Suudi Arabistan’ın üç asırdır dalgalanan ulusal bayrağı

1911’de, Suudi bayrağını taşıyan Kral Abdulaziz’in ordusu. (Şark’ul Avsat)
1911’de, Suudi bayrağını taşıyan Kral Abdulaziz’in ordusu. (Şark’ul Avsat)
TT

Suudi Arabistan’ın üç asırdır dalgalanan ulusal bayrağı

1911’de, Suudi bayrağını taşıyan Kral Abdulaziz’in ordusu. (Şark’ul Avsat)
1911’de, Suudi bayrağını taşıyan Kral Abdulaziz’in ordusu. (Şark’ul Avsat)

Suudi Arabistanlı merhum tarihçi araştırmacı yazar Abdurrahman bin Süleyman er-Ruveyşid, Suudi Arabistan Bayrağının Tarihçesi’ adlı bir kitap kaleme almıştı. Alt başlığı ‘Bayraklar, Madalyalar ve Nişanlar’ olan kitap bu alanda Suudi Arabistan’da yapılan en kapsamlı araştırma sayılıyor.
Kitabın girişinde alem’in (sancak-bayrak) dilsel kökeni üzerine odaklanıldı. Arapça lügatte alem’in eş anlamlı kelimeleri: liva, bend, derfes, nasb, beyrak ve akab olup, bunlarla kast edilen bir sopa, mızrak ya da direk ucuna iliştirilen, temsil gücü yüksek olan renkli kumaş parçasıdır. Bu kumaş parçası önemli işaretler barındırır ve yüksek anlamlı, değerli şeyleri simgeler. Bu yüksek simgesel gücü dolayısıyla savaşlarda ordu komutanları tarafından taşınır ve önemli günlerde devlet binalarında göndere çekilir. Ruveyşid bu kitabıyla, Suudi Arabistan’daki ‘bayrak yasasının’ şekillenmesine ve protokol kurallarının belirlenmesine önemli katkılar sundu.  
Suudi Arabistan’ın bayrağı yeşildir ve ortasında beyaz harflerle kelime-i tevhid olan ‘La ilahe illallah Muhammed’un Resulullah’ yazar. Altında ise kınından sıyrılmış bir kılıç resmedilmiştir. Bu bayrak büyük ölçüde ilk Suudi devletinden bu yana sabit olup son halini Kral Abdulaziz döneminde almıştır. Abdurrahman Ruveyşid’in aktardığına göre ilk bayrak dokuma kumaşından yapılmıştı ve üzerindeki kelime-i tevhid ipek ibrişimle yazılmıştı. Bu bayrak kurucu lider İmam Muhammed bin Suud, oğlu Abdulaziz bin Muhammed ve büyük devlet adamı Abdullah bin Suud dönemlerinde olduğu gibi korundu. Tarihçi Hüseyin bin Gannam’ın yazıları da Ruveyşid’in aktardığı bilgileri destekler mahiyettedir. Gannam’a göre tarih boyunca ‘İslam devletlerinin’ bayrakları, kelime-i tevhid ibaresini barındırmaları sebebiyle birbirine benzerdi. 
Ruveyşid’in aktardığına göre İngiltere ve Fransa arasındaki çatışmaların şiddetlendiği bir dönemde, Domingo Badía y Leblich 3. Napolyon adına casusluk faaliyetinde bulunmak için Suudi Arabistan’a geldi. Bu adam kendini Hacı Ali Abbasi olarak tanıttı ve Müslüman olmuş rolü yaptı. Casus Domingo, 1807 yılında Mekke’ye geldi ve bir süre burada ikamet etti. İmam Suud’un ordusunun Mekke’ye girişine şahit olanlardan biri de bu kişiydi. Domingo’nun daha sonra hatıralarında aktaracağı üzere, İmam Suud ve 45 bin destekçisi Hac farizasını eda etmek için ihram giymiş bir şekilde Harem-i Şerif’e girerken en ön safta, üzerinde kelime-i tevhid yazan bu bayrak taşındı. Domingo İmam Suud bin Abdulaziz’in askeri gücüne dair yazdıklarında, emri altında olan her kumandanın kendilerine özel ayrı bayrakları olduğunu belirtiyor. İmam Suud’un olağanüstü güzel olan çadırının Şam ya da Bağdat’ta dokunduğu ve siyah renkte olduğu bilgisini veriyor.  
