Eski Afgan diplomatlara göre Norveç-Taliban ilişkileri oldukça eskiye dayanıyor

Norveç, 2020 Doha Anlaşması’nda önemli bir rol üstlendi

Taliban'ın son Oslo ziyareti birçok tartışmaya yol açtı (AFP)
Taliban'ın son Oslo ziyareti birçok tartışmaya yol açtı (AFP)
TT

Eski Afgan diplomatlara göre Norveç-Taliban ilişkileri oldukça eskiye dayanıyor

Taliban'ın son Oslo ziyareti birçok tartışmaya yol açtı (AFP)
Taliban'ın son Oslo ziyareti birçok tartışmaya yol açtı (AFP)

Nilüfer Langer
Norveç, dünyanın farklı coğrafyalarında çatışan taraflarla temas halinde olan uluslararası arabulucu rolüyle öne çıkıyor. Norveç’in temas halinde olduğu taraflar arasında, 2001’de ABD’nin Afganistan müdahalesiyle iktidardan düşen Taliban da bulunuyor.
Norveçli diplomatların 2005’ten bu yana Taliban yetkilileriyle temas halinde olduğu biliniyor. Dolayısıyla 23 Ocak'ta gerçekleşen toplantı, Taliban’ın ilk Norveç ziyareti değildi. Taliban liderleri son on beş yıl içinde sık sık gizli görüşmeler için Norveç’e davet edildi ve devlet yetkilileriyle bir araya geldiler.  
Norveç her zaman farklı ülkelerdeki anlaşmazlıkların çözümünde rol alma hassasiyeti gösteren bir ülke oldu. Şimdilerde Taliban yetkililerine yaptığı açık davetle, hareketin Avrupa'da siyasi varlığını duyurmasına olanak sağladı. Taliban Hareketi yetkilileri alışılagelmiş diplomatik protokollerle karşılanmamış olsa da Norveç’e gelerek ABD’li ve Avrupalı yetkililerle görüşme fırsatı buldular. Ayrıca Afgan insan hakları dernekleri temsilcileriyle de görüşmeler gerçekleştirecekler. Peki, Norveç neden böylesi bir sürece öncülük ediyor? Oslo niçin Taliban Hareketi ile yakından ilgileniyor?  
Şarku’l Avat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamalarda bulunan Afganistan’ın esk Norveç Büyükelçisi Manişa Bahtari, Taliban ve Oslo’nun 15 yıllık ilişkisine dair bilgi verdi. Bahtari 2009 – 2015 yılları arasında büyükelçi görevindeyken Norveç’in birçok defa Taliban liderlerini ağırladığını belirtti. “Bu görüşmeler gizlilikle gerçekleşiyordu. Basının, halkın hatta Afganistan Büyükelçiliği’nin dahi haberi olmaması için azami özen gösteriliyordu.’’ dedi.  
İsminin açıklanmaması koşuluyla Independent Farsça’ya konuşan bir diğer başka eski Afgan diplomat da "Taliban’a yapılan resmi davetlerin Norveç için yeni olmadığını’’ söyledi. Norveç hükümetinin 2013 yılında, Guantanamo Hapishanesi’ndeki Taliban mahkumlarının serbest bırakılıp Doha'ya nakledilmesinin ardından Afganistan’da aranan hareketin bazı liderlerine diplomatik pasaport vererek Oslo’ya davet ettiğini öne sürdü.  
Taliban’ın Oslo'ya yaptığı son ziyaret birçok tartışmaya yol açtı. İnsan hakları aktivistleri, özellikle Enes Hakkani’nin heyet içinde yer almasına tepki gösterdi. Enes Hakkani’nin başında olduğu Hakkani Grubu, Afganistan’daki bir dizi ölümcül terör saldırısının sorumlusu olarak gösteriliyor. Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store eleştirilere yanıt olarak ‘Hakkani’nin heyet içinde yer aldığına dair bilgisinin olmadığını’ söyledi.  
Başbakan’ın açıklamasına dair değerlendirmelerde bulunan eski Afgan diplomat şunları söyledi:
“Bu açıklama bana gerçekçi gelmiyor. Enes Hakkani başka bir isimle gelmiş dahi olsa Norveçlilerin onu fotoğraflarından tanıması gerekirdi. Vize verilirken buna dikkat edilmemiş olmasını aklım almıyor.”
2015-2019 yılları arasında Afganistan'ın Norveç Büyükelçisi olan Şükriye Barakzayi de Norveç ile Taliban arasındaki ilişkinin uzun süredir devam ettiğini doğruladı. Independent Farsça’ya  demeç veren Barakzayi şu açıklamada bulundu:
“Norveç ve Taliban arasındaki ilişki eskilere dayanıyor. Ancak bu ilişki resmi olarak, Taliban’ın 2013’te Katar Doha’ya ofis açmasıyla başladı. ABD ile Taliban arasında Doha’da imzalanan anlaşma taslağında Norveçli diplomatların doğrudan rolü vardı. Norveç yumuşak bir güç olarak ABD’ye destek amacıyla lobicilik faaliyetinde bulunuyor.”  
Afganistan’ın Norveç'teki iki eski büyükelçisi, 23 Ocak'taki Oslo toplantısının Norveç ile Taliban arasındaki ilk üst düzey görüşme olmadığını vurguladılar. Büyükelçilere göre Afganistan’da dönemin hükümetinin çöküşüne neden olduğu düşünülen 2020 Doha Anlaşması’nda da Norveç’in önemli bir rolü var. Görünen o ki Norveç Afganistan'daki son gelişmelerde ana aktörler arasında yer alıyor. Taliban’ın Oslo'da ağırlanmasının, hareketin diğer ülkelerle ilişkilerinde de olumlu değişikliklere neden olabileceği belirtiliyor.

