Mısır ve Cezayir, yaklaşan Arap zirvesinde ortak tutum alacak

Sisi ve Tebbun’un Kahire’deki görüşmeleri, ‘Libya krizi, Filistin davası, Nahda (Hedasi) Barajı ve Afrika kıtasının güvenliğine’ odaklandı

Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır ve Cezayir, yaklaşan Arap zirvesinde ortak tutum alacak

Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi, Tebbun ile ikili görüşmelerde bulundu. Toplantıyı, iki ülke heyetlerinin huzurunda genişletilmiş bir görüşmeler oturumu takip etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Ahmed Abdulhekim
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, 25 Ocak Salı günü yaptığı açıklamada Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile ‘Cezayir’deki Arap Zirvesi’ne hazırlık olarak istişareleri genişletme gerekliliği’ konusunda uzlaşı sağladığını belirtti. Tebbun, Kahire’deki görüşmelerinin sona ermesinin ardından düzenlenen bir basın toplantısında iki ülkenin ‘iki taraf arasındaki görüşmelerin vizyon ve bakış açıları üzerinde tam bir uzlaşıya vardığını’ söyledi.
Mısır Cumhurbaşkanlığı’na göre ise Cezayir Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmelerde, Arap ulusal güvenliğini korumak amacıyla ortak Arap eylem mekanizmasını kurma gerekliliğine vurgu yapıldı.
Sisi, Cumhurbaşkanı Tebbun ile “Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması gerektiği” konusunda da uzlaşı sağladıklarını söylerken, “Yabancı güçlerin ve paralı askerlerin Libya’dan istisnasız şekilde ve belirli bir süre zarfında ayrılmaları gerektiği konusunda da ortak bir anlayış var. Mısır’ın su güvenliği konusu ele alındı ve önemli bir konu olarak Mısır’ın su haklarının korunma gereği hususunda fikir birliği sağlandı” açıklamasında bulundu.

Görüş birliği
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bessam Radi’ye göre Sisi, Tebbun ile gerçekleştirdiği ikili görüşmenin ardından iki ülkeden heyetlerin de varlığıyla genişletilmiş bir oturum düzenledi. Görüşmeler sırasında iki taraf, Kahire ve Cezayir arasında, ortak öneme sahip bölgesel meselelere ilişkin periyodik ve yoğun istişare ve koordinasyonu en üst düzeyde sürdürmenin önemine dikkati çekti. Bu durum, iki ülkenin aralarındaki sağlam stratejik ittifakı derinleştirme taahhüdünü yansıtıyor.
Bessam Radi, görüşmelerin ortak öneme sahip bir dizi bölgesel ve uluslararası konuda görüş alışverişine sahne olduğunu söylerken, iki tarafın da coğrafi çevrelerinde halihazırda meydana gelen gelişmelere yönelik olarak iki ülke arasındaki ortak çabaların ve güçlü koordinasyonun güçlendirilmesi gerektiğine dair uzlaşı sağladığını ifade etti.
Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Mısır ve Cezayir arasındaki stratejik ortaklık, özellikle Sahel bölgesindeki askeri ve enformasyonel işbirliği ve koordinasyon yoluyla bölgesel düzeyde terörizm ve her türlü organize suçla mücadele çabaları çerçevesinde ortaya koyuldu” dedi. Radi, “Libya meselesine ilişkin gelişmeler ele alındı. İki Cumhurbaşkanı, Libya’nın istikrarı, birliği ve toprak bütünlüğü ve ulusal kurumlarının korunmasına yönelik tüm çabaları desteklemeye devam etme gerekliliğine dikkati çekti. Ayrıca mevcut dönemin hassasiyeti ortasında Libya krizini çözme mekanizmalarına ilişkin vizyon ve pozisyonların koordinasyonunu yoğunlaştırma konusunda anlaştılar. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri düzenleyerek, geçiş aşamasını sona erdirmenin ve Libya halkının bu konudaki arzularının gerçekleşmemesini engellemenin yanı sıra, özellikle Mısır ve Cezayir ulusal güvenliği üzerindeki doğrudan etkisi olmak üzere, ateşkesi sağlamlaştırmak ve tüm yabancı güçleri, paralı askerleri ve yabancı savaşçıları Libya topraklarından çıkarmak için çalışılması gerektiğini vurguladılar” şeklinde konuştu.
Görüşmeler sırasında ayrıca, üç ülkenin çıkarlarını da dikkate alarak, barajın doldurulması ve işletilmesi konusunda adil, dengeli ve bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılmasının önemli olduğu belirtilirken, Nil suları meselesi, Nahda Barajı müzakerelerine ilişkin son gelişmeler ve bölgesel istikrarın korunması konusu da ele alındı. Görüşmeler ayrıca, tüm tarafların gerekli iyi niyet ve siyasi iradeyi göstermesi çağrısı yapıldı.

