Süper Lig'in teknik direktör dönüşümü: "Yeni"ler, "eski"leri geride bırakabilir mi? Gökerman: Geç kalınmış bir süreç

Süper Lig'de bu sezon değiştirilen teknik direktör sayısı 18'e ulaştı / Fotoğraf: AA
Süper Lig'de bu sezon değiştirilen teknik direktör sayısı 18'e ulaştı / Fotoğraf: AA
TT

Süper Lig'in teknik direktör dönüşümü: "Yeni"ler, "eski"leri geride bırakabilir mi? Gökerman: Geç kalınmış bir süreç

Süper Lig'de bu sezon değiştirilen teknik direktör sayısı 18'e ulaştı / Fotoğraf: AA
Süper Lig'de bu sezon değiştirilen teknik direktör sayısı 18'e ulaştı / Fotoğraf: AA

Süper Lig'de 2021-22 sezonunda 23 hafta geride kalırken değiştirilen teknik direktör sayısı da dikkat çekti.
Son olarak Altay'da Mustafa Denizli'nin yerine göreve gelen Marcio Nobre'nin de 11 gün süren teknik direktörlük deneyiminin son bulmasıyla ligde görevine son verilen antrenör sayısı şimdiden 18'i buldu.
Bu sezon; Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ersun Yanal, Sergen Yaçın, Bülent Uygun, Yılmaz Vural gibi ligin deneyimli isimlerinin görevlerine son verilmesi veya takım çalıştırmadığı görüldü.
Diğer yandan İlhan Palut, Emre Belözoğlu, Önder Karaveli, Ömer Erdoğan, Nestor El Maestro, Francesco Farioli, Volkan Demirel ve Nuri Şahin gibi antrenörler genç neslin başarılı temsilcileri olarak ön plana çıktı.
Şu ana kadar ligde Abdullah Avcı, Hikmet Karaman ve Rıza Çalımbay ise sezon başından bu yana aynı takımda görevlerine devam ediyor.
Bu sezon Süper Lig'in kariyerli antrenörleri takımlarını başarıya ulaştırmaktan uzak kalırken, İlhan Palut, Emre Belözoğlu, Ömer Erdoğan gibi yeni nesil antrenörlerin takımları şimdiden lige damga vurmuş durumda.
Türkiye'nin yeni yeni tanıdığı veya son dönemde yıldızı paylayan isimlerin kulüpler tarafından tercih edilmesi, kulüplerin eski alışkanlıklarını değiştirmek için yaptığı bir yenilik olup olmayacağı ise tartışma konusu.
Akıllardaki soru ise yenilerin, eskilerin yerini doldurup dolduramayacağı?

