Afrika Boynuzu, krizlerin odak noktası mı?

Afrika Boynuzu bölgesi, ekonomik faaliyetlerde bulunma hareketi nedeniyle ülkeler arasındaki etnik çeşitlilik ve ırklararası etkileşimden derinden etkilendi.

Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
TT

Afrika Boynuzu, krizlerin odak noktası mı?

Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)

Mana Abdulfettah
Son yıllarda Afrika Boynuzu olarak adlandırılan Somali, Eritre, Cibuti, Etiyopya, Güney Sudan, Sudan ve Kenya’yı kapsayan bölge, siyasi reform ve seçimlerin düzenlenmesine ilişkin fikir birliği yoluyla yönetim düzeyinde bir dönüşüm geçirerek, birçok ülkede demokratik dönüşüm sürecine doğru yeni bir sayfanın açıldığını gösterdi. Öyle ki bu ülkelerde terör sıklığı ve terör örgütlerinin gerçekleştirdiği operasyonlar azaldı. Nihayetinde ise ABD stratejisinin ve Doğu Asya’ya odaklanma arzusunun değişmesiyle uluslararası varlık da azaldı.
Ancak Afrika’daki varlığını tamamen azaltmak politik olarak maliyetli görünürken, yavaş ve biraz dağınık bir geri dönüş başladı. Savaşlardan ve kıtlıklardan doğan Somali gibi Afrika Boynuzu ülkeleri de kalkınma ve kaynaklar için rekabetin yanı sıra Etiyopya’da kalkınma açısından büyük adımlar atıldığının işaretlerine tanık oldu. Ancak son dönemde bu durum tersine dönerek, her şeyin eski haline döneceğinin habercisi oldu. Böylece Somali’deki koşullar Etiyopya’daki savaşla birleşerek bölgenin geri kalanını da etkiledi. Bu durum, uluslararası toplumun dikkatini de çekerken, kıtlık ve uzayan savaşlara dair uyarılar gelmeye başladı. Bu çerçevede Somali’deki durumun, Afrika Boynuzu’nu kriz odağı haline getirmesi ve krizi varoluşsal bir kriz olarak sınıflandırması mümkün. Afrika Boynuzu’nun neredeyse tüm ülkelerinde bu döngüsel kriz dizisini kırmak, bölge ülkelerinin hükümetlerinin ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözme mekanizmalarının eksikliği ve bölgesel oluşumların zayıflığı göz önüne alındığında krizi çözmeye yönelik çabaları baltalıyor.

Savaş mirası
Afrika Boynuzu bölgesi, başarısız devletlerin doğduğu yenilenmiş bir iç çekişme mirasından doğdu. Öyle ki uzun askeri rejimler ve kısa demokrasiler arasındaki ardışık hükümetler, güvenliğin sağlanmasında, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesinde ve devletin sağlık, eğitim ve diğer haklar gibi doğal görev ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde, temel görevlerini yerine getiremedi.
Durum, Afrika Boynuzu’nun üç ana ülkesi olan Eritre, Cibuti ve Somali ile sınırlı değildi. Jeostratejik özelliğine göre Afrika kıtasının doğu kıyılarının bu bölgesinde Etiyopya ve Sudan’ı da kapsayacak şekilde genişledi, jeopolitik değişimler ve uluslararası güçlerin strateji ve çıkarları uyarınca tanım açısından esneklik kazandı.
Sömürge sonrası dönemde bölgesel sistemin ortaya çıkması ve bölgedeki ülkelerin çoğunun bağımsız hale gelmesi, bu duruma katkı sağladı. Ayrıntılar, bu ülkelerin uluslararası alanda etkili ve başa çıkmanın kolay olduğu bazı avantajlar taşıyordu. Ayrıca bölgenin bir bütün olarak iç ve bölgesel çatışmaların ve uluslararası müdahalelerin odak noktası olduğu yönünde de olumsuzluklar taşıyordu.
Antropolojik faktör de kahverengi, Arap ve Afrika kökenli unsurun bir karışımını içeren bölgeyi karakterize etmede rol oynuyor. Bu durum, dinlerin çoğulluğuna dayalı diğer tanımlamalara üstün gelmiş olabilir. Ancak Arapların bölgeye göçü, Hıristiyan ve İslam fetihlerinden daha önce olmuştur. Bu nedende dini çeşitlilik, manevi ibadet ve doğa dışındaki inançlara inanma gibi bölgeye özgü inançları içeriyor. Bu bölge aynı zamanda tarım, hayvancılık ve ticaret gibi ekonomik faaliyetlerde bulunma hareketi nedeniyle ülkeler arasındaki etnik çeşitlilik ve etnik gruplar arası etkileşimden de derinden etkilenmiştir. Bu durum ise sınır anlaşmazlıklarına neden olmuştur. Batının stratejik vizyonuna göre birincil çıkar alanı olarak ele alınmakta ve bu, bu alanın uluslararası politikada önemli bir mertebeye ulaşmasını açıklamaktadır.
Bölgedeki çatışmalar, Afrika Boynuzu’nun siyasi tarihine dayanan yönleriyle zihinsel imajının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu imajı derinleştiren, uluslararası vesayeti kendine çeken ve çıkarlarını korumak için bölgesel ve uluslararası ittifakların etkileşimi üzerinden takip edilen bir deneyim yaratan terimlerle ifade edildi.

