. Radi, “Libya meselesine ilişkin gelişmeler ele alındı. İki Cumhurbaşkanı, Libya’nın istikrarı, birliği ve toprak bütünlüğü ve ulusal kurumlarının korunmasına yönelik tüm çabaları desteklemeye devam etme gerekliliğine dikkati çekti. Ayrıca mevcut dönemin hassasiyeti ortasında Libya krizini çözme mekanizmalarına ilişkin vizyon ve pozisyonların koordinasyonunu yoğunlaştırma konusunda anlaştılar. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri düzenleyerek, geçiş aşamasını sona erdirmenin ve Libya halkının bu konudaki arzularının gerçekleşmemesini engellemenin yanı sıra, özellikle Mısır ve Cezayir ulusal güvenliği üzerindeki doğrudan etkisi olmak üzere, ateşkesi sağlamlaştırmak ve tüm yabancı güçleri, paralı askerleri ve yabancı savaşçıları Libya topraklarından çıkarmak için çalışılması gerektiğini vurguladılar” şeklinde konuştu.
Görüşmeler sırasında ayrıca, üç ülkenin çıkarlarını da dikkate alarak, barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda adil, dengeli ve bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılmasının önemli olduğu belirtilirken, Nil suları meselesi, Nahda Barajı müzakerelerine ilişkin son gelişmeler ve bölgesel istikrarın korunması konusu da ele alındı. Görüşmeler ayrıca, tüm tarafların gerekli iyi niyet ve siyasi iradeyi göstermesi çağrısı yapıldı.