Oslo zirvesinden ne sonuç çıkacak?
Norveç'in Taliban'ı davet etmesi, Afgan politikacılar ve insan hakları kuruluşları tarafından farklı tepkilere yol açtı. Bazıları bu daveti, Taliban’ın bir hükümet olarak tanınmasına yol açacak bir ‘normalleştirme’ adımı olarak değerlendirdi. Bazıları ise bunun Afganistan’da bir diyalog fırsatı yaratabileceğini, insan hakları aktivistleriyle Taliban yetkililerinin, uluslararası gözlemciler huzurunda tartışmasının olumlu sonuçları olabileceğini düşünüyor.  
Eski Büyükelçi Barakzayi’ye göre Afgan kadın hakları savunucularının Taliban yetkilileriyle aynı masanın etrafında oturarak haklarını savunacak olması bu zirvenin en önemli kazanımlarından olacak:
“Bu toplantıdan çok kritik sonuçlar çıkacağını sanmıyorum. Taliban’ın tanınarak meşruiyet kazanacağına ya da yeni bir baskıya maruz kalacağına ihtimal vermiyorum. Önemli olan Afgan kadınların, aşırılıkçı yaklaşımlara karşı direnişidir. Afgan kadınlar bu direnişlerini dünyaya duyurmak için her fırsatı değerlendirmelidir.”  
 Afganistan’ın eski Norveç Büyükelçisi Manişa Bahtari, Oslo zirvesini ‘Taliban'ı siyasi bir grup olarak uluslararası topluluğa taşıma yolunda atılmış bir adım’ olarak değerlendirdi. Bahtari açıklamasında şunları söyledi:
“Avrupa’daki tecrübelerime dayanarak ifade etmeliyim ki diğer Avrupa ülkeleri de benzer yaklaşımlarla Norveç’i takip edecektir. Taliban, Norveç görüşmelerinde resmi olarak tanınmasa dahi fiili olarak tanınmış oldu.”  
Taliban’ın bir terörist grup olduğuna dikkat eken Bahtari, Norveç’in Taliban’a siyasi konuk muamelesi yapmasını kınadı. Bununla birlikte görüşmenin Afganistan’a yapılacak insani yardımları desteklemesini umduğunu belirterek Taliban ile Afgan kadın temsilciler arasında doğrudan diyalog imkanı sağlanmasının önemini vurguladı.  
Eski diplomat "Toplantı, Afgan sivil toplum temsilcilerinin katılımı olmadan, yalnızca Taliban ile Norveç yetkilileri arasında yapılsaydı kamuoyunda daha fazla tepkiye neden olurdu” dedi.  
Siyasi ilişkilerde insan haklarının hiçe sayılmasından şikayet eden eski büyükelçi Barakzayi de şu değerlendirmede bulundu:
"Bana öyle geliyor ki insan hakları değerleri siyasi ilişkilerdeki yerini yavaş yavaş kaybediyor. İnsan haklarını savunduğunu iddia eden hükümetler genellikle kendi topraklarında bu hakları destekliyor ancak dış politikada, insan hakları hassasiyetinin yerini siyasi kaygılar alabiliyor.” 