Tarihçi Ruveyşid, ilk Suudi bayrağının 1727 yılında İmam Muhammed bin Suud tarafından, yönetimdeki kırk yıl boyunca kullanıldığını kaydediyor. Sancağı ya kendisi taşırdı ya da çocuklarından birinin taşımasını isterdi diyor. Tarihçi ibn-i Beşir, İmam Abdulaziz bin Muhammed ve oğlu İmam Suud’un, kabile reislerine gönderdikleri elçilerle birlikte egemenlik sembolü olan bayrağı da gönderdiğini aktarıyor. Kabile reisleriyle görüşmeler genelde bir kuyu başında olurdu ve üzerinde bayrak olan sancak direği kuma saplanırdı.  
İbn-i Beşir ikinci Suud devletinin kurucusu ve Kral Abdullah’ın beşinci kuşaktan dedesi Türki el-Faysal'ın biyografisinde şöyle yazdı:
“Türki bin Abdullah askeri bir sefer planladığında, aşiret reislerine mektup yazar, buluşma yeri ve zamanını belirlerdi. Oluşturulan askeri karargaha ilk başta hayvan yemleri aktarılırdı. Genelde iki hafta olan hazırlık süresi tamamlanmaya yaklaşınca, seferden üç gün önce bayrak çıkarılır ve ana çadırın önüne dikilirdi. Türki bin Abdullah sancağı kimin taşıyacağına bizzat kendisi karar verirdi ve genelde bu görevi oğullarından birine verirdi.”  
Şark’ul Avsat’a açıklamada bulunan gazeteci Adnan el-Tarif, Kral Abdülaziz'in, Suudi Arabistan Krallığı'nın kuruluş yıllarında, birinci ve ikinci Suudi devletlerinde kullanılan bayrağı değiştirmediğini belirtti. Tarif açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Kral Abdulaziz ilerleyen dönemde bayrakta bazı değişiklikler yapılması talimatı verdi. İlk yıllarda kullanılan bayrakta yeşil rengin yanı sıra köşelerde beyaz bölümler de vardı. Ortasında bugün olduğu gibi kelime-i tevhid ibaresi yer alıyordu. Bu ibarenin üstünde iç içe geçmiş iki kılıç bulunuyordu. Yapılan değişiklikle kılıç ibarenin altına çekildi ve tek kılıca düşürüldü. Altına da Saff Suresi 13’üncü ayetten bir bölüm yazıldı:
‘Nasrun minallahi ve fethun karib’ (Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih). 1937 yılında Şura Meclisi bayrağın boyutlarını 150’ye 100 cm olarak belirledi. Aynı yıl söz konusu bayrağın tüm resmi makamlarda, deniz, kara ve hava komutanlıklarında kullanılması zorunlu hale getirildi. Şura Meclisi 1952’de bayrağın boyutlarıyla ilgili yeni kararlar aldı. 1973’te de ‘bayrak yasası’ çıkarıldı.  
1997’de bayrak yasasında yapılan değişiklikler uyarınca şu kural belirlendi: Ulusal bayrak, hafta sonu tatillerinde ve bayramlarda, güneş doğduğunda göndere çekilir ve gece olana kadar indirilmez. 



Cidde'de Filistin'i destekleme ve İsrail'in tek taraflı adımlarını reddetme konusunda uluslararası mutabakat sağlandı

Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
TT

Cidde'de Filistin'i destekleme ve İsrail'in tek taraflı adımlarını reddetme konusunda uluslararası mutabakat sağlandı

Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)
Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa'nın uzaktan görünümü (Reuters)

Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde, işgal altında bulunan Filistin’deki gelişmelere ilişkin düzenlenen istişare toplantısının ardından ortak bir bildiri yayımlandı. Toplantıya, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreterliği, Arap Birliği ve Afrika Birliği (AfB) Komisyonu’ndan üst düzey heyetler katıldı. Toplantının, Filistin meselesinin seyri ile bölgesel ve uluslararası yansımaları konusunda üç kuruluş arasındaki siyasi eşgüdümün arttığını ortaya koyduğu belirtildi.

