Son stratejik değerlendirme raporuna göre Tel Aviv tehditlerin merkezinde

Nükleer mesele ve İsrail çevresindeki füze güçlerinin artması İran'ı en tehlikeli tehdit haline getiriyor.

Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
TT

Son stratejik değerlendirme raporuna göre Tel Aviv tehditlerin merkezinde

Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)
Son değerlendirme raporuna göre İsrail birçok tehditle karşı karşıya. (Reuters)

Emel Şehade
İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nün (INSS) 2022 yılı stratejik değerlendirme raporu Tel Aviv'deki karar mercilerinin, hiçbir yetkilinin beklemediği sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Zira İsrail, İran'dan, Ortadoğu bölgesinden ve hatta içeriden gelen tehditler ve meydan okumalarla karşı karşıya.
Rapora göre Tel Aviv, önündeki bir dizi zorluk karşısında kapsamlı, istikrarlı ve ileri görüşlü bir stratejik anlayıştan yoksun. Raporda İsrail'in kendisi için bir meydan okuma oluşturan ve güvenliğini tehdit eden çeşitli cepheler karşısındaki durumu ele alındı. Değerlendirmede Ortadoğu'daki ülkelere ve ABD'nin geri çekilmesinin etkisine de değinildi. Ayrıca Filistin meselesi, en az İsrail'in bir süredir tanık olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik durumlardan ötürü karar mercilerinin karşı karşıya olduğu iç sıkıntılar kadar önemli olarak nitelendi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a teslim edilen değerlendirmede, Tel Aviv'deki karar mercilerine İran dosyası, Filistin sorunu ve iç durumla eşit şekilde ilgilenmeleri tavsiye edildi.

En büyük sorun İran
Stratejik değerlendirmede ağırlık İran konusuna verildi. Tahran’ın gerek nükleer gücüyle gerekse Hizbullah’a destek verip İsrail’in güvenliğini ve sınırlarını tehdit eden füze yeteneklerini güçlendirdiği, Tel Aviv'e karşı tehlikeli bir kordon oluşturan askeri güçleri ile İsrail’in güvenliğini tehdit ettiği vurgulandı.
Stratejik değerlendirme raporunun İran bölümünde şu ifadelere yer verildi:
“Birkaç hafta gibi kısa bir süre içinde nükleer bomba yapabilecek güçteler. Askeri güçlerini inşa edip güçlendirmeye ve Tel Aviv'i tehdit etmeye kararlılar. Ayrıca bir nükleer bomba üretmek için gereken tüm becerilere sahip olacak şekilde nükleer eşiğe ulaşmak için çaba göstermeye devam ediyorlar. İki taraf arasında savaş olması durumunda gerek Hizbullah aracılığıyla füze ve insansız hava araçları (İHA) göndermeye gerekse güney, kuzey ve hatta doğu sınırları boyunca konuşlandırdığı diğer vekilleri aracılığıyla İsrail'i sınırları boyunca çeşitli cephelerden tehdit etmeye ve askeri becerilerini güçlendirmeye kararlılar.”
İsrail'in mevcut durumuna karşı uyarıda bulunulan değerlendirmede, İran'ın hamlelerinin oluşturduğu sıkıntılarla tek başına başa çıkma konusunda yapısal zorluklarla karşı karşıya olunduğu belirtildi. Ayrıca İran ile büyük güçler arasında nükleer dosya üzerinde bir anlaşmaya varılsa da varılmasa da ABD ile koordinasyonu ve özel ilişkileri derinleştirmeye yönelik ihtiyacın arttığına dikkat çekildi. Raporun devamında şu ifadeler kullanıldı.
“Tel Aviv kendisini, İran'ın nükleer dosyası karşısında stratejik bir sorun sarmalında sıkışmış bir halde buluyor. Zira ister kısmi bir anlaşma olsun isterse durumda herhangi bir ilerleme sağlanamasın, müzakerelerin kapısı kapansa dahi nükleer görüşmelerle ilgili olası tüm senaryolar Tel Aviv için kötü. İsrail'in büyük güçler ile İran arasında nükleer planı dondurmaya odaklanacak bir uzlaşmaya karşı çıkması, Tel Aviv’i yalnız ve seçeneksiz bırakacak.”