"Bir dönüşüm yaşanıyor; aslında bu çok geç kalınmış bir süreç"
Spor yazarı Uzay Gökerman, Türkiye'de son dönemde yaşanan teknik direktör değişimlerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Son 15 yılda tüm spor branşlarında önemli değişimlerin yaşandığını dile getiren Gökerman, kulüpleri bu değişime nedenlerle ilgili şöyle konuştu:
"Özellikle son 10-15 yıldan itibaren tüm spor olaylarında teknik, taktik, bilgi gibi detaylar ön plana çıktı ve bunu kullanma başarısı ve becerisini gösteren kişiler fark yarattı. Premier Lig'de görev yapan Guardiola ve Klopp bu anlamda başı çeken, sürdürülebilir başarıyı yakalayan teknik direktörler olarak sayabiliriz. Ülkemizde de bir değişim dönüşüm yaşanıyor; aslında bu çok geç kalınmış bir süreç. 2010'lu yılların başında koşu mesafeleri tartışmalarını biraz da dalga geçercesine yapıyorduk veya 'teknik direktör takımı' olmak gibi kavramlar üzerinde konuşuyorduk. Kariyerli teknik direktör denilince de zaten bu anlaşılıyordu."
"Üç Büyüklerde başarılı olmuş, kupa kazanmış teknik direktörler 'tartışmasız' oluyordu" diyen Gökerman, "Ancak onların da oyunu teknik, taktik, bilgi, veri ile değil hep oyuncu tercihleriyle değiştirmeye çalıştıklarını gördük. İyi bir golcü, orta saha, savunma oyuncusu olmadan başarılı olunamayacağı algısı ile beslendi. Bunların işe yaramadığını da farklı tecrübelerle görmeye başladık. İşte o tecrübeler devreye girdiğinde de 'tartışmasız' olanlar bir anda devreden çıkmaya başladı" ifadelerini kullandı. 
Gökerman, "Türkiye'de son dönemde yıldızları parlayan İlhan Palut, Emre Belözoğlu, Önder Karaveli, Ömer Erdoğan, El Maestro, Farioli, Nuri Şahin, Çağdaş Atan vb... teknik adamların olduğunu ve bu isimlerin Türkiye'de teknik direktörlük devrimini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceklerini" sorusuna "Öncelikle bir zihniyet değişimi yaşaması gerekir diye cevap vererek şunları kaydetti: 
"Bunun için de sadece futbolun teknik direktörlerin değişimi değil, oyunu yöneten, planlayan ve tabii yorumlayanların da değişmesi önemli. Çünkü kamuoyunun kafasındaki tartışmayı belirleyen paradigmayı onlar şekillendiriyor. Sanıldığının aksine ülkemizde futbol ne çok seviliyor ne de biliniyor. Tutkuyla bağlı olunan bir spor olayında tribünler bu kadar boş kalır mı ya da 'yenilsen de yensen de' tezahüratlarına rağmen üst üste alınan üç yenilgiden sonra ortalık 'istifa' diye inler mi?"

"Yetiştirenler de değişmeli ki alttan gelenler bu farkındalıkla sisteme dahil olsun"
Bir süredir spor kamuoyunda Türkiye'deki teknik direktör ve teknik direktör adaylarının yurtdışında kariyerli antrenörlerin yanlarında ya da antrenörlük kurslarında eğitim almadıkları yönünde eleştiriler hakim.
Gökerman, günümüzde bilginin hemen her alanda ulaşılabilir olduğuna değinerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Çağımızda bilgi o kadar yaygınlaştı ve kolay ulaşılabilir oldu ki artık mesele usta-kalfa-çırak ilişkisini aştı. Önemli olan bilgiye, tekniğe ve bunun araçlarını doğru yerde arıyor musun, ulaşabiliyor musun ve bunları işine ne kadar dahil edip, ne kadar kullanıyorsun? Az önce oyunu yorumlayanlardan söz ettik; elbette eğitim verenler, yetiştirenler de değişmeli ki alttan gelenler bu farkındalıkla sisteme dahil olsunlar. Bugün pro-lisans sahibi olan teknik direktörlerin işsiz, olmayanların da kiralık belgelerle gayri meşru yollardan teknik direktörlük yaptıkları bir dönemden geçiyoruz. Demek ki ortada yine bir çarpıklık var."

"...Ya futbol? Sürdürülebilir hangi başarı söz konusu?" 
Son dönemlerde Şenol Güneş ve Fatih Terim gibi kariyerli teknik adamlar, yardımcıları üzerinden sık sık eleştiriye maruz kaldı.
Öyle ki EURO 2020 finallerinde ve sonrasında 2022 Dünya Kupası Elemeleri'nde alınan başarısızlık Güneş'in görevinin son bulmasıyla sonuçlandı.
Galatasaray'da ise alınan başarısız sonuçlarda Terim'in yardımcıları üzerinden bir tartışma başladı ve yönetim Domenec Torrent'i deneyimli teknik adamın yardımcısı olması için Türkiye'ye davet etti. Bu durumdan bilgisi olmadığını söyleyen Terim ise yaşananlar üzerine Galatasaray'dan gönderildi.