Taliban’ın davranış biçimi değişebilir mi?
Taliban şiddet yanlısı ve aşırılık yanlısı bir gruptan makul siyasi pozisyonlara sahip bir gruba dönüşür mü? Bahtari’ye göre bu sorunun cevabı olumsuz. Taliban Hareketi, Avrupa’ya ve dünyaya medeni yüzünü göstermeye çalışıyor ancak gerçek bir değişim söz konusu değil.  
Taliban'ın davranışlarını değiştireceğine dair bir umut olmadığını vurgulayan Barakzayi konuya dair şunları söyledi:
"Norveç uzun süredir Taliban ile temas halinde. Taliban bunca zaman boyunca Norveçlilere ılımlı yönlerini göstermeye çalıştı. Bu sebeple Norveç ve bazı Avrupa ülkelerinin ‘örgütün değişeceğine dair’ umutları var. Taliban’ı yönetenler siyasetten ve yönetimden anlamayan, aşırılık yanlısı din adamlarıdır. Bu kişiler iktidarda olduğu sürece değişmelerini beklemek boşuna olacaktır.”
Barakzayi açıklamasında ayrıca Taliban’ın sivil özgürlükleri kısıtladığını ve insan haklarını ihlal ettiğini hatırlattı:
Afganistan’da kadınlar, eğitim, çalışma, sosyal etkileşim ve hatta giyinme özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar. Taliban'ın ülke içinde desteği azalıyor. Çünkü insanlar bu hak ihlallerini görüyor. Taliban’ın özellikle kadınlara yönelik muamelesi Afgan kültürü ve İslam dininin öğretileriyle çelişiyor.”
Norveç'in başkenti Oslo'daki görüşmelere dair yapılan açıklamalarda, Afgan halkının karşı karşıya bulunduğu açlık felaketi ve Afganistan'ın yurt dışında dondurulan mal varlıklarının gündemde olduğu belirtildi.
Afganistan’da beş ay önce yönetimi ele geçiren Taliban, bu süre zarfında eski rejim destekçilerine ve sivil protestoculara yönelik çok sayıda suç işledi.   



İsrail, Lübnan'ın diplomatik girişimlerine hava saldırılarıyla karşılık verdi

Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
TT

İsrail, Lübnan'ın diplomatik girişimlerine hava saldırılarıyla karşılık verdi

Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)
Lübnanlılar, dün Güney Lübnan'daki Cba köyünü hedef alan İsrail hava saldırısının ardından hayatta kalanları arama çalışmalarını izliyor (AFP)

İsrail dün, Lübnan ile sivil müzakerelerin sonucunda oluşan "olumlu atmosfer" hakkındaki yetkililerinin çelişkili pozisyonlarını çözüme kavuşturdu ve bunlarla askeri yoldan ayrı olarak ilgileneceğinin açık bir işaretini verdi. Ateşkes izleme komitesi toplantısından 24 saatten kısa bir süre sonra, Güney Lübnan'da dört evi hedef alan, bunlardan birinde Litani Nehri'nin kuzeyindeki bir eve yönelik saldırılar düzenledi.

İsrail'in bu gerilimi artırışı, Lübnan medyasının sızdırdığı bilgilere bir yanıt gibi görünüyor. Buna göre, İsrail ile müzakere heyetinin başkanı olan Büyükelçi Simon Karam'ın görevi, düşmanlıkların sona erdirilmesi, esirlerin iadesi, işgal altındaki topraklardan çekilme ve sadece Mavi Hat üzerindeki noktaların düzeltilmesi konularını görüşmekti. Yerel el Cedid kanalı ise Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın "Lübnan'ın normalleşmeye girmediğini ve bir barış anlaşması imzalamadığını vurguladığını" bildirdi.

Cumhurbaşkanı Avn, dün geceki hükümet toplantısında yaptığı konuşmada, "İlk oturumun çok verimli olmayacağı açık, ancak bu ayın 19'unda başlayacak olan sonraki oturumların önünü açtı" dedi ve "savaş dili yerine müzakere dilinin hakim olması gerektiğini" vurguladı.


İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki son rehinenin kalıntılarının iadesini görüşmek üzere Kahire'ye heyet gönderdi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi yaptığı açıklamada, askeri ve güvenlik servislerinden temsilcilerin de aralarında bulunduğu bir heyetin, Gazze Şeridi'nde tutulan son İsrailli rehinenin naaşının iadesini görüşmek üzere dün Mısır'ı ziyaret ettiğini duyurdu.