Bildiride, ABD Başkanı tarafından açıklanan ve Ekim 2025’te Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde Mısır-ABD himayesinde, Katar ve Türkiye’nin katılımıyla düzenlenen Uluslararası Barış Zirvesi’nde imzalanan barış planının, kan dökülmesinin durdurulması, insani yardımların engelsiz şekilde ulaştırılması, İsrail işgal güçlerinin çekilmesi ve normal hayata dönüş için gerekli koşulların hazırlanması açısından temel bir çıkış noktası olduğu vurgulandı. Planın, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 2803 sayılı kararıyla kabul edildiği ve geri dönülmez biçimde ‘iki devletli çözüm’ yolunun açılmasını hedeflediği kaydedildi.

Bu çerçevede üç kuruluş, Gazze Şeridi’nde ya da Batı Şeria’da Filistin halkının zorla yerinden edilmesini hedefleyen her türlü girişim ve planı kesin bir dille reddettiklerini belirtti. Bildiride, bu tür adımların savaş suçu ve uluslararası insancıl hukukun açık ihlali olduğu, ayrıca bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan tehdit teşkil ettiği ifade edildi. İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nın tek yönlü açılmasına ilişkin açıklamaları da sert şekilde kınanarak, Gazze Şeridi’ni yaşanamaz bir bölge haline getirmeyi amaçlayan politikaların sonuçlarına karşı uyarıda bulunuldu.

Ortak bildiride, İsrail makamlarının Gazze Şeridi’ne uyguladığı kuşatma ve sistematik aç bırakma politikası kınandı. İsrail’in Refah Sınır Kapısı ile tüm kara ve deniz geçişlerini kalıcı ve güvenli şekilde açmaya zorlanması, insani yardımların herhangi bir kısıtlama olmaksızın ulaştırılmasına izin verilmesi çağrısı yapıldı. Ayrıca Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’da yerleşim faaliyetlerinin genişletilmesi, keyfi tutuklamalar, ilhak planları, sözde İsrail egemenliğinin dayatılması, şehir ve mülteci kamplarına baskınlar, altyapının tahrip edilmesi ve nüfusun zorla yerinden edilmesi gibi uygulamaların tehlikesine dikkat çekildi.

Bildiride, tüm İsrail yerleşimlerinin hukuka aykırı olduğu vurgulanarak, bunların dağıtılması ve boşaltılması gerektiği ifade edildi. İşgal güçlerinin koruması altında artan aşırı yerleşimci şiddetine karşı uyarıda bulunulurken, uluslararası topluma bu suçların faillerinin uluslararası ceza hukuku çerçevesinde hesap vermesini sağlama ve BM Güvenlik Konseyi’nin 904 sayılı kararı uyarınca yerleşimcilerin silahsızlandırılmasını hayata geçirme çağrısı yapıldı.

Bildiride, Kudüs’e ilişkin olarak İsrail’in işgal altındaki kentte siyasi, coğrafi ve demografik yapıyı değiştirmeyi amaçlayan tüm uygulamaları reddedildi. Açıklamada, başta Mescid-i Aksa olmak üzere İslam ve Hristiyan kutsal mekânlarının tarihî ve hukuki statüsünün korunmasının zorunlu olduğu vurgulandı.

Ortak bildiride ayrıca, işgal hapishanelerindeki Filistinli mahkûmlara yönelik zorla kaybetme, işkence, infaz ve kötü muamele dahil ağır ihlaller kınandı. Aşırı sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in, tutuklu lider Mervan Bergusi’nin hücresini basarak hayatını tehdit ettiğine dikkat çekilerek, mahkûmların akıbetinin ortaya çıkarılması, korunmalarının sağlanması ve serbest bırakılmaları için uluslararası baskı çağrısı yapıldı.