Devletlerin kırılganlığı
Afrika Boynuzu devletlerinin kırılgan ve istikrarsız doğası, kronik çatışmaların tırmanmasında önemli bir faktördür. Cibuti’nin stratejik konumu, ‘bir dizi askeri üssün merkezi olması ve istikrarına katkıda bulunan büyük ekonomik getiriler elde etmesi’ için uluslararası güçlerle kapsamlı siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik ilişkilerine sahip olmasına izin verdiyse de Eritre, bu avantajdan yararlanmadı. Ancak hayati alanındaki değişiklikler, dünyaya açılmasını mümkün kılabilir. Somali’ye gelince, bölgedeki istikrarsızlığın bariz bir örneği. Hala siyasi çatışma ve iç savaş yörüngesinde dönüyor. Koşulları tek bir hızla devam etmiyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu’nun geçen Şubat ayında resmi olarak sona eren görev süresini iki yıl daha uzatan bir karar yayınlamasının ardından hükümette tekrar istikrarsızlık baş gösterdi. Fermacu ayrıca, kendisine yönelik yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili soruşturmalar nedeniyle Başbakan Muhammed Hüseyin Roble’nin yetkilerini de askıya alma kararı almıştı. Uluslararası baskının ardından Fermacu, görev süresini uzatma kararını geri aldı ve Başbakan Hüseyin Roble’yi de parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlık görevlerini üstlenmekle görevlendirdi. Roble’nin geçen Mayıs ayından bu yana sorumlu olduğu ordu ve güvenlik güçlerine ‘görevden ayrılan cumhurbaşkanı yerine kendisinden talimat almaları’ emri vermesi sonrasında çatışma genişledi.
Birçok taraf, Fermacu üzerindeki uluslararası baskıların ve Roble’yi yetkilendirmenin, ‘bir istikrarsızlık halinin oluşmasına, hükümetin istikrarsızlaşmasına, hükümet kurumları ile muhalefet güçlerinden ayrılanlar arasında çatışmaların ortaya çıkmasına’ yol açtığına inanıyor. Somalili Eş-Şebab ve diğer silahlı gruplardan gelen tehditlerin ortaya çıkmasıyla silahlı bir çatışmaya sürüklenme beklentileri de mevcut.