"'Ders almam, veririm' şeklinde egoların ön plana çıktığı ortamda yanınızda yardımcı olsa ne olur?"
Gökerman, "Kariyerli hocalar, sık sık 'kendilerini güncellemedikleri' ve 'yeniliğe kapalı oldukları' iddialarıyla eleştiriliyor. Teknik adamlar yenilenme konusunda neden bir adım atmaz? Bu yaklaşım yanlış mıdır, doğru mudur" sorumu şöyle yanıtladı:
"'Ben ders almam, veririm' şeklinde egoların ön plana çıktığı bir ortamda yanınızda yardımcı olsa ne olur ya da hangi seviyede bir yardımcı olabilir? Ülkemizde hep raconlar konuşur. Bu tarza sahip bir futbol ikliminde bilgi, birikim, teknik, taktik konuşmak ne kadar mümkündür? İsim yapan teknik adamların yakın oldukları bir futbol kamuoyu var ve onlar sürekli birbirlerini besliyorlar. Kısır bir döngü söz konusu. Fatih Terim ve Şenol Güneş'in Milli Takım için neredeyse sonsuz derecede imkanları bulunuyordu. Yıllarca her şey ellerinin altındaydı. Sonuç bu olmamalıydı."

"Bu sezon üç büyükler dibe battı, başarısızlığı besleyen temel etken rekabet anlayışları"
Türkiye'de başarıya odaklı futbol iklimi, kulüpleriyle efsaneleşen isimlerin ilk kötü skorlarda görevden alınması için yeterli bir gerekçe olarak görülmesine neden oluyor.
Zira Beşiktaş'ta geçen sezon çift kupa kazanan Sergen Yalçın'ın, Altay'ı Süper Lig'e çıkaran Mustafa Denizli'nin kötü skorlar sonrası görevlerine son verilmesinin gerekçeleri oldu.
"Türkiye'nin başarı odaklı futbol iklimi, yeni isimlerin parlamasına müsaade edebilecek mi" sorusunu sorduğum Gökerman, "Bu sezon üç büyükler dibe battılar. Buradaki başarısızlığı besleyen temel etken onların aynı zamanda rekabet anlayışlarıydı" diyerek, şu görüşü paylaştı:
"Marka değerini yükseltmek yerine birbirlerininkini hep aşağı çeken zihniyetten söz ediyorum. Şimdi bu bataklıktan kurtulmak için sürekli inanmadıkları reçetelerle insanları harcıyorlar. Bu yine bir süreç alacak gibi görünüyor. Gençlere yatırım yapmak ve onlara inanmak çok önemli. Bunun için de onlara çalışacakları, işlerini yapacakları bir ortam hazırlamak ve onu korumak gerekiyor. Taraftar kısmı zaten en büyük problemlerden biri ancak bunu düzeltmek için işe futbolu yorumlayanlardan başlamak gerekiyor. 50 yıldır her sezon aynı yorumu yapan ve adına duayen denilen yorumcular var bu ülkede. Onların dinledikleriyle maç izleyen ve arkadaşlarıyla değerlendirenler de taraftar oluyor. TV'lerde futbol yorumlanmıyor kelimenin tam anlamıyla goygoy yapılıyor. Saatlerce... Adam futbolu anlatmak için yemek tarifi yapıyor. İnsanlar bayılıyor. Cem Yılmaz diyor ya hani 'en büyük olayım budur, şimdi yerlere yatarsın gülmekten ama buradan çıktığında aklında hiçbir şey kalmaz!' O kadar konuşuyorsun ama akıllarda ne kalıyor?" 

"Her tarafı görecek biz vizyona sahip olunmalı, neler olup bitiyor takip edilmeli"
Son yıllarda adından söz ettiren, henüz yolun başında olan antrenörlere tavsiyelerde de bulunan Gökerman, sözlerini şöyle noktaladı:
"Zor bir ülke burası. Kariyeri belirleyen şey liyakat değil. Bu nedenle hep birilerine yakın olmak, onların adamı gibi görünmek gerekiyor. Bir gruba ait değilsen yandın. Kimse koruyup kollamıyor seni. Buradan doğru bir iş üretmek çok zor gerçekten. Ancak her şeyin altından kalkacak da bir jenerasyonumuz var. Kısa vadeli planlar yapmamak çok önemli. Çağımız öylesine fırsatlar sunuyor ki kendini ifade edebilmenin, geliştirmenin yolları sınırsız. Bunları kullanmayı bilmek, becermek gerekiyor. 360 derece her tarafı görecek biz vizyona sahip olunmalı. Etrafta neler olup bitiyor takip etmeli. Özellikle de doğru örneklerin olduğu ülkeleri..."
Independent Türkçe 



Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
TT

Kum fırtınası, dayanıklılık ve zafer: Dakar Rallisi

2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)
2026 Dakar Rallisi, Dünya Ralli-Raid Şampiyonası'nın (W2RC) ilk ayağı olacak (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba, bu hafta gündeme ara verip motor sporlarının en zorlu mücadelelerinden biri olan Dakar Rallisi'ni inceliyoruz.