Üç kuruluş, uluslararası toplumu İsrail’i tüm ihlallerinden dolayı hesap vermeye zorlayacak somut adımlar atmaya ve cezasızlık politikasına son vermeye davet etti. Bu çerçevede, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) olmak üzere ulusal, bölgesel ve uluslararası yargı mecralarının devreye sokulması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, Filistin halkı için uluslararası korumanın sağlanmasının zorunlu olduğu ifade edildi. Bildiride ayrıca, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu teyit edilerek, Filistin hükümetinin Gazze Şeridi dahil tüm işgal altındaki Filistin topraklarında sorumluluklarını tam olarak üstlenmesinin desteklenmesi talep edildi.

Bildiride, Suudi Arabistan’ın Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nun 80’inci oturumunda açıkladığı Filistin Yönetimi’nin mali sürdürülebilirliğine yönelik acil koalisyon girişimi memnuniyetle karşılandı. Tüm ülkelere bu girişime katılma ve Filistin hükümetine mali destek sağlama çağrısı yapıldı. Ayrıca, 12 Eylül 2025’te BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve Filistin meselesinin barışçıl çözümü ile iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin konferansın sonuçlarını onaylayan karar da olumlu karşılandı. Söz konusu konferansın, Suudi Arabistan ve Fransa’nın eş başkanlığında New York’ta düzenlendiği hatırlatıldı.

Açıklamada, UAD’ın İsrail’in işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki yükümlülüklerine ilişkin danışma görüşü takdir edilirken, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) görev süresinin üç yıl uzatılması kararı memnuniyetle karşılandı. Ajansa siyasi, hukuki ve mali desteğin sürdürülmesinin gerekliliği vurgulanarak, rolünü veya yetkisini zayıflatmayı hedefleyen girişimler reddedildi.

Bildirinin sonunda, Eylül 2025’te Filistin devletini tanıyan ülkelerin tutumları takdir edilirken, diğer ülkelere de Filistin devletini tanımaları ve BM’de tam üyeliğini desteklemeleri çağrısı yapıldı. Bunun, iki devletli çözümün hayata geçirilmesinin temel unsurlarından biri olduğu belirtildi. Açıklamada, bölgede adil ve kalıcı barışın ancak İsrail işgalinin sona erdirilmesi, 4 Haziran 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin devletinin uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi doğrultusunda kurulmasıyla mümkün olacağı vurgulandı.


Suudi Arabistan'ın Tuwaiq projesi kapsamındaki ilk savaş gemisi denize indirildi

Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın Tuwaiq projesi kapsamındaki ilk savaş gemisi denize indirildi

Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)
Wisconsin'de Majesteleri Kral Saud gemisinin denize indirilme töreninden, (SPA)

ABD'nin Wisconsin eyaletinde düzenlenen özel bir törenle, Tuwaiq projesi kapsamında üretilecek dört Suudi savaş gemisinden ilki olan "Majesteleri Kral Saud" gemisi denize indirildi.

Gemi, Suudi Arabistan Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Muhammed El-Garibi tarafından, Suudi Arabistan ve Amerikan tarafından çok sayıda üst düzey subay ve yetkilinin katılımıyla denize indirildi.

Korgeneral el-Garibi, genel olarak silahlı kuvvetlerin ve özellikle deniz kuvvetlerinin Suudi liderliğinden aldığı sınırsız desteğin, modernizasyon ve kalkınmada önemli ilerlemeler kaydedilmesine katkıda bulunduğunu vurguladı. Tuwaiq projesinin, Suudi Arabistan'ın en son askeri teknolojilere dayanan, modern ve profesyonel bir deniz kuvveti oluşturma taahhüdünü ve personelinin ileri eğitim ve nitelik programlarını somutlaştırdığını ifade etti.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, dün Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ve beraberindeki heyetle bir araya geldi.

Görüşmede, Sudan'daki son gelişmeler, bunların sonuçları, güvenlik ve istikrarın sağlanması için gösterilen çabalar gözden geçirildi.