Paris, Cezayir’deki Fransız göçmenlerden özür dileyecek

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 1962 yılında Cezayir’de ülkenin bağımsızlığına karşı düzenlenen protesto gösterileri sırasında ‘onlarca Fransız’ın ölmesinin ülkesi için affedilemez’ olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Macron, dün Elysee Sarayı’nda Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi olduğu dönemde doğan ve ‘kara ayak’ olarak adlandırılan Fransızları temsil eden derneklerle bir araya geldiği toplantıda konuştu (AFP)
Cumhurbaşkanı Macron, dün Elysee Sarayı’nda Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi olduğu dönemde doğan ve ‘kara ayak’ olarak adlandırılan Fransızları temsil eden derneklerle bir araya geldiği toplantıda konuştu (AFP)
TT

Paris, Cezayir’deki Fransız göçmenlerden özür dileyecek

Cumhurbaşkanı Macron, dün Elysee Sarayı’nda Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi olduğu dönemde doğan ve ‘kara ayak’ olarak adlandırılan Fransızları temsil eden derneklerle bir araya geldiği toplantıda konuştu (AFP)
Cumhurbaşkanı Macron, dün Elysee Sarayı’nda Cezayir’in Fransa’nın sömürgesi olduğu dönemde doğan ve ‘kara ayak’ olarak adlandırılan Fransızları temsil eden derneklerle bir araya geldiği toplantıda konuştu (AFP)

Fransız Senatosu, yoğun tartışmaların ardından Harkilerden özür dileyen yasayı kabul etti. 26 Mart 1962'de Cezayir’in bağımsızlığına karşı düzenledikleri protesto gösterileri sırasında öldürülen ve Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında Fransa’nın yanında yer alan Fransız göçmenler kara ayaklar ya da Harkiler olarak adlandırılıyor.
Bazı milletvekilleri ise yasanın ‘Cezayir ile ilgili Fransa’nın tüm hesapları kapatması’ olarak değerlendirilemeyeceğinin altını çizdiler. Tasarı, yaklaşık 500 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan Cezayir savaşının (1954 - 1962) sona ermesinden altmış yıl sonra geçtiğimiz Salı gününü Çarşambaya bağlayan gece 331 ‘evet’ ve 13 çekimser oyun kullanıldığı oturumda oybirliğiyle kabul edildi. Yasa tasarısının milletvekilleri tarafından büyük çoğunlukla kabul edilmesi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 20 Eylül'de Elysee Sarayı’nda, Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa'nın yanında savaşan, ancak Fransa tarafından ‘terk edilen’ Harkilerin temsilcilerini ağırladığı toplantıda yaptığı konuşmayı destekler nitelikteydi.
Savunma Bakanlığı Anma ve Gazi İşlerinden Sorumlu Bakan Vekili Genevieve Darrieussecq, Fransız Haber Ajansı’na (AFP) yaptığı açıklamada, “Yasa tasarısı, bir ulusun derin uçurumunu, Fransız trajedisini ve tarihimizdeki karanlık bir sayfayı tanıması anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Bölge Direktörü Marie-Pierre Poirier ise tasarının ‘önemli ilerlemeler içerdiği, fakat eksik olduğu’ değerlendirmesinde bulundu.
Tasarıyla ayrıca sınır dışı edilenlerin kabul edildiği yerlere dönüştürülen bazı cezaevleri, tazminat ödenecek tesisler listesine eklendi. Ancak, sınır dışı edilenlerden yaklaşık 40 bin kişi, bu yerlerde kalmadıkları ve şehirlerde yaşadıkları için maddi tazminat onları kapsamadı. Bu da hayal kırıklığına yol açtı. Fransa Senatosu’nun sağcı üyesi Philippe Tabarot, ‘kısmi ve taraflı’ olarak nitelediği bu ‘düzenlemeyi’ kınadı. Tabarot, bu düzenlemeyi, “Tek suçları dikenli tellerle çevrili bir yerde kalmamak olanlar tazminat hakkından mahrum edildi” diyerek protesto etti.
Fransa Senatosu, tasarıyı hazırlayan Tanıma ve Tazminat Ödeme Komisyonu'nun yetkilerini genişletmeyi içeren iki değişikliği de onayladı. Hükümet, tüm Harikilerin durumlarını vaka bazında inceleyecek olan bu komisyona başvurmalarının ve çektikleri sıkıntıların tanınmasını sağlayacak uygun prosedürler önermelerinin önünün açılması teklifinde bulundu.
Senato’daki Cumhuriyetçiler Grup Başkanı Bruno Retailleau, komisyona tüm Harkileri ‘tanıma ve tazminat ödeme’ yetkisi verilmesini daha da ileri gitmek istedi. Ancak Bakan, komisyonun ‘tazminat verme yetkisi olmadığından’ bu değişiklikle ‘yanlış umutlar’ verilmemesi konusunda uyardı. Senato üyeleri şimdi bir uzlaşı metni üzerinde anlaşmaya çalışacaklar. Bu konuda başarısız olunması halinde ise son sözü Millet Meclisi söyleyecektir.
Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün, Fransız askerlerinin Mart 1962'de Cezayir'de yaptığı ‘katliamda’ Cezayir'in bağımsızlığına karşı çıkan ‘onlarca Fransız'ın ölmesini’ ülkesi için affedilemez olduğunu söyledi.