İş birliği ve koordinasyonu yoğunlaştırmak
Kahire’deki görüşmelerin sona ermesinin ardından Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cezayir Cumhurbaşkanının Mısır’a yönelik ilk ziyareti münasebetiyle ortak bir açıklama yaptı. Bu çerçevede iki taraf, ikili ilişkilerin stratejik ve seçkin bir doğaya sahip olduğunu söylerken, “Her düzeyde istişare ve koordinasyon mekanizmaları harekete geçirilirken, iki ülke arasındaki ikili işbirliği çerçevelerini ilerletme hususunda da uzlaşı sağlandı” dedi. Cumhurbaşkanlığı ayrıca, “Görüşmelerde iki ülke arasındaki ekonomik işbirliği ilişkileri ele alındı. Karşılıklı ticaret değişim oranlarını artırmanın, ortaklıkları güçlendirmenin ve farklı alanlarda deneyim alışverişinde bulunmanın yanı sıra iki Cumhurbaşkanı, bunları geliştirmek, karşılıklı yatırımları artırmak ve her iki ülkedeki yatırımlardan maksimum faydayı sağlamak için çalışmaya devam etme arzularını dile getirdi” değerlendirmesinde bulundu.
Arap ulusal güvenliğinin bölünmez bir bütün olduğu, onu korumak için Arap dayanışmasının gerektiği ve ortak Arap eylem mekanizmalarının hareket geçirilmesi gerektiği inancına dayanarak yapılan ortak açıklamada, “İki Cumhurbaşkanı, önümüzdeki dönemde Arap Birliği çerçevesinde ortak Arap eylem mekanizmalarını harekete geçirmek için koordinasyonu yoğunlaştırmaya yöneldi” denildi. Uluslararası ve bölgesel düzeyde iki lider, Arap, Afrika, Akdeniz ve uluslararası düzeylerde iki ülke arasındaki koordinasyonun önemine dikkati çekerek, iki ülkenin çıkarlarını en üst düzeye çıkaracak şekilde istişare ve koordinasyon sağlanması gerektiğini vurguladı. İki lider, bölgenin karşı karşıya olduğu ciddi zorluklar ortasında Arap ulusal güvenliğini korumanın önemli olduğunu söylerken, ulus devlet kavramını güçlendirme, kurumlarının rolünü destekleme ve Arap ülkelerinin iç işlerine dış müdahale girişimlerini reddetme ihtiyacına dikkati çekti.
Filistin davasına ilişkin olarak ise ortak açıklamada, Filistin halkının ‘4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurma ve ilgili bölgesel ve uluslararası çabaları harekete geçirme’ arzu ve umutlarını gerçekleştirme gerekliliğine değinildi. Aynı şekilde Libya krizine ilişkin gelişmeler de masaya yatırılırken iki cumhurbaşkanı, bu kardeş ülkenin yaşadığı krizin çözümünün, Libya’nın birliğini ve egemenliğini garanti altına alacak şekilde, halk arasındaki mutabakatla olması gerektiğini vurguladı. Tüm yabancı güçlerin, paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların Libya topraklarından çıkışı çağrısında bulunan iki cumhurbaşkanı, Libya cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin Libya halkının özgür iradesini ifade etmesine ve meşru özlemlerini gerçekleştirmesine olanak tanıyacak şekilde yapılması gerektiğini ifade etti.
Öte yandan iki cumhurbaşkanı, Afrika kıtasında barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla son derece önemli olduğu için Sudan’daki durumun istikrarını desteklemenin, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymanın gerektiğini ifade etti.
Sahel ve Sahra bölgesinde, tanık olunan mevcut güvenlik koşulları ortasında, terörist ve radikalizm yanlısı grupların bu bölgedeki faaliyetlerinin genişlemesini önlemek için istikrarı sağlama çabalarının desteklenmesinin önemli olduğu belirtildi.
İki cumhurbaşkanı, 2063 Afrika Kalkınma Gündemi hedeflerine ulaşmak üzere, Afrika Birliği (AfB) ve bölgesel ekonomik gruplar arasındaki koordinasyon yoluyla kıtasal ve ekonomik entegrasyonun sağlanması için AfB sisteminin yükseltilmesi yolunda ortak iş birliğinin önemine dikkat çekti. Ayrıca AfB’nin rolünü geliştirmek için ortak eylem gerektiğine de vurgu yapıldı.
Aynı şekilde Nahda Barajı konusunu ve Nil sularının Mısır halkı açısından önemini de görüşen iki cumhurbaşkanı, Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın çıkarlarını adil ve hakkaniyetli bir şekilde gerçekleştirerek, Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesi sürecini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiği konusuna dikkati çekti.
Terörün her türlü tezahürüyle mücadele alanında işbirliğini güçlendirme talimatı da veren taraflar, uluslararası topluma ise (tüm terör örgütleriyle mücadele ederek, yeni unsurları kendine çekme yeteneklerini baltalayarak ve fon kaynaklarını kurutarak) ‘bu olguyu çeşitli güvenlik, ekonomik, toplumsal, kalkınma, entelektüel ve ideolojik boyutlarıyla ele almak için kapsamlı bir yaklaşım benimseme’ çağrısında bulundu.
Kahire’ye yönelik bu ziyaret, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Aralık 2019’da göreve başlamasından bu yana ilk ziyaret oldu. Ziyaret ayrıca, bir Cezayir cumhurbaşkanının yaklaşık yirmi yıldır Mısır’a yaptığı ilk ‘resmi’ ziyaret niteliğinde. Cezayir’in geçici cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih de Temmuz 2019’da Afrika Uluslar Kupası finaline katılmak amacıyla Mısır’a ziyarette bulunmuştu.



Cinayet suçu ve mezhepçi mesajlar: Humus’ta sivil barışı kim hedef alıyor?

Halep’te Suriye İçişleri Bakanlığı güvenlik personeli, 18 Kasım 2025 (AFP)
Halep’te Suriye İçişleri Bakanlığı güvenlik personeli, 18 Kasım 2025 (AFP)
TT

Cinayet suçu ve mezhepçi mesajlar: Humus’ta sivil barışı kim hedef alıyor?

Halep’te Suriye İçişleri Bakanlığı güvenlik personeli, 18 Kasım 2025 (AFP)
Halep’te Suriye İçişleri Bakanlığı güvenlik personeli, 18 Kasım 2025 (AFP)

İsmail Derviş

Suriye’nin merkezindeki Humus şehri, şehrin güneyindeki Zaydal beldesinde bir adam ve karısının öldürülmesinin ardından güvenlik olaylarına sahne oldu. Adam ve karısı evlerinde ölü bulundu. Kadının cesedi yanmış ve evin duvarlarına mezhepçi sloganlar yazılmıştı.

