NATO hakkında bilinmesi gerekenler… Örgütün Ukrayna krizindeki rolü nedir?

NATO bayrağı tutan bir asker (Reuters)
NATO bayrağı tutan bir asker (Reuters)
TT

NATO hakkında bilinmesi gerekenler… Örgütün Ukrayna krizindeki rolü nedir?

NATO bayrağı tutan bir asker (Reuters)
NATO bayrağı tutan bir asker (Reuters)

Rusya ile Ukrayna arasındaki artan gerilim, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) bölgedeki rolüne ışık tuttu.
Merkezi Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan bir Avrupa ve ABD savunma ittifakı olan NATO, 1949 yılında Soğuk Savaş sırasında ‘barışı ve istikrarı teşvik etmek ve üyelerini korumak’ amacıyla kuruldu.
ABD liderliğindeki NATO’nun bir diğer kurulma amacı, Batı Avrupa ülkelerini Sovyetler Birliği’nin oluşturduğu tehditten korumak ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Komünizmin yayılmasına karşı koymaktı.
CNN, NATO hakkında bilinmesi gerekenleri şu şekilde derledi;

NATO üyesi ülkeler hangileri?
ABD, Kanada, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere 12 kurucu ülke, 1949’da Kuzey Atlantik Antlaşması’nı imzalayarak, birbirlerini siyasi ve askeri yollarla koruma sözü verdi.
NATO, o zamandan bu yana toplam 30 üyeyi kapsayacak şekilde büyüdü.
Bu ülkeler şunlar; Arnavutluk, Belçika, Bulgaristan, Kanada, Hırvatistan, Çek, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Karadağ, Hollanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, Türkiye, İngiltere ve ABD.

NATO’nun özel ordusu var mı?
Hayır. NATO, üye ülkelerinin güçlerine katkıda bulunmasına güvenir, yani temelde her ulusun bireysel güçleri kadar güçlüdür. Her ülkenin savunmasına yeterli kaynak ayırdığından emin olmak tüm üyelerin çıkarınadır.
Bu, ABD ve İngiltere’nin diğer üye devletleri NATO’ya adil bir şekilde katkı yapmadıkları için sık sık eleştirmesiyle birlikte ittifaktaki ana tıkanıklık noktalarından biri oldu.
NATO’nun 1949’da kuruluşundan bu yana, ABD’nin askeri harcamaları her zaman diğer müttefiklerin bütçelerini gölgede bıraktı. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD harcamalarını artırdığında bu fark daha da büyüdü.
NATO yönergelerine göre, her ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 2’sini savunmaya harcaması gerekiyor, ancak çoğu ülke bu hedefe ulaşamıyor.

ABD eski Başkanı Donald Trump bu konuda özellikle açık sözlü davranarak, Avrupa ülkelerini daha fazlasını yapmaya çağırdı ve ABD’nin fazlasıyla sübvanse ettiği NATO’daki adil paylaşım payını ödemelerini istedi.
NATO’nun en son tahminlerine göre, yedi üye ülke, Yunanistan, ABD, Hırvatistan, İngiltere, Estonya, Letonya, Polonya, Litvanya, Romanya ve Fransa 2021’de yüzde 2 hedefine ulaştı.
2014’te yalnızca ABD, İngiltere ve Yunanistan yüzde 2’den fazla harcama yapıyordu. O zaman, diğer tüm üye devletler, 10 yıl içinde askeri harcamaları artırmayı taahhüt etti ve çoğu ülke sözünü tuttu.

NATO’nun yetki alanı zaman içinde nasıl değişti?
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO gelişti ve genişledi.
NATO üyeleri o zamandan beri Bosna’da barış gücü olarak hizmet etti, insan kaçakçılığına karşı savaştı ve Akdeniz’deki mültecileri engellemek için görevlendirildi.

İttifak ayrıca, örneğin Estonya’da bir siber savunma merkezi kurmak ve 2019’da uzayı yeni bir alan olarak tanımak gibi çatışmaların ortaya çıkabileceği yeni yollara da yanıt veriyor.