Fransa ile Cezayir arasıncaki kara ayaklar krizinin arka planı
Cumhurbaşkanı Macron 2020 Ağustosunda Elysee Sarayı'nda Cezayir'in Fransa’nın sömürgesi olduğu dönemde doğan ve ‘kara ayaklar’ olarak adlandırılan Fransızları temsil eden derneklerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, Cezayir'in bağımsızlığının resmi olarak ilan edilmesinden sadece birkaç saat önce Cezayir'in Vahran şehrinde 5 Temmuz 1962 işlenen ve başta Fransızlar olmak üzere yüzlerce Avrupalının canına mal olan ‘katliamın tanınması gerektiğini’ belirtti.
1830’daki Fransız Devrimi sırasında Cezayir’e yerleşen yabancıların 1962’de Cezayir’in bağımsızlık ilan etmesinin ardından Avrupa’ya kaçarken arkalarında bıraktıkları mal varlıklarını geri istemeleri, kara ayaklar (pied noirs) dosyasını gündeme getirdi. Cezayir, talepleri göz ardı ederken Fransız yetkililer ise çıkarların ve amaçların gerçekleştirilmesi için baskı kurmaya çalışıyor.
İki ülke arasındaki ulusal bellek meselelerini yürütmeleri için Cezayir’den Abdulmecid Şeyhi, Fransa tarafından da Benjamin Stora atanmıştı. Kara ayakların Cezayir’deki mal varlıklarını geri almak istemeleri hakkında ise iki ülke liderleri Abdulmecid Tebbun ve Emmanuel Macron arasında mesajlaşmalar gerçekleşmişti. Özellikle de bu grubun ‘Cezayir devrimcilerinin şiddetine kurban gidenler’ şeklinde nitelenmesi sonrasında, iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmişti.

Kim bu kara ayaklar?
Kara ayaklar, çoğu Fransız ve Yahudilerden oluşan, Fransız sömürge döneminde Cezayir’e yerleşen veya burada doğup büyüyen, 1960 sayımına göre yaklaşık 1 milyon kişiden oluşan Avrupalı yerleşimcilere verilen addır. Cezayir’e kalıcı olarak yerleşmek isteyen kişi sayısının 300 binleri bulduğu tahmin ediliyor. Cezayir Mücahitler Bakanlığı, sayılarının 1963’te 200 binlere, 1965’te ise 100 binlere gerilediğini, 60’ların sonunda 50 binlere, 90’larda binlere, günümüzde ise birkaç yüze düştüğünü belirtiyor.
Rivayetlerden birinde bu kişilere siyah ayakkabılar giydikleri için kişilere kara ayaklar tanımı verildiği belirtilirken bir diğer rivayette ise bu tabirin şarap yapımında kullanılan üzümler sıkıldığı sırada kirlenen elbiseleri nedeniyle aldığı kaydediliyor.
Cezayir geçici hükümeti ve Fransız mevkidaşı arasında 18 Mart 1962'de imzalanan Evian Anlaşmaları, Fransız sömürgeciliğinin sona ermesini şart koşmuştu. Aynı zamanda Fransızlar da dahil olmak üzere yabancıların üç sene içerisinde kendi vatandaşlıkları ile beraber Cezayir vatandaşlığını da elde etmek ve buradaki mal varlıklarını korumak veyahut Cezayir’den ayrılarak bu süre aştığı taktirde söz konusu haklarını kaybetmek arasında seçim yapmasını öngörmüştü.