Humus İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Murhaf el-Nasan, yetkili makamların ihbarı aldıktan sonra derhal bölgeyi güvenlik kordonu altına aldığını ve delilleri topladığını söyledi. Suçun nasıl işlendiği, fail ya da faillerin kimliğinin tespit edilmesi ve yargı karşısına çıkarılmaları için kapsamlı bir soruşturma başlatılırken, sivillerin güvenliği ve bölgedeki istikrarı sağlamak için gerekli önlemler alındığını belirten Nasan, “Anlaşmazlık tohumları ekmeyi ve mezhepçi söylemleri alevlendirmeyi amaçlayan bu suçu kınıyoruz” dedi. Nasan, bölge sakinlerine itidal gösterip herhangi bir tepki göstermemeleri çağrısında bulunan Nasan, soruşturmayı sorumluluk ve tarafsızlık içinde çalışan yetkili makamlara bırakarak faillerin yakalanması ve güvenliğin sağlanması için çalışıldığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Humus’un el-Beyada ilçesi başkanı Mustafa Dahman, yaptığı açıklamada, “Pazar sabahı Humus şehrinde bir çiftin öldürüldüğü ihbarını aldıklarını ve şehirde menfur bir suç işlendiğini söyledi. İhbarı alır almaz, ekiplerimiz olay yerine giderek gerekli soruşturmaları başlattı. Olayın ardından, kurbanların yakınları tarafından bazı aşırılıklar yaşandı ve bu da bazı mülklerin zarar görmesine ve bazı masum insanların yaralanmasına neden oldu. Bu durum, iç güvenlik güçlerinin gerginliğin yaşandığı tüm mahalleleri kapsayan bir güvenlik kordonu oluşturarak bölgeyi hemen kapatmasına neden oldu. Ayrıca, şehirde saat 17:00'den ertesi gün saat 05:00'e kadar sokağa çıkma yasağı uyguladık. Durum şu anda tamamen kontrol altında ve ekiplerimiz her yere konuşlandırıldı” dedi.

Dahman, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Vatandaşlarımıza, kargaşayı kışkırtanların tuzağına düşmemeleri için çağrıda bulunuyoruz. Suç mahallinde bulunan mezhepçi sloganlar, kaosu kışkırtmanın açık ve kasıtlı olduğunu ortaya koyuyor. Amacın bu güvenli şehrin huzur ve güvenliğini bozmak olduğu açık.”

Olayın ayrıntıları

Yerel kaynaklar, kurbanların Abdullah el-Abud ve eşi olduğunu bildirdi. Humus'ta tanınmış Beni Halid aşiretinden olan çiftin cinayetinin ardından, aşiretin genç erkekleri cinayetin işlendiği mahalleye saldırdı. Bunun üzerine güvenlik güçleri bölgeye sevk edilerek durumu kontrol altına aldı ve mahalle sakinleri arasında mezhepsel çatışmanın çıkmasını önledi. Savunma Bakanlığı, kurbanların ailelerine bu suçun cezasız kalmayacağına dair güvence verdi. Ancak, aynı zamanda bölge sakinlerine konuyu yetkili makamlara bırakmaları, çatışmaya çağrılarına kapılmamaları ve şehirde sükuneti korumaları çağrısında bulundu.

Kurbanların üyesi olduğu Beni Halid aşireti başta olmak üzere aşiretler işlenen cinayeti kınayan ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride, suçun işlendiği bağlamda kullanılan kışkırtıcı dilin, amacın bölgede çatışmayı körüklemek, güvenlik gerginliği yaratmak ve toplumda bölünmeler oluşturmak olduğunu açıkça gösterdiğine vurgu yapıldı. Bildiride yetkili makamların failleri tespit edip adalete teslim ederek hak ettikleri cezayı almalarını sağlamak için üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri, devleti ve güvenlik önlemlerini tam olarak desteklemeleri ve kabileyi çatışmaya sürüklemeye yönelik her türlü girişimden kaçınmaları çağrısında bulunuldu. Ayrıca Humuslulara itidalli davranmaları, yetkili makamlarca yayınlanan genelgelere tam olarak uymaları, sivil barışı ve komşuluk haklarını korumak için ulusal ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri ve her türlü kışkırtmadan kaçınmaları çağrısı yapıldı.