Kuzey cephesi
Rapor, Suriye'de İran'ın mevzilenme çabalarının devam etmesini tehlikeli bir durum olarak değerlendiriyor. Zira rapora göre buna Lübnan, Suriye ve batı Irak tarafından İsrail'e karşı saldırı becerilerinin, özellikle de Hizbullah'ın hassas füze projesinin güçlendirilmesi eşlik ediyor:
“Bu cepheden İsrail’e yöneltilen tehlikenin arkasında, Suriye ve Lübnan'daki hava savunma sistemlerinin güçlendirilmesi, Esed rejiminin Suriye topraklarında tam kontrolünün olmaması ve Lübnan'daki ekonomik kriz yatıyor. İsrail'in Suriye'de İran veya Hizbullah hedeflerini sürekli bombalayarak yürüttüğü savaşlar, başta Lübnan'daki gittikçe artan hassas füze projesi tehdidi olmak üzere İran’ın tehlikeleriyle mücadele için yetersiz."
Raporda iki bölgede birden yürütülen savaşın başka cepheleri de içine alacak bir güvenlik gerilimine yol açabileceğine dair uyarıda bulunuldu. ‘Suriye sorununu çözmek için bölgedeki diğer oyuncuların yanı sıra ABD'nin de katılmasını sağlamaya çalışılması’ tavsiye edildi.
Rapor’da Lübnan cephesine de değinildi. ‘Lübnan’da istikrarı sağlamaya yardımcı olacak şekilde, durumu toparlamaya yönelik bir plan yapmak için Washington ile iş birliği yapılması” imasında bulunularak ‘bu planın Hizbullah’ın etkisini azaltacağı’ öne sürüldü.
Bu bağlamda yapılan öneriler, Lübnan'daki hassas füze projesine karşı askeri güçlerin hazırlanmasını ve daha geniş bir bakış açısıyla ‘kuzey Lübnan cephesindeki Şii-İran ekseni ve Suriye ile Irak’ın batısına yönelik geniş savaş senaryoları için stratejik güçlerin öne çıkarılmasını’ kapsıyordu.

Filistin sahası... Çözümün olmaması ciddi bir tehdit
Güvenlik birimlerinin ve politikacıların beklentilerinin aksine INSS’nin stratejik değerlendirmesini hazırlayanlar, Filistin meselesiyle de İran başlığı kadar özen gösterilerek ilgilenilmesini ve ikinci plana atılmamasını tavsiye ettiler. Batı Şeria’daki güvenlik durumunun patlamanın eşiğinde olduğunu vurguladılar.
Raporda İsrail'in Batı Şeria'da çatışmayı azaltmaya yönelik boşa adımları ile bölgeyi abluka altına alma olasılığına ilişkin politikasına karşı uyarıda bulunuldu. İsrail-Filistin çatışması için ufukta bir çözüm olmamasının, Yahudi ve demokratik bir devlet olarak İsrail’in kimliğine ve uluslararası toplumdaki konumuna yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu vurgulandı.
Raporda Filistin Otoritesi hakkında şu değerlendirmelere yer verildi:
“Filistin Yönetimi'nin durumu, zayıflığı ve görevlerini yerine getirememe ihtimali İsrail için tehlike arz ediyor. Abbas’tan sonraki döneme ilişkin tehlike artıyor. Zira İsrail, Filistinliler arasında itibar ve üne sahip, silahlı örgütlerin desteğini almasının yanı sıra Abbas’ı devirebilecek kapasiteye sahip kişilerin aday gösterilmesi ihtimalinden korkuyor.”
Raporda Filistin Devlet Başkanı'nın uluslararası arenada ‘tarafları İsrail'e karşı kışkırtma ve İsrail'i bir savaş suçlusu olmakla gösterme’ çabalarının, zayıflığının ve kendisine yönelik tehlikenin farkında olduğunun bir göstergesi olduğu ifade edildi.
Gazze Şeridi ve Hamas Hareketi’ne ilişkin de değerlendirmelerin de yer aldığı raporda ‘bu cephedeki çatışmanın karışık ve uzun vadeli’ olduğuna işaret edildi:
“Hamas yönetiminin güçlenmesi ve askeri gücünün artmasının engellenmesine karşılık İsrail'in oyunun kurallarını Gazzelilerin içinde bulunduğu insani duruma acil bir çözüm bulacak, güvenlik gerilimini engelleyecek ve esir takası anlaşmasına varılmasını hızlandıracak şekilde güney cephesine yönelik değiştirmesi gerekiyor.”
Raporda genel olarak Filistin hakkında da ‘Filistin Yönetimi’ni güçlendirmeyi ve Batı Şeria bölgelerindeki sivil hayat dokusunu iyileştirmeyi amaçlayan siyasi adımlar üzerinde çalışılması ancak tek devlet gerçeğini ilerletecek adımlardan imtina edilmesi’ tavsiyesinde bulunuldu.