Fransız-Fransız davası
Kara ayakların mal varlıklarını geri alma talebiyle ilgili olarak, Fransa'nın Cezayir'deki suçları ile ilgilenen avukat Fatma Zehra bin Braham, 1962 ila 1964 arasında Cezayir’den ayrılmayanların haklarını elde edeceğini, ayrıldıkları taktirde bu fonların devletin eline geçeceğini bildiren Cezayir hukukunun oldukça adil olduğunu söylüyor. Söz konusu iki yıl boyu Cezayir ve Fransa arasında gidip gelerek buradaki mal varlıklarını satmak isteyenlerin ise izin alması gerekiyor. Independent Arabia’ya konuşan Braham, Cezayir’in iki kez tazminat sağladığı bu kişilerin haklarını ne siyasi ne de maddi bağlamda hafife almadığını, tazminatların Fransız hükümetine verildiğini vurguluyor. Braham, davanın seyrinin Fransız olma meselesine döndüğünü, yani kara ayakların tazminatlarını Cezayir’den değil de Fransız hükümetinden talep etmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.
Aşırı sağ gruplar, Cezayir’den ve diğer ülkelerden çıkartılan Fransızların haklarını savunmak için birlik kurmuştu. Fransız hükümetinin kendilerine sağladığı paranın, bu konudaki baskının kitap ve gazetelere geçirilmesi için haklarının yalnızca ‘ön’ ödemesi olduğunu öngören 15 Temmuz 1970 tarihli Fransız kanunu gereğince tazminatlarını almak isteyen bin kara ayak da bunun için dava açmıştı.
Paris’teki ‘Hugo ve ortakları’ yayınevi çıkışlı ve Alexandre Arcady, Patrick Bruel, Enrico Macias gibi meşhur Avrupalı yerleşimcilerin ifadelerini içinde barındıran “65 Kişilik Şahitlik” kitabında kara ayakların asıl memleketleri Cezayir’den zorla çıkarıldıkları bilgisi yer alıyor.

En büyük engel kara ayaklar dosyası
Afrikalı Gazeteci ve Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Beki Binamir, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada kara ayaklar meselesinin Fransa ve Cezayir arasındaki bellek dosyasını çözmenin önündeki en büyük engel olarak görüyor. Binamir, konuya dair şunları söyledi:
“Cezayir yetkililer sağlam ve net bir tavır almalıdır. Fransa’ya ise hükümetinin 1940'ta Fransa'nın Naziler tarafından işgalinin ardından işgalciyle iş birliği yapmayı seçen Avrupalılar konusundaki pozisyonu hatırlatılması gerekiyor. Zira Fransa, 80 yıl sonra bile peşinden koştuğu bu kişileri tüm sivil haklardan mahrum bırakmıştı.”
Binamir, Fransa ve Cezayir arasındaki ilişkilerin direnişçi 24 Cezayirlinin kafataslarının ülkeye getirilmesi ile son bulmayacağını, bu ilişkilerin Fransa’nın özellikle eğitim, kültür, sanat, dil, kamu hizmetleri ve yatırım alanlarında halen uyguladığı vasilik üslubunu bir kenara bırakarak Cezayir’i bağımsız bir ülke olarak ele alması gereken birçok meseleyi kapsadığını vurguladı. Bu ilişkilerde, hatta ulusal bellek dosyasında ciddi bir atılımın gerçekleşmeyeceğini belirten Binamir, tarafların henüz sakinleşmeyeceğini kaydetti.

120 parlamenter
Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Süleyman Şinnin, 1830 ile 1962 yılları arasındaki Fransız sömürgeciliğinin suç sayılmasına yönelik yasa hakkında ön taslak sunan 120 parlamenterden bir mektup almıştı. Gönderdikleri mektupta herhangi bir engel bulunmamasına rağmen projenin parlamento ofisi gündemindeki programlamasında yaşanan gecikmenin nedenini sorgulayan vekiller yasanın en kısa zamanda dikkatle programlanmasını talep ettiler.