Ukrayna krizi konusunda ne yapıyor?
Rusya son haftalarda Ukrayna sınırına on binlerce askeri yığarken, NATO doğu Avrupa’daki üye ülkelerde varlığını artırmaya çalıştı.
NATO’ya göre, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’da tabur büyüklüğünde dört çok uluslu savaş grubu var.
Bu savaş grupları İngiltere, Kanada, Almanya ve ABD tarafından yönetiliyor. NATO, 7 Ocak’ta bunların sağlam ve savaşa hazır güçler olduklarını açıkladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın bölgeye ek kuvvetler ve yetenekler göndererek bu varlığı hızla daha da güçlendirmeye hazır olduğunu söyledi.
Biden yönetimi, doğu Avrupa’ya olası bir konuşlandırma için 8 bin 500 kadar ABD askerini teyakkuza geçirdi.
Bazı NATO ülkeleri de, Ukrayna’ya silah ve mühimmat göndermeye başladı.
ABD, Ukrayna’ya 300 Javelin tanksavar füzesi, 800 sığınak delici bomba ve yüz binlerce mühimmat da dahil olmak üzere iki silah sevkiyatı gönderdi.
İngiltere, Ukrayna’ya yeni hafif tanksavar silahları sağladı ve Çek hükümeti ise 4 binden fazla 152 milimetre kalibreli top mermisi göndermeyi kabul etti.
NATO’nun Ukrayna’da askeri bulunmuyor ve ittifaktan ülkeye asker gönderme planları da açıklanmadı.
Ancak Ukrayna bir NATO üyesi olmasa da, ittifak ülkeye stratejik düzeyde tavsiyeler de veriyor ve ilişkiyi ‘NATO'nun en önemli ortaklıklarından biri’ olarak tanımlıyor.
NATO, Rusya’nın 2014 yılında Ukrayna’nın Kırım Yarımadasını ilhak etmesinden bu yana, Ukrayna’nın siber savunma, lojistik ve ülkenin komuta ve kontrolünün modernizasyonu dahil olmak üzere kilit alanlarda kapasite geliştirmesini desteklemek için bir dizi proje başlattı. Rusya’ya en yakın üye ülkelerdeki varlığını da artırdı.

Almanya neden eleştiriliyor?
Berlin, son zamanlarda kriz bölgelerine silah ihraç etmeme politikası nedeniyle eleştirilerin hedefi oldu.
Almanya şimdiye kadar Ukrayna’ya silah göndermeyi reddetti ve bunun yerine Kiev’e bir sahra hastanesi, tıbbi eğitim ve 5 bin askeri kask göndermeyi vaat etti.
Almanya’nın karmaşık tarihi nedeniyle, hükümetler askeri harcamalar konusunda her zaman temkinli oluyor ve bir çatışmaya doğrudan dahil olma fikri pek kabul görmüyor.
Almanya da diğer ülkelerle birlikte GSYİH’sinin yüzde 2’sini harcama hedefine ulaşamadığı için eleştiriliyor.
Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya, halihazırda NATO’ya en çok harcama yapan üçüncü ülke.

2021’de savunmaya tahmini 64 milyar dolar ayıran Almanya, savunmasına 72 milyar dolar harcayan İngiltere ve 811 milyar dolar harcayan ABD’nin ardından geliyor.
ABD’nin savunma harcaması, tüm NATO ülkeleri tarafından harcanan toplam miktarın iki katından fazla.
Yeni Alman hükümeti, NATO’nun yüzde 2 hedefine ulaşmak için harcamaları daha da artırmayı taahhüt etti, ancak silah ihracatı konusunda kararlılığını korudu.
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht dün yaptığı açıklamada, “Alman hükümeti, kriz bölgelerine ölümcül silahlar göndermeme kararı aldı çünkü durumu daha da körüklemek istemiyoruz. Başka yollardan destek sunmak istiyoruz” dedi.
Almanya, 30 binden fazla ABD askeri gücüne ve ailelerine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda ABD’nin nükleer silahlarına ev sahipliği yapan birkaç NATO ülkesinden biri.
İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, ülkesinin kararından dolayı Almanya’yı yargılamadığını söyleyerek, “NATO’da olmanın avantajı 30 müttefikin olması, bu yüzden hepimiz Ukrayna’ya kendi yolumuzda yardım edebiliriz. Açıkçası İngiltere, taktiksel savunma niteliğindeki ölümcül silah yardımına Ukraynalıların ihtiyacı olduğu görüşünde, ancak diğer ülkeleri kararından dolayı yargılamıyoruz” ifadelerini kullandı.



ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
TT

ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki tankere el koyup limanları ablukaya almasıyla gerginlik tırmanırken, analistler bu hamlelerin olası Tayvan işgalinde Çin'in elini güçlendirebileceğine dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere tam abluka uygulanması talimatını salı günü vermişti.

Reuters'a konuşan uzmanlar, Pekin yönetiminin Tayvan'ı ablukaya alması durumunda Venezuela'daki hamleleri Washington'a karşı koz olarak kullanabileceğini belirtiyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Çin uzmanı Craig Singleton şunları söylüyor:

ABD, Venezuela'daki siyasi yapıyı değiştirmek için abluka uyguluyor, Çin de bundan hareketle sözümona güvenlik gerekçesiyle Tayvan'a karşı zorlayıcı önlemler alabilir.

Singleton, ABD'nin olası Tayvan işgaline karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirme kabiliyetinin Venezuela politikası nedeniyle zayıflayabileceğine dikkat çekiyor.

Trump, 11 Aralık'taki açıklamasında Venezuela açıklarında petrol taşıyan bir tankere el koyduklarını duyurmuştu. Beyaz Saray, Skipper adlı tankerin "yasadışı petrol taşımacılığı" yaptığını öne sürmüştü.

Venezuela lideri Nicolas Maduro ise tankerin ülkeden çıkarılan 1 milyon 900 bin varil petrolü taşıdığını belirterek ABD'nin hamlesini "hırsızlık ve korsanlık" diye nitelemişti. 

Venezuela ham petrolünün en büyük alıcısı olan Çin de Karayipler'deki gerginlikte Karakas yönetimini destekledi. Pekin'den dün yapılan açıklamada "tüm tek taraflı ve zorbaca eylemlere karşı olunduğu, ülkelerin egemenliklerini ve ulusal haysiyetlerini savunmalarının desteklendiği” bildirildi.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Isaac Kardon da Çin'in Venezuela'daki mevcut durumu, Tayvan'ı destekleyen küresel bir koalisyon kurulmasını engellemek için kullanabileceğini söylüyor.

Ayrıca Çin'in de benzer hamlelerle Tayvan limanlarından çıkan petrol ve doğalgaz tankerlerine el koyabileceğine işaret ediyor. Bunlara ek olarak ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı nedeniyle Tayvan Boğazı'nda oluşabilecek acil bir duruma zamanında müdahale edemeyebileceğini belirtiyor.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 26 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 100'den fazla kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, Reuters, Guardian


Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
TT

Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)

Sudan'da orduya karşı savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri'ndeki (HDK) Kolombiyalı paralı askerlerin, Birleşik Krallık'ta (BK) kayıtlı bir şirket tarafından işe alındığı iddia ediliyor.

HDK militanları, ekimde düzenledikleri saldırılarda Faşir'deki Suudi Hastanesi'ni basıp 450'den fazla kişiyi öldürmüştü. 

Ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kentinde düzenlenen katliamda toplamda en az 60 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Guardian'ın incelemesine göre katliamda rol oynayan Kolombiyalı paralı askerler, Londra'da kayıtlı bir şirket tarafından işe alındı.

Zeuz Global, ABD Hazine Bakanlığı tarafından bu ay yaptırım listesine alınan kişiler tarafından yönetiliyor.

Bu kişilerden biri Kolombiya ve İtalya pasaportlarına sahip Kolombiya ordusundan emekli subay Álvaro Andrés Quijano Becerra. Subayın eşi Claudia Viviana Oliveros Forero da yaptırım listesine alınmıştı.