İş birliği ve koordinasyonu yoğunlaştırmak
Kahire’deki görüşmelerin sona ermesinin ardından Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cezayir Cumhurbaşkanının Mısır’a yönelik ilk ziyareti münasebetiyle ortak bir açıklama yaptı. Bu çerçevede iki taraf, ikili ilişkilerin stratejik ve seçkin bir doğaya sahip olduğunu söylerken, “Her düzeyde istişare ve koordinasyon mekanizmaları harekete geçirilirken, iki ülke arasındaki ikili işbirliği çerçevelerini ilerletme hususunda da uzlaşı sağlandı” dedi. Cumhurbaşkanlığı ayrıca, “Görüşmelerde iki ülke arasındaki ekonomik işbirliği ilişkileri ele alındı. Karşılıklı ticaret değişim oranlarını artırmanın, ortaklıkları güçlendirmenin ve farklı alanlarda deneyim alışverişinde bulunmanın yanı sıra iki Cumhurbaşkanı, bunları geliştirmek, karşılıklı yatırımları artırmak ve her iki ülkedeki yatırımlardan maksimum faydayı sağlamak için çalışmaya devam etme arzularını dile getirdi” değerlendirmesinde bulundu.
Arap ulusal güvenliğinin bölünmez bir bütün olduğu, onu korumak için Arap dayanışmasının gerektiği ve ortak Arap eylem mekanizmalarının hareket geçirilmesi gerektiği inancına dayanarak yapılan ortak açıklamada, “İki Cumhurbaşkanı, önümüzdeki dönemde Arap Birliği çerçevesinde ortak Arap eylem mekanizmalarını harekete geçirmek için koordinasyonu yoğunlaştırmaya yöneldi” denildi. Uluslararası ve bölgesel düzeyde iki lider, Arap, Afrika, Akdeniz ve uluslararası düzeylerde iki ülke arasındaki koordinasyonun önemine dikkati çekerek, iki ülkenin çıkarlarını en üst düzeye çıkaracak şekilde istişare ve koordinasyon sağlanması gerektiğini vurguladı. İki lider, bölgenin karşı karşıya olduğu ciddi zorluklar ortasında Arap ulusal güvenliğini korumanın önemli olduğunu söylerken, ulus devlet kavramını güçlendirme, kurumlarının rolünü destekleme ve Arap ülkelerinin iç işlerine dış müdahale girişimlerini reddetme ihtiyacına dikkati çekti.
Filistin davasına ilişkin olarak ise ortak açıklamada, Filistin halkının ‘4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerini kurma ve ilgili bölgesel ve uluslararası çabaları harekete geçirme’ arzu ve umutlarını gerçekleştirme gerekliliğine değinildi. Aynı şekilde Libya krizine ilişkin gelişmeler de masaya yatırılırken iki cumhurbaşkanı, bu kardeş ülkenin yaşadığı krizin çözümünün, Libya’nın birliğini ve egemenliğini garanti altına alacak şekilde, halk arasındaki mutabakatla olması gerektiğini vurguladı. Tüm yabancı güçlerin, paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların Libya topraklarından çıkışı çağrısında bulunan iki cumhurbaşkanı, Libya cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin Libya halkının özgür iradesini ifade etmesine ve meşru özlemlerini gerçekleştirmesine olanak tanıyacak şekilde yapılması gerektiğini ifade etti.
Öte yandan iki cumhurbaşkanı, Afrika kıtasında barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla son derece önemli olduğu için Sudan’daki durumun istikrarını desteklemenin, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymanın gerektiğini ifade etti.
Sahel ve Sahra bölgesinde, tanık olunan mevcut güvenlik koşulları ortasında, terörist ve radikalizm yanlısı grupların bu bölgedeki faaliyetlerinin genişlemesini önlemek için istikrarı sağlama çabalarının desteklenmesinin önemli olduğu belirtildi.
İki cumhurbaşkanı, 2063 Afrika Kalkınma Gündemi hedeflerine ulaşmak üzere, Afrika Birliği (AfB) ve bölgesel ekonomik gruplar arasındaki koordinasyon yoluyla kıtasal ve ekonomik entegrasyonun sağlanması için AfB sisteminin yükseltilmesi yolunda ortak iş birliğinin önemine dikkat çekti. Ayrıca AfB’nin rolünü geliştirmek için ortak eylem gerektiğine de vurgu yapıldı.
Aynı şekilde Nahda Barajı konusunu ve Nil sularının Mısır halkı açısından önemini de görüşen iki cumhurbaşkanı, Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın çıkarlarını adil ve hakkaniyetli bir şekilde gerçekleştirerek, Nahda Barajı’nın doldurulması ve işletilmesi sürecini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşmaya varılması gerektiği konusuna dikkati çekti.
Terörün her türlü tezahürüyle mücadele alanında işbirliğini güçlendirme talimatı da veren taraflar, uluslararası topluma ise (tüm terör örgütleriyle mücadele ederek, yeni unsurları kendine çekme yeteneklerini baltalayarak ve fon kaynaklarını kurutarak) ‘bu olguyu çeşitli güvenlik, ekonomik, toplumsal, kalkınma, entelektüel ve ideolojik boyutlarıyla ele almak için kapsamlı bir yaklaşım benimseme’ çağrısında bulundu.
Kahire’ye yönelik bu ziyaret, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Aralık 2019’da göreve başlamasından bu yana ilk ziyaret oldu. Ziyaret ayrıca, bir Cezayir cumhurbaşkanının yaklaşık yirmi yıldır Mısır’a yaptığı ilk ‘resmi’ ziyaret niteliğinde. Cezayir’in geçici cumhurbaşkanı Abdulkadir bin Salih de Temmuz 2019’da Afrika Uluslar Kupası finaline katılmak amacıyla Mısır’a ziyarette bulunmuştu.



Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.