Krizler tırmanıyor
Afrika Boynuzu’ndaki çatışmaların tırmanmasına birkaç faktör neden oldu. İlk faktör, iç çatışma tetikleyicilerinin devam etmesiyle ilgili. Somali’de bir sürelik sakinliğin ardından güvenlik sorunlarını ateşleyen Eş-Şebab Hareketi, aktif bir durumda. Hareket, son olarak geçen salı günü cumhurbaşkanı, başbakan ve muhalefet arasındaki siyasi çekişmenin ardından ayrı ayrı olaylarla geri döndü. Öyle ki 2017 yılından itibaren kademeli olarak geri çekilecek olan Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM) güçlerine ait bir askeri üs yakınında intihar eylemi düzenlendi. Ancak Güvenlik Konseyi (BMGK), misyonunu genişletmeye karar verdi. Daha önce ise silahlı çatışmaların yeniden alevlenme ihtimali ortasında Somali güçlerine karşı çeşitli operasyonlar gerçekleştirildi. Somali Cumhurbaşkanı ve Başbakanı arasındaki anlaşmazlığa ek olarak ABD ve Afrika’nın Somali’ye verdiği askeri desteğin azalması, Somali güçlerini bu hareketle tek başına karşı karşıya bıraktı.
Yalnızca Somali ile sınırlı olmayan, ancak bölgenin tüm ülkelerinde bir saatli bomba olmaya devam eden etnik etkiye ve ulusal veya siyasi aidiyet pahasına büyüyen kabile fanatizmine ek olarak, Somali’deki Somaliland bölgesi ve Etiyopya’daki Tigray bölgesi gibi ayrılıkçı hareketler, Sudan gibi komşu ülkelerden faaliyet gösteren Eritre muhalefet hareketleri ve Sudan’da bölünme çağrısı yapan silahlı isyancı hareketler genişlemeye başladı.
İkinci faktör, bölgesel güçler dengesinde ve bu ülkeler arasındaki savaşlar, barışlar, ittifaklar ve bloklar arasındaki ilişkilerde ortaya çıkıyor. Bölgedeki siyasi değişimlerin ardından bölgedeki siyasi hareketin etkisiyle temsil edilen diğer karmaşıklıklar da eklendi. Afrika Boynuzu, ayaklanmalar, devrimler veya askeri darbeler yoluyla bu karmaşanın bir uzantısı haline geldi. Ayrıca çatışmaların şiddetlenmesi, silahlanma eğilimine yol açtı ve buna bağlı olarak bölge ülkeleri arasında silah ticareti ve kaçakçılığı aktif hale geldi.
Üçüncü faktör ise uluslararası çıkarlarla ilgili. Siyasi gerginlik durumunun ardından olası yansımalarla birlikte BM, ‘ülkenin önceki yıllarda meydana gelenlere benzer bir kuraklık ve kıtlıkla karşı karşıya kalabileceğine dair raporların yayınlanmasından sonra’ Somali’ye insani yardım çağrısında bulundu. Bu sorunlar, bölgedeki çalkantılı siyasi tarihin önemli bir yansımasıdır. Bu bozulmaya neden olan faktörlerin köklü ve ortadan kaldırılmasının zor olduğu göz önüne alındığında sorunlar, zaman zaman hala yenileniyor.

Yeni ayrımlar
Öyle görünüyor ki ilerleyen dönemde iç çatışmalar, bölgesel ve uluslararası etkileşimler açısından yeni ayrımlar ortaya çıkacak ve bu kırılgan siyasi ve güvenlik durumuna karşı büyük bir tehdit oluşturacaktır. Afrika Boynuzu bölgesine, sözde işbirliği ile kuşatılmış çatışma ilişkileri hakimdir. Bu varsayıma dayanarak Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) gibi bölgesel örgütler ve diğerleri kurulmuştur. Ancak bu örgütler, siyasi ya da ekonomik krizleri çözmeyi başaramadılar. Siyasi, ekonomik ve askeri yollarla, gerek iç gerekse bölge ülkeleri arasında çatışma tarafları üzerinde etki ve baskı uygulamak için her zaman en büyük ve en köklü uluslararası kuruluşların şemsiyesine ihtiyaç duyulmuştur.
Afrika Boynuzu, henüz uluslararası müdahaleler olmaksızın bir iç çözüme ulaşmak için çatışmalarını yönetecek başka mekanizmalar geliştirmekten uzak görünüyor. Aksine bu çatışmalar, uluslararası rekabet ağının etrafında döndüğü bir ortam haline geldi. Durum, bu ülkelerin ‘bölünmeleri ve bölge ülkelerinin hükümetleri ve halkları arasındaki ilişkilerde mevcut dengesizliği önleyememeleri’ nedeniyle uzun süre devam edebilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz habere göre Afrika Boynuzu’ndaki kriz, bölgesel güvenlik dengesinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynayan karmaşık iç çelişkiler içeriyor. Bu da bölgenin kriz yuvasına dönüşünün birdenbire ortaya çıkmadığını, daha çok iç çatışmaları sona erdirmek için az sayıdaki olası çözümlere dayandığını gösteriyor.