Olayın siyasi ve sosyal boyutları

Suriye Sosyal Kalkınma Merkezi Başkanı Rıdvan el-Atraş, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Humus'taki cinayetler ve Beni Halid aşiretinin bu çatışmaya karışması, siyasi ve sosyal sonuçlar doğuruyor. Suriye'de mezhepçi gerilimin tırmanması da dahil olmak üzere geniş kapsamlı yansımaları olabilir. Aşiretler ve mezhepler arasındaki cinayetler ve misilleme kampanyaları, Suriye’de mezhepsel gerilimin tırmanmasına yol açabilir. Suriye toplumları mezhepsel ve dini çeşitlilikleriyle bilinir ve bu tür olaylar kaosa yol açabilir ve sivil barışa yönelik en büyük tehditlerden biri olan mezhepsel çatışmaları şiddetlendirebilir” ifadelerini kullandı.

Suriye hükümetinin ülkenin istikrarını koruma konusunda zaten önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu ve mezhepçi gerilimlerin bu istikrarı tehdit ederek ulusal birliğin kalbine darbe vurabileceğini düşünen Atraş, bunun yanında azınlıkları koruduğunu iddia eden İsrail gibi birçok dış gücün, bu tür gerilimlerden yararlanarak Suriye'nin iç işlerine müdahaleyi artırabileceğinin altını çizdi. Atraş, İsrail veya dış güçlerin yanı sıra, hükümete muhalif Suriyeli partilerin de yaşananlardan faydalanabileceğini de sözlerine ekledi.

Sorumlu kim? Bu durumdan kim kazanç sağlıyor?

Bu olayın arkasındaki kişilerin şüphesiz mezhep kökenli çatışmaları körüklemeyi amaçladığını, çünkü bu tür olayların Suriye toplumunun farklı kesimleri arasındaki güveni zedelediğini ve bunun da hükümete muhalif olan belirli grupların çıkarlarına hizmet ettiğini belirten Atraş, diğer taraftan Suriye içinde mezhepsel bölünmeleri güçlendirmek için sert bir söylem benimseyen ve kendi gündemleri için mezhep kökenli şiddet ortamı yaratmaya çalışan grupların da olduğunu vurguladı. Atraş’a göre hükümetin bu sorunu çözmek için öncelikle olayla ilgili kapsamlı ve şeffaf bir soruşturma yürütmesi önündeki en iyi seçenek. Bu soruşturma tarafsız olmalı ve tüm ilgili tarafları kapsamalı. Böylece suçun sorumluları ve çatışmayı kışkırtanların kimler olduğu belirlenebilir. Bu da hükümet kurumlarına güvenin yeniden tesis edilmesi için önemli bir adım olacak.

Şam yönetiminin medyayı sakinleştirmek için çabalarını artırması ve medyanın da mezhep ya da aşiret kökenli çatışmaları körükleyebilecek herhangi bir açıklamayı yayınlamaktan kaçınması gerektiğini vurgulayan Atraş, hükümetin mezhep ya da aşiret kökenli çatışmaları kışkırtma girişimlerine müsamaha göstermeyeceğini kanıtlaması ve bununla çelişmeyecek şekilde ulusal birlik mesajına odaklanmasının önemli olduğunu kaydetti.

Neden Humus?

Öte yandan Suriyeli siyasi analist Ahmed Şehade, Humus'ta yaşananların, Suriye’nin Arap ülkeleri ve ABD ile yakınlaşmasının ardından ülkeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla İran'ın desteklediği eski rejimin kalıntıları tarafından kasıtlı olarak gerçekleştirilen bir eylem olduğunu düşünüyor.