İç cephe ciddi bir toplumsal tehdit
Stratejik değerlendirmeyi hazırlayanlar raporu Cumhurbaşkanı Herzog'a sunarken İsrailliler Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde İsrail’in yüz üzerinden 59 puan aldığı duyuruldu. İsrail ilk kez bu kadar düşük bir puan alıyor. Bu durum ‘Tel Aviv’in 50 puana düşme yolunda olduğunu’ gösteriyor. 50 puan alan bir devlet tüm standartlara göre yozlaşmış olarak kabul edildiği için bu bir tür kırmızı çizgi sayılıyor.
Rapora göre yolsuzluk, İsraillilerin yönetime ve devlet kurumlarına olan güvenini kaybetmesine yol açan unsur olarak ön plana çıkıyor. Stratejik değerlendirme raporunu hazırlayanlar bunu ‘İsrail toplumunda toplumsal dayanışmayı ve devletin dokunulmazlığını baltalayan ve kamu kurumlarına olan güvende derin bir sarsılmaya yol açan bölünmelerin ve gerilimlerin artmasının yanı sıra karar mercilerinin karşı karşıya olduğu son derece ciddi bir iç tehlike’ olarak değerlendirdiler. Ayrıca ‘Yahudi toplumu içindeki kutuplaşmaya ve İsrail'in Yahudiler ile Araplar arasındaki şiddet olaylarıyla ilgili her olasılığa karşı hazırlıklı olmamasına’ karşı uyarıda bulundular. Buna ek olarak ‘polisin zayıflığının, ülkenin bazı bölgelerinde 'özerk bölgelerin' gelişmesinin yanı sıra ulusal güvenlik risklerine karşı verilen genel tepkiyi de düşürdüğüne’ dikkat çektiler.
Araştırmacılar tehditlere ilişkin değerlendirmelerinde, ‘Araplar ve Yahudiler arasındaki şiddet olayları ve çeşitli şehirlerdeki ciddi kaoslara paralel olarak çok cepheli ve yüksek zayiatlı savaş senaryolarına hazırlanma hususunda görüşlerin farklılık gösterdiğini vurguladılar.



Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile anlaşma olabileceğini düşünüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
TT

Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile anlaşma olabileceğini düşünüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile bir anlaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot’tan aktardığına göre Netanyahu, geçen hafta Suriye’de yaşanan çatışmada yaralanan askerleri ziyaret ederken yaptığı açıklamada, “Suriye’den beklenen, Şam’dan mevcut tampon bölgeye kadar silahsızlandırılmış bir tampon hat oluşturmasıdır. Buna elbette Hermon Dağı’nın etekleri ve zirvesi de dahildir” dedi.

Netanyahu, “Bu bölgeler üzerindeki kontrolümüzü, İsrail vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için sürdürüyoruz. Eğer iyi niyet gösterilir ve bu ilkeler üzerinde anlaşılırsa, Suriyelilerle bir anlaşmaya varmak da mümkün. Ancak her koşulda kendi ilkelerimizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Diğer taraftan İsrail medyasına göre Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus ile bir araya geldi.

Yediot Aharonot’a bağlı Ynet haber sitesinin aktardığına göre görüşme, Kudüs’te Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleşti.

Ortagus’un ilerleyen saatlerde Beyrut’u ziyaret etmesinin beklendiği bildirildi.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
TT

Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)

Sri Lanka'da 400'e yakın kişiyi öldüren sel felaketinden kurtulanlar yaşanan kaosu anlattı.

Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi (DMC), ülkede geçen haftadan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı afetlerde can kayıplarının 390'a çıktığını, 370 kişidense hâlâ haber alınamadığını bildirdi. 

Ayrıca arama kurtarma ekiplerinin su baskını ve heyelan riski taşıyan birçok bölgeye ulaşmakta güçlük çektiği vurgulandı.

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake, ülke genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurmuş, kurtarma çalışmaları için 20 binden fazla askeri personelin görevlendirileceğini belirtmişti.

Guardian'ın irtibata geçtiği Layani Rasika Niroşani, yoğun yağışlara alışık olduklarını fakat bu kadar büyük bir afetle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerini söylüyor. 

Selde her şeyini kaybettiğini belirten iki çocuk annesi 36 yaşındaki kadın şöyle devam ediyor: 

Evimiz toprak altında kaldı. Ailem hâlâ şok içinde. Sıfırdan başlamak zorundayız. Bazen bu, yaşamaktan bile daha kötü olabilir.

Kantharuban Praşant da sel nedeniyle evlerini kaybeden 125'ten fazla aileye Badulla'daki bir okulda barınak sağladıklarını belirtiyor.

Yardım malzemelerine ulaşmakta güçlük çektiklerini belirten 32 yaşındaki öğretmen, birçok ailenin selde mahsur kaldığını söylüyor. 

Bazı Sri Lankalılar, yetkililerin afet uyarısı yapmadığına da dikkat çekiyor. 45 yaşındaki Ja Nilanthi, nehir suları tehlikeli seviyeye ulaştığında bile herhangi bir uyarı veya tahliye emri almadıklarını belirtiyor.

Ditwah Kasırgası ve muson yağışlarının yol açtığı sel ve toprak kaymaları nedeniyle can kaybı Endonezya'da 604'e, Tayland'da 176'ya ve Malezya'da üçe yükseldi. 

Güney Asya'da toplamda en az 1172 kişinin canını alan afetlerin yol açtığı yıkımın boyutu henüz tam olarak bilinmiyor. 

Bilim insanlarına göre Güney Asya, iklim değişikliğine karşı yüksek riskli bölgelerden biri. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, CNN