Filistinli mahkumların serbest bırakılmasının ertelenmesinin ardından Gazze ateşkesinin kaderi tehdit altında

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yerlerinden edilmiş insanların kaldığı bir kampta çöplerin duran Filistinli bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yerlerinden edilmiş insanların kaldığı bir kampta çöplerin duran Filistinli bir çocuk (AFP)
TT

Filistinli mahkumların serbest bırakılmasının ertelenmesinin ardından Gazze ateşkesinin kaderi tehdit altında

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yerlerinden edilmiş insanların kaldığı bir kampta çöplerin duran Filistinli bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yerlerinden edilmiş insanların kaldığı bir kampta çöplerin duran Filistinli bir çocuk (AFP)

Ateşkes ve gerilim arasında gidip gelen bir ortamda, Hamas'ın esirleri teslim etmesine rağmen İsrail'in ani bir kararla Filistinli tutsakları serbest bırakılmasını ertelemesinin ardından “Gazze ateşkes” anlaşması tehlikeye girdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun teslim işlemini “aşağılayıcı” olarak nitelendirdiği açıklamaları korkuları arttırırken, anlaşmanın kaderi siyasi manevralar, sahadaki gelişmeler ve arabulucuların ateşkesin tamamlanması yönündeki baskıları arasında askıda kaldı.

Bu gelişmeler ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff'u, tehdit altında olan anlaşmanın tamamlanmasını görüşmek üzere Çarşamba günü bölgeye gitme olasılığından söz etmeye sevk etti. Ancak Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlar, müzakereleri 3 Şubat'ta başlaması gereken anlaşmanın ikinci aşamasına geçmekten “kaçmaya” çalışan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bahanelerini engellemek için arabulucuların önemli bir rol oynayacağını ancak İsrail'in engelleri nedeniyle anlaşmanın tamamlanmasının akıbetinin devamlı olarak muallakta kalacağını düşünüyor.

Pazar günü Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada Filistinli mahkûmların serbest bırakılmasının Hamas'ın İsrailli rehineleri teslim ettiği “aşağılayıcı tören sona erene kadar” erteleneceği duyuruldu ki bu muhtemelen Hamas tarafından yayınlanan ve henüz serbest bırakılmamış iki rehinenin Cumartesi günü Gazze'de bir teslim törenini izlediğini ve rehinelerden birinin teslim platformunda bir Hamas yetkilisinin başını öptüğünü gösteren videoya bir göndermeydi.

Hamas'ın siyasi büro üyesi Basim Naim Pazar günü AFP'ye verdiği demeçte şunları söyledi “İsrail hükümetinin yaptıkları tüm anlaşmayı ciddi bir risk altına sokuyor. Anlaşmayı garanti eden arabulucuların, özellikle de Amerikalıların, anlaşmanın olduğu gibi uygulanması ve Filistinli mahkumların  derhal serbest bırakılması için düşmana baskı yapmaları gerekiyor."

10 Şubat'ta Hamas, İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam etmesi nedeniyle İsrailli esirlerin serbest bırakılmasının ikinci bir emre kadar askıya alındığını duyurdu. 19 Ocak'ta imzalanan ve her aşaması 42 gün süren üç aşamalı ateşkes anlaşması devam ederken, arabulucular araya girerek Gazze'ye yardımların arttırılması konusunda mutabakata varıldığını duyurdu.

xcsdvfghty
Hamas yetkilileri ateşkes anlaşması kapsamında serbest bırakılan İsrailli esirlere geçit töreni düzenliyor (AFP)

İsrail konularında uzman Mısırlı akademisyen ve Dış İlişkiler Konseyi üyesi Dr. Ahmed Fuad Enver, Netanyahu'nun rehine teslim mesajlarından çok etkilendiğini ve İsrail kamuoyunu kendisine yönelik eleştirileri azaltacak başka başlıklara yönlendirmek istediğini düşünüyor.