Dakar Rallisi, motor sporlarının en sert sınavlarından biri. Dakar denince akla ilk gelenler kum tepeleri, hiçliğin ortasındaki uzun etaplar, araçların çölün acımasız koşulları karşısındaki sınavı ve sürücülerin kayalarla, fırtınalarla ve navigasyon hatalarıyla boğuşmasıdır. 

Bu yarışın kökeni 1970'lerin sonuna dayanıyor. Fikrin kaynağıysa, Fransız motosikletçi ve organizatör Thierry Sabine'in kaybolması. Sabine, 1977'de Ténéré Çölü'nde geçirdiği zorlu deneyimi yarış fikrine dönüştürdü ve 1978'de Paris'ten Dakar'a uzanan ilk ralli hayata geçirildi.

İlk organizasyon, klasik pist rallilerinden farklı olarak "ralli-raid" türünün miladı sayılacak bir yapıya sahipti: Uzun mesafeli, çoğunlukla arazide, navigasyonun ve dayanıklılığın belirleyici olduğu etaplar. Yarış ilk düzenlendiğinde motosiklet, otomobil ve kamyon kategorileri birlikte sahnedeydi. Bu birliktelik etkinliğe macera odaklı, amaca yönelik bir ruh kazandırdı ve kısa sürede küresel bir ilgi gördü.

1980'ler ve 1990'lar boyunca Dakar, Afrika kıtasının geniş çöllerinde ve zorlu arazilerinde düzenlendi. Prestiji yükseldikçe riskler de arttı. Yarışın artan popülerliği, markalar ve sponsorlar için cazip bir platform oluşturdu. Mitsubishi, Peugeot, Citroën gibi üreticiler büyük yatırımlar yaparak dayanıklı ralli araçları geliştirdi ve Dakar rallisini ileri düzey mühendislik rekabetine dönüştürdü.

Bu yıllarda yarış, sadece bireysel cesaretin değil, ekip mühendisliğinin, lojistiğin ve stratejinin de sınandığı bir platforma dönüştü. Bununla birlikte Dakar'ın Afrika'da geçirdiği uzun dönemde trajediler de var.

Pek çok yıl boyunca navigasyon hatalarından, kötü hava şartlarından ve mekanik arızalardan kaynaklanan ağır kazalar yaşandı. Organizasyon güvenlik önlemlerini artırsa da doğanın sertliği çoğu zaman önlenemez riskler doğurdu. Thierry Sabine'in kendisi de ralli tarihinin trajik sonlarından birini yaşadı. Dakar'ı bir efsaneye dönüştüren isim, 1986'da bir helikopter kazasında yaşamını yitirdi. 

2000'li yılların başlarına gelindiğinde, Afrika'daki siyasi belirsizlikler ve güvenlik kaygıları organizasyonun geleceğini tartışmaya açtı. 2008'deki iptal ve ardından gelen değerlendirmeler, Dakar yönetimini lokasyon konusunda yeniden düşünmeye zorladı.

2009'dan itibaren ralli rotasını Güney Amerika'ya taşıdı; Arjantin ve Şili'nin çölleri, Bolivya'nın yüksek platoları, Peru'nun kum tepeleri ralliye farklı bir karakter kazandırdı. Güney Amerika dönemi, organizasyona hem görsel zenginlik kattı hem de farklı zorluklar sundu: Yüksek irtifa etapları, değişken iklim koşulları ve yeni jeolojik engeller, yarışçıların hazırlığını ve taktiklerini yeniden şekillendirdi.