Şirketin başındaki diğer isimse Kolombiya ve İspanya vatandaşı Mateo Andrés Duque Botero.

Duque ve Oliveros'un Zeuz Global'ı 10 bin sterlin (yaklaşık 573 bin TL) yatırımla 8 Nisan'da kurduğu belirtiliyor. Bundan üç gün sonra HDK militanları, Sudan'daki Zamzam Mülteci Kampı'na saldırı düzenlemiş, 1500'den fazla sivili katletmişti.

HDK, 13 Nisan'da kampın kontrolünün ele geçirildiğini açıklamıştı. Haberde, kampın Kolombiyalı paralı askerlere devredildiği, bu savaşçıların da Faşir katliamını planladığı aktarılıyor.  

Haberde, firmanın Tottenham'daki adresini ABD'nin yaptırımları açıkladığı 9 Aralık tarihinden sonra Londra merkezine taşıdığına dikkat çekiliyor. Şirkete ait iki adreste de otellerin yer aldığı ve bu işletmelerin Zeuz Global'la herhangi bir bağı olmadığını savunduğu belirtiliyor.

Gazete, BK'deki şirketlerin sicil kayıtlarını tutan devlet kurumlarından firmaya dair bilgi taleplerine yanıt alınamadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Sudan Uzmanlar Paneli'nin eski üyesi Mike Lewis, BK'de kurulan paravan şirketlerin sayısının arttığına dikkat çekerek, "Spor salonuna kayıt yaptırmak BK'de firma kurmaktan daha zor" diyor.

Araştırmacı, Kolombiyalı paralı askerlerin HDK militanlarına drone ve uzun menzilli silah kullanmayı öğrettiğini, bunun Kuzey Afrika ülkesindeki iç savaşın gidişatını değiştirdiğini belirtiyor:

Sudan'daki savaş, güdümlü silahlar ve uzun menzilli insansız hava araçlarının her gün sivillerin ölümüne neden olduğu, yüksek teknolojinin kullanıldığı bir savaş. Bunların çalıştırılabilmesi için dışarıdan destek gerekiyor. Kolombiyalı paralı askerlerin operasyonunun bu dış yardımın önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz.

Kolombiyalı savaşçıların Sudan'daki rolü ilk kez geçen yıl ortaya çıkmıştı. Bogota merkezli medya kuruluşu La Silla Vacía'nın haberinde, 300'den fazla emekli askerin savaşmak üzere sözleşmeyle Sudan'a gittiği belirtilmişti. Bunun üzerine Kolombiya Dışişleri Bakanlığı özür dilemişti.

Independent Türkçe, Guardian, Sudan Tribune


ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
TT

ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)

ABD merkezli Axios internet sitesi, Kennedy Merkezi Yönetim Kurulu’nun Washington’un önde gelen sanat kurumlarından birinin adına eski Başkan Donald Trump’ın isminin eklenmesi yönündeki tartışmayı gündeme taşıdı. Siteye göre kurul, merkezin adının “Trump–Kennedy Merkezi” olarak değiştirilmesi seçeneğini değerlendiriyor.

Axios’un değerlendirmesinde Trump’ın, kendisini devlet yönetiminin odak noktasına taşıyarak öncüllerinden ayrıldığı ifade edildi. Site, Trump’ın ticari imparatorluğunda ve kampanya çalışmalarında kullandığı marka yaklaşımını devlet projeleri ile kamusal alanlara da aktardığına dikkat çekti.

df
Washington'daki Kennedy Merkezi binası (Reuters)

Axios, Trump’ın ikinci dönem hazırlıklarında kişisel tanıtım amacıyla kullandığı bazı yöntemleri mercek altına aldı.

Washington'daki binaların isimlerinin değiştirilmesi

Kennedy Merkezi’nin adının değiştirilmesine ek olarak, bu ayın başlarında ABD Barış Enstitüsü’nün adı da ‘Donald Trump Barış Enstitüsü’ olarak değiştirildi.