Ofis tarafından yapılan açıklamada, "Başbakan'ın talimatları doğrultusunda bir heyet Kahire'ye gitti... ve son rehine Ran Gvili'nin derhal iadesini sağlamak amacıyla arabulucularla görüşmelerde bulundu." ifadeleri yer aldı. Açıklamada, "Görüşme sonucunda, çabaların derhal yoğunlaştırılması konusunda mutabakata varıldı" ifadeleri kullanıldı.

frgt
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'na bağlı savaşçılar, Kızılhaç çalışanlarıyla birlikte, 1 Aralık 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye mülteci kampının enkazı arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken nöbet tutuyor (EPA)

Ateşkes anlaşmasının 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail, Filistinli grupların teslimi geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, 20 canlı rehineyi ve Gvili'ninki hariç tüm cesetleri aldı. Hamas, savaştan kalan devasa moloz yığınları nedeniyle cesetlerin kurtarılma sürecinin yavaş ilerlediğini savunuyor.


El Kaide Batı Afrika'daki nüfuzunu nasıl genişletti?

Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
TT

El Kaide Batı Afrika'daki nüfuzunu nasıl genişletti?

Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)
Nijer'de El Kaide ile bağlantılı silahlı bir grubun üyeleri (Arşiv – Şarku’l Avsat)

El Kaide, geçen ay Sahel ve Batı Afrika ülkelerinde 70’i aşkın saldırı gerçekleştirdiğini ve bu saldırılarda 139’dan fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bölge, son yirmi yılın en kötü güvenlik tablosuyla karşı karşıya bulunuyor.

Örgüte bağlı Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin (CNIM), Mali, Nijer, Burkina Faso ve Benin’in yanı sıra, kasım ayında ilk kez saldırı düzenlediğini öne sürdüğü Nijerya’daki eylemlere ilişkin bir rapor yayımladı.

Grup, operasyonları sonucunda yaklaşık 40 askerî aracın ve 100’den fazla motosikletin imha edildiğini iddia etti.

dfrgt
El Kaide'nin Gao kenti yakınlarında imha ettiğini iddia ettiği Mali ordusuna ait bir araç (Sosyal medya)

Operasyonların niteliğine ilişkin açıklamada, örgüt 62’den fazla baskın, 27 el yapımı patlayıcı (EYP) saldırısı gerçekleştirdiğini, altıdan fazla pusu kurduğunu, iki topçu bombardımanı düzenlediğini ve 180’den fazla orta sınıf silah ele geçirdiğini iddia etti. Ayrıca yedi askeri esir aldığını öne sürdü, ancak bu askerlerin hangi ülkelere mensup olduğunu belirtmedi.

Bu rakamları bağımsız kaynaklardan doğrulamak mümkün değil; bölgede bağımsız teyit mekanizmaları bulunmuyor.

Nüfuz alanı genişliyor

Söz konusu bilanço hakkında değerlendirmede bulunan Sahel-Sahra bölgesi ve silahlı örgütler üzerine araştırmalar yapan uzman Muhammed Eyyub, saldırıların çoğunun Masina Kurtuluş Cephesi tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Eyyub, 2015’te Amadou Koufa tarafından kurulan bu cephenin, CNIM çatısındaki ‘en etkili güç’ olduğunu, bölgedeki örgüt militanlarının büyük bölümünün de bu cepheden geldiğini söyledi.

sfrgt
Güvenlik güçleri, El Kaide tarafından uygulanan boğucu kuşatma sırasında Mali'nin başkenti Bamako'daki varlığını güçlendiriyor. (AFP)

Eyyub, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Sahel ve Batı Afrika’da faaliyet gösteren El Kaide bağlantılı unsurların sayısının 18 bini aştığını söyledi. Araştırmacı, bu bilgiyi CNIM içinde yer aldığını belirttiği ‘güvenilir bir kaynağın’ verilerine dayandırdı. Eyyub, bu artışın örgütün bölgedeki operasyonlarını son aylara kıyasla yüzde 21 oranında yükselttiğini ifade etti.

Uzman, saldırıların artmasının nedenleri arasında Mali’nin başkenti Bamako’nun kuşatma altında olmasını ve burada yakıt tanklarını hedef alan saldırıları gösterdi. Ayrıca ilk kez saldırı düzenlenen Kuzey Nijerya gibi yeni bölgelerin de çatışma alanına dahil olmasının etkili olduğunu belirtti. Buna rağmen Eyyub, operasyonların sayısının yüksek olmasına karşın toplam etkinin ‘önceki aylara göre oldukça zayıf’ kaldığını vurguladı.

frgt
El Kaide militanları Mali ile Senegal'i birbirine bağlayan bir yolda yakıt tanklarını ateşe verdi. (Yerel medya)

Araştırmacı Eyyub, El Kaide’nin bölgedeki yayılmasının temel nedeninin Masina Kurtuluş Cephesi ve ona bağlı taburların artan nüfuzu olduğunu söyledi. Bu duruma örnek olarak, Nijer’de faaliyet gösteren Hanife Taburu’nu gösterdi. Eyyub, söz konusu birimin geçmişte küçük ve sıradan bir tabur olduğunu, ancak bugün ‘Nijer-Burkina Faso sınırına hâkim olan güçlü bir yapı’ haline geldiğini belirtti. Araştırmacıya göre bu tabura bağlı Müslim Taburu ise Burkina Faso’nun doğusunda faaliyet yürütüyor ve Benin’in kuzeyinde saldırılar düzenliyor.