Aynı zamanda Güney Amerika seyircisinin coşkusu, ralliyi yerel festivallere benzer bir kitle etkinliğine dönüştürdü; sokaklardan izleyicilerle dolan etaplar yeni hikayeler oluşturdu.

2020 bir diğer kırılma noktası oldu: Dakar, Güney Amerika'daki dönemini tamamlayıp Suudi Arabistan'da yeni bir sayfa açtı.

zxcdf
Dakar Rallisi'ne katılanlar çölün ortasında yaşanan mekanik arızalara da hazırlıklı olmalı (Reuters)

Suudi Arabistan'ın geniş çölleri, kum denizleri ve kayalık vadileri, hem Afrika'nın hem Güney Amerika'nın özelliklerini barındıran bir ortam sunuyor. Organizasyon için lojistik avantajlar, sponsorluk ve altyapı yatırımları bu taşınmanın arkasındaki başlıca gerekçeler.

Suudi Arabistan rotaları, teknisyenlik gerektiren bölümler, uzun kum maratonları ve mümkün olan en zorlayıcı navigasyon etablarıyla şekilleniyor; modern Dakar artık daha fazla teknoloji, daha sıkı güvenlik protokolleri ve aynı zamanda daha sofistike bir etap planlaması anlamına geliyor. Ancak yarışın ruhu değişmedi, zorlu doğa koşullarında insanın ve makinenin dayanıklılığı hâlâ belirleyici.

Dakar Rallisi tarihine bakarken öne çıkan isimler ve markalar da bu yarışın hikayesini oluşturuyor. "Mösyö Dakar" diye anılan Stéphane Peterhansel, motosiklet ve otomobil kategorilerinde uzun yıllara yayılan bir başarı grafiği çizdi ve Dakar'ın en çok zafer kazanan ismi.

Nasser Al-Attiyah, Carlos Sainz, Ari Vatanen, Cyril Despres, Marc Coma gibi sürücüler Dakar'ın farklı dönemlerine damga vurup kendi kategorilerinde efsaneleşti.
 

fvgt
Geçen yıl Dakar Rallisi'ne 136 motosiklet kayıt yaptırmış, yarışı ancak 89'u bitirebilmişti (Reuters)

Marka tarafındaysa Mitsubishi, Peugeot, Volkswagen, Mini ve Toyota gibi üreticiler Dakar'ı bir test alanı, bir imaj sahası ve teknoloji laboratuvarı olarak kullandı; dört çeker sistemlerinin, turbo ­motorların, dayanıklı şasi tasarımlarının ve araziye özgü süspansiyonların gelişimi Dakar sahnesinde hızlandı.

Dakar amatör yarışçılara da kucak açıyor. Profesyonel takımların yanı sıra sivil katılımcılar, macera arayan kişiler ve küçük takımlar her sene start çizgisinde yer alıyor; bu yönüyle Dakar hem elit performansı hem de keşif ruhunu barındırıyor.

Dakar'da yarışçılar kilometrelerce süren etaplarda zamanla yarışıyor. Özel etaplardaki zaman performansı sonuçlara doğrudan etki ederken, transfer etapları pilotları bir sonraki start noktasına taşıyor.

Etaplar navigasyon ve hız arasında bir denge kurmayı zorunlu kılıyor. Yanlış rota seçimi, küçük bir navigasyon hatası günlerce süren yarışta dakikaları değil, saatleri kaybettirebiliyor. Bu nedenle başarılı bir Dakar performansı, sadece hızın değil aynı zamanda stratejinin, mükemmel navigasyonun ve ekip desteğinin ürünü.

Güvenlik ve sağlık önlemleriyse Dakar'ın tartışmasız olarak gelişen yanlarından biri. İlk yıllarda sağlık hizmetleri sınırlıydı; günümüzde organizasyonun medikal ekipleri, hızlı müdahale helikopterleri, sahada yer alan tıbbi istasyonlar ve ileri düzey kurtarma protokolleriyle donatıldı.

Yine de riskler tamamen ortadan kalkmadı. Çöl koşullarında araç arızaları, aşırı sıcak, navigasyon hataları veya kazalar hâlâ ciddi tehlikeler oluşturuyor.