Axios, Beyaz Saray’ın her iki yeni yapının da Trump’ın görev süresi boyunca yürüttüğü çabaları onurlandırmayı amaçladığını belirttiğini aktardı. Beyaz Saray yetkilileri ve Trump’ın kendisi, önceki yönetimler döneminde zor durumda olduklarını ileri sürdükleri bu iki kurumun ayakta tutulmasında Trump’ın belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

Binalardaki afişler

Trump’ın adının binalara verilmesine ek olarak, yönetimi eylül ayında Washington’daki birçok federal binayı Trump’ın fotoğraflarını taşıyan afişlerle donattı. Bu durum, yetki aşımı ve propaganda yapıldığı yönünde endişelere yol açtı.

Demokrat Senatör Adam Schiff’in ofisi tarafından yayımlanan bir rapora göre, Trump yönetiminin fotoğrafını ya da politikalarını içeren afişlerin hazırlanması için vergi mükelleflerinin parasından 50 bin dolar kullandığı öne sürüldü. Raporda, Tarım, Çalışma ile Sağlık ve İnsan Hizmetleri bakanlıklarının da benzer afişler astığı belirtildi.

Milli Park giriş kartları

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, kasım ayında 2026 yılına ait America the Beautiful ulusal park giriş kartını tanıttı. ABD’nin kuruluşunun 250. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan kartta, George Washington ile Donald Trump’ın fotoğraflarının yan yana yer aldığı bildirildi.

Ancak çevreyi koruma alanında faaliyet gösteren bir grup, kartta başkanın fotoğrafının kullanılmasının federal yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yönetime karşı dava açtı. Davada, 2004 tarihli Federal Arazilerde Rekreasyonu Teşvik Yasası uyarınca giriş kartlarında, Ulusal Parklar Vakfı tarafından düzenlenen yıllık fotoğraf yarışmasını kazanan eserin yer alması gerektiği vurgulandı. Söz konusu programın, kamu arazilerinin yönetimine milyonlarca dolar gelir sağladığı kaydedildi.

asdfr
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi İcra Direktörü Kieran Suckling yaptığı açıklamada, “Ulusal parklar kişisel tanıtım için bir fırsat değildir” dedi.

Axios, Trump’ın doğum gününde (aynı zamanda Bayrak Günü’ne denk geliyor) ulusal parklara ücretsiz giriş uygulanacağını açıklamasından kısa süre sonra söz konusu davanın açıldığına dikkat çekti.

Trump hesapları

Trump yönetimi, 2025-2028 yılları arasında doğan çocuklara sahip ebeveynlerin, Hazine Bakanlığı’ndan bin dolar alınarak ‘Trump hesaplarına’ yatırılması yönündeki başvurularını işlemeye başladı.

Bu plan, Trump’ın daha fazla Amerikalıyı hisse senedi piyasasına çekmeyi ve düşük gelirli Amerikalılar için servet edinme fikrini güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Trump’a, bu girişimi ‘kişisel bir başarı’ olarak tanıtma imkânı da sağlıyor.

sdfrg
ABD Başkanı Donald Trump, bir başkanlık kararnamesini imzalarken. (EPA)

Yönetim, vergiden muaf tasarruf ve yatırım hesaplarının, uygun şartları taşıyan her Amerikalı çocuk için ‘emanet fonları’ oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor.

Trump altın kartı

Trump yönetimi, bu ayın başlarında ‘Trump Altın Kartı’ için başvuruları kabul etmeye başladı. Yeni kart, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’na 15 bin dolar ücret ödeyen ve onaylanmaları halinde ilave 1 milyon dolar katkı sağlayan başvuru sahipleri için göçmenlik işlemlerini hızlandırıyor. Kartta, Trump’ın fotoğrafının yanı sıra Özgürlük Heykeli ve kartal görselleri de yer alıyor.

Aynı dönemde yönetim, mülteciler, sığınmacılar ve düşük gelirli kişilerin ülkede ikamet imkânlarını kısıtlamaya yönelik politikalar izledi.