Şehade, Independent Arabia’ya verdiği röportajda, cinayetin Humus’ta işlendiğini, bunun nedeninin şehrin Lübnan sınırına yakınlığı ve Irak tarafında çöl bölgesine doğru açılması olduğunu söyledi. Humus’un Suriye'nin merkezi bir bölgesi ve önemli mezhepsel, dini ve aşiret çeşitliliğine sahip olduğunu belirten Şehade, “Bu yüzden bu cinayet, bölgede mezhepsel çatışmaları körüklemek ve kabile ve mezhep gerilimlerini tırmandırmak amacıyla özenle planlanmıştı. Daha spesifik olarak, amaç bir tarafı kışkırtmak ve tepki vermeye zorlamaktı. Karşılık, daha sonra mağduriyet için bir bahane olarak kullanıldı. Bugün vatandaşlar için çözüm, olayı soruşturan ve kamu güvenliğini sağlayan devlet kurumlarına güvenmekten geçiyor” ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak Suriye'nin orta kesimlerindeki Humus’ta, bir adam ve karısının öldürülmesi ve olay yerinde duvarlara mezhepçi sloganların yazılmasıyla geniş çaplı güvenlik gerginlikleri yaşandı. Bu olay, sivil barışın hedef alındığına dair endişeleri artırdı. Ancak yetkililer, bölgeyi hızla kordon altına aldı ve sokağa çıkma yasağı uygularken durumu tamamen kontrol altına aldıklarını açıkladılar. Öte yandan kurbanların mensup olduğu Beni Halid aşireti, olayın amacının güvenlik durumunu istikrarsızlaştırmak ve mezhepçi gerilimleri alevlendirmek olduğunu öne süren analizler üzerine, itidal ve devlete güven çağrısında bulunarak halkı çatışmaya sürüklenmemeleri için uyardı. İç ve dış güçlerin bu olayı, toplumsal bölünmeler yaratmak ve şehrin istikrarını bozmak için kullanmaya çalıştığı yönünde bazı teoriler de ortaya atıldı. Ülkedeki sivil barışın geleceği, ilki Suriye toplumunun farkındalığı, ikincisi ise hükümetin adaleti sağlayacak, kurbanlara haklarını verecek ve kamu güvenliğini sağlayacak kararlar alma becerisi olmak üzere iki faktöre bağlı kalmaya devam ediyor.


İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
TT

İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)

Hizbullah tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai’yi yitirdiğini duyurdu.

Hizbullah, Tabtabai ile birlikte öldürülen 1979 doğumlu Kasım Hüseyin Bercavi (Melak), 1989 doğumlu Mustafa Esad Baru (Hacı Hasan), 1982 doğumlu Rıfat Ahmed Hüseyin (Ebu Ali) ve 1990 doğumlu İbrahim Ali Hüseyin (Amir) adlı dört üyesi için taziye mesajı yayınladı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Hizbullah, gurur ve onurla, direniş halkına ve Lübnan halkına, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesindeki Hureyk Mahallesi’ne yapılan hain İsrail saldırısı sırasında Lübnan ve halkını savunurken şehit düşen büyük cihatçı lider, şehit Heysem Ali Tabatabai’nin (Seyyid Ebu Ali) vefatını duyurur.”

Açıklama şöyle devam etti:

“Büyük lider, uzun bir bekleyişin ve cihad, dürüstlük, samimiyet, direniş yolunda kararlılık ve kutsal hayatının son anına kadar İsrail düşmanıyla yorulmak bilmeden mücadeleyle dolu bir yolculuğun ardından şehit kardeşlerinin yanına katıldı. Topraklarını ve halkını savunma mücadelesinde asla yorulmadı veya yılmadı, hayatının başından itibaren direnişe adadı. Bu direnişin güçlü, onurlu ve yetenekli kalması, vatanı koruması ve zaferler kazanması için temellerini atan liderlerden biriydi. Mücahitler, tüm şehit liderlerin kanını taşıdıkları gibi onun saf kanını da taşıyacaklar ve Siyonist düşmanın ve onun destekçisi ABD’nin tüm planlarını bozmak için kararlılık ve cesaretle ilerleyecekler.”

İsrail, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında süren ve ABD'nin arabuluculuğunda ateşkesin sağlandığı savaş sırasında, İran destekli Hizbullah liderlerinin çoğunu ortadan kaldırmıştı.