Organizasyon, medikal altyapı ve izleme sistemlerine sürekli yatırım yapıyor; özellikle yarış sırasında uydu iletişimi ve pozisyon izleme gibi teknolojiler, olası acil durumlarda müdahalenin hızını artırıyor.

Dakar'ın kültürel etkisi ve eleştirileri de yarışın hikayesinin önemli bölümlerini oluşturuyor. Yarışın Afrika'dan taşınması, hem ekonomik hem de politik tartışmalara neden olmuştu. Bazı eleştirmenler organizasyonun yerel topluluklarla olan ilişkilerini ve çevresel etkilerini sorguladı.

Suudi Arabistan'a taşınmasıysa bir taraftan organizasyonun küresel ölçekte sürdürülebilir kaynaklara erişimini garanti altına alırken, diğer taraftan yarışın "kimlik" meselesini gündeme taşıdı: Dakar tarihsel olarak Afrika'yla anılan bir markayken artık coğrafi olarak yeni kimliklerle eşleşiyor.

Buna rağmen organizasyon, küresel izleyiciye hitap etmeyi sürdürerek, tarihin farklı dönemlerini birleştiren bir yapıyı korumaya çalışıyor.

zsxcdf
Dakar Rallisi'nin 2026 rotası. 3 Ocak'ta başlayacak mücadele 17 Ocak'ta son bulacak (dakar.com)

Teknolojik evrim de Dakar'ın öyküsünde belirleyici oldu. İlk dönemlerde pilotların navigasyonu harita, pusula ve yol kitabındaki işaretlere dayanıyordu. Zamanla GPS destekli izleme ve telemetri gibi araçlar devreye girdi. Artık belirli GPS kısıtlamalarıyla dengelenmiş sistemler kullanılıyor.

Araç teknolojisindeyse dayanıklılık, yakıt yönetimi, süspansiyon tasarımı ve hafif malzeme kullanımı ön plana çıktı. Üreticiler Dakar'da test edilen çözümleri günlük araç teknolojilerine uyguluyor.

Dakar Rallisi'nin yıllara yayılmış istatistikleri ve rakamları da yarışın büyüklüğünü gösteriyor. Toplam mesafeler genellikle binlerce kilometreyi buluyor ve yarış birden fazla ülke sınırını aşabiliyor. Bu açıdan lojistik, ekip yönetimi ve parça ikmali, ralli başarısının ayrılmaz parçaları.

Yararlanılan kaynaklar: Dakar, Red Bull, X-Raid


Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
TT

Islam Makhachev, Jack Della Maddalena'yı ezip geçerek çifte kemer sahibi oldu

Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)
Khabib Nurmagomedov, iki kemerli Islam Makhachev'i taşıyor (AP)

Islam Makhachev, UFC 322'de Jack Della Maddalena'yı kolayca alt ederek yarı ortasıklet kemerini kaptı ve birden fazla sıklette şampiyon oldu. Bu, efsanevi antrenörü ve çocukluk arkadaşı Khabib Nurmagomedov'un asla başaramadığı bir şeydi.

Makhachev, Avustralyalıyı 5 raunt boyunca neredeyse izlenmesi zor bir mücadelede ezip geçti. 34 yaşındaki Makhachev'in Della Maddalena'nın sağ baldırını sistematik olarak hedef alması, unvanını savunan rakibini şampiyonluk rauntlarında gözle görülür bir acı içinde bıraktı.

Della Maddalena, 5 raunt boyunca yerden kalkamadı ve skor kartlarının toplamı  50-45 Makhachev'in lehineydi.

Makhachev, hafif sıklet kategorisini fethettikten sonra 77 kiloya yükselmişti ve bu yıl Belal Muhammed'i tahtından indirdikten sonra ilk kez unvanını savunan 29 yaşındaki Della Maddalena'nın, bu sıklette ilk kez maça çıkan dişli Dağıstanlıyı zorlaması bekleniyordu.