Kara ayakların mal varlığı haksız bir mesele mi?
Fransız sömürgeciliğini suç sayan bir yasa tasarısı hazırlayan milletvekili Musa Abdi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada sömürgeciliğin fiziksel ve psikolojik baskı uygulayarak askeri güç ile girdiği ve egemenlik sağladığı tüm arazileri belgelemenin en önemli planlarından olduğunu belirtti. Nitekim Cenevre Mahkemesi kararı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1965 ve 1966'daki Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi de dahil olmak üzere 1958’deki Roma Ceza Mahkemesi’nin ve tüm uluslararası anlaşmaların bu tür uygulamaları suç saydığını bildirdi.
Kara ayakların mal varlığının haksız bir mesele sayıldığını, zira işgal döneminin geride kaldığını ve ülkenin her karışının yalnızca Cezayirlilere ait olduğunu belirten Abdi, sömürgeciliği suçlayan yasa tasarısının Fransa'nın Cezayir halkını etkileyen tüm suçları tanımasını ve tazmin etmesini gerektirdiğine dikkat çekti. “Nitekim Fransa, kendi halkı haricindeki bir halkı yönetmeye çalışmış, kendi toprakları haricindeki topraklara el koymuştu. Bu yüzden söz konusu mal varlıklarını kullanma hakkı o toprakların asıl sahibine, yani bize aittir” ifadelerini kullandı.



İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
TT

Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)

Sri Lanka'da 400'e yakın kişiyi öldüren sel felaketinden kurtulanlar yaşanan kaosu anlattı.

Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi (DMC), ülkede geçen haftadan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı afetlerde can kayıplarının 390'a çıktığını, 370 kişidense hâlâ haber alınamadığını bildirdi. 

Ayrıca arama kurtarma ekiplerinin su baskını ve heyelan riski taşıyan birçok bölgeye ulaşmakta güçlük çektiği vurgulandı.

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake, ülke genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurmuş, kurtarma çalışmaları için 20 binden fazla askeri personelin görevlendirileceğini belirtmişti.

Guardian'ın irtibata geçtiği Layani Rasika Niroşani, yoğun yağışlara alışık olduklarını fakat bu kadar büyük bir afetle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerini söylüyor. 

Selde her şeyini kaybettiğini belirten iki çocuk annesi 36 yaşındaki kadın şöyle devam ediyor: 

Evimiz toprak altında kaldı. Ailem hâlâ şok içinde. Sıfırdan başlamak zorundayız. Bazen bu, yaşamaktan bile daha kötü olabilir.

Kantharuban Praşant da sel nedeniyle evlerini kaybeden 125'ten fazla aileye Badulla'daki bir okulda barınak sağladıklarını belirtiyor.

Yardım malzemelerine ulaşmakta güçlük çektiklerini belirten 32 yaşındaki öğretmen, birçok ailenin selde mahsur kaldığını söylüyor. 

Bazı Sri Lankalılar, yetkililerin afet uyarısı yapmadığına da dikkat çekiyor. 45 yaşındaki Ja Nilanthi, nehir suları tehlikeli seviyeye ulaştığında bile herhangi bir uyarı veya tahliye emri almadıklarını belirtiyor.

Ditwah Kasırgası ve muson yağışlarının yol açtığı sel ve toprak kaymaları nedeniyle can kaybı Endonezya'da 604'e, Tayland'da 176'ya ve Malezya'da üçe yükseldi. 

Güney Asya'da toplamda en az 1172 kişinin canını alan afetlerin yol açtığı yıkımın boyutu henüz tam olarak bilinmiyor. 

Bilim insanlarına göre Güney Asya, iklim değişikliğine karşı yüksek riskli bölgelerden biri. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, CNN


Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
TT

Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Fransa şubesi Ulusal Gazeteciler Birliği (SNJ) ile iş birliği yaparak, 26 Kasım'da Paris'teki Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'na, Filistin topraklarında medya özgürlüğünü engelleme ve savaş suçları işleme suçlamalarıyla şikayette bulundu.

Kimliği belirsiz kişiye karşı açılan dava, Fransız gazetecilerin güvenliklerini ve çalışmalarına devam edebilmelerini sağlamak amacıyla gizlice toplanan çok sayıda tanık ifadesine dayanıyor.