Ancak, İsrail ile son savaşının ardından Hizbullah’ın askeri komutanlığına atanan Tabtabai, İsrail tarafından ateşkesin ardından Hizbullah'ın üst düzey bir üyesine düzenlenen bir operasyonda öldürüldü.

Tabtabai’nin Hizbullah saflarındaki yükselişi

Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin Lübnan'da İranlı bir baba ve Lübnanlı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini söyledi. Kaynak, Tabtabai'nin Hizbullah'ın kurucu üyesi olmadığını, ancak Suriye ve Yemen'de müttefikleriyle birlikte grubun güçlerinin yanında savaşmış olan grubun ‘ikinci nesil’ üyelerinden biri olduğunu belirtti.

İsrail ordusu, Tabtabai'nin 1980'li yıllarda Hizbullah'a katıldığını ve Hizbullah'ın seçkin birimi Rıdvan Gücü de dahil olmak üzere birçok üst düzey pozisyonda görev yaptığını açıkladı. İsrail, geçtiğimiz yıl Lübnan'ı karadan işgal etmeden önce Rıdvan Gücü'nün liderlerinin çoğunu öldürdü.

İsrail ordusunun açıklamasında, geçtiğimiz yılki savaş sırasında Tabtabai'nin Hizbullah'ın operasyon bölümünü yönettiği ve diğer üst düzey komutanlar ortadan kaldırıldıkça rütbesini yükselttiği belirtildi.

Açıklamada, ateşkes yürürlüğe girer girmez Tabtabai'nin Hizbullah’ın askeri komutanlığına atandığı ve ‘İsrail ile savaşa hazırlıklarını yeniden sağlamak için yoğun bir şekilde çalıştığı’ da eklendi.

Reuters'a konuşan Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin diğer üst düzey Hizbullah yetkililerinin öldürülmesinin ardından hızla terfi ettiğini ve geçtiğimiz yıl askeri komutan olarak atandığını doğruladı.

İsrail merkezli Alma Araştırma ve Eğitim Merkezi, Tabtabai'nin Suriye'de ve Lübnan savaşı sırasında İsrail'in diğer saldırılarından da sağ kurtulduğunu belirtti.

ABD’nin Adalet için Ödül Programı, Tabtabai hakkında bilgi verenlere 5 milyon ABD dolarına kadar ödül vaat etmişti. Program, Tabtabai'nin Suriye ve Yemen’deki eylemlerinin, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlık faaliyetlerini desteklemek için eğitim, ekipman ve asker sağlama çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016 tarihinde Tabatabai'yi değiştirilmiş 13224 sayılı Yürütme Kararnamesi (EO) uyarınca Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Terörist (SDGT) olarak tanımladı.

Bu tanımlama çerçevesinde Tabtabai'nin ABD yargısı yetkisine tabi tüm mülkleri ve mülkiyet hakları donduruldu. ABD vatandaşlarının Tabtabai ile herhangi bir işlem yapması genel olarak yasaklandı. ABD'nin yabancı terör örgütü olarak tanımladığı Hizbullah'a bilerek destek sağlamak, maddi destek veya maddi kaynaklar sağlamaya teşebbüs etmek veya bunları sağlamak için komplo kurmak da suç teşkil ediyor.


‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
TT

‘Zamanlama manipülasyonu’... Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a Gazze suikastlarındaki İsrail aldatmacasını anlattı

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)
Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze şehrinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan İsrail hava saldırısının gerçekleştiği yer (DPA)

Geçtiğimiz cumartesi günü Gazze kent merkezindeki er-Rimal mahallesinde, İsrail’e ait bir insansız hava aracının (İHA) sivil bir aracı hedef alarak vurmasıyla, 10 Ekim 2025’teki ateşkesten bu yana ilk kez bu tür bir saldırı gerçekleşti. Saldırıda Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın önde gelen isimlerinden Ala el-Hadidi öldürüldü. Bu saldırının ardından düzenlenen bir dizi hava bombardımanında 21 Filistinli hayatını kaybetti, 80 kişi ise yaralandı.