Mısır'ın önümüzdeki saatlerde Netanyahu'nun bahanelerinden kaçınmak için Filistin tarafına daha fazla esneklik ve kararlılık için baskı yaparak bunun üstesinden gelmeye çalışacağını düşünen Enver, anlaşmanın kendi seyrine döneceğini ve İsrail başbakanının anlaşmayı olduğu gibi uygulayacağını, Filistinli mahkumları serbest bırakacağını ve anlaşmayı bozmak için başka bir bahane arayacağını belirtti.

Filistinli siyasi analist Dr. Ayman Al-Raqab'a göre İsrail'in bu ertelemesi Netanyahu'nun anlaşmanın kaderini sürekli tehdit etme girişimlerinin bir parçası ve bunun onun için ilk ve son bahane olmayacağını, ancak 3 Şubat'ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerine geçmeyi ertelemek için yeni gerekçeler aramaya çalışacağını vurguladı.

Arabulucuların ateşkesi kurtarmak ve ikinci aşamayı tamamlamak için çaba göstermesini ve Hamas'ın daha önce kabul ettiği gibi İsrail'in mahkumların teslimini planlandığı gibi gerçekleştirmesini bekleyen Raqab, hareketin Netanyahu'ya yardım ve barınma ekipmanlarını engellememesi için baskı yapmakta haklı olduğunu, ancak İsrail'in yeni ertelemesinin anlaşmayı tehdit etme arzusundan ibaret olduğunu vurguladı.

xdfvgbh
Filistinliler İsrail'in Gazze Şeridi'nde bir eve düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerde toplanıyor (Reuters)

Cumartesi günü altı İsrailli rehinenin serbest bırakılmasının ardından İsrail'in 620 Filistinli mahkûmu serbest bırakması bekleniyordu. Ateşkesin ilk aşamasının son ayağı olan bu adımın üzerinden bir haftadan fazla bir süre geçti ve henüz ikinci aşamaya ilişkin görüşmeler yapılmadı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz Pazar günü yaptığı açıklamada orduya işgal altındaki Batı Şeria'nın bazı bölgelerinde “uzun süreli kalış” için hazırlık yapma emri verildiğini söylerken, Witkoff CNN'e verdiği bir mülakatta İsrail'in Filistinli tutuklu ve mahkumların serbest bırakılmasını erteleme kararı sorulduğunda ABD'nin ateşkesin ikinci aşamasının devam etmesini beklediğini belirtti.

Witkoff: “İlk aşama uzatılmalı... Çarşamba günü bunu müzakere etmek için bölgeye gidebilirim" dedi.

Netanyahu'nun ateşkese giden her yolu engellemek için özellikle Batı Şeria'daki cepheleri tahrik etmeye devam edeceğine inanan Enver, ABD'nin baskısının anlaşmanın geleceğini belirlemede çok önemli olacağını, bu nedenle Witkoff'un ziyaretinin sonuçlarının beklenmesi gerektiğini belirtti.

Raqab, Witkoff'un birinci aşamanın uzatılması ve İsrail'in tüm rehineleri almasını sağlayan ikinci aşamanın tamamlanması için baskı yapmasını beklerken, anlaşmanın yeniden inşanın başlatılmasıyla ilgili üçüncü aşamasının tehdit altında olduğunu ve Netanyahu tarafından Batı Şeria ve Gazze'de geniş çaplı bir savaşın başlatılmasına yakın olduğunu vurguladı. Raqab, Hamas'ın aksine arabulucular Mısır ve Katar'ın bunun farkında olduğunu ve bunun gerçekleşmemesi için ABD'nin garantörlüğü için çaba gösterilebileceğini belirtti.