İki kuruluştan yapılan açıklamada, "Temel ilkeler olan basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı Gazze ve Batı Şeria'da yeniden tesis edilmelidir"denildi.

"İşgal altındaki Filistin topraklarında gazetecilerin çalışmalarının yaygın olarak engellendiği göz önüne alındığında, sembolik açıklamalar önemini koruyor, ancak yeterli değil. Harekete geçilmeli ve Fransız yargısının bu konuda bir rolü olmalı. Geçen hafta Paris'te yaptığımız şikayetin anlamı da bu."

Şikayette, özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana hiçbir yabancı gazetecinin serbestçe girmesine izin verilmeyen Gazze'ye uygulanan medya karartması ve Hamas saldırıları hedef alınıyor.

İki kuruluş, bu durumu "silahlı çatışmada eşi benzeri görülmemiş bir karartma" olarak nitelendirirken, Filistinli gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik "sert baskı"nın da eşlik ettiğini belirterek, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun 225 cinayeti belgelediğini kaydetti.

Kuruluşlar, İsrail ve Batı Şeria'da gazetecilerin çalışmalarına getirilen kısıtlamaları da kınadı.

Sahada çalışan Fransız muhabirler, günlük hayatta olayları takip etmelerinin engellendiğini, tehdit edildiğini, ekipmana el konulduğunu, fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını, silahların savrulduğunu, tutuklamalar, aramalar ve sorgulamalar, gözaltılar ve keyfi sınır dışı edilmeler yaşandığını ve hatta bazen "vurulduklarını" anlattılar.

Şikayette, belirli bir kişiyi hedef almadıklarını belirtilerek, belgelenen ihlallerin işgal altındaki topraklarda, siviller ve yerleşimcilerin yanı sıra askeri, polis, gümrük ve idari birimlere atfedildiği, "olayların doğru ve dengeli bir şekilde aktarılmasını engellemek ve tek taraflı bir anlatım dayatmak" amacı güdüldüğü belirtildi.

Bu bağlamda SNJ Genel Sekreterleri Vanessa Ribush ve Julien Fleury, "Gazeteciler gözlemci olarak görülmekte zorlanıyorlar, çünkü çoğu zaman aktivist, hatta terörist gibi muamele görüyorlar" dedi.

"Onlarca silahlı yerleşimci tarafından takip edildiklerinde, hayatlarına yönelik tehlike mevcut ve bazen somut hale geliyor. Gazetecilerin temel haklarının bu şekilde ihlal edilmesi cezasız kalamaz" diye eklediler.

İki örgüt, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlallerin, İsrail'in "devlet dokunulmazlığı"nı ileri sürmesini engellediğini ve özellikle ihlallerin Fransız vatandaşlarını etkilemesi ve temel özgürlüklerini ihlal etmesi nedeniyle, Fransız yargısının harekete geçmesinin önünü açtığını savundu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Anthony Bellanger ise "Fransız gazetecilerin uluslararası insancıl hukukun tamamen geçerli olduğu alanlarda çalışmalarını engellemelerine, tehdit ve sindirilmelerine veya hedef alınmalarına artık izin vermeyeceğiz" dedi. Bellanger, "Basın özgürlüğü çiğnendiğinde ve savaş suçları işlendiğinde, Fransa vatandaşlarını korumak için harekete geçmelidir. Şikayetimiz, uluslararası hukukun üstünde kimsenin olmadığını ve gerçeğin susturulamayacağını herkese hatırlatmak için gerekli bir adımdır" ifadesini kullandı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Ulusal Gazeteciler Birliği'ni temsil eden avukatlar Inès Dafoe ve Louise L. Yafe, bu şikayetin Fransa'da "eşi benzeri görülmemiş" olduğunu doğrulayarak, "Gazetecilerin çalışmalarının sistematik olarak engellenmesi ve onları hedef alan savaş suçları temelinde, çatışma bölgesindeki Fransız muhabirlerini korumak için ulusal bir mahkemeye ilk kez böyle bir dava açıldı" dediler.

"Basın özgürlüğünün korunması, hukukun üstünlüğüyle yönetilen her devlette temel bir ilkedir ve Fransız gazetecilerin görevlerini yerine getirme yetenekleri ihlal edildiğinde, mahkemelere başvurmalarını tamamen haklı çıkarır" vurgusu yapıldı.