Ancak Gazze’deki saha kaynakları, İsrail’in suikastların zamanlamasına ilişkin bir ‘aldatmacaya’ başvurduğunu iddia ederek, bunun Hamas ve İslami Cihad Hareketi’nin birçok askeri liderine yönelik geniş kapsamlı suikast operasyonlarına gerekçe oluşturduğunu belirtti.

Kaynaklar, İsrail’in Hadidi ve diğer hedef alınan isimlere yönelik suikastların tamamlanmasına rağmen, bunları kamuoyuna açıklamayı geciktirdiğini aktardı. İsrail ordusunun, ‘Güney Gazze’de bir Filistinlinin insani yardım yolu üzerinde aracından inip İsrail güçlerine ateş açması’ üzerine karşılık verdiğini duyurmasından sonra açıklama yapılması dikkat çekti. Buna karşın söz konusu suikastların, bu açıklamadan önce gerçekleştiği ifade edildi.

İsrail ordusu, olay anını gösteren ve gencin ateş açtığı iddia edilen görüntülerin yer aldığı bir video yayımladı. Videoda, ateş açtığı belirtilen kişinin vurularak öldürüldüğü görülüyor.

Hamas ise İsrail’in öne sürdüğü bu gerekçeye şüpheyle yaklaştı. Hamas adına Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk, cumartesi günü yaptığı açıklamada, İsrail’in suçladığı gencin kimliğinin açıklanmasını talep ederek, olayla Hamas’ın herhangi bir bağlantısı olmadığını vurguladı.

Saldırıyı düzenleyen kişi

Hamas içinden ve dışından, birbirini doğrulayan Filistinli kaynaklar, saldırıyı gerçekleştiren kişinin 28 yaşındaki Halil Naci olduğunu belirtti. Naci’nin Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşadığı, evli olduğu ve üç çocuğunun bulunduğu ifade edildi. Çocuklardan biri, annesiyle birlikte tedavi amacıyla yurt dışında bulunuyor. Diğer iki çocuğun ise Halil’in annesinin yanında kaldığı ve bakımını onun üstlendiği aktarıldı. Kaynaklar, Naci’nin maddi durumunun oldukça iyi olduğunu belirterek, bu durumun motivasyonuna ve olayın arka planına ilişkin soru işaretleri doğurduğunu kaydetti.

Kaynaklara göre Naci, Gazze sınırında düzenlenen Büyük Dönüş Yürüyüşü protestoları sırasında yaralanmış ve sol bacağından yapılan amputasyonun ardından protez kullanmaya başlamıştı.

Naci’nin son dönemde, Kisufim Sınır Kapısı’ndan gelen insani yardımların girişini güvence altına almak için kullanılan bir arazi aracını sürme görevinde çalıştığı, öldürüldüğü sırada da aynı güzergâhta bulunduğu belirtildi.

Kaynaklar, Naci’nin herhangi bir Filistinli gruba bağlı olmadığını, yanında bulunan silahın ise ‘bir arkadaşına ait olduğunu ve bölgeye giren malların güvenliğini sağlama amaçlı kullanıldığını’ aktardı. Ayrıca, kısa süre önce ticaret yapmak üzere konserveler satın aldığı ve kendine ait bir iş kurmaya çalıştığı ifade edildi.

Ailesine yakın bazı kaynaklar, Naci’nin ailesinin büyük bir şok yaşadığını belirtti. Aynı kaynaklara göre Naci, kısa süre önce aynı bölgede getirdiği malların çalınmasına yönelik bir girişimle karşılaşmıştı. Bu nedenle, ‘mallarını korumak amacıyla, yardım ve mal girişini düzenleyen prosedürlere uygun bir koordinasyon yapmadan yeniden bölgeye gitmiş olabileceği’ değerlendirildi. Hamas’ın güvenlik birimleri ise olayın nedenlerine ilişkin soru işaretlerini gidermek için incelemelerin sürdüğünü bildirdi.

Suikastlar

Suikastlara ilişkin bilgilere geri dönüldüğünde, hedef alınan Kassam Tugayları Komutanı Ala el-Hadidi’nin, tugayların üretim birimine bağlı tedarik ve silahlandırma sorumlusu olduğu ortaya çıktı. İsrail ordusu, Hadidi’nin savaş boyunca Kassam Tugayları unsurlarına farklı türlerde silahların dağıtımını organize ettiğini açıkladı.