Eyyub, Masina Kurtuluş Cephesi’ne bağlı taburların etkisinin Burkina Faso’da genişleyerek Fildişi Sahili sınırına, Mali’de ise Moritanya ve Senegal sınırlarına kadar ulaştığını ifade etti.

dfrgt
Mali ordusuna bağlı askerler, bir ormanda El Kaide militanlarını yakalamak için düzenlenen operasyon sırasında (Yerel medya)

Eyyub, tüm bu genişlemeye rağmen örgütün duyurduğu bilançonun ‘son derece sıradan’ olduğunu söyledi. Uzman, bunun hem operasyonların toplam etkisi hem de Nijer, Mali ve Burkina Faso ordularının karargâhlarından ele geçirilen silah ve teçhizat miktarı açısından geçerli olduğunu belirtti.

Sızma operasyonları

Eyyub’a göre örgütün raporunda dikkat çeken bir diğer nokta ise ‘sızma’ olarak adlandırılan operasyonların bulunmaması. Uzman, örgütün bu tür operasyonları, bir komando timinin çıkış planı olmaksızın kritik bir noktaya saldırması şeklinde tanımladığını belirtti. Eyyub, örnek olarak Eylül 2024’te Bamako Havalimanı’nı hedef alan saldırıyı hatırlattı ve bunun raporda yer almamasının ‘dikkat çekici bir eksiklik’ olduğunu ifade etti.

sdfr
El Kaide'nin 2025 yılının Ekim ayında Mali'nin kuzeyindeki Gao kentinde düzenlediği saldırıda imha ettiğini söylediği askeri aracın kalıntıları (Sosyal medya)

Eyyub, sızma operasyonlarının intihar eylemlerine yakın bir tür olduğunu ve El Kaide literatüründe ‘zorunlu silah’ olarak adlandırıldığını belirtti. Uzman, örgütün son dönemde bu tür saldırılara başvurmamasının, ‘bölge üzerindeki kontrolünün güçlendiği’ anlamına geldiğini söyledi. Eyyub’a göre, örgüt artık ikmal yollarını kontrol ettiği için böyle operasyonlara ihtiyaç duymuyor.

Eyyub, “Bu kontrol, El Kaide’nin sızma ve intihar saldırılarını terk ederek kuşatma, baskın ve motosikletli saldırılarla yetinmesine yol açtı” dedi.

Medya kaosu

Araştırmacı ayrıca CNIM bünyesinde şu anda bir tür ‘medya kaosu’ bulunduğunu dile getirdi. Eyyub, örgütün medya kolları arasında belirgin bir ‘eşgüdüm eksikliği’ olduğunu ifade etti.

Uzman, örgütün geçmişte tamamen ‘el-Endülüs Medya Merkezi’ üzerinden açıklamalarını yayımladığını ve propagandasını yürüttüğünü, ancak daha sonra Batı Afrika ve Sahel’de aynı rolü üstlenen ez-Zelaka Medya Merkezi’nin ortaya çıktığını söyledi.

sdfrg
El Kaide Sözcüsü’nün Bamako kuşatmasını duyuran video kaydından alınan ekran görüntüsü (Yerel medya)

Eyyub, örgütün medya yapısındaki karmaşanın bir başka göstergesinin de el-Fetih adlı yeni bir kanalın ortaya çıkması olduğunu belirtti. Bu kanalın örgütün haberlerini ve operasyon görüntülerini yayımladığını, buna ek olarak sahadaki militanların da cep telefonlarıyla çektikleri görüntüleri doğrudan sosyal medya platformlarında paylaşmaya başladığını söyledi.

Uzman, bu durumun örgüt içinde rahatsızlık yarattığını aktararak, örgütün kadısı ve resmi sözcüsü Mahmud Bari’nin militanlara ‘video paylaşımını azaltmaları’ çağrısı yaptığını ifade etti. Eyyub, bu gelişmenin ‘CNIM içinde ciddi bir medya karmaşası yaşandığını ve yapının artık El Kaide’nin geleneksel merkezî kontrolünün dışında hareket ettiğini’ gösterdiğini söyledi.