Elit mücadele yeteneği, nakavt gücü ve siyah kuşak BJJ becerisiyle birleşince, en azından kağıt üzerinde Makhachev'i alt etmek için gereken tüm araçlara sahip olduğu anlamına geliyordu. Ancak pratikte, Makhachev'in adeta yenilmez görünen üstünlüğüne karşı çok az tehdit oluşturduğu görüldü. Makhachev, 25 dakikalık dövüşte 18 dakikalık kontrol süresiyle şampiyonun canını çıkardı.

Makhachev, birden fazla sıklette UFC şampiyonluğu kazanan 11. dövüşçü oldu ve üst üste 16 galibiyetle Anderson Silva'nın rekorunu egale etti.

Madison Square Garden'daki yan ana maçta Zhang Weili, bir sıklet yükselerek Makhachev’in izinden giderek bir sıklet yükseldi ama tam tersine, unvanını koruyan şampiyon tarafından domine edildi. Sineksıklet kraliçesi Valentina Shevchenko, eski saman sıklet şampiyonuna karşı oybirliğiyle kazandı.

Zhang, tüm dövüş boyunca ikinci en iyi performansı gösterdi; ayakta hasar vermek için mesafeyi kapatmakta zorlandı ve Shevcheno'nun gücünün üstesinden gelemeyerek her rauntta dövüşün sonucunu belirleyen yere almalara karşı koyamadı.

Gecenin başka bir dövüşünde Britanyalı eski yarı ortasıklet şampiyonu Leon Edwards, Carlos Prates'e karşı ağır bir nakavt yenilgisi aldı; bu, üst üste üçüncü yenilgisiydi ve UFC'de ilk kez nakavt edildi.

Martta UFC Londra'da Edwards'ı yenen, yarı ortasıkletin kemer peşinde koşan bir diğer ismi Sean Brady için de işler daha iyi değildi. Kariyerinin en büyük galibiyetinin üzerine koyamayan Amerikalı dövüşçü, 25 yaşındaki yenilgisiz Michael Morales tarafından nakavt edildi.

Hem Morales hem de Prates, Ian Garry, Shavkat Rakhmonov ve Belal Muhammad gibi isimlerin de Makhachev'in ilk rakibi olmak için yarıştığı, yarı ortasıkletin kalabalık şampiyonluk mücadelesi tablosuna girdi.

Benoit Saint Denis, deneyimli Beneil Dariush'u 16 saniyede durdurarak UFC tarihindeki en hızlı 6. nakavtı kaydederken, Bo Nickal, Rodolfo Vieira'yı kafasına sert bir tekmeyle nakavt ederek yeniden kazandı.

Independent Türkçe

 


ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
TT

ATP’nin iki devi finalde buluşuyor: Alcaraz -Sinner

Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)
Alcaraz zaferini kutluyor (EPA)

Dünya 1 numarası Carlos Alcaraz, Kanadalı Felix Auger-Aliassime’i 6-2, 6-4’lük setlerle mağlup ederek ATP Finalleri’nde adını finale yazdırdı. İspanyol raket, finalde ev sahibi İtalya’nın dünya 2 numarası ve son şampiyonu Jannik Sinner ile karşılaşacak. Sinner, yarı finalde Avustralyalı Alex de Minaur’u 7-5, 6-2 ile geçerek finale yükseldi.

Bu sezon rakibine karşı belirgin üstünlük kuran Alcaraz, Sinner’la oynadığı 5 maçın 4’ünü kazandı.

Roland Garros ve Flushing Meadows’ta oynanan Grand Slam finalleri de dahil olmak üzere bu karşılaşmaların tamamı final mücadelesiydi. Sinner’ın bu yıl Alcaraz’a karşı elde ettiği tek galibiyet ise Wimbledon finalinde aldı.

22 yaşındaki İspanyol tenisçi, Torino’da yarı finale ulaşarak yıl sonu dünya 1 numarasını garantilediği için final maçına daha az baskıyla çıkacak. Alcaraz, kariyerinde ilk kez ATP Finalleri şampiyonluğu kazanmayı hedeflerken, bu unvanla birlikte sezonun 9'uncu, kariyerinin ise 25'inci turnuva zaferine ulaşma fırsatına sahip olacak. Alcaraz, geçtiğimiz yıl turnuvaya grup aşamasında veda etmişti.