Hadidi’nin, Gazze kentinin batısındaki eş-Şati Mülteci Kampı’nda yaşadığı ve saldırı sırasında birlikte çalıştığı Halil es-Seri ile birlikte öldürüldüğü bildirildi. Sivil aracın vurulduğu Abbas Kavşağı’ndan geçmekte olan iki çocuğun da saldırıda yaşamını yitirdiği açıklandı.

Hadidi’nin tümüyle Hamas’a mensup bir aileden geldiği, aynı aileden Kassam Tugayları’nda komutanlık yapan ve Temmuz 2024’te suikasta uğrayan Kassam Tugayları lideri Muhammed ed-Dayf’a yakın isimlerin de savaş sürecinde öldürüldüğü belirtildi.

Başka bir hava saldırısında ise, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki ailesinin evine düzenlenen suikastta Kassam Tugayları’na bağlı Nuseyrat Taburu’nda tim komutanı olduğu belirtilen Galib Ebu Şaviş hedef alındı. Saldırıda Ebu Şaviş’in eşi, büyük oğlu Bilal ve iki kızı dahil olmak üzere ailesinden 10 kişi hayatını kaybetti; çok sayıda kişi de yaralandı.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat’ta bir apartman dairesine düzenlenen başka bir saldırıda, İsrail’e ait bir İHA, kamptaki el-Faruk Camisi’nin imam hatibi olan Mustafa Ebu Hasballah’ı öldürdü. Ebu Hasballah’ın Hamas’ın davet faaliyetleriyle ilgili birimde görev yaptığı ve hareketin yerel düzeyde önde gelen isimlerinden biri olduğu belirtildi. Kaynaklara göre Ebu Hasballah, Kassam Tugayları’nın son dönemde bazı komuta kademelerini yeniden yapılandırırken başvurduğu kişiler arasında yer alıyordu.

Gazze kentinde düzenlenen başka bir hava saldırısında ise Nasr mahallesinde yerinden edilmiş sivillerin kaldığı bir apartman hedef alındı. Saldırıda en az 5 Filistinli yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenler arasında, İslami Cihad Hareketi’nin roket biriminden Ala el-Hadari’nin de bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

İstihbarat faaliyeti

Saha kaynakları, İsrail’in suikast operasyonlarını tamamladıktan sonra ateş açma olayına ilişkin açıklama yaptığını belirtti. Kaynaklara göre İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nde direnişçilerin hareketlerini izlemek amacıyla kesintisiz bir istihbarat çalışması yürütüyor. Bu çalışmaların, son günlerde bazı üst düzey ve saha komutanlarının, herhangi bir çatışma olmaksızın fırsat oluştuğu anda hedef alınarak öldürülmesine zemin hazırladığı ifade edildi.

rgtu7
Gazze üzerinde bir İsrail Apache helikopteri ve bir Hermes 450 insansız hava aracı (Arşiv – Reuters)

Kaynaklar, İsrail’e ait keşif ve gözetleme uçaklarının Gazze semalarında aralıksız uçtuğunu, özel birliklerin sürekli hareket halinde bulunduğunu ve İsrail adına çalışan ajanların da aktif olduğunu aktardı. Ayrıca teknolojik takip kapasitesinin bu operasyonlarda belirleyici rol oynadığı ve daha fazla direnişçinin hedef alınarak öldürülmesine yol açtığı bildirildi.

Saha durumuna ilişkin bilgilerde ise İsrail ihlallerinin Gazze Şeridi genelinde sürdüğü belirtildi. Refah, Han Yunus ve Gazze kentinde, özellikle sarı hattın doğu bölgesinde ve çevresinde, İHA’lar, zırhlı araçlar ve topçu birlikleri tarafından hava ve kara saldırılarının devam ettiği bildirildi. Aynı bölgelerde yoğun yıkıma neden olan ardışık patlatma operasyonlarının da gerçekleştirildiği ifade edildi.